22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 24 KASIM 2020 SALI gorus@cumhuriyet.com.tr OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ESAS DÜŞMAN CEHALETI ANCAK MILLI EĞITIMLE YENMEK MÜMKÜN Atatürk ve öğretmen DOÇ. DR. HÜNER TUNCER Bir yandan KütahyaEskişehir Muharebeleri tüm şiddetiyle sürerken, öte yandan Mustafa Kemal de 1521 Temmuz 1921 tarihlerinde Ankara’da toplanan Maarif Kongresi’ne katılmaktaydı. Mustafa Kemal Paşa, cepheyi bırakarak bu kongreye katılmış ve burada milli eğitim tarihine geçecek olan nutkunu okumuştu. Maarif Kongresi’ne ilişkin kısa bir bölümü, Turgut Özakman’ın “Şu Çılgın Türkler” kitabından aktarmak istiyorum: “Ön sırada milletvekilleri ve bakanlık yöneticileri oturuyordu. Bütün arka sıralar kalpaklı erkek öğretmenlerle doluydu. Üçüncü ve dördüncü sıranın sol yanında sıkmabaşlı on kadar kadın öğretmen yer almış, kadın öğretmenlerin arkalarındaki, önlerindeki ve yanlarındaki koltuklar boş bırakılmış; böylece, kadınlar ve erkekler birbirlerinden ayrılmıştı. Bu ilkel görünüm Mustafa Kemal Paşa’yı çok rahatsız etti. ‘Muhterem hanımlar, efendiler!’ Bizi yaşatmamak isteyenlere karşı yaşamak hakkımızı savunmak üzere toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi, burada Ankara’da açıldı. Derin bir idari ihmalin devlet varlığında açtığı yaraları sarmak için, en büyük çalışmayı hiç şüphesiz eğitim için yapmamız gerekiyor. Şimdi maddi ve manevi bütün güç kaynaklarımızı düşmanlara karşı kullanıyoruz. Ancak, bu savaş günlerinde bile dikkat ve özenle işlenip çizilmiş bir milli eğitim programı yapmaya emek sarf etmeliyiz. Milli eğitim programı derken, hurafelerden, yabancı fikirlerden, Doğu’dan ve Batı’dan gelebilen bütün tesirlerden uzak, tarihi ve milli seciyemize uygun bir kültürü kastediyorum...’ ‘Mustafa Kemal Paşa bu konuşmayı yaparken, bir ara Yarbay SaO, zaten Kurtuluş Savaşı’nı kazanacağından emindi; ancak kazanılması gereken gerçek savaş, kadınlara toplumun her kesiminde erkeklerle eşit statünün tanınması ve kadınların toplum dışına itilmemesiydi. lih (Omurtak) Bey, Salih (Bozok) Bey’e cephenin YumruçalNasuhçal arasında yarıldığını haber vermiş ve Mustafa Kemal’in hemen Genelkurmay’a gelmesinin iyi olacağını bildirmişti. Ancak Mustafa Kemal Paşa, konuşmasını yarıda kesmeyi istememiş ve konuşmasını şöyle sürdürmüştü: ‘Milletimizi yetiştirmek gibi kutsal bir görev yüklenmiş olan gelecekteki kurtuluşumuzun yüce öncüleri kadın ve erkek öğretmenlerimiz hakkındaki saygı duygularımı bir kere daha dile getirmek istiyorum. Büyük tehlikeler önünde uyanan milletlerin ne kadar sebatkâr oldukları tarihten de bilinir. Silahıyla olduğu gibi kafasıyla da mücadele mecburiyetinde olan milletimizin birincisinde gösterdiği kudreti, ikincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur. Her türlü güçlüğü göze alarak bu yolda sarsılmadan yürüyeceğimize inanıyorum. Göreviniz çok önemli ve hayatidir. Bunda muvaffak olmanızı Cenabı Hak’tan temenni ederim.’ Bu arada Salih (Omurtak) Bey, Mustafa Kemal Paşa’ya cepheden gelen haberi iletmişti. Mustafa Kemal, ‘Anladım ama önce yapmam gereken önemli bir iş var. Sonra birlikte gideriz’ dedi. Bundan sonra Mustafa Kemal, Mazhar Müfit Bey’e şunları söyledi: ‘Kongreye hanım öğretmenlerimizi çağırdığınız için sizi kutlarım. Ama hanımefendileri niye böyle ayrı oturttunuz? Sizin kendinize mi güveniniz yok, yoksa Türk kadınlarının faziletine mi? Bir daha böyle bir ilkellik görmeyeceğimi ümit ederim.’ En üstte tuttu ‘Mustafa Kemal, erkeklerden uzakta ve ayakta bekleyen kadın öğretmenleri başını eğerek selamladı. Kenara itilmiş olan kadın öğretmenlerin gözleri minnetle parlıyordu. Onlar da, Mustafa Kemal Paşa’yı saygı ve geleceğe güvenle selamladılar.” Mustafa Kemal’in bu sözlerinden çok iyi anlıyoruz ki, o büyük insan, toplumumuzda kadınerkek eşitliğine Kurtuluş Savaşı’nı kazanabilmekten bile daha fazla önem vermekteydi! O, zaten Kurtuluş Savaşı’nı kazanacağından emindi, ancak kazanılması gereken gerçek savaş, kadınlara toplumun her kesiminde erkeklerle eşit statünün tanınması ve kadınların toplum dışına itilmemesiydi. Peşmergeler, Irak’tan Türkiye’ye alınıp Suriye’ye taşınıyor, sonra terörist ilan ediliyor. İçeride “Barış süreci” diye HDP ile anlaşmalar yapılıyor, sonra masa devriliyor ve yasal bir parti olan HDP teröristlerle ilişkilendiriliyor, ama seçim zamanında terör örgütü liderinin kırmızı bütenle aranan karOtorite boşluğu! deşi TRT’ye çıkarılıp iktidar lehine propaganda yaptırılıyor. Yerel seçimler yapılıyor, belediye başkanlıklarını kazanan bütün “Şahsım Devleti”, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yıktı... Ama onun yerine kendi devleHDP’liler görevden alınıp yerlerine kayyımlar atanıyor. İstanbul yerel seçim sonuçları hoşlarına tini kuramadı... gitmeyince, sandık kurulları hakkında soSonuç olarak ortada ne yasa kaldı, ruşturmalar başlatılıyor... ne kural, ne gelenek: Seçenlerin ruh sağlığı soruşturuluyor... Sadece kişiye, kişisel ilişkilere, çıkarlaSonunda yenilenen seçimlerde iktidar ra, duruma, konjonktüre, iç ve dış siyaset tam bir hezimete uğruyor. dengelerine göre her an değişen, bu Mahkemelerin aynı konuda, aynı kinedenle de önceden kestirilmesi olanaklı şiyle ilgili çok kısa bir sürede birbiriyle olmayan kişisel kararlar topluma egemen çelişen kararlar almaları yargıya güveni oldu. sıfırlıyor... Siyasal, ekonomik, hukuksal, toplumsal, “Bu can bu tende durdukça bırakmam” kültürel bütün süreçlerdeki karar meka denen Rahip Bronson ve casuslukla suçnizmalarının tek kişinin elinde toplandığı lanan Deniz Yücel davaları, ABD’nin ve “Şahsım Devleti” açısından “otorite boş Almanya’nın isteklerine göre beklenmedik luğundan” söz etmek okurlarıma garip biçimde ve hızla sonuçlanıyor ve sanıklar gelebilir. ülkelerine uçuyor. Çünkü ucube yapı, sanki muazzam bir Selahattin Demirtaş ve Osman Kakişisel otorite bütün toplumu yönetiyor vala davaları ulusal ve uluslararası hukuk muş gibi bir izlenim verebilir. skandalına dönüşüyor. Oysa bu izlenim yanıltıcıdır: Getirilen her sözde Adalet Reformu Bugün Türkiye’de tam bir otorite paketi ile haksızlıklar ve hukuksuzluklar boşluğu yaşanmaktadır... artarak devam ediyor. Çünkü toplumda “Şahsımdan” başka Ekonomi yönetimi eylem ve söylemkimsenin karar verme yetkisi yoktur... lerin birbiriyle çeliştiği bir yapıya dönüOysa karar verilmesi gereken sorun şüyor... ların sayısı neredeyse sonsuzdur... Merkez Bankası Başkanı, söz dinleBu konulardaki kararlar, Şahsımın aynı miyor diye görevden alınıyor, yerine söz konuda ne karar verdiğine bakılarak veya dinleyen atanıyor, o da söz dinlediği için nasıl karar vereceği kestirilerek de alına görevden alınıyor; yeni gelen başkan 475 mamaktadır, çünkü “Şahsımın” her konu puan faiz artırıyor. Bu arada faiz artışına da verdiği kararlar, sürekli nitelik değiştir karşı olan ekonomik politikaların altı çizilmekte, bazen de çok kısa bir sürede taban meye devam ediliyor. tabana zıt kararlar ortaya çıkmaktadır. Doları 6 lira dolayında tutmak için Üstelik “Şahsıma” erişmek de çok kolay 120 milyar dolar harcanıyor, Merkez değildir; bu nedenle pek çok kritik konuda Bankası’nın kasası boşaltılıyor ama sonra gerekli kararlar zamanında alınamamakta, dolar 8 liranın üstüne çıkınca Damat göörneğin, bir maske dağıtımı konusu tam revden alınıyor. bir skandala dönüşmekte veya grip aşısı HHH ithalatı gerçekleştirilememektedir. Aslında çelişik kararlar hakkında daha HHH pek çok örnek verilebilir, ama ben hemen “Şahsımın” gerek iç gerekse dış po akla gelenlerle yetindim. litikadaki zıt ve ters kararları herkesi Hem karar mekanizmasının ağır, çok serseme çevirmiştir. ağır işlemesinden, hem de yeterli bilgi ve Örneğin “Libya’da NATO’nun ne işi var” beceriyle donatılmamış olmasından doladeniyor, ama birkaç gün sonra en güçlü yı, yukarıda saydığım çelişkiler karar alma deniz kuvvetiyle ablukaya katılınıyor. süreçlerini iyice belirsizleştiriyor. Avrupa Birliği ile olan ilişkiler onları Nazi Sonuç olarak “Otorite Boşluğu”: olmakla suçlamaktan, “Ey Avrupa Birliği 1) Makro düzeyde 15 Temmuz 2016 kendinize gelin” söyleminden “Türkiye’nin kalkışması olarak... geleceği AB’dedir” çizgisine kadar sık sık 2) Mikro düzeyde, Alaattin Çakıcı olaaşırı uçlar arasında gidip geliyor. yı olarak ortaya çıkıyor... ABD ile ilişkiler keza. Ve hayatımızı zehir ediyor! Irak, Suriye bağlamında Rusya ve ABD Not: Bütün öğretmenlerimi hayırla ve özile ilişkiler bir ısınıyor, bir soğuyor. lemle anıyorum; bana katkıları çok büyüktür! «Dünyanın her tarafında öğretmenler insan topluluğunun en özverili ve saygıdeğer unsurlarıdır.» Mustafa Kemal Atatürk
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear