25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
HABER 5 21 KASIM 2020 CUMARTESİ OLAYLARIN ARDINDAKİ GERÇEK >> Baş tarafı 1’de İşte böylesi bir ortamda Arınç ve Çiçek’in çıkışları önemlidir. Bilindiği gibi, Bülent Arınç ve Cemil Çiçek, AKP’nin kurucu kadrosunda yer almıştır. Her ikisi de hukukçudur. Her ikisi de Meclis Başkanlığı ve başbakan yardımcılığı görevlerinde bulundu. Arınç, ifade özgürlüğüne ve AİHM içtihatlarına titizlikle uyulmasını istedi. Kavala ve Demirtaş’ın bu kadar uzun tutuklu kalmalarına karşı çıktı. Ayrıca “Hâkimler yanlış yapıyor, uyarıyorum, yakın gelecekte onlar zarar görür” ifadelerini kullandı. Cemil Çiçek ise “Bir siyasi parti genel başkanına yapılan asla tasvip edilemez. Bunun aması, fakatı olamaz. Doğru bulmuyorum” diyerek Çakıcı’nın bu konuşmasına açıkça tepki gösterdi. Çiçek, ayrıca dokuz binden fazla kanun olduğunu belirterek “Mesele yeni kanun çıkarmak değildir. 50 yıldır reform reform diye söylemek değildir. Artık heyecan uyandırmıyor. Konu samimiyetle hukuku uygulamaktır” dedi. AKP’nin Meclis Başkanlığı ve başbakan yardımcılığı yapmış, eski iki kurucu üyesinin bu çıkışlarının önemli olduğunu kabul etmemiz gerekir. Her ikisi de Cumhurbaşkanlığı Yüksek Danışma Kurulu üyesi olan Arınç ve Çiçek’in sözleri, AKP içinde ve siyasi arenada kuşkusuz yankı yaratacaktır. Reform sözleri ilk ortaya atıldığında, geçen hafta, “Önce Samimiyet” başlığını taşıyan başyazımızda (16.11.2020), hukuk dışı davranışların, demokrasiye ve öncelikle AKP siyasal iktidarına zarar verdiğini belirtmiş ve şöyle bağlamıştık: “Demokrasi ve hukuk devleti açıklamalarla, edebiyatla gerçekleşmez. Her şeyden önce uygulamalarda samimiyet gereklidir.” SAVCILIK: BOĞAZ’DA KAÇAK VAR HABERDİR, İFTİRA YOK Savcıdan hukuk dersi İstanbul Anadolu Cumhuriyet Savcısı, Basın İlan Kurumu’nun (BİK) bağlı bulunduğu Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un şikâyeti üzerine gazetemize verdiği ilan kesme cezalarına gerekçe olarak gösterdiği “Boğaz’da kaçak var” haberine ilişkin örnek bir karara imza attı. Savcılık, “Haberde basın özgürlüğünü aşan bir ibare yok” diyerek kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Cumhuriyet “Boğaz’da kaçak var” başlıklı haberiyle Altun’un Kuzguncuk’ta vakıflardan kiraladığı araziye yaptırdığı şömine ve çardağın İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ekiplerince yıkılmasını kamuoyuna duyurmuştu. Haberimizin ardından muhabirimiz Hazal Ocak, fotomuhabirimiz Vedat Arık ve yazıişleri müdürlerimiz Olcay Büyüktaş ve İpek Özbey hakkında İstanbul Anadolu Cumhuriyet Savcısı, Altun’un şikayeti üzerine gazetemize verilen ilan kesme cezasına gerekçe yapılan haberde, “Basın özgürlüğünü aşan bir ibare yok” dedi. Altun’un şikâyeti üzerine soruşturma açılmış ve iddianame düzenlenmişti. İddianamede, Ocak, Arık, Büyüktaş ve Özbey hakkında “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek” ve “özel hayatın gizliliğini ihlal” suçlamalarıyla hapis cezası istenmişti. Cumhuriyet çalışanları, 16 Aralık 2020 günü 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargıç karşısına çıkacak. İftira yok İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nda da Altun’un şikâyeti üzerine Hazal Ocak, Vedat Arık ve portal sorumlu haber müdürümüz Ozan Yurtoğlu hakkında “hakaret, iftira, özel hayatın gizliliğini ihlal etme, kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme veya yayma” suçlamasıyla bir soruşturma daha açıldığı ortaya çıktı. Cumhuriyet savcısı soruşturma evrakının incelemesinin ardından çalışanlarımız hakkında verdiği kararda, “Şikâyete konu haber içeriğinde basın özgürlüğü sınırlarını aşıp genel kabule göre tahkir edici mahiyet taşıyan bir ibare kullanılmadığı için eylemin hakaret suçunu oluşturmayacağı, yine habere konu olayla ilgili resmi makamlarca işlem yapılmış olması sebebiyle iftira suçunun oluştuğundan da bahsedilemeyeceği”ne dikkat çekildi. Kararda aynı haberle ilgili çalışanlarımız hakkında Altun’un şikâyeti üzerine kamu davası açıldığı anımsatılarak davanın devam ettiğine ve bu gerçek karşısında “özel hayatın gizliliğini ihlal ve kişisel verileri ele geçirme” suçlarından yeniden kovuşturma yapılmasına olanak bulunmadığı anlatıldı. Çalışanlarımız hakkında “kovuşturma yapılmasına yer yok” kararı verildi. İlan kesme cezaları BİK, Altun’un şikâyeti üzerine, tamamı belgeli olan haberlerimiz nedeniyle Cumhuriyet’e 45 gün ilan kesme cezası vermişti. Gazetemiz avukatlarının yaptığı itirazlar İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından da reddedilmişti. Kararın kesinleşmesinin ardından BİK, 28 günlük ilan kesme cezasının uygulanacağını gazetemize tebliğ etmişti. DEVLETI YÖNLENDIRIYORLAR Kışkırtmalara kapılmayız İmamoğlu, Okmeydanı Örnektepe Mahalle Evi’ni ziyaret etti. İmamoğlu, “Kültür, sanat faaliyetlerini İstanbul’un her noktasına yayacağız” dedi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kendisine yapılan tehdidi umursamadığını belirterek “Meşru bir siyasi partinin yeraltı dünyasını savunması, yeraltı dünyasının aktörlerinin yanında olduğunu ifade etmesi bizim Cumhuriyet tarihinde bir ilktir” dedi. Organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı’nın kamuoyunda tepki çeken mektuplar aracılığıyla tehdit ettiği CHP lideri Kılıçdaroğlu’na dün KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik ile Birleşik Kamuİş Konfederasyonu Genel Başkanı Mehmet Balık destek ziyaretlerinde bulundu. Ayrı ayrı gerçekleştirilen görüşmede Kılıçdaroğlu’na CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba da eşlik etti. KESK Eş Genel Başkanı Bozgeyik, dayanışma amacıyla ziyarette bulunduklarını belirterek, “Yapılan tehdidi sizin şahsınızda bütün demokratik muhalif kesimlere yapılan bir saldırı olarak görüyoruz” dedi. Birleşik Kamuİş Konfederasyonu Genel Başkanı Balık da yapılan tehdite karşı dayanışma içinde olduklarını ifade etti. Kılıçdaroğlu ise “Düşünce özgürlüğünü, demokrasiyi savundum. Farklı düşüncelere saygıyı savundum. Demokrasinin olmazsa olmaz kurallarından birisinin bu olduğunu ifade ettim” dedi. Söz konusu vahim tablonun Türkiye’de devlet yönetimindeki savrulmayı gösterdiğini söyleyen Kılıçdaroğu, “Belli grupların, belli odakların devleti yönlendirdiğini açıkça gösteriyor. Geçmişte buna benzer bazı olaylarda çok sayıda insan yaşamını yitirdi. Toplum acılar yaşadı. Türkiye galiba aynı sürecin içine tekrar sokulmak isteniyor. Ama ben insanların, sivil toplum örgütlerinin, meslek kuruluşların sağduyusuna güveniyorum. Bütün bu kışkırtmalara rağmen biz kararlılıkla demokrasiyi, insan haklarını savunmak, hak ihlallerine karşı çıkmak, haksızlığa uğrayanları yanında olmak gibi bir görevi üstlenmek zorundayız. Onların tahriklerine kapılmadan, doğru bildiğimizi ifade etmeliyiz. Arkadaşlarıma sakin olun diyorum. Önemli olan bu durumda da demokrasiye sahip çıkmaktır. Bu demokrasiye karşı yapılmış bir hakarettir” değerlendirmesini yaptı. l ANKARA/Cumhuriyet İMAMOĞLU, SAVUNMASINI ANLATTI ‘Kamu kaymağı’ benzetmesi İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kanal İstanbul’a ilişkin başlatılan soruşturmada müfettişin kendisi hakkında “bölücülük” imasında bulunulduğunu belirterek “Okuduğumda dehşete düştüm... Hadi oradan sen kimsin ya” dedi. İmamoğlu, savunmasında Kanal İstanbul’un ülkeye vereceği zararı vatandaşlara anlatmanın, idare ve devletin bütünlüğüne aykırı olmadığını söylediği belirtildi. İmamoğlu, dün FOX TV’de gazeteci İsmail Küçükkaya’ya gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Hakkında başlatılan soruşturmada müfettişlere verdiği ifadeyi aktaran imamoğlu, “İdare bütünlüğünü bozucu eylemde bulunduğumu iddia ediyor müfettiş. Tam 1 sayfa, bölücü devlet otoritesi tanımaz benimle ilgili imada bulunuyor. Bölücülük yapan kendisi. Bazıları ortaya çıkıp diyecek ki bölücülük yok, algı yapıyor falan... Geçin bu işleri. Kanal İstanbul projesi, bir seçim projesidir. Adı da çılgın proje... Siz burada bir rant yaratacaksınız. Bu çizgi bölücülüktür. İstanbul’a ihanet olduğunu düşündüğüm bu projeye karşıyım” dedi. Kamu kaynağı arıyorlarsa seçim dönemine bakılmasını isteyen İmamoğlu, “Benim seçimimde rakibim, İBB’nin araçlarıyla seçim kampanyası yaparken kamu kaynağı neredeydi? Onun adı kamu kaymağı mıydı? Sayın İçişleri Bakanı devletin helikopteriyle oraya buraya inerken kamu kaynağı neredeydi? Sayın İçişleri Bakanımızla konuşuyoruz biz, ama tarafsızlığını yitirecek kadar telefonla bağlanıp konuşması... Yasal haklarımı sonuna kadar kullanacağım” ifadelerini kullandı. İmamoğlu’nun savunması Bu arada, İmamoğlu’nun müfettişlere verdiği yazılı ifade de ortaya çıktı. İfadesinde, projenin İstanbul’a vereceğini zararları, Montrö Sözleşmesi’ni tartışmaya açacağını anlatan İmamoğlu, “Bunun devlet değil seçim projesi olduğunu söylüyoruz. Ayrıca bu projenin bütçesi yok. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın sitesinde bulunan programlar kısmında bile 2021 programı kapsamında ‘Kanal İstanbul’ diye tanımlanan bir proje yoktur. İstanbullularda yapılan ankette bu projeyi istemediğini belirtmiştir.” l İç Politika TWITTER, ÇAKICI’NIN TEHDIDINI SILDI Organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı’nın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik tehdit ve hakaret içerikli açıklamasının yer aldığı tweet, Twitter tarafından silindi. Çakıcı’nın hesabından 17 Kasım Çarşamba günü paylaşılan tehdit mektubuna ulaşmak isteyen sosyal medya kullanıcıları, “Bu tweet, Twitter kurallarını ihlal etti” uyarısıyla karşılaşıyor. Öte yandan, Çakıcı’nın Twitter üzerinden “Çakıcı’dan Kılıçdaroğlu’nun basın açıklamasına cevabı” diyerek paylaştığı ve yine tehditle hakaretler savurduğu ikinci açıklaması ise paylaşıma ve erişime açık halde durmaya devam ediyor. l Haber Merkezi Susurluk projesinin habercisi CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Türkiye’de yaşanan devlet krizi nedeniyle hükümet ve ortaklarının “mafya bozunlarının arkasına saklanarak” siyaset yaptığını belirterek, “Yaşadığımız bu süreç, geçen günlerde eski polis şeflerinin, mafya liderine geçmiş olsun ziyaretinde çektirdikleri ve basına servis ettikleri fotoğrafların, yeni bir Susurluk projesinin habercisi olabileceğini düşündürüyor” dedi. CHP’li Öztrak, parti genel merkezinde yaptığı açıklamada, “Siyasette rekabet olur. Yeri gelir sert tartışmalar da olur. Ama bir hukuk devletinde organize suç örgütü lideri olmaktan hüküm giyen bir mafya bozuntusu, değil ana muhalefet partisi liderini herhangi bir siyasi parti liderini tehdit etmeye cüret edemez. Ederse siyaset kurumu tepkisini topyekun göstermek zorundadır..1990’ların bu karanlık filmlerinin 30 yıl sonra bir daha vizyona girmesine izin verirseniz bizim de milletimizin de iki eli yakanızda olur” diye konuştu. Bülent Arınç’ın açıklamalarının anımsatılması üzerine Öztrak, “Arınç’ın bu açıklamaları Saray’dan icazet almadan, Erdoğan’la konuşmadan yaptığını düşünmüyorum. Bunlar Sayın Arınç’ın geçmişte yapmış olduğu açıklamalar gibi toplumun gazını almak için tuluat değilse, artık Cumhur ittifakı’nın içinde vekâlet savaşları başlamıştır.” l ANKARA/Cumhuriyet Devlet işi mi, servet işi mi? Seçmenlerin, oylarıyla emanet ettiği İstanbul’un şehremini İmamoğlu hakkında açılan soruşturmayı biliyorsunuz. Gerekçesi, hükümetin İstanbul’da yapacağı “Kanal İstanbul” projesinin aleyhine billboardlarda afiş astırmak. Soruşturma gerekçeleri ise akıllara ziyan çılgın projemizi eleştiren afişlerin bedelinin İBB bütçesinden, dolayısıyla kamu kaynaklarından harcanması ve “Kanal İstanbul”un bir devlet projesi olması hasebiyle belediye başkanlarının devlet projeleri hakkında görüş beyan edemeyeceği olarak açıklandı. Nereden tutsan elinde kalıyor. Yarın devleti âliyemiz, “İstanbul’da çarpık yapılaşma var ve bu çarpık yapılaşmayı düzeltmek için şehri yıkıp yeniden yapacağız” derse şehrin belediye başkanı “Emriniz olur mu?” diyecek. Ya da “İlçe belediyelerini kaldırıp şube müdürü yapıyoruz” dendiğinde “Ne yapalım devlet projesi, ram etmekten başka yol yok” diye ilçe belediye başkanları giyotine kafalarını mı uzatacaklar? Hem bir projenin devlet projesi olup olmadığını ölçümleyecek bir kurul, bir alet mi var? Kamuyu ilgilendiren her konu eleştirilebilir. Buna savaş kararı da dahil... Ayrıca “Kanal İstanbul” projesinin devletten ziyade bir servet işi olduğu konusunda şüphesi olan biri var mı? Bir diğer konu da kanunların kişiye göre yorumlanması... Şimdi size kıyas yapmamız için tam da bu konuda bir örnek olay aktaralım. Yıl 1994, aylardan kasım. Recep Tayyip Erdoğan İstanbul’un çiçeği burnunda belediye başkanı. TBMM’de Terörle Mücadele Yasa Tasarısı görüşülüyor. Bu tasarının 8. maddesi RP ve İslami kesim tarafından eleştiri konusu oldu. 22 Kasım günü aralarında İstanbul Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Burhan Özfatura, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak, Yozgat Belediye Başkanı Mehmet Eremir ve Kızılcahamam Belediye Başkanı Yaşar Yıldırım’ın imzasıyla beş büyük ilin başkanları tarafından yüksek tirajlı gazetelere yarım sayfa ilanı çıktı. “Terörle Mücadele Kanun Tasarısı Hakkında Sevgili Halkımıza Duyuru” başlığıyla çıkan ilanlarda, belediye başkanları tarafından tasarının kanunlaşması halinde ülkenin bölünmesine müsait bir ortam sağlanacağı, fikir ve ifade hürriyeti ile vicdan ve ibadet hürriyetinin kısıtlanacağı, “Milli Şef” döneminin geri geleceği öne sürülüyor ve halkın milletvekillerini telefon ve fakslarla uyarması isteniyordu. Belediye başkanlarının partilere göre dağılımı da hayli ilginçti. RP, DYP, ANAP, MHP ve BBP’li başkanlar Meclis’te görüşülen tasarı hakkında bir araya gelerek paralı ilan vermişlerdi. Peki, paralı ilanın parasını kim ödemişti? Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in Keçiören Belediye Başkanlığı sırasında yakın dostu olan ve belediye ile iş yapan Hasan Mert adında bir müteahhit. Bugün TBMM’de terörle mücadele konusunda bir yasa tasarısı görüşülürken muhalefete mensup belediye başkanları bir araya gelerek böyle ilanlar verseydi, başlarına nelerin geleceğini herhalde söylemeye gerek yok. Haklarında Terörle Mücadele Yasası hükümleri uygulanarak soruşturma açılır, hatta yerlerine kayyım atanır ve mensup oldukları partiler terörle iltisaklı diye ilan edilirdi. Bu ülkede terörle mücadele söz konusu olunca “Mücadele hukuk zemininde yapılmalı, devlet hukukun dışına çıkamaz” diye itiraz edenlerin bile hedefe oturtulduğu bir dönemde yukarıdaki eylemi yapmaya cesaret edecek belediye başkanı bile bulamazsınız. Ekrem İmamoğlu, başkanı olduğu şehri ve hemşerilerini ilgilendiren bir konuda ilan verdiği için hakkında soruşturma açılıyor. Büyük bir deprem yaşayan ve bu depremin faturası kendisine kesilmek istenen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in hemşerilerini bilgilendirmek için açıklama yapması yasaklanıyor. Ama bir yandan da “Yargıda reform” paketleri açıklanıyor, düşünce ve ifade özgürlüğünün teminat altına alınacağı iri iri laflarla ilan ediliyor. Anlaşılan yargı reformu, kişi hak ve özgürlüğünü değil, kişisel servetin teminatını sağlamayı amaçlıyor. BAKAN GÜL: YARGI DEĞİL ÖNYARGI VARDI Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, FETÖ’cü hâkim ve savcıların yaptığı yargılamaları anımsatarak “Yargı değil önyargı vardı” dedi. “Ben Masumum” temasıyla düzenlenen 10. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nin akademik programına video konferans yöntemiyle katılan Bakan Gül, “Çamur at izi kalsın anlayışı adalet değildir. İhbar edilen herkes şüpheli değildir, şüpheli sanık değildir, sanık hükümlü değildir. Bu kavramların her birinin temas ettiği haklar vardır. Bu hakları korumak ve geliştirmek, adalet politikalarımızın öncelikleri arasında yer almaktadır” dedi. FETÖ’cü yargıçları anımsatan Gül, “FETÖ’nün cüppeli hainlerinin sahte delillerle, uydurma suçlarla sanıkları peşinen suçlu ilan ettiği, kamuoyunu da manipüle ettiği davalar vardı. Hukukun araçsallaştığı dönemlerde şüpheden sanık yararlanmadı, çünkü yargı değil, önyargı vardı. Hâkim görünümlü militanların ayaklar altına alma girişiminde bulunduğu hukuku, biz masumiyet karinesiyle, lekelenmeme hakkıyla, adil yargılanma hakkıyla en üstte tutma kararlılığındayız” diye konuştu. Arslan: Masumsun da diyebilmeliyiz Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan ise “Hukuk ve adaletten ayrılmak sadece toplumsal ve siyasal düzeni yozlaştırmaz, aynı zamanda insanı insan olmaktan uzaklaştırır. Masumum kadar ‘masumsun’ da diyebildiğimiz bir anlayışa sahip olmamız gerekiyor” dedi. Festival başkanı Prof. Dr. Adem Sözüer ise konuşmasında AYM kararlarına uyulmadığına dikkat çekerek “Anayasa Mahkememiz’in kararlarının bağlayıcılığı ve bunların uygulanmasının gerekliliği konusunda hiçbir tartışmanın bile olmaması gerekirdi” diye konuştu. l ANKAR/ Cumhuriyet BÜLENT ARINÇ’TAN BIDEN’A FOTOĞRAFLI KUTLAMA Cumhurbaşkanlığı Yüksek İskapsamında sarf edildiğine inantişare Kurulu üyemak isteriz. Bizim si Bülent Arınç, için Joe Biden, yılsosyal medya helar önce senatör sabından yaptığı olarak Bosna sapaylaşım ile ABD Bülent Arınç’ın paylaştığı fotoğraf. vaşında soykırıBaşkanı seçilen Joe Biden ve baş ma uğrayan Müslüman Boşnaklakan yardımcısı seçilen Kamala rın haklarını en yüksek perdeden Harris’i tebrik etti. Arınç, paylaşı savunan insandır. Sayın seçilmiş mında, Biden ile daha önceki gö başkanın yeni başkanlık dönemirüşmesinden fotoğraflara da yer nin dost ve müttefik iki ülke araverdi. Arınç, Biden’ın “Onu dar sında yeni bir sayfa açarak karbeyle değil seçimle devireceğim” şılıklı güven ve diyaloğa dayasözlerine ilişkin “Bu sözlerin se lı hayırlı gelişmelere katkıda buçim kampanyası esnasında iç po lunmasını temenni ederim” dedi. litika merkezli bir propaganda l ANKAR/ Cumhuriyet
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear