22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
l İsmet Lokman 13 2 EKİM 2020 CUMA l Musa Keklik l Birol Çün l Halit Kurtulmuş Aytoslu l Aşkın Ayrancıoğlu l Murat Sayın l Ahmet Öztürklevent l Murteza Albayrak YÜKSEK YERİLİM HATTI Erdinç UTKU Albayrak: Kurun kontrolü bizim elimizde. hüsnüKURUntu! H Evlilik kilo verdiriyormuş. Karıkoca birbirinin başının etini yemekten, yemek yemeye fırsat bulamadığı içindir... H Demokrasimiz tutukluk yapıyor, tutukluyor... H DENEME YAMULMA YÖNTEMİ Yeni dış politika stratejimiz... H “Bana edebiyat yapma” “Bana felsefe yapma” “Bana tiyatro yapma” “Bana sinema yapma, artizlik yapma” “Bana caz yapma” “Bana mizah yapma” GEL O ZAMAN TOPLU GEYİK MUHABBETİ YAPALIM! l İbrahim Tuncay l Zafer Temoçin l Kadir Doğruer CUK Günel ALTINTAŞ Eskiden doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış. Şimdi, dudaklarını kıpırdatanların bile ekranlarını karartıyorlar. H Atatürk’ü anlamayanlar, 2+2 dört ediyorken 2x2’nin de niçin dört ettiğini anlayamazlar. H Aşk, insanı şarkı, türkü, şiir halinde ulutur! H Elli demek varken kırk dokuz doksan dokuz demek, karşısındakini aptal yerine koymak demektir ama, bence doksan dokuz sözü pahalılık etkisi yarattığı için, kullananların fazla akıllı olmadığının göstergesidir. H Paran kadar konuş diye bir laf vardı. Paran kadar savaş diye bir söz de var mı? l Cemalettin Güzeloğlu l Akdağ Saydut l Kürşat Coşgun l Zeki Bol l Mehmet Selçuk HÜSREV BEY’İN GÜNLÜĞÜ / Günhan AYDIN Nereye Baksan Vahşi Trenler 29 EYLÜL: Uykunu mahmurluğunda rüyanı anlatma, demişti baabannem; yedi yaşındaydım, pencerenin önünde iki yavru kedi dünyadan habersiz oynuyorlardı ve biraz ötede onları seyreden kargayı da hatırlıyorum. Zamanın içinde eriyip gittiler; babaannem, yavru kediler, karga, mahmurluğum ve rüyam. Babaanne nasihatına uyan munis tabiatlı bir torun olduğumdan, uykum dağılmadan hiç anlatmadım rüyamı, uykuyla uyanıklık arasının müphem saatlerinde tedbiri hiç elden bırakmadım. Derken ama rüya neydi, hatıra hangisi… Her şeyi karıştırdım; belki de bir rüyaydı yavru kediler ve onları seyreden karga. Babaannemin gencecik kirpikleri, parmaklarında ihtiyarlığın kokusu... Sabahleyin Huzur Kıraathanesi’nde Roket Nuri, masada eski bir gazete, televizyonda Fikret Hakan, ocağın arkasında Muzaffer, sıcak bir ahenk içindeydiler… Sıfır bir deste aç da bir altmış altı yapalım Roket’le, dedim Muzaffer’e, mümkün değil, kusura bakmayın, mühürletmeyelim ekmek teknesini, dedi Muzaffer. Yaprakların içinden yürümüştük, eriyen yüzler vardı bir resimde, akan suretler, Brahms 4 perdelerin arasından yaprakların dolduğu bir odada… Anlatmadım rüyamı ne Roket’e, ne Muzaffer’e, ne Fikret Hakan’a… Zaten hatıra hangisiydi, rüya ne; karışıyor her şey birbirine. 30 EYLÜL: “Türkiye evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olma imkânı vermiyor” dermiş Tanpınar. Aklıma Behçet Aysan’ın “Sivas’taki o belediye başkanı nerede şimdi” şiiri geldi. Bir Yalnız Nar Ağacı. “Biliyorum, bir başka nar ağacının, dibinde yine, başka çocuklar Türkiye’yi konuşacaklar”. İnsan memleketini sever, merak eder, savunur ve yıkıntıların arasından kurtarmamız gerekenler orada bekliyorlar şimdi. Bunları anlatıyordum Mikrop Rıza’ya Kumsal Lokantası’nda, seni hiç iyi görmüyorum, dedi ve iyi kalpli dostumuz garson Şaban’dan bir porsiyon daha kalamar istedi. Rıza haklı olabilir, tuhaflık sahiden bende galiba ama unutmadım yavru kedileri ve onları seyreden kargayı. “Nereye baksan vahşi trenler...” mi demişti Fikret Hakan…
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear