23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 27 OCAK 2020 PAZARTESİ EDİTÖR: CAFER KURT HABER/YORUM Alaturka neoliberalizm Liberalizm en genel ve klasik anlamıyla özgürlükçülük anlamına gelmektedir. 17. ve 18. yüzyılda John Locke, Adam Smith, David Hume, JeanJacques Rousseau, Denis Diderot, Paul D’Holbach, FrançoisMarie Arouet, CharlesLouis Montesquieu gibi Britanyalı ve Fransız filozoflar, mutlak monarşiyi, feodalizmi ve teokrasiyi yıkmak için bu kavram üzerinden kuramlar geliştirmişlerdi. 1776 Amerikan devrimi ve 1789 Fransız Devrimi bu kuramlardan esinlenerek gerçekleşmiştir.  Bu filozofların savunduğu temel ilkeler şunlardı:  1) Yetkilerin tek kişide toplandığı monarşik düzenin yerine, yasama, yürütme ve yargı arasında güçler ayrılığına dayalı, halk egemenliğini temel alan bir düzen kurulmalı.  2) Çiftçinin, toprak mülkiyetini tekelinde bulunduran toprak ağası tarafından sömürüldüğü feodalizmin yerine, üreten çiftçinin özel mülkiyet hakkına sahip olduğu, ayrıca serbest ticaret ve rekabet yolunun açılmasıyla, tekellerin kırıldığı bir ekonomik model geliştirilmeli. 3) Dinin, devlet, siyaset ve hukuk işlerine müdahale ettiği teokrasinin yerine, laikliğin geçerli olduğu bir düzen kurulmalı; yani dinin, devlet, siyaset ve hukuk işlerine müdahale etmemesi, dinin yetki alanına bir sınır çekilmesi ve bu koşulla dini inanç ve ibadet özgürlüğünün güvence altına alınması sağlanmalı.  4) Sansüre ve baskıya dayalı despotik yönetim tarzının yerine, düşünce, ifade, basın ve yayın özgürlüğünün yasalar tarafından güvence altına alındığı bir yönetim biçimi benimsenmeli.  Bu yüzyıllarda önerilen ekonomik model, feodalizmi yıkması nedeniyle kendi tarihsel koşullarında ilerici sayılsa da, tarımsal üretim biçimlerinin geçerli olduğu yüzyıllarda ortaya atılması nedeniyle, 19. yüzyılda güncelliğini yitirmişti. Çünkü 19. yüzyılda Avrupa’da ve ABD’de belli bölgelerde Sanayi Devrimi gerçekleşmişti ve ekonomi sadece tarımsal üretimle yürümediği gibi, mülkiyet de sadece toprak mülkiyetinden ibaret değildi; devreye yeni üretim biçimleri ve yeni üretim araçları girmişti. Yeni üretim biçimi sanayi tarzı üretim biçimiydi, yeni üretim aracı da fabrikalardı. Söz konusu özgürlükçü filozofların yaşadığı yüzyıllarda bu yeni üretim biçimleri ve araçları henüz var olmadığı için, yeni üretim araçlarının özel mülkiyette olmasının yarattığı sömürü ve üretim araçlarının sahipleri olan sermaye sınıfının, üretimi yapan işçi sınıfını sömürmesi konusunda söyleyebilecekleri bir şey de olamazdı. 19. yüzyılda çiftçinin yerini fabrika işçisi, toprak ağasının yerini fabrika sahibi almıştı. Bu soruna 19. yüzyılda dikkat çeken ve kapitalizm adını verdiği bu düzenin yerine sosyalizmi öneren kişi Alman filozof ve sosyal bilimci Karl Marx idi.  Avrupa, söz konusu sosyalist akımdan farklı biçimlerde de olsa etkilendi, ABD ise bu akımın dışında kaldı. 18. yüzyılda George Washington, Thomas Jefferson, Thomas Paine ve Benjamin Franklin gibi siyasetçilerin gerçekleştirdiği 1776 devrimiyle dünya siyasetine öncülük eden ABD, 19. ve 20. yüzyılda Avrupa’nın gerisinde kaldı; Sanayi Devrimi’ni, 17. ve 18. yüzyılın ekonomi paradigmasıyla geçiştirmeye çalıştı, ekonomiyi, serbest piyasaya ve özel sektöre indirgedi. Bu nedenle ABD, sınıflar arası uçurumun giderilmesi konusunda sınıfta kaldı. Neoliberalizm adı verilen ve tarihsel bağlam gereği klasik liberalizmin ekonomi modelinin uzantısı sayılamayacak olan ucube sistem çöktü.  Türkiye’de ise kendilerini “liberal” veya “neoliberal” olarak tanımlayanların büyük çoğunluğu daha da zavallı bir duruma düştü. Çünkü onlar, klasik liberallerin ekonomik modelini bir adım daha ileriye götürerek toplumcu bir ekonomik model geliştiremedikleri gibi, önemli bir ölçüde 1776 ve 1789 devrimlerinin Osmanlı’daki gecikmeli bir yansıması olan Atatürk devrimlerini de hedef aldılar; İslamcı faşizmle ve monarşik teokrasiyle işbirliği yaparak, laikliğe, yasama, yürütme, yargı arasındaki güçler ayrılığına, düşünce, ifade, basın ve yayın özgürlüğüne darbe vurdular. O nedenle, ne liberal olmayı, ne de neoliberal olmayı beceremediler! Katledilen yazarımız Eskişehir’de ödül töreniyle anıldı Mumcu’nun verdiği mesajların izindeyiz Katledilen yazarımız Uğur Mumcu Eskişehir’de anıldı. Tepebaşı Belediyesi’nin desteği ile Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Eskişehir Şubesi tarafından düzenlenen “27. ÇGD Uğur Mumcu’yu Anma Gecesi ve Ödül Töreni”nde yazarlarımız Ali Sirmen’e “Yaşam Boyu Başarı”, Evin İlyasoğlu’na “Kültür”, Yazgülü Aldoğan’a “Basın” kategorisinde ödül verildi. Etkinlikte konuşan Tepebaşı Belediye Başkanı Ataç, “Uğur Mumcu, Türkiye için çok büyük bir değer. 27 yıldır bu mücadelenin peşinde koşuyoruz. Nasıl Atatürk’ün devrimleri varsa, Mumcu’nun da bu ülkeye bıraktığı mesajları var” dedi. Törende Yaşam Boyu Başarı kategorisinde yazarımız Ali Sirmen ile Tunç Başaran’ın annesi Pakize Başaran’a, Siyaset kategorisinde Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek ve CHP’li Akif Hamzaçebi, Demokrasi kategorisinde SODEV Başkanı Ertan Aksoy ve DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Kültür kategorisinde Evin İlyasoğlu, Basın kategorisinde Yazgülü Aldoğan, Deniz Zeyrek, Doğan Şentürk, Tülay Taşkın Eskişehir ve Nazan Koşaner, Mücadele kate maya çağırıyoruz” dedi. gorisinde Çanakkale Kent Konseyi Çevre Meclisi Başkanı Pınar Bilir, Keçiören’de de anıldı Funda Öz Akçura, EYT Derneği Ge Keçiören ADD ve Cumhuri nel Başkanı Gönül Boran Özüpak, yet Okurları (CUMOK), Adalet Emek kategorisinde Birleşik Metal ve Demokrasi Haftası kapsamın İş Eskişehir Şube Başkanı Ahmet da düzenledikleri etkinlikle Uğur Arı gibi isimler ödül aldı. Mumcu’yu ve katledilen aydınla Aydın’da konferans rı andı. Etkinliğe gazetemizin Ankara Temsilcisi Sertaç Eş, CHP Ge Aydın Büyükşehir Belediye nel Başkan Yardımcısı Yıldırım si, Efeler Belediyesi ve Aydın Kaya, akademisyen Elfin Tataroğ Atatürkçü Düşünce Derneği de lu, CUMOK Dönem Sözcüsü Nejdet (ADD) “Uğur Mumcu’dan Gü Özer, Keçiören ADD Başkanı Fah nümüze Türkiye” konferansı rettin İmamoğlu ve eski Adalet Ba gerçekleştirdi. Yazarımız Mus kanı Seyfi Oktay katıldı. Kaya, ka tafa Balbay’ın katılımcı oldu ranlıkla mücadele için örgütlü mü ğu konferansın açılışında ko cadelenin şart olduğunu dile getir nuşan ADD Aydın Şube Başka di. Tataroğlu ise, aydın katliamının nı Müslime Güneş, “Tüm yurt laik demokratik Cumhuriyeti, anti sever kurum ve kuruluşları, emperyalist tutumu hedef aldığını yurttaşlarımızı güç birliği yap vurguladı. l Haber Merkezi Anısına koştular Kartal Belediyesi’nin Mumcu anısına yaptığı etkinlikte, sporcular Elazığ depremi nedeniyle siyah bant taktı BULMACA Katledilen yazarımız Uğur Mumcu’nun anısına Kartal Belediye tarafından “10. Uğur Mumcu Yol Koşusu” düzenlendi. Sporcular Elazığ depreminde hayatını kaybedenler anısına siyah bantla koştular. Kartal Belediye Başkan Vekili Oktay Aksu, “Belediye Başkanımız Gökhan Yüksel şu an Elazığ’da deprem bölgesinde. Koşuyu deprem nedeniyle iptal edecektik. Vatandaşlarımızın talep göstermesiyle ertele meme kararı aldık. Bu koşuyu şova dönüştürmeden, spor da hayatın bir parçası olarak sloganıyla arkadaşlarımızla karar aldık” dedi. Yarışmada dereceye giren Aykut Taşdemir de, “Uğur Mumcu anısına yapılan bir yarışma olduğu için 10 yıldır katılıyorum. Kazandığım madalyayı Uğur Mumcu ve Elazığ’da bizlerden destek bekleyen kardeşlerimize armağan ediyorum” dedi. l İç Politika SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Bineğe ya da yük taşımaya alıştı 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 rılmamış at ya da eşek sürüsü... 1 U S KUMRU A 2/ Tanrıtanımaz... Sakat kimse. 3/ 2 “ döker bir yanımız / Bir yanımız 3 bahar bahçe” (Hasan Hüseyin)... Gürcistan’ın plaka imi. 4/ Mikroskop camı... Satranca benzer bir strateji oyunu. 5/ Yurdumuzda kurulmuş yirmi bir Köy Enstitüsünden biri. 6/ 532’de Bizans’ta ortaya çıkan büyük bir ayaklanmaya verilen ad... Çiftlik 4 5 6 7 8 9 STAR ALAY K A Z AK AMA U R A ROMA N M KRAVAT RA OVA ÖD U L AMA ÜR E AMA TÖR N AYAN DENK uşağı. 7/ İki tarla asındaki sınır... 1 2 3 4 5 6 7 Kendisine âşık olan Samson’un saçlarını keserek onu güçsüz bırakan ve böylece Filistin’i İsrailoğullarından kurtaran kadın. 8/ Deniz kuşlarının gübre Az pişmiş yumurta. 5/ “İsimler” 8 9 olarak kullanılan pisliği... Ender, seyrek. 9/ Roman anlamında tizme tepki olarak Fransa’da ortaya çıkan şiir akımı. eski söz YUKARIDAN AŞAĞIYA: cük... Maksim Gorki’nin bir romanı. 6/ Bir tür er 1/ Başıboş hayvanların salındığı çayırlık. 2/ Yunan kek deve... Dalgaların sahile attığı ağaç parçaları. 7/ abecesinde bir harf... Tütsüyle kurutulmuşu oldukça İlave... Hareli bir kumaş cinsi. 8/ Kişinin öz benli sürümlü olan bir balık. 3/ Bir tiyatro oyuncusu ği... Alev. 9/ İspanyolların sevinç ünlemi... Kasların nun rol arkadaşına verdiği karşılık... Tümör. 4/ istemsiz kasılması. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr 27 OCAK 2020 SAYI: 34445 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:45 06:28 06:50 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08:13 13:22 15:56 07:55 13:06 15:44 08:14 13:29 16:10 Akşam 18:20 18:07 18:34 Yatsı 19:43 19:29 19:53 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Siyasetin tam da sırası çünkü ölümün ağzındayız Dün Manisa, bugün Elazığ ve Malatya... Geçmiş olsun Türkiye... Fakat en az hasarla geçebilmesi için depreme hazırlanmak gerek. Üstelik depremin geleceği öyle sürpriz de değil artık. Deprembilimciler bir ay öncesinden nokta atışı yapar gibi Manisa’ya da ElazığSivrice’ye de dikkat çektiler. Başta Prof. Dr. Naci Görür olmak üzere pek çok deneyimli deprembilimcimizin uyarıları ortada. Öyle olduğu için de insanlar haklı olarak “bilim adamı uyardı, siyaset adamı neden önlem almadı” diye soruyor. Hükümet ise bu haklı soruyu bastırabilmek için “gün birlik günü, şimdi siyasetin sırası değil” diyor ve soruyu soranlara soruşturma açılacağı sopasını sallıyor! Aman hükümet yıpranmasıncılar! Hadi hükümeti geçtik, fakat hükümete “dışarıdan” destek verenleri anlamak mümkün değil. “Hükümet yıpranmasın” diye “siyaset yapmayın” deme noktasına gelmiş “siyasi parti yöneticileri” var! Bir siyasi parti yöneticisi olarak siyasetin sadece Meclis’te ve Meclis oturum saatlerinde yapılacağını mı sanıyorlar acaba? Sorun çözme sanatı olarak siyaset 7 gün 24 saatlik bir uğraş değil mi peki? Elbette siyasetin ne olduğunu da biliyorlar, her şeyin siyasete dahil olduğunu da... Zaten “şimdi siyasetin sırası mı” diye sormaları da bal gibi siyasettir, siyasetin daniskasıdır. Fakat halkın değil, hükümetin siyasetidir. Hükümet yıpranmasın diye yapılan siyasettir! Nedir siyaset? Ve ayrıca... AKP’nin yandaş kanalının depremde evi yıkılmış ve çadıra yerleştirilmiş Elazığlıya mikrofon uzatıp tam dokuz kez “mutlu musunuz” diye sorarak ağzından zorla “Allah cumhurbaşkanımızdan razı olsun” sözlerini alması ve tabloyu “Gerçekten insanlar mutlu. Bu çadırları zamanında ve hızlı almaları insanları mutlu etmiş” diye yorumlaması siyaset değil ama yan yana altı binadan beşi sağlam kalırken, biri neden yıkılıyor diye sormak siyaset, öyle mi? Kızılay başkanının depremden hemen sonra “gün dayanışma günü” diyerek vatandaşlardan SMS yoluyla 10’ar TL katkı istemesi siyaset değil ama 1999’dan beri alınan deprem vergilerinin akıbetini sormak siyaset, öyle mi? Bir bakanın “her şeyi devletten beklemek doğru olmaz” demesi siyaset değil ama vatandaşların depremde toplanılacak alanların AVM yapılmasına tepki göstermesi siyaset, öyle mi? Valinin bakana söylediği ve açık mikrofondan duyulan “kamuoyunda algı çok iyi şu anda” demesi siyaset değil ama “niye önlem alınmadı” diye sosyal medyadan soranlar algı provokatörü, öyle mi? Geçiniz... Çünkü hepsi de siyasettir! Biri işini iyi yapmayan hükümeti savunma siyasetidir, diğeri hükümete neden işini iyi yapmadın diye sorma siyasetidir!  Sonra inşaat yapmak değil, önce önlem almak! Ortada ciddi bir sorun var... Bakınız ne diyor Cumhurbaşkanı Erdoğan: “20 yıldır hükümet ne yapmış yazanlar... Depremi durdurma şansımız var mı? Depremden sonra ne yaptığımıza gelince, Bingöl ve Van’ı yeniden inşa ettik.” Elbette Erdoğan’ın depremi durduracak kudreti yok ve elbette hükümetler depremden sonra şehirleri yeniden inşa etmelidir. Ancak asıl mesele o değil ki! Asıl mesele depreme hazırlanmaktır. Ve siyaset tam da budur! Depremden “önce” inşaatları sağlamlaştırmak, yapıların depreme uygunluğunu doğru düzgün denetlemek, toplanma alanları hazırlamak, kesintisiz iletişim için önlem almak, yolları açık tutacak planlamalar yapmak, afete müdahale için “devlet organizasyonunu” her zaman hazır tutmak ve elbette imar aflarıyla fazla kat çıkılmasına zemin yaratmamak vs. gibi yüzlerce yapılması gereken iş var. Ve tüm bu işleri yapmak da yapılmadığında sorgulamak da siyasettir ve her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının hakkıdır! Asıl bunu sorgulamamak vatandaşlık görevini yerine getirmemektir! Ve evet, siyaset, deprem gibi zamanlarda ölümün ağzında olmamak için yapılmalıdır! O nedenle diyoruz ki, ülkemizin sınırlı kaynakları örneğin Kanal İstanbul gibi çok sorunlu bir projeye değil, adım adım yaklaşan İstanbul depremine hazırlık için harcanmalı. Halk için siyasetin gereği budur...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear