23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KÜLTÜR Süreyya’da çello ve piyano ikilisi Konserlerinin yanı sıra Almanya’nın Folkwang Sanat Üniversitesi’nde eğitmenlik yapan çello sanatçısı Alexander Hülshoff, Juilliard School’daki yüksek lisans derecesini 2012 yılında tamamlayan piyanist Çağdaş Özkan eşliğinde bu akşam 20.00’de Sürey ya Operası’nda konser verecek. Sanatçılar konserde, R. Schumann, “Adagio ve Allegro Op. 70”; F. Schubert, “Arpeggione Sonatı”; A. Dvorak, “Rondo, Op. 94” ve L.v. Beethoven, “Çello Piyano Sonatı No. 3” eserlerini seslendirecekler. ‘Neyzen’ Burak Sergen Yorumuyla İzmir’de... Şair Neyzen Tevfik Kolaylı’nın hayat öyküsünü konu alan “Neyzen’’ Burak Sergen’in tek kişilik performansıyla yarın saat 20.30’da İzmir AKM Yunus Emre Salonu’nda sevenleri ile buluşuyor. Ünlü şairin babasının sürgün edildiği Bodrum’da hayata gözlerini açışından, ‘ney’le tanıştığı çocukluk yıllarına, baskı ve zulümlere karşı sesini yükselttiği gençlik yıllarından, dönemin tanınmış şair ve yazarlarıyla geçirdiği sürgün yıllarına kadar tüm hayatının öyküsü izleyicisi ile buluşacak. ‘Müzeler Konuşuyor’ serisi Fransa ile devam ediyor EDİTÖR:ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ECE KURTULUŞ DURSUN 1320 OCAK 2020 PAZARTESİ VASIF KORTUN, MÜZEDEN ÖZERKLIK YOK DIYE AYRILMIŞ Üniversite müzenin SAHIBI OLAMAZ GÜLÇIN GÜLAN Geçen günlerde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne bağlı İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nden istifası büyük yankı uyandıran Vasıf Kortun, gerekçesini özerklik olmamasına bağladı. Mayıs ayında danışman olarak atandığı müzeden, göreve gelmesi beklenirken ayrılması büyük üzüntü ve endişe uyandıran Kortun, durumu şöyle açıkladı. “Çok temel bir şey gerekiyor: O da idari ve mali özerklik. Danışmanlığın bir parçası öngörülebilir öğelerin bütçelerini hazırlamak. Bunlar olmadan arzu edilen yol haritası hayata geçirilemez”. Vasıf Kortun’dan, işveren konumundaki Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) VEDAT ARIK Rektörü Handan İnci, devletin sahip olduğu en büyük ve ciddi sanat müzesi olması konusunda kararlı olduğuna ikna ederek, kendisinden yol haritası çizmesi istenmişti. Kortun’da “Ulusal müzeye danışmanlık yapmak büyük onur. Kurum oluşturma süreçlerine aşinayım” diyerek görevi kabul etmişti. Altı aydır yoğun bir çalışma yürüten Kortun, adım adım iyi şeyleri oturtarak ilerlemek isterken Vasıf Kortun, önceki gün Sakıp Sabancı Müzesi’nde “Anıt ve Belge, Eser ve Arşiv Arasında Sanatçı Pratiği: Eşit Olmayan Koşullar, Küresel Beklentiler” adlı bir konferans verdi. bir ampul alımının bile problem olması karşısında istifa etmişti. Bu “üniversite müze”nin kuruluş belgesinde belirtildiği gibi, “tedrisata katkıyla vazifelendirilmiş müze” olarak adım adım toparlanması gerektiğini belirten Kortun, istifa nedeni ve sürecini şöyle izah etti: “Üniversite, müzenin koruyucusu olabilir ama sahibi değil. Müzenin sahibi kamu ve kamu adına muhafaza edemiyor. Sahip çıkmakla ve ilişkinlik ayrı kavramlardır, müzenin sahibi, son tahlilde kullanıcılarıdır, kamudur. İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Türkiye’nin modern sanat hikâyesini anlatmak üzere eğitim özellikli bir kurum olarak düşünülmüş. Müzenin vazifesi üniversitenin arka bahçesi, oyun alanı veya izdüşümü olmak değil. Dört şıklık kuruluş belgesinde akademi sadece eğitim bağlamında yer alıyor”. Kortun, kuruluş belgesinin toplama, sergileme, araştırma ve eğitime katkı sağlama bağlamında bugün de geçerli olması gereken “dört altın standardı” olduğuna işaret ediyor. İlgili çevreler Vasıf Kortun’u haklı bulurken sorunun nasıl çözüleceği ve müzenin yönetiminin kimde ve nasıl olacağı merakla bekleniyor. DBeihvtreimr DYiankçuetl’ivne ayİnkıi hkiakdâıyne,Abrtooaykl u’aonldycıuağnıs‘uaMh, snaenezdioken İstanbul Modern’in 2012 yılında başlattığı “Müzeler Konuşuyor” serisi, Fransa ile devam ediyor. Etkinlik yarın saat 19.05’te İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nde düzenlenecek. İstanbul Fransız Kültür Merkezi işbirliğiy le düzenlenen etkinlik programının son konuğu, CAPC Bordeaux Çağdaş Sanat Müzesi Direktörü Sandra Patron olacak. Patron, “Günümüzün Zorluklarıyla Yüzleşen Olağanüstü Bir Yer” başlıklı bir konuşma yapacak. ‘Bir Baba Hamlet’ Ankara’da Sebastian Seidel’in yazdığı, Emrah Eren’in yönettiği “Bir Baba Hamlet” adlı oyun bugün saat 20.00’de Ankara MEB Şura Salonu’nda sahnelenecek. Sebastian Seidel’in komik olanın tadını çıkaran özgün metni, Yücel Erten’in çevirisi ile sahneleniyor. Oyun, Baba Sahne’nin yorumuyla “Bir Baba Hamlet”e dönüşüyor. Oyunda, Şevket Çoruh, Murat Akkoyunlu rol alıyor. Âşık Veysel İş Sanat’ta anılıyor İş Sanat klasiği haline gelen dinletilerde bu ay, âşık geleneğinin en son temsilcilerinden Âşık Veysel “Uzun İnce Bir Yoldayım” başlıklı şiir dinletisiyle bugün saat 20.30’da İş Sanat’ta anılacak. Atilla Birkiye’nin metinlerini düzenlediği, Mehmet Birkiye’nin sahneye uyarladığı dinletinin müzik yönetmenliğini Serdar Yalçın üstleniyor. Metin Belgin, Bülent Emin Yarar ve Hakan Gerçek’in şiirleri seslendireceği dinletide Cengiz Özkan, şiirlere bağlamasıyla eşlik edecek. AYÇA HAN “Kalbimi çarptıracak bir iş olmadan tiyatro yapmayacağım demiştim kendime” diyor Devrim Yakut. En son 2007 yılında “Tek Kişilik Şehir” adlı oyunla tiyatro sahnesindeydi. Tekrar sahneye dönmesini sağlayan oyunla nihayet karşılaşması ise oyuncu Bihter Dinçel ile tanışmasıyla oldu. Bihter Dinçel o dönem tek kişilik oyunu “Aşiyan”la sahnede. Dinçel’i izlemeye giden Yakut, aklındaki hikâyeyle benzer bir kadın hikâyesi görüyor o gün. Ve oyunun sonunda “Kanımız o kadar tuttu ki, birbirimizi bırakmadık” dediği Bihter Dinçel’le tanışıp aklındakileri anlatıyor. O günden sonra yaklaşık sekiz ay birlikte vakit geçiren iki kadın, hayatlarındaki kilometre taşlarından yola çıkan ve Bihter Dinçel’in kaleme aldığı “Manik Atak” oyununu sahneye taşıyor. Oyunda ikisi de tiyatro oyuncusu olan Leyla karakterini Devrim Yakut, Melike karakterini ise Bihter Dinçel canlandırıyor. “Manik Atak” farklı yaşlarda ama aynı yollardan yürüyen iki kadının, kesişen hikâyelerini anlatıyor. İki asker kızı Yaşamlarının belki de en zor, en sakındıkları anlarını tüm ayrıntılarıyla birbirleriyle paylaşan bu iki kadın, konuştukça ne kadar benzer yanlarının olduğunu fark ediyorlar. İkisinin de asker kızı olması, okudukları kitaplar, hayata baktıkları yer, felsefeye olan merakları ve aile kodları bu kadar benzeşince her şey çok hızlı ilerliyor. Oyunun ilk sahnesinde Leyla’nın Devlet Tiyatrosu’ndan emekli olduktan sonra uzun bir süre sahneye çıkmayan Devrim Yakut, ‘’Manik Atak’’ta trajik kadınlık hallerine gülümseterek, yaşadığımız sistemi eleştiriyor. ‘DT topyekun elden geçmeli’ “Devlet Tiyatrosu topyekun yapı la akit imzalayıp söz verirken, onla sal olarak elden geçmek zorunda. rı işe alırken zaten bir güvenlik so Çünkü şu anda 150 kadar insanın iş ruşturması yapmışsınız. Şimdi ne ten çıkarılması gibi görünen fotoğ oldu da onları güvenlik soruştur rafın arka tarafı şu: çalıştırılmayan masından geçemediği için işten at oyuncular. Maaşını alıp, ikramiye tınız, ne oldu da onların yeteneksiz sini ve teşvikini alıp senelerdir ti olduğuna karar verdiniz? Neresin yatroya uğramayan pek çok mes den tutsanız elinizde kalıyor. Bizim lektaşım var. Devlet Tiyatrosu’nun işimiz bir seçim işidir, bizi yönet özellikle merkezler menler seçsin. Ben şimdi deki kadroların emekli olduğum için yaşları yüksek. Genç oyuncunuz yoksa mecbu ‘Manik Atak’ adlı oyunda Devrim Yakut’a Bihter Dinçel eşlik ediyor. rahat konuşabiliyorum. Ama şimdi benim 15 yıldır sahneye çıkma ren dışarı yan arkadaşım dan oyun var? Olmaz. Pa cu almak zo rayı veren yapı rundasınız. Var nın gözünden olmaz. olan kadrolar doğ Ne yapacağız hastalananı, ru işletilmiyor, yasa modern değil, yaşlananı, rol verilmeyeni? Sene çalışanla çalışmayan arasında hiç lerdir oynamak için tutuştuğu hal bir fark yok. Dolayısıyla artık es de rol verilmeyen arkadaşlarım var. kimiş ve yıpranmış olan bu yapı Çalışanın cezalandırıldığı bir sistem nın modernize olması gerekiyor, olmaz, olmamalıdır. 30 yıldır bunla ama modernize olurken de birileri rı dinliyorum; kişilerin adı değişiyor nin iki dudağının arasında olmama ama kimse bir çözümden bahset sı gerekiyor. Siz o 150 arkadaşımız miyor ne yazık ki.’’ Melike’nin karşısında giderek büyüyen egosuna tanıklık ediyoruz. Buradan merakla, daha önce tanışmayan ikilinin benzer bir kaygı duyup duymadıklarını soruyorum Yakut’a, şöyle yanıtlıyor: “Ben hep yüz krediyle başlarım bütün iletişim biçimlerime. Bihter de bana benziyor. Birbirimize dair değil de yaşanmışlıklarımız üzerinden kaygılarımız mutlaka vardı; hiç konuşmadık bunu ama. Fakat ben şöyle hissederim, profesyonel liğin de bunu emrettiğini düşünüyorum: her zaman istediğimiz gibi birileriyle karşılaşmak neredeyse imkânsız. Bir hedef varsa, ortada bir üretim varsa ben kendi hesabıma karşımdaki kim olursa olsun, kimseyi değiştirmeye çalışmadan, kimseye önyargı ile yaklaşmadan, herkesi olduğu kadar kabul ederek yaklaşırım. Bunlar benim özgürlük formüllerim. Bihter de böyle; olduğu gibi kabul eden, daha pozitif bir yerden bakmaya çalışan bir yapı mız var. Hem başkalarına, hem de birbirimize karşı. Bu da bir avantaja dönüştü ve birbirimizi hem eleştirdik, hem ne hissediyorsak söyledik, hem de çok kol kanat gerdik. Bihter öğrenmeye çok açık bir ruh, ben de öyleyim. Aramızdaki yaş farkı sadece rakamsal olarak kaldı, arkadaş olduk.” ‘iSstiesmteimyoyra’ şlanmanızı Oyundaki en büyük eleştirilerden biri, kadın oyuncuların yaş aldıkça sahnenin dışına itilmesi. Tecrübelerinin ve bilgi birikimlerinin en yoğun olduğu dönemde, özellikle kadın oyunculara hayatla ilişkileri kesilmiş gibi ya da öyle olması gerekiyormuş gibi roller biçildiğini söylüyor Yakut. Sanatçı, “Sizin yaşlanmanıza tahammülü yok, yaşlandığınız zaman sizi çöpe atmak istiyor” diyor. “Orta yaşlı bir kadının ve erkeğin şahane bir aşk yaşamaları ihtimali düşünülmüyor. Sizden yaşını başını almış, hayattan elini eteğini çekmiş, köşeye çekilmiş biri olmanızı istiyor sistem, üretimden çekilmenizi istiyor. Halbuki tam da üretimin göbeğinde saf tutacağımız yaşlar bizim 50’li yaşlar. Tecrübemiz, bilgimiz, ilmekten geçmiş, süzülmüş, tortusu çok güzel kalmış bir mesleki bilgimiz var. Ben nasıl bu hayatın içinde 50 küsür yaşında bir kadın olarak saf tutuyorsam ve bir sürü hikâyenin içine girip çıkıyorsam, bir sürü problemle uğraşıyorsam, bunun neden hikâyesi anlatılmıyor bunu anlamakta çok zorluk çekiyorum.” Oyun yarın saat 21.00’da KKM Gönül Ülkü ve Gazanfer Özcan Sahnesi’nde olacak. l Yönetmenliğini Timurtaş Onan’ın yaptığı İstanbul Uluslararası Mimarlık ve Kent Filmleri Festivali’nde ‘’En İyi Belgesel’’ ödülüne değer görülen ‘’Geziyi Hatırlamak” filmi 27 Ocak saat 19.0’da İFSAK’ta sanatseverlerin beğenisine sunulacak. l ‘’Kuklalı Köşk’’ bugün saat 15.00’te Adnan Menderes Kültür Merkezi’nde çocuk sinemaseverlerle buluşacak. l ‘’3 Kız Kardeş’’ tiyatro oyunu 23 Ocak saat 20.00’de Boğaziçi Kültür ve Sanat Merkezi’nde sahnelenecek. Etkinlik rezarvasyonu için; 444 1 722. l ’Ezberlenecek Mısralar’’ söyleşisinin konusu, Prof. Dr. İskender Pala. Söyleşi, yarın saat 18.00’de Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenecek. l Akbank Sanat, Hindistan İstanbul Başkonsolosluğu işbirliğiyle 2000’li yıllarda çekilmiş Hint filmini sinemaseverlerle buluşturuyor. Filmler Hintçe orijinal, Türkçe altyazılı olarak gösterilecektir. 22 Ocak saat 19.00’da Bilmece. 24 Ocak saat 19.00’da Tanu Manu’yla Evleniyor. 25 Ocak saat 15.00’da Yerdeki Yıldızlar. Bilet ücretleri: 5 TL. ‘KENDI YOLUMDA’NIN ÇEKİMLERİ BİTTİ Yönetmenliğini Ömer Faruk Sorak’ın üstlendiği, başrolünde Gökhan Özoğuz’un yer aldığı  “Kendi Yolumda”  filminin Adana’da 6 hafta süren çekimleri tamamlandı. 6 Mart’ta vizyona girecek filmde Gökhan Özoğuz’a  Gökçe Bahadır, Tamer Levent, Okan Çabalar, Erkan Can, Ferit Aktuğ, Çağatay Aras, Suzan Aksoy, Tuncer Salman, Özkan Ayalp ve Hakan Özoğuz’un da yer aldığı oyuncu kadrosu eşlik ediyor. Filmde, Gökhan Özoğuz, Adana’da gittiği  tamircide, bir tamirci çırağı olan Ömer Ali ile karşılaşır. Gökçe Bahadır’ın canlandırdığı Zeynep, hayatı evofisspor salonu ekseninde geçen, klasik bir İstanbullu beyaz yakalı. Gökçe Bahadır ve Gökhan Özoğuz. Tangonun tutkulu müziği SAMDOB sahnesinde CEMİL CİĞERİM Tango müziğinin karşı konulamaz melodileri Samsun Devlet Opera ve Balesi Sahnesi’nde (SAMDOB) sanatseverleri bekliyor. Bir bölümden oluşan “Viva Tango” konseri 20 Ocak 2020 Pazartesi akşamı SAMDOB sahnesinde gerçekleştirilecek. “Viva Tango” konseri; Buenos Aires, Arjantin ve Montevideo/ Uruguay kökenli bir dans ve müzik türü olan tangonun akla gelen en ünlü bestecilerinden Astor Piazzolla’nın eşsiz eserlerinden oluşuyor. Düzenlemeleri Kıvanç Fındıklı’ya ait A. Piazzolla’nın 12 eserinin seslendirileceği konserde, aşk ve melankoli tutkusuyla dolu dans performansları da sergilenecek seyircilere tango ziyafeti yaşatılacak. l SAMSUN
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear