14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 2 EYLÜL 2019 PAZARTESİ Ayrıntılar Siyasal İslam öldürür! Dün “Dünya Barış Günü”ydü, kimi göstermelik, kimi içten kutlamalar yapıldı. “Barış” demenin suç olduğu coğrafyada, iyice içi boşalmış haldeyken kavramın, inatla, yüksek perdeden dile gelmek önemli. Her gün biraz daha büyüyor sancı, ağır ağır, belki farkında olmadan ölüyoruz. Toplum yaşamının oksijeni “özgürlük”tür. “Barış” için demokrasi gerekir, kişiler kendilerini yurttaşlık bağıyla, eşit olarak ait hissetmek ister devlete. Devlet kutsal değildir. Mutlu yaşamak için araçtır. Oysa bizde kişinin ne hissettiği, düşündüğü önem taşımaz. Soyut bir devleti yaşatmak için ölürüz, öldürülürüz. Kuşkusuz sınırların kalktığı, sömürünün olmadığı bir dünya düşlemeye devam ediyoruz. Henüz çok uzağız! Yakılan Erdoğan posteri Geçen gün Suriye’den kaçan cihatçıların yoğunlukta olduğu bir grup sınırımıza dayandı. Askerle sıcak çatışmaya girecek kadar ileri götürdüler işi. Çaresizlik yaptırır her şeyi. Ellerinde Erdoğan posterleri vardı, yaktılar, hakaret ettiler. Kendini kandırılmış hisseden, bol katilli, toplama bir grup. Yazık ki içlerinde masum insanlar da var, bu hesaplaşmada ağır bedel ödüyorlar. Suriye ordusu Rusya desteğiyle toprak bütünlüğünü sağlamak için sona geldi. Sorun bizimdir artık. Daha düne dek kahraman görülen Erdoğan’ın, şimdi düşman sayılmasının nedeni elbette siyasal İslam pragmatizmidir. “Bumerang” döndü, onu vuruyor. Suriye ile sıcak çatışmaya girebiliriz. Bu siyasal tercih anlamına gelir. ABD’ye “Senin izindeyim, senle beraberim” demenin en kısa ve tehlikeli yoludur. İki küresel güç arasına sıkışan Türkiye, tuhaf ve zor bir dönemeçte! Düşünün devlet başkanı hangi ülkeye gitse, mutlaka bir şey alıp dönmek zorunda kalıyor. Kimi kullanamayacağımız savunma sistemi satıyor, kimi parasını ödediğimiz füzeyi bile vermiyor. Hazin son bu! Ne saygınlığı kaldı ülkenin, ne de sözü ciddiye alınır halde. Giderek artan “siyasal İslam” aklı (varsa tabii) herkesi esir aldı. Artık uygar dünyanın parçası değiliz. Belki hiçbir zaman tam olamadık ama hiç bu kadar kötü duruma düşmemiştik. Gördüğüm en faydacı siyasi RTE bakalım şapkadan nasıl bir tavşan çıkaracak? Suya düşen neoOsmanlı hayali NeoOsmanlı hayaliyle çıktığı yolda yaya kalan Erdoğan ekibi, şu sıralar iç hesaplaşma yaşıyor. AKP’nin bölünüp dağılmasından tek başına sonuç çıkmaz. Kaldı ki iktidarı elinde tutmak için her yolu deneyecektir Erdoğan. Kayyım atamaktan tüm toplumu tutuklamaya dek. İktisadi krizden çıkmak için dış siyasette ödün vermeye de devam edecek. Diyeceğim; “siyasal İslam” içinden türeyecek yeni herhangi bir hareketle daha iyisi mümkün değildir. Babacan, Gül, Davutoğlu yeni siyasal aktörler değildir. Hele umut hiç değildir. Hesap vermeleri gerekirken, şimdi piyasaya sürüldüler. Ülkenin rotasını anlamak için Diyaneti ve başındaki Ali Erbaş’ı izlemek yeter. Mezhepçi, kinci, ırkçı, erkek dil “siyasal İslam”a aittir. Burada hukuk, bilim olmaz. Çocuk tacizleri, kadın cinayetleri olur. Hamasetle buraya dek gelinebilirdi, artık yolun sonudur. Ülke içinde bulunan cihatçılara yenisi eklenecek. Yani? Ülke en büyük terör riskiyle karşı karşıyadır. Bu lümpen grupların nasıl davranacağını kestirmek güç. İnternette sorgulayın, daha düne dek ÖSO denen cihatçılarla TSK’yi yan yana göreceksiniz. Şimdi o katiller askerlerimize saldırıyor. Bunun ne demek olduğunu yakın zamanda iyice anlayacağız. Hesap vermesi gerekenler Suriye meselesinde öteden beri yanlış tutum takınan herkes sorumludur. IŞİD tarafından: “Anne kurtarın bizi” diye ağlayarak yakılan askerlerimizi haber yapamayan basın en başta elbette. “Esad katil, diktatör, demokrasi düşmanı” deyip komşunun içini karıştıran herkes işin içindedir. Sanki biz demokraside yaşıyormuşuz gibi, utanmadan yaptılar bu propagandayı. Uyaran herkesi Esad’cı saydılar. Gerçek yurtseverleri sindirmek istediler. Şimdi artık sorun bizimdir, büyüktür. Dünya “siyasal İslam”ın ne olduğunu gördü. Babacan, yakın çevresine ve siyasi davet yaptığı kişilere: “Siyasal İslam bitti, biz özgürlükçü, liberal bir parti olacağız” diyor. Bu cümleden anlayın niyetlerini! Piyasacı, ABD çizgisinde yeni AKP geliyor işte. Tek fark artık “siyasal İslam” bitti, farkındalar. Yazık ki halen kullanışlı katillere ihtiyaç duyan devletler var. Hep söyledim, “Suriye meselesinde en ağır bedeli Türkiye ödeyecek” diye. Siyaset karışıyor, kartlar yeniden dağılıyor. 30 Ağustos günü Akşener ve Erdoğan’ın hayli samimi hallerini de not edelim şuraya. Malum: “Kimler kimlerle beraber” günlerindeyiz… EDİTÖR: FİGEN ATALAY TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN HABER OECD Eğitim Direktörü Yoksul çocuğunAndreas Schleicher, Türkiye’deki eğitim sistemini şansı çok kısıtlıAyrıntılar Ayrıntılar değerlendirdi: figen atalay Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) Direktörü Andreas Schleicher, Türkiye’de sınavların büyük ölçüde adaleti sağladığını belirterek, “Bütün çocuklar aynı standartlar için yarışıyor, bu iyi ama yoksul bir aileden gelen çocuğun iyi bir okula girme şansı çok kısıtlı ve bu çok ciddi bir sorun” dedi. “Dünya Okulu: 21. Yüzyılın Okul Sistemi Nasıl Kurgulanmalı?” adlı kitabının tanıtımı için Türkiye’de bulunan Schleicher ile hem Türkiye hem de dünyadaki diğer ülkelerin eğitim sistemleri, “eğitimde başarı” gibi konular üzerine konuştuk. n Dünyada eğitimde en başarılı ülkeler hangileri ve neden? Bu nereden baktığınıza bağlı ama Vietnam, Çin, Singapur, Hollanda, Finlandiya, Kanada, Brezilya başarılı diyebiliriz. Bazı ülkeler öğretmen eğitiminde çok başarılı oldu. Dünyada birçok iyi örnek var. n Türkiye’nin eğitimde başarılı olduğu alanlar hangileri? Türkiye 20 yılda çok gelişme kaydetti. Hem kapasite artırımı hem kalite konusunda. Öğretmen eğitimi konusunda çok adım atıldı. Türk eğitim sistemi değişmeye başladı ve iyi bir yolda. n En büyük sorunlar nedir? Dar bir bakış açısı var ve sınav baskısı çok ağır. Bunun nedeni de iyi okulların sayısı çok az. Türkiye’nin “en yakın okul her zaman en iyi okuldur” anlayışını gerçekleştirmesi lazım. Uzun vadede de iyi okul sayısının artması lazım. n ‘Eğitimde hakkaniyet’ üzerinde çok duruyorsunuz. Türkiye’de eğitimde fırsat eşitliği var mı sizce? Sınav sistemi büyük ölçüde adaleti sağlıyor. Bütün çocuklar aynı standartlar için yarışıyor, bu iyi ama yoksul aileden gelen bir çocuğun şansı çok kısıtlı. Bu durum çok ciddi bir sorun. Dünyada eğitimde hakkaniyet için çözüm arayışları var. Örneğin Vietnam’da en iyi öğretmenler, en zorlu okullarda ders veriyor. n Türk anne babalara neler önerirsiniz? Gelecekteki dünya çocuklarınız EĞİTİM ÖNCELİK OLMALI “Birçok ülke eğitimin birincil öncelik olduğunu iddia ediyor. Bu iddiayı hayata geçirip geçirmediklerini anlamak için sorulabilecek birkaç basit soru var: Öğretmenlik mesleğinin statüsü nedir ve ülkeler aynı eğitim seviyesini gerektiren diğer mesleklere kıyasla öğretmenlere ne kadar maaş ödüyor? Çocuğunuzun öğretmen olmasını ister misiniz? Medya, okullara ve öğretime ne kadar yer veriyor? Son tahlilde hangisi daha önemli: Bir topluluğun spor liglerindeki konumu mu yoksa akademik sıralamalardaki yeri mi?” PISA Direktörü Schleicher, “Dünya Okulu” kitabının tanıtımı için Türkiye’ye geldi. dan ne bekliyor? Bu sorunun cevabını bulmalısınız. Yarının dünyasını görmek gerek. Sadece üniversitelere odaklanıyor ve başka bir şey görmüyoruz. Çocukların kendi pusulalarını, kendi yollarını bulması gerek. Eğitim bunu sağlamalı. Hayatta başarı için güçlü bir öğrenme isteği ve bilgileri kullanacak beceriler olması gerek. ‘Göçmenlere zaman tanıyın’ PISA Direktörü Andreas Schleicher, kitabının tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, dünyada göçmen alan ülkelerin eğitim kalitesinin düştüğü gibi yanlış bir algı olduğunu söyledi. Schleicher, “Göçmenlerin, yaşadıkları ülkelerin eğitim performansını düşüreceği gibi yanlış bir düşünce var. ‘Ne kadar çok göçmen öğrenciniz olursa eğitim sisteminiz düşer’ söylentileri gereksiz. Bilimsel olarak bu düşünceyi doğrulayan bir bulguya rastlamadım. Elbette birçok göçmen öğrenci var ve performansları düşük olabiliyor. Ama onlara biraz zaman tanımak gerek. Böylelikle performanslarını çok daha iyileştireceklerini hatta yerel öğrencilerden daha başarılı olacaklarını göreceksiniz” dedi. PISA Direktörü’nün yoksulluk ve eğitim bağlantısı, PISA sonuçları ve yeni nesil üzerine sözleri de şöyle: ‘Yoksul da başarılı olur’ “Yoksul mahallelerdeki çocuklar kötü sonuçlar alıyor. Türkiye’de de başka ülkelerde de bunu görüyoruz. Fakat PISA testlerine baktığımız zaman, yüzde 10 oranında dezavantajlı olan çocukların en zengin Amerikalı çocuklardan daha büyük başarı sağladığını görüyoruz. Fakirlik insanın kaderi değil. Zorlu şartlarda bile öğretmenler daha iyi eğitim verdiklerinde bu başarı elde ediliyor. Yani yoksullukla eğitimin doğrudan bağlantılı olduğu doğru değil.” Merak, empati, esneklik... “PISA sonuçları, öğrencilerden tamamlanması istenen görevler daha karmaşık hale geldikçe ve rutin olmayan, analitik becerileri daha çok gerektirdikçe ezberlemenin hâkim olduğu öğrenme stratejilerinin nasıl da onlara giderek daha az yardım edebildiğini göstermektedir. Yeni nesil iş aramayacak, iş yaratacak ve giderek karmaşıklaşan bir dünyada insanlığı ilerletmek için işbirliği geliştirecek. Bu durum da merak, hayal gücü, empati, girişimcilik ve esneklik, yapıcı biçimde kaybedebilmek ve hatalardan ders” çıkarabilmek becerisi gerektirecek. BU MİTLER YANLIŞ Kitabın “Bazı mitleri çürütmek” başlıklı bölümünde, çürütülen mitler şöyle sıralanıyor: Yoksullar okulda daima başarısız olacaktır, yoksulluk kaderdir. Göçmenler okul sistemlerinin genel performansını düşürür. Eğitimde başarı tamamen daha çok para harcamaya bağlıdır. Daha küçük sınıflar daima daha iyi sonuçlar demektir. Öğrenmeye daha çok zaman harcamak daha iyi sonuçlar getirir. Eğitimde başarı tamamen kalıtsal yeteneğe bağlıdır Bazı ülkeler kültürlerinden ötürü eğitimde daha başarılıdır. Sadece en iyi derecelerle mezun olanlar öğretmen olmalıdır. Öğrencileri yeteneklerine göre seçmek standartları yükseltmenin bir yoludur. Öğretmenden ötesi yok! “Yanıldığımız konulardan biri de sınıfları küçültmemiz gerektiği görüşü. Bununla başarı arasında hiçbir bağlantı yok. Daha iyi sınıfı değil daha iyi öğretmeni tercih edeceksiniz. Hiçbir şey öğretmen kalitesi üstüne çıkamaz.” Alaçam’da kapatılan okulun yarı açık kadın cezaevi olması gündemde Okul binası cezaevi mi olacak? CEMİL CİĞERİM Samsun’un Alaçam ilçesinde 2016’da “yeterli öğrenci olmadığı gerekçesiyle” kapatılan Göçkün 75. Yıl Yatılı Bölge Ortaokulu’nun “Yarı Açık Kadın Cezaevi”ne dönüştürülmesi gündeme geldi. Alaçam’da 1977 yılında açılan 60 kişilik kapalı cezaevi, Adalet Bakanlığı tarafından 1 Temmuz’da kapatılmıştı. Alaçam Muhtarlar Derneği Başkanı Ali Yetmişbir, kapatılan okulun Alaçam’ın en güzel çamlık alanı içinde bulunduğuna dikkat çekerek hastane ya da öğretmenler için kamp yeri olarak kullanılmasının ilçeye yapılacak en önemli hizmet olaca ğını söyledi. Göçkün 75. Yıl Yatılı Bölge Ortaokulu’nu özel bir lise yönetiminin de istediğine dikkat çeken Eğitimİş Samsun Şube Başkanı Rüstem Kara şunları söyledi: “Kapatılan bu okul için Alaçam’da Fen lisesi olması yönünde bir çalışma başla tılmış. Milli Eğitim uygun bulmadığı için bu girişim sonuçsuz kalmış. Son durumda bu okulu ilçede faaliyet gösteren özel bir okul kiralamak istemiş. Bu isteğe de Milli Eğitim olumlu yanıt vermemiş. Ancak bütün Türkiye’de olduğu gibi büyük kentlere göç nedeniyle Alaçam ilçemizde de birçok okul kapanmıştır. Sorun göç sorunudur. Yıllarca önce bu okulların her birinde 200300 öğrenci varken şimdi on öğrenci bulamadıkları için kapanmışlar. Biz Eğitimİş olarak bu okulların bütün bu koşullar altında özel okullara kiralanmasına şiddetle karşıyız. Koskoca bir ilçede kayıt çağında 220 öğrenci olması da başlı başına bir sorun.” l SAMSUN ‘Tecrübeli yeni mezun’ için 10 milyon Yükseköğretim Kurulu (YÖK), sanayinin ihtiyaç duyduğu niteliklere sahip, uygulama ve beceri yetkinliği yüksek insanların yetiştirilmesini ve üniversite ile sanayinin işbirliğini amaçlayan “Yükseköğretimden Endüstriye Nitelikli İnsan Gücü Projesi” kapsamındaki verileri açıkladı. Belirlenen ön lisans programlarında öğrenim gören toplam 2 bin 202 öğrenci için genel okul bütçesinin dışında öğrenci başına ortalama 4 bin 500 TL tutarında eğitim desteği verildiği, toplam 9 milyon 833 bin lira destek sağlandığı belirtildi. Ayrıca, fen ve mühendislik lisans programlarına kayıtlı toplam 5 bin 159 öğrenciye, sanayi eğitimi görmeleri için parasal destek sağlandığı da ifade edildi. l ANKARA/Cumhuriyet Study UK Mezun Ödülleri British Council, Birleşik Krallık’ta yükseköğrenim görmüş ve fark yaratan başarılara imza atmış mezunlarına, “Study UK Mezun Ödüller”i veriyor. Mezunlar, 28 Ekim 2019’a kadar British Council Türkiye web sitesinden başvuru yapabilir. Son 15 yıl içinde Birleşik Krallık üniversi telerinden mezun olanların aday olabileceği yarışma, “profesyonel başarı”, “girişimcilik” ve “sosyal etki” olarak üç kategoriden oluşuyor. Finalistlerin Ocak 2019’da açıklanacağı Study UK Mezun Ödülleri, şubat ayında gerçekleştirilecek bir törenle sahiplerini bulacak. Kırtasiyede ürün güvenliği çalıştayı düzenlendi Pembe ve mor ürünlere dikkat Tüm Kırtasiyeciler Derneği (TÜKİD) Başkanı Mehmet Helvacıoğlu, kokulu ve renkli ürünlerin sağlığa daha çok zarar verdiği konusunda duyumları olduğunu belirterek, “Bence ne ithalatta ne de imalatta kokulu ürün kalmadı. Ancak, görsel olarak pembenin, morun olduğu daha renkli ürünlerde test sonucuna dikkat etmeliyiz. Aynı zamanda boya grubuna giren sanatsal malzemeler de çok önemli. Çocuklar boyalarla direkt temas ediyor. Bu konuda öğretmenlerini de dinleyerek alışverişlerini yapmalılar” dedi. Ticaret Bakanlığı ve TÜKİD işbirliği ile “‘Güvensiz Ürüne Karşı Sıfır Tolerans Kırtasiyede Ürün Güvenliği Çalıştayı” düzenlendi. Ticaret uzmanı M. Berre Doğan çalıştayda şu uyarılarda bulundu: “Satın alınan her ürünün ambalajı dikkatle incelenmelidir. Yaşanan kazaların birçoğu hatalı kullanımdan kaynaklanmaktadır. Bu tür olayların önüne geçebilmek amacıyla ürün ambalajları üzerinde yer alan uyarılar dikkatle okunmalı, kullanım talimatları doğrultusunda hareket edilmelidir. Kırtasiye ürününü seçerken üretici/ithalatçısının açık adının ve adresinin bulunduğu ürünler tercih edilmelidir. Özellikle okul çantalarında merdiven altı diye tabir edilen markası, modeli belli olmayan üretici/ithalatçısına dair hiçbir bilgi bulunmayan ürünler tercih edilmemelidir. Satın alınan kırtasiye ürünlerinde özellikle boya kalemlerinde CE işareti ve ‘EN 71 standardına uygundur’ ibaresinin bulunup bulunmadığına bakılmalıdır.”
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear