Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
HABER EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: İLKNUR FİLİZ 311 EYLÜL 2019 ÇARŞAMBA 310/1 7 0 340/2 1 0 250/1 6 0 300/2 1 0 290/1 8 0 260/1 0 0 200/8 0 300/1 4 0 340/2 1 0 330/2 1 0 290/1 6 0 310/2 3 0 220/1 0 0 320/2 4 0 210/1 3 0 260/1 4 0 240/1 0 0 280/1 0 0 190/1 1 0 280/1 7 0 310/2 2 0 310/2 5 0 TARİHTE BUGÜN 1923: Mustafa Kemal, Halk Fırkası Başkanlığı’na seçildi. 1973: Şili’nin sosyalist başkanı Salvador Allende, Pinochet önderliğindeki ordu tarafından devrildi. Yönetimi terk etmeyeceğini bildiren Allende, ordu güçlerince öldürüldü. ‘Gerisi kara delik’Mağdur ailelerin avukatları iddianamede yalnızca 4 sanık hakkında ceza istenmesini eleştirdi Çorlu’da 25 kişinin hayatını kaybettiği, 328 kişinin yaralandığı tren faciasına ilişkin açılan davanın ikinci celsesi Çor lu 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Çor lu Halk Eğitim Merkezi’nde gö rülmeye başlandı. TCDD 1’in ci Bölge Müdürlüğü Halka lı 14’üncü Demiryolu Bakım Müdürlüğü’nde Demiryolu Ba SEYHAN AVŞAR kım Müdürü olarak görevli olan sanık Turgut Kurt, yol bekçisi kadrosunun yıllardır boş olduğu nu belirterek bu kadronun doldurulması için yazı yazdığını ancak yazı yazmasının yetkili ler tarafından hoş karşılanmadığını söyledi. Güvenlik görevlileri duruşmaya yalnızca iddianamede ismi olan mağdurların girebi leceği yönünde mahkemenin kararı olduğu nu belirterek bazı mağdurları duruşma salo nuna almak istemedi. Avukatların mahke me heyetiyle görüşmesinin ardından ismi id dianamede yer almayan mağdurların duruş ma salonuna girişlerine izin verildi. Duruş mayı CHP ve HDP’den çok sayıda milletve kili, İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Dura koğlu’nunda aralarında yer aldığı 20’yi aşkın baro başkanı ve faciada hayatını kaybeden isimlerin yakınları izledi. 3 avukat sınırlaması Mağdur ailelerin avukatı Can Atalay, geçen celse mağdur yakınlarını darp eden kollukla ilgili mahkeme heyetinin henüz bir işlem yapmadığını söyledi. Mahkeme heyetinin müştekilere yönelik 3 avukat sınırlamasına da değinen Atalay, 3 avukat sınırlamasının yasalara uygun olmadığını belirterek mahkeme heyetinin bu kararından rücu etmesini istedi. Mağdur ailelerin avukatlarından Mürsel Ünder ise soruşturmanın etkin bir şekilde yürütülmediğini, hazırlanan iddianamede yalnızca 4 sanık hakkında ceza istendiğini söyledi. Ünder, “25 insanın hayatını kaybettiği katliamdan sorumlu sadece 4 kişi. Gerisi kara bir delik. Bu soruşturmada suçlu ve sorumluların gizlenmesi için çaba harcanmıştır. Bilirkişi raporu mantık hataları ve çelişkiler ile doludur. Bu soruşturmada 25 kişinin katilleri korunmaktadır” dedi. Ünder, iddianamenin iade edilmesini talep etti. Ünder taleplerini okurken mahkeme başkanı, “Avukat bey sadede gelin” dedi. Mahkeme heyeti iddianamenin iade edilmesi yönündeki talebi reddetti. ‘Yağışa dair bilgi verilmedi’ Sanık Turgut Kurt ise “O gün yol bakım onarım şefimiz ve ekibi Çerkezköy’de makas değişimi yapıyorlardı. Onların yağış anında müdahale etme yetkileri vardır. Ancak onlara da yağışa dair bilgi verilmemiş. Suçlamaları kabul etmiyorum” dedi. Yol bekçisi kadrosunun yıllardır boş olduğunu söyleyen Kurt, “Yıllarca bu kadronun doldurulması için yazı yazdım. Ancak bilirsiniz, bizde bu konularla ilgili yazı yazmak hoş karşılanmaz. Zamanında 9 yol bekçisi vardı. Şimdi ne yazık ki yok. Ek önlemler alınmadı. Uyarıcı sinyaller Çorlu tren kazasının ikinci duruşması dün Çorlu Halk Eğitim Merkezi’ndeki 600 kişilik salonda yapıldı. Kazada ölenlerin yakınları, duruşma öncesinde yürüyüş yaparken polis sıkı güvenlik önlemleri aldı. Taşınan pankartlarda “adalet istiyoruz” mesajı verildi. Tren faciasında yakınlarını kaybedenler sabahın erken saatlerinde, “Adalet İstiyoruz” pankartıyla duruşmanın görüleceği halk eğitim merkezinin önüne geldi. Polis burada yoğun güvenlik önlemleri aldı. Mısra Öz ‘ADALET RAYLARIN ALTINDA KALMASIN’ Aileler adına açıklama yapan ve kazada oğlu Oğuz Arda ile babası Hakan Sel’i kaybeden Mısra Öz, adalet istediklerini söyledi. Öz, “Bugün katledilmiş olan canlarımız için buradayız. Davanın, olaydan bir yıl sonra başlaması insanlarımıza verilen değerinin göstergesidir. Bu dava sadece 4 sanıkla ilerleyemez. Biz tüm sorumluların yargılanmasını, herkesin adaletin karşısına çıkmasını istiyoruz. Son gücümüze kadar mücadele vermeye devam edeceğiz. 25 insan gitmiş olabilir ama biz onlar için buradayız. Adalet rayların altında kalmasın” dedi. konulmadı. Herhangi bir çalışma yapılmadı. Bununla ilgili çalışma yapacak genel müdürlüktür. Ben sadece bakım personeliyim. Ayda iki kere otomobil ile bir kez de tren ile yolda kontroller yapılıyor. Biz gözlem yapıyoruz. Gözle gördüklerimizi onarıyoruz. Kaza yerindeki son kontrolü yaptığımızda herhangi bir sorun görmedim” dedi. “Yol bekçileri hattın hafızalarıdır” diyen Kurt, “Bir sorun olduğunda hemen sorumluları ikaz ederlerdi. 2001’de bu kadrodan vazgeçildi. Meteoroloji için uyarı işaretleri talep ettim. Vardiya için 4 operatör, 24 işçi talep ettim. Ancak Bakım Daire Başkanı Fahrettin Yıldırım, ‘Nasıl böyle bir şey yaparsınız?’ dedi. Yıldırım, Mümin Karasu’yu o ise bizi fırçalıyordu” dedi. Sanık Özkan Polat da yol bakım onarım kontrolünün kazadan iki gün önce yapıldığını belirterek “Bir ekibim vardı. Bunlar ilkokul mezunu, kazma kürek ekibi. En son kontrolümü 6 Temmuz günü yapmıştım. Bir sorun görmedim” dedi. Yol bakım işçisi sanık Celaleddin Çabuk ise şunları söyledi: “Pazar günü makas atma çalışması yapıyorduk. Saat 17.00 gibi kaza haberi geldi. Özkan eve gitmemi söyledi. Üstümü başımı değiştirmemi söyledi. Daha sonra işçileri toplamamı söyledi. Gece 2 gibi olay yerine vardık. Balastları boşaltmadık. Sabaha kadar vagonları boşaltmaya çalıştım. Hemen hat onarım işlerine başladık. Yol açma em rini bana Polat verdi.” Köprülerden sorumlu şef sanık Çetin Yıldırım da, “Benim görev alanım Edirne Kapıkule’den Eskişehir’e kadar. 250 köprü ve 2 bin 500 menfezden tek başıma sorumluyum. İşçim yok, ustam yok. Bilirkişi raporunun demiryolu mevzuatıyla yakından uzaktan ilişkisi yoktur” dedi. ‘Hatırlamayabilirim’ “Kazanın olduğu menfezi ne zaman kontrol ettiniz” şeklindeki soruya ise Yıldırım, “Çalışan bir menfezdi. Ne zaman kontrol ettiğimi hatırlamayabilirim” şeklinde yanıt verdi. Kazadan bir buçuk yıl önce yapılan tespit ile balastın aktığını belirten Yıldırım, “Raporumuzu düzenledik. Altı ay sonra geldik. Bazı temizlikler yapılmış ancak kusurları devam ediyordu. Tekrar bir kez daha geldik ancak balast tutucu duvar yine yoktu. Balast tutucu şimdiki gibi yapılsaydı, su bu kadar menfezi kısa sürede götürmeyebilirdi” dedi. Yıldırım özetle şunları söyledi: “6 ayda bir hazırladığım raporların son üçünde bu menfeze balast tutucu duvar yapılmasını önerdim. Aynı raporlarda 400 menfezde balast tutucu imalatın eksik olduğunu söyledik. Hiçbiri yapılmadı.” Müşteki, avukatları Celaleddin Çabuk dışındaki 3 sanığın tutuklanmasını talep etti. Mahkeme heyeti bu talebi reddetti. Duruşma bugün de görülmeye devam edecek. Sanığı yalanlayan raporŞule Çet davasında olay yeri keşif raporunda pencere ve ayakabı detayına dikkat çekildi Ankara’da bir plazanın 20. katından atılarak öldürüldüğü iddia edilen üniversite öğrencisi Şule Çet’in ölümüne ilişkin olay yerinde yapılan keşif işlemi sonrası hazırlanan rapor, mahkeme dos yasına girdi. Tutuklu sanık Çağatay Aksu’nun “Odaya girdiğimde sol tarafta Şule’nin aşağı doğru gider halde olduğunu gördüm, hemen bacaklarından tuttum” savunmasını çürüAlican ten uzman bilirkişiler, “Kişinin düşuludağ tüğü iddia edilen dinlenme odasının mimari yapısında tespit edilen kolon çıkıntısı ve kitaplığın kapıdan ilk girişte pencereyi görmeyi sınırladığına, sanığın kişiyi pencerede görmesi için kapıdan girdikten sonra oda içerisinde bir miktar ilerlemesi gerektiğine” dikkat çekti. Raporda, Şule Çet’in yerde yatarken sol ayakkabısının sağ kolunun altında olmasıyla ilgili de “Kişinin ayakkabı sol teki; iddia edildiği gibi sanıklar tarafından kişinin aşağıya atılmasından önce veya atılma anında aşağıya atılmış olabilir” tespitinde bulunuldu. Sanıkların, “atladı” iddiasında bulunduğu pencerede Çet’in parmak izi çıkmamıştı. Gazi Üniversitesi öğrencisi Çet’in 2018’de önce cinsel saldırıya uğrayıp, ardından aşağıya atıldığı iddiasıyla tutuklu sanıklar Çağatay Aksu ve Berk Akand hakkında açılan davada önemli bir gelişme yaşandı. Çet’in atıldığı iddia edilen plazada 17 Haziran günü keşif yapılmıştı. Olay yeri ve adli bilimler uzmanı Satılmış Erdoğan, adli tıp uzmanı Yusuf Tanrıkulu, inşaat mühendisi ve işgüvenliği uzmanı Melih Ünsal Kaya, 49 sayfalık raporunu mahkemeye sundu. Sanık Akand, Çet’in aşağıya düşmesi olayının ardından Çağatay Aksu’nun mutfakta yıkadığı içki bardaklarını yıkarken suyun ve bardakların sesini duyduğunu ifade etmişti. Bu durum, delil karartmanın kanı Ayakkabı atılmadan önce aşağıya atılmış olabilir Şule Çet Çet’in yere düştüğü yerde sol ayakkabısının sağ kolunun altında, sağ ayakkabısının ise sol ayağının 155 santimetre ilerisinde bulunmasına değinilen raporda, buna ilişkin iki ihtimalden bahsedildi: Kişinin ayakkabı sol teki; iddia edildiği gibi sanıklar tarafından kişinin aşağıya atılmasından önce veya atılma anında aşağıya atılmış olabilir, ayakkabı sağ teki ve çorabı ise kişinin atılmasından önce, atılması sırasında veya atılmasından sonra aşağıya atılmış olabilir. Ancak Aksu’nun savunmasında belirttiği şekilde kişiyi tutarak kurtarmaya çalışması sırasında çorap ve ayakkabıların kişinin ayaklarından sıyrılarak çıka bileceği ve olay yerinde tespit edilen pozisyonları olabileceği değerlendirilmiştir. Bu ihtimalleri sayan bilirkişiler, raporlarında “Yukarıda analiz edilen mevcut veriler ışığında olayın iddia edildiği gibi Çet’in pencereden atılması halinde ceset, çorap ve ayakkabılarının olay yerinde tespit edilen pozisyonu alabileceği gibi olayın sanıkların savunmasında belirttiği şekilde meydana gelmesi halinde de ceset, çorap ve ayakkabılarının olay yerinde tespit edilen pozisyonu alabileceği; mevcut verilerle aralarında kesin bir ayrım yapılamadığı kanaatini bildirir bilirkişi raporudur” dedi. tı olarak gösterilmişti. Mutfakta yıkanan bardakların sesinin içeriden duyulup duyulmadığı test edilen raporda, buna ilişkin “Makam masası koltuğu ya da misafir koltuklarında oturan bir şahıs tarafından gündüz saatlerinde net olarak duyabileceği tespit edilmiştir” denildi. Keşif sonuçları Raporun sonuç bölümünde, şu tespitlerde bulunuldu: l Sanık Aksu’nun sağ el 3. parmağında tespit edilen avulsiyon kırığı; iddia edildiği şekilde yaşanan tartışma ve mücadele sırasında parmağın burkulması sonucu oluşabileceği gibi, sanık Aksu’nun savunmasında ifade ettiği şekilde aşağıya atlamaya çalışan bir kişiyi kurtarmaya çalışırken da oluşabilir. l Kişinin otopsisinde her iki ayak bileğinde saptanan bulgular; düşme neticesinde ya da id dia edildiği şekilde düşme öncesi maruz kalınan tramva sonucu meydana gelebileceği gibi, Aksu’nun ifade ettiği şekilde aşağıya atlamaya çalışan kişiyi kurtarmaya çalışırken de oluşabilir. l Kişinin düştüğü iddia edilen dinlenme odasının mimari yapısında tespit edilen kolon çıkıntısı ve kitaplığın kapıdan ilk girişte pencereyi görmeyi sınırladığı, sanığın kişiyi pencerede görmesi için kapıdan girdikten sonra oda içerisinde bir miktar ilerlemesi gerektiği, bu nedenle sanığın kişiyi pencerede görmesi ve sonrasında mücadele etmesi için gerekli mesafenin dinlenme odasının uzun kenarından daha kısa olabileceği.. l Kişinin düştüğü iddia edilen pencerenin maksimum açılma genişliği ve açının kısıtlı olması nedeniyle ölen kişinin düşme/düşürülme/atlama/atılma halinde aynı sınırlı açıklıktan ve benzer açılan ile düşebileceği... l ANKARA Müfredat Pazartesi gece geç saatte Çin’den geldim. Bugün yazmayı tasarladığım yazının başlığı zihnimde hazırdı: Cumhuriyet okumak... Fakat az önce gazete bayiinden Cumhuriyet’i alırken göz gezdirdiğim gazete başlıklarından “Sabah” adını taşıyanınkiyle irkildim: “Yerli ve Milli Ders Müfredatı.” Hırsızlama okumayı sürdürerek alt başlıklara geçtiğimde irkilmem daha da arttı. “Başkan” Erdoğan, “ders müfredatlarını özgürlükçü, demokratik, şeffaf ve objektif bir anlayışla yeni baştan hazırladık” demiş. “Başkan”... Bildiğim kadarıyla anayasada böyle bir unvan yok. Gazete böyle uygun görmüş. Cumhurbaşkanı’nın da itirazı olmadığı anlaşılıyor. Ne fark var diye düşünenler olabilir. Bence çok fark var. Yerli yerine oturmayan uydurmasyon “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ni başkanlık sistemine dönüştürmek için Cumhurbaşkanı lafını büsbütün kaldırıp milleti başkan sözüne alıştırmak gerekiyor. Böylece bilmem kaçıncı Cumhurbaşkanı olmak yerine ilk başkan olmak, yeni bir devlet olarak kurulmakta oluşumuza kuşkusuz daha uygun düşecektir... HHH Asıl konuya geçmeden “müfredat” sözü üzerinde de biraz duralım... Sözcükleri, kökenlerini bilip hissetmeden kullanmaktan hoşlanmıyorum. Arapça, Farsça, Latince bilmeden, kökenleri o dillerde olan sözcükleri kullanışımız bir çeşit ezberciliktir. Ezbere düşünüp ezbere konuşmak ise düşüncenin köksüz kalması, gelişmemesi demektir. “Müfredat”a bakalım... “Fert”, yani birey sözcüğünden türetilmiş olduğunu hissedecek kadar bilgim var. Nitekim Osmanlıca sözlükte “basit şeyler, bileşik olmayanlar/toptan bilinen şeylerin ayrıntıları, birer birer sayılmışları” olarak açıklanıyor... Demek ki “ders müfredatı” derken, “öğretimeğitim programının ayrıntıları”, “ayrıntılı öğretimeğitim programı” demek istiyoruz... (TDK sözlüğünde “öğretim izlencesi” diye bir karşılık var, ama beğenmedim. İzlence aynı zamanda ve daha çok “temsil”, “sahne temsili” karşılığında kullanıldığı için burada iğreti duruyor.) O da Arapça olmakla birlikte “ders” artık bizim de sözcüğümüz. Onu öğretim, eğitim sözcükleriyle, farklı anlam katmanlarında kullanmamız doğal. “Dersler başladı” dediğimizde “öğretim başladı”dan daha farklı, daha somut bir şey söylemiş oluyoruz... Buna karşılık bende karanlık çağrışımları olan, ilk kez kim ne zaman kullanmış bilmediğim “müfredat” sözünden kurtulalım isterim... HHH Sonuçta ister istemez satın alsam da sayfalarını çevirmeye gerek görmediğim boyalı gazetenin giriş sayfasında “Başkan”; “özgürlükçü”, “demokratik”, “şeffaf” ve “objektif” olmaktan anladıklarını sıralıyor... “Milletimizin inancını, insanımızın değerlerini hor gören ideolojik unsurlar” ders kitaplarından tamamen temizlenmiş... Nedir bu unsurlar, bilmiyoruz. Hiçbir uygar, normal ülkenin okullarında insanlık değerlerini hor gören bir ders okutulmaz. Zaten böyle bir ders de olmaz. Fakat “milletimizin inancı, insanımızın değerleri” gibi her bir ayrıntısı ayrı ayrı tartışılıp irdelenebilecek genellemeleri birer dogma olarak karşımıza çıkarıp karşısına “ideolojik unsurlar” gibi bir başka genelleme koyduğunuzda özgürlükçü değil baskıcı, demokratik değil demokrasi karşıtı, şeffaf (saydam) değil karanlıkçı, objektif (nesnel) değil subjektif (öznel) olursunuz. “Başkan” devamla “uzun yıllar eğitim insanı formatlama, tek tipleştirme aracı olarak görüldü” diyor. Açık olarak söylenmese de burada hedef tahtasında olan Atatürk döneminden Köy Enstitülerine, halkçı, ulusçu, toplumsalcı, aydınlanmacı bir eğitim anlayışıdır. “Eğitimde Cumhuriyet tarihimiz boyunca bize özgü bir gelenek oluşturamadık” sözü de “kindar ve dindar nesil yetiştirme” sözünün sahibinin ağzında, dile açıkça getirilememiş olsa da, bu gelenekten anlaşılması gerekeni gösteriyor. HHH Türkiye ve bütün dünya hiç kuşkusuz Cumhuriyetimizin kuruluş ve ilk yıllarından farklı bir yerdedir. Hem sosyal bilim hem doğal bilim alanlarında öğretimeğitim programlarının daha çoğulcu, daha kapsayıcı anlayışlarla hazırlanmaları gerektiği kuşkusuzdur. Fakat bunu başarmanın yolu bu program ya da “müfredat”ın tutucu, boğucu, dinci ve şoven bir “ideloji”nin boyunduruğu altına alınması değil; evrenselci, akılcı, aydınlanmacı bir anlayışla hazırlanmasıdır. Bakan Soylu: değerlendiriyoruz Otoyolda hız limiti 140’a çıkacak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, gelecek yıl otoyollardaki hız limitinin artırılmasıyla ilgili, “120 kilometreyi yüzde 5 ya da 6’lık artışla yükseltip 140 kilometre en üst limit sağlayabilme yönünde bir değerlendirmemiz var” dedi. Soylu, trafik kazaların büyük bir bölümünün yol kusurundan değil sürücüden kaynaklandığını, kazaları azaltabilecek faktörlerin devreye alınmasıyla olası ölüm ve ya ralanmaların da azaldığını söyledi. Hız koridorunu otobanlar dışında gerekli görülen yerlerde de devreye sokacaklarını kaydeden Soylu, “Bu yıl hedefimiz olan trafik kazalarındaki ölümü azaltabilirsek önümüzdeki yıl içerisinde otoyollardaki hız limitini biraz daha artırabilme imkânını ortaya koyacağız. Yollarımızın standartlarının yüksek olması bizim açımızdan önem taşımaktadır” dedi. l Haber Merkezi Paksoy kardeşlerin davası Hâkimin reddi talep edildi İstanbul Beyoğlu’nda 9 yıl önce Nazlı Sinem öldürme” suçlamasıyla yargılanmasına dün devam edil Erköseoğlu’nun (24) apart di. Duruşmada, baba Ergün man boşluğuna düşe Erköseoğlu, “Kızım cinsel is rek ölümüne ilişkin Pak timara uğramıştır. Kanıtı da soy kardeşlerin yargılandığı davada genç kı Erköseoğlu ensesindeki 9 santimlik ekimozdur. Kaçarken ensesini zın ailesinin avukatları hâkimin köşedeki komidine vurmuştur. Siz reddini talep etti. Beyoğlu’nda den sadece işinizi yapmanızı istiyo 2010’da Boston Üniversitesi me rum” diye konuştu. Mahkeme baş zunu Erköseoğlu’nun hayatını kay kanı Sait Özdemir’in reddine ilişkin betmesine ilişkin sanıklar Can ve talebin değerlendirilmesi için du Mahmut Emre Paksoy’un “kasten ruşma ertelendi. l DHA mesai arkadaşları kurtardı Hemşire döven kardeşler serbest Aksaray’da, baş ağrısı şikâyetiyle gittikleri semt polikliniğinde hemşire Mehmet Sırmalı’yı (26) döven Erkan K. (34) ve kardeşi Aykut K. (24), ifadelerinin ardından serbest bırakıldı. Sırmalı’nın çenesine 5 dikiş atıldığı ve tedavisinin ardından taburcu olduğu öğrenildi. Fatih Mahallesi Muzaffer Çakır Semt Polikliniği’nde Erkan K’ye serum takan Mehmet Sırmalı’ya iki kardeş saldırdı. Sırmalı, saldırıdan mesai arkadaşlarının müdahalesiyle kurtuldu. Sırmalı, Aksaray Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Çenesine 5 dikiş atılan Sırmalı, tedavisinin ardından taburcu oldu. Olayın ardından gözaltına alınan Erkan K. ve Aykut K. ise polisteki ifadelerinin ardından cumhuriyet savcısının talimatıyla serbest bırakıldı. İki kardeş hakkında “kasten yaralama” suçundan soruşturma başlatıldığı belirtildi. l DHA