23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 1 EYLÜL 2019 PAZAR yorum / HABER Bir 30 Ağustos daha geçti… Bugünlerde Mustafa Kemal Atatürk’ün 1921 yılında Sakarya Savaşı sırasında söylediği “Beyler hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır” sözleri sık sık aklıma geliyor. Gerçekten şu günlerde ülkemizin yurtsever insanları, köylüler, beyaz yakalılar, işçiler adeta bir vatan savunması içindeler. Çünkü her alanda, yalan söyleyen bir talancı çete, bir ülkeyi var eden tüm zenginlikleri gaddarca yok etmek için inanılmaz bir savaş başlatmış durumdadır. Yüzlerce HES ve termik santral yapımına izin verilmesi asla cehaletle açıklanamaz! Asla sadece rantla açıklanamaz. Ortada bir ihanet vardır, bir ülkeyi yok etme arzusu vardır. 6 bin zeytin ağacının kesilmesi bir rastlantı değildir, bir savaş atağıdır. Benim için şu sözler her zaman heyecan uyandırmıştır: “Türkiye kendine yeten yedi ülke arasındadır.” Bundan çocukluğumda, gençliğimde her zaman bir övünme payı çıkardım. Ama artık bu sözleri övünerek söyleyemem. Ülkemin tarım toprakları, ya kışları her biri bir hayalet kent görüntüsündeki yazlıklara kurban edildi ya da termik santrallara… Artık hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. Evet, ülke savunmasındayız, yıllar öncesinden bir örnek: Caferağa, Kadıköy’de bir mahallenin adıdır. Mahalle sakinleri, belediyelerin açması gereken mahalle evlerinin eksikliğini hissettikleri için, mahallelerinde kullanılmayan, yaşam dışı bırakılmış bir binayı, kendi elleriyle onararak bir mahalle evi yapmışlar. Çünkü çocuklarının gözleri önünde olmasını istiyorlar, onları hemen her yere bulaşmış uyuşturucudan uzak tutmak istiyorlar. Birlikte sohbet edecekleri, günün konularını tartışacakları bir mekân istiyorlar. Mekân pek bir güzel olmuş, kütüphane bir yanda, çay ocağı hiç durmadan tütüyor. Yaş günlerini orada kutlamaya başlamışlar. Sünnet düğünü bile yapmışlar. Ama mahalle yaşamını yok etmek isteyen bir iktidar var! Onun ülke halkı için önerdiği AVM tarzı bir hayat var. O tek tip insan istiyor. Sohbet istemiyor, dayanışma istemiyor, insanların çocuklarıyla birlikte havasız ve güneş ışığı girmeyen AVM mekânlarında birer tüketim hayvanına dönüşmesini istiyor. Bu Caferağa Mahalle Evi kötü örnek! Giderek yaygınlaşabilir! Big Brother olarak onları denetleyemem, öyleyse mahalle evi basıla, kitaplar yakıla ve karşı çıkan mahalleli acımasızca coplana! Hatta gözaltına alına! Artık hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. Ülkeyi yok etmeyi hedefleyen çete, özellikle Kurtuluş Savaşı sırasında ve sonrasında ülkenin kadınlarının nasıl bir savaşçı güç olduğunu da bilmektedir. Bu nedenle kadınların sadece bir üreme aracı haline getirilmesi, karşı çıkanların ise öldürülmesinin toplum tarafından kabul edilmesi için türlü politikalar geliştirilmektedir. Örneğin ülkede bir günde üç kadının öldürülmesi adeta doğal bir durum haline gelmiştir. Burada medya özellikle bir rol üstlenmiştir. Gazeteler şöyle yazar. “Cinnet getiren adam karısını öldürdü!”, “Aldatılan adam karısını bıçakladı!”, “Şüphe üstüne kız arkadaşını öldürdü!, “Âşık olduğu kız kendisini reddedince tetiğe bastı!” Dikkatle izlediğinizde, kadın öldüren erkek katiller için en başta medyanın çeşitli mazeretler uydurduğunu görürsünüz. Bu durum hâkimler ve savcılar için de geçerlidir. Aldatma, reddetme, cinnet getirme erkek katil için bir hafifletici sebep olarak kabul edilir. Hele bir de katil kravat takarak ve “Hâkim Bey pişmanım derse” katil için en aşağı bir ceza verilir; en fazla dört yıl yatıp çıkar ve yeni bir kadın öldürür. Bütün bunlar olurken şöyle söylenir: “Kadın da kadınlığını bilsin!” Öte yandan geçen yazılarımdan birinde de yazdım. “Defosuz cariye” yetiştirmek için, şiddetli bir mücadele verilmektedir. Bu nedenle anaokuluna bile giden kızların başları örtülerek, çocukkadın yapılmakta özgür bireyler olarak yetişmemeleri için en doğal insan hakkı olan cinsellik, bir günah olarak sunulmaktadır. “Bak kızım elin erkek eline değerse cehenneme gidersin! Diri diri yakılırsın!” Çetenin bu ülkeyi yok etmek için bin bir yolu vardır. Bunların en önemlisi, ülkedeki insanları sınıf atlayabileceğine inandırmaktır. Nasıl mı? Sınıf atlamanın en önemli göstergesi bizim gibi azgelişmiş ülkelerde araba ve cep telefonudur. Bir de AVM’lerden alışveriş yapmaktır. Bu nedenle cebine asgari ücret giren kişiler bile, bankaların sağladığı imkânlarla benzin parasını ödeyemedikleri arabalara ve sanki “Japon borsasını takip edermiş gibi” tam teşkilatlı akıllı telefon kavuşturulur. Daha binlerce örnek sayabilirim. Gözümüzü açıp görelim, “Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. O satıh bütün bir vatandır.” Benden de bir not: Bu satıh sadece Anıtkabir yolu değildir. Yukarda yazdıklarımı defalarca farklı bir biçimde yazdım ve hâlâ yazıyorum. Şenlikli, neşeli hikâyeler anlatmayı özledim. Ömüm buna yetecek mi bilmiyorum. Evet, bir de şu sürüp giden kayyım meselesi var, bence adı kayyım değil, “sömürge valisi” olmalı. Tarih tüm dünyada sömürge valiliklerinin kıyımlarıyla doludur. Bizimkiler şimdilik hediye altınlarla uğraşıyorlar. Ah unuttum bir de kendilerine saunalı, ne için kullanıldıkları pek anlaşılmayan (!) arka odalar yapmakla meşguller. Sıra kıyımlara da gelecek! 1 EYLÜL 2019 SAYI: 34297 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04:53 04:40 05:07 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06:23 13:09 16:50 06:09 12:54 16:34 06:33 13:17 16:56 Akşam 19:46 19:29 19:50 Yatsı 21:10 20:52 21:10 Bilgi, insan bilincine iki yoldan ulaşır: Öğrenerek ya da malum olarak. Bilimsel ve dinsel bilgiler arasındaki farkın temelinde bu yol ayrımı vardır. Üç tektanrılı dinden yalnızca Yahudilik’te, Hz. Musa’nın okuma yazma bildiği kesin. Çünkü Musa’nın Firavun’a olan yakınlığı, kendisine eğitim alma olanağı sağlamıştı. Hz. İsa’ya değgin yaptığım araştırma, tartışmasız bir sonuç vermedi. Ancak Hz. İsa’nın içinden çıktığı sosyal çevre ve Hıristiyanlığın kutsal kitabı İncil’in kendi ölümünden çok sonra, dört müridi tarafından yazıldığı düşünülecek olursa, büyük olasılıkla okuması yazması yoktu. Hz. Muhammed de okuryazar değildi ki, Tanrı’nın kelamına vâkıf olduğunda, “Allah’ın adına oku!” emri kendisine bu yüzden verildi. Ancak peygamberler ister okuryazar olsun, ister olmasınlar, tektanrılı üç dinin pek çok ortak noktalarından biri, inanç bilincini “malum olma” yoluyla aktarmaları ve aynı yoldan iman talep etmeleridir. Malum olan bilgi, içe doğandır, mantıksal açıklama aranmayan sezgiye dayanır. Madem cahil, öyleyse günahkâr Hıristiyanlığın hiyerarşik yönetimi, tüm ortaçağ boyunca okuma ve yazma olanağını ruhban sınıfına, papaz okullarına tanıyarak “günahkârlar” diye genellediği sade müritleri eğitim ve bilgiden uzak tutmaya özen göstermiştir. Böylece siyasal iktidarını, halkın cahil kalıp, halka egemen güç, yani “kilise”nin bilgeliği üstüne kurmuştur. Özellikle papalığın temsil ettiği Katolik Kilise, düzen kurucu olarak yaptırımlarının halk tarafından eleştirilmesini ve yeni bir düzen arayışını bu yöntemle engellemiştir. Kandır ve yönet! Zaten matbaanın icadı ve halkın okuryazarlık düzeyinin artması, kilise hegemonyasında sonun başlangıcı olmuş, bu tarihten öteye Katolik dogma parçalanmış, Protestanlık ortaya çıkmış, dinin devlet ve toplum üzerindeki etkisi erimeye başlamıştır. Aptala malum olan yeterlidir Dolayısıyla din dogmalarının “malum olma” yoluyla kabulü, bu dogmaları irdeleyip ufalayacak “öğrenim” kanalıyla bilinmesine tercih edilir. Malum olan bilincin tartışması yoktur, çünkü temelinde sorgulamaya direnecek bilgi yoktur, mantık ölçüsüne vurulamayan psikolojik bir kanıya dayanır. Sorbonne Üniversitesi Dil Bilimleri öğretim üyesi Alain Bentolila, doğduğu ülke Fas’ta üniversite öğrencilerine verdiği bir konferansta: “Allah’ın kelamını doğru anlayıp doğru iletmenin önemi”nden söz eder. Molla bozması bir öğrenci karşı çıkar: “Allah kelamını anlayıp yorumlamaya gerek yoktur! Çünkü tüm Müslümanlar, Kuran’ı bilir!” Ve hocayla öğrenci arasında ilginç bir tartışma başlar: “Tüm Müslümanların Kuran’ı okuduklarını mı söylemek istiyorsunuz?” “Evet.” “Peki ama Fas’ta her yüz kişiden altmışı oku ma yazma bilmiyor, Kuran’ı nasıl okurlar?” “Hz. Muhammed de okuryazar olmadan Kuran’a vâkıf olmuştu. Kuran’ı bilmek için Müslüman olmak yeter!” Aslında öğrenci, Kuran’daki bilginin “malum olma” yoluyla geçtiğini söylemektedir, profesöre. Hazır hurafe, lop yumurta Oysa... El öptürülmeyen kız çocuklarından, sesi tahrik ediyor diye mükemmel okuduğu ilahiler sansürlenen kadın müminlere yönelik baskıcı, ayrımcı, hatta işkenceci olabilen çirkin cehaleti bile; sadece ve sadece Kuran’ı anlayarak okumakla edinilen bir bilginin değiştirmesi mümkündür! Bugün şeriatla yönetilen ya da şeriatçılığın yayıldığı ülkelerde okuryazarlara bile Kuran’da olmayan hurafeler hazırlop yutturulsa da, zaman içinde öğrenim yoluyla bilgi, malum olma sistemine karşı tıpkı Hıristiyanlıkta olduğu gibi radikal İslamcılığı da çatlatacaktır. Siyasal İslamcıların sultası altındaki ülkelerde, Kuran’ı okuyabilse gerçeği anlayacak olan kadının, en azından halk tabanında eğitimden özenle uzak tutulması bir raslantı değildir. Pakistan, Afganistan ve Türkiye gibi dili Arapça olmayan Müslüman ülkelerde halkı cahil bırakmak ve Kuran’ı illaki Arapça okutmak gayreti işte bu özenin ifadesidir. Ne var ki İslamiyet, öyle ya da böyle, er geç bir aydınlanma çağına girecek. İşte o çağa, ne yazık ki Kuran’ın Türkçe okutulmadığı ve Allah kelamıyla kul arasına giderek daha çok aracının girdiği Türkiye’den önce, kutsal kitabı kendi dilinde okuyan İran halkı ulaşacak. Siyasal İslamcılık devrimle doğduğu yerde, İran’da tarihe gömülecek. Derken eylül de geldi. Hem de pazara denk geldi. saklasın, yandaş mevkute yazarlığı!)  HHH Muhteremin söylev ve de Kenan Evren de “idam meçleri dışında bugün ne olur cı” idi. ne olmaz yaşayıp göreceğiz. “Asmayalım da besleyelim Önceki 1 Eylüllere bakmak mi?” diyordu. da bir fikir verebilir belki.. HHH 1982 yılı 1 Eylülü’nde Org. 1 Eylül vizyonu Mahkeme kararı ile yaşını büyütüp 17 yaşındaki Erdal Eren dahil 49 kişiyi asmıştı. Evren yönetimi tüm okullar Ama “seçilmiş Cumhurbaş da din derslerini zorunlu ha nırlı hekim sayısına karşın 1 Eylül kanı” olunca fikrini değiştirdi: le getirmişti. * 1925’te Cumhuriyetin ilk tıp kongresi toplandı. “AB’ye girmek istiyorsak idam da olmayıversin canım!” dedi. AKP’nin askeri darbelerden ya HHH Tarihin/talihin cilvesiyle bu karar kınması hem kadirbilmezlik, hem Biz bu yazı için “1 Eylül vizyonu” dan sonunda kendisi ve arkadaşla vefasızlık. oluşturmaya çalışırken... rı yararlandı. Özledikleri toplumsalsiyasal alt Gazetelerde, ekranlarda Reyiz’in Darbeci arkadaşlarıyla birlikte 94 yapıyı onlara hep darbeler ve dar “2053 ve 2071 vizyonları” deme yaşında müebbet hapse mahkum beciler hazırladı. ci ile sabah yazarının şaşırtan “İdam oldu. Buna devlet kurumlarına karşı Bumerangı Vizyonu”na gözümüz İdam cezası kaldırılmasaydı idam oluşturduğu “paralel yapı” ile ABD takılıyor. edileceklerdi. kuklası Fethullah’ın yarım darbesi Reyiz demiş ki: Ev hapsinde 4 yıl daha yaşadı 98 de dahildir. (Örnek mi? 70 yıllık Kre “2053 ve 2071 vizyonlarımızı mi yaşında öldü. di Yurtlar Kurumu dururken, Bilal’in ras bırakmak için gece gündüz ça HHH öğrenci yurdu organizatörü olma lışıyoruz. Cumhuriyetimizin 100’ün Diyanet İşleri Başkanlığımız hut sı devlete paralel, yüzlerce yapıdan cü yılı 2023 için belirlediğimiz he belerde, vaazlarda, dualarda 30 sadece biridir!) defler ise bu büyük vizyonların alt Ağustos zaferinin eşsizemsalsiz HHH yapısıdır.” komutanının adını hiç zikretmiyor. Atatürk’ten uzak durmakta ve (Tanrı’nın bir kulu da kalkıp so Bari, Reyiz’in sağlıklı ve uzun hatta nefret etmekte ise haklıdır. ramıyor “Bu 2053 ve 2071 vizyo ömürlü olması için dua etse. Bir, 1 Eylül günü, (1929) tüm nu neyin nesiFesli Kadir’in sesi mi Yoksa bunu gereksiz mi görüyor? okullardan Arapça ve Farsça ders dir?” ) Öyle ya, “Bizde cumhurbaşkan lerini o kaldırdı. Sabah yazarı Melih Altınok’un ları nasıl olsa uzun ömürlü oluyor.” Bir başka 1 Eylül’de (1927) “Me açıkladığı vizyon ise sahiden cesa (Atatürk’ü saymıyorlar zaten!) deni Nikâh” zorunlu hale getirildi. ret ve yürek işidir. 2. Cumhurbaşkanımız İsmet Devlet konservatuvarının özünü HHH İnönü’yü 90. yaşını kutlamaya ha oluşturan Musiki Muallim Mektebi Altınok, “Meclis idam derse, ben zırlanırken kaybettik. Ankara’da açıldı. (1 Eylül 1924) de hemen onaylarım” diyen Reyiz’in 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar 1 Eylül 1925’te Kastamonu dönü “ateş ile oynadığını” ima ederek di 102 yaşında vefat etti. şü elde şapkalarla karşılandı. Ertesi yor ki: Rahmetli Demirel ise sağlık için gün de Kıyafet Yasası çıkarıldı. “Seçilmiş başbakanını, sol de 90’ı devirmişti. HHH cu gençlerini sehpaya göndermiş 7. Cumhurbaşkanı Evren ise 30 Ağustos zaferini izleyen 1 Ey bir coğrafyada idam bumerangdan 98’inde öldü. lül 1922 günü ise “Ordular ilk hede farksızdır. Dönüp kimi vuracağı bel HHH finiz Akdeniz’dir. İleri!” emrini verdi. li olmaz!” İdam falan geri gelmesin lütfen! Ve aynı günün akşamı, uşak ruh HHH Evren, görevden ayrıldıktan luların, “Keşke Yunan galip gelsey Vay ki vay ! 34 yıl sonra “devlete karşı suç di” dediği olay gerçekleşmedi ve Altınok gerçekten altın vuruş ya işlemekten” müebbet hapse mah Türk ordusu Uşak’a girdi. pıyor: kum olmuştu. HHH Cumhuriyet’te böyle bir laf edilse, İdam kaldırılmasaydı, asılacaktı! Atatürk döneminin 1 Eylüllerinde “Cumhurbaşkanı’nı tehdit”ten da Sabah yazarının idama karşı hiç boş yok. va açılır! çıkması, “Dönüp kimi vuracağı belli Savaştan çıkmış bir ülkede, sı (En sağlam hayat sigortası, Allah olmaz!” demesi boşuna değil. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr CHP’den Salda Gölü kamu spotuna tepki CHP Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, Salda Gölü için hazırlanan kamu spotuna karşın “Hukuki sürecin devam etmesine rağmen, Salda’yı betonlaştıracak ihale tanıtımını içeren filmin yayınlanması kararı ‘kamu yararı’na aykırılık içeriyor” dedi. Karaca, “Salda gerçeğini halktan gizleme, Salda’ya sahip çıkma mücadelesini sindirme amacı taşıyor” dedi. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un ihaleleri düşündüğünü belirten Karaca, “Filmin gerçeklikle hiçbir ilgisi yok. RTÜK’ün de Bakanlığın reklamını yapmaya yetkisi yok. Salda’yı betonlaştıracak projeyi öven bu ‘kamu spotu’nu gördüğünüzde tepkinizi ortaya koyun” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet Amasra Tarihi lahitte yemek yaptılar 3 bin yıllık tarihi geçmişe sahip Bartın’ın Amasra ilçesinde, Amasra Müze Müdürlüğü’nün bahçesinde yer olmadığı için 15 yıl önce Kum Mahallesi’ndeki yürüyüş yoluna konulan Roma dönemine ait lahitlerde tencere ile yemek pişirildi. Alevin rüzgârla sönmemesi için lahtin içine konulan tencere ve ocağı görenler duruma tepki gösterdi. İki hafta önce de aynı yol üzerinde bulunan bir lahit kapağına ve mezarına siyah sprey boya ile bir isim yazılmış ve bu olay da tepki toplamıştı. l AA Sakarya Ticaret Borsası Başkan Vekili silahlı saldırıda öldü Silahlı saldırı sonucu ağır yaralanarak hastaneye kaldırılan Sakarya Ticaret Borsası Başkan Vekili Ahmet Erkan, yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Tarımsal ürünler ticaretini de yapan iş insanı Erkan dün saat 13.30 sıralarında Adapazarı Çökekler Mahallesi’nde silahlı saldırıya uğradı. Şüpheli E.Ş. tarafından vurulan Erkan ağır yaralı olarak kaldırıldığı Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. l Haber Merkezi SAYISAL LOTO 7, 17, 22, 36, 43, 44 6 BİLEN: 1.525.859,20 TL (2 kişi) 5 BİLEN: 6.369,05 TL 4 BİLEN: 84,85 TL 3 BİLEN: 12,25 TL ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BAŞSAĞLIĞI Çalışma arkadaşımız Veli Kara’nın amcası FERUDUN YURTTUTAN’ı kaybettik. Ailesine ve tüm sevenlerine başsağlığı dileriz. C Gazetesi Çalışanları
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear