17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
HABER EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: SERPİL ÜNAY 98 AĞUSTOS 2019 PERŞEMBE Baldıza enişte kıyağıMEBgenelmüdürününbaldızıönceşubemüdürüardındanilçemillieğitimmüdürüyapıldı TUĞBA ÖZER Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un liyakat vurgusuna rağmen bakanlıktan usulsüz atama iddiaları gelmeye devam ediyor. Sancaktepe İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne geçen ay atanan Hale Bağce Özbaş’ın görevine, bakanlıkta genel müdür olan eniştesi, eski AKP’li Samandıra Belediye Başkanı Yusuf Büyük’ün yardımıyla, sınavlara ve mülakatlara girmeden atandığı iddia edildi. Büyük’ün bakanlıktaki konumunu kullanarak başka atamalarda torpil yaptığı da iddialar arasında. Özbaş, sınav yoluyla değil doğrudan bakanlık tarafından atandığını doğrularken usulsüzlük iddialarını ise yalanladı. Adım adım yükseldi Öğretmen Baldız Özbaş’ın İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne kadar yürüyen “başarı” hikâyesi, 2014 yılında Sancaktepe Anadolu Lisesi’ne müdür yardımcısı olarak atanmasıyla başladı. Burada yaklaşık 1.5 sene görevini yürüten Özbaş, daha sonra 2016 yılında yine Sancaktepe’de bulunan Rabia Kız Anadolu Lisesi’ne müdür olarak atandı. Özbaş 6 ay gibi kısa bir müdürlük görevinin ardından ise bakanlığa bağlı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’ne şube müdürü olarak atandı. Burada 1 ay bile görev yap Milli Eğitim Bakanlığı’nda (MEB) genel müdür Büyük’ün baldızı olan Özbaş, sınav ve mülakatlara girmeden bakanlık görevlendirmesiyle önce şube müdürü ardından ise Sancaktepe İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü görevine getirildi. Özbaş atamayı doğrularken usulsüzlük iddialarını yalanladı. Mevzuat ne diyor? Yönetmelikte, ilçe milli eğitim müdürü olmak için gerekli koşullar şöyle tanımlanıyor: “İlçe millî eğitim müdürü kadrolarına; öğretmenlikte adaylığı kaldırılmış olmak kaydıyla, yazılı veya yazılı ve sözlü sınavını kazanarak şube müdürü kadrolarına atananlardan en az iki yıl şube müdürü olarak görev yapmış olanlar arasından atama yapılır.” Bakan Ziya Selçuk daha önceki bir konuşmasında liyakata vurgu yaparak, “Biz ilişkileriyle değil, yeteneğiyle, becerisiyle bir yere gelmiş insanlar öne çıksın istiyoruz. Eğer bunu yapamazsak Milli Eğitim Bakanlığına dünyanın en iyi yöneticilerini getirin oradan bir şey çıkmaz. Üretim yeri mutfak, sizin bulunduğunuz yerlerdir” demişti. mayan Özbaş, ilçe milli eğitim müdürlüğü için gerekli 2 yıl görev süresini doldurmak üzere Sancaktepe’de şube müdürü olarak görevlendirildi. 2 yılın hemen sonunda ise ilçe milli eğitim müdürü yapıldı. Enişte Büyük’ün baldız Özbaş için Sancaktepe’de öncelikli şube müdürlüğü normunu artırarak atamada usulsüzlük yaptığı iddia ediliyor. Sınav ve mülakat yok Gazetemize konuşan Özbaş, Yusuf Büyük’ün baldızı olduğunu doğrulayarak, “Ben 20 yıldır bu ilçede görev yapıyorum. Ben devlet memuruyum. Şu anda da ilçe milli eğitim müdürlüğüne atanmadım. Görevlendirme üzerine çalışıyorum. İddialar doğru değil, şube müdürü olmak için sadece sınavlara girme şartı yok. Şube müdürü olmanın farklı yolları var ve usulsüz değil. Biz belli kurallar çerçevesinde hiçbir usulsüzlük yapılmadan atandık. Bakan onayıyla. Ben şu anda da ilçe milli eğitim müdürlüğü görevini vekâleten yürütüyorum. Bu iddiaları ortaya atanların art niyetli insanlar olduklarını düşünüyorum. Benim atanma şeklimde hiçbir sıkıntı yok. Usulsüzlük denilen şey neyse mahkeme yolu açıktır. Bizim şu an kurumumuzda 3 şube müdürümüz benim atandığım şekilde atanmıştır. İstanbul genelinde de bu yüzde 40 civarıdır. Yani bunun yüzde 60’ı sınavdır” dedi. Atama süreleri arasındaki kısalığı sorduğumuz Özbaş, “Bu süreler normal. Meslek hayatımda 20. yılımdayım. Bunun belli bir süre kısıtlaması yok” diye konuştu. ‘İstisnayı olağan hale getirdiler’ Eğitim İş Başkanı Orhan Yıldırım ise bakanlığa verilen atama yetkisinin istisnai durumlar için geçerli olması gerekirken, AKP döneminde akrabaları kayırma yöntemi haline geldiğini vurgulayarak şunları söyledi: “Mevzuatta bakanlığa verilen yetki çok istisnai zamanlar ve durumlar için geçerlidir. Bu istisnai şartlar; çok yetkin, alanında uzman, uluslararası deneyimi olanlar için geçerlidir. Yoksa eş, dost, akraba, yeğen, amcasının oğlu gibi sıradan, herhangi bir becerisi olmayan kişilerin, birilerinin hakkı yenilerek o koltuğa getirilmesi için yapılmamıştır. Ne yazık ki AKP dönemindeki Milli Eğitim Bakanları istisna durumunda uygulanması gereken yetkiyi olağan hale getirerek istedikleri torpilli kişileri, istedikleri zaman istedikleri yere atama yoluna gitmişlerdir. Çünkü atadıkları kişilerin normal şartlarda, ne kıdemi ne becerisi ne tecrübesi yeterlidir. Ne de sınavlarda gereken puanı alma becerisine sahiptirler. Dolayısıyla burada alenen siyasi otoritelerin belediye başkanları, milletvekilleri, bakanları ve bunların yakınları üzerinden torpilli bir şekilde hülle yoluyla atamalar yapılmaktadır. Devlette liyakat esastır. MEB çalışanlarının girmiş oldukları objektif sınavlar sonrasında yükselmeleri gerekmektedir.” MEB RAPORU Liyakat zayıf itirafı OZAN ÇEPNİ MEB Personel Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı birim faaliyet raporu bakanlıktaki kadrolaşma rejimini de gözler önüne serdi. Bakan Ziya Selçuk’un “İlçe, il müdürleri ve şube müdürleri, okul müdürleri için somut, ölçülebilir, muhakkak suretle liyakat esaslı bir süreci harekete geçireceğiz” sözlerine karşın Personel Genel Müdürlüğü yöneticiler için kriterlerin belirsiz olmasından şikayet etti. MEB, 1 milyonu aşkın öğretmeni ile kamuda en çok çalışanı istihdam eden bakanlık yöneticileri için kritersizlik olduğu sonucuna ulaştı. Raporda bakanlığın zayıf yönü olarak “Yönetici yeterliklerinin belirlenmemiş olması” değerlendirmesi yapıldı. Zayıflık nedenini “Standartların belirlenmemesi” olarak açıklayan bakanlık, çözüm olarak ise “Kamuoyu ile ortak yönetici yeterliklerinin belirlenmesi” tespiti yaptı. MEB’in bir diğer zayıf yönü olarak da “Görev tanımlarının yeterince net olmaması” tespiti dikkat çekti. Nedeni, “Genel bir kamu personelinin görev tanımlarının kesin çizgilerle belirlenememesi ve net olmayan görev tanımlarından kaynaklı ortaya çıkan sorunlar” olarak gören MEB, “Görevler standartlaştırılıp yazılı olarak ifade edilmeli” çözümünü rapora ekledi. Tehdide dönüşebilir Raporun “öneri ve tedbir” bölümünde de bakanlık, insan kaynağının doğru kullanılmadığında ortaya çıkacak riske işaret etti. Raporda, “Kurumun başarısı için yeterliklerinin üst seviyede, iyi yetişmiş insan kaynağının mevcudiyeti fırsat niteliği taşımaktadır. Bu fırsat iyi değerlendirilmediğinde tehdit unsuruna dönüşebilir” değerlendirmesi yapıldı. Raporda ayrıca öğretmen istihdamına yönelik de MEB’in ihtiyacına göre öğretmen adayı yetiştirilmesi için YÖK ile daha etkin çalışma ortamının yaratılmasının önemi vurgulandı. l ANKARA İBB’de hâlâ görevde olan Ravza Kavakçı Kan skandalında yeni gelişme İşe girdiği gün ABD’ye Cumhuriyet’in halen İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) personeli olduğunu duyurduğu AKP milletvekili Ravza Kavakçı’nın, 2008’de işe girdiği gün ABD’ye gönderildiği ortaya çıktı. Bilgisayar mezunu Kavakçı’ya siyaset doktorası yapması için burs verilmiş. İBB kaynaklarına göre Ravza Kavakçı Kan, 16 Aralık 2008’de Metro AŞ’de insan kaynakları uzmanı oldu. Bilgisayar mezunu Kavakçı, işe girdiği gün ABD’ye “siyaset doktorası eğitimine” gönderildi. İBB ile sözleşmesine göre 6 yıl 8 ay mecburi hizmet yapma şartı getirilen Kavakçı, 2 Eylül 2013’te döndü, iki yıl sonra da milletvekili seçildi. Beş yıllık doktora süresince Ravza Kavakçı Kan’a asgari ücretin bir buçuk katı maaş ödendiği belirtildi. CHP: Bursu iade etsin CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, gazetemizin “Çift dikişli milletvekili” başlığıyla manşetten verdiği, AKP İstanbul Milletvekili Ravza Kavakçı Kan’ın hem milletvekili hem de İstanbul Büyükşehir Belediyesi personeli olarak görülmesi ve ABD’ye burslu olarak eğitime gönderilmesi haberleri ile ilgili, “En makul çözüm, burs tutarını, İstanbul Büyükşehir Belediyesi hesaplarına yatırmasıdır” dedi. Ravza Kavakçı Kan CHP’li Özel, son olayla etik kriterlerin gözetildiği GRECO ve AB standartları çerçevesinde hazırlayıp TBMM Başkanlığı’na sundukları Siyasi Etik Yasası’na ne kadar ihtiyaç duyulduğunu bir kez daha gösterdiğini belirterek, “Bu çerçevede, TBMM Başkanlığı’na sunduğumuz kanun teklifinin yeni yasama döneminde bir an önce ele alınması çağrısını bir kez daha yapıyoruz” diye konuştu. “İstanbulluların sırtından doktorasını yapan, zorunlu hizmeti tamamlanmadan milletvekili olması nedeniyle yaşanmış olan bu duruma ilişkin, Kavakçı’nın ‘Maaş almıyorum’ açıklaması konunun özünden uzaktır” diyen Özel, şu ifadeleri kullandı: “Metro AŞ, bir öğrenciye burs vere cekse bunun ulaşım alanında çalışma yapacak ve daha sonra hizmetinden faydalanacağı biri olması beklenir. Nice fakir öğrenci burs alamazken, buna kolaylıkla erişebilecek birine geçmişte burs verilmesi de ayrıca manidardır. Bu durum siyaset lansmanı Merve Kavakçı üzerinden yapılan Ravza Kavakçı’nın siyasete finansmanının da Metro AŞ üzerinden yapıldığını göstermektedir. Her geçen gün İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde yeni bir bilgiye ulaşılmaktadır. En makul çözüm, zorunlu hizmet yükümlülüğünü yerine getirmediği için Metro AŞ’ye dolayısıyla tüm İstanbullulara borçlu olan Ravza Kavakçı’nın Metro AŞ’den aldığı burs tutarını, İstanbul Büyükşehir Belediyesi hesaplarına yatırmasıdır.” ‘Altun’lara DÖRT maaş’ paylaşımlarına erişim engeli Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve eşi Fatmanur Altun’un 2’şer maaş aldıklarına yönelik haberlerle ilgili Twitter’dan yapılan paylaşımlar için Ankara 8. Sulh Ceza Mahkemesi’nden “erişim engelleme” kararı çıktı. Mahkeme, Fahrettin Altun’un talebi üzerine, kişilik haklarının zarar görebileceği, paylaşımların görev yaptığı Cumhurbaşkanlığı’nın kurumsal itibarını da zedeleyebilecek nitelikte olduğu gerekçesiyle altı ayrı hesaptan yapılan paylaşımlar için “erişim engelleme” kararı verdi. Altun ve eşinin çifte maaş aldıklarına yönelik haberler, bu konuda eşinin yaptığı açıklamalarla ilgili yaşanan tartışmalar Twitter’da uzun süre gündem olmuştu. l Haber Merkezi Fahrettin ve Fatmanur Altun İmamoğlu: Takipteyiz İstanbul Büyükşehir Bele diye Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Milletvekili Ravza Kavakçı’nın İBB Metro İstanbul personeli olması ve İBB’nin bursuyla Amerika’da eğitim alması” konusundaki soruya, “Hâlâ kadroda görünüyor. Maaş almadığı doğru. Milletvekili seçildiği an itibarıyla maaşının kesildiği doğru. Ama bir gerçeklik var ki 2008’de işe girmiş ve bilgisayar mühendisliği bölümü mezunuyken ABD’ye siyaset bilimi doktorası yapması için burs verilerek gönderilmiş. 5 yıllık eğitim sonrasında da 4 yıl 11 ay mecburi hizmet süresi tanımlanmış. Yani böyle bir mecburi hizmet süresi varken, bunu tamamlayamamış. Tamamlamadan milletvekili olmuş. Dolayısıyla aslında kuruma bu anlamda bir borcu var” cevabını verdi. İmamoğlu, “İşe giriş tarihi ve ABD’ye gittiği o kısa tarihe bakıldığında sizin aklınızda da bir soru işareti oluşuyor mu” şeklindeki soruya ise “Yani elbette anlamlı değil. Bu kurumlar kişilerin kendi inisiyatifiyle yön verebilecekleri ya da yakınlarına dönük birtakım imkânlar tanıyacakları alanlar değil. Hele hele üst kadrolarla ilgili tasarruflarda tümüyle ilgili şeffaflık ve liyakatle yol yürünmesi gereken kamu alanlarıdır. Bunu yapmadığınız takdirde toplumdaki adalet duygusunu ortadan kaldırırsınız, yıkarsınız. Benim için tabii dikkat çekici. Kim olursa olsun, bize gelen her bilgiyi, hangi makamda olursa olsun incelemek bizim sorumluluğumuz dahilinde. Varsa hukuki olarak sürdürülmesi gereken bir takip, onu da yapacağız” şeklinde yanıt verdi. l Haber Merkezi Merkez sağdaki boşlukta büyük kalabalık! Siyaset dilinde şöyle bir söz vardır; bir parti kısmetten çıktı mı, milletvekilleri dokuz yerden kopar! AKP’nin durumu bu sözü andırıyor. Tartışmasız bir lider partisi olarak AKP, kurulduğu günden bu yana adım adım esnekliği azalan bir seyir izledi.  Ağustos 2001’deki Afyonkarahisar kuruluşunda “ilkelerden” biri şuydu: “Biz parmak partisi olmayacağız. Parti içi demokrasi işleyecek. Milletvekilleri Meclis’te sadece parmak kaldıran kişiler olmayacak...” Bu ilke bugün şu şekilde yürürlükte; parti kararları aleyhine kalkan her parmak, koparmak içindir! AKP, sadece parti içinde lider sultası yaratmakla kalmadı, sağ yelpazedeki tüm partileri kendi içinde eritti. Tansu Çiller’le Mesut Yılmaz’ın birbirlerine vura vura partilerini barajın altına çekmesinin ardından Mehmet Ağar’la Erkan Mumcu’nun ANAP’la DYP’yi birleştirme girişimine sert karşılık verildi. Numan Kurtulmuş’tan Süleyman Soylu’ya kadar AKP içinde metrekareye dörtbeş AKP dışındaki partilerde siyaset yapmış kişi düşüyor. Tuğrul Türkeş’in Aydınlık Türkiye Partisi önce MHP’nin içinde eridi, Tuğrul Bey de aydınlığı AKP’de buldu.  Saadet Partisi’ne (SP), “Partiyi kapatıp anahtarı bize getirin, kaç milletvekili istiyorsanız, alın götürün” teklifi yapıldı. SP, çetin ceviz çıktı. HHH Yukarıda çizdiğimiz tablo son bir yıldır adım adım değişiyor. Deyim yerindeyse siyaset masası sallanıyor, taşlar yerinden oynuyor. Taşlar yerine oturduğunda nasıl bir durum ortaya çıkar? Bu soru, merkez sağın nasıl şekilleneceği sorusunun yanıtıyla karşılık bulacak. 2002’de barajın altında boğulan merkez sağda büyük bir boşluk var. Bu boşluğu gören, “Gönlüm merkez sağda kaldı” deyip koşuyor.  Boşalan merkez sağın müşterisi çok.  AKP’nin içinden kopan Abdullah Gül, Ali Babacan ekibi, “Merkez sağ bizim ruhumuzda var” deyip kolları sıvadı. Bu çıkış CHP ile İYİ Parti’nin parlamenter sistem istemesinden kaynaklanan bir ortak zemin arıyor. MHP, AKP ile hederde, kasada ve utançta bir araya gelirken, orta vadede merkez sağa kendisinin oturacağını düşünüyordu. Ancak bu hesabın sonu iyi olmadı. İYİ Parti doğdu. İYİ Parti’nin son kurultayı öncesi Bahçeli yarma harekâtına girişti. “Ruhu MHP’de kendisi orada olanlar dönsün” dedi. Bu çağrı, şu aşamada karşılık bulmamış gibi görünüyor. Ne var ki kurultay, İYİ Parti’nin henüz tam oturmuş bir parti olmadığını da gösterdi. Parti üst yönetiminde sanki merkez sağ eğilimle ülkücü eğilim arasında denge kurulmaya çalışılmış, ikisinin birleşmesinden doğan bir maya yok.  İYİ Parti kurultayından Türkiye’nin geleceğine ilişkin birkaç kelimeyle ifade edilen bir “yön söylemi” çıkabilir, diye düşünmüştük, çıkmadı. Belki de Meral Akşener, partinin iç dengesini oluşturmakla uğraşırken, “Türkiye’ye ne diyeceğiz” sorusunun yanıtını ikinci plana bıraktı. HHH Siyaset boşluk tanımaz ilkesinin bir sonucu olarak merkez sağ oylara CHP de göz dikti. Burada boşluk olunca CHP’nin arayışının da içi boş değil... İkilem şu: CHP merkez sağdan siyasetçi alarak mı oy istemeli, merkez sağa güven vererek mi? Birincisi daha çabuk sonuç alıcı görülebilir. İkincisi CHP’yi daha güçlü yapar. Son arayışlarla birlikte bu ikilemin önemi arttı. Önümüzde çok önemli bir altı ay var. CHP, yerel yönetimler rüzgârını biraz daha güçlendirirse başta vurguladığımız siyaset masasında iktidar seçeneği olarak büyür, aksi halde AKP’nin seçeneği AKP içi ve çevresinden çıkar. Kars Kent Konseyi yeniden yapılanıyor Kars Kent Konseyi Genel Sekreteri Dr. Onur Naci Karahancı, tüm Karslıları kentine, kent konseyine sahip çıkmaya; açılacak meclisler ve çalışma gruplarında yer almaya davet etti. Karahancı yazılı bir basın açıklaması yaparak, Kars Kent Konseyi’nin uzun süredir çalışamaz halde olduğunu anımsatarak, 30 Haziran’da yapılan genel kurulda belirlenen yürütme kurulunun çalışmalarını sürdürdüğünü belirtti. Önceki dönemlerde tahsis edilen binadan çıkarıldıklarını söyleyen Karahancı, “Mevcut binamızın erişimi zor, fiziki koşulları yetersiz. Uygun bir bina tahsisi için hem belediye hem de valilik nezdinde girişimlerimiz oldu. Ciddi sayıdaki demirbaşımızın da kayıp olduğu tespit edilmiştir” dedi. Karahancı şunları söyledi: “Mevcut zorlukları aşmamız konusunda tüm kurumları bizlere destek olmaya davet ediyor; mevcut zorlukları hep birlikte aşacağımıza, her geçen gün daha da güçleneceğimize inanıyoruz. Tüm Kars halkını gruplarımızda yer almaya, kentte söz sahibi olmaya, kentimize sahip çıkmaya davet ediyoruz.” l Haber Merkezi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear