25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 31 AĞUSTOS 2019 CUMARTESİ gorus@cumhuriyet.com.tr TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Siyasal İslamcılar Kemalizm vekimdir? olaylar ve görüşler İrfan O. Hatipoğlu Aydınlanmacılar, yurtseverler olarak siyasal İslamcıları yakından tanıyoruz. Cumhuriyetin kuruluş yılları bunlarla yapılan mücadele örneğiyle dolu. Ne var ki geriletilen, yıldırılan siyasal İslamcılara karşı savaşım aynı kararlılıkla sel yapısını dogma oluşturur. Söylemleri tartışılmaz, değişmez, koşulsuz uyulur. Akıl/bilimi ötelediğinden sığdır. Gündelik yaşama egemen hale geldiğinde ise baskıcı, kıyıcı ve niteliksizdir. Düşünmeyi, araştırmayı set düşünmenin/ öğrenmenin tüm yollarına kapar çektiği için düşün Kemalizm Türk aydınlanmasının adıdır. Bugünkü savaş bu aydınlığı, karanlığa dönüştürmek devrimleristeyenlerle, aydınlığı seçenlerin savaşımıdır. sürdürülemedi. Siyasal İs mesini bilmez. Dogmaları lamcıların ortalama yurttaşı hukukun üstünlüğü, ileri demokrasi, milli iradenin tecellisi, sivil/askeri vesayeti yıkmak, insan hakları nın sorgulanacağını bildiği için düşünen/öğrenen insana karşı ayrıştırıcı, öfkeli, saldırgan, alçaltıcı suçlamalarda bulunur. Diğer ayırıcı Yıldız AKALIN Mustafa Kemal Atatürk, emperyalizme karşı ilk Kurtuluş Savaşı’yla silahlı devrimini, kültür emperyalizmine özellikle kadın hakları ge özelliği üretken ve çalışkan karşı kültür devrimini ve laik Cumhuriyetle liştirilmesi “takıyyeci” söylemiyle konsolide etmeleri olmamalarıdır. Beceriksiz, tembel, miskin ve asalak ideolojik devrimini yapan dünyanın gelmiş geçmiş en büyük devrimcisidir. hoş görüldü/engellenmedi. Karşıdevrim süreci başarı tırlar. Çalışmak ve üretmek insanda özgüveni geliştirdi Kemalizm bir ideolojidir. Hem de bir devrim ideolojisidir. Bir toplumu ortaçağın ka kazandı. Ülkeyi yönetir du ğinden, özgür kıldığından ruma geldiler. çalışkan insanları özellikle ranlığından, aydınlık çağa taşıyan bir devrimin adıdır. Bugün siyasal İslamcıların iktidardan uzaklaştırılması, geriletilmesi/yenil kadınlara sevmezler. İnsana öfkeliler Kemalizm sürekli yenileşme, sürekli ilerleme, sürekli devrim demektir. Kemalist devrim ideolojisi, geri kalmış, bilime, bilimsel mesi için uzlaşı aranıyor. Aklı/bilimi öteleyen, üret liğe yani akla kapılarını kapamış yarı köle, Ana muhalefet partisi üst meyi sevmeyen siyasal İs ümmet topluluğundan; bireylerin oluşturdu yöneticileri, orta yol arayı lamcılar, insanların yaşamı ğu vatandaşlardan ulusal kimliğe sahip bir şında olan neoliberal aydın nın tüm aşamalarını da bu “ulus” yaratmanın adıdır. lar uzlaşının öncülüğünü günü ve ötesini kontrol et Hele hiçbir altyapısı olmayan, koşulları yapmakta. Kendilerini akil mek ister. Doğrudan müda tam oluşmamış bir ülkede ve en yakın dava adam/kanaat önderi olarak hale eder. Reel yaşama kar arkadaşlarının bile karşı çıktıkları devrimi gören tarikat/cemaat lider şıdırlar. Dünyanın tüm gü ancak Mustafa Kemal gibi bir devrimci başa lerinden, sivil toplum örgüt zelliklerini seven ve bu gü rabilirdi. lerinden, partilerden uzak zelliklerin tadını çıkarmak Üstelik bu devrimler rastlantı sonucu da tutmak yerine onlara yaslanarak karşıdevrimi durdurma yolu arıyorlar. Derin bir yanılgı içindeler. Çünkü siyasal İslamcıların söylemleri, zihinsel edinimleri, yaşama algılaması, kültürel kodları “akıl/bilimi” öne çıkarmaz. Dogmadır. Günlük ritüellerini; cenaze namazına katılmak, mevlit okutmalar, hatim indirme, masum istemlerini yerine getirme (türban, izinsiz Kuran kursu açılışına sessiz kalma, tarikat toplantılarını görmezden gelme) uzlaşı arayışında ortak değer üretmekten uzaktır. Örneğin kadın hakları, kadının birey olarak kabul edilmesi gündeme geldiğinde “birlikte olma arayışı” siyasal İslamcılar açısından çöker. Ortada bir uzlaşma var gibi görüntü çıkarsa bu takıyyedir. Siyasal İslamcı kimdir? Siyasal İslamcı öncelikle Cumhuriyetin kuruluşunu kabullenememiş, değerlerini içselleştirememiş uygarlık düşmanıdır. Düşün isteyen insana öfke duyarlar. Kültürel kodları gereği kendisi bu güzellikleri anlamaz, çoğunu günah ilan etmiştir. Korku üretirler. Güzelliğin sefasının sadece ölümden sonra sürülecek bir şey olduğuna inanır. Farklı yaşamı güzelliği yaşamak isteyen seçen, otoriteye karşı ve baskı altında yaşamak istemeyen insana karşıdır. Çünkü kendi yaşamını “teslim” etmiş, teslim olmanın erdem, başkaldırmanın günah olduğuna inanır. Kısacası siyasal İslamcılar uygarlığa, umuda, aşka, sevgiye karşıdırlar. Siyasal İslamcıların iktidar olmasıyla Cumhuriyetin değerlerine, aydınlanmaya, bilime/akla ne kadar öfkeli/kindar ve düşman olduklarını yaşayarak gördük. Sürmesine izin veremeyiz. Siyasal İslamcıları geriletmek/yenmek zorundayız. Bunun yolu da uzlaşmadan geçmez. Mustafa Kemal’in yaptığı gibi savaşmaktan geçer. değildi. ‘Ben bunları gerçekleştireceğim’ O daha 27 yaşında genç bir subayken yabancı bir bilim adamına şunları söylüyordu: “Belki size söylediklerim hayal gibi gelecek, ama ben bunları gerçekleştireceğim. Saltanat kalkacaktır. Kadın tesettürden (kapanma) kurtarılacak ve toplum içindeki saygın yerini alacaktır. Batı uygarlığından bizi uzaklaştıran harfler değiştirilecektir.” Türkiye Cumhuriyeti parçalanmış, dayanma gücü kalmamış, yıkılmış, Osmanlı Devleti’nin enkazları üzerine kurulmuştur. 1919’larda Osmanlı Devleti batmıştı ama, emperyalist güçlerin asıl amacı Türk varlığını ortadan kaldırmaktı. Ordu dağıtılmış, silahlar bırakılmış, topraklarımız bölüştürülmüştü. Birçok yurtseverin tek umudu Amerika veya İngilizlerin mandası altında yaşamaya çalışmaktı. İşte o olumsuz koşullarda bile Mustafa Kemal tam bağımsız Türkiye” diyor ve bu inançla emperyalizme karşı halkını savaşa ikna ediyordu. O halkının gücüne inanan gerçek bir devrim lideriydi. Meclisle başladı ve kazandı Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşını Ankara’da kurulan Büyük Millet Meclisi ile başlattı Kurtuluş Savaşını mecliste alınan kararlarla sürdürdü ve kazandı. Savaş kazanılmış,Türkiye’nin sınırları çizilmişti. Sıra yönetim şekline gelmişti.Kurtuluş Savaşında birlikte olduğu arkadaşlarının çoğu Sivas Demiryolu Atölyesi açılışından: “Kemalizm bayrağımızdır.” 22 Ekim 1939. halifelik için savaşmıştı. O halk yönetimi istiyordu. Zorlu tartışmalardan sonra, Meclis’i ikna ederek 29 Ekim 1923’te sonsuza dek süreceğine inandığı yönetim biçimi olan Cumhuriyeti kabul ettirdi. Mustafa Kemal, Cumhuriyet için şunları söylüyordu: “Cumhuriyet demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Ulusal egemenlik esasına dayalı Türkiye Cumhuriyeti’nde de birbirini denetleyen partilerin olacağına şüphe yoktur.” Demokrasinin oluşması, benimsenmesi ve işlemesi için toplumun demokrasi kültürüne sahip olması gerekir. Türkiye’nin o günkü durumu ise hiç te iç açıcı değildi. Cumhuriyet’ten önceki durum Matbaa, Avrupa’dan iki yüzyıl sonra getirilmişti. Erkeklerde okuma yazma oranı yüzde dört ile beş, kadınlarda ise binde yedi oranında. Yani her yüz erkekten dört veya beş kişi okuma yazma biliyor, kadınlarda ise her bin kadından ancak yedi kadın okuma yazma biliyor. Fakülte ayarında öğrenci sayısı ise sadece iki bin yüz idi. Osmanlı döneminde İstanbul’a metro yapılmak isteniyor fakat; “Müslümanlar ancak ölünce toprağın altına girer” gerekçesiyle Şeyhülislamın fetvası metro yapımını engelliyor. 1910’da nüfus sayımı yapılıyor ve bu sayımda sadece erkekler ve büyükbaş hayvanlar sayılıyor. Ticaret sadece Müslüman olmayanlara ser yor. Saltanat kaldırılıyor. Hilafet kaldırılıyor. Harf devrimi, kılık kıyafet devrimi, hukuk devrimi, hele Osmanlının büyükbaş hayvandan bile değersiz gördüğü kadınlara birçok Avrupa ülkesinden öncelikle seçme ve seçilme hakkı veriliyor. Kulluğu ortadan kaldıran laik düzeni getiriyor. Laikliğe engel olmaya çalışanlara, Türk kadınını ve ülkemizi ortaçağ karanlığına sürüklemek isteyen irticacılara karşı, özellikle bugünlerde bile güncelliğini koruyan şu sözleri söylüyor: “Efendiler ve Ey Ulus, iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar ülkesi olamaz.” Kemalizm’in değiştirilemez altı ilkesi vardır: 1. Cumhuriyetçilik 2. Ulusçuluk (Milliyetçilik) 3. Laiklik 4. Devletçilik 5. Devrimcilik 6. Halkçılık Bu ilkeler Kemalizm’in olmazsa olmaz önkoşullarıdır. Kemalizm Türk aydınlanmasının adıdır. Bugünkü savaş bu aydınlığı, karanlığa dönüştürmek isteyenlerle, aydınlığı seçenlerin savaşımıdır: Bugünkü şartlar, dayatmalar aynı. Vahdettin’ler, kurtuluş mücadelesini dinsizlik sayan Şeyhülislamlar, maceraperest Enver’ler, Cemal’ler, Artin Kemal’ler, Şeyh Sait’ler, Derviş Mehmet’ler, işbirlikçiler yine sahnedeler. hilafetin ve padişahlığın devamından yanay best. Vergi alımını yapacak okur yazar ol Mustafa Kemal’i ve işgalcilerle sava dı. Ama Mustafa Kemal kararlıydı. “Salta madığından vergi memurları Ermenilerden, şan Kuvai Milliyecilerin katlinin vacip ol nat kalkacak, cumhuriyet kurulacaktır” di Yahudilerden ve diğer Müslüman olmayan duğunun fetvasını veren Dürrizade’ler, yordu. Bu kararlı tutum karşısında Mustafa azınlıklardan oluşuyordu. Aznavur’lar, Ali Galip’ler daha niceleri. Kemal’e padişah veya halife olmasını öner Saltanat Anadolu’ya, Anadolu halkına ya Sadece değişik adlarla sahnedeler! diler. bancı kalmıştı. Aramaya gerek yok. Yine “hayır” dedi. Ne padişahlık için, ne de İşte bu koşullarda Cumhuriyet kabul edili Bakın çevrenize yığınla göreceksiniz! Palamut kayıp gözler hamside Şükrü KARAMAN Gazeteci Denizlerde av sezonu 1 Eylül’de başlıyor. Ucuz fiyatı ile geçen sezon yoksulların yüzünü güldüren palamutta kısır sezon yaşanacak gibi. Çingene palamudunun hâlâ boy göstermemesi balıkçıları karamsarlığa itiyor. Çingene palamudunun çoktan kendini göstermesi gerekiyordu. Tadımlık bile avlanamıyor.Bu durum iç açıcı değil. Önceki yıllarda bu zamanlarda Karadeniz’de bol miktarda çingene palamudu balıkçı tezgâhlarını süslerdi. Hâlâ yok, kayıp. Tekne kaptanları kadar balık severler de üzgün ve bir o kadar umutsuz. Eylül başında avlanan balık miktarı bu sezonun bol veya kısır geçeceğinin işaretini verecek. Gözler ucuz fiyatı ile her bütçeye uygun hamsiye çevrildi. Geçen sezon başı bol avlanan ancak deniz suyunun sıcak olmasından ötürü erkenden Gürcistan’a göç eden hamsi bakalım bu sezon ne yapacak? Eğer palamudun yanı sıra hamside de kıtlık yaşanırsa dar gelirlinin mutfağına balık zor girer. Bol avlanırsa istavrit ve mezgit balığı ile yetinmeye çalışır. Aslında bunların fiyatı hamsi ve palamut kadar ucuz değil. Denizlerin prensi olan, fiyatı ile cep yakan kalkan, lüfer ve kofananın yanına zaten yaklaşamaz dar gelirli kitle. Ancak tezgâhlarda izler. Palamutta umut yok, gözler hamsi, istavrit ve mezgitte. Umarım hamsi bol avlanır da her keseye uygun fiyatı ile sofraları süsler. Balıkçıların belirttiği gibi eylül başını beklemek en doğrusu. Balık türlerinin azalmasında en büyük etken yanlış ve bilinçsiz avlanma, boy yasağına uyulmaması, denizlerin kirletilmesi, küresel iklimden ötürü deniz suyu sıcaklığının artması, üreme alanlarının daralması. Bilim insanlarının ısrarla dile getirmelerine karşın, yine herkes bildiğini okuyor, yanlış avlanmadan dolayı denizin altı üstüne getiriliyor. Ne yeterince denetim ne de ağır cezai yaptırım var. Neredeyse deniz kurudu. Her yıl avlanan balık miktarında düşüş var. Önceki yıllarda her eve giren bolca tüketilen kalkan, lüfer, kofana gibi balıkları bulmak mümkün değil. Bulunsa bile aşırı fiyatından dolayı yanına yaklaşılmıyor. Her sezon kapanışı ve açılışında balığın azalmasına yol açan temel sorunlar açıklanıyor, önlemlerin hayata geçirilmesi ısrarla talep ediliyor. Ancak değişen hiçbir şey yok. Dile getirildiğinde uçuk öneri olarak görülen denizlerin nadasa bırakılması bir ölçüde balıkçılığın kurtuluşu olabilir. Üç yanı denizlerle çevrili olan Türkiye’de kişi başına tüketilen balık miktarı Avrupa ülkelerinin hayli altında. AB’de 2530 kilogram olan kişi başına yıllık tüketim Türkiye’de 89 kilogram düzeyinde. Balıkçılıkta bir dönem lider ülke olan Türkiye, ne acıdır ki balık ithal ediyor. Denizleri ve uzun nehirleriyle balıkçılığa elverişli Türkiye’nin balık ithal etmesi üzücü olduğu kadar hayli düşündürücü. Seçenek olarak piyasaya sürülen çiftliklerde yetiştirilen kültür balıkları tadı ve kokusu ile kesinlikle deniz ürünlerinin yerini alamıyor. Çözüm, balıkçılara uygun koşullarda kre di desteği ile sahip çıkmak, bilinçli avlanmaya ilişkin eğitim vermek, teknelerin günün koşullarına uygun teknolojik donanımlarla yenilenmesine katkı sağlamak, boy ve av yasağına uymayanlara ağır yaptırımlar uygulamak ve son çare denizleri nadasa bırakmak. : : : :: : : :
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear