02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 16 AĞUSTOS 2019 CUMA ÇEVREEDİTÖR: HAZAL OCAK eposta: [email protected] Homuring “Bu kadar çok şey, bu kadar yanlış ve bu kadar acımasızca, bu kadar yamuk ve bu kadar mide bulandırıcı bir boyutta yaşanmamıştı hiç...” diye yakınıyordu bir arkadaşım. “Hayatının hiçbir döneminde bunca ihaneti ve bunca bariz kötülüğü bir arada görmemişti...” Bugün, ülkenin hangi köşesine giderseniz gidin, hangi masaya oturursanız oturun, hangi arabaya binerseniz binin, hangi köşede biri ile kafa kafaya verirseniz verin, “ağır şikâyet” var. İnsanlar artık, kendi naçiz yaşamlarındaki sorunları bile unutmuş, S400’den Fırat’ın doğusu mevzuuna, Altın Madenleri felaketinden neredeyse saat başı bir yolcu otobüsünün alev alıp yanmasına, Türkİş yönetiminin milyonlarca insanı “utanmazca ayaküstü satışı”ndan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki atamalara kadar düzinelerle, belki de yüzlerce konu başlığını, boyun damarları şişe şişe konuşuyor ve tartışıyor. Gencecik vatan evlatlarını bir bir şehit vererek, bir inat uğruna elâlemin toprağına girip Afrin’deki Suriye resmi binalarına “Türk bayrağı” dikerek yaptıkları anlamsız şovlardan sonra, şu an “En büyük zararı gördüğün düşman” statüsündeki ABD’nin, gelip Şanlıurfa (Şanlı’ya özel vurgu gerek burada) toprağına “ABD bayrağı” dikmesini kimse gururuna yediremiyor. Aylardır siyasi rant devşirmek ve peşi peşine gelen seçimlerde 3 oy oradan 5 oy buradan devşirmek uğruna “girdik gireceğiz, sınıra asker, tank yığıyoruz” vaveylası koparırken, bir yandan da ABD’nin PKKYPG’ye oluk oluk silah vesair malzeme akıtmasına mani olamamanın çaresizliği ile, şimdi “Gireriz bak. Oyalamayın bizi” komikliğine varan bir dizi gelişmeyi hayretle ve öfke ile izliyor millet. 1991’in, 2003’ün hayaletinin dolaştığı bölgede, “Washington’a sözde efelenme” numaraları ile, her dediklerine boyun eğme görüntüsünü artık gizleyememenin ezikliğini midesi bulanarak dinliyor bültenlerde. Kafasının bir yerinde de “S400’leri hangi divanın ya da kanepenin altına gizleyip unutturacaklarının, parası ödenmiş pilotu tayin edilmiş ama gasp edilmiş F35’lerin, hangi ülkeye verileceğinin merakı” da cabası. İç borcun, dış borcun, özel sektör borcunun, kamu borcunun, kişi borcunun kapkara bir bulut halinde tepemizde sallanmasının yaşattığı kâbusu saymıyorum bile. Sadaka boyutundaki 150 TL “seyyanen” ödeme aldatmacası ile milyonlarca işçiyi ve ailelerini “kölesin sen köle kal” diye utanmazca satışa getirenlerin pişkinliğinin açık mikrofonlara yansıması karşısındaki “iğrenme duygusu”nu tarif edecek sözcük, henüz sözlüklerimize giremedi bile. Kendisini utanmadan, sıkılmadan “özel sektör” ve “hür teşebbüs” diye yutturmaya çalışan ama bal gibi “kucakta sektör, sığıntı sermaye, kollama müteahhit, yalama hırsızlar” olduğu ortada pişkin sermayedarlara verilen ballı ihaleler, ondan alıp buna aktarmalar, cemaattarikatsiyasetsermaye dörtgenindeki danslar, bir o kadar karın ağrılarını ve migren krizlerini artırıyor milletin. 31 Mart ve 23 Haziran’daki çifte “tarihi tokat”ın keyfini doya doya yaşayamayan kitlelerin dillerindeki “Mazbatayı Veeeer” şarkısı hâlâ tatlı tatlı mırıldanmakta ve sarhoşluğu tam da geçmemişken, “ufak yol kazaları” diye yumuşatılmaya çalışılan “seçmenle dalga geçer boyuttaki” ağır siyasi arızalar, yaz sıcağı ve nemden daha büyük sıkıntı yaratıyor bünyelerde. Daha saymayayım ki, ağustosuna ağustos katmayayım değerli okurun. Ama bir de dönüp kendine bak be canım kardeşim. Bütün bu saydıklarımız ve çok daha fazlasının yaşanmaması için, “homurdanmanın haricinde” sen neler yaptın? Bir sor kendine. İlle de meydanlara çıkıp; elinde pankart, hançereni yırtarcasına haykırıp çatışmak gerekmiyor. Milyonlara varan takipçisi olan kanaat önderlerinin mesajları altına bir “fare tıklaması”nı (RT veya Like şeklinde) bile yapmakta zorlanıyorsa bünyen. Bir muhalif gazete, 82 milyonluk ülkede bayide 3040 binlik tirajı (bırak bana dijital mazeretlerle gelmeyi) yakalayamıyorsa, telefonda bile konuşmaktan, “Abi şimdi seni dinliyorlardır. Neyse. Sonra ş’eyderiz” diye tırsıyorsan. Fısıldama moduna geçiyorsan anında... Ahlaksızca hukuk ihlallerinin kurbanı gazetecilerin duruşmalarında bile 35 meslektaşın haricinde öteki meslektaşlar bile gelip görünmekten tırsıyorsa... Kim değiştirecek bunları? “Gülsuyu kokulu Abdullah Efendi mi? “Tonton” Ali Bey mi? Emevi Camii Fatihi Kiziroğlu Davut mu? FETÖ iblisi ile (hiçbir zaman ayrılmayacak) gönül ve kader birliği içindeki bugünün “Cumhuriyeti Yıkım Ekibi”nin ezeli ve ebedi müttefikleri mi? Şaka mı yapıyorsun canım kardeşim? Palovit bahane, gezi şahaneDOĞA HARİKASI PALOVİT’TE TAHRİBAT YARATACAK YOLUN İHALESİNDE TARTIŞMALI MADDE Rize İl Özel İdaresi’nin, ‘Yeşil Yol’ projesiyle tahrip edilen Rize Çamlıhemşin yaylalarında tartışma yaratacak bir ihale yaptığı ortaya çıktı. Palovit Şelalesi ile Palovit Yaylası arasındaki bağlantıyı sağlayan yol düzenlenmesine ve betonlanmaya ilişkin ihalede skandal niteliğinde bir madde yer aldı. İhaleye konulan maddeyle idari personeli inşaat süresi boyunca yurtiçi veya yurtdışı seyahatlerinin masrafları garanti altına alındı. Avukat İbrahim Demirci, “Kendilerinin yapacakları gezinin parasını bile Fırtına’yı, doğayı peşkeş çekip, ödetiyorlar. Hazindağ’a mevcut bir yol var, keza Amlakit’in de. Neden yaylalara ikinci yollar yaptıkları anlaşılıyor” dedi. Rize İl Özel İdaresi tarafından 15 Mart 2018 tarihinde “Rize İli Çamlıhemşin İlçesi Palovit Şelalesi Amlakit Palovit Yoluna Ait Yol Düzenleme ve İyileştirme Islahı Projesi” ihalesi yapıldı. Bölge sakinlerinin tepkisine neden olan ihalenin idari şartnamesindeki “Teknik Gezi Seyahatleri” başlıklı maddede “İnşaat süresi boyunca kullanılacak her türlü mal zemenin fabrika test ve kontrollerinin yaptırılması, inşaat sektöründeki teknolojik gelişmelerin sergilendiği fuarların gezilmesi ve ihale konusu işe benzer yol yapım uygulamalarının yerinde incelenebilmesi amacıyla en çok 7 (Yedi) idare personeli, idarece belirlenecek herhangi bir şehre en çok 7 (Yedi) gün süreyle yurtiçi seyahatine ya da idarece belirlenecek olan herhangi bir Avrupa ülkesine yurtdışı seyahatine gönderilecektir. Yurtiçi ya da yurtdışı seyahatleriyle ilgili tüm masraflar (her türlü ulaşım, konaklama, fuar katılım ücretleri vb.) Yüklenici tarafından karşılanacak olup sözleşme bedelinin yurtiçi ya da yurtdışı seyahatine ilişkin giderleri de karşıladığı kabul edilir” denildi. Maddede ayrıca idarenin talebine rağmen belirtilen gezi ve seyahatlerin yüklenici tarafından planlanmaması ve yaptırılmaması durumunda idarenin, görevli personelini resen bu teknik gezi seyahatlerine göndereceği ifade edildi. Madde şöyle devam etti: “Seyahat masrafları bir tutanak mukabilinde yüklenicinin takip eden hakedişinden bir defada kesilir. Bu kesintiden dolayı yüklenici, herhangi bir hak talebinde bulunamaz.” İhalenin sonuç ilanı ise geçen haziran ayında yayımlandı. İhalenin bedeli 5 milyon 436 bin 790 lira. 27 Nisan 2018’de başlayan ihale 18 Ekim 2019 tarihinde sona erecek. Yol Palovit Şelalesi ile Palovit Yaylası arasındaki bağlantıyı sağlıyor. İhale kapsamında 16.7 km yol genişleme, sanat yapıları ve 2 adet köprü yapımı var. Ayrıca ihale idari şartnamesinde yolun betonlanacağı da belirtildi. Betonla kaplanıyor Bölge sakini avukat İbrahim Demirci “Palovit Vadisi, Fırtına Havzası’nın en el değmemiş vadilerinden biriydi. Arıcılığıyla meşhurdur. Özel bir florası vardır. Önce bir turizm şirketi, bu vadiye macera parkı adı altında, betondan camdan koca bir restoran kafe binası inşa etti. Sonrasında Amlakit ve Hazindağ yayla yolları.. Şimdi de bu yollar betonla kaplanıyor. Rize Özel İdareciler de, bunun her türlü rantını yemeye çalışıyolar” dedi. Akdeniz’e kulak verDünya Doğayı Koruma Vakfı’nın gemisi Blue Panda, Türkiye’ye geliyor 1 milyon imza toplandı Sadece yurttaşın bu konudaki adımının yeterli olmadığına dikkat çeken Yücel özetle şöyle konuştu: “Tabi sadece vatandaşların adım atması yeterli değil. Mart ayında yayımladığımız Plastik Kirliliğini Hesap Verebilirlik Yoluyla Çözmek raporunda da ifade ettiğimiz gibi sorunun çözümü için tüm paydaşların (devletten yerel yönetime, üreticilerden, STK’lara) taşın altına ellerini koymaları, adım atmaları gerekiyor. Bu arada devam eden imza kampanyamızdan da kısaca bahsetmek istiyorum. 2030 yılına kadar denizlerimizde ki plastik kirliliğini durduracak, küresel ölçekte, bağlayıcı yeni bir Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin gerektiğini düşünüyoruz ve bunun için web sitemizde imza topluyoruz. Şu ana kadar bu kampanya için tüm dünyada yaklaşık 1 milyon imza toplandı.” İzmir Barosu’ndan KANADA BAŞBAKANI’NA Kaz Dağları çağrısı Ortak mücadele mektubu İzmir Barosu, Kaz Dağları’nda Kanadalı madencilik şirketi Alamos tarafından sürdürülen ve kamuoyu tarafından büyük tepki ile karşılanan altıncılık faaliyetine karşı birlikte mücadele etmek için Kanada baroları ve hukuk örgütleri ile başta Kanada Başbakanı Justin Trudeau olmak üzere siyasi parti temsilciliklerine birer mektup gönderdi. Kanada Barosu, Ontario Barosu, Quebec Barosu, Toronto Avukatlar Örgütü, Ottawa Barosu, Montreal Barosu, Kanada Çevre Hakları Örgütü, İnsan Hakları İçin Kanadalı Avukatlar Örgütü ile başta Kanada Başbakanı Justin Trudeau olmak üzere mecliste temsil edilen siyasi parti ve temsilcilerine yollanan mektupta Kaz Dağları’nda yaşanan çevre katliamına karşı hem Kanada’da hem de Türkiye’de ortak bir hukuk mücadelesi yapma çağrısı yapıldı. Mektupta, “Sizi, Alamos Altıncılık AŞ tarafından Kaz Dağları’nda insan yaşamına, hayvan ve bitkilerin hayatına ve bölgemizin sonraki nesillerinin geleceğine karşı sürdürülmekte olan madencilik faaliyetlerine karşı birlikte çalışmaya davet ediyoruz” ifadelerine yer verildi. Yöre halkı tarafından başlatılan “Su ve Vicdan Nöbeti”ne de destek veren İzmir Barosu, Kanada baroları ve hukuk örgütleri ile ortak çalışmalar yürüterek sağlıklı çevrede yaşama hakkının korunması için her iki ülkede hukuki girişimlerde bulunmayı hedefliyor. l İzmir / Cumhuriyet Burdur’un susuz gülleri Çevresinde uzanan verimli tarım alanları, kıs¸lamaya gelen dünyaca ünlü su kus¸ları, dünyada sadece Burdur’da bulunan Burdur dis¸li sazancıgˆı ile Burdur’un gözbebegˆi Burdur Gölü... Binlerce yıldır çevresinde kurulan uygarlıklara kucak açmıs¸ bu göl son 35 yılda sahip oldugˆu suyun yaklas¸ık üçte birini kaybetti. Doğa Derneği de bölgedeki suyu korumak için çalışmalar gerçekleştiriyor. Bu çalışmalardan bir tanesi de sussuz gül yetiştiriciliği. Burdur Gölü Kapalı Havza’da çalışmaları anlatan ekipten Alen Mevlat, “Gelenekte gül susuz olarak yetiştiriliyor. Yüksek irtifalarda özellikle daha serin iklimde, sabah çiğinin de üzerine yağdığı ve suyu ihtiyaç olmayan bir iklimde gül yetiştiriciliği var. Susuz gül üretimini destekleyerek havzadaki suyun daha az kullanımasını sağlamak amacımız” dedi. Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın (WWF) uluslararası teknesi “Blue Panda”, kasım ayına kadar Akdeniz’de 7 ülkeyi ziyaret edecek. Tekne 13 Eylül’de de Türkiye’de olacak. Bir yandan tehdit altında olan deniz yaşamı ile ilgili bilimsel araştırmalar yapan tekne, diğer yandan ziyaret ettiği kıyı kentlerinde ve özellikle de turistik merkezlerde Akdeniz’i tehdit eden plastik ve petrol kirliliği ile ilgili bilinçlendirme çalışmaları yapacak. WWFTürkiye İletişim Müdürü Tolga Yücel, “Tekne, kitleleri harekete geçirmeye çalışacak. Çağlar boyunca medeniyetin ve zengin deniz biyolojik çeşitliliğinin beşiği olan Akdeniz, tehdit altında. Yüzyıllardır süregiden aşırı tüketim Akdeniz’in doğal zenginliğini tehlikeye atıyor. Eşsiz bir bitki, hayvan ve kültürel mirasın bize ihtiyacı var” diyor. Denize karışan plastik artıyor Fransa ve İtalya’yı ziyaret eden tekne şu an Yunanistan’da petrol kirliliği ile ilgili bir kampanya yürütüyor. Tekneyle ilgili gazetemize bilgi veren Yücel, “Blue Panda Akdeniz’in sesini milyonlara ve bu arada doğal ve kültürel güzelliklerinin tadını çıkaran turistlere ulaştıracak, daha sağlıklı ve iyi korunan bir Akdeniz için mücadele edecek. Burada turizmin özel bir önemi var, çünkü geçen yıl yayımlanan Akdeniz’de plastik raporuna göre turizm sezonunda denize karışan plastikler yüzde 40 artıyor” dedi. Kirlilikten en çok etkilenen sahiller Türkiye’de Blue Panda adlı teknenin bütün seyahati boyunca en uzun süreyi Türkiye’de geçireceğine dikkat çeken Yücel, Türkiye’de teknenin yaklaşık bir ay kalacağını söyledi. Yücel, “Yelkenlinin programında sanattan, spora ve farklı bilinçlendirme çalışmalarına pek çok etkinlik yer alıyor. Bütün bu etkinliklerin ortak noktası denizlerdeki plastik kirliliğine dikkat çekmek olacak. Maalesef hem Türkiye’nin de bu kirliliğe azımsanamayacak bir katkısı var, hem de kirliliğin en çok etkilediği sahiller de ülkemizde bulunuyor. Bu yüzden kamuoyunun dikkatini bu konuya çekmek önem taşıyor” diye konuştu. İki kere düşünün Yücel, Türkiye’de poşetlerin paralı olma sı, sıfır atık ve sıfır atık mavi projelerinin hayata geçmesi gibi adımların önemli oldu ğunu vurgulayarak “Bu önemli adımlar atıl mış olsa da halen katedeceğimiz önemli bir mesafe mevcut. Öncelikle vatandaş ve tü ketici olarak her birimizin tek kullanımlık plastikleri kullanırken iki ke re düşünmemiz gerekiyor. Çev resel maliyeti göz önünde bu lundurulduğunda birkaç da kika kullanılacak bir ürünü tüketmenin vahim sonuçla rı var. Üstelik poşet yerine bez çanta, PET şişe yeri ne termos ya da sürahi gibi pek çok ürünle de bunları ikame et mek mümkün. Öte yandan her birimi zin atıkları evimiz de ayrıştırması ve doğru atık kumbara larına atması gere kiyor” dedi. TOLGA YÜCEL
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear