17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KÜLTÜR kültü[email protected] KAZ DAĞLARI’NDA DA KONSER VERMEK OksijenimiziİSTEYEN ŞEVVALSAM: EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: İLKNUR FİLİZ bize bırakın Ayça Han ya çalışıyorsun ya, onun gibi.. Bir yandan da ne Müzisyen ve oyuncu Şevval Sam, bu topraklarda peşine düştüğü seslerle ve Türkiye’nin her bölgesinden şarkılarıy ye kars¸ı gelecegˆimizi s¸as¸ırdıgˆımız bir do¨nem yas¸ıyoruz, artık bari oksijenimizi bize bırakın. Burada inanc¸ sistemlerinin, ideolojilerin, izm’lerin, milliyetc¸iliklerin hepsinin kenara koyulması gere la 20 Ağustos akşamı sahnede. Âşık Veysel’e, kiyor; burada ortak tek derdimizin bu yerku¨renin, Neşet Ertaş’a selamların yollanacağı, Kâzım bu gezegenin, bu tabiatın korunması olmalı. Kay Koyuncu’nun, Ahmet Kaya’nın anılacağı; naklar tu¨keniyor, kaynaklar kirleniyor, biz Karadeniz’den Anadolu’ya, oradan Trakya’ya uza bir kavanozun ic¸erisinde gibiyiz yahu nereye nacak müzik yolculuğu Harbiye Cemil Topuzlu gidecegˆiz? Dünyadan istemeyi biliyoruz, ama tek Açıkhava Tiyatrosu’nda dinleyicisiyle buluşacak. taraflı olmaz, ona kars¸ılıgˆını da vermek zorun Cumhuriyet gazetesi arşivinde buluştuğumuz dayız. Arının balını paylaşabilirsin ama bu¨tu¨n Şevval Sam’la Müzeyyen Müzikali’nden, dizi set petegˆini almak diye bir s¸ey olamaz, bir kısmını lerindeki çalışma koşullarına; Türkiye’nin yaşadı alırsın bir kısmını arıya bırakırsın ki bu do¨ngu¨ ğı toplumsal dönüşümden ağaçları katledilen Kaz devam edebilsin. Onun tabiatına saygı göste Dağları’na, gölgesini satamadığı ağacı kesen kapi rip, c¸ic¸egˆini korursun ki o da bal versin, sen de talizmden taşlamamız gereken şeytanın nerede ol s¸ifalan diğer canlılar da beslensin. Bu kars¸ılıklı duğuna; arabesk’ten alaturkaya geniş bir yelpaze bir duygu alıs¸veris¸i, saygı alıs¸veris¸i, hep ba si olan müzik yolculuğundan, 20 Ağustos na hep bana diye bir s¸ey olmaz... Harbiye konserine uzanan uzun bir sohbeti paylaştık. Söyleşmek bizim için keyifliydi, okumak da Konserde neler olacak? n Bu¨tu¨n ayrılıkları bir kenara bırakıp, yan yana durabi lir mi sizce bu u¨lkede in sizin için keyifli olsun... n Bu ayın 20’sinde Harbi ye konseriniz var, nasıl gidiyor hazırlıklarınız? Her sene Harbiye Ac¸ıkhava konserleri Konserde yine farklı tarzlar, farklı bo¨lgeler olacak. Alaturkalar, gu¨nu¨mu¨zu¨n pop s¸arkıları, arabesk...bir hika^ye ic¸erisinde anlatacagˆım onları. Bu¨yu¨k ustalara selam yollayacagˆız Âs¸ık Veysel’e, Nes¸et Ertas¸’a...Ka^zım’ı anacagˆız, Ahmet Kaya’yı anacagˆız... sanlar? Mikro ve makro du¨zeyde bu bilince ermek gerekiyor, manzaramı kapatıyor diye, kus¸lar Karadeniz’e biraz torpil gec¸tim ister istemez, Karade arabamı kirletiyor di ni iple c¸ekiyorum; yazı en niz, Ege, Orta Anadolu, Dogˆu Anadolu, Trakya, bu¨tu¨n ye agˆacı kesmek, yeri s¸enlendiren ku¨ltu¨rel aktiviteler hep Harbiye’de oluyor. Her sene yeni bir konsept koyuyoruz sahneye, daha o¨nceki yıllarda “Toprak Kokusu”ydu bor¨itllagmreoımiklleaıvcrzieayogkamel,apzDceaeRaelcocokfaej,demkKgi,nkˆaaiTzrunDr.aaneOdmksfeyurâaTanrnonlliaaziılprnelreıdlruderiaydleutleOengvˆiruknYbeuoiupdzrnrleeeoIs·lrkruzoklbeurlH¨alaascohyrıaoardokrn.enKsg¸Eˆooilkvndibuaikhe agˆgietbicmmi¸nilrieelnmekpc¸.eoll.ea.klansBbztdiouiiklrrezumpcineahedklnmsaibuyy¨iiryıerzeet,scll¸eeebinryruid,,ddefbianakirr konseptimiz ve bu toprakların fark olacak... kındalık yaratmak gerekiyor. Bu lı dilleri, farklı renkleri, farklı sesle anlamda sosyal medyanın gu¨cu¨ne ri vardı... Bu sene agˆır gec¸en bir kıs¸ın ardın inanıyorum. Kaz Dagˆları’na binlerce in dan, u¨zerimizdeki kıs¸ın yorgunlugˆunu, agˆırlıgˆını, san yu¨ru¨yerek gidiyor sosyal medya sayesinde. ataletini atalım diye nes¸eli ve egˆlence odaklı bir I·nsanlar birbirlerini duydu ve aynı amac¸ ic¸in ora konsept hazırladık. ya yu¨ru¨du¨. Bireysel olarak biz bunun ic¸in c¸aba sarf n “Agˆır gec¸en bir kıs¸” dediniz, neden bu ka ediyoruz ama kitleler u¨zerinde etkin kars¸ılıgˆı olan dar zor gec¸ti? kurumların, kis¸ilerin, partilerin, belediyelerin yap Herkes ac¸ısından farklı ve yogˆundu aslında.. Ge ması gerekiyor. En c¸ok da onlara is¸ du¨s¸u¨yor. rek ekonomik, gerek siyasi, gerek sosyolojik olarak agˆır bir do¨nemden gec¸tik hepimiz; kıs¸lar biraz ‘Bu toprağın ritmine aidim’ da yorucudur zaten... n “Yasak Elma” dizisinin 3’u¨ncu¨ sezon c¸ekimlerine bas¸layacaksınız yakın zamanda, set emekc¸ilerinin c¸alıs¸ma kos¸ulları sizin setinizde nasıl? Set ortamı, setteki kadınların pozisyonu, c¸alıs¸ma su¨relerindeki adaletsizlikler ve kos¸ullar u¨zerinden n Kaz Dagˆları ic¸in, Kaz Dagˆları’nda bir konser fikri var mı aklınızda? Elbette du¨s¸u¨ndu¨m bunu, I·stanbul’daki konser ayın 20’sinde, yakın bir tarihte oldugˆu ic¸in hazırlık su¨recimiz yogˆun bir bic¸imde devam ediyor. 20’sinden sonrasında yapmak isterim. Kaz Dagˆları olmazsa, Murat Dagˆı’na giderim. Farkında olun konus¸acaksak, “Yasak Elma” seti c¸ok yu¨ksek stan mayan bazı yerlerin de altını c¸izmek lazım. Murat dartta bir set. 2008 yılında c¸alıs¸ma kos¸ulları agˆır Dagˆı mesela herkesin bilmedigˆi bir yer, orada ha gelmis¸ti bana. 76 saat hic¸ durmadan c¸alıs¸ma re zırlık yapılıyor s¸imdi. Tek bir yerin popu¨lize edil korlarımız vardı o zaman... O zaman “Bo¨yle devam memesi gerekiyor, Kaz Dagˆları bir o¨ncu¨ olabilir bu edemez” dedim. C¸ok yoruluyordum, yu¨zu¨mu¨ koyu konuyla ilgili, Karadeniz’e bakılması lazım, Murat yorum bu is¸e sonuc¸ta; yu¨zu¨m takallu¨s etmis¸ vazi Dagˆı’na bakılması lazım... Burada parlatılması ge yette, sahnenin bas¸ı ile sonu arasında yu¨zu¨m ya reken s¸ey altın degˆil parlatılması gereken s¸ey bel rım santim bir santim as¸agˆı du¨s¸u¨yor. Uykusuz, ki tarih, tabiatın dokunulmamıs¸lıgˆı, endemik var go¨zlerimizin altı mosmor... Biraz ara vereyim de lıklar, belki yemek ku¨ltu¨ru¨, organik u¨ru¨nler... Ha^la^ dim, fakat o ara c¸ok uzun su¨rdu¨, 8 sene... 8 yıl bo kapitalizmin girmedigˆi bazı ko¨yler var, Ata tohum yunca girdigˆim mu¨zikal yolculugˆun ardından, ları var. Du¨nyada bir su¨ru¨ s¸ey bitti, Londra’da bir oyunculugˆu o¨zlemeye bas¸ladım. Herhalde kalbi bakıyorsun her s¸ey parlatılmıs¸ ve plastik gibi. O olarak nasıl c¸agˆırdıysam, ruhsal olarak da ihtiyac¸ gu¨nle bugu¨n arasındaki farkı konus¸tuk ya az ev duydugˆum bir do¨nemde “Bodrum Masalı” geldi. vel, evet is¸te o gu¨n domates domatesti, bugu¨n do Ondan hemen sonra da “Yasak Elma”yı kabul et mates yemek ic¸in daha fazla para veriyorsun; tim. “Yasak Elma”da Fatih Aksoy bir vaatte bulun c¸u¨nku¨ domates olmayan bir s¸eyi sana domates di du ve “Ben artık c¸alıs¸anların, bir s¸ekilde insan ye satıyorlar. Bizim c¸ocuklugˆumuzda organik di lık dıs¸ı kos¸ullarda c¸alıs¸malarını istemiyorum, 5 ye bir s¸ey yoktu. Sulara para veriyoruz, bakın ama gu¨n 12 saat kuralı koyuyorum” dedi, bu sekto¨rde aksi mu¨mku¨n, o¨ncu¨ bir davranıs¸tı. Ovacık’ta Bas¸kan 5 gu¨n 12 saat kuralı, Mac¸ogˆlu, “Suya sevdigˆi is¸i yaparken, para mı verilir?” insanın o is¸e olan dedi verdi insan as¸kını o¨ldu¨rmeyen lara Munzur su bir sistem. C¸u¨nku¨ yunu, yapılabili c¸ok sevdigˆiniz yor aslında. Ama bir is¸i, c¸ok zor o suları Arapla kos¸ullarda yapmak ra satarsan, Arap artık kronikles¸meye sana gelip bura bas¸ladıgˆında, bir za dan senin suyunu man sonra “Lanet ol Şevval Sam, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. alır... Ben niye ait sun” diyebiliyorsu oldugˆum toprakta nuz. “Ara vermek istiyorum” dememin sebebi oy ki suyu ic¸emiyorum, Araplara ya da Batı’dan bas¸ka du. Belki korkudan, yine aynı kos¸ullar olursa di bir u¨lkeye satılıyor kaynaklarımız... Benim onayım ye hic¸ do¨nmeyebilirdim ama oyunculugˆun bendeki haricinde satılmıs¸ hem de...ben onay vermiyorum, kars¸ılıgˆı c¸ok gu¨c¸lu¨ oldugˆu ic¸in, tekrar do¨ndu¨m. herkes o sudan ic¸meli, kimseye ait olmamalı. ‘Bir kavanozun içindeyiz’ n Konserlerinizin de albu¨mleriniz gibi farklı temalara sahip, nasıl bu kadar renklendi S¸evval n Kaz Dagˆları’ndan konus¸alım biraz da... Sam’ın mu¨zikal yolculugˆu? Bu ne ilk ne de tek, Karadeniz yıllardır Benim bu¨tu¨n mu¨zikal yolculugˆum hep böyle yagˆmalanıyor... S¸unun altını o¨zellikle c¸izmek isti renkli gec¸ti... Gezgin gibiyim, merak ettigˆim her yorum, Ku¨tahya’da Murat Dagˆı’na da go¨z dikilmis¸ sesin pes¸inden gittim, hayatı kes¸fetme yollarımdan vaziyette s¸u anda. Lunaparktaki oyuncaklar gi biri oldu mu¨zik her zaman... Bir de tabii bu toprak bi: delikten kafa çıkıyor, ona vuruyorsun, digˆer ta ların seslerine, ku¨ltu¨ru¨ne duydugˆum bu¨yu¨k bir raftan bas¸ka kafa c¸ıkıyor bu sefer onu yakalama hayranlık var... Buradaki bu¨tu¨n ritmleri, tınıları ic¸imde ve bu¨tu¨n hu¨crelerimde duyuyorum. O yu¨zden buranın seslerine, mu¨zigˆine ve ritmlerine ait hissediyorum kendimi... benim mu¨zikal su¨recimi de belirleyen, bu topraklardaki müziğin ic¸imdeki kars¸ılıgˆı aslında. Bu¨tu¨n bu as¸kım ve bu sesleri ic¸imde duyuyor olmam, benim aynı zamanda mu¨zikal yolculugˆumu da belirledi. Öte yandan bazı s¸eylerin tarihini de merak ettim, mesela arabeskin Türkiye’deki tarihini.. aynı zamanda “Has Arabesk” albu¨mu¨, sınıf ayrımına bir tepkiydi. Bugu¨n u¨niversitede, Tu¨rkiye’de arabeskin tarihine bakmak isteyen bir o¨gˆrencinin bas¸vurabilecegˆi bir kaynak niteligˆi de tas¸ıyor, c¸u¨nku¨ ic¸inde sosyolojik bir metin var albu¨mu¨n. Onun u¨zerine kitaplar okudum, aras¸tırmalar yaptım, sosyologlarla konus¸tum, mu¨ziklerini dinledim, hissetmeye c¸alıs¸tım, so¨yledim. Yukarıdan bakıp “Iyy arabesk” deyip kos¸ulsuz tu kaka etmenin dogˆru olmadıgˆını du¨s¸u¨ndu¨m, ve bunun nedenlerini aras¸tırdım. Her mu¨zik ilk c¸ıktıgˆı zaman masumdur, nasıl bugu¨n rap gu¨ndemde, bir jenerasyonun, toplumdaki eğilimin bir tezahu¨ru¨ aslında. Bugu¨n kimsenin bu su¨reci eles¸tirmeye hakkı yok, bu c¸ok ciddi bir kars¸ılık buluyor ama bu ne zaman gerc¸ek anlamda ticari bir s¸eye do¨nu¨s¸u¨r ve o¨zu¨nden uzaklas¸ır o zaman eles¸tirebilirsiniz. Arabeskin de ilk c¸ıktıgˆı do¨nem, eles¸tirecek bir s¸ey yok o da bir duygunun tezahu¨ru¨, sosyolojik bir durumun tezahu¨ru¨ aslında. Sonra is¸ ticari boyuta ve duygu so¨mu¨ru¨su¨ne do¨nu¨s¸meye bas¸ladıgˆında zaten mu¨zikalitesi de du¨s¸meye bas¸lamış arabeskin. Hep bir cu¨mlesi oldu benim albu¨mlerimin, arabeskin, sınıf ayrımına kars¸ı, “Toprak Kokusu”nun etnik ayrımcılıgˆa kars¸ı bir cu¨mlesi oldu... Tango yaptım, alaturka yaptım, Karadeniz albu¨mu¨ yaptım bunların hepsinin bende bir kars¸ılıgˆı vardı. En son ninni albu¨mu¨ yaptım, oradaki cümlem s¸uydu; “C¸ocuklar mutlu s¸arkılar dinlesinler, mutlulugˆu ku¨c¸u¨k yas¸ta hissetmis¸ bir c¸ocuk, bu¨yu¨du¨gˆu¨nde o mutlulugˆu nerede arayacagˆını c¸ok iyi bilir...” Müzeyyen’in zamansız hikâyesi... n “Mu¨zeyyen” mu¨zikali sahnelediniz gec¸en yıl. Peki, bu yıl devam etmesini istiyor musunuz? I·stiyorum aslında, c¸u¨nku¨ bir gu¨ncelleme yapıp tekrar sahneye koyabilirsek... Evet zamansız bir hika^ye, evrensel bir hika^ye ama onun da o¨tesinde Cumhuriyet Do¨nemi’ni, Cumhuriyet Do¨nemi’nin aydınlanma su¨recinde bile kadın olmanın toplumsal kars¸ılıgˆını, onun bedellerini, ona kars¸ılık Mu¨zeyyen’in dirayetini anlatmak birc¸ok kadına ilham verecegˆinden anlatmaya devam etmek istiyorum. Do¨nem degˆis¸iyor, c¸agˆ degˆis¸iyor, inanılmaz bir degˆis¸im su¨recine tanıklık ediyoruz, bunlar na if hika^yeler olarak kalacak belki... O do¨nemin davranıs¸ bic¸imleri, insan ilis¸kileri, algıları, insanların duyguları, as¸kları, yas¸ama bic¸imleri ile bugu¨nu¨n alakası yok. Sadece tarih okumak insanın kendi tarihini ve toplumsal tarihi anlaması ic¸in yeterli degˆil, bunlar daha gerc¸ek doneler aslında. Ve tarihin bu taraflarını bilmeden gelecegˆi kurgulamak da zor, c¸u¨nku¨ nerelerde neler yapılmıs¸? Ya da bu duygusal evrim su¨recimiz nasıl ilerliyor? Neleri tutmak iyiydi? Nelerden vazgec¸tik? Neleri korumak lazımdı? Bunlara da bakmak ac¸ısından mu¨this¸ fonksiyonel buluyorum bu hika^yeleri. 1314 AĞUSTOS 2019 ÇARŞAMBA Beyninizdeki müzik sağlam mı? A müzi (amusie), beyin hastalığı sonucunda kişide müzik yeteneğinin bozulmasını anlatan bir terim. Şarkı söyleme veya herhangi bir tonu verebilme yeteneğinin yitimi oralekspresif amüzi; bir sazı çalabilme yetisinin yitimi çalgısal amüzi; müzik yazma yetisinin yok oluşu müzikal agrafi diye adlandırılmış. Hasta duyulan melodileri ayırt edemez, tanınmış melodileri seçemez, nota okumasını ve yazmasını unutur. Amüzi bozukluğu afazik (konuşma yeteneğini yitirmiş) hastaların muayeneleri sırasında müzik becerilerinin de bozulduğunun fark edilmesiyle anlaşılmış. 1866’da afazik bir müzisyenin müzik okumasını yitirdiği, ancak müziği tanıma, şarkı söyleme, müzik aleti çalma ve hatta müzik yazma yeteneklerinin bozulmadığı saptanmış. Bu çalışmada, beyindeki bulgular ile birlikte olayın teorik ve klinik yönleri ele alınmış, müzik işlevleriyle konuşma bozuklukları arasındaki bağlantıların yanı sıra işitme duyusu, yetisi ve bozuklukları ile ilintisi de vurgulanmış. 1930’da beyin çalışmasındaki bütünleştirme ve ayırt etme yeteneklerinin yetersizliğinin amüzinin temel bozukluğu olduğu ve hastanın hastalıköncesindeki kişilik özelliklerinin de üzerinde durulması gereği vurgulanmış. Amüzinin en çok rastlanan tiplerinden biri, bir sesi doğru tekrarlama veya fısıldama yetisinin yitimi. Eğer hasta bir sesi veya melodiyi hiç tekrarlayamıyorsa, bu tam “amüzi” teşhisi. Eğer sadece melodiyi tekrarlayamıyorsa, bu kısmi amüzi. Beyindeki belli müzik işlevleriyle ilgili bölgelerin haritasında şu sonuç çıkmış: sağ beyin yarısının müziğin algılanması ve icrasında, sol beyin yarısının da müzik yapıtlarının saklanması, tanınması, nota yazma ve okumadaki sembolik sürecin sürdürülmesi ile beste yapmadaki birleştirici işlevlerde rol oynadığı. Müzikal agrafi (Nota yazamama) ve Müzikal Amnezi (melodileri ayırt edememe) bu incelemelerin sonundaki tanılar. Bülent Tarcan Bu notlar, Amusie üstüne Tarcan’ın 2 Nisan 1981’de verdiği konferanstan aktarma. Tarcan, Cumhuriyet bestecilerimizin önemli ve renkli bir temsilcisidir. 23 Ağustos 1914 onun doğum günü. 14 Şubat 1991’de ölen besteci, tıp ve müziğin iki değişik karakterini bir potaya yerleştirmişti. Bir yanda beyin cerrahisi gibi tıp biliminin en duyarlı dalını seçmiş; öte yanda solodan büyük senfonilere kadar yapıtlar bestelemişti. Çapa Tıp Fakültesi’nin nöroşirurji kürsüsünün kurucusu ve ilk şefi olmuş. Ameliyathanede, hasta koğuşlarında, hastane koridorlarında geçen ağır sorumlulukla yüklü görevlerinin yanı sıra besteci olarak da üretimine ara vermemiş. Çocukluğu askeri hekim olan babasının atandığı yerlerde geçmiş. Anılarında Şam cephesi ve Urfa derin izler bırakmış. İlk kez klasik müzik duyması, bir Wagner partisyonunu kopya ederek kendi kendine nota öğrenmesi, kendi kendine kemana başlayıp geliştirmesi; babası gibi hekimliğe soyunması, hep ilk gençliğinde ve yoksulluk içindeki Urfa’da başlamış. Kısa süre Karl Berger’le keman çalışıp, birkaç yıl Cemal Reşit Rey’in öğrencisi olmuş; tıp fakültesinde, savaştan kaçan ünlü dünya hekimleriyle eğitim görmüş. Adnan Saygun ile tanışması ona yeni ufuklar açmış. Radyo programcılığı, müzik eleştirmenliği ve konferansları da besteciliği kadar etkindir. Sık sık “acaba müzikçiliği bıraksam mı” sorusuna, 1953’te iki mesleği de bir arada yürütme kararıyla cevap verir. Ardından Piyano Süiti, Keman Konçertosu, İkinci Orkestra Süiti, Hançerli Hanım Balesi, Üçüncü Orkestra Süiti, Kâtibim Çeşitlemeleri, Deli Dumrul Balesi ve Piyano Konçertosu gelecektir. Tıp dünyasından emekli olunca, yaşam boyu özlemini çektiği büyük çaplı senfonik yapıtları bestelemeye koyulur: Sakarya, Ölümsüz Mimar ve Mevlana’dan Esinler ortaya çıkar. Amusie konferansları Tarcan’ın iki dünyasını birleştiren değerli örneklerdir. 8.5 milyon yıllık devekuşu yumurtası bulundu Çankırı’daki “Çorak Yerler Omurgalı Fosil Lokalitesi”nde bu yıl yürütülen kazı çalışmalarında, 8.5 milyon yıllık devekuşu yumurtası bulundu. ÇankırıYapraklı kara yolundaki “Çorak Yerler Omurgalı Fosil Lokalitesi”nde kazı çalışmaları 1997’den bu yana sürüyor. Ankara Üniversitesi Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi Antropoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayla Sevim Erol başkanlığında yapılan kazıların bu yılki bölümü, 10 kişilik ekiple yürütülüyor. Bugüne kadar 8,5 milyon senelik pek çok kalıntıya ulaşılan kazılarda, bu yıl devekuşu yumurtası bulundu. Prof. Dr. Erol, kazılarda fil, gergedan, at, domuz, zürafa, keçi, geyik, koyun, su samuru ve kılıç dişli kaplan başta olmak üzere 30’un üzerinde türün kalıntılarına ulaştıklarını söyledi. Bölgenin çok sayıda türe ev sahipliği yaptığını anlatan Erol, “Çorak yerlerde pek çok türe ait fosil buluntusu elde etik. Bunlar, boynuzlulara ait 13 tür, filgillere ait türlerin fosilleri, atlar ve zürafaların atalarına ait fosiller. Bu açıdan burası çok önemli bir yer” dedi. l AA Aspendos için reklam filmi 26. Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali, DOB Genel Müdürü, tenor Murat Karahan’ın pilot, sanatçıların ise yolcu rolünde THY uçağında çektikleri videoyla dünya semalarında tanıtılıyor. 1 Eylül’de başlayacak 26. Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali için Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Türk Hava Yolları’nın (THY) işbirliğiyle çekilen ve adeta “Türk operasını uçuran” tanıtım filmiyle, mümkün olduğunca çok sanatsevere ulaşılması hedefleniyor. Pilot rolündeki Karahan’ın “Antalya Havalimanı’na iniş için alçalıyoruz” anonsuyla başlayan tanıtım filminde, yolcu bölümünde yer alan DOB sanatçıları, Verdi’nin “La Traviata” operasından “Brindisi” parçasını hep bir ağızdan seslendiriyor. Balerin Onat da dansıyla müziğe eşlik ediyor. Tanıtım videosuyla THY’nin uçuşlarında çok sayıda yerli ve yabancı sanatsevere ulaşılması hedefleniyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear