17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 10 AĞUSTOS 2019 CUMARTESİ Herkese Bilim Teknoloji Dergisi’nin katkılarıyla hazırlanmıştır. TASARIM: SERPİL ÜNAY BİLİM TEKNİK Su ihtiyacımızı en iyi beynimiz biliyor. Kan tuzlanınca beyindeki ‘susuzluk nöronları’ sinyal gönderiyor ‘8 bardak’ şehir efsanesi Kaçak gelen hastalıklar Hayvanlardan insana bulaşan 250’nin üzerinde hastalık bulunuyor. SİBEL BAHÇETEPE Hayvanlardan insanlara bulaşabilen ve halk sağlığı yönünden çok büyük önem taşıyan bakteriyel, viral, paraziter kaynaklı zoonoz olarak isimlendirilen bruselloz, kist hidatid, verem, şarbon gibi 250’nin üzerinde hastalık bulunuyor. Veteriner Halk Sağlığı Derneği Başkanı Azmi Yüksel, kurbanlıkların; resmi veteriner hekim kontrolündeki satış yerlerinden satın alınmasının zoonoz hastalıkların insanlara bulaşmasını önleyeceğini söyledi. Yüksel, kurbanlık hayvanların satın alınmaları sırasında; Hayvan Pasaportu, Nakil Belgesi, Veteriner Sağlık Raporu ve Dezenfeksiyon Belgesi ile hayvanların küpelerinin uyumunun mutlaka kontrol edilmesi gerektiğini vurguladı. Bayramın yaz sıcaklarının en yüksek olduğu ağustosa denk geldiğine dikkat çeken Yüksel, “Etlerde bakterilerin çoğalmaları için son derece uygun bir ortam. Uygun koşullarda bir bakteri 12 saatte 16 milyara ulaşabilir. Hastalık yapan mikroorganizmaların ete bulaşmasının önlenmesi için kesim, yüzme ve parçalama işlemlerinin; hijyenik koşullarda, veteriner hekim kontrolünde yapılması şart. Kurban Bayramı boyunca da resmi denetimlerin etkin bir biçimde yapılması, kayıt dışı, kuralsız ve hijyenik olmayan girişimlere engel olunması konusunda tüm yetkili kurum ve kuruluşların birlikte hareket etmesi gerekir” dedi. Yüzde 95’i bahçede İstanbul Sağlık Meslek Odaları Koordinasyonu (SMOK) ise yaptığı açıklamada “İstanbul’a gelen kurbanlık hayvanların yaklaşık yüzde 5’i belediyelerin hazırlamış olduğu ünitelerde, yüzde 95’lik kısmı ise bahçe, otopark, otoban kenarlarında, oto yıkama ve yağlama yerlerinde ve hatta sokak ortasında kontrolsüz olarak kesilmekte. Kesim sonrası hayvansal atıklar (kan, deri, iç organlar ) gelişigüzel etrafa atılmakta, veteriner hekim muayenesi yapılamadan tüketilen etler ve çevreye yayılan atıklar halk sağlığını olumsuz etkilemekte” ifadelerine yer verildi. KADIOĞLU: Bilim insanlarına göre, beyniniz susadığınız zamanı ve ne kadar suyun vücudunuz için yeterli olduğunu, size “8 bardak su için” tavsiyesinde bulunanlardan daha iyi biliyor. Çünkü vücudunuzun o günkü ihtiyacı “8 bardak” olmayabilir. Beynin susuzluğa ve diğer duyumlara nasıl tepki verdiğini inceleyen Avustralya’daki Monash Üniversitesi’nden Profesör Michael Farrell da “8 bardak su için” tavsiyesinin bir şehir efsanesi olduğunu belirtiyor. Farrell, bir kişinin aktif olmadığı soğuk bir günde, sekiz bardak suyun “ihtiyaç fazlası” olacağını ve bu durumda fazla suyun atılacağını söylüyor. Tam tersi durum ise sıcak bir günde egzersiz yapan bir kişinin sekiz bardaktan daha fazla suya ihtiyaç duyacağı. Ne kadar su içilmesi gerektiği konusunda kesin bir bilgi olmasa da ortalama bir yetişkin kadın günde yaklaşık 11.4 bardak, erkekse 15.6 bardak sıvı tüketmeli (bir bardak 220 gram). Ancak göz ardı edilen bir unsur var. ABD Ulusal Akademi Sağlık ve Tıp Anabilim Dalı’nın raporuna göre, insanlar ihtiyacı olan suyun yaklaşık yüzde 20’sini zaten yiyeceklerden alıyor; neredeyse yüzde 90’ı su olan meyve ve sebzeleri düşünün. Yiyeceklerden aldığımız suyu çıkaracak olursak ortalama bir kadının günde yaklaşık 9.1 bardak, bir erkeğinse yaklaşık 12.5 bardak su içmesi gerekiyor. Bununla birlikte, bu tahminler, fark Monash Üniversitesi’nden Prof. Farrell, bir kişinin aktif olmadığı soğuk bir günde, sekiz bardak suyun “ihtiyaç fazlası” olacağını ve bu durumda fazla suyun atılacağını söylüyor. Sıcak bir günde ise egzersiz yapan bir kişinin sekiz bardaktan daha fazla suya ihtiyaç duyacağı vurgulanıyor. lı vücut büyüklük ve tipleri, ortam sıcaklığı ve aktivite seviyeleri dikkate alındığında insandan insana değişiklik gösteriyor. Ve başka etkenler de var. Mesela hamile olan veya emziren kadınların daha fazlasına ihtiyacı olduğu. Yani bir insan günde şu kadar su içmeli demek pek de bilimsel bir yaklaşım değil. Beyniniz size tavsiye verenlerden daha bilge California Üniversitesi Sinirbilim bö lümünden Christopher Zimmerman, kanımız tuzlanınca beyninizdeki “susuzluk nöronları” tarafından bir sinyal alarak susuzluk hissettiğimizi söylüyor. Zimmerman’a göre sağlıklı bir idrar ise saydam olanı. Bu, vücudun sağlıklı bir su seviyesinde olduğuna işaret. İdrar rengi sarı ve koyu tonlara doğru evrilmeye başladıysa dehidrasyon (susuzluk) başladı demektir. Diğer belirtiler ise kuru veya mavi dudaklar, lekeli cilt, hızlı solunum, yorgunluk, ateş ve baş dönmesi. Zimmerman, normal şartlar altında beyninizin bedeninizle birlikte su seviyesi konusunda size tavsiye verenlerden daha bilge olduğunu söylüyor. Suya ihtiyacımız olduğunda beyin bizi zaten uyarıyor. Zimmerman ayrıca, her insanın susuzluk eşiğinin, ağrı eşiğine benzer şekilde farklı olduğunun da altını çiziyor. Bu yüzden aşırı sıcaklar veya yüksek efor sarf etmeden önce su içmenin mantıklı bir tercih olacağını söylüyor. Diğer şartlarda ise gereğinden fazla su içmemek gerek. Sonuç olarak dengeyi bulmak çok önemli. Çünkü az su içmenin zararı olduğu kadar çok fazla su içmek ölümcül bile olabilir. Hiponatremi adı verilen su zehirlenmesi durumundan bahsediyoruz. Klinik Spor Hekimliği Dergisi’nde yayımlanan 2015 araştırmasına göre, en az 14 sporcunun bu sebeple öldüğü biliniyor. İyi haber şu ki, eğer yeterince su içtiyseniz vücudunuz size bunu söylüyor. Monash Üniversitesi Profesörü Farrell, “Mesaj şu, doğal olanı yapın” diyor. “İstediğiniz zaman için ve bu davranışın güzelliği, su dengesini eşit bir seviyede tutmaya devam etmesidir.” Ancak yine de uyarıyor, yaşlılar ve fazla efor sarf edenler (veya sıcağa maruz kalanlar) susamasa bile yeterli miktarda su içmeli. Derleyen: Batuhan Sarıcan https://elemental.medium.com/howmuchwaterdoyoureallyneedtodrink7a6cf683b211 Ailelerin dijital düşmanı Robotların insanlığı ele geçirmesine yönelik felaket senaryoları, beklenildiğinden farklı bir şekilde gerçek oldu; dijitalleşmeyle… Sosyal medya başta olmak üzere dijital âlem, hayatımızın her alanına sirayet etmiş durumda. Evde, işte, yolda; her yerde kafamız sürekli sanal âlemde. Evden çıkarken anahtarlarımızı unutabiliriz ama telefonlarımızı asla. Dijital dünyanın insanı bu den li tutsak etmesinin yansımalarını ise okullarda, ofislerde ve sokaklarda görüyoruz. Bu etkilerden biri de ev hayatına; aile bireyleri artık birbiriyle konuşmak yerine kendilerini dijital âleme atıyor. Çocuklar ellerindeki küçük ekranlarda saatlerini geçirip uyuduktan sonra, ebeveynler de arkasına yaslanıyor ve elektronik aletlerini kullanarak gevşiyorlar. Brigham Young Üniversitesi’nin Se çim ve Demokrasi Araştırma Merkezi tarafından 1110 yetişkin üzerinde yapılan bir ankete göre, ebeveynlerin büyük çoğunluğu, çalışma saatleri sonrasında TV ya da film izlemeyi ve ikincil olarak sosyal medyayı tercih ediyor. Ardından telefonla konuşma ya da mesajlaşma geliyor. Grafikte ayrıca hem annelerin hem de babaların eşit oranda video oyunlarını tercih ettikleri görülüyor. 21. YÜZYILIN EN KÖTÜ 10 TEKNOLOJİSİ 1) Segway 2) Hoverboard 3) Google Glass 4) Elektronik Oy 5) Her Çocuğa Bir Laptop Projesi 6) CRISPR Bebekleri 7) Veri Hırsızlığı 8) Kripto Para 9) Elektronik Sigara 10) Plastik Kahve Kapsülü Kaynak: MIT Technology Review İnsana geçen hastalıklar artacak İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Türkiye’nin kuraklık ve su sıkıntısının her geçen gün arttığını vurgulayarak iklim değişikliğine yönelik uyarılarda bulundu. Kadıoğlu, iklim değişikliğine bağlı olarak kene, sivrisinek gibi hayvanlardan insanlara geçen sıtma benzeri tropikal hastalıkların önümüzdeki dönemde artacağını söyledi. Araştırmalara göre, 20 yılda en az 45 yeni hastalık Birleşmiş Milletler şubelerine bildirildi. Amerikan Çevre Koruma Dairesi’nde görevli uzmanlar ise dünyada artan salgınlardaki artışı, küresel ısınma ile arazi kullaMikdat Kadıoğlu nımı ve tarım faaliyetlerindeki değişikliklere bağladı. Ortaya çıkan ve artış gösteren hastalıklardan sıtma ve Lyme Artriti kenelerden Batı Nil hastalığı ise sivrisineklerden bulaşıyor. 4’te 3’ü kurak ülke Türkiye’nin Akdeniz çanağında olduğu için iklim değişikliğinden olumsuz etkileneceğini söyleyen Kadıoğlu, sıcakların artıp yağışların azalacağını dile getirdi. Kadıoğlu, “Buharlaşma artıyor bunun yanı sıra deniz suyu seviyesi yükselecek. Daha çok dolu ve gök gürültü yağışlar olacak. Hortumlarla karşı karşıya kalacağız orman yangınları da artacak. 2100 yılına az kaldı Türkiye’de hava sıcaklığında 4 ile 6 derecelik artış bekleniyor. 50 yıl içerisinde sıcaklık artışı gerçekleşmiş olacak” diye konuştu. Türkiye’nin 4’te 3’ünün kurak bir ülke haline geleceğini aktaran Kadıoğlu, suyu korumazsak su fakiri bir ülke haline geleceğimizi söyledi. l DHA Kırım’daki devekuşuna benzer fosil 3.5 metre boyunda ve 450 kilo ağırlığında Dev bir ilkel kuş fosili bulundu Araştırmacılar Kırım yarımadasında dev bir ilkel kuşun kalıntılarını buldular. Devekuşuna benzer hayvanın boyunun en az 3.5 metre ve yaklaşık 450 kilo ağırlığı olduğu tahmin ediliyor. Rus Bilimler Akademisi uzmanlarına göre ilkel kuş günümüzde yaşayan Afrika devekuşundan üç misli ağırdı. Bu boyda bir kuşun şimdiye dek sadece Madagaskar’daki ada gruplarında, Yeni Zelanda ve Avustralya’da yaşadığı sanılıyordu. Araştırmayı yöneten Nikita Selenkow, söz konusu kuşun bir devekuşu mu yoksa başka bir kuş olduğunu söyleyebilecek kadar veriye sahip olmadıklarını belirtiyor. Kırım’ın kuzeyindeki bir mağarada bulunan kemiklerle ilgili çalışma Journal of Vertebrate Paleontology dergisinde yayımlandı. Araştırmada bilim insanları en iyi koru nagelen üst baldır kemiğine odaklandılar. Geçen yıl bulunan kemik tahminlere göre 1.8 milyon yıl yaşında. Kemik mağarada bulunduğu için kuşun Kırım’da yaşamış olma ihtimali büyük. Araştırmacılar bu dev kuşun Doğu Avrupa’da yaygın olduğunu söylüyorlar. Dev kuş her ne kadar uçamıyorduysa da çok hızlı koşuyor olmalıydı. Fosil, Kırım’daki bir otoban çalışması sırasında bulundu. Aynı mağarada büyük etçillere de rastlandı. Bunların arasında dev çitalar, dev sırtlan ve kılıç dişli kaplanlar da yer alıyor. Uzmanlar bu hayvanların mamut bile avlayabildiklerini düşünüyorlar. Halftonne birds may have roamed Europe at same time as humans, The Guardian, 27.06.2019. VEFAT TEŞEKKÜR Ödemişli Merhum Emin Coşkun ve Nesibe Coşkun’un evlatları, Zerrin Coşkun’un sevgili eşi, Simge ve Hakan Coşkun’un biricik babaları , Emekçi, içtenlikli dost, insancıl, halkçı, sevgili kardeşimiz VOLKAN COŞKUN’UN, 08.08.2019 tarihinde Avşa Adası’ndaki cenaze namazına katılan tüm akraba ve yakınlarına ayrıca başsağlığı taziyelerini bildiren tüm dostlara teşekkür ederiz. AİLE ADINA AĞABEYİ ALEV COŞKUN 11 milyar yaşındaki galaksiler görüntülendi Şili’deki Avrupa Güney Gözlemevine (ESO) ait “Atacama Büyük Milimetre/Milimetrealtı Dizisi (ALMA) Teleskobu”yla Dünya’dan milyarlarca ışık yılı uzaklıkta bulunan 39 büyük galaksi tespit edildi. Nature dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, teleskopla kaydedilen görüntüler, 13.7 milyar yıl önce oluşan evrenin ilk 2 milyar yıllık döneminde büyük boyutlardaki galaksilerin varlığını kanıtladı. Çalışmada yer alan araştırmacı Tao Wang, elde edilen bulguların evrenin oluşum aşamasının yeniden yazımına ve uzaya bakışın değişimine yol açabileceğini savundu. Otçullar etçillerden daha şişman İsviçre’de gerçekleştirilen bir araştırma, otçul memeli hayvanların, etçil hemcinslerine kıyasla daha büyük karınlara sahip olduğunu ortaya koydu. Tahminlere göre bitkiler ete kıyasla daha zor sindirildiğinden otçulların daha büyük bağırsaklara ihtiyaçları var, dolayısıyla göbekleri de daha hacimli. Ancak bu tez ayrıntılı bir şekilde incelenmemişti. Zürich Üniversitesi’nden Marcus Clauss şimdi ilkel zamanlara ait 120 dört ayaklı hayvanın göğüs ve karın biçimini inceledi. Bu amaçta dinozorlar, sürüngenler, kuşlar ve memelilere benzer sürüngenler olan sinapsit fosilleri için bir 3D iskelet veri bankası oluşturuldu. Verilerin bilgisayar destekli görsel değerlendirilmesiyle de omurga, göğüs kafesi ve leğen kemiğiyle sınırlanan göğüskarın bölgesinin rekonstrüksiyonu yapıldı. Bu şekilde elde edilen sonuçlara göre otçul memelilerin göğüskarın bölgesi etçillere kıyasla iki misli büyük. Bu da otçul memelilerin gerçekten de daha büyük bağırsaklara sahip olduklarının bir kanıtı diyor Clauss. Fakat ilginç olarak etçil ve otçul dinozorlarda böyle bir farklılık ortaya çıkmaması. Bu, dinozor iskeletleri için güvenirli bir rekonstrüksiyonun yapılamadığı anlamına da gelebilir. Bulgu öte yandan memeliler ve diğer tetrapodların (dört bacaklılar) temelde farklı morfolojik ilkelere sahip olduğunu da açıklıyor olabilir. Mesela farklı bir solunum organının, beslenme biçiminin memeliler ve dinozorların beden yapıları üzerinde farklı etkimesine neden olabileceği düşünülüyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear