17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 10 AĞUSTOS 2019 CUMARTESİ TASARIM: SERPİL ÜNAY HABER/YORUM Kabiliyetli fedakâr Saray’ın, evine dört maaş birden giren İletişim Başkanı’nın eşi Fatmanur Altun, AKP’nin yararlandığı çok “kabiliyetli bireyler”den yalnızca biri. Bu kabiliyeti ile “burjuvazinin yönettiği ulus ötesi şirketler gibi yapılarda çalışsa” devlette aldığının onlarca katını kazanacak. Ama o ve eşi, fedakârlık yapıyorlar! İki kabiyetli eşin “burjuvazinin yönettiği ulus ötesi şirketler”de neden çalışmadıklarına ilişkin ipucunu, Fatmanur Altun’un bir makalesinde bulabiliyorsunuz: “Milli ve yerli lider” Abdülhamid, “Batı karşısında gerileyen Devleti Âliyye’yi 33 yıl boyunca bir arada tutmayı başarmış ve Batılı devletlerin şehvetlerine teslim etmemiş...” Batılı devletlerin şehvetlerine teslim olmuyorlar. O yüzden, Saray’daki “milli ve yerli” AKP’li gibi, Abdülhamid de onlar için bir rol model... Bir başka rol model de Seyyid Kutup. Fatmanur Altun, kitabını yazmış Seyyid Kutup’un. Seyyid Kutup kim? İhvancıların (Müslüman Kardeşler) fikir babası. Gelelim işin fedakârlık tarafına: Fatmanur Altun’un fedakârlığı 20092012 yılları arasında AKP İstanbul İl Yönetimi’ne girdikten sonra başlamış: Önce AKP’li belediye başkanı döneminde (20122016) İBB Kültür AŞ’de yönetim kurulu üyeliği yapmış. AKP döneminde, 2015 yılından başlayarak Marmara Üniversitesi Sosyoloji bölümünde öğretim görevlisi olmuş. Kabiliyet ve fedakârlığı onu, yine AKP döneminde (2018) Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu üyeliğine taşımış. Hem de, Sermaye Piyasası Kurulu bağımsızlık oluruna tabi olmak üzere, Kurumsal Yönetim Komitesi Başkanı olarak... Fatmanur Altun’un fedakârlığının doruk noktası, hiç kuşkusuz Bilal Erdoğan’ın yöneticiliği sayesinde ünlenen TÜRGEV Başkanlığı... TÜRGEV’e fedakârlık yapanlardan biri de, bilindiği üzere eski Suudi Kralı. Şöyle ki: Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan olduğu 2012’de Suudi Arabistan’a uğrar. Erdoğan’ı, Turgut Özal sayesinde Sevda Tepesi’nin sahibi olan Suudi Kral Abdullah Bin Abdülaziz karşılar. İkili Sevda Tepesi’ni ele alırlar. Bu görüşmeden yaklaşık 13 gün sonra, 26 Nisan 2012’de, Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yöneticisi olduğu TÜRGEV’in VakıfBank’taki TR 2200 0150 0158 0480 1323 9675 IBAN No’lu hesabına, “Royal Protocol” olarak görünen Suudi Kralı’nın “sözleşme dairesi”nden, 99 milyon 990 bin 990 dolar yatar. Yaklaşık iki ay sonra da Sevda Tepesi’ne CHP’lilerin karşı oylarına karşın, AKP’lilerin oylarıyla İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nden imar izni çıkar! Fatmanur Altun, “Vatandaşla alay etmeyin, sabrımızı da sınamayın, ikiyüzlülüğünüzü ve ihanetinizi milletimizin gözlerinin önüne sermeyin” diyor ya... Yerden göğe kadar haklı... STRATEJİK KEFE ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Suriye konusunda diyor ki: “Bir yanda çok önemli bir NATO müttefiki, bir yanda IŞİD’le mücadelede önemli bir yerel ortağın kaygılarını dengelemeye çalışıyoruz.” Burada, ABD’nin “Önemli” NATO müttefiki Türkiye, yerel ortağı da YPG (PKK) oluyor! ABD için Türkiye ile PKK aynı kefede. İşte o “stratejik ortak” ile Suriye için “Müşterek Harekât Merkezi” kuruluyor! 10 AĞUSTOS 2019 SAYI: 34275 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04:21 04:11 04:40 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06:01 13:15 17:06 05:48 12:59 16:49 06:14 13:22 17:10 Akşam 20:18 20:00 20:20 Yatsı 21:51 21:31 21:48 ABD ve Türkiye, Müşterek Harekât Merkezi kurulması konusunda mutabakata vardı. Türk basınında çıkan haberlerde her ne kadar “güvenli bölge” konusunda anlaşmaya varıldığı belirtilse de, Anadolu Ajansı’nın haberinde, Pentagon Sözcüsü’nün, yazılı açıklamasında, “güvenli bölge” ifadesini kullanmadığı vurgulandı. Bırakın konuyla ilgili yüzlerce örneği, binlerce gelişmeyi, devletin resmi haber ajansının bu haberi bile, tek başına, Türkiye ile ABD arasındaki uçurumu ortaya koyuyor. İki ülkenin öncelikleri, beklentileri, hedefleri, istekleri, çıkarları, ihtiyaçları örtüşmüyor. Fakat Türkiye; Suriye sorununu Suriye’yle değil, Suriye’yi bölmek isteyen ABD’yle çözmeye çalıştığından ABD’nin Türkiye’yi oyaladığını, işi zamana yaydığını, Suriye’deki askeri varlığını daha da kalıcılaştırmaya yöneldiğini göremiyor. İki ülkenin güvenli bölge tanımlarının, güvenli bölgeden beklentilerinin bile farklı olduğunu saptayamıyor.   Şurası açık. ABD; Irak’ın kuzeyinde ne yaptıysa, hangi kuvvetleri sahaya sürerek yaptıysa, Suriye’nin kuzeyinde de aynısını yapıyor. Türkiye ise Irak’ın kuzeyinde yaşananlardan, Çekiç Güç deneyiminden ders çıkaramıyor. Soğuk Savaş ezberlerini bozamıyor. Aynı hataları tekrar ediyor. tiyle siyasi partilerde nasıl öne çıkarıldıklarını. Oysa Suriye sorununun çözümü bellidir. Bölgesel meseleler, öncelikle böl ge ülkelerinin işbirliğiyle Türkiye ve ABD çözülür. Emperyalist ülkelerin müdahalesi çözüm getirmez. Tersine, çözümü neyin üzerinde zorlaştırır. Meseleyi uluslararası hale getirir. Orta anlaştı? ölçekli bir bölge ülkesi, yaşadığı sorunun emperyalist güçlerin müdahalesine açık Dış politikada sorunları kişisel olmasını istemez. Dahası, leştirmenin, duygusal tepkiler bu ülkenin küresel düşünmesini vermenin, önyargılarla hareket et beklemek de doğru değildir. Çün menin, şahsi hırsları, alınganlıkları kü küresel düşünmek için emper öne çıkarmanın yerinin olmadığını yalist karakterli olmak, küresel anlamıyor. güç olmak, küresel ilişkiler ağına sahip olmak gerekir. Her ülkenin İktidarın göremediği ne? nesnel koşulları belirleyicidir. Si Yeni parti kurma hazırlıkları yapan, üçü de geçmişte dışişleri bakanlığı yapmış Abdullah Gül, Ali Babacan ve Ahmet Datuvoğlu’nun dış politikadaki yanlışlarını, mevcut bakan da sürdürüyor. Bölge merkezli düşünmüyor. ABD etkisinden kurtulamıyor. Bu tutumunda, dünya görüşünün de, bir zamanlar iktidarla içlidışlı olan Batıcı liberallerin, numaracı Cumhuriyetçilerin de etkisi büyük. Anımsayalım, küreselleşmeye, yani emperyalizme, ne övgüler dizdiklerini. Cehaletin örgütlü ve kurumsal olduğu üniversitelerde, iktidarı ve muhalefe yasi, iktisadi, askeri, toplumsal, kültürel gücü, coğrafi konumu tayin edicidir. Her devlet gücü ve olanakları ölçüsünde düşünür. O ölçüde hareket eder. İktidarın Suriye konusundaki temel yanlışlarından biri de tarihi kendisiyle başlatması, Cumhuriyetin birikimini reddetmesi ve yeni Osmanlıcı hayallerden kurtulamamasıdır. Ulusalcılığı tehdit olarak gören, milliyetçiliğin her türlüsünü ayaklar altına alan, ulusçulukla hesaplaşmayı savunan, dış politikada mezhepçi yaklaşımı benimseyen bir çizginin, dış politikada başarılı olması olanaksızdır.   Kapukaya, ‘Duyarlı müslüman alkol satılan yerlerden uzak durur’ dedi Alkol satılan mekânlar hedefte Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi Mehmet Kapukaya alkol satışı yapan yerleri hedef gösterdi. Kapukaya, “Duyarlı bir Müslüman Allah’ın yasakladığı alkolün ya da haram maddelerin satıldığı bir yerden alışveriş yapmaz” dedi. Yeniakit.com.tr’ye açıklamalarda bulunan Mehmet Kapukaya, kurban alımına dair açıklamalarda bulundu. “Duyarlı bir Müslüman Allah’ın yasakladığı alkolün ya da haram maddelerin satıldığı bir yerden alışveriş yapmaz” diyen Ka pukaya, “Cenabı Hak kaçının dediği bir yerden Kuranıkerim’de şöyle alışveriş yapıyorlarsa bu buyurmuştur: Ey iman doğru bir tercih değildir. edenler. Şüphesiz ki iç Tabii ki kurbanlık alışve ki, kumar, dikili taşlar, rişi için de doğru bir ter fal okları şeytan işi bi cih değildir. Müslümanla rer pisliktir. Bunlardan rın kurban alışlarında bu kaçınarak uzak durun raları tercih etmemele ki feraha eresiniz” ifa ri gerekir. Müslümanların delerini kullandı. Kurban Bayramı alışveri Mehmet Kapukaya Cenabı Hakk’ın yasakladığı bir şeye parasal an şinde alkollü satış yapan bazı zin lamda destek olmaması lazım. Her cir marketlerden uzak durulma Müslüman ticarette dikkatli davra sı çağrısı yapan Kapukaya, şunları narak temiz ve düzenli olmalı.” söyledi: “İnsanlar, Cenabı Hakk’ın l Haber Merkez BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Eskiden Dışişleri Bakanlığı’na verilen ad. 2/ Sermaye kuruluşlarında ortakların ödenmemiş sermayeyi tamamlamaya çağrılması... Birinin arkasından konuşma, onu çekiştirme. 3/ Şiirde bir uyaktan sonra yinelenen aynı anlamdaki sözcük ve eklere verilen ad... Müzikte toplanmayı gösteren nota işareti. 4/ Eklenmiş olan bölüm... Küçük mağara. 5/ Ocaktan çıkarılan işlenmemiş maden bileşiği. 6/ İsrail’in plaka imi... Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlama gelecek biçimde kullanma sanatı. 7/ Tavlada “bir” sayısı... İçyüz. 8/ Herhangi bir sayıda ev bulunan yer... Metin Eloğlu’nun bir şiir kitabı. 9/ Bir akarsu yatağının, az eğimli vadi tabanlarında ve ova düzlüklerinde çizdiği “S” harfine benzeyen kıvrım. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Dış hastalıklarla ilgilenen he 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 DERTAK I L 2 ABA RASAT 3 NOBRAN V E 4 AŞ EBAB İ L 5 L İ SALE E 6 YİDİŞ KİP 7 AG T I GAL A 8 OTA ERAT 9 PRAL İ N M İ 1 1 2 3 4 5 6 7 8 9 2 3 4 5 6 7 8 kimlik dalı. 2/ Briçte, atılan bir kâğıtla eşine oynaması 9 nı istediği kâğıdı belirtme... Azarlama, kınama. 3/ Osmanlı ordusunda, askerlik görevini bitirdikten sonra yedeğe ayrılan er... Güreşte bir oyun. 4/ İlgi, bağlılık... İndiyum elementinin simgesi. 5/ Yeni sürmüş körpe ve küçük dal ya da yaprak. 6/ Vilayet... Üstü kapalı ve sitemli söz. 7/ Birlik, bir oluş... Dilbilgisindeki sözcük türlerinden biri. 8/ Evlenmiş olan kadın ya da erkek... “ gam yükünün kervanı geldi / Çekemem bu derdi bölek seninle” (Feryadi). 9/ İzmir’in bir ilçesi. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Kitap başına... Zinciri icat edip başka insanları bağlayan, korunmak amacıyla var ettiği yapıların bir kısmını hapishaneye çeviren insanlık, bir kısım insanlara üniformalar giydirerek kurdukları ordularla birbirlerine savaşlar açıyor. Çeşitli araçlardan icat ettiği silahlarla öldürmeyi sanata dönüştüren insanlık, değişim, gelişim ve yenilikle birlikte yaşarken tutsaklık çeşitliliğine yeni nesneler katarak kendi yarattığı canavarların tutsağı olmayı hızla sürdürüyor. Bilimsel ve teknik olanakların olağanüstü gelişimiyle, özellikle iletişim alanındaki araçlarla yaşam dönüştürülüyor. İnsan, yaşamın öznesi olmaktan çıkarılıyor, nesne olmaya itildiği bir yaşamın tutsağı haline getiriliyor. Tüketim, her şeyin ona göre ayarlandığı egemen yaşama biçimi olurken aslolan hayat’ın yerini sanal bir yaşam mucizesi alıyor. Kitabın sorunları TV, bilgisayar, internet derken insanı kuşatan teknolojik iletişim araçları yaşamın her alanında olduğu gibi kitaba ve edebiyata da tuzaklar kurup onlara da yeni anlamlar, yeni biçimlerle saldırıyor. Tüm bunların dünyaya egemen olma tutkusundan kaynaklandığını ve ardındaki ideolojik, toplumsal, siyasal, askeri önermeler ve dayatmalarla var olan emperyalist gücü akıldan çıkarmadan kitabın, edebiyatın karşı karşıya kaldığı sorunları irdeleme, çözüm yolları arama gibi görevler, sorumluluklar da insanın aynasında duruyor. Kitaptan ekitaba Küresel düzenin gündemine giren kitap, ekitaba dönüştürülüyor. Kitabın ortadan kalkacağı söylenirken düşünürler, bunun ne sonuçlar doğuracağı sorusuna yanıt arıyor. Daha 1950’li yıllarda, “Teknik gelişmeler kitabın muhtemel ‘yeniden meşrulaşması’na olanak verecektir” diyen Herman Hesse ekliyor: “Zamanla eğlence ve yaygın eğitim ihtiyaçları yeni icatlarla tatmin edilebildikçe, kitap da saygınlığını ve erkini yeniden kazanacaktır. Radyo, sinema vs. gibi genç rakip icatların, basılı kitabın kendi işlevleri arasından tam da zarar görmeksizin kaybedebileceği o kısmını elinden alacakları noktaya henüz tam olarak ulaşmadık.” Sinema ve radyo nasıl ki son yarım yüzyılda kitabı yok etmeden kendi alanlarını yarattılarsa TV, bilgisayar, internet, ekitap da kendi alanını genişletecek ama kitaba korkulduğu gibi bir zarar veremeyecektir. Umbertto Eco ve kitap Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın’da, yazının doğrudan doğruya vücuda bağlı iletişim teknolojisi, vazgeçilmez bir icat olduğunu, tarihöncesinin tekerlekleri gibi yüzyıllardır tahtından inmediğini söyleyen Umberto Eco, “çünkü” diyor: “Yazı elin uzantısıdır, neredeyse biyolojiktir, modern icatlar ise biyolojik değildir... İnsan kendine özgü bir şekilde olağanüstü bir yaratıktır. Ateşi keşfetti, şehirler inşa etti, muhteşem şiirler yazdı, dünyaya çeşitli yorumlar getirdi, mitolojik imgeler yarattı vs. Fakat aynı zamanda hemcinslerine savaş açmaktan, yanılgıya düşmekten, çevresini yok etmekten vs. bir türlü vazgeçmedi. Terazinin bir kefesine yüksek zihinsel meziyeti, öbür kefesine bayağı salaklığı koyduğunuzda terazi neredeyse dengede kalır.” Kendisi de bir okuma eylemi olan ekitap, kitabın rakibi oldu ama okumak için gereken en rahat maddi ortamı kitap verir. “Görüntü uygarlığına girdiğimizi zannetmiş olsak da, bilgisayar bizi gerisin geri Gutenberg galaksisinin içine soktu ve herkes okumak mecburiyetinde artık” diyen Eco noktayı koyuyor: “Kitap tıpkı kaşık, çekiç, tekerlek veya makas gibidir. Bir kere icat ettikten sonra daha iyisini yapamazsınız... Kitap, bilginin ve düş gücünün tekerleğidir.” Yaşama, bilgiye ve düş gücüne sahip çıkmak için haydi kitap başına! ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Diyarbakır Barosu’ndan Elazığ Cezaevi için çağrı Diyarbakır Barosu ve Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Elazığ Cezaevi’nde tutuklulara uygulanan işkence ve kötü muamelenin durdurulması için çağrıda bulundu. Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın, ÖHD Eşbaşkanı Bünyamin Şeker ve Baro Cezaevi Komisyonu üyesi avukatlar, 4 Ağustos günü Elazığ 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde gardiyanlarca darp edildiği ifade edilen tutuklularla görüştü. Aydın, “Mahpuslar vücutlarında işkenceye bağlı yoğun ekimozlar (morarma) olduğunu belirtmelerinin yanı sıra mahpuslardan M.K. ve A.D., avukat görüşme odasında üstünü çıkararak darp ve cebir izlerini göstermiştir” dedi. Adalet Bakanlığı’nı, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü’nü duyarlı olmaya davet eden Aydın, “Elazığ 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne gidin, mahpusları ziyaret edin ve işkenceye tanıklık edin” çağrısında bulundu. l Haber Merkezi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear