25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KÜLTÜR EDİTÖR: EMRAH KOLUKISA TASARIM: İLKNUR FİLİZ 1324 TEMMUZ 2019 ÇARŞAMBA KADFEST başladıAçık havada, orkestra müziği eşliğinde Charlie Chaplin filmi... Deniz dev Kadıköy Belediyesi’nin bu yıl ilk kez düzenlediği, film, sahaf, çizgi ve caz festivallerini birleştiren “KADFEST Uluslararası Kadıköy Festivali”, Kalamış Parkı’nda düzenlenen “Yıldızlar Altında Sinema” etkinliği ile başladı. Festivalin ilk etkinliği olan “Yıldızlar Altında Sinema”da, Türkiye’de ilk kez açık havada orkestra müziği eşliğinde gösterilen, Charlie Chaplin’in ilk uzun metraj sessiz filmi “Yumurcak” (The Kid) izleyicilerle buluştu. Charlie Chaplin’in 1921 yılında çektiği, ilk uzun metraj sessiz filmi “Yumurcak”a (The Kid) Orçun Orçunsel yönetimindeki Avrasya Filarmoni Orkestrası eşlik etti. Türkiye’de ilk kez açık havada orkestra müziği eşliğinde gösterilen film için, Charlie Chaplin’in filme özel olarak bestelediği müzik icra edildi. Kadıköy Belediyesi Sinematek/ Sinema Evi tarafından deniz kenarında kurulan dev perdeyi yaklaşık 2 bin 500 kişi izledi. ‘Bizi izlemeye devam edin’ Festivale, Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin, Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık, Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel’in yanı sıra sanatçılar, sinemacılar ve uluslararası sinema kurumlarının temsilcilerinin de aralarında bulunduğu yüzlerce yurttaş ka cek. Bu tür filmlerin belediye bünyesinde daha ucuza, da ha ulaşılabilir halde izlenme si için Kadıköy Belediyesi ola rak çalışmalarımıza devam ediyoruz” dedi. Odabaşı sözle rini şöyle sürdürdü: “Kadıköy Belediyesi’nin kültür, sanat, spor ve tüm hiz eDdeevcaemk metlerdeki farklılıklarını, ye niliklerini KADFEST Uluslararası önümüz tıldı. Törende konuşan Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı “Bu yıl, Kadı Kadıköy Festivali, 22 Ağustos27 Ağustos arasında Moda’da düzenlenecek Çizgi ve Sahaf Günleri’yle devam edecek. 2528 Eylül tarihleri arasında ise caz festivali deki 5 yıl içerisinde göreceksiniz. Artık İBB ile aynı düzenlenecek. düşüncede, hayata, dün köy Belediyesi’nin dü yaya bakışı aynı zenlediği uluslararası festi iki belediye olarak ha valin ilk yılı. Açılışımızı çok reket edeceğiz. Sayın Ekrem özel bir filmle yapıyoruz. Bu İmamoğlu’nun İstanbul Bü festival sadece film değil, çiz yükşehir Belediye Başkanı ol gi, sahaf ve caz festivallerini ması ile birlikte Kadıköy’ün de içeriyor. Önümüzdeki sene 25 yılda kaybettiklerinin hız bunu daha da geliştirmek isti lı bir şekilde geleceğinden yoruz. Ekim ayı sonunda Yo eminim. Önümüzdeki 5 yıl ğurtçu Parkı yakınlarında Si Kadıköy’ün 5 yılı olacak. Bizi nematek binası hizmete gire izlemeye devam edin.” Onur konuğu Selma Baccar 28 Temmuz’a kadar Kalamış Parkı’nda yazlık sinema keyfini Sinematek ruhuyla birleştiren “Yıldızlar Altında Sinema Haftası” kapsamında 7 ülkeden 7 film gösterilecek. Her akşam 21.00’de başlayacak gösterimlerde İtalya’dan Giuseppe Tornatore’nin “Cennet Sineması”; Arjantin’den Fernando Solanas’ın “Tangolar: Gardel’in Sürgünü”; Fransa’dan Jacques Demy’nin “Cherbourg Şemsiyeleri”; Çin’den Wong KarWai’nin “Aşk Zamanı”; Tunus’tan Selma Baccar’ın “Kadınlar Koğuşu” ve Türkiye’den Başar Sabuncu’nun “Zengin Mutfağı” filmleri seyirciyle buluşacak. Etkinliğin onur konuğu ise “Kadınlar Koğuşu” filminin yönetmeni Tunuslu Selma Baccar. Tunus kadın hareketinde önemli bir yere sahip olan Baccar, aynı zamanda ülkede uzun metrajlı film çeken ilk kadın yönetmen. bir senfonidir Tam da yazın ortasındayız. İstanbul’daki siyasal fırtınaları atlatmanın huzuru içinde Ege’de bir tatildeyiz. Nedense insanlar denize açıldı mı, ya da dağlara çıktı mı, kendi sesini duymak, doğaya seslenmek ihtiyacı duyarlar. O ses özgürlük sesidir. Detone olmak, şarkıyı yanlış söylemek serbesttir. O anda doğa size müzikle özleşme özgürlüğü vermiştir. Müzik, günün her saatinde size eşlik edebilir. Teknede sabah erken yola çıkmak ayrı bir törendir. Örneğin Marmaris’in Orhaniye koyundaki görkemli Ceneviz Kalesi’nin arkasında sabaha karşı demir alıyorsanız, gün doğmadan savaşa hazırlanan şövalyelerin sesini duyabilirsiniz. Bruckner’in 4. Senfonisi’ndeki “Scherzo” size bu esini verebilir: Buğulu bir orman, uzak denizlerde savaşa çıkmak için şövalyeler zırhlarını giyiyor; av borularının hazırlık çağrısı ağaçların yankısında çoğalıyor. Ormandaki hayvanlar kaçışıyor. Değişik pirinç çalgıların aralarındaki söyleşiyle güneş doğuyor. Besteci bu senfoniye “romantik” başlığını verdiğinde böyle bir tablo çizmemi kabul eder miydi, bilemem. Ama orkestrada yarattığı o harika renkler yeni imge güçlerini süsle Dünyadan sanatçılar yecek, çağlar boyu yeni yorumlara açık olacaktır. Sonra, günün her saatinde, denizin her anında alabildiğine Mozart dinleyebilirsiniz: Piyano konçertoları, flütlü kuvartetler, keman sonatları. O mü İstanbul’da buluşuyor zik sizinle birlikte suların üstünde kayacaktır. Her çağda esin kaynağı Tarihteki en eski çalgının denizi ve rüzgârı yansıtan üflemeli bir çalgı ol Mustafa Gazalcı’nın imza günleri Eğitimci, eski CHP milletvekili Mustafa Gazalcı, Bilgi Yayınevi’nden yeni çıkan “Köy Enstitülerinin Meclis Süreci” kitabını üç ayrı etkinlikle okurları için imzalıyor. Gazalcı’nın kitabı, Köy Enstitüleri üzerine, kuruluşundan günümüze kadar TBMM’de olumlu olumsuz söylenenleri içeriyor ve İsmet İnönü’nün, Adnan Menderes’in, Süleyman Demirel’in, Bülent Ecevit’in enstitülerle ilgili sözlerine yer veriyor. Mustafa Gazalcı’nın ilk imza günü 24 Temmuz Çarşamba günü Kuşadası’nda gerçekleştirilecek. Camiatik Mahallesi Yıldırım Caddesi No: 67 adresinde bulunan Kuşadası Özel Arabul Kültür Merkezi’ndeki (KUAKMER) etkinlik, saat 17.30’da başlayacak. Gazalcı, ayrıca 1 Ağustos Perşembe günü Burhaniye’de, 4 Ağustos Pazar günü Didim şenliklerinde saat 18.30’da imza günü yapacak. l İzmir /Cumhuriyet İstanbul Modern’in dünyanın dört bir köşesinden sanatçıları İstanbul’a davet ettiği “Uluslararası Misafir Sanatçı Programı”na katılacak sanatçılar İstanbul’a gelmeye başladı. Program, farklı kentlerden 10 çağdaş sanatçı ile İstanbul’daki zanaatkârları bir müze çatısı altında ilk kez buluşturuyor. Misafir sanatçılar, İstanbul’da ahşap oymadan seramiğe, metal sıvamadan yorgancılığa kadar pek çok zanaatın ustasıyla bir araya geliyor. Proje kapsamında, her biri kendi üretim süreçlerinde zanaat ve gelenek konularına odaklanan ya da farklı malzeme ve tekniklerle çalışmalarını yürüten sanatçılar şehrin dört yanındaki zanaat atölyelerini geziyor ve sürece tanık oluyor. Böylece kimlerle ça Etkinliğe Helsinki’den katılan sanatçı Outi Pieski’nin çalışması. lışacaklarına karar veriyor ve ülkelerine döndükten sonra üretim sürecini başlatıyor. Projede yer alan sanatçılar şöyle: Faig Ahmed (Baku), Rana Begum (Londra), Benji Boyadgian (Kudüs), Rodrigo Hernandez (Meksiko), Servet Koçyiğit (Amsterdam), Outi Pieski (Helsinki), Randi & Katrine (Kopen hag), Wael Shawky (İskenderiye ve Philadelphia), Jorinde Voigt (Berlin). 2020’de İstanbul Modern’de Programa davet edilen her bir sanatçı, İstanbul’da toplam altı hafta geçiriyor. Sanatçıların farklı ihtiyaçlarına göre şekillenen programda, öncelikle İstanbul’daki zanaatkâr atölyeleri ve zanaatkârlar sanatçılara tanıtılıyor. Sanatçılar hangi zanaatkârla çalışacaklarına karar verdikten sonra, projelerini İstanbul’da üretiyor. Program süresince üretilecek yapıtlar, Şubat 2020’de İstanbul Modern’de sergilenecek ve sergiye eşlik etmek üzere hazırlanacak katalog, projenin kaydını oluşturacak. 12 sanatçıdan ‘Intergalaktik’ sergisi Meltem Sırtıkara, ‘Bilincin Optik Yanılgısı’ ‘Merhaba Güzel Vatanım’ yakında vizyonda Yolları Moskova’da kesişen iki yazar Yolu Moskova’dan geçen dünya şairi Nâzım Hikmet’in hayatı ile onu örnek almış ve tıpkı onun gibi hayatının bir dönemini Moskova’da geçirmiş Ahmet Ümit’in hikâyesi “Merhaba Güzel Vatanım”la beyazperdede ölümsüzleşiyor. Nâzım Hikmet ve Ahmet Ümit’i buluşturan filmden ilk tanıtım bugün yayımlandı. Senaryosunu Ahmet Ümit’in yazdığı projenin yönetmenliğini uzun yıllardır birçok belgesel hazırlamış olan Cengiz Özkarabekir üstleniyor. İki yazarın gerçek hayat hikâyelerinden yola çıkan “Merhaba Güzel Vatanım”da, Nâzım Hikmet’in Moskova’ya uzanan yolculuğunun, Ahmet Ümit’in fırtı nalı hayatı ve 1980’li yıllarda Moskova’ya gidişi üzerindeki etkileri anlatılıyor. Türkiye tarihinden önemli kesitlerin de yer aldığı ve “Hayat kısa, sanat uzun” sloganını benimseyen film, iki genç insanın, yaşadıkları çağın etkisiyle nasıl birer edebiyatçıya dönüştüklerini irdeliyor. Geçtiğimiz aylarda Moskova, Gaziantep ve Bursa’da yapılan filmin çekimleri İstanbul’da bu ay tamamlandı. West İstanbul Marina’nın ana sponsorluğunda gerçekleştirilen projenin müziklerinde Cem Erman’ın imzası bulunuyor. “Merhaba Güzel Vatanım”, 22 Kasım 2019’da Türkiye’de vizyona girmeye hazırlanıyor. duğunu biliriz. Barok çağın dramatik anlatımında deniz imgesiyle bağlantılı müzik, sudaki yansımalarla pek çok yapıtta belirir. Telemann’ın “Wassermusik” adlı yapıtı Hamburg’da medceziri yansıtan mitolojik bir öyküdür. Rameau’nun “Dardanus”u bir deniz canavarını betimler. Denize yansıyan ince bir güneş huzmesi Vivaldi’nin Mevsimler’indeki kemanın tiz solosunda duyulur. 19. yüzyıldaki Romantizm yalnız müzikte değil, bütün sanat dallarında doğayı yansıtır. Resim sanatında denizi en güzel yansıtan tablolar bu çağda yapılmıştır. Edebiyatçılar zengin hayallere dalmıştır. En zengin ve estetik sesler bu çağın orkestrası içinden doğmuştur. Mendelssohn’un bir gemi yolculuğundan etkilendiği “Fingal Mağarası”nda deniz dehşet vericidir. Operada en çok etkilendiğim deniz imgelerinden birisi Wagner’in “Uçan Hollandalı”sında, bestecinin Baltık Denizi’nde yaşadığı fırtınadan esinlendiği sahnedir. RimskiKorsakov, St. Petersburg Deniz Harp Akademisi’ni bitirince Rus donanmasında kaptan olarak denizlere açılmış. Bu arada hiçbir formal eğitimi olmasa da müziğe olan merakını da geliştirmiş; orkestrasyon falan bilmeden yaptığı ilk amatör kompozisyonlarını gemilerdeki uzak deniz yolculuklarında bestelemiş. Sadko operasının deniz sahnelerini, Şehrazad’ı sihirli ezgilerle donatmış. Yirminci yüzyıl başındaki “İzlenimci” bestecilerin en etkin malzemeleri pus, su damlacıkları, sis, fırtına gibi imgelerdir. Debussy’nin “La Mer”i tıpkı empresyonist bir ressamın tablosu gibi işlenmiştir. Ravel’in “Ondine”i, ölümsüz denizkızıyla ölümlü bir adamın aşkını, deniz ile karanın karşıtlığını anlatır. 20. yüzyıl başındaki İngiliz besteci Vaughan Williams “Bir Deniz Senfonisi”nde denizi adeta film müziği gibi duyurur. Yunan asıllı besteci Xenakis’in sandalıyla denize açılıp bir gökbilimci gibi yıldızların devinimini incelerken, bestelediği müzik kadar o ortamda olasılık kurallarına dayalı stokastik müzik fikrini de geliştirir. Denizi yaşarken, mutlaka ondan esinlenmiş yapıtları değil, yalnız denizin sesini dinlemek de yeterli. Deniz zaten başlı başına dev bir senfoni. ‘TRAMOLA’ raflarda “Aslında Çok Kolay” ve “Sana Söyleyeceklerim Var Anne” kitaplarının yazarı Özlem Çetinkaya’nın yeni romanı “TRAMOLA” Tara Kitap etiketiyle raflardaki yerini aldı. Zorlu bir aşk hikâyesinin anlatıldığı roman, ana karakter olan Mine’nin hayallerine uzanan yolculuğunu okuyucuyla buluşturuyor. Anna Laudel, “Intergalaktik” sergisi ile 3 Eylül’de yeni sezona merhaba diyecek. İpek Yeğinsü küratörlüğündeki sergi, uygarlığımızı dünyanın ötesine taşıyıp hayatımızı orada sürdürmeyi başarırsak bizi nasıl bir geleceğin beklediği sorusundan yola çıkıyor. Sergide birçok farklı malzeme ve disiplinde çalışan Beyza Boynudelik, Şafak Çatalbaş, Alper Derinboğaz, Emin Mete Erdoğan, Horasan, Ekin Su Koç, Ali Miharbi, Ali İbrahim Öcal, Özcan Saraç, Meltem Sırtıkara, Merve Şendil ve İrem Tok’un eserleri görülebilecek. İstanbul Kültür Sanat Vakfı 16. İstanbul Bienali’ne (14 Eylül 10 Kasım) paralel olarak düzenlenecek olan “İntergalaktik”, 20 Ekim 2019 tarihine kadar Anna Laudel’de ziyaret edilebilecek. Sergi kapsamında ayrıca aralarında sanatçı konuşmaları ve küratörlü sergi turlarının yer aldığı bir dizi etkinlik düzenlenecek. Program takvimine Anna Laudel’in internet sayfası ve sosyal medya kanallarından ulaşılabilir. ‘Kill Bill’ ölmemiş Son filmi “Once Upon A Time In Hollywood” ile şu günlerde gündemden düşmeyen Quentin Tarantino yeni bir “Kill Bill” filmi için Uma Thurman ile konuştuğunu söyledi. MTV’ye verdiği bir söyleşide uzakdoğu dövüş sanatlarına olan tutkusundan söz eden Tarantino, 2003 ve 2004 yıllarında gösterime giren iki “Kill Bill” filminin ardından Thurman ile bir üçüncü film için hep konuştuklarını ve seriye Vernita Green’in kızının intikam hikâyesiyle son verilebileceğini söyledi. Tabii ki 10. filmini çektikten sonra emekli olacağını söyleyen Tarantino’nun önünde sadece tek bir film kalmış olması ve bir “Star Trek” uyarlaması üzerinde çalışmaya başlamış bulunması bu konuda soru işaretlerinin uyanmasına yol açıyor. Akla gelen muhtemel çözümlerden bir tanesi Tarantino’nun yeni “Kill Bill”de yönetmen değil, senarist ve yapımcı olarak görev alması. Bunu da zaman gösterecek elbette.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear