Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 16 TEMMUZ 2019 SALI DİZİ Döner, burgere karşıJaponya’daki Türkler, yiyecek sektöründe iddialı. Çok sayıda Türk de otomotiv sektöründe 4 Tokyo’nun görülmezse olmaz yerlerinden Asakusa’da Buda ve Şinto tapınaklarını, bahçe güzellikleriyle birlikte gördükten sonra kentin insanları nasıl dua ediyorsa öyle durup tapınaklara saygımızı gösterdik. Hiç heykeli olmayan, “sadece kendine inan” diyen Şinto Tapınağı’nın yanında bir de fal bölümü var. 100 yen (5 lira) karşılığı bir sayı çekiyorsunuz. Onun karşılığı çekmeceden çıkan kâğıda bakıyorsunuz. İyi şeyler varsa sevinin. Kötü şeyler varsa da sevinin! Kötü falları düğümleyip asacağınız bir bölme var. Oraya bırakıyorsunuz. Böylece kötülükler sizden gitmiş oluyor. Her durumda; iyi ki fala bakmışsınız! Tapınağın bahçesindeki tulumbadan elimizi yüzümüzü yıkadık. Belki 50 yıl öncesinden emme basma tulumba, bir gün önce gittiğimiz en son icatların pazara çıktığı Akihabara’dan sonra iyi çarptı. Buradan Sumida Irmağı’na doğru yöneldik. Karşımızda güzel bir köprü. Üstünden geçip devam edeceğiz, ama iyice de acıktık. Ne demişler; aç insan gezmez! Japon mutfağı tadımlık iyi, doyumluk kötü... Karşı sağda Burger King var. Ne yapmalı derken, aa Saray Döner tabelası... Arşimet, hamamda tasın yüzdüğünü gördüğünde böyle “aaa” demiştir! Sahibi Tahsin. Kastamonulu. 15 yıl kadar önce gelmiş. Bir Japon’la evlenmiş. “Şartım, Müslüman olman” demiş. Kabul etmiş. İki çocukları var: Muhammed ve Sahra. Tokyo’da 15 Saray Döner şubesi açmış. Kendisi de işçi gibi çalışıyor. Özellikle 2015’ten sonra Türkiye’de işler iyi gitmeyince 10 kadar memleketlisini yanına almış. Her biri şubelerin başında... İçki tüketilen bölgelerde rakı da var. Dönerin başında Erdal var. O Japonla evliliğe karşı. “Kör topal olsun, Türk olsun” diyor. 6 kardeş: Ertan, Refik, Rıfkı, Şevki, Şevket. Onlar Bartın’da oturuyor. Türklerle bir arada kaldığı için Japoncaya ihtiyaç duymuyor. Bir tek şunu öğrenmiş: Şoganay! “Yapacak bir şey yok”, “Kaderimiz buymuş” anlamına geliyormuş. Tahsin, patron ama, öyle davranmıyor. “Ekmek parası için geldik” diyor. Japonlar döneri sevmiş. Her öğle vakti gelen varmış. Ayrıca “dürüm” severler de varmış. Hindistan, Endonezya Müslümanları da döneri görünce mıknatıs gibi yöneliyormuş. Arap turistler iyi para bırakıyormuş, ama zor beğeniyormuş. Şöyle anlatıyor: “Araplar yiyebileceklerinin iki katı söyler, yarısını bırakır gider. Japonlar yiyecekleri kadar söyler, ola ki artarsa onu bırakmaz, sardırır. Bizim döner tu Antalyalı Zeki, Tokyo’nun en işlek caddesi Amayoko’da dönerci dükkânının önünde. Zeki, Yazka adlı Japon’la evlenmiş. Ona Yasemin diyor. Saray Kebap, Tokyo’nın 15 yerinde. Şimdilik... tunca bir İsrailli de Türk bayrağı tabelasıyla dönerci açtı...” Araya Erdal giriyor: “Ben Türkiye’nin her şeyini seviyorum... Arada internete girip İstanbul dolmuşlarının korna sesini dinliyorum...” Tahsin, geleceği Japonya’da görüyor. 2020 Tokyo Olimpiyatları nedeniyle çok yer açılacak. Olimpiyat sonrası çoğu boşalacak. Onlardan bazılarını alacak, zinciri genişletecek. Tam karşıdaki Burger King’in onu nasıl etkilediğini sordum: “Müşterilerimiz ayrı. Aynı aileden bir kısmı oradan bir kısmı buradan sipariş veriyor. Çoğunlukla bizde yiyorlar... Sonuçta bizim döner, Burger King’i yener...” ‘Beni başka dönercilerle karıştırma’ Tokyo’nun Doğu Pazarı diye de bilinen Amayoko Caddesi’nde ilerlerken de yine Türk bayraklı bir dönerciyle karşılaştık. Antalyalı Zeki, “Jumbo Döner” açmış. 2015’ten sonra Antalya’da işler bozulmuş. Bir Japon turistle Tokyo’ya gelmiş. Memlekette iki çocuğu var, ellerimden öper. Burada çalışmak isteyene iş çok. Antalya’da sadece işler değil, evlilik de iyi gitmemiş. Bir Japonla evlenmiş. Adı Yazko. “Yasemin” diye çağırıyor. Çok iyi anlaşıyorlar. Demek ki onun ruh ikizi buralardaymış. Evlilik çok güzel gidiyormuş ama... Aması şu: “Evde her işi yapıyor... Ancak banyo yu benim temizlememi istiyor. İşimi bitirince duvardaki fayanslar dahil her şeyi silmeliymişim. Yasemin çok titiz. Her şeyden sınıfı geçtik, banyodan çaktık... Ama onu da yapıyorum artık...” Yazko, Türkiye’de Göcek’i çok sevmiş. İleride çocukları olacak, onlar büyüyünce oraya yerleşecekler. Döner işini yapan öteki Türklerle tanışıp tanışmadığını, ortak döner takma deposunu kullanıp kullanmadığını sordum. Yarım doz soğuyup ciddileşti: “Beni öteki dönercilerle karıştırma... Ben dönerimi kendim sarar, takarım. Bak ye, fark edeceksin...” Japon gelin iyi de, ya Japon damat? Türklerle Japonlar arasındaki evliliklerde şöyle bir gözlemimiz oldu: Japon kadınlarıyla evlenen Türk erkekleri genel olarak mutlu, mesut ilişkiyi sürdürüyor. Japon erkekleriyle evlenen Türk kadınları için aynı şeyleri söylemek zor. Altını çizelim; bu sadece seyahat gözlemi... Bunu paylaştığım kişiler doğrulayıp şunu söylediler: “Japon kadını geleneksel değerlere ağırlık verilerek yetiştirilmişse, Türk’le evlendiğinde zorluk çekmiyor. Ancak Türk kadını Japonla evlenince kimi kısıtlamaları kabul etmiyor. Örneğin karı kocanın aynı işyerinde çalışmasına burada iyi gözle bakmıyorlar. Ama Türk kadınları bunu takmıyorlar...” Japon’la evlenip ayrılan bir Türk kadınıyla sohbet ettik, o da gözlemi doğruladı. Adını vermek istemedi. Boşanma nedeni olarak çevresine şu gerekçeyi söylemiş: “Şiddetli kültürel geçimsizlik...” Yeri gelmişken vurgulayalım: Japonya’da boşanma iki tarafın kabulü ile olursa mahkeme gerekmiyor. Ayrılacak olanlar bir şahit bulup, “Şu kişi de şahittir ki biz ayrılmaya karar verdik” diye bir metin yazıp ilgili makama iletiyor. Japonya’da yaşıyorsanız, karşı komşunuz size evli gelip boşanmış gidebilir. ANKARALI KAMİL HOCA: JAPONLAR KADAR JAPONCA Japonya’da tren şirketleri Türkiye’deki otobüs firmaları gibi farklı sahipliklerde. Tokyo’dan Osaka’ya Hikari treniyle geldik. Türkler, Osaka için “Bizim Kayserimiz” diyorlar. Ticaret şehri. Kasım Tamamioğlu, 27 yıl önce üniversite bitiminde Türkçe okutmanı olarak gelmiş. Japoncayı çat pat konuşmaya çalışırken, telaffuzuyla alay etmişler. Bu onu bilemiş. Birkaç yıl içinde, tüm Japonya’daki yabancılar arasında yapılan Japonca yarışmasında üçüncü olmuş. Öğretim üyeliğine başlamış. Üniversite devam ederken, kütüphanede çalışan Satako ile tanışmış. Bir süre sonra Satako ona evlenme teklif etmiş. Güzel bir evlilikleri var. Satako, “zeki” demekmiş. Annesinin adı da Zekiye’ymiş, “İyi denk geldi” diyor. Evlilikte tek sorun, Satako’nun çok çalışması. Ateşi 38’i geçerse, yıllık izninden birkaç gün alıp doktora gidiyormuş, rapor nedir bilmiyormuş. Kamil Hoca’ya göre dünyada ne kadar Türk varsa, o kadar çeşit Türk var. Anlattıkları: “Buradaki Türkler birleşip bir dernek kuralım, dedik. Yürümedi. Herkes başka yere çekti. Bir sorun olunca, yalnız kaldım. Hep, Timur’un fillerini hatırladım. Türkler çoğunlukla Nagoya’da otomobil fabrikalarında çalışıyorlar. Bir de bina yıkım işlerinde. İyi yıkıyoruz! Türkler mahkemelik olunca tercüme için beni buluyor. Çoğunluk kaçak çalışmaktan. Bunu anlamıyorlar. Mahkemede, ‘Alın terimizle ekmek parası kazanıyoruz, kime zararımız var’ diye savunma yapıyorlar...” Japonya Türklerden vize istemediği için çeşitli nedenlerle sınır dışı edilenler, Japonya’ya girmesi yasaklananlar, Türkiye’de dayısının nüfusuna geçip soyadı değiştiriyormuş. Başka bir kişi olarak yeniden geliyormuş. Japon aklı bu tür şeylere çalışmadığından başta çözememişler. Şimdi ülkeye girişte parmak izi alıyorlar. Yeni yöntemle kaçak girmeye çalışanlar yakalandığında bile, “Ben o değilim, parmak izi makinesi yanlış almış olabilir” diyormuş. Kamil Hoca, aynı zamanda Türk restoranı açmış. Bizim ziyaret ettiğimiz gün arkadaşı Halit’in restoranındaydı. Orada buluştuk. Baş köşeye Atatürk’ü koymuşlar. “Dünyayı tanıdıkça Atatürk’ü daha çok seviyorum” diyor. Ölüdeniz posterleri, restoranın şark köşesinin hemen yanında. Kamil Tamamioğlu, Japonya’daki Türklerin çevirmeni... “Dünyada ne kadar Türk varsa o kadar çeşit Türk vardır” diyor. İki ülkeyi birbirine bağlayan 3 olay Japonya’da Türk olduğunuzu söylediğinizde genel bir sempatiyle karşılanırsınız. Biraz sohbeti derinleştirdiğinizde üç olay iki ülkeyi bağlar. Japon prensinin İstanbul ziyaretine karşılık olarak 609 kişilik mürettebatla Japonya’ya giden, dönüş yolunda 16 Eylül 1890’da batan Ertuğrul Fırkateyni iki ülke arasında ilişkilerin kilometre taşı olmuş. Kazanın meydana geldiği Kuşimato’da bugün bir anı heykeli var. Kaybettiğimiz 547 denizciden biri olan Ali Bey, Hasan Ali Yücel’in annesinin babasıydı. İkincisi İranIrak Savaşı... 18 Mart 1985’te dönemin Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, 24 saat sonra İran hava sahasında kuş uçurtmayacağını, hareket halindeki her şeyi vuraca ğını açıkladı. Bunun üzerine bütün ülkeler büyükelçiliklerini boşalttılar, Japonya hariç. Tokyo’dan bir uçağın kalkıp gün içinde Tahran’a gelişi mümkün değildi. Türkiye imdada yetişti. 215 Japon THY ile Türkiye’ye getirildi. Japonlar bu olayı büyük bir vefa örneği olarak görüyor. 1999 Marmara depreminde Japonların aklına ilk yukarıdaki iki olay geldi. Üstelik deprem konusunda da deneyimliydiler. 50’yi aşkın deprem uzmanlarıyla yaraların sarılması için katkıda bulundular. Japonların Türkiye’deki en tarihi bağı Kaman’daki Kalehöyük kazısı. Japon arkeolog Omura başkanlığındaki kazıyla Hititlerin Anadolu’nun orta kesiminde de etkin olduğu tezine eser bulmak hedefleniyor. Ertuğrul Fırkateyni Abdürreşid İbrahim Japonya’da Mehmet Akif Ersoy’un Japon sevgisi! İslamiyetin Japonya’da resmen kabul görmesi sun diye. İbrahim, Mehmet Akif ni sağlayan kişi 1857’de Ersoy’u da etkilemiş. Ja Sibirya’da doğmuş Tatar pon diplomatlar, Türki kökenli Abdürreşid İbrahim. ye ile ilişkilerde öncelik 1915’te Sarıkamış’ta Os le inşasını üstlendikle manlı ordusunda Rusya’ya ri Marmaray’ı, Osman Ga karşı savaşa katılan İbra zi Köprüsü’nü örnek gös him, bir gezgin. Rusya Müs terdiler. Sonra İstanbul’dan lüman Türk Kavimleri Hi Osmaniye’ye, Sinop’tan maye Cemiyeti’nde çalıştı. Bursa’ya Türkiye’de faaliyet Avrupa’yı, Arabistan’ı gez gösteren 193 şirketlerinin di, 1934’te Japonya’ya git istatistiğini verdiler. Sonra ti, yerleşti. Ona göre en te da Mehmet Akif Ersoy’un miz ve dürüst insanlar bu şiirini koydular: radaydı. Siz gidin saffeti İslam’ı Ja Japonlar da onu sevdi. İs ponlarda görün! teği üzerine Tokyo’da bir O küçük boylu büyük mille cami inşa ettiler. Bu cami tin efradı bugün, halen Tokyo’daki tek cami Doğruluk, ahde vefa, va’de olarak, Türkiye’nin de kat sadakat, şefkat; kılarıyla hizmet veriyor. Sa Acizin hakkını i’laya sami ray Döner’in sahibi Tah mi gayret. sin, cuma günleri cemaate Şiirin her dizesi Japonlara dürüm dağıtıyor, hayır ol ayrı bir övgü içeriyordu... FETÖ kendini İngilizceye vurmuş! Japonya’da arayıp sorma larımızda bize karşı bir suç sanız bile FETÖ konusu si işlemişler mi, ona bakarız...” zi buluyor. 15 Temmuz’a Bu bakıştan aldıkları, ce dek, Büyükelçiliğimizden saretle kurdukları “Türk daha güçlülermiş. Yıllar ön Dostluk Derneği”nin faaliye ce Türkiye’den AKP’nin çok tini sürdürmüşler. Büyükel güçlü bir belediye başkanı çiliğin bastırması sonucu bu Tokyo’ya gelmiş. FETÖ’nün ad kaldırılabilmiş. Onlar da adının “Muhterem Hocae “İngilizce dil eğitimi veriyo fendi” olduğu dönem... Tüm ruz” deyip İngilizce isimler organizasyonu onlar yap devam ediyor. Osaka’da bu mış. Türkiye Büyükelçiliği’ne tür yerlerden birinin dışarı şu bilgiyi lütfetmişler: “Baş dan fotoğrafını çektim. Da kan gelecek. Tüm planlama ha önce Türk Koleji olan ye tamam. Sizin bir şey yapma rin yeni adı şu olmuş: Abro nıza gerek yok. Sadece bil ad Language Collage! giniz olsun istedik!” Tokyo’da da küçük isim Büyükelçi küplere binmiş değişiklikleriyle faaliyet de ama küplere binse ne olur... vam ediyormuş. Japonya’nın 15 Temmuz öncesinde tavrını Türk yetkililer şöyle Türkiye ile Japonya arasın özetliyor: daki ticareti de onlar yön “Burası küçük Amerika... lendiriyormuş. Bugün ne de FETÖ orada nasılsa, o...” ğişti? Bu sorunun net bir ya Japonya’da İngilizcele nıtı yok. Japon makamları şenlerin yanı sıra Orta As Türkiye’ye şunu söylemiş: ya ülkelerinde rahatı bozu “Türkiye’de yaşanan olay lanlar da burayı tercih et lar nedeniyle kimseye yaptı meye başlamış. Sorun kat rım uygulayamayız. Toprak merleşmiş. YARIN: HİROŞİMA’DA BARIŞ ÇIĞLIĞI... JAPONLARIN ABD SEVGİSİ... HAÇİKO’NUN ÖNÜNDE FOTOĞRAF KUYRUĞU... Geliyorum diyen darbenin karanlık sayfaları: Sırlar orada Geliyorum diyen bir darbe: 15 Temmuz 2016 FETÖ askeri darbe girişimi epey zamandır geliyorum diyordu. 15 Temmuz 2016, en az 2010 yılına kadar uzanan kesin hesaplaşmanın son perdesiydi. Geriye doğru 10 yılın ilk zamanları büyük bir ittifak ve dayanışma; sonraki 5 yıl içinde de adım adım bir hesaplaşma biçiminde geçti. Bu hesaplaşmanın şüphesiz cephe liderleri Gülen Örgütü ile Erdoğan’dı (ve yanında bazı ikinci üçüncü adamlar). AKP’nin pek çok kurucu lideri ise çatışmanın daha çok izleyicileri durumundaydı! Asla inanılmayacak bir dogma, iktidarın, FETÖ’nün askeri darbeye kalkışacağını bilmemesiydi. Bunun için tüm işaretleri 7 yıl önceden ortaya çıkmaya başlamış, adım adım güçlenmişti. En somut işaret ise darbeden önce gelmeye başlamıştı. MİT, 2015 sonunda ByLock meselesini çözmüş; haberleşmeleri incelemeye almış, eğer FETÖ’cüler darbeye kalkışırsa bunun büyük bir kökten temizlik için olağanüstü bir fırsat yaratacağı kanaati AKP yönetimine egemen olmuştu. Cumhurbaşkanı’nın darbeye kalkışmalarını “Bize bu Allah’ın bir lütfu” olarak nitelendirdiğini de unutmayın! 251 kişinin hayatı ve binlerce yaralıya mal olan “Allah’ın bir lütfu!” Darbeden önceki çarpışmalar Askeri darbe hazırlıklarının ve şiddetli çarpışmaların ön safhaları: 2007 8 Ergenekon ve 2010 Balyoz davaları; Erdoğan ve iktidarına yönelik 2011 Şike davası; 2012 MİT’e (üzerinden Erdoğan’a) saldırı; 2013 Müthiş “dershaneler” kapışması; 17 25 Aralık 2013’te Erdoğan’a, ailesine, bakanlarına, bazı belediye başkanlarına yönelik Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu. Ve bunlar Erdoğan’ı yıkmakta işe yaramayınca, 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimi.. Yani FETÖ, devlet içinde sahip olduğu tüm güçleri Erdoğan ve iktidarına karşı kullanmıştır. Yani sırasıyla: Emniyet, İstihbarat, Yargı, Asker. Eğer ilk üçü işe yarasaydı ve RTE bir şekilde iktidardan uzaklaşsaydı, satranç tahtasında asker ile son hamle yapılıp şah denmeyecekti. FETÖ totaliter iktidarının sivilleri Bir şey daha söyleyeyim: RTE bir şekilde uzaklaştırılsaydı iktidardan, AKP’nin diğer ileri gelenleriyle bir “sivil iktidar” kurulacak ve “AKP kabuk parti” olarak kullanılacak, adım adım FETÖ totaliter iktidarı gerçekleşmiş olacaktı. “Kontrollü Darbe” betimlemesinin özünde yatan budur. Yani “durup dururken” ortaya çıkan bir darbe girişimi değil bu. Devletin bilgisinin olduğu, incesiyle olmasa bile kabası adım adım izlenen, neredeyse tüm işaretleri alınmış, ve bu bilgiler altında, “olursa görürler” şeklinde özetleyebileceğimiz bir duruş. Hele hele 2016 başından itibaren bu darbenin işaretleri yoğunlaşmıştı. MİT’in darbe olasılığı bilgisini devletin tüm başlarıyla paylaşıldığını da açıkladığı bir durum. Karanlık sayfalar.. Darbenin hemen öncesinde, bize sunulmayan karanlık bölüm var. Siyasal analizci gazeteci, sadece açıklanan bilgiler üzerinden bir bütünlük senaryo oluşturmaya çalışırsa, eksik kalır. Her zaman gizli kalan açıklanmayan bölümleri sorgulamak zorundadır. Her şeyin anahtarı, düğüm noktası genellikle oradadır. Mesela, hiç açıklanmayan “Hakan Fidan Hulusi Akar Erdoğan” üçlüsü arasındaki görüşmeler, yoğun iletişim trafiği. Mesela 10 Temmuz 16 Temmuz arasında neler oldu? Bu üçlü arasında neler konuşuldu, hangi bilgi alışverişleri yapıldı ve kararları alındı, uygulandı. Bunların eksiği fazlası neydi? Siz Erdoğan’ın “Darbeyi eniştemden öğrendim” lafıyla oyalanın! Dikkatinizi çekerim, bu üçlüden ikisi, Meclis Araştırma Komisyonu’na gidip ifade vermedi, vermeleri engellendi. Buradan çıkarabileceğimiz akli bir sonuç, Cumhurbaşkanlığı’nın bunu istemediğidir. Cumhurbaşkanı’nın ifadeye çağrılması söz konusu bile olamazdı! Bu konuda somut bilgiler daha bir süre asla açıklanmayacağı için, üçlü arasında konuşmalar sırrını koruyacaktır. Ama bu durum, neler olmuş olabileceği konusunda senaryolar inşa etmeye engel değil. Eğer “üçlü” arasında darbeye karşı önlem için tayin edici konuşmalar yapıldığına kesin inanıyorsanız, senaryolar da inşa edebilirsiniz. Açıklanmayan gerçeklerin nedeni, artık darbe üzerine bundan sonraki tutum ve davranışların tamamen bir siyaset ve iktidar oyununa ait olmasıdır. Neler konuşulduğu bilinse bu oyun başka türlü oynanır. (“16 Temmuz 2017 Pazar” yazımdan kısa düzeltmelerle..)