17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 30 MART 2019 CUMARTESİ [email protected] TASARIM: SERPİL ÜNAY OLAYLAR VE GÖRÜŞLER SGK’nin dengesini kim bozdu Her seçim döneminde siyasilere malzeme olan Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) mali yapısı son 16 yılda gittikçe bozuldu. Yaklaşık 318 milyar liralık açık bugünkü iktidarın eseri... Önceki yıl kurum için bütçeden 128 milyar lira transfer yapıldı. Bunun 51. 7 milyar lirası açığın finansanı, 7.7 milyar lirası da primi için ödendi. DR. Ergün Demir Her seçim döneminde, iktidar sahipleri Sosyal Güvenlik Kurumu’nu (SGK) “kim batırdı, zarar ettirdi, açık verdirdi” söylemlerle siyasi propagandaya malzeme yapmakta, yaşanan sorunları ve kendi sorumluluklarını gizlemek için de siyasi popülizm yaparak siyasetçileri seçim meydanlarında yuhalatıyor. Oysa sosyal güvenlik; yoksulluk, işsizlik, gelecekle ilgili ekonomik belirsizlik, yaşlılık ve hastalık gibi sosyal tehlikelerin ortaya çıkaracağı olumsuzlukları hafifletmeyi ya da yok etmeyi sağlayan önlemleri içerir. Peki bu yuhalatılan duruma nasıl gelindi. On soruda yanıtlamaya çalışalım... n Sosyal güvenlik sistemi bir şirket yönetimi midir ki kâr ya da zarar etsin? Sosyal güvenlik, Birleşmiş Milletler tarafından 1948’de temel insan hakkı olarak ilan edildi. Asgari çerçevesi de ILO sözleşmesi ile çizilerek Avrupa Sosyal Şartı ile standartları belirlendi. 1952’de 35. Uluslararası Çalışma Konferansı’nda kabul edilen Sosyal Güvenliğin Asgari Normlarına İlişkin 102 sayılı sözleşme ile hastalık, işsizlik, yaşlılık, iş kazası ve meslek hastalığı, analık, sakatlık, ölüm, aile ödenekleri sosyal güvenlik sistemlerinin kapsamına alacağı riskler olarak belirlendi. Dünyadaki bütün sosyal güvenlik sistemleri 102 sayılı sözleşmeyi model kabul ediyor. Türkiye de bu sözleşmeyi 29 Temmuz 1971’de 1451 sayılı kanunla kabul etti. Çağdaş dünyada bütün ülkeler sosyal güvenliği devletler için bir kamu görevi, kişiler içinse bir hak olarak tanımlıyor. n Sosyal güvenlik sistemi nin gelir ve giderlerini ağırlıklı olarak hangi kalemler oluşturuyor? Sosyal güvenlik sisteminin finansmanı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından oluşturuluyor. SGK; en yüksek bütçeli kurumlardan biri olup, en önemli gelir kalemlerini çalışanlar ve işverenler tarafından ödenen primler (sosyal sigorta ve genel sağlık sigortası prim gelirleri) ve devlet katkısı oluştururken, giderlerinin en önemli kısmını ise emekli aylık ve ödenekler ile sağlık harcamaları oluşturuyor. Kurum, sigortalılarına sunduğu sağlık hizmeti için genel sağlık sigortası (GSS) fon gelirinden, emekli aylık ve ödenekleri için de sosyal sigorta fon gelirinden ödeme yapıyor. GSS fon gelirleri giderlerini karşılarken, sosyal sigorta fon gelirleri ise giderlerini karşılayamışor ve “açık” veriyor. n AKP hükümeti “sosyal güvenlik reformunu”, bütçeden karşılanan “sosyal güvenlik açıklarını” kapatma gerekçesine dayandırmaktaydı. AKP Hükümetleri döneminde açıklar mı kapatıldı? Sayıştay Başkanlığının SGK denetim raporlarında, kurumun “mali rapor ve tablolarına” doğru ve güvenilir değildir tespitine ve hükümetin sanal iyilik hali oluşturmak için verileri makyajlamasına rağmen; seçim malzemesi yapılan Sosyal Güvenlik Kurumu’nun AKP dönemi gelirgider dengesi sosyal güvenlik “açıkları” konusunda tam bir bilgi kirliliği yaşanmakta, gerçekler tersyüz edilmekte ve çarpıtılmakta. AKP Hükümetleri döneminde (20032018) SGK’nin ge lir gideri arasındaki dengesizlik kronik hale gelmiş ve parmak hesabı ile topölam 317.9 milyar TL “açık” oluşmuştur. n AKP, 10 yılda “açıkları, kara delikleri” kapatacak bir genel müdür bulamadı mı? Hiçbir sosyal devlet bütçeden sosyal güvenliğe aktarılan kaynakları “açık” ve “kara delik” olarak nitelendiremez. Kurumun mali bütçesindeki bu “açıktan” genel müdürler değil, uygulanan politikalar ve bu politikaları hayata geçirmeye çalışan hükümetler sorumludur. 17 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarının bilgisini becerisini ortaya koyup açıkları kapatacak, bu sıkıntıları çözecek yönetici bulamadığı görülmektedir. n Gelirgider dengesinin bozulmasının en önemli nedenleri nelerdir? İşsizlik oranın yüksekliği: Bu oran genelde yüzde 13.5, genç nüfusta (1524 yaş) ise yüzde 24.5’tir. Aktif/pasif oranı düşüklüğü 1.86. Kayıt dışı istihdam oranın yüksekliği yüzde 33.4. İşgücüne katılım oranının düşüklüğü yüzde 52.4. İstihdam oranının düşüklüğü yüzde 45.4’tür. Siyasi müdahaleler, denetim yetersizliği, prim tahsilatı oranlarının yetersiz olması, prim afları. Sisteminin “aktüeryal dengesi sağlanmış, mali açıdan sürdürülebilir” haline gelmesi yaşanan bu sorunların minimalize edilmesi ile gerçekleşir. Siyasi popülist söylemler ve genel müdürler üzerinden gelir gider dengesi düzelseydi 17 yıldır neden düzeltemediniz diye sorarlar. n SGK bütçe transferi ne kadar yapılmakta ve bütçe transferi hangi kalemleri içeriyor? AKP iktidarının sosyal güven lik sisteminde yaptığı “reform”a karşın bütçe transferleri her yıl artıyor. SGK’ye yapılan bütçe transferleri içerisinde açık finansmanı, devlet katkısı, ek ödeme, faturalı ödemeler, teşvikler ve ödeme gücü olmayanların GSS katkısı olmak üzere 6 kalem transfer bulunuyor. 2017’de kuruma yapılan 128.1 milyar TL bütçe transferinin dağılımı; devlet katkısı 51.7 açık finansmanı 25.2teşvikler 24.2faturalı ödemeler 11.2 ek ödeme 7.9 ödeme gücü olmayanların GSS primi 7.7 milyar TL şeklinde oldu. Gelirgider dengesi, aktifpasif oranı, sosyal güvenlik açığının GSYH’ye oranı gibi temel göstergeler sistemin sürdürebilirliği için her yıl takip edilmesi gereken ve sonuçlarının izlenmesi gereken aktüeryal hesaplardır. n SGK’nin mali rapor ve tabloları güvenilir mi? Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı’nın açıklamalarına bakılırsa SGK “yurtdışında büyük hayranlık uyandıran ve Batı Avrupa ülkelerinin bile erişemediği” bir kurumdur. Oysa Sayıştay Başkanlığı’nın SGK denetim raporlarında kurumun “mali rapor ve tablolarına” 2012’de olumsuz denetim görüşü verilmiş, 2014 2017 arasında da doğru ve güvenilir bilgi içermediğine dair tespit raporda yer aldı. n SGK ile ilgili iktidarın iddiaları ile kurumun resmi verilerindeki gerçekler nelerdir? AKP iktidarı iddiaları: l SSK’yi Kılıçdaroğlu batırdı(!). Bilgisini, becerisini konuşturup bu sıkıntıları çözemeyen bir bürokrattı. Kâr eden kurumu borç batağına sokup öyle gitti. l Görev yaptığı 1992 1999 arasında kurum 2 milyar TL açık verdi. l Sosyal Güvenlik Kurumu, AKP ile altın çağını yaşıyor. gSeGrKçerekslemr:i verilerindeki l SGK’nin 2003 2018 yıllarında, parmak hesabı ile toplam 317.9 milyar TL “açığı” vardır. l Önceki iktidarlara göre açık 159 kat artmıştır. l AKP’nin 17 yıldır bu “açıkları” kapatacak bürokratı henüz bulamadığı görülüyor! l Asıl üzerinde konuşulması ge reken konu sosyal devlet olmalı. l Kurumun giderleri gelirleri ni aşmış ise sosyal devlet ilkesi gereği bu açık olarak değerlendirilemez. l Neden “sosyal devlet” konuşulup tartışılmıyor? Sistemi bu hale getiren AKP iktidarı kendi sorumluluklarını gizlemek ve sosyal devleti konuşmamak için SGK’yi seçimlerde siyasi malzeme yapmakta ve siyasetçileri meydanlarda yuhalatmaktadır. Ülkemizi yönetenler hariç, hiçbir ülke sosyal güvenlik sistemini bir şirket yönetimi olarak görmüyor. Hükümetin görevi sosyal güvenlik hakkının korunması ve bu hakkın güçlendirilmesine yönelik önlem ve kararlar almasıdır. Alamadığı önlemler sonucu oluşan açığı eski bürokratlara yükleyerek yuhalatmak değil. l Kriz dönemlerinde sosyal güvenliğe ihtiyaç artarken, iktidar ekonomik programında 2019’da sosyal güvenlikte 10.1 milyar TL tasarruf yapılacağını açıkladı. Bu nasıl mümkün olacak? Öyle anlaşılıyor ki tasarruf kıdem tazminatı ile emekli maaşlarının ödenmesinde ve vatandaşların sağlık hizmetinden yararlanmasında kısıtlamalar getirilmesi şeklinde olacaktır. Kriz zamanlarında bütçe disiplini gerekçesi ile uygulanan kemer sıkma politikası sonucu sosyal güvenlik harcamalarının arttırılması gerekirken azaltılması; ülkelerin krizden çıkmasını kolaylaştırmak yerine zorlaştırmakta ve daha derin bir kriz ortamına girmesine neden olmaktadır. Bu nedenle ekonomik kriz dönemlerinde krizin etkilerini hafifletmek için harcamaların arttırılması gerekmektedir. Bu durum tarihsel olarak sosyal güvenliğin ortaya çıkışı ile de uyumludur. Çünkü aslen sosyal güvenlik ihtiyacı derin ekonomik krizler sonucu ortaya çıkmış bir olgudur. Ayasofya tutkunları157. sayımız çıktı, aldınız mı? EŞİTSİZLİK: 3 BİYOLOJİK DARBETÜRKİYE’NİN HAFTALIK BİLİM, TEKNOLOJİ, KÜLTÜR VE ELEŞTİREL DÜŞÜNCE DERGİSİ 29 Mart 2019 SAYI 157 FİYATI 4 TL ERDAL MUSOĞLU MNdkOeaaftdBaeıEnmbL’iaairnltdiiğıilikn İ‘nkBdtüüeirçrnnükyeiktarinayblı3iırk0dyeymıağlızüişıhltıiemrndldai is’ TgseoörssöytreairslitmlaeelradinnyıayeBni Reyhan Oksay DOĞAN KUBAN Dünya ile bütünleşmek TANOL TÜRKOĞLU Seçimler ve blokzinciri MÜFİT AKYOS Yerel yönetimler ve bölgesel kalkınmada akıllı uzmanlaşma MUSTAFA ÇETİNER Bir çalıştayın düşündürdükleri... İnt3e0r.nyeıtliın “B r k ralık mühend s” küçük b r yazılımla dünyayı değ şt rd Dünya ile bütünleşmek DOĞAN KUBAN Prof. Dr. İvet Bahar ile söyleşi: En büyük mutluluğum “akademik torunlarınm” BATUHAN SARICAN Teröristlerin yeni gösteri platformu sosyal medya REYHAN OKSAY Sakatatlar sağlıklı mıdır? Yerel yönetimler ve kalkınmada akıllı uzmanlaşma MÜFİT AKYOS Matematiğin Nobel’ini ilk kez bir kadın aldı Seçimler ve blok zinciri TANOL TÜRKOĞLU Geç yatma alışkanlığı beyni nasıl etkiliyor? Her cuma beyin besleme günü Günlük bilim portalımız ve abonelik: www.herkesebilimteknoloji.com’da Tel: 0216 449 99 42 Murat Katoğlu * Şu İstanbul şehrindeki Ayasofya Bazilikası’nın çeşit çeşit tutkunu vardır. Hatta sevdalıları da vardır diyebilirsiniz. Son günlerde bu efsanevi mühendislik ve mimarlık yapısının islam ibadethanesi olarak kullanılmasını talep eden bir grup insan, sabah namazını binanın önünde eda ederek niyetlerini beyan ettiler... Kuşkusuz onları da Ayasofya tutkunlarından sayabilirsiniz. Öyle ya, tarihsel esere değişik sebeple tutkun olunabilir. Görkemli anıtın yaklaşık seksen senedir “anıt müze” olarak ziyarete açık olduğunu biliyorsunuz. Üstelik bu yıllar içinde Ayasofya’nın hem yapısal, hem de mimari dekorasyon unsurları restore edilmiş, “tedavi” görmüştür. Bu dönemdeki önemli restorasyonları, sağlıklaştırmaları “Amerikan Bizans Enstitüsü”nün bilim adamları ve teknisyenleri yürütmüştür. Son yıllardaki onarımlar ise Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler İdaresi’nce gerçekleştirilmiştir. Halkımızın mümin insanlarından bir bölümünün cami olarak kullanmak istediği Ayasofya, İslamiyet’in ortaya çıkışından aşağı yukarı yetmişseksen yıl önce Ege bölgesinin şimdiki Aydın ilin den yetişme İsidor ve Antemius isimlerindeki iki mimar tarafından Bizans imparatorunun isteği üzerine, bazilika tabir edilen türde bir kilise olarak inşa edilmiştir. Bazilika formu, esas itibarıyla dikdörtgen bir planı ifade eder. Hemen hemen camilerdeki mihrap; yani kıble istikametini gösteren Hıristiyani “absid”e, görevli papazın ayini yönettiği yere doğru uzunlamasına bir dikdörtgendir. Amma velakin... İş bukadar basit değildir. Çünkü bu iki mimar veya yapı ustasının meydana getirdiği bu yeni bazilika, kendinden önceki örneklerden çok farklı olduğu gibi, sonraki uzun asırlar boyunca da bir benzeri tekrar inşa edilememiştir. Milattan sonra 500’lerden, 1500’lere kadar, demek ki bin yıl ayrıcalıklı ve emsalsiz bir mimarlık anıtı olarak dillere destan varlığını sürdürmüştür. Ayasofya’yı ayrıcalıklı kılan çok özelliği vardı... Birincisi boyutlarıydı. O büyüklükte tek mekânlı bir bina görülmemişti. Yalnız yatay ölçüleri değil kubbesinin genişlik ve yüksekliği de benzersizdir. İkincisi, bina dekorasyonu ile de göz kamaştırıcıydı. Desenli, rengarenk mermerler ve panolar, emsalsiz sütunlar, duvarlarda, kubbe ve tonozlarda mozaikler, incelikli işlenmiş sütun başlıkları ve mermer işçiliğiyle yapı sanatında insan zekâsının ve hünerinin müstesna bir verimi olarak yeryüzüne ün saldı. Bu bakımdan Ayasofya’nın “mümin” insanların dışında da tutkunları oldu. Halen de öyledir. Yani bilim adamları, mimarlar, teknik insanlar, ressam ve heykeltıraşlar, tarihçiler ve daha pek çok bilinçli meslek sahibi kimsenin de bu anıt eserin tutkunları arasında olduğunu biliyoruz, görüyoruz. Her gün ve her yıl yeryüzünün farklı yerlerinden yüzbinlerce insan Ayasofya’yı görmeye gelmesi bunun kanıtıdır... Dikkat! Hem de 1500 yıl sonra. Üstelik müzeyi ziyaret için esaslı para da ödüyorlar. Türkiye’nin en çok ziyaret edilen müzesi olması boşuna değildir. İnsanlar o muhteşem 1500 yaşındaki “mekânı” görüp yaşamak için akın akın geliyorlar. Gelenlerin çoğu da Hıristiyan âleminin ülkelerinden... Ama akıllarından, bu esasında kilise olarak inşa edilen ya pıda ibadet ritüellerini yerine getirmek geçmiyor. Sebebi ise, bu yapının yeryüzünde emsalinin olmamasıdır. O bir mimarlık mucizesidir. Bu yüzden onun artık bütün insanlığa mahsus ortak bir tarihsel miras ve ayrıcalıklı bir değer diye kabul görmesidir. Ayasofya’nın, üstelik Hıristiyanlığın ilk dönem yapılarından biri olduğu bilindiği halde, o şekilde korunması akıllarına gelmemektedir. Çünkü Ayasofya’nın görkemi ve insanoğlunun yaratıcılığına eşsiz bir örnek olması, ona bütün insanlığı kucaklayan bir anlam ve işlev yüklemiştir. İnançlı ve bilinçli Müslümanların zaman zaman Ayasofya’nın önünde ibadet etmeleri de anlayışla karşılanabilir. Böyle bir yaklaşım, onların insanlığın ortak mirasına “ortak” olmalarını gösteren bir sembol değeri kazanabilir. Ayasofya’yı uygarca sahiplenmenin yolu, onu bütün insanlıkla paylaşabilmeyi bilmekten geçer. * Murat Katoğlu (1939, Ankara): A.Ü Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi Sanat Tarihi ve Tiyatro bölümlerini bitirdi. Eğitim Bilimleri Fakültesi’nde asistanlık yaptı. 197879’da Kültür Bakanlığı’nda Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü ve Müsteşar Yardımcılığı yaptı. 1980’den itibaren Ankara Üniversitesi’nin çeşitli bölümlerinde Sanat Tarihi, Tiyatro, Kültür Tarihi alanlarında öğretim görevlisi. Çeşitli kamu kuruluşlarında müşavir olarak çalıştı. Dergi ve gazetelerde sanat ve kültür konularında eleştirileri, yazıları, makaleleri ve araştırmaları yayımlandı. Kompozitör Muammer Sun ile birlikte hazırladıkları Türkiye’nin KültürSanat Sorunları (Müzik Ansiklopedisi Yayınları, 1993), Türkiye TarihiÇağdaş Türkiye cilt 4’ün Eğitim, Kültür, Sanat bölümü (Cem Yayınevi) gibi yayınları bulunmaktadır. “Ayasofya Tutkunları” başlıklı yazı Murat Katoğlu’nun “Uygarlık Yeryüzünde Gezip Dolaşır mı?” kitabında yer almaktadır. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear