29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 25 ŞUBAT 2019 PAZARTESİ HABER / YORUM Sartre’ı hatırlatan Erdoğan 20. yüzyıl Fransız filozofu JeanPaul Sartre, varoluşun özü öncelediğini, insanın önceden ve dışarıdan belirlenmiş sabit bir özünün bulunmadığını, insanın eylem ve seçimleriyle kendisini oluşturduğunu söylemişti. Sartre, insanın eylem, seçim ve niyetleriyle her zaman bir potansiyel durumda olduğunu, insanın her zaman henüz olmadığı şey olduğunu, insanın bu anlamda özgürlüğe mahkum olduğunu vurgulamıştı. Sartre’a göre insan bu nedenle eylemlerinden ve seçimlerinden sorumlu bir varlıktır. İnsanın bunun bilincinde olmaması ve kendisiyle ilgili her şeyi dış nedenlere bağlaması, kendi ontolojik gerçekliğinden kaçması anlamına gelmektedir. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son yıllardaki davranışları, Sartre’ın sözünü ettiği kaçışın tipik bir örneği olarak görülebilir. Erdoğan on yedi yıldır Türkiye’yi yönetmektedir, ancak Türkiye’de yaşanan olumsuzlukların hiçbirisinin sorumluluğunu üstlenmemektedir ve her şeyi dış nedenlere bağlamaktadır. Erdoğan’ın ülkeyi yönettiği dönemde, Fethullah Gülen’e bağlı kumpas ve iftira çeteleri, “Ergenekon”, “Balyoz”, “Oda TV”, “Casusluk” adlı sahte yargı süreçleriyle yüzlerce masum askerin, yazarın, gazetecinin, siyasetçinin ve akademisyenin yıllarca hapiste yatmasına neden oldular. Erdoğan, o dönemde kendisini bu sürecin savcısı ilan etti. Ancak söz konusu çete kendisine de kumpas kurunca ve darbe girişiminde bulununca, Erdoğan “Beni de aldatmışlar” diyerek, kendi kendisini “akladı” ve sorumluluğu üzerinden attı. Erdoğan, 2013 yılında gerçekleşen ve milyonlarca vatandaşın katıldığı “Gezi” eylemlerini kriminal bir olay haline getirip, onu da dış nedenlere bağladı. Son olarak hazırlanan “Gezi” iddianamesi de bu anlayışla ortaya sürüldü. Oysa, “Gezi” eylemleri kriminal bir olay değildi, Anayasanın 34. maddesi gereği, vatandaşın gösteri yapma ve toplanma hakkını kullandığı yasal bir protesto eylemiydi. Bu eylemlerde cam kırma, lastik yakma gibi hareketlerde bulunan göstericilerin oranı İçişleri Bakanlığı’nın kendi verilerine göre binde bir bile değildi. Hükümetin emrindeki polis ise uyguladığı terörle 10’u aşkın vatandaşın ölmesine, binlerce vatandaşın yaralanmasına neden olmuştu. “Gezi” eylemleri, dış güçler tarafından planlanmamıştı, Erdoğan’ın ülkeyi teokratik despotik bir yolla yönetmesine karşı halkın bir tepkisi olarak ortaya çıkmıştı. Erdoğan, terör örgütü PKK bağlantılı Suriye’deki PYD / YPG örgütlenmesini de tek başına dış nedenlere bağladı. Oysa Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın devrilmesi için rejim karşıtı silahlı güçlere destek veren ve Suriye’nin iç savaşa sürüklenmesine ve bu ülkenin kuzeyinde bir otorite boşluğunun oluşmasına neden olanlardan birisi kendisiydi. Erdoğan geçen yıl Türk Lirası’nın ABD Doları ve Euro karşısında keskin bir biçimde değer kaybetmesini de dış nedenlere bağladı. Oysa bu gelişme de, Erdoğan’ın demokrasi, laiklik, insan hakları, düşünce ve ifade özgürlüğü, hukuk devleti, turizm, tarım, sanayi, üretim ekonomisi, ihracat alanlarına vurduğu darbelerin ve bunlara bağlı olarak yarattığı güvensizlik ortamının bir sonucuydu. Erdoğan son olarak, yüzde 20’yi aşan yıllık enflasyon oranının ve rekor seviyede artan sebze ve meyve fiyatlarının sorumlusu olarak da “patlıcan terör örgütünü”, CHP milletvekili Özgür Özel’in deyişiyle, “PATÖ”yü gösterdi. Bakalım vatandaş da 31 Mart yerel seçimlerinde kendi ontolojik gerçekliğinden kaçmaya devam edecek mi, yoksa bu saçmalıklara eylem ve seçimiyle dur diyecek mi? Bu ülkede yaşanmakta olan hukuksuzluk yakınlaştı. Karar verici hâkimler de, en tepede yer alan Anaya lar, her gün biraz da sa Mahkemesi, Yar ha ağırlaşıyor. gıtay, giderek Danış Bir hafta içinde tay, bazı kararlarının açıklanan Gezi id da kanıtladığı gibi, dianamesi ve Cum Başkan’a tam uyum Hukuksuzluğun bu kadarı!huriyet gazetesi ka rarları, nerede ve ne lu duruma geldi. O kadar ki, Anayasa zaman sona erece Mahkemesi, bireysel ği belli olmayan bu eski yazar ve yöneticiler Gü yıkıcı ağırlaşmanın son somut ray Öz, Musa Kart, Hakan başvuru yoluyla hak arayanların yüzde 90’ına yakı kanıtlarıdır. Bu nedenle, devam etmekte olan dava süreçlerinin, tüm yönleriyle ve Kara, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör ve Önder Çelik’in cezaları kesinleşti; nını reddediyor. Yargının iki ayağının, sav cı ve hâkimin Başkan’a bağlı olabildiğince derinliğine irde yeniden cezaevine girecekler. lığı, kaçınılmaz olarak savunlenmesi ve sürekli olarak gün Kadri Gürsel ise hapis yattığı ma ayağının önemini çok artı demde tutulmaları gerekiyor. İki karar Geçen hafta, 28 Mayıs 2013’te başlayan ve milyonlarca yurttaşın katıldığı Gezi Direnişi konusunda, olacak şey değil dedirten bir gelişme oldu. Davada, 15 aydır tutuklu Osman Kavala ve sonradan tutuklanan Yiğit Aksakoğlu dışında; altısı firari, 16 kişi hakkında hazırlanan iddianame ile tüm şüphelilerin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması istendi. İçeriğinin hukukun temel ilkeleriyle uyuşmazlığı savları yanında iddianamenin olaydan yaklaşık altı yıl sonra tamamlanmış olmasıyla Gezi davası, görülmedik hukuk süre yeterli olduğu için hapse girmeyecek. Turhan Günay, Günseli Özaltay ve Bülent Yener beraat etmişlerdi. Bu kararda da, hukukun temel ilkelerine tümüyle ters düşen birçok nokta var. Özellikle beş yıldan az ceza alanların cezaları kesinleşirken, daha ağır ceza alanların, haklarını Yargıtay’da hak aramaya devam edebilecek ve aklanabilecek olması hukukun temel ilkeleriyle bağdaşmaz. Bunun kadar önemli olarak bu davanın hukuk tekniğine ters düşen yönleri, özellikle de bir hukuk davasının sonradan neden ve nasıl bir ceza davasına dönüştüğünün üzerinde de ayrıntılı olarak durulması rıyor; savunmayı, hak arayan toplum kesimleri için gerçekten yaşamsal kılıyor. Ama ne görüyoruz? Savunmanın en büyük ve yerleşik örgütü Türkiye Barolar BirliğiTBB, kendi iç çekişmeleri nedeniyle kurumsal sarsıntılar yaşıyor. Birçok ilin barolarının genel kurul delegeleri, yaptıkları açıklamalarla TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun kişiliğinde birliğin üst yönetimini eleştirerek uyarıyor. Savunmanın kurumsal yapısı en gerekli olduğu bir zamanda, hukuksuzluğun tam olarak yerleştirilmekte olduğu şu günlerde etkisizleşiyor. TBB, ülkede hukuku, bağımsız ve tarafsız kıl suzluk örneklerinden biri olarak çoktan hukuk tarihinde yer al gerekir. İstinaf mahkemesinin kesinleşen kararının infazının mak amacıyla kurumsal olarak uğraş veremeyecek, gide maya adaydır. davayla ilgili Yargıtay kararına rek avukatları bile savunama Geçen salı günü, son yılların kadar ertelenmesi gerekir. yacak bir duruma düşüyor. Cumhuriyet gazetesi davasında da yeni bir aşamaya gelindi. İstinaf mahkemesi suçlananları ikiye ayıran son kararını verdi. Yduarsuamvuu?nmanın Hukuk düzeni üç ayak üze Acı ama gerçek! Ülke bir hukuk depremi yaşıyor. Toplumsal yapının gü En ağırından başlaya rinde durur; kamu adına suç venlik dayanağı olan hukuk yı yım. Beş yıldan fazla ceza almış olanlar: Akın Atalay, Or lama işini yapan savcı, onun karşısında suçlananı savunan kılınca, güven duygusunu yitiren ve yalnızlaşan insanlar ka han Erinç, Hikmet Çetinkaya, Murat Sabuncu, Aydın avukat ve karar verici hâkim. Ülkemizde hukukun içine çınılmaz olarak sığınacak birilerini arar; bağımlı insan olur. Engin ve Ahmet Şık. Beş yıl sürüklendiği durum sonucu, Ülkemizde uygulanan başkan dan az ceza almış olanlar da gazete çalışanı Emre İper ile adı bir de Cumhuriyet Savcısı lık rejiminin en önemli özellikolan iddia makamı, Başkan’a lerinden biri de budur. Ressam ve gazeteci Doğan tahliye oldu Sokağa çıkma yasağı döneminde Mardin Nusaybin’de çizdiği resimleri, sosyal medyada paylaştı Zehra Doğan ğı ve 10 yaşındaki bir çocuğun notlarını haberleştirdiği için ‘terör örgütü propagandası yaptığı’ suçlamasıyla 2 yıl 9 ay 22 gün hapse mahkum edilen gazeteci ve ressam Zehra Doğan, Tarsus Kadın Kapalı Cezaevi’nden tahliye edildi. Doğan’ı cezaevi çıkışında meslektaşları çiçekle karşıladı. Doğan, yaptığı açıklamada, “Şu an cezaevlerinde devam eden açlık grevleri var ve durumları her geçen gün ağırlaşıyor. Cezaevlerinde Leyla Güven öncülüğünde başlatılan açlık grevlerine bir an önce ses verilmeli” dedi. l Haber Merkezi BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Nabizade Nâzım’ın edebiya 1 tımızdaki köy gerçeklerini konu alan ilk yapıt olması bakımından önemli uzun öyküsü. 2/ Görünü 2 3 şe göre olacağı sanılan... Tavır, davranış. 3/ Bambu kamışına ve bu kamıştan yapılmış mobilyaya 4 5 verilen ad. 4/ Fas’ın plaka imi... Antimon elementinin simgesi... 6 Giysi yapılan bir tür pamuklu 7 kumaş. 5/ Düz ve geniş arazi... Şarkı, türkü... Bir nota. 6/ Birine 8 karşı güdülen kötülük etme iste 9 ği... Mezar. 7/ Özenli, düzgün... İyi bir şeye erişme durumu. 8/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Japon lirik dramı... Manda yavrusu. 9/ Eti beğenilen bir deniz yumuşakçası. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Evrenin oluşumu, kökeni ve doğuşu ile ilgili kuram. 2/ Bir renk... Nevşehir’in bir ilçesi. 3/ Eski dilde yol... Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre. 4/ Osmanlılarda gece bekçisi... Tesir. 5/ Davula sol elle vu 1 2 3 4 5 6 7 BÖCEKBAŞ I AĞ I L ULUS L ERC İ K T L N İ RVANA I S I SELEF BEKA L İ KA AK UŞ İ T L rulan ince değnek... Önü hendekli siper. 6/ 8 B E D R E T A K Hitit. 7/ Sert, katı, sağlam... Çember uzun 9 A L K A N T A R A luğunun dört yüzde birine eşit çember yayı birimi. 8/ Bir grubun temel görüşlerini belirleyen, öğretisini ortaya koyan kişi. 9/ Eskiden çarşı ya da pazara getirilen şeylerden alınan tartı vergisi. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr 25 ŞUBAT 2019 SAYI: 34109 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça Sorumlu Müdür Ozan Alper Yurtoğlu Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Hafta Sonu: Hilal Köse l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Düzeltme: Mustafa Çolak Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l İzmir Temsilcisi: Hakan Dirik Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur. l Okur Temsilcisi: Cengiz Yıldırım cengiz.yildirim@cumhuriyet.com.tr l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Baskı Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:14 05:59 06:22 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07:38 13:24 16:27 07:21 13:09 16:13 07:43 13:32 16:38 Akşam 18:56 18:41 19:06 Yatsı 20:15 19:59 20:22 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com S400: ABD’ye bağımlılığın panzehri Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Güler’in Washington temaslarının hemen öncesinde ABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir telefon görüşmesi yaptı. Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre “iki lider, ABD’nin Suriye’den çekilme kararının müşterek çıkarlara uygun olarak ve ortak hedeflerine zarar vermeyecek şekilde uygulanması hususunda mutabık kalmıştı.” Türkiye ile ABD’nin Suriye’de ne gibi müşterek çıkarı ve ortak hedefi olduğu elbette tartışmalıdır ancak bundan daha önemlisi Türk ve Amerikan savunma bakanları ile genelkurmay başkanları müzakerelerinden önce iki liderin bir çerçevede yine uzlaşmış olmasıdır! S400 AKP’nin, güvenli bölge Trump’ın kozu Savunma bakanları ile genelkurmay başkanları arasındaki müzakerelerde “Suriye’de güvenli bölge” konusundan daha acil olarak, masaya S400 konusunun geldiği anlaşılıyor. Toplama baktığımızda Ankara’nın S400 konusunu ABD’yle güvenli bölge müzakeresinde istediğini alabilmenin aracı olarak kullandığı; Washington’un da S400 alımını engelleyebilmek için Ankara’ya güvenli bölgede taviz verme kozunu kullandığı anlaşılmaktadır. Kuşkusuz S400’lerin koz olarak kullanılması şaşırtıcı değildir. Zira anımsayacağınız gibi ilk ihaleyi Çin kazanmış, ancak AKP hükümeti bunu ABD’yle siyasi pazarlığında kullandıktan sonra iptal edip, bu kez ihaleyi Rusya’ya vermişti. Rusya’dan S400 alımı da, AKP’ye Suriye’de alan açılmasını kolaylaştırmıştı elbette! Ardından AKP S400’e yönelik Batı (ABDAB) tepkisini azaltmak için bu kez de AB’den füze savunma sistemi almıştı. İşin orada kalamayacağı, ABD’nin yeni bir Patriot teklifi yapmasından ve Ankara’nın “Patriot da alabileceğini” açıklamasından anlaşılıyor. Yani sonuçta Türkiye tek bir füze savunma sistemi alacakken, günün sonunda üç farklı satıcıdan üç farklı füze savunma sistemi almış olabilir! Pentagon’un 4 uyarısı Fakat ABD’nin Patirot satmakla yetinmeyeceği, S400 alımını mutlaka engellemek istediği ortada… Amerikan Savunma Bakanlığı (Pentagon) tarafından hazırlanan, “ABD’nin Türkiye Cumhuriyeti ile İlişkilerinin Durumu” başlıklı belgenin “tasnif dışı” olarak, 26 Kasım 2018 tarihinde yayımlanan iki sayfalık “Yönetici Özeti” kısmında S400’ler konusunda yapılan 4 uyarı, bunu ortaya koymaktadır. Pentagon belgesine göre Ankara’nın ilan ettiği takvim olan Temmuz 2019’da S400’leri yerleştirmeye başlaması halinde ABD’nin yapması gerekenler şunlardır: 1. “ABD’nin düşmanlarına yönelik yaptırımı yasası”nın 231. maddesi kapsamında Türkiye’ye yaptırım uygulanması. 2. Türkiye’nin F35 programına ortaklığının riske girmesi. 3. Türkiye’nin gelecekteki ABD silah transferlerinden yararlanamaması ve ikili savunma sanayii işbirliğinin riske girmesi. 4. NATO’da birlikte çalışabilmenin zorlaşması. Ankara S400’den vazgeçemez ABD bunları yapar mı? Elbette yapabilir. Ancak bu dört maddeden göreceğimiz zarar, S400’lerden vazgeçmekten göreceğimiz zarardan daha azdır. ABD’ye S400 konusunda boyun eğme, 90’larda başlayan milli silah hamlesinin bitirilmesi, S400’lerin teknoloji transferinden hareketle milli füze savunma sistemi kurabilme ve toplamda Türkiye’nin bölgesinde bağımsız hareket edebilme şansını kaybetmesi demektir. Bize göre Türkiye kesinlikle S400 alımından vazgeçmemelidir. Aksi takdirde, şimdiki AKP hükümeti, Türkiye’yi ABD’ye Erdoğan’ın BOP eşbaşkanlığı döneminden daha bağımlı hale getirecektir! Düzeltme: Önceki yazımızda, dönemin üst düzey bir Dışişleri Bakanlığı yetkilisinin medyada yer alan açıklamasından hareketle, Adana Mutabakatı’nda 5 km sınırının olduğunu ifade etmiştik. Ancak metnin orijinalinde herhangi bir rakam verilmiyor. Düzeltir, okurlarımızdan özür dileriz. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear