23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Salı 14 Ağustos 2018 2 haber EDİTÖR: ELİF TOKBAY / MÜNEVVER OSKAY TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Ayrımcılık uzaktaKalamışParkı’ndakienrenkli‘olimpiyat’oyunlarındahep‘eşitlik’kazandı. Cinsiyet kalıplarının olmadığı Queer Olympix İstanbul sona erdi Bu yıl ikincisi düzenlenen Queer Olympix İstanbul dün Kalamış Parkı’nda son buldu. 10 Ağustos’ta Heybeliada’da başlayan üç günlük spor organizasyonu nefret söylemi ve ayrımcılıktan uzak spor müsabakaları ile ön plana çıktı. Olimpiyat organizasyonunun düzenleyicilerinden Atletik Dildoa takımının gönüllüsü Melis, Queer LGBTİ’nin üç yıl önce futbol oynamak amacıyla bir araya gelen insanlar topluluğu ile oluştuğunu söyledi. İsmi sansürlendi Melis, kurdukları takımın isminden dolayı sansüre uğradığını belirterek “Profesyonel futbol ligleri dışında alternatif ligler olduğunu öğrendik. Onlara katılmak için bir takım kurduk. Hatta özel bir lige katılacaktık, takımımızın isminin Atletik Dildoa olmasına karar verdik. İsmimizden dolayı sansürlemek istediler. Bizler de bu sansürden dolayı katılmak istemedik ve Atletik Dildoa ekibiyle Queer Olympix maceramız böyle başla (Queer, heteroseksüel olmayan ve azınlıkta kalan cinsiyet ve cinsel yönelimlerin hepsini içine alan terim) mış oldu. Olimpiyatlara gönderme olsun diye ismini Queer Olympix İstanbul koyduk. Bu olimpiyatlar, ağırlıklı olarak LGBTİ ve kadın katılımcıların bir araya gelip futbolun yanı sıra plaj voleybolu, uzun atlama, bayrak yarışı, hızlı yürüme, yoga gibi spor etkinlikleri ve atölyelerin olduğu üç günlük bir organizasyon” dedi. Atlatik Dildoa gönüllüsü Melis, Kadıköy Belediyesi’nin, olimpiyatın yapıldığı Kalamış’taki parkın kullanımı için destek verdiğini anlattı. Görünmez değiliz Sosyal Politikalar, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği’nden (SPoD) Mustafa ise çalıştıkları alanın daha çok akademik anlamda LGBTİ’lere destek vermek olduğunu fakat sportif anlamda böyle bir görünürlüğün olma sından hoşnut olduklarını ifade etti. Görünmez olmadıklarını ve yaşamın her alanına dahil edilmelerini isteyen Mustafa, “Temel olarak sporun farklı alanlarda ve farklı şekillerde mümkün olduğunu göstermeye çalışıyoruz. Bu etkinliklerin halka açık ve hafta sonu olması çok güzel bir etkileşim yaratıyor. İnsanlar daha çok bilinçlenip önyargılarını atıyor” diye konuştu. Bu ligde hırs yok Organizasyona katılan LGBTİ’ler ise “Bu ligde hırs yok, cinsiyetçi küfür yok, kimse kimseyi sakatlamıyor” diyerek Dildoa ile yoldaşlık bağı kurduklarını söyledi. Fırsat eşitsizliğinin her yerde olduğuna dikkat çeken LGBTİ’li katılımcılar kadın takımlarına ayrılan bütçenin her zaman erkek takımlarına ayrılan bütçeden daha az olduğunu, LGBTİ sporcuların ise tamamen dışlandığını belirterek, “Oturup beklemek yerine kendi alanımızı yaratmak istediğimiz için buradayız” açıklamasında bulundu. l İSTANBUL /Cumhuriyet Hande’yi öldürenler Bergen 2 yıldır serbest ak‘Aancddılııanları’rınnı Mersin’de bir grup arabesk müzik dinleyicisi, yüzüne kezzap atan eski eşi Halis Serbest tarafından 14 Ağustos 1989’da kurşunlanarak katledilen “Acıların Kadını” adlı şarkısıyla tanınan Bergen’i, ölümünün 29. yıldönümünde andı. Şarkıcının hayranları Kutlay Akoğlu, Hasan Ayaz ve Yusuf Balcı, dün sabah Bergen’in Mersin Şehir Mezarlığı’ndaki kabrine gitti. Akoğlu, “Bindiği minibüste vahşice katledilen Özgecan Aslan’la da aynı mezarlıkta yatıyorlar. Kadına şiddet olaylarını buradan kınıyoruz” diye konuştu. Bergen’i katleden Halis Serbest, bir süre hapis yattıktan sonra tahliye olmuş, geçen nisan ayında 4 çocuğa cinsel istismardan tutuklanmıştı. l DHA SEYHAN AVŞAR Şiddet görüp tecavüze uğradıktan sonra vahşice katledilip yakılan ve cesedi Zekeriyaköy’de yol kenarına bırakılan 23 yaşındaki trans kadın Hande Kader cinayetinin üzerinden 740 gün geçti. Ancak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturmada henüz bir gelişme yok. Soruşturma savcısı Kader’in yakın arkadaşlarının ifadelerine başvurdu. Şişli civarındaki MOBESE kameraları incelendi. Ayrıca Kader’in cesedinin bulunduğu yerdeki baz istasyonu kayıtlarını talep etti. Ancak üzerinden geçen 740 güne rağmen henüz bir iddianame hazırlanmaması, diğer trans cinayetlerinde olduğu gibi bu dosyanın da faili meçhul dosyalar arasına girmesi korkusu yarattı. Tanınmaz haldeydi Hande Kader, 2015 yılında Taksim’de düzenlenen Onur Yürüyüşü’nde polisin eylemcilere karşı tazyikli su, plastik mermi ve biber gazı ile müdahale ettiği sırada, TOMA’nın karşısına oturarak polis şiddetine karşı direndiği anlarla hafızalara kazındı. Bu direnişinden tam bir yıl sonra 6 Ağustos’ta Hande Kader’in kayıp olduğu ve kendisinden haber alınamadığı öğrenildi. Kader’in cansız bedeni ise 13 Ağustos günü Zekeriyaköy’de yol kenarında bulundu. 23 yaşındaki trans kadın cinayetinde 740 gündür iddianame bile hazırlanmadı Kader’in tanınmaz halde olan cesedi arkadaşı tarafından teşhis edildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı cinayetle ilgili soruşturma başlattı. Ancak üzerinden geçen 740 güne rağmen bir adım öteye gidilemedi. Kendi halindeydi... İnsan hakları savunucusu, trans kadın Deniz Tunç, Hande Kader’in kimseye zararı olmayan, kendi halinde, arkadaşları ile eğlenmeyi seven, sakin bir insan olduğunu söyledi. Kader ile bir dönem aynı apartmanda oturduklarını aktaran Tunç, “Hande ile samimiyetimiz o dönem arttı. Aynı binada, üç dairede yaşayan trans kadınlardık. Her gün birimizde toplanırdık. Kahvaltımızı, akşam yemeğimizi bir Hande Kader, 3 yıl önce Taksim’deki Onur Yürüyüşü’nde polis şiddetine direnişiyle hafızalara kazınmıştı. likte yerdik” dedi. Tunç, Kader cinayetinin üzerinden geçen uzun süreye rağmen henüz aydınlatılamamasıyla ilgili olarak ise şu ifadeleri kullandı: “Soruşturma ve kovuşturma evresi erk, egemen zihniyet eliyle yürütüldüğü için failler ya bulunmuyor. Bulunan failler ise çok küçük cezalarla ödüllendiriliyorlar. Hande’nin katledilmesinin üzerinden 2 yıl geçti ama dosyada en ufak bir aydınlanma yok. Ne yazık ki transların, kadınların ve çocukların katil ya da tecavüzcülerini bulmak yargının öncelikli amacı değil. Tek isteğimiz soruşturma savcısının konuyu vicdani olarak ele alması ve peşini bırakmaması.” l İSTANBUL Kriz kimin işine yarıyor: Şok Doktrini ve Samir Amin Samir Amin de öldü: Marksizmi, Marx’lı dünyaya uyarlayan, Emperyalizmi “Merkez çevre kuramı” çerçevesinde yorumlayan “babalardan” biriydi. Bugün ülkemizde oluşan krizi Neoemperyalizm ve ona teslim olmuş Türkiye açısından yorumlamaya çalışacağım bir yazı planlarken gelen ölüm haberi beni sarstı! HHH Türkiye 2007’den beri bir “şoklar” dizisi yaşıyor. Bugün içine girdiğimiz ekonomik kriz de bu dizi içinde yeni bir şok: Bu şoklar ve krizler kimin işine yarıyor? Bu sorunun yanıtını bulursak, belki başımıza gelenleri daha soğukkanlı değerlendirme fırsatı buluruz! HHH 2007 yılından beri yaşadığımız siyasal ve ekonomik şok ve krizler, Erdoğan/AKP iktidarının işine yaradı... İktidar bu krizleri fırsata çevirdi: Rejimi değiştirdi. Ama rejim değişikliği şokları önleyemedi, krizleri çözemedi, tam tersine, daha ilk adımda yeni bir şok ve yeni bir krizle karşı karşıya kaldık. Çünkü bugünkü dünyada ve bugünkü Türkiye’de, Tek Adam Rejimi ile bu şokları durdurmanın, bu krizleri önlemenin olanağı yok. Bu gerçeği birçok kez yazdım, bir kez daha yineliyorum. HHH Cumhuriyet Pazar Dergi’nin 6 Nisan 2008 tarihli sayısında Z. Kalkandelen “Şok ‘Terapiye’ Şok Tepki” başlıklı yazısında, Naomi Klein’in “The Shock Doctrine” adlı kitabından hareketle, “felaket kapitalizmi” adı verilen Neoemperyalizmin toplumlara nasıl dayatıldığını anlatıyordu: Cameron adlı bir CIA psikiyatristinin insanlara şok tedavisi uygulayarak belleklerini silip yeni bir insan yaratma deneyleri, Neoemperyalizmin şok yöntemiyle toplumlara uygulanıyor. Önce savaşlar, terör saldırıları, darbeler, ekonomik krizler ve doğal afetler yoluyla toplumlarda şok yaratılıyor, sonra da bu şokun yarattığı korku ve düzensizlik ortamını kullanan politikacılar ve şirketler aracılığıyla ikinci şok olarak Neoemperyalizm dayatılıyor. Bunlara direnenlere, polis ve hapis baskıları ile üçüncü şok uygulanıyor. Kalkandelen yazısını “Halkların sonunda felaket kapitalizmine karşı gelmeyi öğrendiklerini” belirterek bitiriyordu. Türkiye’de geniş kitleler, 16 Nisan 2017 Halkoylamasında ve 24 Haziran 2018 seçimlerinde Neoemperyalist dayatmaya karşı tavırlarını sergilediler ama politikacıların beceriksizliklerinden dolayı direnişlerini başarıya ulaştıramadılar: Şoklardan ve krizlerden yararlanan, rejimi Tek Adam Yönetimi’ne dönüştüren Erdoğan/AKP iktidarı oldu! HHH Peki Neoemperyalist sistemin dayattığı bu şoklar ve krizler kaçınılmaz mıdır, bunlar nasıl önlenir? İşte Samir Amin orada devreye giriyor: “The World We Wish To See” adlı yeni kitabının iki numaralı ekinde, “Bamako Çağrısı” adlı metinde “Yeni Bir Dünya”nın temel ilkeleri yer alıyor. Bu ilkeleri, Erdoğan/ AKP iktidarının Tek Adam Yönetimine karşı yapılacak olan Demokratik mücadelede, özellikle de CHP’nin benimsemesi gereken politikalar bağlamında kullanılmak üzere aşağıda özetliyorum: 1) İnsanlar ve halklar arasında rekabet yerine dayanışma. 2) Herkese, sınıf ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tam demokrat ve katılımcı vatandaşlık hakları. 3) Bütün alanlardaki farklılıkların yaratıcı bir biçimde geliştirilmesine olanak sağlayan, evrensel bir uygarlık. 4) Toplumsal değerlerin ve kuralların demokratik yöntemlerle ve demokrasi için öğretilmesi ve kullanılması. 5) Doğanın, yerküre kaynaklarının, tarım alanlarının pazarlanacak mallar olarak değil, insanlığın ortak zenginliği, milletlerin ve halkların siyasal gücü olarak görülmesi. 6) Kültürel ürünlerin, bilimsel bilginin, eğitimin ve sağlığın pazarlanacak mallar olarak görülmemesi. 7) Sınırsız demokrasi, sosyal gelişme, milletlerin ve halkların özerklikleri ile yakından bağdaştırılabilecek politikaların geliştirilmesi. 8) Antiemperyalist bir temel üzerinde inşa edilecek bir enternasyonalizm çerçevesinde Kuzey ve Güney yarımküre halklarının dayanışması. HHH Türk Lirası’nın değer kaybı krizine ve onun yarattığı şoka sevinmeyin: Yakın geçmiş, bu şokları ve krizleri, toplumun Demokratik güçlerinin Demokrasiyi geliştirmek için değil, Erdoğan/AKP iktidarının Demokrasiyi sınırlamak için kullanabildiğini gösteriyor! Dilerim, bu şok ve krizden sonra da, Temel Hak ve Özgürlüklerin üzerine (daha şimdiden ipuçlarını gördüğümüz) yeni sınırlamalar ve kısıtlamalar gelmez! DEMOKRASİ SAVAŞIMI BİTMEZ: DİREN HUKUK DEVLETİ! C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear