23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumartesi 14 Nisan 2018 10 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: İLKNUR FİLİZ 21 yıl sonra28 ŞUBAT DAVASINDA KARAR AÇIKLANDI 21 müebbet 28Şubat sürecine ilişkin açılan 103 sanıklı dava, 5 yıl son ra dün karara bağlandı. Mahke me, dönemin Genelkurmay Baş kanı Orgeneral İsmail Hakkı Ka radayı, Kara ve Hava Kuvvetle ri Komutanları ile Genelkurmay İkinci Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir’in arasında bulunduğu 21 sanığı, RefahYol hükümeti ni “cebren iskat veya vazife gör mekten cebren men” suçundan müebbet hapis cezasına çarp tırdı. Bu sanıkların Türk Silah lı Kuvvetleri’nden (TSK) çıkarılma larına ve rütbele rinin sökülmele rine hükmeden ALİCAN ULUDAĞ mahkeme, 68 sanığın beraatına, 10 sanığın ise za manaşımı gerekçesiyle davaları nın düşmesine hükmetti. 28 Şu bat soruşturması sürecinde gö rev alan savcı, bilirkişi ve bazı müştekiler bugün FETÖ üyeliği iddiasıyla cezaevinde. 5 yıldır süren 28 Şubat dava sının karar duruşması dün An kara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ne görüldü. Saat 14.00’te başlayan duruşmaya, Çevik Bir’in de ara larında bulunduğu 30 kadar sa nık katıldı. Arasında İsmail Hak kı Karadayı’nın bulunduğu di ğer sanıklar ise duruşmaya gel medi. Müşteki avukatları sanık ların cezalandırılmalarını ve tu tuklanmalarını istedi. SSouçnssuözzulmeri: Mahkeme Başkanı Mustafa Yiğitsoy, salonda bulunan sanıklara son sözlerini sordu. Daha önceki yaptıkları savunmalarını tekrarladığını belirten Çevik Bir, beraatını talep etti. Birçok sanık, “suçsuzum, beraatımı talep ediyorum” derken, emekli Korgeneral İzzetin İyigün, “Hiçbir suçum yoktur. Buna rağmen 5 yılım elinde alınmıştır. Beraatımı talep ediyorum” ifadesini kullandı. s‘2avFecıtnhıunllaaçhtçığı ı dava’ Emekli Korgeneral Vural Avar, “İki Fethullahçı savcı tarafından hazırlanan iddianameyi mahkemenin sürdürmesini reddediyorum” diye konuştu. Emekli Korgeneral Yıldırım Türker, “İddia edilen olmayan bir suç nedeniyle açılan davada asıl mağdur olarak bulunuyoruz. Ne ben, ne de suçun işlendiği iddia edilen tarihte benim emrimde olan kişiler, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında yazılı, herhangi bir suçun içinde bulunmadık” dedi. Son sözlerini alınmasının ardından mahkeme heyeti karar vermek için duruşmaya saat 17.30’a kadar ara verdi. Verilen aranın ardından adliyeden çıkış yapan Çevik Bir, kapıda karşılaştığı gazetecilere “Uzaktan çekmeyin, yaklaşın, kaçmadık” diyerek, yanına çağırdı. Davaya ilişkin gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bir, şunları söyledi: “1997’de devlete FETÖ tehlikesi duyurulmuştur. 1997’de Genelkurmay Başkanlığı, rahmetli Demirel’e brifing veriyor. Bu brifingde FETÖ tehdidini devlete aktarıyoruz. Onun üzerine rahmetli Demirel, birtakım düzenlemeler oluyor. Aradan 89 ay geçiyor; 1998’de yine rahmetli Demirel’e makamında brifing veriliyor. FETÖ tehdidi rahmetli Demirel’e anlatılıyor. Bu, 1998 yılında oluyor. 17 Mart 1998’de makamında veriliyor. Daha sonra rahmetli Demirel, bunu 10 gün sonra yapılacak, 27 Mart 1998’deki MGK toplantısı gündemine aldırıyor. MGK’de de bu konuşuluyor. Genelkurmay Başkanlığı tarafından MGK’nin bu brifinginde FETÖ tehdidi anlatılıyor. Artı, suçlanmakta olduğumuz Batı Çalışma Grubu’nun İsmail Hakkı Karadayı Çevik Bir Çetin Doğan Kemal Gürüz MÜEBBET HAPİS ALAN İSİMLER l Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı l Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Hikmet Köksal l Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Ahmet Çörekçi l Genelkurmay İkinci Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir l Genelkurmay Harekât Başkanı emekli Orgeneral Çetin Doğan l İstihbarat Başkanı emekli Korgeneral Fevzi Türkeri l Genelkurmay Genel Sekreteri emekli Tümgeneral Erol Özkasnak l MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral İlhan Kılıç l Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Hayri Bülent Alpkaya l YÖK Başkanı Kemal Gürüz l Aydan Erol l Cevat Temel Özkaynak l Çetin Dizdar l Çetin Saner l Erdoğan Öznal l Hakkı Kılıç l İdris Koralp l Kenan Deniz l Muhittin Erdal Şenel l Vural Avar l Yıldırım Türkeri 28 Şubat’ta ne oldu? Refah Partisi, 1996’da DYP ile koalisyon yaparak hükümet kurdu. Ardından Sincan’da RP’li belediye “Kudüs Gecesi” adı altında şeriat gösterisi yaptı. Bu gösterinin ardından 4 Şubat 1997’de Etimesgut’taki Zırhlı Birlikler’den çıkan tanklar, Sincan caddelerinden geçiş yaptı. Bu olay, o dönem “demokrasiye balans ayarı” olarak yorumlandı. 28 Şubat 1997’de yapılan ve 13 saat süren MGK’de 18 maddelik “Rejim aleyhtarı irticai faaliyetlere karış alınması gereken tedbirler” başlıklı karar alındı. Ülkede gerginliğin artması üzerine RP ile DYP arasında bir protokol imzalandı ve başbakanlığın Tansu Çiller’e verilmesi kararlaştırıldı. Başbakan Necmettin Erbakan istifa etti. Demirel, 18 Haziran 1997’de hükümet kurma görevini Çiller’e değil, Mesut Yılmaz’a verince RefahYol hükümeti dönemi kapandı. Dönemin bazı komutanları, “Bin yıl sürecek” derken, bu dönem “postmodern darbe” olarak tarihe geçti. 28 Şubat döneminde Genelkurmay Başkanlığı’nda yüksek yargı üyeleri ile hâkim ve savcılara, rektörlere ve gazetecilere irtica brifingleri verildi. Nisan 1998’de Genelkurmay Başkanlığı, yakalanan PKK yöneticilerinden Şemdin Sakık’ın ifadelerine hayali bölümler eklettirerek geniş kapsamlı bir andıç hazırlattı. Andıçta dönemin HADEP milletvekilleri, bazı sivil toplum örgütlerinin yanı sıra bazı gazetecilerin isimleri de yer aldı. Sakık’ın ifadelerinin bazı gazetelerde yayımlanmasının ardından birçok gazeteci yazar, “PKK ile işbirliği yaptığı” suçlamasıyla işlerini kaybetti. Andıç, 28 Şubat iddianamesine de girdi. DAVA NASIL AÇILDI? 28Şubat soruşturmasının dayanağı olarak gösterilen belgeler, 19 Aralık 2011 tarihinde 1997 yılında FETÖ’cü olduğu için YAŞ kararıyla TSK’den ihraç edilen göz doktoru Tamer Tatar’a gönderildi. 1 Adet klasör 2 Adet CD/DVD ve imzasız bir mektuptan oluşan belgeler, Ahmet Yılmaz isimli bir kişi tarafından kargo ile Tatar’a iletildi. Tatar, gelen kargoyu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda savcı Hüseyin Ayar’a teslim etti. Ayar da bu belgeleri FETÖ’den firari eski Cumhuriyet Başsavcı vekili Fikret Seçen’e teslim etti. Seçen de 21 Aralık 2012 tarihinde bu belgeleri hakkında FETÖ’den dava açılan ve halen yargılaması yapılan eski Ankara Savcısı Mustafa Bilgili’ye özel kurye ile gönderildi. Eski Savcı Bilgili bu belgeleri 9 ay elinden tut tuktan sonra CD/DVD’ler de yer alan belgelerin gerçek olup olmadığını belirlemek için TÜBİTAK’ta görev yapan 3 kişiyi bilirkişi olarak görevlendirdi. Hakkında FETÖ’den dava açılan bilirkişiler kendisine teslim edilen 6 bin 335 sayfalık belgeyi 4 gün içinde inceleyerek 42 sayfalık bir rapor hazırladı. Raporda “CD/DVD’lerin içindeki bilgiler doğrudur. Manipülasyon yoktur. Delil olarak kullanılabilir” dedi. Başlatılan soruşturma kapsamında 12 Nisan 2012 tarihinde de ilk gözaltılar ve tutuklamalar yaşandı. Soruşturma kapsamında daha sonra dalgalar halinde toplam 76 sanık tutuklandı. Soruşturmayı yürüten savcı Mustafa Bilgili, 103 sanık hakkında iddianame hazırlayarak mahkemeye gönderdi. Mahkemenin iddianameyi kabul etmesinin ardından dava 2 Eylül 2013 tarihinde Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. İlk duruşma başlamadan önce 37 kişi tahliye edildi. 39 tutuklu sanık ile başlayan davanın 19 Aralık 2013 tarihinde yapılan duruşmasında verilen tahliye kararlarının ardından davada tutuklu sanık kalmadı. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kapatılmasının ardından 28 Şubat davası da Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı. Necmettin Erbakan da yasal Genelkurmay Başkanlığı çalışması olduğu gündeminde var. Bu brifing dinlenilsin, bizim davamızın yasal olduğu o brifingde de yer alıyor. Onun için bir şey yapılamadı. Seneler geçtikten sonra bu dava yapılıyor. İnşallah hayırlısıyla biter.” ‘Geçerli kabul edilen belgelerden’ Verilen aranın ardından mahkeme heyeti, salona döndü. Bu sırada Çevik Bir’in salonda olmadığı görülürken, kararı 20 sanık dinledi. Mahkeme Başkanı Mustafa Yiğitsoy, kararı “Yüce Türk milleti adına yargılama yapmaya yetkili mahkememizce, hukukun üstünlüğüne bağlı kalınarak, tarafsız ve bağımsız olarak dosyada mevcut hukuken geçerli kabul ettiğimiz belge, beyan ve delillerin hukuki değerlendirilmesi sonucu heyetimizce oybirliği ile vermiş olduğumuz kararı açıklıyorum” diyerek okumaya başladı. Karara göre; Teoman Koman, Eser Şahan, Salih Eryiğit ve Tevfik Özkılıç hakkındaki davanın sanığın dava sürecinde ölmesi nedeniyle düşürülmesine karar verildi. 10 kişiye zamanaşımı Mahkeme, sanıklar Altaç Atılan, Ersin Yılmaz, Kamuran Orhan, Köksal Karabay, Metin Yaşar Yükselen, Orhan Yöney, Refik Zeytinci, Şevket Turan, Şükrü Sarıışık ve Yücel Özsır’ın eyleminin, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren düşürmeye ve devirmeye iştirak”e ilişkin “gizli ittifak” suçu kapsamında kaldığını, bunun da 10 yıllık asli dava zamanaşımı süresine tabi olduğu gerekçesiyle bu 10 sanığın davasının zaman aşımından düşürülmesine hükmetti. 68 kişi beraat etti Mahkeme, 68 sanığın ise “yüklenen suçun işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle” beraatına karar verdi. Beraat eden sanıklar arasında eski MHP Milletvekili Engin Alan, eski Kara Kuvvetleri Komutanı Erdal Ceylanoğlu, emekli Orgeneral Aslan Güner, emekli Tuğgeneral Ertuğrulgazi Özkürkçü, emekli Korgeneral İzzettin İyigün, dönemin YÖK üyesi, emekli Gene ral Sedat Arıtürk yer aldı. Rütbeleri sökülecek Mahkeme; 21 sanığı önce “Türkiye Cumhuriyeti İcra Vekilleri Heyetini cebren iskat veya vazife görmekten cebren men” suçunu işledikleri gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. 21 sanığın cezasını “yargılama sürecindeki tutum ve davranışları” dikkate alınarak müebbet hapis cezasına indiren mahkeme, sanıkların kamu hizmetlerinden yasaklanmasına, babalık ve kocalık sıfatının verdiği hakları kullanmaktan mahrumiyetlerine hükmetti. Mahkeme, bu 21 sanığın Askeri Ceza Yasası’nın 30 ve 31. maddesi uyarınca TSK’den çıkarılmalarına, rütbelerinin alınmasına karar verdi. Sanıklara son olarak yaşları ve sağlık durumları dikkate alınarak yurtdışına çıkmamak ve her ayın 1. gününde karakola imza vermek suretiyle adli kontrol uygulanacak. Henüz kesinleşmeyen karara karşı istinaf yolu açık. l ANKARA BAKANLIKTAN AYM’YE ALTAN GÖRÜŞÜ Kanun yolları tüketilmedi Adalet Bakanlığı, AİHM ve AYM’nin hak ihlali kararına karşın serbest bırakılmayan yazar ve akademisyen Mehmet Altan’ın, AYM’ye yaptığı tedbir başvurusuyla ilgili görüş bildirdi CANAN COŞKUN Yazar ve akademisyen Mehmet Altan, 10 Eylül 2016’da gözaltına alınarak, 22 Eylül’de tutuklandı. Altan, 8 Kasım 2016’da Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu. Hakkında tutukluluğundan 7 ay sonra iddianame düzenlenen Altan’a, darbeye ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve örgüt adına suç işleme suçlamaları yöneltildi. İddianameyi kabul eden İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, Altan’ın sanıkları arasında bulunduğu davanın ilk duruşmasını 19 Haziran 2017’de yaptı. Anayasa Mahkemesi (AYM) 11 Ocak 2018’de Altan’ın başvurusunu değerlendirerek, oyçokluğu ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar verdi. Altan’ın avukatlarınca müvekkilinin tutukluluk halinin sonlandırılması için yapılan tahliye talebi yerel mahkeme tarafından reddedildi. Bunun üzerine Mehmet Altan, AYM’den tahliye edilmesine yönelik tedbir talebinde bulundu. AYM, yaşam ya da maddi manevi bütünlük ile ilgili ciddi bir tehlike bulunduğu durumlarda tedbir kararı verilebileceğini belirterek bu talebi reddetti ancak başvurunun esasının öncelikli görüşülmesine karar verdi. 16 Şubat 2018’de de tahliye talebini reddeden yerel mahkeme Altan’ı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırarak “tutukluluk halinin” sürdürülmesine karar verdi. 20 Mart 2018’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Altan’ın “özgürlük ve güvenlik hakkı” ile “ifade özgürlüğü” hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Bu kararın ardından Altan’ın avukatları Adalet Bakanlığı’na ve tutukluluğa devam kararı veren mahkemeye tahliye talebiyle başvurdular. Mahkeme dosyadan el çekildiği gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına hükmetti. Aynı nakarat Altan’ın AYM’nin hak ihlali kararına rağmen serbest bırakılmaması nedeniyle AYM’den tahliye edilmesine yönelik tedbir talebi başvurusu kapsamında Adalet Bakanlığı görüş bildirdi. 2 Nisan tarihli cevapta, hak ihlali kararıyla sonuçlanan başvuruda verilen görüşün tekrar edildiği kaydedildi. Bakanlık, zaten AYM tarafından reddedilen tedbir talebi ile ilgili, başvurucunun yaşamına ya da manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike bulunduğunda tedbir kararı verilebileceği savunuldu. Bakanlık, Altan’ın başvurusunda, mahkumiyet kararının henüz istinaf ve temyiz incelemesinden geçmediği belirtilerek, “Bu doğrultuda başvurucunun olağan kanun yollarının tüketip tüketmediği hususunda Anayasa Mahkemesi’nce bir değerlendirme yapılması gerektiği düşünülmektedir” dedi. ‘Statü’ belirsizliği Bakanlık, Altan hakkında mahkumiyet kararı verildiğini anımsatarak, “tutukluluk statüsünün sona erdiğini, mahkumiyet sonrası tutulmaya dönüştüğünü” belirtti. Aynı görüşün başka bir paragrafında ise, AYM’nin Altan ile ilgili ver Mehmet Altan diği hak ihlali kararının ardından yerel mahkemelerin verdiği tutukluluğun devamı ve bunlara itiraza ilişkin ret kararlarından bahsetti ve “Dolayısıyla başvurucu, bir mahkeme kararı uyarınca tutuklu bulunmaktayken, 16 Şubat 2018 tarihli Ağır Ceza Mahkemesi kararı sonrasında hükümlü statüsüne geçmiştir” denildi. Bakanlık, “karşılaşılan darbe tehdidinin büyüklüğü ve terörle mücadele kapsamında atılması gereken adımlar ile olağanüstü hal şartları dikkate alınarak değerlendirme yapılması gerektiğini savundu. Mahkum değil, sanık Bakanlık görüşüne karşı cevap sunan Altan’ın avukatları Figen Çalıkuşu ve Ergin Cinmen, Altan’ın tutuklu mu yoksa mahkumiyet sonrası tutulu mu tartışmasının hiçbir hukuki kıymetinin olmadığını belirterek, şöyle dediler: “Müvekkilimiz Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 2/2 maddesine göre göre halen ‘hükümlü’ değil ‘sanık’ statüsünde bulunmaktadır. Başvurucu müvekkilin hukukun öngördüğü usule uygun olmadan tutukluluğunun sürdürüldüğünde tartışma yoktur ve hakkındaki hüküm kesinleşmemiştir. Bu nedenle ‘tutukluluk halen bir koruma tedbiri’ olarak sürerken hak ihlali de hukuksuz bir şekilde devam etmektedir.” Başbuğ kararını anımsattı Avukatlar, AYM’nin 6 Mart 2014’te o dönem Ergenekon davası kapsamında hakkında mahkumiyete hükmedilen ve tutuklu bulunan eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile ilgili hak ihlali kararını da anımsattı. Avukatlar, o kararda olduğu gibi müvekkillerinin başvurusunun da “özgürlükten yoksun bırakmanın hukuka uygunluğu kavramı” kapsamında incelenmesi ve değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Avukatlar, cevap dilekçesinde son olarak şunları vurguladı: “Dilekçemizi inceleyip karara bağlayacak olan Mahkemenizin bu tespitleri ve sonrasında yaşanan hukuk devleti ilkesine ağır saldırı özelliğinde olan hak ihlalleri hukuk aleminden hiçbir şekilde ortadan kalkmayacaktır. Sonunda beraatla neticeleneceği kesin olan bu davada, kaynağını Anayasa’dan alan Devlet yetkisini kullanmak yerine Anayasa’yı ve Anayasa Mahkemesi karalarını yok sayan iki hâkimin, esasa ilişkin olmayan usuli işlemlerine dayanan tutukluluk halinin devam etmesi hali bir ‘hukuk devletinde’ asla kabul göremez.” C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear