25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 7 Mart 2018 8 Aklımız fikrimiz orada... Yarından sonra “Cumhuriyet davası”nın duruşması var. Cumhuriyet’te pek çok arkadaşımın aklı fikri bu duruşmada. Cevapsız sorular art arda sıralanıyor, yazıişleri masasında, iki haber toplantısı arasında, çay kahve molalarında son günlerde başka konu konuşulmaz, başka sorular ortaya atılmaz oldu. Bir karar verilecek. Tamam biliyoruz. İyi de karar bu duruşmada mı verilecek, yoksa bir başka bahara mı ertelenecek? İçeride üç arkadaşımız var. Tutukluluklarının 16. ayını da devirdiler, 17. ayda volta atıyorlar... Bu duruşmada onlar için tahliye kararı verilecek ve bundan sonrasında tutuksuz mu yargılanacaklar? Yoksa... (Yoksa’dan sonrasını hiçbirimiz dillendirmek istemiyoruz...) Sahi, bu arkadaşlarımız neden tutuklu? Sahi, biz Cumhuriyet çalışanları, yöneticileri, yazarları hangi suçu işledik de yargılanıyoruz? Sahi... Geçelim. HHH “Aklımız fikrimiz orada, Silivri’de, aklımız fikrimiz yarından sonraki duruşmada” dedim... Gün değil saat, saat değil dakika sayıyoruz... Özellikle tutuklu arkadaşlarım için sayısını unuttuğum kadar Tırmık yazdım; bıraksalar her gün o konuyu yazmak geliyor içimden. Bıraksalar? Bırakmayan aslında sadece benim. Bırakmıyorum çünkü biri tutup “Aydın Engin Efendi 2018 Mart’ında Türkiye’de hukuk adı takılmış bir ayıbın saldırısı altında kalan sadece senin arkadaşların, sadece Cumhuriyet davasının sanıkları mı” diye sorsa, ne cevap veririm? Bu ülkede Kürt siyasal hareketinin yasal partisinin eşbaşkanlığı gibi bir ateşten gömleği duraksamadan kuşanmış, oturduğu koltuğu anasının ak sütü kadar hak etmiş gencecik bir siyasetçi, Selahattin Demirtaş arkadaşımın 142 yıl hapsinin istendiğini nasıl göz ardı edersin; nasıl itirazını bir öfke çığlığına dönüştürüp yazıya dökmezsin? Sadece yazı yazmış, senin gibi düşünenlere ters, zıt hatta yanlış da gelse demokrasinin sınırları dışına asla çıkmamış bir Ahmet Altan, bir Mehmet Altan, bir Nazlı Ilıcak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmışken susarsan, Cumhuriyet davası üstüne sayfalar ve sayfalar dolusu yazsan bile demokrasi, düşünce özgürlüğü sınavında sınıfta kalmaz mısın? “Cemaat medyasında” yazmış ama şiddeti özendiren tek satırlarına rastlamayacağınız Ahmet Turan Alkan, Şahin Alpay, Ali Bulaç ve Mümtaz’er Türköne’yi darbe kışkırtıcılığı, darbe hazırlığı ile suçlayabilmenin akılla ve ille de hukukla açıklanması mümkün mü? Eee, onlar “başka mahallenin sanıkları” deyip susan, kendi arkadaşları için Tırmık yazarsa ilk fırçayı o arkadaşlarından yemez mi? 10 bin kişiyi aşan kitlesel KCK gözaltılarını artık hatırlamayanlara hatırlatmak bizim meslek ödevimiz değilse bu mesleği niye yapıyoruz ki? HDP’nin toplum içindeki kılcal damarlarını kurutmak için 4 bin sayfalık bir iddianame ile en az 4 bin KCK tutuklusunun kaç yıldır “içeride” olduğunu unutana gazeteci denebilir mi? Enis Berberoğlu arkadaşımızın cezası ömür boyu hapisten 5 yıl 10 aya indirildi diye bizim “Bak hukuk varmış, adalet varmış” avanaklığına kapılıp kendimizi avutacağımızı mı sanıyorlar? Celalettin Can arkadaşımızı örgüt üyeliğinden tutuklayıp, hangi örgütün üyesi olduğunu daha sonra bulup çıkaracaklara ne diyelim? Celalettin Can kemoterapi tedavisini Silivri mapus damında mı yaşayacak? HHH Yine de... Yine de aklımız fikrimiz yarından sonra, kara ünlü Silivri mapushanesindeki mahkeme salonunda görülecek “Cumhuriyet davası”nda... Bakın kendilerini de “içeride” sayan “Dışarıdaki Gazeteciler” ne diyor: “Karartacakları delil yok. Kaçma şüpheleri yok. Silah yok, tank yok, terör yok. Ne mi var: 275 sayfalık Cumhuriyet iddianamesinde 667 kez ‘haber’ kelimesi var. 495 güne varan tutukluluk var. Hukuksuzluk var, insan hakları ihlali var, hasret var. Çünkü FETÖ’den yargılanan savcıya iddianame yazdırdılar. FETÖ’nün müritlerini tanık yaptılar. FETÖ’cüleri serbest bırakanlara arkadaşlarımızı tutuklattılar. Hani, yargıda kumpas devri bitmişti? Hani, tutukluluk istisnaydı? Hani, geciken adalet adalet değildi? Akın Atalay, Murat Sabuncu ve Ahmet Şık... Artık özgürlüklerine kavuşmalarını istiyoruz.” haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: İLKNUR FİLİZ Kararlara uyacağızErdoğan’dan Yargıtay’ın kuruluş yıldönümü etkinliğinde dikkat çeken mesaj: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi’nin akademisyen Mehmet Altan ve gazeteci Şahin Alpay ile ilgili verdiği ancak yerel mahkemeler tarafından uygulanmayan hak ihlali kararının üzerinden 55 gün geçtikten sonra; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Alpay ve Altan hakkındaki kararını açıklayacağını duyurduğu 20 Mart’tan önce dikkat çeken bir açıklama yaptı. Erdoğan, Saray’da düzenlenen Yargıtay’ın 150. kuruluş yıldönümü etkinliğinde, “Zaman zaman mahkemelerimizin, yüksek yargı kurumlarımızın, Anayasa Mahkememizin kararlarını eleştirdiğimiz olmuştur. Bundan sonra da olacaktır. Ama hiçbir zaman bu kararları yok saymadık. Gereğini yerine getirme konusunda asla tereddüde düşmedik. Eleştirmek başkadır, tabi olmak başkadır. Biz adaletin tecellisi konusunda farklı bir görüşe sahip olduğumuz için eleştirme hakkına elbette ki sahibiz. Ama bunlara uyup uymama konusunda layüsel değiliz. Herkes gibi biz de mahkemelerimizin kararlarına neticede uyuyoruz, uymaya da devam edeceğiz” dedi. Arslan da alkışladı Erdoğan, bu sözleri kullandıktan sonra davetliler tarafından alkışlan CİRİT’TEN YARGIYA GÜVEN VURGUSU Erdoğan ve Yıldırım’ın konuştuğu etkinliğe Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit’in yanı sıra Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, HSK Başkanvekili Mehmet Yılmaz ile yüksek yargı üyeleri ve başsavcılar katıldı. Törende konuşan Yargıtay Başkanı Cirit, adaletin ve insan haklarının herkes için eşit şekilde sağlandığı “evrensel bir hukuk kültürü” oluşturulması gerektiğini söyledi. Halkın yargıya olan güveninin; yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının en önemli teminatı olduğunu belirten Cirit, “Toplumun yargıya güven duymadığı bir hukuk sisteminde yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanamaz. Bu konuda hiçbir şey yapmadan toplumun yargıya güvenmesinin ve mevcut güveninin artmasını beklemek büyük bir gaflettir” dedi. Yargıtay’a yeni bina Öğleden sonraki bölümde ise İncek’te yapılacak Yargıtay’ın yeni hizmet binasının temel atma töreni gerçekleştirildi. Törene Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ile yüksek yargı başkan ve üyeleri katıldı. dı. Alkışlayanlar arasında gazeteciler hakkında hak ihlali kararı veren Anayasa Mahkemesi’nin başkanı Zühtü Arslan da yer aldı. Erdoğan, “Katılmadığımız hususlardaki mücadelemizi vereceğimiz alanlar bellidir. Eğer sorun kanunda ise yasama organında vereceğiz. Uygulamada ise yürütme organında gereğini yapacağız. Önemli olan hâkim ve savcılarımızın hukukun tesisi konusundaki hassasiyetlerinden asla geri adım atmamalarıdır. Hâkimlerimiz, savcılarımız; kendilerinden yaptıkları işin kanuna, hukuka vicdanlara ve adalete uygun olduklarından eminseler gerisi yasama yürütmenin işidir. On lar rahat olsun” dedi. Erdoğan, Anayasa Mahkemesi’ne bi reysel başvuru yolunun açılması ile ilgili olarak da “Yargıda yepyeni bir dönemi başlattık. Hak arama yolları konusundaki önemli bir reform da Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolunun açılmış olmasıdır” ifadelerini kullandı. Başbakan Binali Yıldırım da Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru imkânı ile vatandaşın hak, hukuk arama yollarını daha da genişlettiklerini vurguladı. Erdoğan ayrıca, “Adalet dağıtmayan savcı ve hâkim de zalimler sınıfına giriyor. Devleti yönetenlerin yaptığı zalimlik en azından hukuk yoluyla telafi edilebilirken yar gının sebep olduğu adaletsizliğin telafisi yoktur” dedi. ‘UYAP’ta oyuna geldik’ Erdoğan, Ulusal Yargı Ağı Projesi ile ilgili olarak da “Pek tasvip etmiyorum ama UYAP ile tüm adliyeleri ilgili kurumları birbirine bağladığımız için yapılan işlemler rahatça takip ediliyor. Bana göre çok da sıkıntılarını görüyoruz. Keşke bu şekilde değil de bizim klasik sistem bu iş geç de olsa yürüse, adil olarak tecelli etseydi. UYAP, FETÖ terör örgütünün bu tezgâhı iyi kurmuş olmasıdır. Özeleştirisi olarak söylüyorum, biz de bu oyuna geldik” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet MAHKEMENİN YETKİSİNİ GASP ETTİ Cezaevi yönetimi kararı peşin verdi Miraz bebeğin annesi Gülüstan Diken Akbaba’nın denetimli serbestlikten yararlanmak için Gebze İnfaz Hakimliği’ne verdiği dilekçe ne ticesinde hakimlik Gebze Cezaevi’ne yazı yazarak, Akbaba’nın cezasının infazı sırasında aldığı herhangi bir di siplin cezası olup ol madığını sordu. Geb ze Kadın Kapalı Cezaevi Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulu Baş SEYHAN AVŞAR kanlığı ise hâkimliğe gönderdiği raporda, Akbaba’nın cezaevin deki tutum ve davranışlarına yer ver mezken, raporda Akbaba’nın PKK te rör örgütü mensuplarının yanında kalacağını beyan ettiği belirtilerek “Hükümlü çocuğu ile bu koğuşta kal maktadır. Hükümlü örgütten ayrıdığına dair bugüne kadar sözlü ve yazı lı beyanda bulunmamış olup, terör ör gütünden ayrılmamıştır. Akbaba’nın denetimli serbestlikten yararlanması uygun görülmemiştir” denildi. Gülüstan Akbaba ise avukatı ara cılığıyla Gebze İnfaz Hâkimliği’ne yazdığı dilekçeyle yazıya itiraz etti. İtiraz dilekçesinde Cezaevi Müdürlüğü’nün yetkisi ve sorumlu luğu olmayan bir hususta mahpusun yasal durumuna ilişkin değerlendir me yaptığı belirtildi. Gebze Cezaevi Müdürlüğü’nün denetimli serbestlik konusunda karar verme yetkisi bu lunmadığına dikkat çekilen dilekçe de, “Mahpusun hangi hallerde dene timli serbestlikten yararlanabileceği, yasanın ve yönetmeliğin somut duruma nasıl uygulanacağı tama men yargı güvencesi içinde tanım lanmış olan infaz hâkimliğinin gö revi içindedir” ifadeleri yer aldı. Cezaevi idaresinin müvekkilin kal dığı koğuşu belirtebileceği ancak ce zaevindeki bir kişinin örgütle bağı ol duğunu iddia etmenin ciddi bir itham olduğuna dikkat çekilen dilekçede, “Bir kişinin örgütle bağının olduğu nu iddia etmek yasal soruşturma ge rektir. Bu yine bağımsız yargının adil bir yargılama ile varabileceği bir sonuçtur. İdarenin bu yönlü tutumu infaz hukukunun temel ilkeleri ile çe lişmektedir” denildi. ‘Cezası yok’ Miraz bebeğin babası Cengiz Zaza Akbaba ise Gebze Kadın Kapalı Ce zaevi Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı’nın mahkemeye gönderdiği yazıya tepki göstererek, “İnfaz hâkimliği eşimin disiplin ce zasının olup olmadığını sormuş. Ce zaevi Gözlem Kurulu Başkanlığı ise hâkimliğin kararına etki etme, ma hiyetinde asılsız bir açıklama yaz mış. Eşim bugüne kadar hiçbir di siplin cezası almamıştır” dedi. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyeleri Cağaloğlu’ndaki İstanbul Tabip Odası’nda açıklama yaptı. TTB’ye saldırı toplum sağlığına zarar verir Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyeleri, son dönemde meslek örgütlerine yönelik baskı ve müdahalelerin olduğuna dikkat çekerek, “Meslek örgütümüzü işlevsiz kılmaya yönelik girişimlere son verilmelidir” çağrısında bulundular. Cağaloğlu’ndaki İstanbul Tabip Odası’nda dün düzenlenen basın toplantısına TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel, TTB Genel Sekreteri Dr. Sezai Berber, Merkez Konsey üyeleri Prof. Dr. Taner Gören ve Dr. Bülent Nazım Yılmaz katıldı. İsim değişikliği, birden fazla meslek kuruluşu kurulması ve serbest meslek icrasında üyelik koşulunun kaldırılması gibi uygulamaların, hekimliğin insan ve toplum yararı gözetilerek yapılmasının önüne geçeceğini vurgulayan Tükel, şunları kaydetti: “Güçsüzleştirilmiş, hükümetin kontrolü ya da etkisi altındaki meslek kuruluşlarının dünya halkla rı nezdinde itibarının olamayacağı açıktır. Meslek kuruluşlarının isimlerinden Türk ve Türkiye ibarelerinin kaldırılması yönündeki girişimler; bu kuruluşların toplumsal kapsayıcılığını ortadan kaldırmaya, meslek uygulama alanlarında toplum adına bilgi üretme, mesleği geliştirme ve toplumsal denetim işlevlerini yok etmeye yöneliktir. Meslek birliğimiz üzerinde bu yönde yapılacak müdahaleler halkın sağlık hakkına yönelik faaliyetler üzerinde ciddi bir tehdit durumundadır.Varlık koşullarımızı ortadan kaldırarak mesleğimiz, meslektaşlarımız, toplum ve ülkemiz için geri dönülemez zararlara yol açacak bu girişimlerin geri çekilmesini istiyor; yetkilileri ve tüm kamuoyunu bu gelişmeler konusunda duyarlı davranmaya davet ediyoruz.Siyasal iktidarı, TTB’ye karşı kullandığı dili ve kabul edilemez uygulamalarını gözden geçirmeye çağırıyoruz.” l İSTANBUL / Cumhuriyet Çerkezoğlu, panel listesinden çıkarıldı İstanbul Üniversitesi (İÜ) Hukuk Fakültesi ve Aile Hukuku Derneği’nin 9 Mart cuma günü düzenleyeceği “Türkiye’de Kadının Adı Var” başlıklı panele konuşmacı olarak katılacak olan DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, yapılan değişiklikle konuşmacı listesinden çıkarıldı. DİSK Genel Sekreteri Çerkezoğlu, konuyla ilgili bir açıklama yapmazken panelin moderatörlerinden Prof. Dr. Bahadır Erdem, “Çok sayıda konuşmacı vardı. Bazılarını elememiz gerekiyordu. DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu’nun konuşmacılar arasından çıkarılmasının özel bir nedeni yok” diye konuştu. l İSTANBUL / Cumhuriyet TTB’ye Barış, Dostluk ve Demokrasi Ödülü Diyarbakır Tabip Odası’nın “Barış, Dostluk ve Demokrasi Ödülü” bu yıl “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” açıklaması nedeniyle gözaltına alınan Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyelerini verilecek. Seçici Kurulu Başkanı Dr. Elif Turan, TTB Merkez Konseyi üyelerinin, hekimlik tutumunu ve bilimsel bilgiye dayalı olan savaşın bir halk sağlığı sorunu olduğu gerçekliğini dile getirdiğini, bu açıklamanın hemen ardından, Cumhurbaşkanının hedef göstermesi ile gözaltına alındığını anımsattı. Turan, “Gözaltı sürecinden sonra tekrar toplanan TTB Merkez Konseyi, kendileri için değişen bir tutum olmadığını açıkladılar” dedi. l MAHMUT ORAL / DİYARBAKIR CELALETTİN CAN’DAN MEKTUP: Bu adalet değil, hukuk hiç değil 7 Şubat’ta gözaltına alınan ve 15 günlük gözaltı süresinden sonra tutuklanan, 78’liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can cezaevinden bir mektup yazdı. Can, mektubunda 12 Eylül’ün hemen ardından girdiği hapishanede tam 19 yıl 9 ay kaldığını hatırlattı ve “Çıktıktan sonra karşılaştığımız gerçeklik biz cezaevindeyken dünyanın çok değiştiğiydi” dedi. Celalettin Can, mektubunda şu ifadeleri kullandı: “Eski kavramların kazandığı yeni boyutları da anlayan bir noktadan geleceğe bakmak gerekiyordu.  Aksi insanı hayattan koparabilirdi. Halkçı bir bakış açısından, katılımcı, çoğulcu, özgürlükçü bir demokrasi mücadelesi an itibarıyla zorunluydu.  Dışarıya çıktığımda 12 Eylül 1980 askeri darbesinin üzerinden 20 yıl geçmişti, ancak temel darbe kurumları hâlâ sürüyordu. 12 Eylül darbesi üzerinden bir geçmiş yüzleşmesi ya da hesaplaşması, hak ve özgürlüklerin önünü açabilirdi. Toplumun bir şekilde ortak olduğu suçlardan arınması, demokratik değerlerin ve insanlık düzeyinin yakalanmasının temel bir yoluydu bu.” 78’liler Girişimi olarak “Diyarbakır cezaevi gerçeği”nin kamuoyuna aktarılması, “12 Eylül darbecilerinin yargılanması”, “darbe Anayasası”nın değişmesi ve eşitlikçi, özgür ve adil bir Anayasanın oluşturulması gibi konularda sürdürdükleri etkinlik ve mücadelelere değinen Can, Türkiye’nin demokratikleşmesinde ana sorunun Kürt sorunu olduğunu belirterek şöyle devam etti: “Akil İnsanlar Heyeti’nde bu amaçla yer aldım. İç Anadolu bölgesinde 7 bine yakın insanla 100 civarında toplantıda konuştuk. Duyulmak istenenleri değil bilinmesi gerekenleri türlü risklerine karşın anlattık. Tüm bu çabalara rağmen ne yazık ki şimdi daha çok demokrasi, daha çok özgürlük ve  de yanı sıra çözüm bekleyen sorunların yerini çatışmalı çözüm yöntemleri aldı.” Celalettin Can mektubunu şöyle noktaladı: “Şimdi Silivri’deyim. Dışarıdaki yaşamımda özgürlüğü tarif etmek güçleşse de, özgürlüğüm elimden alındı. Yaşamsal tehlike yaratacak bir ortamda gözaltında tutuldum.Yetmedi kamuoyuna yansıyan suçlamalarla Silivri Cezaevi’ne kondum. 40 yıllık siyasi hayatımda neyin ne olduğunu biliyordum. Bu siyasi bir karardı.  Bizim üzerimizden bir algı operasyonu yapılıyordu. Benim açımdan bu yapılanlar kabul edilemezdir. Şimdi, halkımızla, sevdiklerimle, dostlarımla ve yoldaşlarımla arama Ahmed Arif’in dizelerindeki ‘Demir kapı, kör pencere’ girdi. 22 Eylül 1999’da cezaevinden çıktıktan sonra, 19 yıl 9 aylık demokratik, meşru ve şeffaf emeğim kriminalize  edilerek uyduruk suçlamalarla karşı karşıya bırakıyorlar. Bu adalet değil, hukuk hiç değil... Gerçekten insanın içi acıyor, kalbi sızlıyor bu olup bitenlere. Ezcümle, geçer, her şey geçer... Kar kış da geçer. Gün gelir biz de aydınlık sabahlara uyanırız.” l Haber Merkezi C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear