18 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 2 Şubat 2018 TASARIM: SERPİL ÜNAY ‘Lozan’ Son günlerde, “Ana Muhalefet Partisi”nin (CHP) Başkanı’na “Eyy Kemal Efendi!” diyerek seslenen, “TC Devleti”nin başındaki Erdoğan Partisi “AKP”nin, geçen salı günkü “Grup Toplantısı”nda, “CHP”ye, “Ana Hıyanet Partisi” diyerek haykırdı... Birkaç gün önce de, “CHP” milletvekillerine, “Ulan ahlaksız!” diye bağırmıştı. Belki gençliğinde, mahallelerdeki alancıklarda top koşturduğu sırada arkadaşlarına seslenirken kullandığı bu dili, “TC Devleti”nin “Cumhurbaşkanı olarak da sürdürmek olası mı? Ne ki, durdurak yok; “barış”tan söz edenleri de, “barış sevicileri” diyerek azarlıyor... Tutuklanmaya da “kodese tıkıldılar” diyor; “soytarılar!” haykırışı da en gözdelerinden... Yönetimin tepesindeki böyle bir dil kullanırsa, alt düzeydeki yöneticiler de geri kalmıyor; “Trabzon Valisi Yücel Yavuz”, Artvin Cerattepe’de, bakır madeni ocağı açılmasına karşı çevre kirliliği bakımından direnen Artvinliler için, “... bakır üretiminin önündeki engellerin kafasını kopartacağız!” demiş, bir panelde... Bilinir; “Balık baştan kokar!”mış; ne ki “baştan başlayan” bu “kokuşma”nın, hızla ilerlediği de bilinir. Ve “Erdoğan”, “Lozan Barış Antlaşması”na karşı açtığı savaşı, günümüzde de bu kızgınlıkla, bu dille daha da derinleştirerek sürdürüyor; “Lozan”la bu savaşı, çok önceleri, neredeyse partisi “AKP”nin iktidara gelmesiyle başlatmıştı. Dolaysiyle şöyle biraz gerilere doğru gitsek derim; öyle pek uzaklara da değil, “2004” yılına dönersek, “AKP” iktidarının Başbakanı “R. Tayyib Efendi”, dönemin Cumhurbaşkanı Sayın A. Necdet Sezer’e onaylaması için bir “yasa” götürür. Anımsanacağı gibi, “AB”nin yıllardır peşinde olduğu, “Yerel Yönetimler Açılımı”nı uygulayacak olan “İl Özel İdareler Yasası”dır bu; Erdoğan, Meclis’ten geçirttiği bu yasayı, Cumhurbaşkanı’nın onaylamasını beklemektedir; ne ki, “Cumhurbaşkanı Sezer”, yasayı geri çevirir (2004); yasa Türkiye’nin, “Bağımsız Eyaletlere” bölünmesinin, böylece “Lozan” ile sağlanan “bütünlüğünün parçalanması” demek olduğunu, gerekçesinde açıklar... Burada yine bir ayraç açalım; geçen hafta İsviçre’deki “Davos” toplantısı dolaysiyle, bunlardan birine daha önce katılmış olan Erdoğan, İsrail Cumhurbaşkanı “Perez” ile yaptığı tartışmayı (van minit) anımsattı durdu; ama kalemini kâğıdını toplayıp “terk” ettiğine hiç değinmedi. Çünkü “Lozan”dan söz edildiğinde, Başdelegemiz İsmet Paşa’nın benzer bir durumdaki tutumu gündeme gelebilirdi; “Lozan”da toplantıların Başkanı (dönemin en ünlü ve çekinilen siyasetçisi) “Lord Curson”, “İsmet İnönü”nün direncini bir türlü kıramıyordu, isteklerini kabul ettirebilmesi için. Dolaysiyle bir oturumda, kalemini kâğıdını bile almadan, bastonunu alıp toplantıyı, dahası toplantının yapıldığı “Duchy Şatosu”nu terk etmişti... Evet, bu anımsatmadan sonra, yine kapatalım ayracı, sürdürelim; yukarıda değinilen, Türkiye’yi “Bağımsız Eyaletler”le bölen (2004) Erdoğan’ın önerisi “İl Özel İdareler Yasası, Batı’nın haklı olarak “Lozan”ı karşısına almasına neden oldu; Batı doğrudan saldırıya geçti, “AB”nin bir kurumu olan Avrupa Parlamentosu’nun (AP) Fransız milletvekili “Jacgues Touban”, bir toplantıda bizim milletvekillerine, “Siz artık Sevr’i kabul edin! Lozan’ı bırakın!” diye seslenecektir (2005) Ne ki, bundan sonraki yıllarda Erdoğan, her “24 Temmuz”da “Lozan”ı över durur; örneğin, “2014” yılında, “Zaferlerin masa başında sürdürülmesiyle gerçekleştirilmiş bir başarı öyküsüdür!” bile der... “2017” yılı biterken, “8 Aralık’ta yaptığı Yunanistan ziyaretinde Yunan Cumhurbaşkanı Pavlos’a içini dökerek, “Lozan’a yüklenir; Pavlos şaşırır, Erdoğan’ı dizginlemeye bile çalışır... Şimdi, bir “Lozan Dosyası” hazırlatıyormuş... Merakla bekliyoruz! yorum 13 Orhan Bursalı arkadaşımız dünkü Cumhuriyet’teki köşesinde Kadir Has Üniversitesi’nin her yıl yaptığı “sosyalsiyasal eğilimler araştırması”ndan çarpıcı veriler yayımladı. Yalnızca şu sayılar bile toplumumuzun kültürel düzeyini ortaya koymaya yetiyor: “Hiç gazete okumayanlar yüzde 37.1, kitap okumayanlar yüzde 52.8, tiyatroya gitmem diyenler yüzde 69.9, günde 15 saat arası TV izleyenler yüzde 75.5, sosyal medya ve bilgisayar oyunlarına 15 saat zaman ayıranlar yüzde 65.0.” Bir gün önce de CNNTürk, İstanbul’daki 6 önemli üniversitenin öğrencileri arasında sosyal medyaya (YouTube, Instagram, WhatsApp, Facebook) ayırdıkları zaman konusunda yaptığı bir soruşturmanın sonuçlarını açıklamıştı. Bu sonuçlarla yukarıdaki veriler örtüşüyor. Özellikle “akıllı” telefonların kullanıcılarını aptallaştırdığı bir süreç yaşıyoruz. İnsan sormadan edemiyor. Örneğin, herhangi bir fakülteye giden, derslere giren, ders çalışma yükümlülüğü olan, sınavlara hazırlanan bir öğrenci 4, 5 veya 6 saat sosyal medyada oyalanmaya nasıl zaman bulabiliyor? Öğrenciler, aşırı sosyal medya tutkularını bu iletişim kanallarında “kendilerini ifade edebilme olanağı bulmaları” ile gerekçelendiriyorlar. Gerçeklerimiz Bu davranışları kendini yeterince ifade edememenin verdiği çaresizliğin bir sonucu mu? Toplumbilimcilere, psikologlara önemli iş düşüyor. HHH Merak ettiğim başka bir konu da özellikle CNNTürk ve Haber Türk kanallarında hemen her akşam yayımlanan tartışma programları… Önceleri bu programlara katılan konuşmacılar geniş bir yelpazeden seçilirlerdi. Artık öyle değil. İki elin parmaklarını geçmeyen sayıda konuşmacılar iki günde bir iki kanal arasında gidip geliyorlar. Hep aynı yüzler, hep aynı formasyon. İki üç iktidar yanlısı, iki üç de iktidar karşıtı konuşmacı… Hep aynı şeyleri konuşuyorlar. Sürekli izleyiciler bunlar ağızlarını açtıklarında ne söyleyeceklerini biliyorlar artık. Her konuda ahkâm kesiyorlar, oysa zaman içinde bilgi dağarcıkları boşalmış, bilgilerini yenilemeye zamanları yok! Nasıl olsun ki? Hemen her akşam 45 saatleri TV stüdyolarında geçiyor. HHH Aralarında üniversite rektörleri, profesörler, doçentler var; araştırmacılar, hukukçular var. Bir açıdan bu insanlar da sosyal medya tutkunu öğrencilerle benzer bir kaderi paylaşıyorlar. Hepsinin gün boyu zaman ayırmak zorunda oldukları görevleri var. Kimi üniversitede ders veriyor, kimi mahkemelerde koşuşturuyor, müvekkilleriyle görüşüyor, kimi saha çalışmaları için stratejiler hazırlıyor. İlgilenmek zorunda oldukları aileleri var. Akşamları da TV stüdyoları… Ne okumaya ne yeni şeyler öğrenmeye ne de dünyada neler olup bittiğini izlemeye vakitleri var. Tiyatro, sinema, konser desen hak getire! Dağarcıkları boşaldıkça, bilgileri tazelenmedikçe kuruyorlar. Ne diyelim, bu da bir Türkiye gerçeği… CHP’nin görevleriOlaylar ve GOrUSler EDİTÖR:NAZANÖZCAN [email protected] YUNUS EMRE Doç. Dr. İstanbul Kültür Üniversitesi CHP’nin 36. olağan kurultayı, 34 Şubat 2018’de toplanıyor. CHP siyasi tarihimizde çok önemli görevler üstlenmiş bir parti. Cumhuriyetin kurulması, devrimlerin gerçekleştirilmesi, demokrasiye geçiş, sosyal demokrasinin Türkiye’nin gündemine gelmesi CHP’nin izlerini taşıyor. CHP’nin üstesinden geldiği bu görevleri partinin günümüz için misyonunu daha da belirgin kılıyor. 2019 seçimlerine giderken CHP çok önemli yeni görevlerle karşı karşıya. Bu görevleri dört başlık altında toplamak mümkün. Güçlü bir fikir Bunlardan ilki 16 Nisan 2017 referandumunda “Hayır” fikri etrafında toplanmış kesimleri yine güçlü bir fikir etrafından birleştirmek. Zira güçlü bir fikrin karşısında hiçbir engel duramıyor. Bu güçlü fikri inşa etmek şüphesiz demokrasinin korunması ortak paydasında birleşerek mümkün. Ancak demokrasi savunusunun çoğunluk adına konuşmak için yeterli olmayabileceğini not etmeliyiz. 2019 seçimleri bir anayasa referandumu değil. Sonuçta seçmenler ülkenin beş yıl kim tarafından yönetileceğine karar verecek. Salt demokrasinin savunulacağı vurgusu seçmenler için daha iyi bir yaşam vaat etmiyor. CHP’nin kendi gündemiyle seçmenin gündemini örtüştürme sorumluluğu ortada. Bu da ancak seçmenlerin gündelik sorunlarının siyasete tercüme edilmesiyle mümkün. Özetle birinci görev güçlü bir siyasi fikir olan demokrasiyi koruma/ yeniden kurma fikrini geniş kesimlere kabul ettiren bir çalışma ve daha iyi bir yaşam özlemini siyasetin konusu yapabilme. İç meseleler çözülmeli İkinci görev CHP’nin kendi bünyesi hakkında. İktidar partisi referandumun ertesinde il başkanları ve belediye başkanlarının istifa ettirilmesiyle parti içinde yeni bir yapılanmaya gitti. Ardından MHP ve BBP gibi partileri bünyesinde barındıracak bir ittifakın önünü açtı. Amaç çok açık. İktidar hem yüklerinden kurtulmak hem de yeni parti ve aktörleri iktidar blokuna eklemlemek gayretinde. Bu şartlarda CHP kendi bünyesindeki meseleleri hızla çözmeli. Bu kapsamda CHP’nin topluma verdiği mesaj çok önemli. CHP’liler parti içi çekişme ve mücadelelere artık son vermeli. CHP’nin ilkelerinin ve programının etkili bir savunu su ancak böyle mümkün. Ayrıca CHP dışı kesimlerle bir araya gelebilmek de ancak kendi bünyesinde tutarlılığı net olarak sağlaması koşuluna bağlı. İktidarın başka partileri kendine eklemlediği bir ortamda CHP’nin içe dönük tartışmalarla zaman kaybetmemesi ikinci önemli görev olarak beliriyor. Seçmeni inandırmak CHP’nin 2019’a giderken üçüncü temel görevi sosyal demokrasiye inanmak ve seçmeni de inandırmayla ilgili. Hemen her dönem CHP sağa açılıyor ya da sola açılıyor gibi tartışmalar Sosyal demokrat bir parti olarak CHP’nin güçlü bir fikriyatı var. Sosyal demokrasinin temel iddiaları olan demokrasiyi pekiştirmek ve sosyal adaleti sağlamak Türkiye’de çok geniş bir destek bulabilir. yürütülür. Şu noktayı ısrarla hatırlatmak gerekli: Sosyal demokrat bir parti olarak CHP’nin güçlü bir fikriyatı var. Sosyal demokrasinin temel iddiaları olan demokrasiyi pekiştirmek ve sosyal adaleti sağlamak Türkiye’de çok geniş bir destek bulabilir. Sosyal adalet ve demokrasi fikirlerini merkeze alarak çok farklı kesimleri CHP’ye eklemlemek mümkün. Bu nedenle CHP için fikri planda radikal adımlar atmaya değil kendi ilkelerine sıkı sıkıya sahip çıkmaya ihtiyaç var. Bunun yanında birçok gelişmiş sanayi ülkesinde sosyal demokrasinin toplumsal tabanının aşındığını not edelim. Bu ülkelerde örgütlü sanayi işçilerinin işgücü piyasasındaki oranı azalıyor. Buna karşılık Türkiye tarımsal yapıların çözüldüğü, ücretli emeğin temel form haline geldiği bir ülke konumunda. Bu nedenle günümüz Türkiye’sinde sosyal demokrasi için daha büyük fırsatlar var. CHP sosyal demokrasinin ilkelerine, değerlerine sıkı sıkıya sahip çıkarsa geniş kesimleri sosyal demokrasiye kazanmakta güçlük çekmeyecektir. İktidarı istemek Son görev ise iktidarı istemek. Siyasi partiler tanımı gereği iktidar hedefiyle örgütlenen kuruluşlardır. AKP’nin uzun iktidar döneminin dolaylı bir sonucu muhalefetin iktidar hedefinin silikleşmesi oldu. Türkiye’de muhalefet iktidara geçmek yerine iktidara yol gös terme işlevini yüklendi. Bu yol gösterme çoğu zaman iktidar uygulamalarının protesto edilmesi şeklinde kendini gösteriyor. Bu durum muhalefetin işlevlerinden biri olmakla birlikte temel işlevi değildir. Demokrasilerde muhalefet özellikle ana muhalefet kendini iktidarın en yakın adayı olarak topluma sunar ve seçmenleri ikna etmeye çalışır. İktidarı isteyen parti de hem söylemini oluştururken toplumun ortalamasını gözetir hem de iktidara gelmesi durumunda yaratacağı farkı gösterir. CHP hem kendi seçmenlerine hem de başka partilere oy veren seçmenlere iktidar için en ciddi aday olduğunu ve iktidarın değiştirilmesinin mümkün olduğunu göstermeli. Kutuplaşmanın doğası Sonuç olarak CHP’nin yukarıda sıraladığımız görevleri yerine getirmek için seçimlere giderken aşması gereken önemli bir zorluk var. Bu zorluk siyasal hayatımızdaki kutuplaşmanın doğasına ilişkin. Anayasa referandumu ve arkasından yaşanan gelişmeler ikili bir kutuplaşmayı billurlaştırdı. Kutuplaşmanın bir tarafında Erdoğan’ın liderliğini destekleyenler yer alıyor. Bu blok liderhalk özdeşliği iddiasına dayalı bilindik bir popülizm anlatısı üzerinde yükseliyor. Dışarıdan bakıldığında bütün farklılıkları örten katı bir birliktelik göze çarpıyor. CHP’nin temel aktörü olduğu diğer kutup ise çok farklı kesimlerden oluşuyor. Bu blokun ortak paydası Erdoğan’ın otoriter liderliğine karşı olmak. Ancak Erdoğan’a karşı olmakla sınırlı bir vizyon seçmen çoğunluğunu arkasına alamaz. Türkiye’nin hararetli siyasi ortamında Erdoğan’ın karşısındaki blokun içindeki ayrımlar daha açıklıkla görünmeye başlıyor. Kutuplardan birinin gitgide daha türdeş hale geldiği diğerinin içindeki ayrımların berraklaştığı koşulların aşılması CHP için temel zorluk. Bu noktada hatırlatılması gereken başlıca husus sosyal demokrasinin ilkelerinin geniş bir birliktelik için ortak payda olabileceği. Burada sol, sosyal demokrasi gibi etiketleri öne çıkarmaktan değil sosyal demokrasinin değerlerini öne çıkarmaktan bahsediyorum. Türk halkının demokrasiye ve sosyal adalete susamışlığı ortadayken CHP de seçmenlere inanmak durumunda. Atatürk’ün CHP’nin 4. kurultayındaki konuşmasından bir cümleyi hatırlatalım: “Türk ulusu kendisine hizmet edenleri, sürel bir surette, değerlemiş ve onlara öngelme vermiştir.” Türk ulusu geçmişte CHP’lileri “değerledi ve onlara öngelme verdi”. Bunu tekrar başarmak CHP’lilerin elinde. 2 ŞUBAT 2018 SAYI: 33721 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:40 06:24 06:46 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08:07 13:24 16:03 07:49 13:08 15:50 08:09 13:31 16:16 Akşam 18:28 18:15 18:41 Yatsı 19:50 19:35 19:59 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Savcı 15 sanığa müebbet istedi 15 Temmuz’da Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün işgal edilme girişimi, 3 kişinin şehit edilmesi ve 49 kişinin de yaralanmasına ilişkin 15 tutuklu sanığın yargılandığı davada mütalaa verildi. Cumhuriyet savcısı, 15 sanığın “Anayasayı ihlal” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasını talep etti. İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Büyükçekmece Mimar Sinan Spor Salonu’nda yapılan duruşmada 15 tutuklu sanık hazır bulundu. Cumhuriyet savcısı, esas hakkındaki mütalaasında, “Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs” suçundan 15 sanığın ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasını talep etti. l DHA [email protected] 120 gözaltı kararı Konya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttü ğü FETÖ soruşturması kapsamında, önceden gözaltına alınan şüphelilerin ifadeleri ve yapılan çalışmalar sonucunda örgütün, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev yapan askeri personele “mahrem imamlık” yaptıkları ileri sürülen 120 kişi hakkında, yakalama kararı çıkarıldı. Haklarında gözaltı kararı verilen 58 şüphelinin örgütün şifreli haberleşme programı “ByLock” kullanıcısı olduğu belirtildi. l DHA İSMMMO üyesiyim, 34206625 No’lu ruhsatımı ve 16801 numaralı kaşemi kaybettim. Hükümsüzdür. ŞEREF EREN C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear