26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 14 Eylül 2017 6 haber EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 2017 benim gazetecilikte 60’ıncı yılım. İlhan Ağabey’le kapı yoldaşı oluşumun da 54’üncü yılı. Diyeceğim o ki İlhan Ağabey, Türkiye konusunda da benden daha deneyimli. Son günlerde İlhan Ağabey’i kendi adlarına kullananlar öylesine arttı ki “Benim başım kel mi” dedim. Ama bu konudaki amatörlüğüm nedeniyle yapabileceğim, İlhan Ağabey’i köşeme iznini alamadan konuk etmekle sınırlı kalıyor. 12 Eylül 1980 darbesinin yıldönümü de iki gün önceydi ya. 2 Ocak 1986 günü yazdığı yazı sadece 12 Eylül sürecini değil, bugünü anlatıyor. Kendisini saygı ve sevgiyle anarak “Pencere”sini aşağıda açıyorum. HHH Adam sordu: Sen 12 Eylül öncesine dönmek mi istiyorsun? Genç yanıtladı: Evet!... Niçin? Çünkü beni 12 Eylül’den sonra gözaltına alıp tutukladılar; ancak dört yıl sonra mahkeme karşısına çıkarıl Kurtarıcı... dığımda suçsuz olduğum anlaşıldı; salıverdiler. Bu dört yılımı bana şimdi kim ödeyecek? H Adam sordu: Sen 12 Eylül öncesine dönmek mi istiyorsun? İşçi yanıtladı: Evet!... Niçin? Çünkü 12 Eylül’den önce işim vardı, sendikal haklarım vardı, şimdi ne işim var, ne sendikal haklarım... H Adam sordu: Sen 12 Eylül öncesine mi dönmek istiyorsun? Proföser yanıtladı: Evet!.. Niçin? Çünkü ben üniversitede bilim için çalışıyordum, 12 Eylül’den sonra sorgusuz kapı dışarı edildim. Neden 12 Eylül öncesini aramayayım? Hukuk daha çok işliyordu o dönemde... H Adam sordu: Sen 12 Eylül öncesine mi dönmek istiyorsun? Gözetilen holdingin başı: Hayır. Niçin? Şaka mı ediyorsun Beyefendi? Ben holdingimi 12 Eylül’den sonra kurdum, milyarları 12 Eylül’den sonra istif ettim, her şeyimi 12 Eylül’e borçluyum. H Adam sordu: Sen 12 Eylül öncesine mi dönmek istiyorsun? Türk Lirası: Evet. Niçin? 12 Eylül’den önce 70’imiz bir ara ya geldik mi, bir Amerikan Doları’na karşı çıkabiliyorduk; şimdi bir dolara karşı 600’ümüz bir araya gelsek yetmiyoruz; rezil olduk... H Adam yığınlara baktı; işçilere, memurlara, esnafa, bilim adamlarına, aydınlara, gecekondularda yaşayanlara, işsiz kitlelere, yasaklı politikacılara, köylülere, şoföre, kiracıya, öğretmene, bakkala, emekliye, kadına, erkeğe, politikacıya, yazara, sanatçıya bağırmaya başladı: Kim ister 12 Eylül’den öncesini? Sokaklarda kurşunlanıyordunuz, evin kapısı önünde vuruluyordunuz, günde kırk kişi öteki dünyaya göçüyordu, birbirinizi boğazlıyordunuz, biz sizi kurtardık, 12 Eylül kurtardı... H Biz bu filmi daha önce çok görmedik mi? Görmez olur muyuz? Kovboy filmidir bu; hep aynı senaryo üzerine işlenir; oğlan kızı kurtarır... Sonra da... H İnsanlar ve toplumlar bir kez kurtarılmasınlar; kurtarıcılardan kurtulmak, çok ama çok daha zordur... ‘Leopard’ sıkıntısı Almanya’nın ambargoya yönelmesi durumunda Türkiye’nin elindeki Leopard tankları çatışma ve operasyonlarda ‘tek kullanımlık’ hale gelebilir Almanya ile Türkiye arasındaki gerginlik bu ülkede 24 Eylül’de yapılacak seçimler öncesinde silah ambargosu tartışmalarına dönüştü. Almanya’nın Fırat Kalkanı harekâtında (FKH) hasar gören Leopard tanklarının yedek parçalarıSERTAÇ nı vermemesiyEŞ le su yüzüne çıkan tavrın hangi boyutlara ulaşacağının seçimler sonrasında netlik kazanması bekleniyor. Türkiye’nin yerli tank projesi olarak seri üretim aşamasına getirdiği Altay Ana Muharebe Tankı projesindeki prototiplerde Alman malı motor kullanıldı. Seri üretim aşamasında en az 250 tanklık partide de hazır motor alımı yapılması ve tanklara monte edilmesi beklentisi bulunuyor. Altay projesi, dünyada seri üretim aşamasına gelmiş tek proje durumunda. Bu projenin Alman endüstrisi için ihmal edilemeyecek bir ihracat potansiyeli taşıdığına dikkat çekilirken, iki ülkenin NATO müttefiki olmasının olumsuz söylemleri zaman içinde geri plana itebileceği değerlendiriliyor. Bu kapsamda bazı Türk firmalarının da motor üretimi yapan Alman firmalarıyla yoğun temas yürüttüğü de biliniyor. Almanya’nın FKH’de hasar görmüş Leopard tanklarının onarımı için gerekli parçaları vermediği daha önce kamuoyuna yansımıştı. Alman siyasetinin bu tutumunu sürdürmesi Türkiye’nin elindeki Leopard tanklarını çatışma ve operasyonlarda tek kullanımlık araç haline getirebilir. Alman siyasetçilerin hafif piyade silahı ve mühimmatları konusunda sürdürdükleri engelleme tavırlarını daha kapsamlı projelere yansıtıp yansıtmama ve Türkiye’ye kapsamlı bir silah ambargosu uygulama düşüncelerinin seçimlerden sonra netleşmesi bekleniyor. Alman siyasetinin bu konudaki yaklaşım farklılığı Angela Merkel ve Sigmar Gabriel’in söylemlerinde de net olarak ortaya çıkıyor. l ANKARA Nauert ABD’de S400 KYİEMNİOBLÜAYCÜAKKE?LÇİ AiyBbğaanngdgokbaSoBmgeBludiiemöiimöyrnneenylaöta,aiterrudsmklinseeasAatsylnıeçtilnseayss’taAiaBvdeühsobn’t’enicıysiioüsBDrneuol,nuaArBaaKlietbrtDallki’snilğAe.nrnmDelânumruhieuMkl’3iıcibyackfrngnBanae’aB2guzenmaiiaieytösaelnaamTAesadrğvgıalBsırcamlşaklünnneayidneyüaslüekhiairaşBemhkdaız’vsbakySaırkarenaanürtaiadzıinaüe.tiAiyakrrsntynnögaşUıbkzna6neigonütellDnaeübö’auzlag’e’üdknekaadrczmltoüdzykeamçzfaeanyoeaeualyinıırailaemnl.mrlekt’kseatçnsüairdnAdğceaiiid’ciürlikedlPaslzdendgaimtneagüreezniaaheimeikürkzçeTATklJ.dsmiamçabconel.oireüHtiaieBnilrpueauginyhsrsnAraâcaDemnalaiöeiın’lKudnelntBdş’âddiyycrpmnoekaaiDaeıamiera.ysnyeğnıi endişesi Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ’ın, geçen pazartesi günü Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında yaptığı açıklamaya ABD’den sert tepki geldi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert, Bozdağ’ın açıklamasıyla ilgili olarak, “Bozdağ, New York Güney Bölgesi Başsavcılığı’nın eski bir bakan hakkında suçlamada bulunmasından söz etti ve ABD’yi Türk hükümeti aleyhindeki darbeyi tekrarlamakla suçladı. ABD yönetiminin, Türk hü kümetini devirmek için bir yargı süreci kullanma girişiminde olduğunu söyledi. Bu gülünç ve saçma” dedi. Nauert, bir gazetecinin “Türkiye’nin Rusya’dan S400 füze savunma sistemi, NATO’nun suratına çarpılan bir tokat gibi olmaz mı” sorusuna “Türkiye bahsedildiği gibi Rusya sistemi S400’leri alırsa bu standartlara uymaz, bu bizim için kaygı verici bir durum. Ayrıca, Varşova Zirvesi’ndeki taahhütler ve anlaşma açısından da tutarsız olacaktır” karşılığını verdi. Almanya ‘ciddiye almadı’ Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Martin Schaefer, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın S400 füze savunma sistemlerine ilişkin sözleşmenin imzaladığını belirttiği açıklamasını ciddiye almadıklarını söyledi. Schaefer, “Bu, Türkiye’nin S400’lerin muhtemel sevkıyatıyla ilgili bir mesajı ve oyunu. Bu bir haber değil” dedi. BATI BASINI SAVUNMA SİSTEMİ HAMLESİNİ TARTIŞIYOR ‘Türkiye Doğu’ya kayıyor’ Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Rusya’dan S400 füze savunma sistemi alacağını ve ilk ödemenin yapıldığını açıklaması Batı basınında geniş yer buldu. Britanya ve ABD gazetelerinde konuyla ilgili haberlerin yanı sıra “Türkiye’nin Batı blokundan uzaklaşarak, RusyaÇin blokuna yaklaşmakta olduğu yorumları yapıldı. ABD’nin New York Times (NYT) gazetesinde yer alan haberyorumda, NATO üyesi olan Türkiye’nin Rusya’dan böyle bir sistem almasının, “Pivot Rusya” (öncelik Rusya) politikasının açık bir göstergesi olduğu vurgulandı. Charlotta Gall ve Andrew Higgins imzalı yorumda, Rusya ve Türkiye arasında Suriye poli tikaları hakkında anlaşmazlıklar bulunsa da Türkiye’nin ABD ve AB’yle ilişkileri gerginleştikçe, Rusya’ya yaklaştığı yorumu yapıldı. Yazıda, Washington ve Brüksel’in Ankara’yı Batı çizgisinde tutmak için gereken çabayı gösterip göstermediğinin tartışmalı olduğu vurgulanırken, Türkiye’nin AB üyeliği geciktikçe Rusya’nın politik etki alanına girmekte olduğu ifade edildi. Yazarlar, ABD’de halen Türkiye’yle ilgili Erdoğan’ı yakından ilgilendiren iki ayrı davanın görülmekte olduğu bilgisine de yer vererek, Cumhurbaşkanlığı korumaları davası ile Rıza Sarraf davasına değinildi. Erdoğan’ın S400 kararında bu iki davaya karşı öfkesinin de etki si olduğu iddia edildi. NYT’de yazarımız Aslı Aydıntaşbaş’ın görüşlerine de yer verildi. Aydıntaşbaş NYT’ye Türkiye’nin tercihinde başka faktörlerin de rol oynadığını belirterek, “Türkiye NATO’dan bağımsız olarak kendi milli savunmasını güçlendirmek istiyor ve Rusya’yla iyi ilişkilere de çok ihtiyacı var” yorumunu yaptı. Britanya’nın Independent gazetesinde de Caroline Mortimer imzasını taşıyan yazıda da yine yazarımız Aydıntaşbaş’ın görüşlerine yer verilerek, “Erdoğan’ın Putin’e hayran olduğu” öne sürüldü ve Türkiye için Batı modelinden ziyade Rusya tipi bir “tek adam yönetimi”ni tercih ettiği iddia edildi. l Dış Haberler Juncker: Ankara uzaklaşıyor AB Komisyonu Başkanı JeanClaude Juncker, Strasbourg’daki Avrupa Parlamentosu’nda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin AB üyeliğine değindi. Juncker, AB’ye önümüzdeki yıllarda yeni üyelerin katılacağını ancak üyelik koşulunun ‘hukuk devleti’ olduğunu söyledi. Türkiye’nin kısa süre içinde AB üyesi olmasını beklemediğiJuncker ni belirten Junc ker, ancak Türkiye’nin son dönemlerde büyük adımlarla AB’den uzaklaştığını vurguladı. Juncker, “Gazetecilerin yeri haber merkezleridir, cezaevleri değil. Gazetecilerimizi serbest bırakın” dedi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a da mesajlar veren Juncker, Erdoğan’ın Avrupalı liderlere “faşist” ve “Nazi” diyerek hakaret etmekten vazgeçmesi gerektiğini söyledi. Juncker, “Kim bilinçli olarak hakaret ediyorsa, AB’ye giden yolu imkânsız hale getirmek ve bunu da büyük olasılıkla üyelik müzakerelerinin başarısız olması halinde karşı tarafa suçu yüklemek için yapıyordur” dedi. Hahn’dan ‘sert rapor’ sinyali Avrupa Parlamentosu (AP), temmuz ayında oyladığı kararla Ankara ile üyelik müzakerelerinin askıya alınması çağrısında bulunmasının ardından bir kez daha TürkiyeAB ilişkilerini tartıştı. Siyasi gruplar adına yapılan konuşmalarda Ankara ile müzakerelerin askıya alınması konusunda ortak mesaj verildi. Avrupa Komisyonu da durumda değişiklik olmazsa müzaHahn kerelerin as kıya alınması yönünde görüş belirteceği mesajını verdi. Görüşmelerde söz alan Komisyon’un genişlemeden sorumlu üyesi Johannes Hahn, Türkiye hakkındaki raporunu en geç ilkbahar 2018’de açıklayacağını belirtip “Mevcut durum değişmezse rapora ne yazacağımı hayal etmek için fazla siyasi fanteziye gerek yok” dedi. AP’nin Türkiye Raportörü Kati Piri, “müzakerelerin askıya alınması” kararının AB liderlerince benimsenmesi çağrısında bulunurken “Türk hükümeti ile Türk toplumu arasında ayrım yapılması gerek. Aday ülke statüsü kaldırılmamalı” ikazı yaptı. l Dış Haberler Bir ‘savunma şöleni’, ‘milli duruş’ ve sopa ile hizalama Silivri önceki gün olağanüstü mükemmel bir savunma şölenine sahne oldu. Avukatlar dahil, herkesi yürekten kutlarım. Davayı açan ve yürüten tarafın, nasıl yürekten, vicdanen, adaleten ezilip adeta yok olduğunu anlamak zor değil. Bu şölen tahliye getirmese bile, arkadaşlarımızı dışarı çıkmış kadar hafifletmiştir. Mahkeme dava sürüyormuş gibi, aslında çoktan bitmiştir. Bu dava, pek çokları gibi, ülkede yargılamanın tamamen bir “yargı varmış gösterisi” olduğunun kanıtıdır, milletin vicdanında. “Yargı olmadık kadar bağımsızdır” diyen siyasilerin ve atadıkları yüksek mensupları arasındaki tam bir “siyasal güdümün” deşifrasyonunu yaşıyoruz. Savcı Bey’in, “kanıtları değiştirebilirler, tutuklu kalmalılar” ezberinin içi kof ve boştur. Bir yasa adamı “toplanmamış hangi kanıt var, hangi delili değiştirebilirler” sorusuna yanıt vermeli ve iddiasını gerekçelendirmelidir. Ama adalet ruhu eksik davada ne böyle bir kanun adamlığı aranır, ne de mahkeme “gerekçen nedir” diye sorar. Sopa ile hizalama Sopa ve tehdit ile bu milleti “hizaya” getiremezsiniz... Sadece öfkeyi büyütürsünüz.. İktidarın dış politikada düştüğü açmaz ve özellikle ABD’den gelen siyasi “pis kokular” karşısında (bunu pazar günü yazacağım) Saray cephesi sürekli “milli duruş” ve “destek” talep ediyor; tüm muhalefeti de bu açıdan eleştiriyor. Özellikle Zafer Çağlayan’ın ABD’deki davalara yazılması ile bu söylemleri öne çıktı! Bir ünlü gazeteci de benzer biçimde AKP’ye toz kondurmazken CHP’yi suçluyor. İktidarın adamları, ABD’deki davanın gelişim sürecinde, 1725 Aralık 2013’te rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarının sonuçlarını da herkesin reddetmesi gerektiğini yazıyor. Yoksa “FETÖ terör örgütü kumpaslarının parçası” olunurmuş. Tabii ki FETÖ tezgâhı  1725 Aralık’ları FETÖ mü tezgâhladı? Şüphesiz... Neden? Çünkü aralarındaki iktidar çatışmasının darbeden önceki son merhalesiydi. Bu operasyonla iktidarın iç organlarını deşifre edecekler ve hükümeti, en azından RTE’yi saf dışı bırakacaklardı. Bu operasyonların arasında ABD desteği var mıydı, tabii ki!.. Fakat bu olgular, ne iktidarı paylaşan iki büyük siyasi güç arasındaki büyük kapışmayı ve çatışmayı yok sayar... Ne de FETÖ’nün daha önceki kumpasları arkasındaki AKP iktidarının dimdik durduğu gerçeğini... Ve en önemlisi, 1725 Aralık siyasi amaçlı operasyonlarında ortalığa dökülen kirli ilişkilerin, rüşvetlerin, yolsuzlukların olmadığını... FETÖ elindeki olanaklarla bu kez iktidarın zayıf yönünü, çürümeyi ortaya çıkartarak, son darbeyi indirmeyi planlamış, ama bu hesap tutmamış. Darbe girişimi de bu hesaplaşmanın son perdesiydi... Şimdi gelin bize katılın diyorlar... ‘Milli duruş’ meselesi  Şüphesiz ki ABD’nin kirli operasyonlarına ciddi muhalefette kimse alet olmaz. Ama rüşvetçileri de kimse korumaz. Çürümüşlüğe ortak olmaz. 4 kişiyi Yüce Divan’a gönderme ve yargılama cesaretini gösteremediniz ve Meclis’te siyasal olarak aklayıp siyaset dışına attınız. İktidarda olduğunuz sürece, kimsenin hesap soramayacağını biliyordunuz, ama “dış düşman”ın, kuyruğundan yakalayınca bunu size karşı kullanacağını hesap etmediniz. HHH Silivri’deki “FETÖ türü” yargılamalarınızın safında mı duracağız... Sorgusuz, sualsiz, yargısız üniversitelerden ve pek çok kurumdan insanlara azap çektirmelerinizin arkasında mı duracağız... Anayasaya, yasalara aykırı OHAL uygulamalarınıza alkış mı tutacağız... Medya özgürlüğünü ayakları altına alanlarla saf mı tutacağız... Muhalefetin kendi “milli duruşu” ile iktidarın özden ve kökten yoksun duruşu birbirinden çok farklıdır... Gabriel: Baskı etkisini gösterdi Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabri el, Nordwest Zeitung’a verdiği demeçte “Alman hükümetinin Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın provokasyonlarına uzun süre temkinli davrandığını” söyledi. Ancak Türkiye’de Almanların haksız gerekçelerle tutuklanması ve Ankara’nın, teröre destek verdiği iddiasıyla 680 Alman şirketinin adının yer aldığı bir liste hazırlamasına tepki vermek zorunda olduklarını söyleyen Gabriel, “Ekonomik yardımlarımızı azalttık ve Türkiye’ye yatırımlar konusunda risklere işaret ettik” dedi. Gabriel, “Ekonomik baskı etkisini gösterdi” dedi. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear