26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 24 Ağustos 2017 14 haber/yorum EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: SERPİL ÜNAY Her dediği çıkmayan falcı Bu ülkenin vatandaşı olmak kolay değil. Eskiden de güçtü ama bu yerlerde yaşamak artık her babayiğidin harcı değil. Bir zamanlar işler giriftleştikçe bilenlere danışır, çareler arardık. Şimdi bilenler azaldı, bilmediği halde “bilirim” diyenler televizyonlarda söyleşiyorlar; gerçekten bilenlerin bir bölümü içerde, bir bölümü de korkudan konuşmuyor. Biz de artık falcılara danışıyoruz. Falcılar boldu ama bir tanesinin şöhreti, tümünü geçti, sınırlarımızı aştı, artık Suriye’de, Almanya’da, Hollanda’da hatta Rusya’da bile tanınıyor. Her şeyi ona sorar olduk. Ne olacak? Herkesin maaşına zam yapılacak, kira öder gibi ev alacaksınız, hastaneler bedava, eğitim beleş olacak. Bir sonraki olimpiyatları bize verecekler mi? Yüzde yüz! Öyle olmadı; olimpiyatlar başka ülkelerde yapıldı. Öngörüsü konusunda şüpheye düşer gibi olup birbirimize sorduk: Neden olmadı? Bizi kıskanıyorlarmış da onun için... Oğlum üniversite bitirdi, iki senedir iş bulamıyor. Falcı, fincanın dibindeki telve kümelerine promptere bakar gibi bakıyor: Hanesinde iki balık çıktı; geleceği aydınlık. Bak bak şurada bir de kız var, arabalı, zengin. Çocuk onunla evlenip refaha erecek, üç çocuk yapacaklar. Eskiden söyledikleri genellikle çıkardı ya da bize öyle gelirdi ama zamanla doğruluk oranı giderek azaldı. Mahallesinde o üzülmesin diye “Doğruu… Maşallah nasıl da bildi” diyen var ama özel görüşmelerde onlar bile “Formdan düştü” diyorlar. Son zamanlarda “Ne söylese tersi çıkıyor” diyenler adamakıllı çoğaldı. “Her dediği saçma” diyen bile var. Elâlem artık ona değil, Taksim’deki kahvelere, Gürcü Bacı’ya, Ortaköylü Nevval’a, Şebnur’a, suya ip atıp olacağı söyleyenlere gidiyor. Sordukları da genellikle “Para sıkıntısı nasıl bitecek”, “Başka bir ülkeye mi gitsem acaba” gibi şeyler: Falında adaya benzeyen bir şey var. Heybeli mi, Kınalı mı? Hayır daha büyük bir ada. Oraya gidecek, iş bulup çalışacaksın. Kanada olmasın? Evet, tam orası! Dinleyenin ağzı kulaklarında: Ağzına sağlık Şebnur Hanım! Bir başkası soruyor: Ne zaman kurtulacağız? Bu soruyla her gün birkaç kez karşılaşan falcılar, süreyi ne kadar kısa olarak tanımlasalar o kadar çok popüler olacaklarını kısa zamanda kavradılar, “İki zaman içinde” diyen “Üç zamanda” diyenden daha çok daha prim yapıyor. Biri çıkıp “Bir ay sonra” dese akılların, havsalaların alamayacağı reytingi yapar, bir yıl boyunca doğacak çocuklara adını verirler. Şırnak’ta durdurulan araçtan yavru aslan çıktı Şırnak’ın Cizre İlçesi’nde güvenlik güçlerinin yol kont rol uygulaması yaptığı bölgede durdurulan araç içerisinde bir yavru aslan bulundu. Güvenlik görevlileri arasında şaşkınlık yaratan yavru aslan Doğa Koruma Milli Parklar Şırnak Şube Müdürlüğü yetkililerine teslim edildi. Yavru aslan, yapılan incelemenin ardından Doğa Koruma ve Milli Parklar Gaziantep Şube Müdürlüğü Yaban Hayvanı Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi’ne gönderildi. Yavru aslanın bulunduğu aracın sürücüsü hakkında soruşturmanın sürdüğü bildirildi. l DHA 24 AĞUSTOS 2017 SAYI: 33559 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.42 04.30 04.57 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.16 13.14 16.56 06.02 12.58 16.40 06.27 13.21 17.02 Akşam 19.58 19.41 20.02 Yatsı 21.25 21.06 21.24 ‘F ETÖ’ olayını CHP’ye ve CHP lideri Kılıçdaroğlu’na bağlamaya çabalayan AKP, farkına varmadan MİT davasını düşürdü. Nasıl mı? Aydınlık gazetesi 21 Ocak 2014’te ‘İşte TIR’daki cephane’ başlığıyla Adana’da durdurulan MİT’e ait üç TIR’dan ‘mühimmat’ çıktığını belirtmiş ve “TIR’larda ‘insani malzeme’ değil, top mermisi taşındığı belgelendi” diye yazmıştı. İlaç kutularının arasında gizlenen top başlıklarının fotoğrafını da yayımlamıştı. 29 Mayıs 2015’te bu kez Cumhuriyet “İşte Erdoğan’ın yok dediği silahlar” manşetiyle çıktı. Haberde, 19 Ocak 2014’teki TIR’ların durdurulması operasyonundan fotoğraflar ve bilgilere yer verildi. Savcılıktaki görüntülerle TIR’larla Suriye’deki gruplara silah ve cihatçı sevk edildiği iddia edildi. Kıyamet ondan sonra koptu. Erdoğan, Cumhuriyet’i ‘casusluk’la suçladı. Efendim, “Bu olay Bayırbucak Türkmenleriyle alakalı bir konu” imiş!.. Oysa şimdi AKP’li ama o sırada MHP’li Tuğrul Türkeş “Vallahi de billahi de o silahlar Türkmenlere gitmiyordu” diye bağırıyordu. Erdoğan “Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek” demişti ki dava açıldı. O dönem Cumhuriyet’in Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül “Silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etme”, “devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal ve askeri casusluk amacıyla temin etme ve açıklama” gerekçeleriyle tutuklandı. Dokuz ay sonra Dündar ve Gül, AYM kararıyla serbest bırakıldı. Daha sonra mahkeme, Dündar ve Gül’ü ‘devletin gizli belgelerini açıklamak’ suçlamasıyla mahkum etti. ‘Darbe’ suçlamasına beraat verdi. İki gazetecinin “Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme” suçlamasından yargılanmasına karar verdi. Sonrasında ise CHP milletvekili Enis Berberoğlu MİT TIR’ları davası düşmüştür hakkında “askeri ve siyasal casusluk” ve “FETÖPDY’ye bilerek ve isteyerek yardım etme” suçlamasıyla soruşturma açıldı. Ve Berberoğlu, 21 Haziran’da söz konusu görüntüleri Can Dündar’a verdiği gerekçesiyle 25 yıl hapis cezasıyla tutuklandı. O güne dek haberi daha önce vermekle övünen Aydınlık için hiçbir işlem yapılmamıştı. Cumhuriyet’in tutukluluğunun üzerinden iki yıl, haberin yayımlanmasından üç yıl sonra aynı haber nedeniyle Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Yücel ile eski istihbarat şefi Ceyhun Bozkurt hakkında iddianame düzenlendi. Savcı İrfan Fidan’ın hazırladığı iddianamede “gizli kalması gereken bilgileri açıklamak” suçlaması yöneltildi. Ama “Şüphelilerin FETÖ/PDY silahlı terör örgütüyle hiçbir ilgilerinin olmadığı anlaşıldığından” cümlesiyle birlikte. Fidan, Aydınlık’ın yayımladığı fotoğraftaki mühimmatın ‘devlet sırrı’ kapsamında olduğunu söylemekle yetiniyordu. Dönelim Enis Berberoğlu’nun tutuklanma gerekçesine. Bugün Fidan’ın ‘devlet sırrı’ dediği Aydınlık’taki fotoğraf için ne deniliyordu o gerekçeli kararda: “Nerede çekildiği, içeriğinin ne olduğu dahi ilk ba kışta net olarak anlaşılamayan tek kare foto.” Yani bu fotoğrafla devlet sırrının ifşa olamayacağını savunuyordu mahkeme. Oysa bugün dava açtıkları İlker Yücel, 28 Eylül 2016’da İrfan Fidan’a ifade vermişti. Ve “Türkiye Cumhuriyeti devleti de komşu devletiyle savaşamaz. Aydınlık haberleriyle buna dikkat çekti” demişti. Yani TIR’larda silah olduğunu söylemişti doğrudan Fidan’a. Elbette Aydınlık’ın çizgisine uygun biçimde Cumhuriyet’i karalamayı da ihmal etmemişti. Şimdi gelelim olayların toplamına. “Önce haberi ben verdim” diye yırtınan, hatta Fidan’a bunu kendi ağzıyla söyleyen Aydınlık’a üç yıl boyunca hiçbir soruşturma ve dava açılmadı. Berberoğlu’nun tutuklanma gerekçesinde bile aklanmaya çalışıldı. Ama ne hikmetse birdenbire ‘gizli kalması gereken bilgileri açıkladığı’ suçlamasıyla iddianame hazırlandı. Muhtemelen Berberoğlu’nun tutuklanmasına, Cumhuriyet’e yöneltilen suçlamalara karşı kendilerini güvenceye almaya çalıştılar. Çünkü olayı CHP lideri Kılıçdaroğlu’na kadar uzatma niyetindeler. Ama ortadaki çarpık durum hâlâ sürüyordu. Bir hamleyle bu ‘çarpıklığı’ yok edeceklerini sandılar. Ve her zamanki pervasızlıklarıyla hareket ettikleri için yakalandılar. Nasılsa kimse sorgulamaz sandılar. Şimdi şu soruları yanıtlamak zorundalar: Madem sadece ‘gizli kalması gereken bilgileri açıklamak’ suçunu barındırıyor o görüntüler ve bilgiler; o halde Dündar ve Gül’e yöneltilen diğer suçlamalar niye? Ortada bir casusluk yok ise Enis Berberoğlu neden hapiste? Aynı haber nedeniyle Aydınlık’ta bulamadığınız ‘FETÖ’ izini nasıl Cumhuriyet ve CHP’ye mal edersiniz? Sonuç açık; muhtemel başka bir kumpas hazırlığı için bu davayı başlatanlar, aslında açık biçimde MİT TIR’ları davasını da düşürdüler. Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN posta@cumhuriyet.com.tr Bülent Uluer unutulmayacak! CELALETTİN CAN 78’liler Girişimi Sözcüsü Bülent’i nasıl anlatmalı? 1978’in baharıydı galiba, faşistler, İstanbul Yıldız Üniversitesi’nde okuyan DevGenç’li üç arkadaşımızı katletmişti. Çaresizdik. Yıldız Üniversitesi’ni işgal edecektik, ancak herhangi bir faşist saldırı karşısında kitleleri koruyacak yeterli donanımdan yoksunduk. Her kürsüye çıkmadan önce yaptığı gibi Bülent mutat sorusunu sordu: “Durum nedir?” Sert bir saldırıya karşı korumasız olduğumuzu, direniş dinamizmini açığa çıkarmanın gereğini paylaştık. Akabinde emin adımlarla kürsüye çıktı, kitle coşmaya hazır bir ruh haline geçti sanki. O konuştukça kitle coşuyor, kitle coştukça o daha bir coşkun konuşuyordu. Bir ara dalmıştım, uyandığımda biz faşizme karşı mücadeleyi kazanmış, Ortadoğu halklarının sosyalist cumhuriyetini kuruyorduk. Kitle nasıl da canlanmıştı, adeta kaldırım taşlarını ezerek yürüyordu. Kim durdurabilirdi... HHH 197475’li yıllardı. Hukuksuzluklar ve ölümlere varan saldırılar birbirini takip ediyordu. Muhalefet ağırlıkla gençliğe, özelde üniversite gençliğine dayanıyordu. Egemen sınıflar, kapsamlı bir faşist saldırı hazırlığı içindeydiler. Komünizme karşı Milliyetçi Cephe bunun için kurulacaktı. Bizler henüz 1819 yaşlarında, halk tabiriyle “yeni yetme” gençlerdik. Bülent gibi birkaç arkadaşımız 34 yaş bizden büyüktü ama  hepimiz genç, tecrübesiz ve toyduk. Türkiye’yi faşizmin karanlığına sürüklemek isteyen karanlık güçleri tanımıyorduk, hangi tuzaklarla karşılaşacağımızın farkında bile değildik.  Ancak kendimize güvenimiz tamdı. Engel tanımaz, boyun eğmez bir ruh hali içindeydik. Halka karşı müthiş bir duyarlılık ve özveri duygusuyla yanıp tutuşuyorduk. Emperyalizme ve faşizme karşı direnerek düşen ’71 devrimcilerinin manevi etkisi altında, koşulsuz direnmeye ve düşmeye hazırdık. Çok geçmedi! İlk faşist saldırılar, ilk kavgalar, ilk çatışmalar başladı. İlk düşmeler de!  Bülent’i, üniversite öğrenci kitleleri ilk defa Kerim Yaman’ın cenaze töreninde dinleyecekti ve 78’e kadar bir daha inmeyecekti o konuşma kürsülerinden; yüzlerce cenaze töreninin, işgal edilen okul amfilerinin, mitinglerin değişmez konuşmacılarından olacaktı. Düşen devrimcilerin kanı ruhumuzda fırtınalar yaratıyordu. Her gün beraber olduğumuz, okula ve derneğe beraber gidip geldiğimiz, birkaç tabak menemeni büyük bir keyif Bülent’i, öğrenci kitleleri ilk defa Kerim Yaman’ın cenaze töreninde dinleyecekti ve 78’e kadar bir daha inmeyecekti o konuşma kürsülerinden; yüzlerce cenaze töreninin, işgal edilen amfilerin, mitinglerin değişmez konuşmacılarından olacaktı. Bülent Uluer, 1978 yılında Taksim’de bir mitingde konuşurken objektiflere böyle yansımıştı. le on kişi paylaştığımız, yapmacıksız, içten, en doğal ilişkiler içinde olduğumuz arkadaşlarımız bir bir öldürülüyordu. Her ölümde bir tarafımız toprağa gömülüyor, her ölümde kendimizi yeniden yaratıyorduk! Faşizm tüm yolları tıkamış, direnmekten başka bir yol bırakmamıştı bize. Dünyanın neresinde bir baskı ve katliam gündeme gelse, bir yolunu bulur hemen protesto ederdik. Che’nin ve Mahir’lerin, Deniz’lerin, İbrahim’lerin küçük kardeşleriydik. Dünya halklarının çocuklarıydık biz! HHH Yıllar sonrasını hesaplayan planlı programlı bir bakış açısına mı sahiptik? Hiç değil! Gelişme daha çok kendiliğinden Bülent Uluer di ve toplumsal sürecin doğal mecrasında akıyordu. Okuduğumuz okullarda, oturduğumuz semtlerde, çalıştığımız işyerlerinde saldırılarla karşılaştıkça, kendimizi savunmaya çalışıyorduk. Hayatta kalmak için faşizme karşı direnmeye, direnişin en amatörilkel biçimlerini örgütlemeye çalışıyorduk. Bir insanın ya da topluluğun hayatta kalma çabasından daha doğal, daha doğru ve meşru ne olabilirdi ki? İşte aslında biz onu yapıyorduk! Bülent Uluer, ’70’lerde faşizme karşı can bedeli direnen işte bu Devrimci gençliğin, DevGenç’in kürsülerdeki sesiydi.  Başkaldırının sesiydi! Unutulmayacak! KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Hasankeyf’teki yıkıma suç duyurusu Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP), Batman’ın ta rihi Hasankeyf ilçesindeki yıkımla ilgili Batman Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Dilekçede, “12 bin yıllık tarihsel geçmişi, estetiği, etnolojik ve antropolojik bakımından istisnai evrensel değeri olan Hasankeyf’in dinamit tarzı patlayıcı veya farklı yöntemler ile yıkılmasına, bozulmasına, tahribatına, yok olmasına sebebiyet verilmesine karşı tedbirlerin alınması ve aynı zamanda bu fiilleri işleyenler hakkında da cezai yaptırımların uygulanması yasal zorunluluktur. Hasankeyf’in gelecek nesillere aktarılması insani bir sorumluluğun gereği olduğu gibi Anayasal ve Uluslararası sözleşmenin de gereğidir” denildi. l Yurt Haberleri ŞANS TOPU 13, 19, 21, 24, 29 + 06 5+1 BİLEN: 172 bin 425’şer TL (4 kişi) 5 bilen: 5 bin 305’şer TL 4+1 bilen: 273.70’şer TL 4 bilen: 28.05’şer TL 3+1 bilen: 16.40’ar TL 3 bilen: 3.75’şer TL 2+1 bilen: 5.35’şer TL 1+1 bilen: 3.10’ar TL C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear