26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR Bu sergiye köpeğinle gel İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün tüm ziyaretçileri köpekleriyle birlikte sergi gezmeye davet ettiği “Dört Ayaklı Belediye: İstanbul’un Sokak Köpekleri” sergisi 16 Eylül’e kadar sürüyor. Sosyal ve kültürel alanlarda evcil hay vanlara da yer açan sergi sokak köpeklerinin, dini, siyasi ve sosyolojik dönüşümlerle değişen serüvenine ışık tutuyor. Bu sinema yaşasınÇarşamba5Temmuz2017 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Borçları yüzünden kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalan Beyoğlu Sineması’nı yaşatacak ‘sadakat kartları, projesi hayata geçirildi. Şimdi sıra sinemayı yaşatmak isteyen izleyicilerin desteklerinde Beyoğlu Sineması yaşayacak. Pazartesi akşamı sinemanın fuayesinde toplanan kalaba lığın ortak düşüncesi, onları hare kete geçiren can alıcı tümce buydu kuşkusuz. Beyoğlu Sineması’nın kuru cularından ve şim diki işletmecisi Ba ha Serter, sinema nın kapanmaması EKMORLUAKHISA için ilk günden beri canla başla uğraşan sinema yazarı Cem Altınsaray ve yine bu süreç te elinden gelen desteği esirgeme yen FilmLoverss sinema sitesinin kurucularından Utku Ögetürk’ün si nemada düzenlediği basın toplan tısı 1989’dan bu yana kapısı soka ğa açılan sinema sloganıyla tanı nan ve artık İstanbul’da sayısı bir elin parmaklarını bile bulmayan bu mekânlardan en azından birinin kurtarılması adına toplananların ka rarlı ve umutlu ruh haliyle başladı. Toplantıda ilk sözü alan sinema nın işletmecisi Baha Serter bugüne dek yaşananları şu sözlerle özetle di: “Burada tüm çalışan arkadaşları mızla hayallerimizi birleştirdik. 30 yıl boyunca bu 6 arkadaş ile birlikte çok büyük emekler verdik. Fakat bir noktadan sonra artık devam edemez hale geldik ve bir kapanma duyuru su yaptık. Bunun için birilerinin bu taşın altına elini sokacağını da hep düşündük ve yıllardır burada bizim Utku Ögetürk, Cem Altınsaray, Baha Serter. le birlikte film izleyen Cem Altınsaray bu noktada bizlere bir şekilde yardım edeceğini dile getirdi. Ve onun sayesinde çok genç bir arkadaş olan Utku Ögetürk ile de tanıştım. Bu noktada biz şirketi Utku ve Cem arkadaşlarımıza devrediyoruz ve bu işin üstesinden başarıyla geleceklerine inanıyoruz. Onlara çok teşekkür ediyorum.” Ssaatdışaakaçtıkktaı rtları Üç haftalık görüşmeler ve toplantılar sonucu sinemayı finansal açıdan düzlüğe çı karacak projeyi de Cem Altınsaray açıkladı. Altınsaray “Burası ticari bir müessese olduğu için bağış toplamak söz konusu değil. Yine hiz met üzerinden gitmek ve borcu kapatmak için yaratılacak kaynağı sinemanın şanına yakışır bir yoldan, şık bir şekilde temin etmek gerek. Biz de Beyoğlu Sineması Kartı isimli bir proje geliştirdik. Futbol ve basketbol maçlarındaki kombine kartlar gibi. Önden toplu bir ücret ödeyerek, hem sinemaya destek olacak insanlar hem de burada film izleyebilecekler. Sosyal medyada ortaya çıkan dayanışma ruhuna, insanların konuyu ilk andan beri nasıl candan sahiplendiklerine ve ağlayıp sızlanmak yerine ‘elini taşın altına sokmaya’ hazır olduklarına bakarak diyebilirim ki ben çok umutluyum. Başarmamamız için hiçbir sebep yok.” şeklinde konuştu. Toplantının ardından aralarında oyuncular Defne Halman ve Funda Eryiğit’in de bulunduğu bir grup gönüllü hemen fuayede kurulan bir masada ilk sadakat kartların satışına başladı. Alkışlar, espriler, “ve Murat Özer de kartını aldı” gibi nidalar eşliğinde başlayan kampanya şimdi gerçek destekçilerini, yani Beyoğlu Sineması’nda film izleyen, sinemaya gönülden bağlı izleyicilerini; sizleri, bizleri bekliyor. Haydi istanbul, sen de bugün Beyoğlu Sineması’na uğra ve kartını al. Bu sinemayı yaşatalım elbirliğiyle. 4 farklı kart seçeneği Beyoğlu Sineması Sadakat Kartı internet sitesi (www. beyoglusinemasikarti.com) ve Beyoğlu Sineması gişesinden satışa sunuldu, 1 Haziran 2018 tarihine kadar geçerli olacak kartların detayları şu şekilde: • 100TL’lik öğrenci kartları bu kartlar yalnızca öğrenci kimliği ibraz eden sinemaseverler tarafından satın alınabilecek. Kart sahipleri kartın geçer li olduğu süre boyunca Beyoğlu Sineması’nda 10 (on) adet film izleme fırsatına sahip olacak. • 250TL’lik sadakat kartları bu kartlar 250TL tutarında satışa sunularak sinemaseverlerin katkıda bulunmasına imkân sağlıyor. 250TL’lik kart sahipleri kartın geçerli olduğu süre boyunca Beyoğlu Sineması’nda 15 (on beş) adet film izleme fırsatına sahip olacaklar. • 500TL’lik sadakat kartları bu kartlar 500TL tutarında satışa sunularak sinemaseverlerin katkıda bulunmasına imkân sağlıyor. 500TL’lik kart sahipleri kartın geçerli olduğu süre boyunca Beyoğlu Sineması’nda 30 (otuz) adet film izleme fırsatına sahip olacaklar. • 1000TL’lik özel sadakat kartları bu kartlar 1000TL tutarında satışa sunularak sinemasever lerin katkıda bulunmasına imkân sağlıyor. 1000TL’lik kart sahipleri kartın geçerli olduğu süre boyunca Beyoğlu Sineması’nda sınırsız film izleme fırsatına sahip olacaklar. Aynı zamanda tüm kart sahipleri Beyoğlu civarında bulunan anlaşmalı seçkin kafe ve restoranlarda geçerli olacak özel indirimlerden de faydalanabilecekler. Nilüfer sanat hayatının 45. yılını kutluyor Sanat hayatının 45’inci yılını kutlayan Nilüfer, 8 Temmuz’da Marina Arena Açık Hava Konserleriyle müzikse verlerle buluşacak. Sanat hayatının 45’inci yılına özel “45’inci yıl fotoğraf albümü” hazırlatan Nilüfer, fotoğraflarının ve anılarının olduğu bu albümü, konser günü kendisini dinlemeye gelecek olan sevenleriyle tek tek paylaşacak. Sanatçı, Marina Arena’daki konserde 1972 yılından bu yana hit olmuş şarkılarını seslendirecek. Selim İleri’den müziksel anlatım Selim İleri’nin Sona Ermek adlı yeni kitabını okuyorum. Dünyaya yaşlanmanın ve olgunlaşmanın gözlükleriyle bakıyor. Onun romancılık tekniğine değinecek değilim. Ancak kitaptaki anlatım müziği bir kez daha sanat disiplinleri arasındaki ilişkileri gözden geçirmeme yol açtı. Sona Ermek’te baştan sona sizi sürükleyen bir konu yok. Anladığım kadarıyla Selim İleri’nin de yazarlığı sona erdirmekte olduğu bir şey yok. Bu başlık belli bir yaş dönümünün yankısı. Yazarın kişisel bir hesaplaşma sürecinin göstergesi. Kitabı elinize aldığınız andan sonra asla bırakamıyorsunuz. Ama “ne olcak” diye de merak etmiyorsunuz, çünkü olay yok. “...beni bugüne kadar yetiştiren, bende iz bırakan yazarları bir resital olarak  yazsam diye düşündüm” demiş. Önceki kitaplarına göndermeleri, iz bırakan karakterleri, saygı duyduğu yerli yabancı nice yazarın özyaşamla romanlarında sarmal olmuş karakterlerini sahneye çıkarıyor. Sanat disiplinleri arasındaki etkileşimin en güzel örneği şiirle müziğin alışverişidir. Nesirde müziksel işlemeler yaratmak ve bunu okura akıcı bir teknikle sunmak ayrı bir zanaattir. Selim İleri, konusu olmayan bu romanda yarattığı soyutluğu müzik sanatının yapısındaki soyutlukla ortak payda haline getirmiş. “Güneş rengi yapraklara bir an önce kavuşmak istiyordun. Şu an, şu saniye, bir yığın çürümüş kokuşmuş yaprak..” Haşim’e gönderme yaparken “ş” harfinin aliterasyonu ardından gelen “Anı kalıntılarıyla bulanık” sözlerindeki “aıu” seslileriyle geçmişe özgü bir gizem havası yaratıyor. Ve buna benzer nice sarmal içinde eski bahçelere, köşk yaşamlarına göndermeler: “Köşkün bahçesinde erguvan ağacına mor salkım tırmanmış, kameriye yasemenli, havuzun kenarında iki sıra lale”. Bu cümleyi birkaç kez sesli okuduğunuzda “n” ve “m” sürekli sessizlerinin yine aıu seslileriyle adeta bir leitmotif düzeni kurduğunu duyuyorsunuz. “Siyah, gümrah saçlı bir kadın, gözleri de simsiyah. Adamakıllı küstah. ” Bir başka bölümde: “...tunç şamdanın alaca aydınlattığı odada, tavandaki altın nakışlar da yıldızlar gibi parıltılı.” A harfinin işlemelerinde yine okuru müzikselşiirsel bir ivmeye davet ediyor. Bu kitapta beni etkileyen yalnız müziksel anlatım değil: Selim İleri, Osmanlı tarihinden dünya edebiyatına, Tanzimat şiirinden roman kahramanlarına, tiyatro sahnelerine, film akıcılığına uzanmış; müziğin seslerini, resim sanatının öğelerini işlemiş. Bütün bu işlemeler onun 50 yıllık yazarlık deneyiminin ürünü. Belli ki kitabı yazarken hepsi su gibi akıp gitmiş. Bir ara Arnavutköy sokaklarında dolaşırken benim ilkokul öğretmenim Bedia Hanım’ın da karşıma çıkartması çok hoş bir sürpriz oldu! Kendisi, “Yaşlanışın ağır hışmından öylece kurtulacağını” kurgularken bu kitabın kötümser olmadığını vurgulamaya çalışıyor; ancak: “Yeryüzü sizindi, ölümü yeğlediniz” cümlesi, kitaba damgasını vuran bir requiem dizesi gibi karşımıza dikiliyor. Berlin Türk Tiyatro Festivali 9 Temmuz’a dek sürecek Berlin’de altı oyun sahnede Theater 28 (Tiyatro 28)’in düzenlediği 2. Berlin Türk Tiyatro Festivali devam ediyor. 1 Temmuz’da, Nikolay Gogol’un Rus edebiyatı klasiklerinden tiyatroya uyarlanan öyküsü Palto’nun sahnelenmesiyle başlayan festival, 9 Temmuz’a kadar devam edecek. Türkiye’nin Berlin Başkonsolosluğu ve Berlin Kültür Müşavirliği’nin himayesinde gerçekleştirilen festival çerçevesinde, aralarında ödüllü oyunların ve çocuk oyunlarının da olduğu, toplam altı oyun sahnelenecek. Festival kapsamında, Müfit Can Saçıntı’nın “Lafını Esirgemeyenler” adlı tek kişilik oyunu, Boris Vian’ın uzun süre kapalı gişe oynayan ve Aleksandar Popovski’nin rejisinden çıkan “İmparatorluk Kuranlar Yahut Şü ‘İmparatorluk Kuranlar Yahut Şümürz’ mürz” oyunu, Rike Reiniger tarafından kaleme alınan ve Reha Özcan’ın hem oynayıp hem yönettiği “Ruki” adlı oyun, mizah ustası Muzaffer İzgü’nün yazdığı ve Per vin Ünalp’in sahnelediği “Sınır” adlı oyun ve “Grossstadt Maerchen” (Büyükşehir Masalları) isimli Almanca çocuk oyunu Berlinli tiyatroseverler için sahnelenecek. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear