24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 14 Nisan 2017 EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: BAHADIR AKTAŞ BM: İhlaller artar haber 5 BM yetkilileri, evet çıkmasıyla Erdoğan’ın alacağı yetkilerin birçok alanda ihlalleri artıracağına vurgu yaptı Hükümet, 17 Nisan’da AB’ye rest çekmeye hazırlanırken, BM’den Ankara’ya referanduma sayılı günler kala ikinci deklarasyon geldi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, AB’ye “Vize konusun da 16 Nisan’dan sonra AB’ye son önerimizi suna cağız” derken, DUYGU GÜVENÇ BM uzmanları da yayımladıkla rı deklarasyon la 16 Nisan referandumunun Cumhurbaşkanı’na tek başına gelecekte de OHAL ilan etme ve atılacak adımları kararlaştırma hakkı vereceğini söyledi. BM Cenevre ofisinde Aşı rı Yoksulluk ve İnsan Hakla rı alanında görev yapan Phi lip Alston, Düşünce ve İfade Öz gürlüğünün Geliştirilmesi ve Korunması’ndan sorumlu Da vid Kaye, Barışçıl Örgütlen me ve Gösteri Hakları’ndan so rumlu Maina Barry ile Eğitim Hakkı’ndan sorumlu raportör Koumbou Boly bir deklarasyon yayımlayarak kendi alanlarında Türk hükümetinin yaptığı ihlal leri şöyle sıraladı: n OHAL, eğitim ve çalışma hakkı haklarının toplu şekil de ihlalinde bir gerekçe olarak kullanılmış ve çok sayıda ka mu görevlisini yoksulluğa sü AGİT: Hayır kampanyaları engelleniyor Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Ofisi Direktörü Michael Link, Türkiye’de Alman gazetesi Die Welt’e referandum sürecini değerlendirdi. Link, olağanüstü halin sürdüğü Türkiye’de insanların toplanma özgürlüklerinin engellendiğine dikkat çekerek medyada Evet Hayır kampanyalarına yönelik dengesiz bir dağılım olduğunu ifade etti. Geçen temmuz ayından bu yana Türkiye’de 158 medya kuruluşunun kapatıldığını tespit ettiklerini belirten Link, bine yakın medya çalışanının işsiz bırakıldığına, rekor sayıda gazetecinin tutuklandığına dikkat çekerek tüm bunların medyada yer alan haberlerin dengeli olmamasına yol açtığını kaydetti. Link, “Maalesef hayır kampanyası yü rütenlere kısmen gözdağı veriliyor ve hükümete yakın birçok medya kuruluşu ‘Hayır’ diyenleri, düşman, entrikacı ve komplocu olarak gösteriyor” şeklinde konuştu. AGİT’in uzun dönem gözlemcilerinin Hayır kampanyası etkinliklerinin düzenlenmesini engelleyen sıkıntılar tespit ettiklerini belirten Link, bu kesime bazen şiddetin de karıştığı polis müdahalesi olduğunu kaydetti. reklemiştir. 134 bin kamu görevlisinin, bir örgüte üye olduğu iddiasıyla, tazminat veya telafi hakkı olmaksızın atılması Türkiye’nin uzun dönemli insan hakları yükümlülükleri ile bağdaştırılamaz. n OHAL sürecinde dahi, ekonomik, sosyal ve kültürel haklar ancak temel haklara saygı duyarak ve demokratik bir toplumda genel durumu iyileştirmek için kısıtlanabilir. Ancak onbinlerce kişinin kariyerlerini ve geçim kaynaklarını tahrip eden bu toplu önlemlerin, bu kriterleri sağladığını gösteren tatmin edici bir kriter yoktur. n Eğitim hakkı problemli bir şekilde hedef alınmıştır. Eğitim Bakanlığı’nda öğretmen olarak çalışan büyük oranda kamu görevlisi işlerinden atılmıştır. Yaklaşık bin kadar okul ve 15 kadar üniversite kararname ile kapatılmıştır. İşten atılan kamu görevlilerinin çoğu sendika üyesidir; ki bunların 10 bini EğitimSen sendikası üyesidir. n 200 kadar medya kurumunun kapatılması sadece binlerce gazeteciyi işsiz bırakmadı, aynı zamanda referandum sürecinde bilgilendiren bir tartışmayı da yok etti. n Türk vatandaşları 16 Nisan’da, birçok şeyin yanı sıra, Cumhurbaşkanı’na tek başına olağanüstü hal ilan etme ve bu sırada alınacak önlemleri belirleme hakkı veren anayasa değişikliği ile ilgili referandumda oy kullanacak. Temmuz 2016’dan bu yana yayımlanan KHK’lerin düzensiz ve toplu şekilde yapıldığı göz önüne alınırsa, bu yetkilerin ekonomik, sosyal ve kültürel alanda ihlal leri daha da artıracağına yönelik büyük endişe vardır. BM’nin Cenevre’deki uzmanları, 15 Temmuz’un ardından ağustos ayında yayımladıkları bildiride de OHAL uygulamalarını eleştirmiş ve “Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nde 4’ncü maddedeyi istisna tutmak tüm sorumluluklarınızı sınırsız yetkiyle gözardı etme hakkı vermez” demişti. Dışişleri’nden tepki BM’nin bildirisine tepki Dışişleri Bakanlığı’ndan geldi. Bildirinin Türkiye’nin BM mekanizmalarıyla insan hakları alanında yürüttüğü işbirliği bakımından endişeyle karşılandığı belirtildi. İddialara ilişkin bir “ortak bildirim” sunularak Türkiye’nin 60 gün içinde ya nıtlamasının istendiğini belirten Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Hüseyin Müftüoğlu “İddiaların, yanıtımız dahi beklenmeden, sunulan bilgi talebiyle neredeyse eşzamanlı olarak basın açıklaması haline dönüştürülmesi mevcut işbirliği ruhuna ve pratiğine aykırı bir tutumdur. Açıklamanın, 16 Nisan’daki halkoylamasının hemen öncesinde yapılması ve halkoylamasına ilişkin siyasi içerikli yorumlarda bulunulması, bu tutumun maksatlı olduğu izlenimini güçlendirmektedir” ifadelerini kullandı. AB’ye son teklif Erdoğan’ın 17 Nisan’da AB’ye bir sürpriz yapacağını belirten açıklamalarını dün de Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu sürdürdü. Çavuşoğlu, vize serbestisi süreci konusunda “16 Nisan’dan sonra AB’ye son önerimizi sunacağız. Ondan sonraki süreci nasıl sürdüreceğimizi değerlendirip aldığımız kararları sizlerle paylaşacağız. AB ile vize sorununu çözmek istiyoruz. Bu vize serbestisini de almamız lazım. En son imzaladığımız göç anlaşmasının bir parçasıdır” dedi. AB cephesinde ise sessizlik hâkim; ancak Brüksel referandumun hemen ardından bir açıklama ile değerlendirmelerini sunmaya hazırlanıyor. l ANKARA Erdoğan: Ohal yine uzatılır Cumhurbaşkanı Erdoğan OHAL’ın yeniden uzatılacağının sinyalini verdi. Dün katıldığı canlı yayında Erdoğan “OHAL dolarsa yine uzatılır. O noktada mani bir hal yok. Fransa uzatıyor da kimse kıyamet koparıyor mu? Yok. Bizim buna ihtiyacımız olduğuna göre, bu noktada MGK teklif eder, Bakanlar Kurulu kararını alır, yola devam ederiz. Güneydoğu’da halkımızın söylediği bir şey vardı hatırlayın o zaman Türkiye’de OHAL vardı, OHAL’i kaldırın yeter diyorlardı ve göreve geldik. Abdullah Bey Başbakan oldu ve 1 ay içinde OHAL’i kaldırdık. Kaldırdık da ne oldu? Terör bitti mi? Tam aksine terör çok daha farklı bir şekilde gelişme yollarını aradı” dedi. Öte yandan Ordu ve Giresun’da halka seslenen Erdoğan’ın hedefinde yine Kılıçdaroğlu vardı. Erdoğan “Kasetle geldi bu defa bambaşka bir kasetle gidecek. Şimdi kaset de yok artık CD ile gidecek” dedi. l DHA Bozdağ için katılım zorunluluğu Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın programlarına katılım zorunluluğunun ardından, bakan programları da katılımın zorunlu tutulduğu etkinlikler arasına girdi. Yozgat Bozok Üniversitesi, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın programı için personeline “zorunlu katılım” mesajı gönderdi. Üniversite yönetimi ayrıca programa katılamayacak akademisyenlere gerekçe bildirmeleri talimatı verdi. Programın bir gün ertelenmesinin ardından gönderilen ikinci mesajda da ‘katılımın zorunlu’ olduğu belirtilse de bu sefer katılamayacakların isimleri ve gerekçeleri istenmedi. l ŞEYMA PAŞAYİĞİT Yıldırım da ‘terör’ dedi Referandum çalışmaları kapsamında Kütahya Zafer Meydanı’nda düzenlenen mitingde konuşan Başbakan Binali Yıldırım, “Yolları böleriz de Türkiye’yi böldürtmeyiz. Buradan ilan ediyorum. Alçaklar, PKK, FETÖ kol kola girmiş hayır diye kendilerini parçalıyorlar. Amaçları Türkiye terörle mücadelede başarılı olmasın, aman diyorlar ‘hayır için çalışın, evet çıkarsa biz biteriz’. Kütahya ne diyor evet çıkacak siz de biteceksiniz. Kandiliniz sönecek FETÖ de hesabını verecek” dedi. l DHA PKK tutuklularından mektupla ‘evet’ istedi Başbakan Yıldırım’ın, ‘Evet’ istemek için gençlere yazdığı mektuplardan Kandıra Cezaevi’ndeki PKK davalarından tutuklu gençlere de gönderdiği ortaya çıktı FETÖ’NÜN SİYASİ AYAĞI MUTLAKA BULUNMALI Bahçeli, “MHP’nin de FETÖ’cüler tarafından ele geçirilmeye çalışıldığına” ilişkin sözlerinin sorulması üzerine “Bizim içimizde de birkaç tane olduğunu biliyorum. Partiden ayrılanlar var, ayrılmayanlar var ama FETÖ ile ilişkili olanlar görülmektedir ve bilinmektedir. Siyasi ayağının bulunmaması mümkün değildir. Mutlaka bulunmalıdır. MHP üzerinde oyun oynadıklarını kesin biliyorum. Bunun sadece Kurultay çağrısı olmadığı görülüyor. MHP kendisi üzerine oynanan oyunları da not almıştır. Çalışmalarına devam edecektir. Kamuoyuyla da paylaşacaktır” dedi. Bahçeli, kendisine “Başkan yardımcılığı görevinin teklif edilip edilmediği iddiaları” üzerine de “Böyle bir teklif bize yapılamaz. MHP yama bir parti değildir” yanıtını verdi. ‘Erdoğan sessiz kalırsa ülkücülerin kararı ne olur’ MHP lideri Bahçeli ‘eyalet sistemini’ dillendiren Cumhurbaşkanı Danışmanı’na tepki göstererek ‘Ben olsam görevden alırım’ dedi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den, referaduma saatler kala Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanlarına çok sert tepki geldi. Bahçeli, “Şimdi, eyalet sistemini getireceğiz diye bir danışman, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olarak söylüyor ve Cumhurbaşkanı da buna ses çıkarmıyor, kabulleniyorsa, o zaman iki gün içerisinde eyalet sistemine karşı olan, üniter yapıda düşüncesi olan ülkücülerin kararı ne olabilir?” diye sordu. Bahçeli, canlı yayında sorularını yanıtladı. Anayasa değişiklik teklifinde başından bu yana AKP ile birlikte ortak hareket eden MHP’nin genel başkanı Bahçeli’nin, başta “sistem ile birlikte eyalet sisteminin de getirilebileceğini” söyleyen Şükrü Karatepe olmak üzere Erdoğan’ın danışmanları ile hükümete bu kadar sert yüklenmesi dikkat çekti. Bahçeli, şunları söyledi: “Şimdi bir danışman kalkıyor, bir eyalet sisteminden bahsediyorlar. Böyle bir açıklamayı yapan insanlar, ya AKP’nin hedefini sabote ediyorlar, ya da iç pazarlıkla görevlendirilmiş konuşmacılar bunlar. Bunları zaman gösterecek.” ‘Oyuncağı olmayız’ “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bu durumu iletip iletmediği” sorulan Bahçeli, “Hayır. Bunu saklamanın manası, iletmenin gereği yok. Her şeyi yakınen takip eden bir Cumhurbaşkanı ve Başbakan... Geçmişte Kayseri’de bir belediye başkanlığı yapmış, başka bir özelliği olmayan bir kişinin danışman olarak Türkiye’yi sabote edebilecek cümleler kullanmasını anlamakta ben zorlanıyorum ve kabul etmiyorum. Benim danışmanım olsa o saate görevden alırdım” dedi. Bahçeli, Cumhurbaşkanı Baş danışmanı Mehmet Uçum’un da “referandumdan hayır çıksa dahi başkanlığın gündemden düşmeyeceğine” ilişkin sözleri üzerine de “Biz, üç – beş danışmanın oyuncağı olmayız. Bizim muhattabımız AKP’dir, yani partidir” yanıtını vermesi de dikkat çekti. Bahçeli’nin, “Erdoğan aday olursa destekler misiniz” sorusuna da “Kim öle kim kala. Cumhurbaşkanı seçimi başka şey, şahıs olarak Türkiye’de fiili durum dayatmayı hukuki zemine çekerek, bir hükümet sistemini gözden geçirmek başka şey. Bu her zaman Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyeceğimiz anlamı taşımaz. MHP terörle mücadelede, ülkenin istikrarında, Suriye, Irak’ta Türkiye’nin tehditlere karşı duruşunda bugünkü siyasi iktidara ne pahasına olursa olsun destek vermektedir” yanıtını verdi. l ANKARA/Cumhuriyet KEMAL GÖKTAŞ Başbakan Binali Yıldırım imzalı, AKP Gençlik Kolları antetli referandumda “Evet” propagandası yapan mektubun Kandıra Cezaevi’nde PKK davalarından tutuklu olan bazı mahkumlara da gönderildiği ortaya çıktı. AKP Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, 16 Nisan referandumu propagandaları çerçevesinde Türkiye genelindeki 14 milyon 700 bin gence gönderilmek üzere özel bir mektup kaleme almıştı. AKP Gençlik Kolları antetiyle ve Yıldırım’ın imzasıyla gençlere gönderilen mektuplar, yargılaması devam eden ve oy kullanma hakkı bulunan cezaevlerindeki tutuklulara da gönderildi. Cumhuriyet’in edindiği bilgiye göre söz konusu mektuplardan Kandıra F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan ve PKK davalarından yargılanan bazı tutuklulara da gönderildi. Mektupta özetle şöyle denildi: “Anayasa değişikliği teklifi, 16 Nisan Pazar günü yapılacak olan halk oylamasında sizin oylarınıza sunulacak. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile hükümeti ve Cumhurbaşkanı’nı doğrudan siz seçeceksiniz. Böylece ‘Hükümet kuruldu mu, kurulmadı mı?” gibi endişeye mahal verecek bir durum olmayacak. Seçilen Cumhurbaşkanı kuracağı hükümet ile 5 yıl kesintisiz ülkeyi yönetecek. Nihayetinde hizmetlerin ve seçim vaatlerinin gecikmesi söz konusu olmayacak. Bu sistem güçlü iktidar, sürekli istikrar ve güveni de beraberinde getirecek. Önce seçilme yaşını 30’dan 25’e düşürmüştük, şimdi 18’e indiriyoruz. Çünkü doğru ve adil olan budur. Böylece 7 milyon genç kardeşimize siyasette aktif olarak yer alma imkânı doğuyor. Artık gençler ülke sorunlarına seyirce kalmayacak bizzat sorumluluk üstlenecektir. Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da dediği gibi gençler olarak sizler bu ülkenin geleceğisiniz. Bunun bilincindeyiz. Size güveniyoruz. Çünkü siz 15 Temmuz hain darbe girişiminde ülkemize, bayrağımıza sahip çıkmak için meydanlarda en öndeydiniz. Saygılarımla.... Binalı Yıldırım – AK Parti Genel Başkanı – Başbakan” l ANKARA Son itiraz hakkımız, son kararımız Kesinlikle HAYIR! İki gün sonra bu ülkenin geleceğini oylayacağız; bu sıradan bir seçim değil. Oyumuza, onayımıza sunulan yeni bir rejim; aslında çok bilindik, çok sıradan ve tarih boyunca vahim sonuçlarına tanık olduğumuz otoriter, yani baskıcı, yani kavgacı, yani dayatmacı, yani nefes aldırmaz, yüz güldürmez bir rejim. Mevcut rejim de pek matah, pek demokratik değildi, ama keşke büyük değişim daha az değil, daha fazla hak ve özgürlük istikametinde yaşansaydı. Olmadı, geldiğimiz yerde tanık olduğumuz, daha fazla özgürlük değil, idam talebi, barış özlemi değil, savaş çığlıkları... Bir büyük seçimin arefesinde, zaten fiili bir otoriter rejim altında yaşıyoruz. İktidar çevresi de artık, bunu gizlemiyor, ‘mevcut halin yasallaşması gerek’ diye açıkça söylüyor. İktidarın matah bir şey gibi faş ettiği ‘fiili durum yaratmak’, zaten sadece hukuku, sistemi, kurumları hiçe saymak yolu ile gerçekleşen bir dayatma süreci. Şimdi, o dayatma koşulları çerçevesinde seçim yapılacak; ifade özgürlüğünün, yarışma eşitliği koşullarının olmadığı, siyasetçilerin, yazarların, çizerlerin tutuklu, olmayanlarının her an hapsi boylama, işinden gücünden atılma, terörist diye yaftalanma, hayatının karartılması tehdidi altında yaşadığı koşullardan söz ediyoruz. Bu koşullar altında, her şeye rağmen çoğunluğun ‘Hayır’ dediği bir sonuç alınırsa, gerçek bir demokrasi mucizesi olur, olmazsa sonu meçhul bir maceraya girecek bu ülke. ‘Evet’ seçimi, tabii ki nihayetinde seçimlerden bir seçim, tercihlerden bir tercih, ama bu tercih, denetim, hesap verebilirlik, kuvvetler ayrımı, hak ve özgürlüklerin güvencesi olabilecek ne varsa, onları lüzumsuz, dahası ayak bağı olarak gören bir siyasal sistemin önünü açacak. Evet veya hayır diyen herkes bu tercihin bedelini yaşayarak görecek, ödeyecek, o zaman, işin işten geçtiğini, yapacak bir şey kalmadığını göreceğiz. Oysa şimdi yapacak son bir şey var; bu gidişe HAYIR demek, diyebileceğimiz son ‘Hayır’ı deyip, son itiraz hakkını kullanmak. Sonuç ne olursa olsun, feci bir rejim önerisine karşı itirazımızı tescillemek. Son defa diyoruz, çünkü önerilen sistem onaylanırsa, beş senede bir yüzde elli bir çoğunluğu arkasına almayan kimsenin gık diyemeyeceği bir çoğunluk sultası. Lafı eğip bükmenin âlemi yok, önerilen sistem tüm gücün, beş yıllığına yüzde elli biri aşan birine teslimi için ‘tam vekâlet’ vermek, hani noterlerde ‘en yakınınıza bile vermeden bir daha düşünün’ denilen tam vekâletin siyasete tercümesi. ‘Ya tüm gücü, yetkiyi elinde toplayan delirirse, ya o olmaz bu olursa, ya yoldan çıkarsa’ falan gibi saçma sapan akıl yürütmenin, laf yarıştırmanın, ‘hayır’ı bu temel üzerine kurmaya çalışmanın âlemi yok. ‘Çoğunluğun oyunu alan, her tür yetkiye sahip olur, hakkaniyetli olan da budur, istemiyorsan sen yüzde elli biri bul, sen o güce sahip ol’ anlayışı üzerine kurulu bir siyasete hayır demek için, böylesi bir sistemin tarifinden başka gerekçeye gerek yok. İktidarın oya sunduğu sistemin tarifi bu. Tam da bu nedenle, geri dönüşü olmayan biçimde geleceğimizi son kez oyluyor olacağız. Öngörülen sistem onaylanırsa, itiraz etmiş olan olanlara, ‘tabi olmak’ dışında bir seçenek kalmayacak. Resmen vatandaş, fiilen sakıncalı vatandaş olacağız, tabii ömrümüz yettiği sürece nefes almaya devam edeceğiz ama, sahici bir hayat alanımız olmayacak, kendi ülkemizde sürgün gibi yaşayacağız. En kötüsü, iktidardakiler ve destekçilerinin sandığı gibi, tüm bedeli biz itiraz edenler ödemeyeceğiz. Kendi vatandaşının bir kısmını bu konuma mahkum eden bir sistem yönetebilir bir sistem, böyle bir toplum, aralarında pek çok farklılığa rağmen barış ve huzur içinde yaşayabilen bir toplum olmaz. En hafifinden birbirine küskün insanların, birlikte değil, birbirine güvenmeden yan yana yaşamak mecburiyetinde kalacağı bir yer olur burası. Bizi birleştiren tek ortak yanımız, işte bu büyük bedele hep birlikte katlanmak olacak. İktidarı destekleyen, liderini seven, o nedenle bu sisteme onay verecek olan pek çokları olayı böyle görmüyor, ülkenin hayrına bir seçim yaptıklarını düşünüyor olabilir. Ama isterse iyi niyet taşları ile örülsün, cehenneme gidecek bir yoldan söz ediyoruz. Umalım, öyle olmasın! DAVUTOĞLU’NUN DANIŞMANIYDI Etyen Mahçupyan: Hayır oyu vereceğim Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun danışmanı Etyen Mahçupyan, referandumda “hayır” oyu vereceğini duyurdu. Mahçupyan, Karar gazetesindeki dünkü yazısında, “Başkanlık sistemine her zaman taraftar oldum. Kararların toplumsal meşruiyet zeminini garanti eden ve yürütmeyi denetlenebilir kılan bir başkanlığın ülke için en akılcı yönetim sistemi olduğu konusunda kuşkum yok” dedi. Mahçupyan “Ancak referandumda oyum ‘Hayır’ olacak, Çünkü” diyerek şunları yazdı: 1) Tasarı başkanlık sisteminin ruhuna tümüyle ters. 2) Bu tasarı suiistimal edilmeye açık bir tek adam düzeni getiriyor. 3) Eski sistemin kötü olması bizim de kötü bir sistem getirmemizi meşru kılmıyor. 4) Apaçık yanlışı doğru diye savunmak ahlaki değil ve nihayet 5) Bu yönetim modeli AK Parti’ye, muhafazakârlara ve Türkiye’ye orta vadede büyük zarar verecek. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear