26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 12 Mart 2017 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: SERPİL ÜNAY Yeniden Köy Enstitüleri Yıl 2004. O yıl haziran ayında bizim film atölyesinden (Atölyenin adı: Herkes Film Yapabilir) yedi kişi, farklı bir insanın, farklı bir belgeselini yapmak için yeşilden ötürü renkli fotoğrafların bile siyahbeyaz çıktığı Karadeniz’e doğru yola koyulduk. Orada Beşikdüzü Köy Enstitüsü’nün ilk mezunlarından Musa Hoca’yla buluşacaktık. Kimdi bu Musa Hoca? O yaşadığı köyü değiştiren, Beşikdüzü Köy Enstitüsü’nde öğrendiği yaşam derslerini herkesle paylaşan, politikayla, sanatla ilgili bir dev adam. Onu Marlon Brando’ya benzettiğimde, beni azarlayan; “Boş ver Marlon’u, ben Fidel Castro’yum” diyen biri. Ben onu çekim ekibine anlatmıştım ama gözle görmek, Musa Hoca’yla yaklaşık on gün yaşamak çok farklıydı. Musa Hoca her yaptığıyla, özellikle ekibin yaş ortalaması 25 olanlarını pek şaşırtmıştı. Ve çekim bitip Musa Hoca’dan ayrıldığımızda kamerayı kullanan içimizdeki en genç arkadaşımızın şu sözleri hep aklımda kaldı: “Köy Enstitülerini kapatanlar, benim geleceğimle oynamışlar. Enstitüler kapatılmasaydı, Türkiye Musa Hocalarla dolardı ve bizler yaşamın iyiden, güzelden, faydadan yana değiştirilebilir olduğunu öğrenerek büyürdük. Umut etmeyi, ütopyalar kurmayı bize öğretirlerdi. Ütopyalarımızı gerçekleştirmek için yola koyulmayı da.’’ Şimdi durup dururken bu anı nereden aklıma geldi. Geçen hafta Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği’nin “2017 Yılında Kadın” paneli için, İzmir’deydim. Bende öyle oluyor, ne zaman Köy Enstitülerinden söz edilse bir ağlama isteği gelip beni buluyor. Ve haykırmak istiyorum: “Hey bir mucizeyi yok ettiler!” Gerçekten Kurtuluş Savaşı sonrası bir ülkenin nasıl adım adım inşa edildiğini öğrenmek, bilmek için, Köy Enstitülerinin yarattığı mucizeyi bilmek gerekir. Sürekli Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet’i aşağılayanların, o yılların Türkiye’siyle ilgili belgeselleri izlemediklerini düşünüyorum. Ve Köy Enstitüleriyle ilgili kitapların hiçbirini okumadıklarını da! Çünkü tembeller ya da öğrenecekleri gerçeklerden korkuyorlar. Çünkü o belgesellerde, kitaplarda ülkenin ne denli yoksul, ne denli korunaksız olduğunu görecekler. Sözüm ona tarihsel dizilerdeki haremde eğitim filan hak getire, ülke veremden, sıtmadan ölmeye yatmış bir ülke! Okuyanı yazanı parmakla gösteriliyor. Ülkede ev yapmak için çivi bile yok! İşte mucize kendini gösteriyor, Köy Enstitüleri, yoksul köy çocuklarını kadınerkek bir araya getiren, onları birer öncü olarak yetiştirmeye çalışan Köy Enstitüleri. Çünkü onlar yaparak öğreniyorlar, ekerek öğreniyorlar, balık tutarak öğreniyorlar ve her biri köylerine döndüklerinde, birer yol gösterici oluyorlar. Bu ülkenin gerçeklerini ilk yazan yazarlar onların içinden çıkıyor. İlk türküleri derleyenler onlar, hiçbir şey bilmeyen köylülere kadınerkek ayrımı yapmaksızın, ilk harfleri öğretenler onlar! Ama böyle bir mucize tehlikeli. Hele de Kurtuluş Savaşı’yla kurulan bir ülkenin bunu gerçekleştirmesine asla izin verilmemeli! Çünkü kapitalist dünya düzeni, böyle gerçek başkaldırıları sevmez. O kendinin biçimlediği ülkeler ister! Bu nedenle iktidarları ele geçirir, binlerce oyunu vardır ve sonuç Köy Enstitüleri kapatılır. Eğer mucize devam etseydi, bugün Türkiye kendine yeten, eşitliğinin, adaletin türkü söylediği, mutlu insanlar ülkesi olurdu. Her seferinde bunları düşündüğümde beni ağlatan budur. Elbette sadece ben değil, pek çok kişi bunu bilir, bildikleri için de 2001 yılında “Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği’ni” kurdular. 2500 abonesi olan bir de dergileri var. İMECE! Ve Köy Enstitülerini yeni kuşaklara anlatmak, eğitimde yeni bir yol bulmak için pek çok kitap bastılar, pek çok toplantı yaptılar. Amaç yeniden bir mucize yaratmanın yollarını bulmak! Bizler de bildiğimiz, duyduğunuz hikâyeleri bu dernekle paylaşabiliriz. Çalışma grupları kurup yepyeni bir eğitimin tohumlarını atabiliriz. Çünkü gerçek ve en ağır karşı darbe eğitime yapılmıştır. Okullar, ülkenin başkentini bile bilmeyen öğrencilerle dolu. Bunu hak etmiyorlar. 12 MART 2017 SAYI: 33394 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.49 05.34 05.59 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07.14 13.21 16.36 06.58 13.05 16.21 07.21 13.28 16.45 Akşam 19.15 19.00 19.23 Yatsı 20.34 20.17 20.39 On beş yıldır ilk kez, yüreğimde kıpır kıpır bir umut büyüyor. Mantığımla sezgilerim ilk kez ters düşmüyor birbirine. 16 Nisan’da büyük bir çoğunluk “HAYIR!” diyecek, ülkenin üzerine kâbus gibi çöken birilerine... Umut boy atarken, yanında da bir kuşku filizleniyor: Ya trafolara yine kediler girerse? Çok gördüğümüz seçim hileleriyle nasıl mücadele edilecek ve kimler müdahale edecek? Sorularımı doğal olarak ana muhalefete yönelttim. Karşıma CHP’nin en aktif parlamenterlerinden, çok da takdir ettiğim Başkan Yardımcısı, MYK üyesi ve İzmir milletvekili Erdal Aksünger çıktı. Verdiği bilgiler korkularımı azalttı ve umudumu öyle büyüttü ki, sizlerle paylaşmak üzere ilişikteki yazıya dökmesini istedim. Hemen gönderdi. Kendisine teşekkür ediyor, açıklamasını ilginize sunuyorum: HHH “16 Nisan’daki Anayasa değişikliğine ilişkin referandum bir parti seçimi değil. Türkiye Cumhuriyeti’nin rejimi oylanıyor. Biz CHP olarak bu süreçteki sorumluluğumuzun farkındayız, bu sorumlulukla hareket ediyor, bilgilendiriyor ve tüm vatandaşlarımızı bu değişikliğin ne getirdiğini iyi anlayarak oy kullanmaya davet ediyoruz. Yaklaşık rakamlarla yurtiçinde 55 milyon, yurtdışında 3 milyon seçmen, 167 bine yakın sandıkta oy kullanacak. Referandumun ilk aşaması olan seçmen askı listeleri sürecinden önce, Ocak ve Şubat aylarında YSK tarafından siyasi partilerle paylaşılan seçmen listeleri üzerinde detaylı bir analiz yaptık. 18 Şubat tarihli askı listelerinin 1 Kasım 2015’le karşılaştırmasında, 1.7 milyon seçmenin ölüm veya kayıt silinmesi yoluyla seçmen listesinden düştüğünü, 1.8 milyon yeni seçmenin 18 yaşını doldurarak oy kullanacağını, 800 bin kadar seçmenin de 1 Kasım’da askerlik, yurtdışında ikamet gibi sebeplerle seçmen listesinde olmamasına rağmen 2017 seçmen listelerinde ortaya çıktığını gördük. Bu veri üzerinden yaptığımız analizleri hem örgütümüzle, hem de Umut büyüyor, oylarımıza sahip çıkalım! Yüksek Seçim Kurulu’yla paylaştık. Ayrıca Ocak – Şubat seçmen listeleri arasında yaptığımız karşılaştırma sonucunda, 440 bin kadar seçmenin iki liste arasında değiştiğini tespit ettik, YSK’ya başvurduk. Çoğunluğu askerlik hizmeti nedeniyle ortaya çıkan hareketlilik içinde 272 bin asker, 23 bin hükümlü, 16 bin yurtdışına taşınan, 41 bin ölüm, 71 bin de ikamet kaydı silinen ancak yeni adresini kaydettirmeyen vatandaş bulunuyor. Askı listeleri aşamasında 400 binden fazla itiraz başvurusu YSK tarafından sonuçlandırıldı. 16 Nisan’da da Cumhuriyet Halk Partisi’nin seçim güvenliği açısından anahtar rolde olduğunu biliyoruz, bu bilinçle çalışıyoruz. 2015 yılındaki tecrübemizi referandum çalışmalarına yansıtıyor, sistemlerde önemli yenilikler yapıyoruz. Örgütün bilgi sistemlerimizi daha rahat ve verimli kullanması için, il ve ilçe bilişim sorumlularımızla telekonferans yöntemiyle düzenlediğimiz toplantılarda buluşuyoruz. Referandum sürecinde örgütümüzün çok duyarlı ve dinamik olduğunun farkındayız. Yüksek Seçim Kurulu tarafından kullanılan SEÇSİS hakkındaki dedikodular vatandaşların moralini bozabiliyor. SEÇSİS, Havelsan tarafından geliştirilmiş bir sistem. Seçim sürecinin takibinde çok önemli bir işlevi olsa da, iyi denetlenen, partilerin ve vatandaşların yorum 13 sandığa sahip çıktığı bir seçimde, SEÇSİS’e sadece toplama işlemlerini yapmak kalıyor. Tam da bu yüzden çok önemli olan CHP Seçim Takip Sistemi, her sandıktaki her bir oyun takip ve karşılaştırmasını yapmak için hazır. Sandık sonuçları hem okullardaki görevliler, hem de CHP ilçe başkanlıkları tarafından sisteme girilecek. Her iki dakikada bir YSK sistemine girilen sandık sonuçları, YSK’nın Sandık Sonuç Paylaşım Sistemi’nden alınarak partimizin tüm birimlerine sunulacak. Özetle SEÇSİS’in yaptığı toplama işlemlerini biz de anında CHP olarak gerçekleştireceğiz. Gönüllü ekibimizle okul ve ilçelerden gelen sonuçları YSK’dan aldığımız rakamlarla tek tek karşılaştıracak ve sorun gördüğümüz tüm sandıklarla ilgili gereken işlemlerin yapılmasını sağlayacağız. Düzenlediğimiz online eğitimlerle hem örgütü, hem de gönüllü ekibimizi seçim akşamına hazırlıyoruz. Öte yandan, örgütümüzden Güneydoğu’da bazı il ve ilçelerde hayır oylarının yüksek çıkması beklenen bölgelerde sandıkların taşınacağı, seçmenin oy kullanma olanaklarının sınırlanacağına dair duyumlar alıyoruz. Bölgede yapılan seçim toplantılarında, ilçe seçim kurullarının partilerin tepkisini test ettiği anlaşılıyor. Hem partililerimiz, hem de gönüllüler ve vatandaşlar açısından, 16 Nisan günü sabah erken saatlerden sonuçlar açıklanana kadar her aşamada sandık başında olmak, tüm işlemlerin dikkatle yapılmasını takip etmek çok önemli. Bunlar yapıldığı takdirde, hileye, sahteciliğe, rakamlarla oynanacağına dair söylentilerin hiçbir anlamı kalmıyor. Sandığa gelmeyenlerin yerine oy kullanılması, boş pusulaların tahrif edilmesi gibi tehlikelere karşı sandık sorumluları, müşahitler ve vatandaş çok dikkatli olmalı. Referandum sonuçlarının Türkiye’ye hayır getireceğine inanıyorum.” Erdal AKSÜNGER HHH Ben de bu referandumun HAYIR getireceğine inanıyorum. Haydi, rasgele! Oy rengi mi, don rengi mi? Halktan yana ve dürüst siyasetin de gazeteciliğin de olmazsa olmazı, şeffaflık... Yasalardaki “mal bildirimi şartı” bundandır. Gazetecinin oyunun rengini açıklaması bir tür sorumluluk, okurun bunu bilmesi de en doğal demokratik haktır. Bir dönem, kıdemli bazı yazarlar seçim öncesinde oylarının rengini açıklarlardı. Bu bir tür gelenekti. Şimdi her tür gelenekte ve kurumda gözenekler, yırtıklar oluşuyor. İktidarın istemediği rengi açıklayanın başı derde giriyor, hatta işini kaybediyor. Ama bu türden insafsızlıklar, haksızlıklar var diye, şeffaflıktan vazgeçmek gerekmiyor. Bu devir geçecek. Şeffaflığa devam. Şimdilik köşesinde oy rengi yerine don renginin açıklanması bile bir tür özgürlük ve şeffaflık! Gerçi Ertuğrul Özkök kardeşimiz donun rengini değil, sadece markasını açıkladı. O da önemli. Demek, rengini tahmin etmeyi okura bıraktı. Ültramodern medya özgürlüğüne göre demek ki okur bunu gerektiriyor. Kendisi bir dönem de, başta kendi gazetesininkiler olmak üzere köşe yazarlarına karşı “Köşeler babanızın malı değildir!” kampanyası açmıştı. “Patronun başını belaya sokmaya hakkınız yok!” demek istiyordu. Bir noktaya kadar haklı idi. İfade özgürlüğü kullanma uğruna matbaa işçisinin, ilan servisinde çalışanın ekmeğini riske atmaya kimsenin hakkı olamazdı. Çok şükür bizim gazete patronsuz. Matbaasız. Yazarlar ve yöneticiler de olmayan patrona vekâleten ve kendi adlarına asaleten kendi başlarını belaya sokuyorlar. Ama ne tür bir belaya soktukları devlet sırrı. Bu sır kendilerinden bile saklanıyor. Aylardır hapisteler. İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay kendi ayağıyla geldi. Hemen içeri atıldı. Biraz da bu tutarsız uygulamaya dikkat çekmek için olmalı Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar yurtdışında kaldı. Dündar, hiç değilse, “eski” gazetesi KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ne bir iyilik yaptasnaahmveet@Tgwmaitilt.ecorm’dan donunun rengini ve markasını fwowtwo.ğahrmaefıttailne.cobmirlikte ilan etse... Ve Özkök kadar yerli ve milli olduğunu, bir de gazetesine bağlılığını gösterse. Özkök’ü kınamaya ise asla hakkımız olamaz. Bu dar ve zor günlerde okur kapmak, tiraj almak ve gazetesine de don ilanı çekmek istiyor. Sadece biraz haksız rekabet var: Bizim gazetenin kimliği, kişiliği, karakteri belli. Seviye ve seciyesi de öyle... Bu gazetenin hiçbir yazarı ve çalışanı tiraj uğruna yer yarılsa ne donunun rengini açıklar ne de markasını. Ama Özkök donunun markasını açıklamakla Cumhuriyet’i zor durumda bıraktı. Ama yine de küçük bir kıyak yaptı rengini açıklamadı. Gerçi şeffaflık ve demokrasi adına bu da bir tür “yetmez ama evet”tir. Sağ olsun! HHH “Vizesiz Avrupa” hayal ederken, Avrupalılar sayın bakanlarımıza bile Suriyeli muamelesi yapıyor. Muhterem Dışişleri Bakanımıza, Hollanda hükümeti dün düpedüz “terörist muamelesi” yaptı Gerekçesi aynen şöyleydi: “ Bu ziyaret, ‘kamu düzeni ve güvenliğine risk’ oluşturrmaktadır!” Bir NATO müttefiki nasıl olur da bir başka NATO ülkesinin Dışişleri Bakanını, ülkesine girişinde kamu düzeni ve kamu güvenliği riski olarak görür? Kaldı ki Sayın Bakanımız gidip meydan konuşması yapmayacak, kendi ülkemizin toprağı sayılan, önünde Türk bayrağı dalgalanan kendi konsolosluk binamızın içinde kendi vatandaşlarımızla buluşacak ve orada bir konuşma yapacaktı. Benzetmek gibi olmasın, Abdullah Öcalan, 1999 yılının Şubat’ında o ülkeden bu ülkeye uçarken daha kolay iniş izni alıyordu. Son beş gündür ülkemizde “Hayır diyen teröristtir!” diye rüzgârlar estiriliyor. Elbette sayın Cumhurbaşkanımız bu konuda daha dolaylı ve daha nazik: “15 Temmuz’da ölenler ‘evet’çi, bomba yağdıranlar ‘hayır’cıydı!” HHH Hollandalılar Avrupa’nın en kalabalık inek nüfusuna sahip olduklarından olacak, ne yazık ki dangıl dungullar: Hollanda’ya “Evet” demeye giden Çavuşoğlu’nu dün ülkelerine sokmayarak, bizdeki rüzgârı bir anlamda tersine estirmeye yöneldiler. “Evet diyenler teröristir!” HHH “Men dakka dukka”nın Flamancası da elbette “Men dakka dukka!” Bu iktidar Hollandalılara acaba bizim bilmediğimiz ne yaptı ki? behicak@yahoo.com.tr 133 gündür özgürlüğünden yoksun... İhraç edilen polislere operasyon İstanbul Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, FETÖ/PDY’nin emniyet yapılanması soruşturması kapsamında İstanbul merkezli 20 ilde bulunan 101 adrese operasyon düzenledi. Meslekten ihraç edilen polislere yönelik düzenlenen operasyonda hakkında yakalama kararı bulunan 4’ü emniyet müdürü, 9’u komiser toplam 89 polisten 62’si yakalanarak gözaltına alındı. 27 polisin ise aranmasına devam ediliyor. Eski polislerin, FETÖ’nün şifreli mesajlaşma programı olan ‘ByLock’ kullandıkları da ileri sürülüyor. ‘ByLockçu’ 18öğretmenegözaltı Kırıkkale’de Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen FETÖ soruşturma kapsamında, örgütün şifreli haberleşme programı “ByLock”u kullandığı öne sürülen 18 öğretmen görevlerinden ihraç edildi. Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele ekipleri tarafından yapılan operasyonda öğretmenler A.P., F.S.T., H.S., İ.M., C.S., M.S., M.A.P., M.Ş., M.K., H.M., A.G.Y., R.P., O.K., H.K., Z.A., R.A., B.C. ve H.M. gözaltına alındı. l DHA ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI FETÖ davasında 9 tahliye Zonguldak’ta, 15’i tutuklu 17 sanığın yargılandığı FETÖ davasında tutuklu 9 sanık Zonguldak 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada tahliye edildi. Alaplı ilçesinde Kuran kursu öğreticisi olarak çalıştığını söyleyen tanık F.G., tutuklu sanık A.A’nın FETÖ ile bağlantısı olduğunu söyleyerek, “Zaman gazetesi aboneliğini de son ana kadar sürdürmüştür. Bank Asya veya örgütün dershaneleriyle ilgili bir konu çıktığında kendisinin bu yapıyı savunan sözler söylediğine de tanık oldum. Kendisi cemaati kesin olarak savunuyor ve bize ‘Sizin bilmediğiniz olaylar’diyordu” dedi. l DHA kamilmasaraci@gmail.com.tr 5 ilde 20 tutuklama, 29 gözaltı Konya merkezli 10 ilde düzenlenen FETÖ operasyonunda gözaltına alınan 24 kişiden 16’sı çıkarıldığı mahkemece tutuklandı, 8 kişi adli kontrol kararıyla serbest bırakıldı. Nevşehir’de FETÖ soruşturması kapsamında gözaltına alınan Soner Ç. tutuklandı. Kırşehir’de FETÖ soruşturmaları kapsamında tutuksuz yargılanan polisler M.Ç. M.N. ve E.B. hakkında tutuklama kararı verildi. Öte yandan Trabzon’un Yomra ilçesinde FETÖ’ye yönelik 20 ayrı adrese düzenlenen eşzamanlı operasyonda 18 kişi, Of ve Maçka ilçelerinde düzenlenen operasyonlarda ise aralarında esnaf ve öğretmenlerin de bulunduğu 11 kişi gözaltına alındı. l İHA/DHA C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear