26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR Pazartesi 2 Ocak 2017 kultur@cumhuriyet.com.tr ‘Güneşin Sofrasında’ Çağdaş Sanatlar Merkezi ‘ağıt’la açılıyor Rus Büyükelçi Andrey Karlov suikastının ardından bir süre kapalı kalan Çağdaş Sanatlar Merkezi (ÇSM) yeni dönem etkinliklerine ağıt niteliğindeki “Stabat Mater” oratoryosuyla başlayacak. 1736 yılında G. B. Pergolesi tarafından 12 bölüm halinde bestelenen oratoryoda Funda Yazıksız (soprano), Ayşe Dağıstanlı Parlar (mezzo soprano) Dengin Ceyhan (piyano) yer alacak. Ücretsiz olan etkinlik, 5 Ocak’ta saat 20.00’de Ankaralı sanatseverlerle buluşacak. EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK 15 SAHNE SANATLARI 2017’YE MORAL BOZUKLUĞUYLA GİRDİ Kosovalı ressamlar İstanbul’da 2016’dan kalan‘YeraltındanNotlar’ ‘Pencere’ üç beş oyun... Sahnede sunulmak için kotarılan sanatlar, kültür üretimi alanında en incinebilir olandır. Edebiyatta, resimde, müzikte, yontuda üretim toplumsal sarsıntılara karşın sürebilir. Çünkü sanatçının –moralini yüksek tutabiliyorsa malzemesiyle tek başına hesaplaşabileceği alanlardır bunlar. (Sinema sanatının olumsuz koşullarda göğüslemek zorunda kalacağı zorluklar başlı başına bir yazı konusu olacağından, burada yalnızca anıp geçiyorum.) Orkestra ve koro konserlerini içeren müzik olayları, opera, bale ve tiyatro gösterileri ise toplumsal iklimdeki değişimlerden önemli oranda etkilenecektir. Her sanat özgürce üretilebilmeli Sahne sanatları, her şeyden önce, kurumsal ve yapısal düzenlemeler üstüne kuruludur. Bu düzenlemeler yasa ve yönetmeliklerin öngördüğü biçimde yapılır. Dahası, somut koşulların varlığına gereksinme duyar. Görselişitsel olguların değerlendirilebildiği bir altyapısı olan gösteri uzamları, saat gibi çalışabilen bir teknik ve idari kadro, sanatçıdan ve emekçiden yana olan bir yönetim anlayışı, topluca yapılan sanatsal üretimin önkoşuludur. Şimdiye ve geleceğe güvenle bakabilen, birbiriyle dostça yarışan sanatçılar ancak böyle kurumlarda var olabilir. Bunun tersi durumlarda ise sayıları kimi zaman 100’ü bile geçebilen onlarca insanın emeğine dayanan sahne sanatları, üretenlerin toplu moral bozukluğu karşısında dayanıksızdır. 2016’yı geride bırakacağımız şu günlerde sahne sanatlarımız böyle bir tehlikenin eşiğindedir. Eğer yaratıcılıktan söz ediliyorsa, her sanat iktidardaki siyasal erkin isteminden bağımsız olarak, özgürce üretilebilmelidir. Gerisi sanat alıcısına kalmıştır. Özellikle kalabalık seyirci kitlelerine seslenen sahne sanatlarında izleyicinin benimsediği –içerik ve biçime ilişkinyenilikler/aykırılıklar seyircinin beğeni ve dünya görüşünün süzgecinden geçirilerek zaten kabul ya da reddedilir. Bu alışverişi yönlendirmek iktidardaki siyasal erkin işi olmamalıdır. Ülkemizde etkin sahne sanatları ise neredeyse on yıla yaklaşan bir süredir, gerek yasal yapılanma, gerekse sanatsal üretimi açısından denetim altında tutulmak istenmektedir. Bu yöndeki girişimler yıllardır gazete sayfalarında yer alıyor: Turnedeki kimi özel topluluklara çıkartılan zorluklar; özel tiyatrolara verilen devlet desteğinin neredeyse eriyip yok olması; başta İstanbul’un Taksim Meydanı’ndaki AKM’miz, altyapısı donanımlı çeşitli gösteri sanatları uzamlarının devre dışı bırakılmaya çalışılması; ödenekli tiyatrolara ilişkin yasa ve yönetmeliklerin sanatçıların söz hakkını kısıtlayıcı biçimde değiştirilme işlemleri; ödenekli kurumlarda genel sanat yönetmeni ya da genel müdür atamaları bağlamında yaşatılan depremler; yapıtlarının sahnelenip oynanması için kimi yazar adlarının dayatılması; OHAL öncesinde ve özellikle de sonrasında, sa ‘Hizmetliler’ natçıların kurumlardan çıkartılması, açığa alınması ya da cezalandırılması... Bütün bu işlemler sonucunda, sanatçının kendi alanında doğruyu ve güzeli arama yönelimi, ‘başımıza daha neler gelecek’ yönündeki kaygılar içinde yok olup gitmiştir. Özellikle, devlet kuruluşu olan sahne sanatları kurumlarının ve birimlerinin ‘özelleştirme’ kapsamına alınma düşüncesi, bu sanatları gelecekte de yaşatacak olan genç kuşakların eğitim süreci içindeki yönelişlerini de ucuzlatmıştır. (Artık düşleri süsleyen, bir gün sahnede Hamlet ya da Lady Macbeth oynamak değil, ‘twitter’ marifetiyle yönlendirilen, başı sonu birbirine karışmış düzeysiz dizi senaryolarında yıldız olmaktır.) 2016 yılı içinde, sahne sanatları bağlamın daki üretimlerden çok, yukarıda sıraladığım konular konuşulmuş, basının gündeminde de bu konular yer almıştır. Yıllar geçtikçe düzelme olasılığı gitgide azalan bu olumsuz oluşumun yarattığı moral bozukluğu, isteksizlik, daha da önemlisi ilkelerden verilen ödünler, özellikle tiyatro alanında parlak işlerin ortaya çıkmasını engellemiştir. Sahne sanatçıları moral bozukluğunun bir an önce üstesinden gelmek ve işlerini sürdürmek zorundadır. Benim 2016’ya ilişkin olumlu izlenimlerim, üç beş yapımla sınırlıdır. Kanımca, iki genç özel tiyatro öne çıkıyor. Onuncu yılını kutlayan Tiyatroadam, daha önce sundukları ‘Arturo Ui’ ve ‘5. Frank’taki başarılarından sonra bu yıl da Nâzım Hikmet’in Emrah Eren tarafındansahnelenen ‘İvan İvanoviç Var mıydı Yok muydu’ yapımıyla tiyatro sanatına yüksek düzeyde katkıda bulundu. Önce Ankara’da sonra da İstanbul’da Erdal Beşikçioğlu’nun yönetiminde kurulan Tatbikat Sahnesi, 2015’ten bu yana deneysel çalışmalara ağırlık tanıyor. Özellikle genç ve orta kuşaktan sanatçıları bir araya getiren topluluktan 2016’da izlediğim, Elvin Beşikçioğlu ve Binnaz Dorkip’in Jean Genet’ten uyarlayıp koreografik düzende sahnelediği ‘Hizmetliler’ ilginç bir performans tiyatrosu örneği oluşturmaktaydı. Bu yılki İstanbul Uluslararası Tiyatro Festivali’nde yer alan Stüdyo Oyuncuları’nın ‘Godot’yu Beklerken’ yapımı da meslek yaşamının 30. yılını geride bırakan Şahika Tekand’ın ‘performans odaklı’ deneysel tiyatro anlayışını ‘yenileyerek’ sürdürdüğünün kanıtıydı. ‘Yeraltından Notlar’ Ankara Devlet Tiyatrosu’nun 2016’da en beğenilen oyunlarından biri E. Erdinç Doğan’ın Dostoyevski’den uyarlayıp sahnelediği ‘Yeraltından Notlar’ oldu. İstanbul Şehir Tiyatroları ise Serdar Biliş’in 2015’te yenilikçi bir anlayışla sahnelediği, Shakespeare’in ‘Onikinci Gece’ oyunuyla 2016’da da gündemdeydi. Ankara DT’nin 2016 sonunda sunduğu iki yapım da yetkin bir profesyonellik içeriyor: Ahmet Mithat Efendi’den Türel Ezici’nin uyarlayıp Levent Suner’in sahnelediği ‘Felatun Bey ve Rakım Efendi’ ile Özen Yula’nın sahnelediği, kendi oyunu ‘Gayri Resmi Hürrem’, çağdaş yöntemlerle geleneksel tiyatromuzun örgelerini bütünleştiren zorlu çalışmalar... Kıdemli sanatçılar arasında ses getirenler, Oyun Atölyesi’nin David Hare’in yazdığı ‘Pencere’ yapımında yer alan Haluk Bilginer ve Esra Bezen Bilgen, 2016 yazında Moda’daki Mahmut Muhtar Paşa Konağı’nın önünde açıkhava tiyatrosu konseptiyle sahnelediği ‘Nâzım ve Brecht: Güneşin Sofrasında’ başlıklı müzikli söyleşiyi derleyip sunan Genco Erkal ve Tülay Günal oldu. Ferhan Şensoy’a gelince... Sanat yaşamını 40. yılına doğru ilerleyen sanatçı, ‘Ferhangi Şeyler’ oyunuyla 2000. gösteriyi aşmışken, Münir Özkul’un kendisine verdiği ‘kavuk’ da el değiştirdi. Artık Rasim Öztekin’e emanet... Kosova Prizrenliler Kültür ve Yardımlaşma Derneği, Kosovalı 6 ressamı 16 Ocak’ta açılacak “Göçmen Renkler” sergisinde bir araya getiriyor. Sergide Kosovalı ressamlar İsmet Bölükemini, Pesent Doğan, Daut Hamolar, Eşhref Qahili, Gültekin Serbest ve Fevzi Tüfekçi yapıtları yer alacak. 30 yapıtın yer alacağı Gültekin Serbest sergi 22 Ocak’a kadar Beşiktaş Belediyesi Kültür Merkezi’nde görülebilir. l Kültür Servisi Türkiye Japonya dostluk konseri... Ender Sakpınar şefliğinde gerçekleşecek olan Türkiye Japonya Dostluk Haftası Konseri, 6 Ocak’ta Antalya Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek. Pınar Köksal’ın bestelerinin çalınacağı konserde, Feryal Türkoğlu (Soprano), Hakan Aysev (Tenor), Göksel Baktagir (Kanun), Atsuko Suetomi (Koto) adlı sanatçılar yer alacak. FİLM GÖSTERİMLERİ AKBANK SANAT’TA ‘Loreak’ İspanyol sseinveemnalesrıe... Akbank Sanat, 1228 Ocak tarihleri arasında, “Yakın Dönem İspanyol Sineması”na ev sahipliği yapıyor. Akbank Sanat Sinema Kuşağı kapsamında İstanbul Cervantes Enstitüsü, İspanya Ankara Büyükelçiliği ve AECID’in işbirliğiyle gerçekleştirilecek etkinlikte beş film İspanyolca orijinal ve Türkçe altyazılı olarak izleyiciyle buluşacak. 12 Ocak’ta saat 19.00’da “Minik Ada” (Alberto Rodríguez), 14 Ocak’ta saat 15.00’da “Kasa 507” (Enrique Urbizu) , 19 Ocak’ta saat 19.00’da “Hepimiz Ölüyüz” (Beatriz Sanchis), 21 Ocak’ta saat 15.00’de “Loreak” (José María Goneaga) ve 28 Ocak’ta saat 15.00’de ise “Sen Uyurken” (Jaume Balagueró) adlı filmler Akbak Sanat’ta gösterilecek. (Etkinlik ücretsiz. Salon kapasitesi kadar davetiye film gösterim saatinden bir saat önce Akbank Sanat Danışma’dan dağıtılmaya başlanacak.) l Kültür Servisi C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear