28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 18 Ocak 2017 TASARIM: SERPİL ÜNAY Köşemen Feyhaman Duran; iki dünya arasında bir köprü Osmanlı’da doğmuş, yetişmiş, olgunluk çağlarını Cumhuriyet döneminde yaşamış bir sanatçı Feyhaman Duran. Hat sanatı levhalarını natürmortlarında kullanacak kadar gelenekselle yakından ilgili, ama öncü de, Paris’te resim eğitimi almış, Cumhuriyet’in en önemli portre ressamlarından sayılıyor. Sakıp Sabancı Müzesi 15. yılını kapsamlı bir Feyhaman Duran sergisi ile kutluyor. Sabancı Holding’in katkıları ve İstanbul Üniversitesi’nin işbirliğiyle düzenlen “İki Dünya Arasında” isimli sergide Duran’ın 997 eseri, sanatçının yaşamöyküsünün de izini sürerek sergileniyor. Kendisine ün kazandıran portrelerinin yanı sıra peyzaj ve natürmortları, güzel yazı çalışmaları, minyatür, hat, tezhip ve seramikleri de yer alıyor sergide. Duran’ın evi ve atölyesi sergi alanında canladırılmış. Yaşadığı ortamla birlikte yaşadığı dönem, hem İstanbul hem de Paris’ten görüntülerle yansıtılarak izleyicilerin ressamın çağının içinde nasıl konumlandığını anlamaları sağlanmış. Aile yadigârı hat koleksiyonu da sergide yer bulmuş. Güler Sabancı’nın belirttiği gibi hat ve resim koleksiyonları ile tanınan Sakıp Sabancı Müzesi’ne çok uygun bir sergi ve ressam. İstanbul Üniversitesi’nin katkısı önemli. Feyhaman Duran sağlığında evini, içindeki tüm eşya ve diğer varlıklarla beraber korunması amacıyla İstanbul Üniversitesi’ne bağışlamış. Sergide Sabancı Müzesi koleksiyonunda bulunan eserlerin yanı sıra bu evden gelen eserler ve diğer koleksiyon ve Feyhaman Duran’ın çalışma aşamalarını yansıtan eskizleri yer alıyor. Feyhaman Duran 17 Eylül 1302 (1886) İstanbul Kadıköy doğumlu. 5 yaşındayken kaybettiği babası Süleyman Hayri Bey şair. Ailesinde hattatlar da var. Annesini de genç yaşta kaybetmiş. 1895 yılında başladığı Galatasaray Sultanisi’nde resim öğretmenleri Viçen Arslanyan Efendi ve Şevket (Dağ) Bey, Feyhaman’ın yeteneğini keşfetmiş ve onu desteklemişler. 1910’da Abbas Halim Paşa, ailesinin portrelerini ısmarlamış genç ressama ve bu iş ona Paris yolunu açmış. Abbas Halim Paşa’nın desteği ile Paris’te resim eğitimi almış. Hocası Jean Paul Laurens’in etkisi ile de portre çalışmalarına ağırlık vermiş. “O dönemde artık bir yenilik olmaktan çıkmış, hatta bir anlamda akademikleşmiş olan empresyonizm”den etkilenmiş. I. Dünya Savaşı çıkınca 1914’te birçok ressam arkadaşı ile birlikte İstanbul’a dönmüş, Türk resminde 1914 Kuşağı’nı oluşturmuşlar. Savaş yılları herkes gibi onun için de maddi açıdan sıkıntılı geçmiş. 1919 yılında İnas Sanayii Nefise Mektebi’nde (Kız Güzel Sanatlar Okulu) öğretmenliğe getirilmesi onu madden rahatlatmış. Uzun yıllar öğretmenlik görevini yürütmüş. Bu arada toplu resim sergilerine katılmış. Sanat örgütlerinde görev yapmış. 25 Ağustos 1922’de öğrencisi Güzin Hanım’la evlenmiş. 1938’de ressamların yurt gezileri programında Gaziantep’e gidip 10 tablo yapmış. Atatürk’ün, İsmet İnönü’nün portrelerini çizmiş. Topkapı Sarayı Müzesi’nde çalışmalar yapmış. Geleneksel sanatları incelemiş, eserlerine yansıtmış. 6 Mayıs 1970’de vefat etmiş ve Edirnekapı Şehitliği’nde toprağa verilmiş. (bkz. “Türk Resminde Bir Temel Taşı”, Gül İrepoğlu, antikalar.com/turkresimdebirtemeltasifeyhamanduran/) Güzin Hanım’ın ailesinden Hattat Yahya Hilmi Efendi’den kalan Süleymaniye’deki evde neredeyse tüm yaşamlarını geçirmişler. İstanbul Üniversitesi’ne intikal eden ev de burası. Gerekli tamirat yapıldıktan sonra bu evin “Feyhaman Duran Müzesi” olarak halka açılması bekleniyor. Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki “İki Dünya Arasında” 30 Temmuz’a kadar sürecek. Sergi süresince Feyhaman Duran belgeselinin gösterimi, konferanslar ve çocuklara yönelik atölyeler de gerçekleştirilecek. Kaçırmayın. 18 Ocak 2017 SAYI: 33341 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06.47 06.31 06.51 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08.19 13.21 15.48 08.00 13.06 15.35 08.19 13.26 16.02 Akşam 18.12 17.59 18.26 Yatsı 19.36 19.22 19.46 yorum 13 Eskişehir’in Gündoğdu Mahallesi’ndeki Kent Park’tan bir kolu geçen Porsuk Çayı’nın donan kısmında bisiklete binen biri 11, öbürü 12 yaşındaki Batuhan Gürdoğan ve Alican Türk adlarında iki arkadaş suyun karşı yakasına geçmeye çalışırken buzun kırılması sonucu yaşamlarını yitirdiler. Her duyana derin üzüntü veren bu genç ölümlerin nedeni hiç kuşkusuz bilgisizlikti. Size, “Alageyik Sokağı Bir Liman mıydı?” (Can Yayınları) adlı kitabımdan bir anımı alıntılamak istiyorum. Yıl 1956, yer Almanya’nın Bremen kenti. Yaşım 13. Devam ettiğim okulda, sınıfça, buz tutmuş bir gölde kaymaya götürmüştü öğretmenimiz. HHH “Buzun üzerinde ancak dört beş günde öğrenilecek şeyleri bir iki saate sığdırmaya çalışıyorum. Gölde, bir dere ağzına doğru hızla kayarken, bir iki kez durmayı, bunu beceremeyince de yavaşlamayı denemiş ama başaramamıştım. Artık yoluma devam edip derenin üzerinde ilerlemekten başka çarem yoktu. Bu sırada (sınıf arkadaşım) Walter’in, ‘Deniz, hemen dur, sakın dereye girme!’ diye bağırdığını duymuştum. Fakat ses arkamdan değil, solumdan bir yerlerden gelmişti. Düşerim korkusuyla başımı sesin geldiği yöne çeviremiyordum. Walter’in aynı uyarıyı yineleyen sesi kısa bir süre sonra geride kalmıştı. Yüz metre kadar kıyıda yanım sıra koştuktan sonra güçten kesilip olduğu yerde kalmış olmalıydı. Derenin ağzına geldiğimde Walter’in Hayatı okulda öğrenmek (1) haykırışlarının nedenini anlamıştım. Buz, derenin ağaç dallarının gölgelediği kıyı bölgelerinde koyu bir renk almıştı. Renk koyulaşmaları buzun o bölgelerde inceldiğini gösteriyordu. (…) Dere yönüne kaymakla çok büyük bir yanlış yapmıştım, ama bunu düşünmek için çok geçti artık… Derenin üzerine uzanan ağaç dallarından birini yakalayarak durmayı denememin de bir yararı olmayacaktı. Tam tersine dal beni kıyıya, buz tabakasının ağırlığımı taşıyamayacak kadar inceldiği bölgeye çekecekti. Yere yuvarlanmayı zaten göze almıştım, ama ayaklarımda patenlerim, üstümde yakası kürklü kalın gocuğumla kırılan buzların arasından suya dalmak felaket olurdu. Kafamdan bunları geçirdiğim sırada derenin yirmi otuz metre sonra sağa kıvrıldığını görünce paniğe kapılmıştım. Yönümü belirlemeyi beceremediğimden dümdüz gidecek, derenin kıvrıldığı yerde kıyıya çarpıp duracak, ama suyun dibini de boylayacaktım. (…)” Göle gelirken otobüste yanımda oturan Walter’in söyledikleri aklıma geldi. “Zorda kalırsan patenlerini içe doğru çevir, durursun ama düşersin, kendini kolla!” demişti. Öyle yaptım. Zınk diye durur gibi oldum, ama aynı zamanda da yüzüstü buza kapaklandım. Kıpırdamadan öylece yatıyordum. Yine kıyıdan bağıran Walter’in sesini duydum: “Sen aptal, salak, kafasız bir eşeksin!..” HHH Kendince haklıydı arkadaşım. Ne var ki o okuldaki beden eğitimi derslerinde yüzmeyi, buzda kaymayı öğrenirken bizim ülkemizde aynı dersler “terazi lastik jimnastik” düzeyinde anlamsızdı. Bunu nereden bilsindi Walter? Porsuk Çayı’nda buzun altında can veren o iki çocuğa ilişkin acı haberi duyduğumda aklıma o anım geldi. O tarihte onlarla aşağı yukarı aynı yaştaydım. Bugün hayattaysam bunu Bremen, Lothringer Schule’deki sınıf arkadaşım Walter Lange’ye borçluyum. Onun okuldan aldığı hayat dersi beni olası bir ölümden kurtarmıştı. Değişim mühendisliğiOlaylar ve GOrUSler EDİTÖR:NAZANÖZCAN posta@cumhuriyet.com.tr TÜLAY BOZKURT Prof. Dr. Kurt Lewin 1890’da Polonya’da doğup II. Dünya Savaşı öncesi Amerikaya göç etmiş, sosyal psikolojinin kurucuları arasında sayılan önemli bir sosyal psikolog. Lewin’in planlı toplumsal değişim kuramı, özellikle Ortadoğu ve kimi Afrika ülkelerinde uygulanarak da karşılığını bulan uzun bir “dönüştürme” sürecinin aşamalarını anlatır. İlk aşama çözülme aşaması ve mevcut düzenin zihinsel, duygusal ve fiziksel açıdan halkın gözündeki itibarını düşürmekle ilgili sistematik girişimleri kapsar. Böylelikle var olanı parçalamanın zihinsel gerekçeleri hazırlanıp yayılarak, güçlü bir dirençle karşılaşma ihtimali “sözde” zayıflatılmış oluyor. Değişimin fiili olarak uygulandığı ikinci aşamada yeni “liderlerin” yeni “vizyonlarına” hizmet edecek altyapı kurumları yeniden tasarlanır. Bunlar arasında özellikle eğitim, yargı, hukuk gibi toplumun kültürel dokusunu doğrudan etkileyecek düzenlemeler ele alınır. Dondurma aşaması ise değişimin uzun dönemli olması ve sürekli kılınması için alınması gereken önleyici tedbirleri içerir. Son gol çalışmaları Bugünlerin birikiminin yani varoluş değerleri ile organize ve sistematik biçimde oynanmaya başlanmasının çok eskilere dayandığını biliyoruz. Ancak en kararlı ve sistematik bir paradigma değişikliği sürecinin bu hükümetle başlatıldığı, sürdürüldüğü ve nihayet parlamenter rejime son golün nasıl cansiparane çabalarla atılmaya çalışıldığı, birlikte şahit olduğumuz bir gerçek. İlk açık savaş Hatırlıyorum, itibarsızlaştırmayla ilgili dikkatimi çeken ilk “açık savaş” 2000’li yıllarda bir sabah gazetede okuduğum “Laikler suç işliyor” man İktidardakiler, yargı ve eğitim konusunda kendi vizyonlarına hizmet edeceği kesinleşen kazanımlarının yanı sıra totaliter bir “tek adam” sistemi getirme konusundaki kararlılıkları ile de yıllardır devam eden bir uygarlık mücadelesinin rotasını değiştirmeyi başarma noktasına geldiler kanın “İstediğim gibi oy atarım sana ne” tepkisi ya da bir diğer milletvekilinin evdeki eşini ya da çocuğunu azarlar edasıyla “Söyledim çekme diye yine çekmeye devam etti” açıklamasındaki şiddeti haklı göstermeye çalışan sığlık, “frontal lobdan yoksun” bir siyasetin ne denli tehlikeli ve kontrolsüz olabileceğinin açık örnekleri... Ve bu durum o çok sevdikleri milletin pek de kale almadıkları bir bölümünün en hafifinden ruh sağlığını zedeliyor şüphesiz. Recep Akdağ, açık oy itirazlarına “Sana ne, istediğim gibi oy atarım” cevabı verdi. şeti ile başladı. İşe nasıl güçlü bir algı yönetimi ve ayrımcı taktiklerle girişildiğini belki de öngördüğümden, başlangıçta kanımı donduran bu manşet sonraları, Kurtuluş Savaşı, laik yaşam biçimi ve Atatürk üçgeninde sürdürülen Cumhuriyeti değersizleştirme yönündeki sistematik yöntemlerle ivme kazandı. Yargı ve eğitim konusunda kendi vizyonlarına hizmet edeceği kesinleşen kazanımlarının yanı sıra totaliter bir “tek adam” sistemi getirme konusundaki kararlıkları ile de yıllardır devam eden bir uygarlık mücadelesinin rotasını değiştirmeyi başarma noktasına geldiler. Öz kültür tiplemeleri Bu süreçte “özümüze, kendi kültürümüze dönelim” söylemleriyle teşvik edip bizzat söz sahibi olanların kimi demeçleriyle baş oyuncu oldukları “öz kültür”lerinin yetiştirdiği örnek insan tiplemelerine şahit olduk: “Ananızı...” diyerek Türkiye’nin istediği yerinde inşaat yapabilme izni koparan başarılı mütaahitler, et rafa saldırmaktan başka bir işi olmayan Twitter kurdu psikopat troller, cehalete övgü düzen üniversite rektörleri ve onları ödüllendiren siyasi anlayış; tecavüzcü cemaat liderleri, çocuk yaştakilere tecavüzü akıl oyunlarıyla meşrulaştırmaya çalışan siyasetçiler, suçluyu değil suçu ortaya çıkaranı cezalandıran siyasi akıl; sınırları olmayan patolojik bir Makyavelizm ve bunu “real politika” olarak pazarlayan medya “guru”ları; 21. yüzyılı kucaklama derdi belli ki hiç olmayan din referanslı toplum mühendisliği; kişisel menfaat ve içgüdüleri ve ilkel refleksleri dışında bırakınız demokrasiyi ortak yaşamla ilgili hiçbir temel ilkeyi varsaymayan yağmacı bir keyfiyet, görgüsüz bir zenginlik ve güç hırsı ve ne yaparsak yapalım bize zarar gelmez sanrısının getirdiği cesaret. Cesaret ve aymazlık Bu cesaret ve aymaz tutum Meclis’teki kapalı oylama sürecine de yansıdı. Suçüstü yakalanan bir ba Her şeye rağmen Artık bizleri ‘ne hale’ dönüştüreceği netleşen bir ‘O’hal yaşıyoruz. Onların gözünde “eski”ye övgü yapan herkesin çeşitli biçimlerde cezalandırılacağı, taşların yerine oturtulacağı, ülke rejimine uygun yeni insan tiplerinin oluşturulacağı ve toplumun her kesiminin bu insanlarla yapılandırılacağı uzun yıllar var önümüzde. Dün bugünün aynasıydı; bunun adı demokrasi, olur böyle şeyler dedik! Bugün de yarına ışık tutuyor. Değişim mühendisliğinin yaşamakta olduğumuz bu son aşamasında başımıza gelecek hiçbir şeyin artık münferit olmadığını bilmemiz gerekiyor. Her şeye rağmen zaman iyimserlik, umut, güzel bir gelecek için bize benzeyenlerle birlik olma, görmek istediğimiz gelecek için birlikte mücadele verme, birbirimizden cesaret alma, diretmelere yaşam biçimlerimizle, evrensel sanatla, düşüncelerimizle, sorgulayarak, oy vererek direnme, sesli ya da sessiz çığlık atma, vicdanı olan iktidardakileri muktedir olmaya çağırma zamanıdır. Artık bu karşı koyuşun yol ve yöntemleri cesaretle tartışılmalı, hayata geçirilmelidir. Bu kaybetmek üzere olduğumuz ve her gün ensemizde hissettiğimiz bir uygarlık savaşıdır ve geri dönüşü zordur. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Avusturya, Altaybehicak@yahoo.com.tr tankına taş koydu ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr SERTAÇ EŞ Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin olumsuz tutumu ile bilinen Avusturya, Altay Tankı’nın seri üretimini de geciktirdi. Güç grubunun geliştirmesini yapan Türk firmanın teknoloji desteği almak için sözleşme imzaladığı AVL firması, Avusturya’nın engellemeleri nedeniyle projeden elendi. Bu nedenle Altay’ın seri üretimi de şu anda öngörülemeyen bir süre ertelenmiş oldu. Türkiye, tasarımını tamamladığı ve son testlerini sürdürdüğü Altay ana muharebe tankının motor ve transmisyon sistemlerini yerli olarak üretmek istiyor. Bu kapsamda güç grubunun ihalesini alan TÜMOSAN, teknolojik destek almak için uzun bir sürecin sonunda Avusturyalı AVL List GMbH firması ile 7 Ekim 2015 tarihinde Teknik Destek Sağlayıcı Anlaşması imzaladı. Ancak bu tarihten itibaren işler ters gitmeye başladı. Güç grubunu üretecek firma gecikme nedeniyle Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) bir açıklama yaptı. Firma, “Sözleşme gereği 90 gün sonra hükümet onayını girmesi gereken AVL Firması arka arkaya talep ettiği süreler sonrasında Avusturya hükümetinin ülkemizin iç işlerine müdahale edecek şekilde şartlar içeren ihraç lisansında ısrar etmesi ve Savunma Sanayi Müsteşarlığı tarafından bahse konu ihraç lisansının kabul edilmemesi nedeniyle taahhütlerini yerine getirememiş ve sonrasında sözleşme iptal edilerek firmanın verdiği teminat irat kaydedilmiştir” dendi. Bu durumda mümkün olduğu kadar yurtiçi kaynakların kullanılarak projenin gerçekleştirilmesi için çabaların sürdürüleceğini ve durumun Savunma Sanayi Müsteşarlığı ile yaplaşıldığını açıklayan firma, tekliflerin değerlendirilmesi ve avans ödeme şartlarının yerine getirilmesi için 1 aylık ek süre verildiğini de bildirdi. l ANKARA C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear