Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Perşembe 1 Eylül 2016 haber İNSANLIĞA BARIŞ YAKIŞIR10 11EDİTÖR:ELİFTOKBAY TASARIM:BAHADIRAKTAŞ Barış çağırınca gelmiyor... Türkiye yıllardır çatışmaların içinde geçirdiği Dünya Barış Günü’ne bu yıl da savaşın ve ölümlerin gölgesinde buruk giriyor... Cumhuriyet, 1 Eylül Dünya Geçmiş, hem de epey geçmiş yıllardan bir diyalog aktaracağım. Barış Günü’nü yazarların, aydınların, akademisyenlerin, sanatçıların, avukatların, kadınların, LGBTİ’lerin, sivil toplum kuruluşlarının barış çığlıkları ile karşılıyor... Adı Romes Chandra’dır. Dünya Barış Konseyi’nin çok uzun yıllar başkanlığını yaptı. Adı “Barış” kavramı ile özdeşleşti. Bir ay kadar önce, 4 Temmuz’da, 97 yaşında kaybettik. 1982’de Sofya’da, Batı Avrupa’ya konuşlandırılmak istenen nükleer roketlere karşı büyük kampanyayı başlatmak için dünyanın dört bir yanından gelmiş barışçıları buluşturan Dünya Barış Konseyi’nin toplantısında, verilen kısa bir molada, çevresinde halkalanmış gençlerle (Ben de bir zamanlar gençtim.) sohbet ediyordu. Rakel Dink Sami Elvan Emel Korkmaz Gündüz Vassaf Hamdi Gezmiş Fadime Göktepe Enis Batur İoanna Kuçuradi Heyecanlı bir Alman genci konuştu: Bütün Avrupa’da sesimizi yükseltecek, barışı çağıracağız... Hintlilere özgü çelebi gülüşüyle cevapladı: Barış çağırınca gelmiyor... Genç Alman kendince düzeltti: Her yerde barış için savaşacağız... O çelebi gülüşüyle düzeltmeyi düzeltti: Savaşmayacağız. İkna edeceğiz, barış, ancak barışçıl yöntemlerle kazanılır... Barış ile savaş sözcüklerini sakın yan yana getirme delikanlı... Genç Alman bu incelikli ayrımcığı anladı. Çevresinde halkalanan gençler anladı... O gün bugün “Barış için savaşmak gerek” diye bir cümle asla kurmadım. Gözümün önüne hep o çelebi, o bilge Hintli’nin gülücüğe eşlik eden uyarısı geldi... HHH Bugün Dünya Barış Günü... Barıştan çok uzak bir dünyada, zorbalığın kol gezdiği, silah fabrikalarının üç vardiya çalıştığı bir dünyada Dünya Barış Günü... Barışı epeydir unutmuşa benzeyen, Nazilerin Polonya’yı 1 Eylül 1939’da işgal etmesiyle başlayan 2. Dünya Savaşı, insanlık tarihinin en kanlı savaşlarından biri olarak tarihte yerini aldı. Bu savaşın unutulmaması için, başladığı tarih olan 1 Eylül günü “Dünya Barış Günü” olarak kutlanıyor. duğunu bilmediği bir dünya ülkesinde gözlerini açıyor. Yaşı ilerledikçe acıyı, hüznü, sevinci yaşıyor. Bir de savaşı ve yıkımı. Ardından çıkarlar bir olursa savaşı yaşadığı ülkesinde barış oluyor. Savaşın en yaralıları; çocuklar. Barış ancak; yıkılmış kentlerin olmadığı, çocukların tacize ve tecavüze uğramadığı; gelin ve işçi olmadığı bir dünya kurduğumuzda gelecek. Cumartesi anneleri sadece bir günün adında kaldı. 1 Eylül de öyle. Her günümüz cumartesi her günümüz barış olsun...” barış sevgi olmadan gelir mi? Barış, barış diyenlere sorum var: Silah fabrikaları durmadan barış gelir mi? Barış, barış diyenlere sorum var: Adalet olmadan, zulüm bitmeden barış gelir mi? Barış, barış diyenlere sözüm var: Yüreğinde sevgiye yer olmayanlarla barış gelir mi? Öldürülen gazeteci Hrant Dink’in eşi RAKEL DİNK O OLMADAN HİÇBİR Biz anneler barış için ŞEYİN ÖNEMİ YOK Sıtkı Kösemen, ‘Barış’ıntek ses olmalıyız Halime Encü (Roboski katliamında oğlu Serhat’ı yitirdi) “Nasıl ki 1707 fotoğrafını çektigün önce devletin savaş uçaklarıyla hunharca katledilen oğlum Serhat Encu için adalet istediysem yaşadığım acıya rağmen bu ülkede silahların susması, Kürt’ü Türk’ü ile hiçbir insanımızın ölmemesi, hiçbir annenin ağlamaması, benim yaşadığım acıyı yaşamaması için içten ve bütün samimiyetimle barışı hep Abdurrahman İnce (Cizre’de 89 günlük yeğeni Miray’ı kaybetti) “Hep barış istiyoruz, barışı bekliyoruz. Barış olmadan hiçbir şeyin önemi yoktur. Bu ülkede, demokrasi olsun, kardeşlik olsun, barış olsun, kan dursun, ölümler, cenazeler dursun istiyoruz. Artık yeter barış olsun. Bu güzel ülkede barış ve kardeşlik için ne yapmamız gerekiyorsa hepimiz yapalım.” CANLAR YANIYOR nHamdi Gezmiş (Deniz Gezmiş’in kardeşi) “Mustafa Kemal Atatürk, ‘Barış, ulusları mutluluğa ulaştıran en iyi yoldur’ demiş. 1 Eylül Dünya Barış gününde tüm insanların kardeşlik duyguları içinde geçirilmesini dilerim.” nZübeyde Tepe (Özgür Gündem gazetesinin öldürülen muhabiri Ferhat Tepe’nin annesi) “Bugün dünya barış günü. Bütün dünyaya barış gelsin istiyorum. Çocuklarımızı götürdüler katlettiler. Bizleri memleketimizden sürgün ettiler. Biz anneler olarak artık ölüm istemiyoruz. İnsan dünyaya bir kere geliyor. O da yaşamak için... Bugün oğlum Ferhat Tepe, ve diğer çocuklarımız yaşasaydı onlarda barış bayrağını sallardı. Çocuğumun kalemi vardı, silahı yoktu. Çocuklarımız barıştan yanaydı.” nŞebnem Korur FincanCı (Tür kiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı) “Dünya olarak barışa en çok ihtiyaç duyduğumuz dönemdeyiz. Dünyanın her köşesinde savaş var. Özellikle bizim ülkemizin de bulunduğu Ortadoğu’da. O yüzden bu sene barış günü daha önem BİRLEŞMEZSEK ZOR GELİR, HEP BERABER İSTEYELİM “Birleşmeyip, her birimiz bir yana gidersek barış zor gelir. Barışı hep beraber birlik olarak istemek lazım. Barış istiyorum deyip evde oturmamak lazım. Metin’imi öldürdüklerinde evde otursaydım davası görülmezdi. Şimdi ayaklarım ağrıyor, gidemiyorum. Gidebilseydim barıştan en çok söz eden Vedat Türkali’nin cenazesine gitmek isterdim.” Öldürülen gazeteci Metin Göktepe’nin annesi FADİME GÖKTEPE Vedat ARIK derin bir kültürel, siyasal ve toplumsal yarılmanın çukurunda debelenen Türkiye’de Dünya Barış Günü... Ortadoğu’nun kanlı topraklarında gitgide savaşın içine çekilen Türkiye’de Dünya Barış Günü... İntihar bombacılarının, bomba yüklü kamyonların bir “günlük gerçek”e dönüştüğü Türkiye’de Dünya Barış Günü... Sokaktaki insan barışı istiyor ve özlüyor. Alevi, Sünni barışı istiyor ve özlüyor. Kürt, Türk barışı istiyor ve özlüyor... Ve Türk illerinde, Kürt illerinde savaş çığlıkları, şiddet tapıncı kol geziyor... Yurtseverlik yerini “Milliyetçilik”e terk etmiş. Barışı savunmak, barış için çabalamak “ahmaklık” olarak nitelenir olmuş. HHH Evet, böyle... Eeee, böyle diye pes mi edeceğiz? Savaş çığırtkanlarına, şiddete tapanlara, silahı yüceltenlere, ölümlere kapı açanlara pabuç mu bırakacağız? O bilge Hintli’nin, Romes Chandra’nın öğüdünü kulağımıza küpe yapmaktan öte yol yok: Barış, ancak barışçıl yöntemlerle kazanılır... Bir ek de benden olsun: Barış, ancak yılın her gününü 1 Eylül gibi yaşayan, bu inadı hiç yitirmeyenlerce kazanılır... istedim. Eğer bu ülke ye gerçek barışı getirmek istiyorsanız Roboski’den başlayın diye talepte bulunduk. Ama bu çağrılarımıza 5 yıldır kulak tıkıyorlar. Bugün ülkenin her yerinde yaşanan acıları, ölümleri durdurmanın tek yolu barıştır. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde biz anneler barış ve huzur için tek yürek ve tek ses olmalıyız.” BİRAZ OLSUN NEFES ALMAK İSTİYORUZ Serap Yurtman (Ankara 10 Ekim Barış Mitingi katliamında kardeşini kaybetti) “Suruç içimizde onulmaz bir yara açtı. 10 Ekim’de umutlarım çöktü. Barışı, kardeşliği, annelerin, çocuklarını ağlamamasını isteyen, yüzünden gülümsemeyi eksik etmeyen 23 yaşındaki Şebnem’i ve arkadaşlarını öldürdüler. Tüm umudumu Şebnem’le birlikte gömdüler. Kızım Derin Mavi için ayakta kalıyorum. 10 Ekim’den sonra her gün bombalar patladı, yüreğimizde sürekli yaralar açıldı. Gaziantep’te düğünü bile kana buladılar, bize acısız bir gün bırakmadılar. Biraz olsun nefes almak istiyoruz.” Her günümüz barış olsun... Sine Kılıç (Suruç katliamında kardeşi Nartan ve annesi Ferdane Kılıç’ı yitirdi) “Bir dünya düşünün ama çocuk gözünden. Nereden geldiğini, ne ol TEK İSTEĞİMİZ BARIŞ Mehmet Emin Kazanhan (Cizre’de 12 yaşındaki oğlu Nihat Kazanhan’ı polis öldürdü) “Barışa hasret kalmışız. Ne zaman barış denilse bir karanlık güç ortaya çıkıyor. Herkes samimi olsa barış gelir. Hâlâ umudumuz var barış için ama zor gözüküyor. Herkesin canı yanıyor. Kürt olsun Türk olsun canlar yanıyor. Hepimiz için barış önemli. Oğlum öldürüldüğünde de barış demiştim. Benim oğlum oyun oynarken vuruldu. Barış istemeyenler öldürdü oğlumu. Tek isteğimiz barış.” Umudu elden bırakmamak lazım Emel Korkmaz (Gezi Direnişi’nde oğlu Ali İsmail Korkmaz öldürüldü) “Umarım en kısa zamanda bu ülkede barış sağlanır. Artık ne diyeceğimi de bilemiyorum. Her şey daha kötüye gidiyor. Umut pek yok içimde ama yine de umudu elden bırakmamak lazım.” Artık çocuklarımızın ölmesini istemiyoruz Elif Mutluoğlu (Şehit annesi 60 yaşında) “Ülkemizde ve bölgemizde terörün bitmesini istiyorum. Bölgemizde barış görmek istiyoruz. Allah başka kimsenin ailesine ateş düşürmesin. Başka analar ağlamasın. Artık çocuklarımızın ölmesini istemiyoruz. Biz ağladık, başka anne, babalar ağlamasın.” Fotoğraf sanatçısı Sıtkı Kösemen, İsveç’in Skane bölgesinde ‘barış ve huzuru’ bulduğunu ifade ederek çektiği bu fotoğrafı Cumhuriyet’le paylaştı. BU DÜŞTEN VAZGEÇMEYECEĞİZ Barışa dair umudumuzu hiçbir zaman kaybetmeyeceğiz. İnsanların birbirini katlettiği, bu katliamların da devlet eliyle olduğu bir ülkede biraz karamsarım. Barışın, huzurun, demokrasinin ülkemize yerleştiği ve kimsenin kimseyi katletmediği bir ülkeyi düşlüyoruz. Bu düşten vazgeçmeyeceğiz. Katledilen insanlar için adaletin yerini bulmasını ve o hayatları yok edenlerin de yaptıklarının bedelini ödemelerini diliyorum. Ezilen insanları selamlıyorum.. Umarım tez vakitte, bu ülkede de adalet haklının yanında olur. Barışın ve kardeşliğin gelmesini umutla bekliyoruz. Polisin attığı gaz fişeğiyle öldürülen Berkin Elvan’ın babası SAMİ ELVAN Kimlerdensin? Gündüz Vassaf c için yazdı İmdat. Barış, koruyun beni diyor. Kavganıza ara vermek için kullanmayın adımı! Kelimelerinizle kirletmeyin barışı! Nutuklarınızla öldürmeyin. Biz barış şavaşçısı değiliz. Unutmayın! Kötü hükümetler gibi Barışın da kötüsünü gördük. Karnımız tok Nobel barış ödüllerine. Barıştan yana olduklarını iddia edenler, Formalar, bayraklar, sloganlar aitliğinde neden taraflaşır ki? Birleşmiş Milletler Genel Kurul salonunun girişi: MısırHitit Savaşları sonunda tarafların kabul ettiği, dünyanın ilk barış andlaşmasının metni durur. Savaşın galibini, bilen var mı? Kimin “haklı” kimin “haksız” olduğunu? Sen (her yazarın klişe lafıdır) sevgili okur, Bu savaşta, o savaşta taraf tutan sen. Birinci Dünya Savaşı’nda tarafların kim olduğunu biliyor musun? 20 milyonun birbirini katlettiği bu savaşta, kimler haklıydı? Bugün kimin umurunda? Sen, tarihini öğren diyen! Ne hakla çocuklara geçmiş savaşların akıbetini yüklüyoruz? Sizin çocuklarınız, konuşabilseydi... “Ses verin ölüler!” “Değdi mi?” Sen, Türümüzde savaş kaçınılmazdır diyen. Doğa kanunu uydurmacasında ahlak çiğneyen Dur! Dinle! Barıştır kaçınılmaz olan. Saldırganlık, bulaşıcı hastalık gibi, bir süre toplumun normu olur. Savaş kültürüyle beslenir. Annelerin üzerine titrediği çocukları, Annelerinin helaliyle kendilerini cephede bulur. Saldırganlığın bitmesi, Toplumun doğal, barışçıl haline dönmesi, Hastalıklı dönemin geçmesini gerektirir. Savaşı mümkün kılan, savaşın kaçınılmaz olduğuna inandırılmamız. Gözlerimiz karartılarak, birbirimize karşı vuruşturulan, savaştırılan bizler, doğal halimizle barıştan o kadar yanayız ki, fırtınanın aniden kesilmesi gibi, savaşı tam ortasında durdurabiliyoruz. Hakem düdüğüyle biten futbol maçı gibi, sabah saat tam 11’de bitmiş Birinci Dünya Savaşı. Bir İngiliz askerinin günlüğünden: çıkardı. Yıllardır savaştığı düşmanları önünde nazikçe selam verdi. Arkasını dönüp gitti. Devletlerin silahlanma mazeretine karşı, Einstein’ın “Savaşa ve barışa aynı anda hazırlanılmaz” sözlerini siyasette geçerli kıldıkça, Bizi edilgenleştiren savaş karşıtlığı tepkiselliğinden, barış seferberliğinde toplumlara dönüştükçe, Savaşlar azalacak. Tersini söyleyenlere, gerçekleri gizleyenlere hatırlatalım. Son yüzyılımızda savaşlar çoğalmadı. Azaldı. İkinci Dünya Savaşı’nda katledilenlerin yüzde 50’si sivil. Vietnam Savaşı’nda katledilenlerin yüzde 70’i sivil. Irak’da katledilenlerin yüzde 90’ı sivil. Barış istiyorum. Savaşlar çıkmadan, barış sürsün istiyorum. Barış hareketlerimiz mantıksız. Savaş çıkmasını beklemek üzerine kurulu. Barışı korumak istiyorum. Fabrikalarda işçilerle konuşalım silah yapmasınlar. Üniversitelerde hocalarımızla konuşalım yeni teknolojiler geliştirmesinler Analarımızla konuşalım, çocuklarını kahramanlık türküleriyle büyütmesinler. Biz biziz diyerek Bizi böldük. Tanrımla Tanrını, Tanrılıyla Tanrısızı Taraflaştırıp Sevgiyi Suretimizde Aradık. Diyorum ki, Hazır cevaptan kurtulup Doğru dedikleri yoldan Ayrıldıkça insan, Susuyor silahlar. Sen de biliyorsun, Yeryüzünün kitapsızlarıydı, Vicdani reddi Hak yapan. Borcumu ödeyip Günah çıkaramam. Sevaba girip Rahat uyuyamam. Sorun, Ahiret arayışında Kendimi kurtarmam değil, Dünyalı olamamam. Kimlerdensin? Nerelisin? Soramam. nAslı Vatansever (Barış İçin Akademisyenler’den) “Barış konusunda görüşlerimizin net olduğunu düşünüyorum. Barış için mesleklerimizden edildik, çoğumuz yurtdışına gitmek durumunda kaldık, arkadaşlarımız hapse atıldı, dışarı çıkmış olsalar bile davaları hâlâ sürüyor. Kişisel olarak verdiğimiz her türlü zaiyatı önemsemeyecek şekilde barışın önemli olduğunu düşünüyoruz. Ancak bu şekilde sesimizi duyurabileceğiz.” nAyşe PaNuş (İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Sekreteri) “Barış içinde yaşamak bütün insana rın en doğal hakkıdır. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde ülkemizde ve tüm Ortadoğu’da devletlerin savaş ve baskı politiklarından vazgeçerek, demokratik uygulamaları gerçekleştirmesini talep ediyoruz. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü bir anma günün olarak değil, barışın kutlandığı bir gün olmasını istiyoruz.” nRAŞİT TÜKEL (Türk Tabipleri Birliği Başkanı) “1 Eylül İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı gündür. 77 yıl oldu ancak hâlâ ülkemizde ve dünyada savaş devam ediyor. Çatışmalarda kadınlar ve çocuklar ölüyor. Bizler hekimler olarak, yaşamı savunuyoruz li. Barış için bir arada durmak zorundayız. İnsanlık için barış dışında bir seçenek yok.” nPROF. IOANNA KUÇURADİ (Tür kiye Felsefe Kurumu Başkanı, Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü) Barışı gerçekten isteyenlerin, barışın nasıl bir durum olduğunu bilmeleri ve bu bilgiyle bu durumun ortaya çıkması için çalışmaları, en azından ortaya çıkmasını engelleyen kararlar vermemeleri ve eylemler yapmamaları gerekiyor. Nedir barış? Ulusal düzeyde barış, aynı şeyle ilgilerinde iki taraf yaratmayan bir düzendir, yapısı gereği, aynı şeyle ilgili olanların karşı karşıya gelmesine kendisi neden olmayan bir düzen, bir koşullar bütünüdür: Bir ülkede insan haklarının ve bu hakların o ülkenin koşullarında gerektirdiklerinin yerine getirilmesiyle ortaya çıkan durumdur. Bu Barış Günü’nde, yaşamakta olduğumuz bu zor günlerde, ülkemizde barış isteyen herkesin, böyle bir durumun yaratılmasına yapabileceği katkıları düşünmesi, sonra da onları yapması, en başta da adaletsizliklerin yapılmasını olabildiğince önlemesi dileğiyle. nENİS BATUR “Yurtta Savaş Cihan da Savaş yanlılarının yüzlerini boyadığı, durmadan silahlarını doldurduğu bir ortamda ne pahasına olursa olsun bir barış yanlısı olarak kendimi trajikomik bir köstebek gibi hissediyorum.” nSevgi İnce (Barış İçin Kadın Giri şimi Aktivisti) “Özellikle Ortadoğu’da Suriye’de ve dünyanın her yerinde oluk oluk kan akar barış için. Mücadele etmek her zamankinden çok daha acil ve önemli olmaktadır. Ülkemizde 40 yıldır binlerce ölüm faili meçhuldur. Tutuklama ve yerinden edilmeleri devam eden savaş yeni ve çok daha korkunç bir hal aldı. Ortadoğu ve ülkemizde yaşanan çatışmalı ortamın son bulması, bireyin bireyle ve toplumla eşit ve özgür bir yaşam için bir mücadele zemini oluşturmak gerekli. Savaşın kazananı, barışın kaybedeni yoktur. Kadın girişimiyle, 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle çeşitli eylem ve etkiler içerisinde olacak savaşlardan en çok etkilenen kesim kadınlar olduğu için sesleri daha gür çıkan kadınlar olarak bu seneki temamız savaşın son bulması, barış için müzakerelerin başlaması olacaktır.” nEbru Kırancı (LGBTİ Başkanı) “1 Eylül Dünya Barış Günü’nde, “Dünya Barış Günü” için haykırmak istiyorum. Ama sadece haykırmak yetmez. Bizim insanlarımız önlerinde geçen senaryoyu, oyunu sadece film gibi seyrediyor. Herkes sessiz kalıyor. HDP’nin ve ANALAR SAVAŞA GEÇİT VERMEZ nSezgin Tanrıkulu (CHP İstan bul Milletvekili) “Türkiye son yıllarda her 1 Eylül’e barış ihtimalinden uzaklaşarak giriyor. Türkiye’ye uzun süredir böyle bir kaos ortamı hâkim olmamıştı. Geçen yıl asker, polis, sivil fark etmeksizin 1552 kişi öldü. 440 kişi ise yargısız infazla öldürüldü. Bunlardan 75’i çocuktu. Özellikle iktidar silahı şiddet ve savaş için kullanmaktan vazgeçmeli. Türkiye’nin içeride ve dışarıda savaş odaklı politikalardan vazgeçmesi elzemdir. Savaş Türkiye’yi barıştan her gün biraz daha uzaklaştırıyor.” nFiliz Kerestecioğlu (HDP İs tanbul Milletvekili) “Türkiye’de insanların artık ölme mesi, müzakereye dönülmesini ve barış olmasını istiyorum. Biz bunun için elimizden geleni yapıyoruz. Herkesinde elini taşın altına koyması gerekiyor. Artık dünyadaki kirli ellerin çekilmesini, bunun kadınların öncülüğünde bir barış hareketi yapılması gerekiyor.” nOnur Akgül (Kuzey Ormanları Savunması Aktivisi) “Bugün 1 Eylül 2017. Varlık fonu ve Madde 80’i içeren torba yasa iptal edildi. 3. köprü açılır açılmaz sökülüp kaldırıldı. 3. Havalimanı projesi durduruldu. Kısırkaya Hayvan Toplama Kampı kapatıldı. Mehmet Cengiz tutuklandı. AKP iktidarı tüm hukuksuzlukların hesabını yargı önünde vereceğini ilan etti. Kadınlardan, çocuklardan, LGBTİ bireylerinden ve hayvanlardan özür dilendi, eşitliklerini sağlayan yasal düzenlemeler yapıldı. Mesleklerini yaptığı için hapsedilen gazeteciler salındı. Barış akademisyenlerinden özür di Barış Anneleri, Beşiktaş’taki Dolmabahçe Sarayı’nın önünde müzakere sürecine geri dönülmesi için dün nöbet tuttu. Yarım saat süren oturma eyleminde Barış Anneleri “Analar savaşa geçit vermeyecek” pankartı açarken, ellerinde “Dolmabahçe mutabakatına sadık kalınsın” ve “Tecrit kalksın, müzakere başlasın” dövizleri tuttu. l İSTANBUL BARIŞIN HABERİNİ YAPMAK İSTİYORUZ nLami Özgen (KESK Başkanı) “Dünya Barış Günü’nde eşitlik, barış, laiklik en büyük talebimiz. Sınırlarımız ötesindeki savaşa karışmaktan vazgeçilmeli, tekçi otoriter yönetim anlayışı değişmelidir. Kanun Hükmünde Kararnameler’in (KHK) yerine demokratik yönetim gelmelidir. Bazı illerde KHK’ler gerekçe gösterilerek Barış Mitingleri yasaklanmış. Barış yasaklanamaz. nKani Beko (DİSK Başkanı) “Savaş, ölüm, acı, gözyaşı ve yıkım demektir! Savaş, cinayet demektir! İşçi sınıfı olarak özlemimiz, kimliği, kültürü, dili, dini, mezhebi, görüşü ne olursa olsun, üzerinde eşit haklara sahip yurttaşlar olarak barış içinde yaşayacağımız, demokratik bir Türkiye özlemidir. Çünkü bizler bilmekteyiz ki, işçilerin göz renkleri ne olursa olsun gözyaşları aynıdır.” nGökhan Durmuş (Türkiye Gazeteciler Sendikası İstanbul Şube Başkanı) “Türkiye son bir yıldır patlayan bombalar, yıkılan kentler ve OHAL’lerle dünya gündeminde yerini alıyor. Bu süreçte yüzlerce insan yaşamını yitirdi. Şimdi Cerablus’a yapılan askeri müdahale ile başka bir ülkenin sınırları içerisinde de bir savaşa girildi. IŞİD gibi kanlı bir terör örgütü Türkiye sınırları içerisinde ortamını sağlayamayan bir iktidarın başka bir ülkeye barış götürmesi beklenmemelidir. Türkiye’deki bütün gazetecilerin isteği barış haberi yapmaktır. 1 Eylül 2016 bizler içinde barış haberlerini yapabileceğimiz bir milat olmasını temenni ederiz.” nPınar Türenç (Basın Konse yi Başkanı) “Yüzü aşkın yazar, çizer,muhalif, gazeteci, sosyal medya kullanıcısı, şair evinden, iş yerinden derdest edilip gözaltına alınırken, tutuklanırken, yine yüzü aşkın basınyayın organı kapatılırken,el konulup kayyumlara teslim edilirken, yayın yasakları getirilirken, ülke çapında anaların gözyaşı dindirilemezken, bomba yüklü çocuklarca çocuklar yok edilirken, ülkemde ‘BARIŞ’ rüzgârının estiğini söylemek çok zor. Başta özgür düşünceyi, insan haklarını, demokrasiyi sonuna dek savunmak, geleceğimiz için herkesin görevidir. Bunu başaracağımıza da inanıyorum.” nTurgut Dedeoğlu (Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Genel Sekreteri) “İktidarın savaş, şiddet ve barış politikalarına karşı meslektaşlarımızı 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde dayanışmaya davet ediyoruz. Biliyoruz ki en kanlı zorbalık dönemlerinden bi Bizim çocuklarımız, İleride “haklı” tarafta savaşsınlar diye mi? Ölüleri anarak, savaşları yaşatıyoruz. Tarihin bütün savaşlarında ölenler Onuncu saatin son saniyesinde ateş kesildi. Bir Alman askeri savaşın son dakikasına kadar İngiliz cephesini makinelisiyle taradı. Saatin dolmasıyla siperinden dışarı tırmandı. Miğferini “İşte düşmanın bu!” diyenlerin yüzüne ayna tutalım. Barış için savaşılmaz. Barış korunur. Yıldız tozundan geldik Seni Benden Ayrıştıramam. ve savaşsız, çatışmasız bir dünya istiyoruz.” lHaber Merkezi lKültür Servisi lYurt Haberleri CHP’nin katılımıyla Bakırköy’de yapılacak olan Barış Blok’u yürüyüşüne herkes katılmalı ve herkes destek vermeli çünkü bu çok önemli. lendi. Berkin Elvan’ın katili hapsedildi. Türk ve Kürt halkı barıştı. Toplumsal barış sağlandı. Barıştım, barıştınız, barıştılar...” bombalar patlatırken, biz ülke olarak le çıkmayı başaran ülkemiz gazeteciSüriye sınırları içerisindeyiz. Ken liği kimsenin zulmüne boyun eğmedi ülkesinde huzuru, barış ve güven yecektir.” Gülen yerine Cerablus “Amerikalılar Kürtleri sattı mı?” Bu soruyu geçen hafta Obama hükümetinden yakın zaman önce ayrılmış bir Amerikalı yetkiliye yönelttiğimde, bir an duraksayıp “Şu an için öyle gözüküyor” dedi. Aslında tablo biraz daha nüanslı. Washington, Kuzey Suriye’yi Türkiye ve Kürtler arasında paylaştırmak peşinde. Kendi içinde bir denge kurmuş, sınırlar çizmiş. İkisi de ayrı koldan IŞİD’le savaşsın istiyor. Ancak şu da bir gerçek: ABD, Suriye’de bu zamana kadar ortaklık yaptığı, hatta her fırsatta öve öve bitiremediği YPG’yle arasına hafif bir mesafe koymuş gözüküyor. YPG’ye “Fırat’ın batısına geçme” diyor. Kürtlerin Mınbiç ve alBab gibi demografik olarak Arap ağırlıklı olan bölgelerden çekilmesini istiyor. Bu anlamda Washington, Suriye meselesinde bir anda rotasını yeniden Ankara’ya çevirmiş gözüküyor. Özellikle de Cerablus operasyonu sonrası. Daha düne kadar her Allah’ın günü Türkiye’yi eleştiren Obama yönetimi, son haftalarda üst üste Ankara’ya önemli ziyaretçiler ve hoş mesajlar yolluyor. Peki neden? Size kimsenin açıkça telaffuz edemediği gerçeği söyleyeyim: ABD, yakın zamanda Türkiye’nin Fethullah Gülen’i iade talebini karşılamayacağı için Suriye bağlamında Türkiye’yi hoş tutmaya çalışıyor. Görüştüğüm tüm Amerikalı yetkililer, Gülen’in iadesi konusunun uzun bir mahkeme sürecinin sonunda netleşeceği konusunda hemfikir. Gülen’in Türkiye’nin istediği gibi bir anda paketlenip Türkiye’ye iadesi söz konusu değil. En iyi ihtimalle, bir yıla yayılan bir mahkeme süreci yaşanacak. Ancak bunun sonucunda iade kararı çıkması da çantada keklik değil. Olay siyasallaştıkça, iade zorlaşıyor. Gülen’in ABD’deki avukatları hukuken iade kararına karşı çıkıp davayı kazanabilir. Şunun şurasında 4 aylık ömrü kalan Obama hükümeti, Gülen meselesinin kendi döneminde çözülmeyeceğini biliyor. Konunun TürkABD ilişkilerinde sürekli bir türbülans kaynağı olacağını da... Bu yüzden Türkiye’yi başka şekillerde hoş tutarak, tampon bölge fikrine destek vererek, ilişkinin tamamen bozulmasını engellemek istiyor. Kısacası Washington, Cerablus’ta kurulan tampon bölge üzerinden, TürkABD ilişkilerini yeniden bir karşılıklı askeri zorunluluk ilişkisi olarak tanzim ediyor ve bu sayede Gülen meselesini ikinci plana itmek istiyor. Bir de unutmayın, Türkiye’nin Suriye’ye asker sokması, orada IŞİD’le savaşması başından beri Obama yönetiminin arzusuydu. Tampon bölge planları, bir yıldır ABD ve Türk askeri yetkililer arasında konuşuluyor. Dış politikayı takip edenler hatırlayacaktır; nisan ayında ABD Başkanı Barack Obama, Atlantic Monthly dergisine kendi dönemini değerlendiren uzun bir röportaj verdi. Obama’nın kendi iç dünyasını yansıtan röportajda, ABD Başkanı’yla saatler geçiren yazar Jeffrey Goldberg, Obama’nın Türkiye’ye bakışını şöyle anlatıyor: “Obama önceleri Erdoğan’ı, Doğu ve Batı arasında köprü kuracak bir ılımlı Müslüman lider olarak görüyordu; ancak artık başarısız ve kendi ordusunu Suriye’ye istikrar getirmek için kullanmayı reddeden bir otokrat olarak görüyor.” Siz bundan ne anlarsınız? Belli ki ABD Başkanı’nın gözünde, ordunu Suriye’ye sokarsan iyi, sokmazsan kötü ve otokrat adam oluyorsun. Belki de bu yüzden Cerablus operasyonunu 15 Temmuz’un sonucu olarak görmek yanlış olmaz... Şanlıurfa’da mitinge yasak Şanlıurfa Valiliği, DBP öncülüğünde 3 Eylül Cumartesi günü Topçu Meydanı’nda düzenlenmesi planlanan ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, İmralı heyetinden Sırrı Süreyya Önder, DTK Eş Başkanı Leyla Güven ile bölge milletvekillerinin katılacağı açıklanan “Faşizme, darbeye, savaşa ve tecride karşı alanlarda olacağız” mitingine izin verilmediğini duyurdu. Valilikten yapılan açıklamada, kentte cumartesi günü düzenlenecek toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yasaklandığı ilan edildi. C MY B