28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 5 Ağustos 2016 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN haber 11 ERGENEKON HÂKİMİ ŞENGÜN’DEN ÇARPICI AÇIKLAMALAR: Kurgu belgelerle Köksal insanları ar ıladıky gŞengün Ergenekon davasına bakarken görevden alınan Şengün, “Biz tamamen, sözüm ona hazırlanmış, kurgulanmış belgelerle insanları yargıladık. O belgeler boştu” dedi Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi başkanıyken görevden uzaklaştırılan emekli hâkim Köksal Şengün, davanın darbenin başka bir türü olduğunu belirterek “Biz tamamen, sözüm ona hazırlanmış, kurgulanmış belgelerle insanları yargıladık. O belgeler boştu. Hiçbir zaman altı doldurulamadı” dedi. Cemaatin yapılanmasına ilişkin o dönem konuşulan şeyler olduğunu ancak şimdi ortaya çıkan yapılar gibi bir tespitin o dönemde yapılmasının zor olduğunu ifade eden Şengün, “Şimdi ortaya çıkan şekil korkunç bir şey. O zaman o kadar ağırını düşünemiyorduk. O zaman da vardır bir şeyler ama şu anda içerde olan meslektaşlarım hakkında çok fazla şey konuşmak istemem” dedi. Görev yaptığı dönemde yargı bağımsızlığına uymayan birçok durumla karşılaştığını anlatan Şengün, yasaların ve kurulların yapısının değiştirildiğini belirterek, “Bu kişilerin bir yerlere gelmeleri yönünde ortam hazırlandı. Onlar geldi, ondan sonra bazı şeyler patlak verdi. Olaylar tamamen tersine döndü. Ama sonuçta yapılan şeyleri de gördük, yaşadık” diye konuştu. Ergenekon davası sırasında tutuklu kişilerin tahliyeleri yönünde oy kullandığını, bugün tutuk Okkır’ın eşi: Kandırıldım deyince her şeyden sıyrılmış mı oluyor? Sabriye Okkır 15 Temmuz darbe girişiminden sonra pek çok siyasetçinin kandırıldıklarını açıklaması, Ergenekon, Balyoz gibi davaların ise kumpas olduğunun belirtilmesinin ardından bu davalar da mağdur olanlara iadei itibar konusu tartışıl maya başlandı. Ergenekon soruştur ması kapsamında tutuklandıktan sonra cezaevinde kanser olarak yaşamını yitiren Kuddusi Okkır’ın eşi Sabriye Okkır, “Adli Tıp Ku rumu eşimin vefatında, ‘Dev letin kusuru yoktur’ raporu verdi. Peki, bu durumda ki min kusuru var. Ben hâlâ bu ülkede adalet sava Kuddusi Okkır şı vermek durumundayım ve kimi kime şikâyet edeceğimi bilmiyorum. Fethullah’ın Adli Tıp’ı, savcıları, hâkimleri... Peki, bu ölümün sonucunu ben nasıl ortaya çıkaracağım? Suçluları nasıl yargılayacağız? Bunların hesabını kim verecek? Cumhurbaşkanı kandırıldığını söylüyor. Bir tek kandırıldığını söylemekle her şeyden sıyrılmış mı oluyor? Benim iadeyi itibarım nasıl olacak. Eşim mezardan kalkıp gelmeyecek. Ama 9 senedir benim aileme ve oğluma yaşattıklarını bu ülke nasıl ödeyecek” dedi. Okkır, “Bütün bu davaların kumpas olduğu söyleniyorsa; lütfen bir an önce devlet bir kararname mi çıkaracak, kanun mu çıkaracak, ne yapacaksa bütün bu mağduriyetleri en kısa zamanda ortadan kaldıracak bir uygulama yapmak zorunda” dedi. l DHA lu olan üye hâkim Hasan Hüseyin Özese ile firari hâkim Sedat Sami Haşıloğlu’nun ise tutuklulukların devamı yönünde oy verdiklerinin hatırlatılması üzerine Şengün, “Biz tamamen, sözüm ona hazırlanmış, kurgulanmış belgelerle insanları yargıladık. O belgeler boştu. Hiçbir zaman altı doldurulamadı. O zaman ben, ‘Yargılama yapalım ama tutuksuz yargılama yapalım, bu insanların ve ailelerin hayatı perişan olmasın’ diyordum. Sonuçta yeni belgeler ortaya çıkar, yeni delillerle insanları ileride de cezalandırabiliriz. Ama şim di değil. ‘Şu anda yaptığımız yanlıştır’ diyordum. Ama olmadı. Deliller somut olsa böyle bir şey söylemezdim. Bu darbenin başka bir türü idi. Suçlamalar darbenin bir türünü oluşturuyordu. Darbenin bir ayağı da bu davaydı” dedi. Kanser oldum 40 yıl süren hâkimlik mesleğinin ardından emekliye ayrıldığını anlatan Şengün, şunları söyledi: “Vicdanen çok rahatım. Çocuklar ve torunlarımla vakit geçiriyorum. Bunlar beni akciğer kanseri yaptı. Bu teşhis beni gönderdikle ri Bolu’da anlaşıldı. Bolu’nun bana tek iyiliği budur. Bir hastane açılışına katılmıştım. Orada yapılan muayenede şüphelendiler. O zaman hastalığım ortaya çıktı. O ana kadar bir rahatsızlığım da yoktu. Tamamen üzüntüden kaynaklanan bir olay. Bana, ‘bundan sonra rahat olacaksın’ diyorlar. İş işten geçti şimdi. Rahat olsan ne olur? Zaten mikrobu almışım.” Şengün, geçmişte görevden uzaklaştırılmasına karar verenlerin bugün cezaevlerine konulduğunu hatırlatarak sözlerini noktaladı. l TRABZON / DHA l Din Şurası bildirgesi: Cemaat, gayri ahlaki hareket Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, darbe girişminin ardından olağanüstü toplanan Din Şurası’nın sonuç bildirgesini açıkladı. Bildirgede Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatı gereği cemaat lideri Fethullah Gülen’in kitaplarının din uzmanlarınca inceleneceği belirtildi. Şura’nın aldığı dikkat çeken kararlarda, Gülen cemaatinin dini bir cemaat kabul edilemeyeceği, bir din istismarı hareketi olduğu belirtildi. Cemaatin din kisvesi adı altında bir çıkar hareketi, sahte bir mehdi hareketi olduğu görüşü dile getirildi. Dini kaynaklarının şaibeli olduğu belirtilen cemaat yayınlarının Diyanet ve ilahiyat camiasının ortak çalışması ile bilimsel açıdan değerlendirilerek İslam kavramlarına dair tahrifatların tespit edilip açıklanacağı bildirildi. Cemaatin gayri ahlaki bir hareket olarak nitelendirildiği bildirgede hedefine gitmek için her yolu mubah gören yapının İslami kabul edilemeyeceği ve Müslümanların aleyhine olan projelerin uygulanması için çalışmalar yapan örgütün tevhid dışı olduğu kaydedildi. l ANKARA l Büyükada’da mıydı? Fuller iddiası için soruşturma 15Temmuz darbe girişiminde eski CIA yöneticilerinden Graham Fuller’in de rol oynadığı, darbe gecesi İstanbul’da olduğu iddialarının soruşturulması talimatı verildiği ortaya çıktı. AKP Milletvekili Orhan Deligöz, Fuller’in 15 Temmuz gecesi Büyükada’da bir toplantı yaptığını, darbenin başarısızlığı üzerine Büyükada’dan ayrıldığını, darbeci askerlerle buluşarak Dedeağaç’a kaçtığını iddia etmişti. Kültür Üniversitesi Küresel Siyasal Eğilimler Merkezi ile Washington merkezli düşünce kuruluşu Wilson Center’ın ortaklaşa düzenlediği toplantının incelenmesinin ardından merkezin direktörü Prof. Mensur Akgün, önceki gün ifade verdi. Akgün, “Fuller ne davetliydi ne de oradaydı” dedi. l İSTANBUL Cemaat içeri attı kimse çıkaramıyor Malatya’da 5 yıl önce tutuklanan 6 öğrenci, kendilerini yargılayan savcı, hâkim ve Yargıtay üyeleri tutuklanmış olmasına karşın hâlâ cezaevinde Savcı Ferhat Sarıkaya’nın itiraflarıyla yeniden gündeme gelen cemaatin yargı eliy le yarattığı mağduriyetlerin biri de Malatya’daki öğ renciler davasında yaşandı. Üniversite öğrencisi Erkin Ko caman ve 5 arkada ALİCAN ULUDAĞ şı, örgüt üyeliği iddiasıyla tutuklandı. Öğrencileri içeri ye atan dönemin özel yetkili sav cısı, cezayı veren mahkeme baş kanı, kararı onayan Yargıtay üye leri ise darbe girişiminin ardından “Fethullahçı Terör Örgütü” üye si oldukları iddiasıyla tutuklandı. Cemaatçi yargının mağdur ettiği 6 öğrenci bu gerçeğe rağmen cezae vinde 5 yılı doldurdu. Üniversite öğrencisi Erkin Ko caman ve 5 arkadaşı, Haziran 2011’de terör örgütü üyesi olduk ları iddiasıyla tutuklandı. Döne min Malatya 3. Ağır Ceza Mahke mesi, Kocaman ve öğrenci arka daşları Kubilay Uçucu, Yusuf Yıl maz, Sevcan Göktaş, Uğur Pektaş, Ayça Kılınç’a terör örgütü üyeli ğinden 7 ile 11 yıl arasında deği şen hapis cezaları verdi. Bu ceza lar, Yargıtay tarafından da onay landı. Öğrencilerin örgüt üyeliğin den verilen cezanın delili olarak ise 1 Mayıs’a katılmak, parasız eğitim istemek, Grup Yorum bileti satmak, basın açıklaması yapmak eylemleri gösterildi. Yeniden yargılansınlar Aralık ayında tahliye olması beklenen Erkin Kocaman’ın an nesi Sevim Kocaman, yıllardır oğ lunun suçsuz olduğunu anlata bilmek için çalmadık kapı bırak madı. Oğlunun cezaevinde 6. yı lına girdiğini söyleyen Sevim Ko caman, şunları söyledi: “Bizim ço cuklarımızı içeriye girmesine ne den olan kararları özel yetki li mahkemelerdeki FETÖ’nün ele manları verdi. Çocuklarımızı gö zaltına alan polisler, yargılayan hâkim ve savcılar, kararı onayan Yargıtay üyeleri şimdi cezaevinde. Pilot olmak istiyordu asgari ücretli işçi oldu Bolu’nun Mudurnu ilçesinde yaşayan 21 yaşındaki Kenan Odalı, 2009 yılında Bursa Işıklar Askeri Hava Lisesi’ni kazandı. Pilotluk hayalini gerçekleştireceği için büyük sevinç yaşayan Odalı, Işıklar Askeri Hava Lisesi’nden mezun olmasına 4 ay kala baskılara dayanamayarak ayrıldı. İngilizce ve Fransızca bilen ve şimdi piliç fabrikasında asgari ücretle çalışan Odalı, “Gereksiz yere aldığımız cezalar olurdu. Bunları söylediğimizde, ‘Sen bize karşı mı geliyorsun? Biz seni zaten göndereceğiz. Sınavlara girmene gerek yok’ derlerdi. Her sabah komutan gelip, ‘Biz sizi gönde receğiz. Ayrılmak isteyenler şimdiden bıraksın’ diyerek okuldan soğutmaya çalışırdı. Bazı öğrencilere bu şekilde ayrımcılık uygulanırken bazılarına yapılmazdı.” Okulda her türlü iftiraya maruz kaldıklarını anlatan Odalı, “Öykü yarışması için 2 kız öğrenci ile beni İstanbul’a gönderdiler. 4 gün orada bir otelde kaldık. Komutanım daha sonra bana ‘Sen o otelde kızlarla farklı muhabbetlere girmişsin’ dedi. Sonra, ‘Onu boşver de sen dağdaki dayım olsa vurmam demişsin. İstihbarata bilgi satmışsın’ gibi iftiralarda bulunuldu ifadelerini kullandı. l BOLU/ DHA Onlar içeri girdikleri halde bizim çocuklarımız onların mağdurları olarak halen içeride. Çocuklarımızın tahliye edilerek yeniden yargılanmasını istiyorum.” AKP’liler bile kabul etti 5 yıldır oğlunun suçsuz olduğunu anlatmak için Meclis’te AKP’liler dahil herkesi ziyaret ettiğini vurgulayan Sevim Kocaman, “Burhan Kuzu, Bekir Bozdağ, Ahmet İyimaya, Ayhan Sefer Üstün’le de görüştüm. Oğlum içeride kaldıkça radikalleşecek dedim. Oğlum örgüt üyesi değil dedim. Hepsi iddianameyi önce inceledi ve bu çocuklar boşuna yatıyor dediler. Ancak yine de bir çözüm bulunmadı” dedi. Kocaman, oğluyla ilgili soruşturmayı savcılar Ömer Tetik, Şeref Gürkan, yargılamayı hâkim Hayrettin Kısa’nın yaptığını, Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanı Ekrem Ertuğrul ve üyelerin kararı onadığını, Kırıkkale İnfaz Hâkimi’nin de disiplin cezası verdiğini belirterek “Şimdi bu isimlerin tümü içeride” dedi. Anayasa Mahkemesi’ne yaptıkları bireysel başvurunun halen sonuçlanmadığına dikkati çeken Kocaman, oğluyla beraber yargılanan Çağdaş adlı öğrencinin bu süreçte cezaevinde kanserden öldüğünü anlattı. l ANKARA Halk her şeyi affeder mi? Bazı halklar bazen her şeyi, ama her şeyi kurnazca affederler. Onları soyup soğana çevirenleri, haklarını özgürlüklerini ellerinden alanları, dünyayı onlara dar yapanları, yalanla dolanla kendilerini kandıranları... Acıdır ve gerçektir; kolayca affederler. O yüzden dünya binlerce yıldır aynı dertlerden derbeder. Halklar... Bazen korkudan, bazen rehavetten; Bazen cehaletten, ama en çok da kurnazlıktan; Eninde sonunda zalimi hep affeder. Yeni zalimler işte bu afların gölgelerinde biterler. Halkı güçlüklere karşı direnmeye değil; güçlüklerden kaçmaya, mazlumun yanında durmayıp, güçlünün karşısında çabucak yılmaya, her ne pahasına olursa olsun hayatta kalmaya eğitirseniz... Kurnaz ve cahil halklar, tepelerine binen zalimleri hemen affederler. Onlara rekabeti aşılar, onları ırksal, dinsel üstünlüklerine ikna eder, sınıfsal çatışmalara gebe bırakırsanız, hayatlarını tehditlerle donatırsanız... Cahil ve kurnaz halklar hiç affetmemeleri gerekenleri, kendi cellatlarını bile affederler. Başları ağrımasın; hayatları kararmasın; düzenleri bozulmasın isterler. Hayatlarını mahvedenleri, ocaklarını söndürenleri, geleceklerini karartanları affederler. Eğer suçlu iktidardaysa; suçlunun peşine düşmez, aksine suçluya yandaş olmayı kâr sayarlar. Komşularının gözlerinin önünde haksızlığa uğramasına; Bir başkasının evinin, dükkânın yağmalanmasına; Ötekinin çocuğundan arta kalanların kendi çocuklarına yaramasına ikna olurlar. Aksini yapmak... Akıl ister, irade ister, sağduyu ister, muhakeme ister, ka rar yetisi ister, vicdan ister, adalet ister. Bunlar da maalesef bazı halklar için meşakkatli meseleler. Toplumu kasti ve dini eğitimle bu değerlere mecalsiz kılan kurnaz sistemler, onların zaafları üzerinden diledikleri tasarrufu ederler. Dünya o yüzden, adalet ve eşitlik için değil, cahil ve kurnaz halkların zaaflarını parmağında oynatan iradelerin kazancı uğruna döner. Şu anda Ortadoğu cehenneminde cayır cayır yanan bu ülkeyi o kazançtan pay almayı uman ve kalabalıkların inancını suiistimal ederek iktidara kurulan fütursuzlar yönetiyorlar. Ve hata üzerine hata yaptıkları kandırmacasıyla halktan af diliyorlar. İnancın lügatinden kelimeler seçerek ve maneviyatla süslenmiş diller dökerek halka daha önce yaptıklarından daha da tehlikeli olan yeni kötülükler yapıyorlar. Halkın zaaflarından yararlanarak kendilerine suçtan yeni kaleler yaratıyorlar. Onları yıllardır cehaletin yüceliğine inandırarak eğittiler; Şimdi bunun hasadını almanın sarhoşluğu içindeler. Tebaalarına, gerçeklerle yüzleşmenin bedel; suçlulardan hesap sormanın yürek istediğini göstermek için kendi kardeşlerinin kellesini bile alacak kadar gaddar ve yalan söylerken gözlerimizin içine bakacak kadar utanmazlar. Derin bir bilinçle ve büyük bir hesapla işledikleri o suçlardan muafmışlar gibi halktan af diliyorlar. Halk da affediyor. Halklar... Bir halkın merhametine bürünen vurdumduymazlığın bedelini yeni nesillerin yüzyıllar boyu ödeyeceğini bilemezler. Halklar... Ölüp ölüp dirilen ezeli ve ebedi bir kötülüğü tercihleriyle bizzat beslediklerini hiçbir zaman sezemezler. Halklar zalimleri hep affeder ve tarih o yüzden hep aynı vahşetle tekerrür eder. ŞEMDİNLİ DAVASINDA YARGILANAN AZİZ ERGEN: Sarıkaya beni bir gecede zengin etti MİYASE İLKNUR Darbe girişimi sonrası itiraflarda bulunan Şemdinli davasının savcısı Ferhat Sarıkaya’nın suçladığı isimlerden emekli Kurmay Albay Aziz Ergen, Sarıkaya’nın davaya kendisini asılsız ihbarlara dayanarak dahil ettiğini söyledi. İddianamede “kaçakçılardan aldığı haraçla Ankara Kızılay’da beş katlı dershane sahibi olduğunun” öne sürüldüğünü belirten Ergen, “Sarıkaya’nın sayesinde birkaç günlüğüne de olsa zengin oldum. Ama Sarıkaya suçlamalarında ölçüyü hayli kaçırmıştı. Bir kere sözünü ettiği dershane beş katlı değil on katlıydı. İkincisi dershane bana değildi. Tek ilişkim eşi şehit olan baldızımın bir yıl bu dershanenin kantinini işletmesiydi” dedi. Ergen, cemaatin neden kendisiyle uğraştığı ve iki davaya dahil ettiği sorusuna, “Bir sürü ödülüm ve takdirnamem vardı ve birinci sırada general olmam gerekiyordu. Belli ki benim yerime terfi ettirmek istedikleri arkadaşları vardı” diye yanıt verdi. Kılık değiştiriyorlar Jandarma Personel Başkanı olan subayın cemaatçi olduğunu söyleyen Ergen, 7 yıl süre ile görev yapan ve terfileri cemaat mensubu subaylardan seçen bu general ve diğerlerinin bir anda ortadan kaybolduğunu ve isimlerini unutturduklarını söyledi. Ergen, ordu içindeki cemaatçilerin kendilerini saklamak için en çok ülkücü kılığına, hatta Atatürkçü kılığına bile girdiğini öne sürdü. AYM’de 2 üyeye meslekten ihraç Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, darbe girişimine yönelik soruşturma kapsamında tutuklanan iki üyesi Alparslan Altan ve Erdal Tercan’ın meslekten ihraç edilmelerine karar verdi. AYM Genel kurulu, OHAL kapsamında çıkarılan 667 sayılı KHK’nin “Yargı mensupları ile bu meslekten sayılanlara ilişkin tedbirler” ile ilgili düzenlemesi çerçevesinde, iki AYM üyesinin meslekten çıkarılmalarına karar verdi. Darbe soruşturması kapsamında tutuklanan iki isim de 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından atanmıştı. ‘Marksist’ Badem serbest bırakıldı Tunceli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Candan Badem adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Eğitim Sen Badem üyesi akademisyen Badem, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Gülen cemaatiyle ilişkilendirilerek açığa alınmıştı. Daha sonra işyerinde Fethullah Gülen’in bir kitabı bulunduğu gerekçesiyle ‘darbeye teşebbüs’ suçlamasıyla gözaltına alınmıştı. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear