28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR Alman AlmanYayıncılarBirliği,PENAlman Yayıncılar Birliği’nden ya Merkezi ve Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütüyle işbirliğine giderek Türkiye hükümetinin “ifade özgürlüğü ifade ne karşı agresif kampanyası”na yöne özgürlüğü mesajı lik bir hareket başlattı. Sosyal medyada da kendini #FreeWordsTurkey başlığı üzerinden duyuran girişimde Almanya Başbakanı Angela Merkel ve AB Komisyonu Başkanı JeanClaude Juncker’in, Türkiye’deki ifade özgürlüğü, bilgi edinme ve medya özgürlüğü hakkında aktif ve tavizsiz bir duruş sergilemesi gerektiği belirtilerek soruşturulan gazeteciler ve yazarlara yönelik acil vize başvurusu gibi meselelerin de en se ri ve bürokratik olmayan yollarla çözülmesi çağrısında bulunuldu. Birlik Genel Müdürü Alexander Skipis, konuya ilişkin olarak şunları söyledi: “Türk hükümeti, ifade özgürlüğüne dair geniş çaplı bir saldırı başlattı. Alman hükümeti ve AB komisyonu, bu konuda en basit tabirle artık daha fazla suskun kalamaz.” Çarşamba 31 Ağustos 2016 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Son yolculuğuna yarın uğurlanacak Vedat Türkali için yas mesajları gelmeye devam ediyor kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Özgürlüğün ve barışın savunucusu 1Eylül Dünya Barış Günü olan yarın İstanbul Teşvikiye Camii’ndeki öğle namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilecek yazar Vedat Türkali için taziye mesajları gelmeye devam ediyor. Bu kapsamda bir açıklama yapan Uluslararası PEN Yazarlar Derneği Türkiye Merkezi, “Türkali, yalnızca bir yazar, sinemacı olarak değil toplumsal hayatımızda özgürlük ateşinin daima harlanmasında büyük emekleri olan bir üstadımızdı. Türkiye tarihine tanıklık ederken onurlu duruşuyla örnek oluşturdu. Emeğin, özgürlüğün, barışın her daim savunucusu olarak ilkelerinden ödün vermeksizin romanları oyunları şiirleri ve denemeleriyle edebiyat dünyamızı zenginlestirdi. Anısı önünde saygıyla , sevgiyle, minnetle eğiliyor, “Bir gün mutlaka” diyoruz” derken, Nâzım Hikmet Vakfı ise “Acılı 1940 kuşağının direnci tükenmeyen temsilcisi, barış, demokrasi ve devrim savaşımcısı, vakfımız danışma kurulu üyesi Türkali’yi yitirmenin acısı içindeyiz,” ifadesini kullandı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise, önceki günlü Twitter mesajında “Hayatı özgürlük, barış ve eşitliğin peşinde geçti, bize onlarca değerli eser bıraktı... Vedat Türkali’ye Allah’tan rahmet diliyorum” dedi. Yine, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ da usta yazar Vedat Türkali’nin hayatını kaybetmesine ilişkin ortak bir mesaj yayımladı. İkili mesajlarında özetle şunları kaydetti: “Türkali, Kürt sorunu üstüne doğruları en erken dile getirenlerden biriydi. Kürt halkıyla ve siyasetiyle kurduğu dayanışma ilişkisi, barış ve çözüm konularında sahip olduğu kararlı duruş her zaman büyük bir destek oldu. 2002 seçimlerinde Demokratik Halk Partisi’nden (DEHAP) aday olması bunun önemli bir adımı olmuştu. Yazdığı romanları ile toplumsal ve siyasal mücadele tarihine ışık tutan, karanlıkta kalmış birçok yaşanmışlığı aydınlatan ve bu tutumu ile geçmişin anlaşılmasına büyük hizmetleri olan Vedat Türkali hepimizin yüreğinde ve zihninde son derece önemli bir yere sahip oldu. Bu yeri doldurulamaz kayıptan ötürü ailesine, dostlarına ve halklarımıza başsağlığı diliyoruz.” l Kültür Servisi Uluslararası 73. Venedik Film Festivali bu gece açılıyor. Mehmet Basutçu, Altın Güvenilir ustalar mı, Aslan için rekabet eden ustalara dikkat çektiği festivalde ‘Koca Dünya’ ile ‘Ufuklar’ bölümünde yarışan Reha Erdem’i, yenilikçi gençler mi ? sinemasındaki metafizik yaklaşımdan ötürü Terrence Malick ile kıyaslıyor. Yönetmeninin adını ikinci plana iten filmler vardır. Örneğin, 2014 yapımı, üç Oscar sahibi “Whiplash” gibi... İzleyen de, izlemeyen de, filmin adını belleğinin bir köşesinde saklamıştır ama, görüp çok beğenenler bile, babası Fransız annesi de Amerikalı akademisyen olan Damien Chazelle (1985) adını hemen anımsayamazlar... Genç yönetmenin adı bundan böyle sinefiller tarafından kolayca unutulmayacak. Çünkü senaryosunu da yazıp yönettiği, Altın Aslan adayı “La La Land”ı bu gece, 73. Venedik Festivali’nin açılışında izleyeceğiz. Hangisine odaklanacağına karar veremediği müzik ve sinema tutkularını filmlerinde kesiştirmeyi başaran Damien Chazelle, müzikal filmler döneminin, Stanley Donen, Vincente Minnelli ve Robert Wise gibi ünlü adlarına göz kırptığı söylenen “La La Land” adlı müzikalinde, Ryan Gosling ile Emma Stone’u buluşturuyor... Eski ustaların güven veren özgün soluğunu, yenilikçi genç sinemanın yaratıcı sesiyle onurlandırmayı ne oranda başardığını bu gece göreceğiz... Ustalar çoğunlukta... Sam Mendes başkanlığındaki ana jürinin değerlendireceği Altın Aslan adayı 20 film arasında, sevdiğimiz ve yıl lardır alkışladığımız usta adların çoğunlukta olduğu gözlemleniyor. Son Cannes Festivali’nde de benzer bir durum yaşamış; seksenlik usta Ken Loach’un yeniden Altın Palmiye almasını gönülden alkışlamıştık... Yaratıcı sinema yapmanın, yenilikçi başyapıtlar imzalamanın yaşla başla ilgisi olamayacağını hemen hatırlayıp, Damien Chazelle’in de aralarında olduğu adaylar listesine kısaca göz atalım: Andrei Konchalovsky, Emir Kusturica, Wim Wenders, François Ozon, Pablo Larrain, Denis Villeuneve ve Terrence Malick!... Cannes’da “The Tree of Life” ile 2011’de Altın Palmiye aldığında bi ‘Koca Dünya’ le çok eleştirilen, ertesi yıl Venedik’te hiç beğenilmeyen “To the Wonder” ile düşkırıklığını yaratan Terrence Malick (1943) bu yıl Altın Aslan’a ikinci kez aday oluyor: “Voyage of Time”ın yine yaşamdan, ölümden, kainattan ve sonsuzluktan söz eden metafizik bir deneme olduğu vurgulanmakta... Yönetmenin 40 yıldan bu yana üzerinde çalıştığını söylediği “Voyage of Time” bir başyapıt olabileceği kadar, çok çok yukarılara çıkardığı çıtanın iddialı yüksekliğinin oldukça altında kalan başarısız bir deneme olma riskini de beraberinde taşıyor. Kayıtsız şartsız Malick hayranlarıyla, önyargılı karşıtları ara sındaki polemiklere, büyük bir olasılıkla yenileri eklenecek... ‘Koca Dünya’ 2010’dan bu yana, özellikle genç kuşak yönetmenlerimizin kazandığı dört önemli ödülle Venedik’te çok başarılı olanTürk sinemasından bu yıl tek örnek var: Reha Erdem (1960), “Koca Dünya” ile, sinemada farklı estetikler geliştiren, yeni akımları yansıtan filmlerin programlandığı “Orizzonti” (Ufuklar) bölümünde yarışacak. Ödüllerini Robert Guédiguian başkanlığında ayrı bir jürinin belirleyeceği bu bölümü, Cannes Festivali’nin “Belirli Bir Bakış” seçkisine benzetmek yanlış olmaz; ancak, “Orizzonti”nin, (Ufuklar) belgesellere ve kısa filmlere dek açılan daha geniş bir tür ve biçim yelpazesi sunduğunun altını çizmek gerekir. Biraz zorlarsak, Reha Erdem’in, bir yanıyla Türk sinemasının Terrence Malick’i olduğunu ileri sürebiliriz!... Tabii ki, her iki yönetmenin de, metafizik konuları mistik boyutu belirgin varoluşçu bir yaklaşımla irdelemeyi sevmeleriyle sınırlı kalan bir benzerlik bu... Yoksa, Reha Erdem’in derinlikli yaratıcı sinema dilinin çokyönlü nefes alıp verişindeki tazeliği, Terrence Malick’in ağdalı, hüzünlü, alabildiğine klasik yorucu sinemasıyla karşılaştırmak bile doğru değil... l VENEDİK Üç kültür insanının ardından... Geçtiğimiz hafta DMarin Festivali’nde tarihi Zürih Tonehalle Orkestrası’nı dinledim. 1868’den beri sürdürdüğü geleneğiyle derin bir müzik kültürüne sahip, olgun bir topluluk. Fransız şef Lionel Bringuier (d.1986) dünyanın dört bir yanında yönettiği orkestraları, ilk kez yaşama kavuşturduğu yapıtları; DG, Errato ve DECCA’dan piyasaya çıkan kayıtları ve halen sanat yönetmeni olduğu efsane topluluk Zürih Tonehalle orkestrasına getirdiği yeni heyecanla adından çok söz ettirmekte. Schumann’ın 4. ve Dvorak’ın 8. Senfonilerinde orkestranın görkemini ince ayrıntılarla ortaya çıkardı. İki konserdeki iki parlak soliste eşliği son derece dikkatli ve uyumluydu: Çellist Gautier Capuçon ve kemancı Patricia Kopatchinskaja bu iki konserin heyecan verici solistleriydi. Her birisi kendi güçlü tekniğine göre seçtiği eserlerle, (Dvorak’ın çello ve Çaykovski’nin keman konçertosu) kendi tamperemanını sergiledi. Açık hava konserlerinin ses düzeni ve nem sorunları dışında bu iki konser 2016 Evin İlyasoğlu, Sedat Pakay ve Ayla Erduran. DMarin festivalinin başarılı anıları olarak belleklerde kaldı. Mehmet Başman Ankara’da klasik müziğe büyük hizmetler veren Sevda Cenap And Müzik Vakfı’nın kurucu ve başkanı, değerli aydınımız Mehmet Başman’ı yitirdik. Galatasaray Lisesi, İTÜ Makine Fakültesi’nden mezun olmuş.1988 yılından beri aile şirketleri olan Kavaklıdere Şarapları A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanı’ydı. Gerek ailesinden ve temel eğitiminden gelen görgü ve sağlam kültürle, gerekse Anadolu’da ve dünyanın önemli merkezlerinde bulunduğu görevlerle, geniş bir vizyonu olan, seçkin bir aydınımızdı. Toplumumuzun giderek kabasabalaşması onun da canını çok acıtıyordu. Ankara Müzik Festivali’ni sürdürmeye çalışıyor, genç yeteneklerimizin kendilerini tanıtacağı platformlar yaratıyor, genç orkestracılara destek oluyordu. MEB Şura Salonu’nun yenilenmesi için büyük çabalar harcamıştı. Eşi Sevgi Hanım’la her yıl Ankara Festivali’ne ve Altın Onur Madalyası törenlerine sahip çıkmaları, onların görgülü geleneğinin bir parçasıydı. Kaya Özsezgin Değerli sanat yazarı ve öğretim üyesi Kaya Özsezgin (d.1938)’i de beyin kanaması sonucu Aydın’da yitirdik. 20’den fazla kitabı, gazete ve dergi yazıları, televizyon programları ve yetiştirdiği öğrencilerle seçkinleşmiş bir aydınımızdı. Çağdaş Türk resmi kadar, Şeker Ahmet Paşa, Osman Hamdi gibi tarihi biyografik kitapları da vardır. Sedat Pakay Bilmem Sedat Pakay’ı ne kadar tanırsınız! Çağımızın değerli bir fotoğraf sanatçısı ve film yapımcısıydı. 1945’te İstanbulda doğmuş, Robert Kolej’de okumuş, Amerika’da Yale Sanat Okulu’nun efsane hocalarından, fotografçı Walker Evans’ın öğrencisi olmuş, 1968’de master derecesini tamamlamıştı. Genç yaşında hızla ünlendi ve dergi fotoğrafçısı olarak Holiday, New York ve Esquire gibi yayınlarda yer aldı. 1967’den beri süre gelen projelerinden birisi, değişik sanat dallarındaki ünlülerin resimlerini bir hikâye bağlamında çekmekti. Andy Warhol, Gordon Parks, Mark Rothko, James Baldwin, gibi. Fotoğrafları çok önemli müzelerin koleksiyonunda yer aldı: Museum of Modern Art (N.Y.), Smithsonian ve Getty gibi. Ayrıca belgesel filimleri de PBS gibi Amerika’nın önemli kanallarında yayımlandı. Ayla Erduran da, gençlik yıllarında öyküfotoğraf dizilerinde onun kahramanı olmuştu. “Ayla’yı Dinler misiniz?” başlıklı kitabımın kapağındaki fotoğraf da Sedat’a aittir. Değerli arkadaşımız Sedat, 20 Ağustos’ta Hudson, New York’taki evinde öldü. Bir kaosun ortasında Bir sırat köprüsünden geçiyoruz ülke olarak... Bir yanda, giderek tırmanan IŞİD ve PKK terörü... Şehitler, yitip giden canlar, solukları kesilen kentler, kasabalar ve de suikast girişimleri...Öte yanda, bir kanser hücresi gibi sinsice içimize işlemiş olan FETÖ terörü...Ve, 15 Temmuz’dan bu yana yaşanan gözaltılar, tutuklamalar...Sanki sonu hiç gelmeyecek gibi... OHal yasası ile kurumlarda yapılan köklü değişimler ve yine aynı yasa kapsamında kimi zaman altüst olan hayatlar... Binbir soru var zihinlerde... Baskı mekanizması Sadece Türkiye’nin değil, dünyanın sayılı yazarları arasında yer alan Aslı Erdoğan’ın neden tutuklandığını sorguluyor günlerdir dostları, yakınları, okurları, yurtiçinden ve dışından yazarlar, PEN gibi kuruluşlar, sanatla göbek bağı olan kimi siyasi figürler... Kimse anlam veremiyor Özgür Gündem gazetesinin danışma kurulunda olduğu ve de zaman zaman aynı gazetede köşe yazıları yazdığı için bir edebiyat insanının apar topar içeri alınmasına. Yapılan haksızlığın sonlandırılması ve eğer yargılanacaksa da tutuksuz yargılanması için verilen onca uğraşa karşın, Aslı Erdoğan’ı örgüt üyeliğinden içeri atanlar suskun. Şu bir gerçek ki Türkiye’de baskı mekanizmasının yol açtığı tahribatın boyutları giderek genişliyor, derinleşiyor. Ve yine Şehir Tiyatroları Suskunluğun ya da tepkisizliğin bir başka örneği İBB Şehir Tiyatroları’nda yaşanıyor. Daha önce de yazdım: OHal yasasını bahane ederek, Şehir Tiyatroları kadrolu 7 sanatçısı hakkında soruşturma açtı. Bu soruşturma neden açıldı kestirmek zor değil ama bildiğim kadarıyla bugüne kadar bir açıklama yapılmadı kurumdan. Tiyatronun misyonunu yönetici konumunda olan kişilerin çok iyi özümsemiş olması gerekir. Aksi halde yaşanacak karmaşaya bir örnektir Şehir Tiyatroları’nda bugün yaşananlar. Tabii, bunun yakın geçmişe dair örnekleri de sıralanabilir. Hepimizin bildiği gibi, kadrolu sanatçılardan sonra sıra sözleşmeli sanatçılara geldi ve 20 sanatçının sözleşmeleri “performans yetersizliği” nedeniyle feshedildi! Bir başka deyişle, mesela Yeşim Koçak gibi yıllardır o tiyatroda çeşitli oyunların başarılarında payı olan bir sanatçının performansı yetersiz bulundu! Yeşim Koçak sadece bir örnek. Diğer genç sanatçılar da Ayşe Emel Mesci’den Engin Alkan’a Haldun Dormen’e pek çok yönetmenle çalışmış ya da çalışmakta olan isimler...Bu durumda, neye göre, hangi kriterlere göre böyle bir karar alındı açıklamak zorunda ilgililer. Biliyorum ki sanat dünyası bu olayın takipçisi olacak ve umarım ki adalet mekanizması doğru yolda işleyecektir. Evet, yeni sezon başlamak, perdeler açılmak üzere. Ama nasıl açılacak? Muhsin Ertuğrul’un kemiklerini sızlatan bir kararla Şehir Tiyatroları, her anlamda, göbekten Belediye’ye, belediye bürokratlarına bağlandığı günden beri yaşanan zafiyetin, karmaşanın son örneği bugün yaşananlar. Ne güzel söylemiş Muhsin Bey: “Kurulduğu günden bu yana tiyatrolar hürriyetlerini, özgürlüklerini muhafaza etmişlerdir. Her tiyatro, örgüt bakımından bazı yerde devlete, bazı yerde belediyeye bağlıdır ama işine ve idaresine sanatçılardan gayrısı burnunu sokmamıştır.” Ama sokuluyor işte... Sonuç olarak; bir yüz yılı geride bırakmış bu sanat kurumuna yazık ediliyor. İstisnalar kaideyi bozmaz, her geçen gün aşağı çekiliyor, hırpalanıyor dünyaya örnek olması gereken bu sanat kurumu. Ve bu kez de Sabahattin Eyüboğlu’nun sözlerine kulak vererek takipçisi olalım gelişmelerin: “Yalnız insanlıkla bağımlı olan tiyatro herhangi bir öğreti ya da politikanın buyruğuna girdi mi sanat olmaktan çıkar, dolayısıyla etkin ve eğitici olmaktan da.” C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear