24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumartesi 20 Ağustos 2016 EDITÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN yorum 15 Liyakat yoksunu projelerOlaylar ve GOrUSler EDİTÖR:ÖZGÜRMUMCUveSİNEMUSERKARA posta@cumhuriyet.com.tr Baş belası Graham Fuller, casusluk cemaatinin darbe girişimi sırasında İstanbul’daymış. Bu Fuller’i, biz yaklaşık 4050 yıldır tanırız. Uğur Mumcu’nun yazılarından, değerli hukukçu Emin Değer’in CIA ve kontgerilla üzerine kitaplarından tanırız. Fuller, Türkiye’nin başının belasıdır. Daha doğrusu; bağımsız Türkiye isteyenlerin, 1923 devrimini savunanların başının belasıdır. En son, emekli diplomat Daver Darende geçen yıl sonunda yayımlanan “Ortadoğu Bataklığında Türkiye” adlı kitabında söz etmişti Fuller’den. Bu baş belası casusun, 2008’de Türkçeye çevrilen “Yükselen Bölgesel Aktör Yeni Türkiye Cumhuriyeti” adlı kitabında “Türkler Kemalizmi terk edip ılımlı İslamı benimsemelidir. Bu devrimin karşısında tek güç, Türk ordusu ile ulusalcı aydınlardır ve tasfiye edilmesi gerekir” dediğini anımsatmıştı. 2008 sonrasında ordunun ve ulusalcı aydınların, Cumhuriyetçi kurumların başına ne çoraplar örüldüğünü hep birlikte izledik. Casus Fuller’in desteklediği casus imamın casusluk cemaati, sağdan sola tüm partilerin gözleri önünde bir sinsi yılan gibi devlete çöreklendi. Önce AKP’nin ortaklığında uyduruk savlarla, ardından da darbe girişimi ile Türkiye Cumhuriyeti’ni çürüttü. Yetmez ama evetçilere para dağıttı. Cumhuriyet kurumlarının çökertilmesi için mandacılara, Atatürk düşmanlarına rüşvetler verdi. Onlar, yani Fuller’in çocukları, hâlâ aramızda dolanıyor, dizimizin dibinde ona buna sırnaşıyor, akılsızlara irin akıtıyor, tepemizde boza pişiriyorlar. Daver Darende’nin kitabında söylediği gibi: “Türkiye’nin ulusal güvenliği için tek seçenek olarak ABD’ye bağımlılığı öngören politikanın sonucu ABD, ülkemizi kendi çıkarları için kullanmakta ne yazık ki başarılı olmuştur.” Allah’ın lütfu Casus cemaatinin darbesi cambaz oldu. Saray ve partisi, “Cambaza bak” deyip istedikleri gibi at oynatıyor. Varlık Fonu diye bir şey uydurdular. Halkın varlığını sermayeye aktaracaklar. TRT, TPAO, Vakıflar, DSİ, Çay Kur, Şeker Kurumu ve Türkiye Taş Kömürü Kurumu’nun da aralarında bulunduğu 100’ü aşkın kamusal varlık satılacak. İşsiz işçileri desteklemek için kurulmuş İşsizlik Sigortası Fonu’ndaki birikimlere (97.5 milyar TL) el konulacak. Laiklik, Cumhuriyet ve demokrasi adına bir araya gelen örgütler, geçen hafta ortasında yaptıkları açıklamada, darbeyi “Allah’ın lütfu” olarak değerlendirenlerin, son sürat piyasacılık, tam boy gericilik ve karşı devrim sürecini hızlandırdıklarını duyurdular. Yaşadıklarımızın özetidir bu. İrtica “Unutmamalıdır ki, ulusun egemenliğini bir kişide yahut sınırlı kişilerin elinde bulundurmaktan çıkar bekleyen cahil ve gafil insanlar vardır. Hükümdarlar, kendilerini düşsel bir gücün temsilcisi olarak tanıtırlar ve bundan zevk alırlar. Fakat, onların etrafındaki çıkarcılar, bunu din görüntüsüne büründürerek bütün ulusu aldatmaya, alçaltmaya çalışırlar. Sonuçta, ulusun kulağı bu ifadelerle dolar ve o aşılamayı din gereği ve katıksız gerçek sayar. Bu gibilere mürteci ve hareketlerine irtica derler.” Bu sözler; yaklaşık 100 yıllıktır, Atatürk’e aittir ve bugün de geçerlidir. Doç. Dr. İSMAİL ŞAHİN Yıldız Teknik Üniversitesi Projelerin işlevleriyle ve kişilerin görevleriyle ilgili uygunluk durumları arasında benzerlik kurmak, çok da zorlama olmaz sanırım. Kamuoyunun bir bölümünde yaygın olarak tartışılan çok sayıda mühendislik projesi bulunmaktadır. Bazılarını sayalım: Yapımı tamamlanan Karadeniz Sahil Yolu ile gündemdeki Yeşil Yol (Karadeniz Bölgesi’nin yaylalarını birbirine bağlayan karayolu projesi), Akkuyu ve Sinop nükleer santral projeleri, ülke geneline yayılan hidroelektrik santralları, Gebzeİzmir Otoyolu projesi (ve üzerinden demiryolu geçişi kaldırılan Osmangazi Köprüsü). İstanbul odaklı projeler arasında ise Yavuz Sultan Selim Köprüsü (3. Boğaz Köprüsü), Kuzey Marmara Otoyolu, Karayolu Boğaz Geçiş Tüneli (Avrasya Tüneli) ve İstanbul 3. Havalimanı bulunuyor. ÇED ayak bağı değildir Bu projeler bağlamında tartışılan temel konu, projelerin planlama aşamasında yeterince değerlendirilmeden hayata geçirilmesi ya da geçirilmek istenmesidir. Karar vericilerin çekinmeden kullandıkları yöntemlerden biri, projeler için “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararını vermektir. Halbuki Çevresel Etki Değerlendirmesi, projelerin olumlu ve olumsuz etkilerinin saptanması, çevreye verilebilecek zararları ortadan kaldırmak veya etkilerini azaltmak için önlemler alınması ve seçenekler geliştirilmesi için yapılır. Bir proje için ÇED ayak bağı olarak görüldüğünde, “gerekli değildir” kararı alınıveriyor. Yani Ülke yönetiminde yaşanan travma liyakat müessesesini gündemimize taşıdı. İşi ehline yaptırma anlamında kullanılan bu isim, mühendislik projeleri için de neden kullanılmasın? Hiçbir kentsel altyapı iyileştirmesi yapılmadan gerçekleştirilen kentsel dönüşüm ile yapılan yapıların bulunduğu bölgelerde, önümüzdeki yıllarda yaşam kalitesinin hızla düştüğüne tanık olacağız. projeye iltimas geçiliyor; hak etmediği halde kaynak harcanıp, özellikle olumsuz sonuçlarının neler olabileceği bilinmeden yatırım yapılıyor. Liyakat yoksunu projeler bu şekilde yaratılıyor. Medet ummak İstanbul Boğazı’nda yeni inşa edilen karayolu geçiş projeleri (Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Avrasya Tüneli), yapişletdevret modeliyle gerçekleştirilmektedir. Geçişler için verilen hazine garantisi, alternatif geçişlerin tıkalı olacağı ya da cazip olmayacağı kabulüne dayanmaktadır. Böylece, daha yüksek geçiş ücreti ödemeyi kabul eden sürücülerin, bu yeni yapılara yöneleceği hesap edilmektedir. Bu yaklaşım, ül ke/kent yönetiminin ulaştırma politikasını karayolunun sürdürülemez özelliklerine dayandırdığını gösterir; çünkü tıkanıklıktan medet umulmaktadır. Modern gecekondular Kentsel dönüşüm adı altında yürütülen “bina yenileme” projeleri, artan kat yükseklikleri nedeniyle bölgesel yoğunlukları arttırmaktadır. Hiçbir kentsel altyapı iyileştirmesi (yol, su, kanalizasyon, elektrik, doğalgaz vd.) yapılmadan gerçekleştirilen bu yapıların bulunduğu bölgelerde, önümüzdeki yıllarda yaşam kalitesinin hızla düştüğüne tanık olacağız. Afet durumunda yaşanabilecek tahliye zorluklarından hiç söz etmiyorum. Kentsel altyapı iyileştirilme den yenilenen binaları “modern gecekondular” olarak adlandırmak çok mu abartılı olur? Beton döküldükten sonra geriye dönüş yoktur; ardından “yanılmışım” demek de kayıpları geri getirmez. Maddi kayıplar bir yana, yetersiz ve yanlış projeler doğadaki ekolojik ve toplumdaki adalet dengelerini altüst eder, “sürdürülemez kalkınma”nın önünü açar. Liyakat yoksunu projeler içlerinde potansiyel sorunlar barındırır, bir süre sonra toplumsal yaşamda görünür olup, yeni ve daha karmaşık sorunlar yaratırlar. Çare; katılımcı, şeffaf ve akılcı yöntemlerle değerlendirilen, sosyal adalet ve çevresel koruma odaklı projeler geliştirmek ve hayata geçirmektedir. Israil ile açıklanmayan metin 6 maddelik anlaşma iki ülke tarafından farklı tezlerle sunulurken ek bir “mutabakat çerçevesi” metni var DUYGU GÜVENÇ Türkiyeİsrail arasındaki anlaşma iki ülke tarafından kamuoylarına farklı tezlerle sunulurken, açıklanan anlaşmanın yanı sıra 3 sayfalık bir “mutabakat çerçevesi” olduğu ortaya çıktı. Dışişleri, Hamas ve Gazze’ye yönelik ablukaya ilişkin düzenlemelerin bu metinde olduğunu savundu. 28 Haziran’da imzalanan anlaşma 17 Ağustos’ta Dışişleri Komisyonu’nda görüşüldü. Anlaşmayla ilgili Dışişleri adına Müsteşar Yardımcısı Ümit Yalçın milletvekillerine bilgi verdi. Muhalefetin itirazlarına verilen yanıtlarla, 6 maddelik tek sayfalık anlaşmanın yanı sıra açıklanmayan 3 sayfalık bir mutabakat metni daha olduğu ortaya çıktı. Yalçın, anlaşmaya ilişkin bir “mutabakat çerçevesi” olduğunu ve bunun 3 sayfadan oluştuğunu ifade ederek, “Bu anlaşmanın mütemmim cüzü, üç sayfalık gerekçesi. Bu da, bu toplantıdan sonra kamuoyuna duyurulacak ve mütemmim cüz olarak da bilinecek hukuki değeri olan bir metin” dedi. Yalçın, muhalefetin ısrarla açıklanmasını istediği bu bölüm için bu 3 sayfa içerisinde Gazze’ye yönelik yardımları kapsadığını söyledi ve açıklanmayan metni şöyle anlattı: “Orada daha önce uzun zamanlarca sürdürülmüş müzakerelerin sonucunda varılan, mutabık kalınan hususlar gerekçeye aynen yansıtılmış ve orada da hukuki metin olan, mütemmim cüz olan üç sayfalık gerekçe, ki anlaşmadan iki buçuk sayfa daha fazla, ağırlıklı olarak Gazze’ye yapılacaklar.” Anlaşmada Latince olarak “lütuf” anlamına gelen “exgratia” kelimesinin yer alması da muhalefetin hedefindeydi. Yalçın, anlaşmada “tazminat” yerine “lütuf” kelimesinin kullanılmasını “Exgratia, yasal yükümlülük gereği olmayan bir ödeme ve hukuken yerleşik bir terim” diye aktardı. İsrailliler hakkında açılan dava sayısının 32, bitenlerinin ise 2 olduğunu açıklayan Yalçın, mahkemelerde yargılanan İsraillilerin sayısının da 3 tane kuvvet komutanı ile 1 tane istihbarat başkanı” olduğunu açıkladı. Hamas şartı metinde! CHP’li Öztürk Yılmaz’ın Türkiye’nin Hamas’ın topraklarındaki faaliyete izin vermeyeceğini anımsatması üzerine de Yalçın, bunun PKK veya FETÖ için de geçerli olabileceğini söyledi. Ancak bu bölüm anlaşmanın açıklanan bölümünde yer almıyor. CHP Milletvekili Utku Çakırözer ise Erdoğan’ın Netanyahu’ya yazdığı mektubu anımsattı ve İsrail’in “Erdoğan’ın Türk güvenlik birimlerine verdiği talimata ilişkin bir mektup aldık. Bu tali matında ‘Filistin tarafındaki tutsak askerlerin cesetlerinin İsrail’e iadesi için yardımcı olunmasını istiyor’ diyor” dedi. Bu sözlere ise Dışişleri Daire Başkan Vekili Doğan Ferhat Işık “Böyle bir mutabakat, dahilinde ve çerçevesinde yok” demekle yetindi. Yalçın, İsrail’in vereceği 20 milyon doların da Türk mahkemelerinin vereceği tazminat miktarının toplamından fazla olacağını savundu. Anlaşma ile İsrail’in tüm devlet görevlileri hakkındaki davalarda yasal sorumluluğu son bulurken Yalçın, “Anayasanın 90’ıncı maddesine göre uluslararası anlaşma olduğu için kanun hükmünde olacak, buna yargı mercileri karar verecek. Ayrıca dava da açılabilir. Türkiye dışındaki davalarla bunun hiçbir ilgisi yok. Örneğin Komorlarda bir dava var ve sürüyor, ona bunun bir etkisi de yok. Yurtdışındaki davaları da açabilirler” dedi. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr 20 AĞUSTOS 2016 SAYI: 33190 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.36 04.24 04.51 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.12 13.15 16.59 05.58 12.59 16.43 06.23 13.22 17.05 Akşam 20.04 19.47 20.09 Yatsı 21.33 21.13 21.33 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr Nadir Nadi’yi özlemle anıyoruz Gazetemizin başyazarı, Atatürk devrimlerinin ödünsüz savunucusu Nadir Nadi’yi ölümünün 25. yıldönümünde düzenlenecek törenle özlemle anıyoruz. Edirnekapı Şehitliği’ndeki mezarı başında bugün saat 12.00’de düzenlenecek anma törenine gazetemiz İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç katılacak. Nadir Nadi, 23 Haziran 1908’de dünyaya geldi. Gazeteciliğe Cumhuriyet’e yurtdışından gönderdiği yazı, haber ve röportajlarla 1932 yılında başlayan Nadir Nadi, 1936 yılında İstanbul’a döndükten sonra Cumhuriyet gazetesinin çeşitli birimlerinde çalıştı ve köşe yazarlığı yaptı. 193841 yılları arasında Galatasaray Lisesi’nde sosyoloji öğretmenliği yapan Nadir Nadi, 1945 yılında babası Yunus Nadi’nin ölümü üzerine Cumhuriyet’in yönetimini ve başyazarlığını üstlendi. Nadir Nadir 195054 yılları arasında Demokrat Parti listesinden Muğla bağımsız milletvekili, 195457 yılları arasında da İstanbul bağımsız milletvekili olarak TBMM’de bulundu. Basın alanında birçok ödül alan Nadir Nadi, 1988’de TÜYAP Kitap Fuarı Onur Yazarı seçildi. Nadi 20 Ağustos 1991 yılında hayata gözlerini yumdu. l İSTANBUL\Cumhuriyet C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear