24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumartesi 23 Temmuz 2016 14 Halen görevde! TSK açıkladı: MİT, olası bir darbeye karşı saatler öncesinde Genelkurmay Başkanlığı’nı uyarmış. Haberlere yansıdı: Genelkurmay Başkanı’nın başta özel kalem müdürü olmak üzere çevresindeki personel ABD’ye sığınmış imamın casusluk cemaatine bağlıymış! Tanık olduk: 2015 Haziran ayında ordudaki cemaatleşmeye ilişkin yazdığımız yazı üzerine Genelkurmay Askeri Savcılığı’na ifadeye çağrılmış, burada TSK’deki cemaat örgütlenmesine ilişkin bir soruşturma yürütüldüğünü öğrenmiştik. İfademizi alan askeri savcı, ısrarla haber kaynağımızı öğrenmek istemiş, yazımızdaki “cemaate ve iktidara kapıkulu askeri yetiştirildiği” yolundaki düşüncemizi sorgulamaya kalkışmıştı. Aradan geçen bir yıl boyunca, o soruşturmadan hiçbir sonuç çıkmamış, ülke, kapıkulu askerlerinin cuntası ile karşı karşıya gelmişti. Düşünün… Uyarıları dikkate almayan, komutası altında ne olup bittiğinden, yanındaki personelin kim olduğundan bile habersiz, sürdürülen soruşturmaların savsaklanmasına göz yuman Genelkurmay Başkanı halen görevde! Cumhurbaşkanı darbe girişimini eniştesinden öğrenmiş; MİT Başkanı, İçişleri Bakanı da halen görevde! Hep kol kolaydılar Saray’daki ve yandaşları, kanlı cunta girişimci si casusluk cemaatini “haşhaşi, paralel devlet, vatan haini, terör örgütü” diye niteliyor ya… Abdullah Gül’ün arkadaşı, mektupçu gazeteci Fehmi Koru’nun “Cemaatin Siyasetle SınavıBen Böyle Gördüm” adlı kitabından öğrenmiştik: Eylül 2013’te dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu eşiyle birlikte Fethullah Gülen’in yanına gitmiş, “hocaefendi”si ile uzun uzun görüşmüş… 17 Aralık 2013’te (yolsuzluk operasyonunun başladığı gün) dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Tayyip Erdoğan, “bu iş uzamamalı” düşüncesi ile “birisi Pensilvanya’ya gidip durumu müşahede etse” kararı vermişler, yani Fethullah Gülen ile pazarlık yapmışlar… Tayyip Erdoğan, Fehmi Koru’ya, cemaatin 17 üniversitesinin açılış talimatını kendisinin verdiğini söylemiş… İstanbul’un AKP’li belediye başkanlarından biri, yine Fehmi Koru’ya, AKP’li yerel yönetimlerin, cemaate tahsis edilen gayrimenkul toplamının 5 trilyonun üzerinde olduğunu söylemiş… Erdoğan’ın el koydurduğu Bank Asya’nın 1996’daki açılış töreninde Fethullah Gülen’in hemen yanı başında İstanbul Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da yer almış… Birkaç saptama da bizden: Erdoğan, 2012’deki Uluslararası Türkçe Olimpiyatları’nda, Fethullah Gülen’i Türkiye’ye davet etmiş. Cuntacı generallerin atanma kararlarına imza atmış. Kısacası; çıkar ve iktidar için birbirine düşen gericiler, 10 yıl içinde ordusuyla, eğitimiyle, yargısıyla, iç işlerinden dış işlerine tüm kamu düzeniyle Cumhuriyet’i önce çürütmüş, sonra da çökertmişler… Demokrasi diye diye Casusluk cemaatinin yarattığı olağanüstü hal ortamını fırsat bilip idam ile birlikte otoriter başkanlık sistemini getirmeye, teokratik diktatörlüğü pekiştirmeye dönük anayasa değişikliği düşünenler için: Demokrasiyi sehpaya çıkarırsanız, evrensel insan hakları ve hukuku ipe çekmiş olursunuz. yorum Cumhurbaşkanı’na açık mektup KONUK YAZAR sahip çıkmak üzere harekete geçip, hiçbir işe AYŞE KULİN yarayamamış bir vatandaşım. Siz ki, eğer halk isterse idamı geri getirmeye hazırsınız, benim de aralarında olduğum çok geniş bir halk Sayın Cumhurbaşkanım, Sizden demokrasimize sahip çıkmak üzere beni kitlesinin Gezi Parkı’nın şu haliyle kalması talebimizi görmezden gelmenizi mesela, size sormak istiyordum. Biz halk değil meydanlara çağırdığınız üçüncü miyiz? daveti de alınca ve telefon üzerinden Bir ikinci sorum ise, Demokrasi’yi yanıtımı gönderemeyince, yanıt korumak üzere meydanlara bulamadığım bazı sorularımı bir açık çıktığımda, siz Cumhurbaşkanım mektupta size iletmem vacip oldu. olarak beni bazı seçmenlerinizin Ben, Gezi Parkı’nda ağaçlara hışmından koruyabilecek misiniz? Malumunuz, zatınızın sadık taraftarları, tesettürsüz kadın görmekten hoşlanmıyor. Ben ise, başı açık gezen bir Müslümanım. Ne mutlu bana ki, kutsal kitabım Kuran’ı anlayarak okuyanlar, tesettüre dair ayetin pek değişik yorumlarının olduğu ve dinde zorlama olmayacağı hususunda hemfikirdir. Kaldı ki, Yüce Rabbim, ne büyük bir isabetle, kendisiyle kulları arasına imam sınıfını katiyen sokmamıştır. Yaradan’la yaratılan arasında güç sahibi olmak isteyen İmam’ın başımıza açtığı belalar ortadayken, beni anlayacağınızı umuyorum. Ama ortada bir sorun var. Laik eğitimden geçmemiş kitleler, kendileri gibi giyinmeyen, davranmayan, düşünmeyenlere hayat hakkı tanımak istemiyor. Ben meydanlarda Demokrasiyi korurken, beni ortaçağ karanlığından koruyacak polis veya askerimiz, şu anda ülkemizde mevcut mudur? Bana bu teminatı verirseniz, silahım yok, hiç olmadı, kullanmayı da beceremem ama bedenimle meydanlarda, kalemimle köşelerde Demokrasiyi koruma görevini, bana lütfettiğiniz “Türk Milletinin Değerli Evladı” sıfatıyla, seve seve üstleneceğimi bilginize arz ederim. Derin saygılarımla. Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA posta@cumhuriyet.com.tr Yeniden Lozan ruhu Doç. Dr. HÜNER TUNCER Lozan Barış Antlaşması, Birinci Dünya Savaşı’nı sonuçlandıran antlaşmalardan bugün hâlâ yürürlükte olan tek barış antlaşmasıdır. Bunun nedeni ise, Lozan Barış Antlaşması’nın “yenen” ve “yenilen” devletler arasında değil de, iki “yenen” taraf arasında akdedilmiş olmasıdır. (1) Eşitler arası diplomasi Lozan’da, “eşit”ler arasında bir diplomasi savaşımı söz konusuydu. Lozan’da taraflar arasında sağlanan bu denge bu antlaşmayı kalıcı kılmıştı. Oysa 1919’dan sonra imzalanan öteki barış antlaşmaları, 20 yıl sonra daha da büyük bir savaşa yol açacaktı. Lozan Barış Antlaşması, 19191939 arası dönemde savaşa değil, barışa hizmet etmiş bir belge olarak tarihe geçmiştir. Lozan’ın, Birinci Dünya Savaşı sonrası dünyası açısından önemini bir tarihçiyazar şöyle özetlemektedir: “1918 Kasım’ında herhangi bir kimse çıkıp da, bu ölüm döşeğindeki devletle (Türkiye’yle) nihai barışın ancak beş yıl sonra yapılabileceğini söyleseydi; sözlerine inanan olmaz, gülünür geçilirdi. Fakat işte o inanılmaz şey gerçekleşti!” (2) Lozan Konferansı görüşmelerine ilişkin olarak Mustafa Kemal, Nutuk’ta özetle şunları söylemekteydi: “Baylar, mirasçısı olduğumuz Osmanlı Devleti’nin dünya gözünde hiçbir değeri, saygınlığı ve onuru kalmamıştı. Osmanlı Devleti, uluslararası hukukun dışında bırakılmıştı; Osmanlı, sanki güdüm ve kısıtlama altına alınmış sayılıyordu. Benim Türk ulusunun varlığı için, bağımsızlığı için, egemenliği için, yüzde yüz elde etmek ve sağlamak zorunda olduğu temel hakların dünyaca tanınacağına hiç kuşkum yoktu. Çünkü gerçekte bu temel haklar güçle, hakedişle ve “Diplomasi” ile “utku” kavramları birbiriyle bağdaştırılamaz; ancak Lozan’da, diplomasi masasında Türklerin Birinci Dünya Savaşı’nda kendini yenen güçlere hiçbir ödün vermeksizin kabul ettirdikleri gerçekten diplomasi tarihine bir utku olarak geçmiştir. Lozan Barış Antlaşması 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre’nin Lozan şehrinde TBMM temsilcileriyle İtilaf Devletleri arasında imzalanmıştır. eylemli olarak alınmıştı. Konferans masasında istediğimiz, gerçekte elde edilmiş olan hakların yöntemine göre yazılıp onanmasından başka bir şey değildi. İsteklerimiz açıktı ve doğal haklarımıza dayanıyordu. Bundan başka, haklarımızı korumak ve sağlamak için gücümüz de vardı ve gücümüz yeterliydi. En büyük gücümüz, en güvenilir dayanağımız, ulusal egemenliğimizi elde etmiş, onu eylemli olarak halkın eline vermiş ve halkın elinde tutabileceğimizi yine eylemli olarak kanıtlamış olmamızdı. Lozan Antlaşması, Türk ulusuna kar şı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük suikastın kırılıp önlenişini bildirir bir belgedir. Lozan Antlaşması, Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasal utku anıtıdır!” (3) Öte yandan, Lozan Konferansı’nda İngiliz Temsilciler Heyeti’nin bir üyesi olarak yer alan Sir Andrew Ryan, konferansa ilişkin düşüncelerini şöyle dile getirmişti: “Bu konferansın iki önemli kişiliği, konferansın ilk aşamasında Lord Curzon, bütün konferans boyunca ise İsmet Paşa’ydı. İsmet Paşa, Lord Curzon’un tam tersiydi. Onun için denilirdi ki, o diplomasiye bir süvari birliği komutanı nitelikleriyle girmişti, gerektiği zaman ileri saldırır; eğer başarı elde edemezse, bütün gücüyle geri çekilirdi. Çok sağır olmakla birlikte, bu sağırlığı duruma göre değişirdi. Diyorlardı ki Paşa, işine gelmeyen hususlarda tam anlamıyla sağır kesilirdi.” (4) Cumhuriyet diplomasisi Osmanlı diplomasisinden çok farklı bir anlayışa sahip olan Cumhuriyet diplomasisi, bu farklı diplomasi anlayışını ilk kez Lozan Barış Konferansı’nda uluslararası topluluğun gözleri önüne sermek fırsatını bulmuştu. Lozan görüşmelerinde İsmet Paşa’nın öncelikle üzerinde durduğu husus, yeni Türk devletinin diğer Batılı devletlerle eşit statüde olduğunun kabul görmesiydi. İsmet Paşa, yeni Türk diplomat tipinin en seçkin örneğiydi. Lozan’da yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin temsilcileri, devletlerinin bağımsızlığını ve egemenliğini tehdit eden konularda, Batılı güçlere herhangi bir ödün vermeksizin, davalarının haklılığını ve yasallığını onurlu bir biçimde savunabilmiş ve görüşlerini karşısındakilere kabul ettirebilmesini bilmiştir. Acaba bugün yeniden “Lozan Ruhu”na sahip olamaz mıyız? Dipnotlar: (1) Lozan Antlaşması’nda taraflardan biri olan İtilâf Devletleri Birinci Dünya Savaşı’nı, diğer taraf olan Türkiye ise Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı kazanmıştı. (2) Ömer Kürkçüoğlu, “70. Yılında Lozan Barış Antlaşması,” Görüş Dergisi, No. 10, Temmuz 1993, s. 73. (3) Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, basıma hazırlayan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Söylev, Cilt III, 19. bası, Çağdaş Yayınları, İstanbul, Ekim 1990, s. 398403.  (4) Andrew Ryan, The Last of the Dragomans, London, 1951, s. 174. 23 Temmuz 2016 SAYI: 33162 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.54 03.45 04.16 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.45 13.18 17.12 05.32 13.02 16.55 05.59 13.25 17.15 Akşam 20.38 20.19 20.38 Yatsı 22.19 21.58 22.13 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI behicak@yahoo.com.tr kamilmasaraci@gmail.com.tr Gar katliamı davası kasımda DİSK, KESK, TMMOB VE TTB’nin düzenlediği Barış, Emek ve Demokrasi Mitingi’ne yapılan bombalı saldırı sonucu yaşanan katliama açılan davanın ilk duruşması 7 Kasım’da 10.00’da görülecek. Ankara Gar’ında düzenlenen mitingde yaşanan katliam sonucu 100 kişi hayatını kaybetmiş, 391 kişi yaralanmıştı. Cumhuriyet savcılığı tarafından tamamlanan iddianame, 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmişti. İddianamede, 10’u tutuklu, 20’si firari 36 şüpheli hakkında toplam 7 bin 631 yıldan 11 bin 750 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Polise silahlı saldırı Diyarbakır’ın Bağlar ilçesi Batıkent Meydanı’nda bulunan polis kontrol noktasına dün 15.10’da motosiklet üzerinde geçen 2 kişi tarafından otomatik silahlarla ateş açıldı. Polisin de anında karşılık vermesiyle kısa süreli bir çatışma çıkanken saldırıda can kaybı ya da yaralanma olmadı. Kaçan saldırganları yakalamak için operasyon başlatıldı. Lice karayolunda jandarma tarafından yapılan aramada 2 ton el yapımı patlayıcı bulundu. Patlayıcının kontrollü patlatılması ile olası bir facia son anda önlendi. Ergani’de 3 şehit Ergani Emniyet’i, Fevzi Çakmak Mahallesi Dicle Caddesi’nde PKK’lilerin kullandığı bir hücre evi bulunduğunu belirledi. Saat 02.00 sıralarında bölgeye sevk edilen polis ekiplerine evden PKK’liler tarafından ateş açıldı. Açılan ilk ateşte 5 polis memuru yaralandı. Bölgede güvenlik güçleri ile teröristler arasında çatışma devam ederken, yaralılar Ergani Devlet Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alındı. Durumları ağır olan polis memurları Engin Yılmaz, Salih Aksu ve Ahmet Can şehit olurken 2 polis memurunun tedavisinin sürdüğü belirtildi. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear