26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr Pazartesi 18 Temmuz 2016 EDİTÖR: evrim altuğ TASARIM: zarife selçuk Beyonce, Türkiye için özel bir şarkı söyledi Hollanda’nın Amsterdam şehrinde bir konser veren ABD’li müzisyen Beyonce, “Halo” şarkısını Türkiye için söyledi. Beyonce, şarkıyı söylemeye geçmeden önce, şu sözlerle sundu: “Sıradaki şarkı sevgi ile alakalı. Bu gece bu şarkımı Türkiye’de hayatını kaybedenlere adıyorum. “Konseri izleyenler arasında Galatasaraylı Wesley Sneijder’in eşi Yolanthe Cabau da vardı. Cabau, “Gecenin en güzel anları. Türkiye’deki kayıp canlara adanmış bir şarkı. Teşekkürler Beyonce” mesajını yayımladı. 15 15 Temmuz kültür ve sanatı da salLadıEipt‘zktoianrllluieknlreluvrae’ r 15Temmuz’da yaşanan ‘darbe girişimi’ dolayısıyla oluşan güvenlik endişesi sebebiyle, Türkiye’deki pek çok kültür sanat etkinliği de iptal edildi. Bazıları ise şöyle: n Türkiye’ye daha önce de gelmiş bulunan ABD’li Pink Martini grubunun dünkü Türkiye ve üç gün sonraki KKTC konserlerinin “sağlık sorunları” nedeniyle iptal edildiği öğrenildi. n Sanatçı Sumru Yavrucuk’un yarın İzmir’de oynayacağı ‘Shirley’ oyunu iptal edildi. n Şarkıcı Yıldız Tilbe, sosyal medyada paylaştığı bir açıklama ile, önceki gece Çeşme Cece ve bugün Bodrum Pasha’da vermeyi planladığı konserleri iptal etti. n 1998’den bu yana, yetenekli konservatuvar öğrencilerini uluslararası virtüözlerle ustalık sınıflarında bir araya getiren Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi’nin (AIMA) 2124 Temmuz tarihli dördüncü festivali büyük oranda iptal edildi. Ancak AIMA Başkanı Prof. Dr. Filiz Ali, festivali kurtarmak için ‘savaşıyor’. Pink Martini Buna göre, Andrej Bielow, Çiğdem İyicil, Pelin Halkacı Akın ve Marco Misciagna yönetimindeki 2016 AIMA Keman & Viyola Masterclass’ı katılımcılarının 20 Temmuz’da 21.00’de Alibey Kültür Merkezi’nde vereceği konser dinleyicilerle buluşacak. 21’indeki açılış konseri için de iptal söz konusu değil, ancak konserde orkestra 20 değil, 6 müzisyenle sahneye çıkacak. Çünkü orkestranın İstanbul’da bulunan üyeleri “can güvenlikleri olmadığı” gerekçesiyle festivale katılamayacak. Bu konserde AIMA Festival Orkestrası’nı Antonio Pirolli yönetecek. Solistler ise kemancı Andrej Bielow, Çiğdem İyicil, Pelin Halkacı Akın ve viyolacı Marco Misciagna. Prof. Filiz Ali, gazetemize yaptığı açıklamada “Gelebilenlere çok teşekkür ediyor ama gelemeyenlere de hak veriyorum. Çok korku yaşadılar, onları anlıyorum. İnşallah Türkiye bu korkunç günleri en yakın zamanda atlatır. Müziğin susmayacağını, en azından festivalin ilk gününü yaparak kanıtlayacağız. Biz müziği susturmayacağız” diye konuşuyor. Dünya Kültür Mirası oturumu erken bitti UNESCO’nun 20 Temmuz’da bitmesi öngörülen ve Harbiye Kongre Merkezi’nde yapılan 40’ıncı Dünya Kültür Mirası Komitesi İstanbul Oturumu, 15 Temmuz’daki ‘zorunlu’ duraklamanın ardından aldığı bir karar ile, dün yapılan ‘yoğun’ ajandalı son oturumla beklenenden iki gün önce sona erdi. Böylece, cuma akşamı Türkiye’nin listeye dahil edilen 16’ncı alanı olan Ani Antik Kenti’nin de aralarında olduğu toplam dokuz alan dışında, dün de dört alan daha miras listesine eklendi. Buna göre, oturumlarda, Dünya Kültür Mirası listesine Ani’nin yanı sıra, Philippi Arkeolojik Sit Alanı / Yunanistan, Antequera Dolmenleri Sit Alanı / İspanya, Pers Kanatları (Kehrizleri) /İran, Khangechendzonga Milli Parkı /Hindistan, Gorham’ın doğal deniz mağaraları /Britanya deniz aşırı toprağı /Cebelitarık gibi bölgeler yerlerini alırken, dünkü son oturumla şu alanların koruma listesine eklenmesi için oybirliğine varıldı: İsviçre asıllı Fransız Mimar LeCorbusier’nin Arjantin, Belçika, Almanya, Hindistan, Japonya ve İsviçre gibi ülkelerde yer alan 17 modern mimari yapısı, Antigua ve Barbuda’daki Deniz Tersanesi ve arkeolojik alanı, Brezilya’da, aralarında mimar Oscar Niemeyer’in modern yapılarının da bulunduğu Pampulha Modern Yapı Kompleksi ve Hindistan’daki Khangchendzonga Ulusal Parkı. Bilgi: whc.unesco.org TYB: Baskılar sadece darbecilerin işine yarar Say: ‘Ölüme değil, yaşama inanıyoruz’ Önce kısaca şu fotoğrafı paylaşmak isterim, uzun bir turnedeyim şu an; Tokyo’dayım. Gazete sayfaları. Darbe girişimi haberleri Japon gazetelerinde de geniş yer buldu. Hislerim ise kısaca şunlar: Hiçbir zaman hiçbir darbeyi desteklemedim. İnsanların silah zoruyla bastırılmasına külliyen karşıyım. 15 Temmuz’da Ankara ve İstanbul’da yaşanan darbe girişimi (ki hepimizin kafasında çok soru işareti bıraktı yaşanan gece) haberini aldığım ilk andan itibaren hiç hoşuma gitmedi, ülkem ve insanlar adına kötü hissettim, hele ölüm haberleri alınca yapılanın çok insanlık dışı olduğunu düşündüm. A’dan Z’ye yanlış bir hamleydi. Türk halkına büyük zarar verdi, özellikle laik kesime büyük zarar verdi. Savunacaklarımızı akıl ile, çağ daş yaşam ile, felsefe ile, bilim ile, sanat ile savunmak istiyorken bu “biz olmayan” girişim parçaladı. İşin en vahim Ünlü piyanist ve besteci Fazıl Say, çıktığı dünya turnesi kapsamında vereceği konser için bulunduğu Japonya’nın başkenti Tokyo’da iken sosyal medya üzerinden dün gazetemize ilettiği yazıda, ‘darbe girişiminin Türk halkına, özellikle laik kesime büyük zarar verdiğini’ dile getirdi Fotoğraf: FAZIL SAY kısmı budur. Bizler yaşamaya inanıyoruz. Ölüme değil. İnsanlığa bir katkı sağlamaya inanıyoruz. Bu yüzden Atatürk’ü çok severim, Türk halkının her dalda dünya yarışında var olmasını felsefe edinmişti. Çoğunuzun bildiği üzere, hiçbir zaman bu iktidarın (AK Parti) destekçisi olmadım, en önemli sebebi; ideoloji olarak, kül tür ve yaşam tarzı olarak iktidar ve destekçilerinden farklıyım, ülkenin yüzde ellisi de farklı zaten. ‘Farklılıkların eşitliği’ “Demokrasi” sözcüğü de tam da bu noktada anlam kazanıyor olmalıydı, “farklılıkların eşitliği”, demokrasidir çünkü. Bu “eşit yaşam”ı hissedemedim yıllarca. Kenara itilmiş hissettim. Bizlerin de ait hissetmesi, sevdiğimiz memleketimizde, barış ve huzur içinde, kendi kültürümüzde, baskıya veya bir kötülüğe maruz kalmadan, üzerimize haksız yere suç atılmayan bir şekilde yaşama isteğimize kim ne diyebilir? Bu dünyayı ve evreni bir yaratan olduğuna tam olarak inananlar olabilir, inanmayanlar olabilir, “belki de öyledir” diyenler olabilir, hangi insan ne düşünürse düşünsün, neye inanırsa inansın, yaşamı kendisinindir, herkesin bir kaderi, bir çizgisi vardır, insanlar dost kalmalıdır, farklılıklar dost kalmalıdır. Her insan memleketine ait hissetmelidir. Zorluk çekmeden, haksızlığa uğramadan, doğallığımızla yaşayabilmeliyiz. Darbei mesel... Yalnızca askeri darbelere karşı mı, sivil zorbalıklara karşı da savaşımla geçti bir kuşağın ömrü. Özgürlük, demokrasi ve hukukun olanca gerçekliğiyle yaşadığı bir topluma ivedilikle ihtiyacımız var bugün. 27Mayıs 1960 askeri darbesi gerçekleştiğinde 13 yaşındaydım; İngiliz Erkek Lisesi’nde okuyordum. O gece eniştemlerin Şişli’de Hanımefendi Sokağı’ndaki evinde kalmıştım. Yükseköğrenimini Massachusetts Institute of Technology’de yaptığı için yetkin bir İngilizcesi olan eniştemle ders çalışmak için. Eniştem o sıralar deniz albaydı. Heybeliada’daki Deniz Harp Okulu’nda öğretmenlik yapıyordu. Ama sabaha karşı, Alparslan Türkeş’in radyodan okuduğu darbe bildirisini şaşkınlıkla dinleyişinden, olup bitenden habersiz olduğunu fark ettiğimi anımsıyorum. Sonrasında, beyaz üniformasını kuşanmış, 56 Plymouth’una atlamış, sokağa çıkma yasağının sür düğü günlerde eşe dosta ekmek taşımıştı. Bir süre sonra emekli edildiğinde ne düşünmüştü acaba? 10 yıl kadar sonra ise, 23 yaşında bir İngiliz Filolojisi öğrencisi olarak, 12 Mart 1971 askeri darbesini çok farklı bir biçimde yaşayacaktım. Askeri diktatörlüğe karşı savaşım verirken evim basılacak, kendimi Sansaryan Han’a konuşlanmış MİT subaylarının elinde bulacaktım. Bir buçuk ay kadar sonra Selimiye Kışlası’ndaki askeri mahkemece tutuklanacak, Mamak Askeri Cezaevi’nde kalırken yargılanıp 20 yıl hapis, 4 yıl da sürgün cezasına çarptırılacak, neyse ki 1974 affıyla salıverilecektim. Bir on yıl daha geçti. Askerliğini geciktirmiş bir vatandaş olarak 33 yaşında Kandıra 197. Piyade Alayı’nın Alay Karargâhı’nda ikmal kısmı yazıcısıydım. Terhisime gün sayıyordum. Bir akşamüstü albay bütün alayı topladı, NATO Display Determination tatbikatının başladığını bildirdi. O akşam, gece yarısına kadar, yazıcı odasında başımda çelik başlık, omzumda G3 tüfek, belimde 40 mermi, evden getirttiğim Facit daktilomun başında bekledim. Gece yarısını geçe, albayın radyosundan yıllar öncesinin Türkeş’ini akla düşüren bir ses yükseldi: 12 Eylül 1980 askeri darbesinin sesi... Ardından, Hasan Mutlucan’ın o davudi sesiyle söylediği kahramanlık türküleri... Astsubayların bile kendilerini general gibi görmelerine, tahtaya “Kahrolsun faşizm!” yazan li seli çocuklara işkence yapmakta birbirleriyle yarışmalarına tanık olarak tezkeremi alıp ayrılmıştım Kandıra’dan... 15 Temmuz gecesi, 70’ime merdiven dayamışken boşa çıkan darbe girişimini TV’den izliyordum ki, bütün bunlar geçti gözümün önünden. Bu yeni darbe girişimiyle birlikte Talat Aydemir’in 22 Şubat 1962’deki girişimini ve 28 Şubat’ı da sayarsak, benim kuşağın yaşamak zorunda kaldığı “başarılıbaşarısız” 6 askeri darbe! Yalnızca askeri darbelere karşı değil, sivil zorbalıklara karşı da savaşımla geçti ömrümüz... Özgürlük, insan hakları ve demokrasinin olanca gerçekliğiyle egemen kılındığı, hukukun iktidarın gündelik çıkarlarına kurban edilmediği bir Türkiye toplumuna ihtiyacımız var bugün. O zaman terörün de, askeri darbenin de beslendiği bataklık kurur... Daha fazla özgürlük! Daha fazla demokrasi! Daha fazla hukuk! Her türlü kötücül güç kaçacak delik arar o zaman... Türkiye Yayıncılar Birliği (TYB) 15 Temmuz darbe girişimine dair bir diğer açıklamada bulundu. İlgili açıklama, kısaca şu şekilde: “15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişimi, başta demokrasi ve insan hakları olmak üzere, insanlığın evrensel değerlerinin, düşünce ve ifade özgürlüğünün yaşamın her alanında ne kadar gerekli ve korunması gereken değerler olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Demokrasiye, insan haklarına yönelik girişimlere her zaman karşı olduğu muz gibi bu darbe girişimine de karşıyız. Bu vesileyle düşünce ve ifade özgürlüğüne, yayınlama ve haberleşme öz gürlüğüne yönelik baskıların sadece demokra si düşmanlarının, darbecilerin işine yarayacağını bir kez daha hatırlatıyoruz. Darbe girişimi sırasında ölen vatandaşlarımızı ve güvenlik güçlerinin ailelerine baş sağlığı diliyor, yaralanan vatandaşlarımıza, basın mensuplarına ve güvenlik güçlerine “geçmiş olsun” diyoruz.” PEN: Cami kullanılması, vahim bir hata Dünya Yazarlar Birliği PEN Türkiye Merkezi de, 15 Temmuz’a ilişkin bir açıklama yaptı. Açıklamada, özetle şunlar kaydedildi: “Atatürk’ün öncülüğünde kurulan Türkiye Cumhuriyeti’mizin başta TBMM olmak üzere temel kurumlarına, basına ve yurttaşlara yönelik silahlı ve kanlı saldırıları kuvvetle kınıyoruz. Gerçek bir demokrasi ve barış için laiklik ilkesinin, anayasa ve tüm yasalara saygının ve kuvvetler ayrılığının hayati önem taşıdığını tekrar vurguluyoruz. Camilerin siyasal amaçlar la kullanılmasını ise vahim bir hata sayıyoruz. Milleti kendi içinde birbirine düşman kılan, kardeşi kardeşe, polisi, askeri, sivilleri birbirine karşı saldırtı cı ve kışkırtıcı beyanlara derhal son verilmesini istiyoruz. (...) Askeri ya da sivil, tüm darbelerin sadece daha çok teröre, daha çok baskıya, daha çok parçalanmaya, daha çok kanamaya yol açacağını hatırlatıyoruz. 15 Temmuz’dan bu yana, hayatlarını kaybedenlere Tanrı’dan rahmet, yararlılara şifa, tüm ailelere sabırlar diliyoruz.” C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear