26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR Perşembe 14 Temmuz 2016 EDİTÖR: CEREN ÇIPLAK kultur@cumhuriyet.com.tr TASARIM: ZARİFE SELÇUK Ajda Pekkan Bodrum konserleri başlıyor Her yıl, yaz aylarında yapılan “Turkcell Yıldızlı Geceler Bodrum Konserleri” bugün başlıyor. Bodrum Antik Tiyatro Sahnesi’nde 22 Temmuz’a kadar sürecek olan 6 konserlik serisinde, Sertab Erener, Volkan Konak, Murat Boz, Funda Arar, Ajda Pekkan, Şebnem Ferah konser verecek. 15 Fiziki düşüşün ötesinde durumlara da işaret eden ‘Her Düşenin Kanadı Yoktur’ sergisi Arter’de Dikeyliğin otoritesini Serginin sorgulayan sergiküratörüAnsen “Sanat anlayışına kabaca baktığımızda ‘dikey’ bir bakışı destekliyor gibi. Yüksek Gander’ın “Oklar” adlı çalışması da ‘Her Düşenin ‘Ok’u Yoktur!’ diyor. olan kabul görür ve düşüş gibi hareketler ahlaken olumsuz olarak betimlenir” diyor Yerin kulağı vardır bilirsiniz... Brüksel’de kuru lan bir görsel ses tasarı mı kolektifi Void’in Be yoğlu İstiklal Cadde CEREN si’ndeki Arter’deki “Bru ÇIPLAK it Blanc” adlı işi bize ye rin kulağı vardır, dedirtiyor. Void, yer de, yüzeyde topladığı malzemeleri öğü terek bir plak yapıyor ve o plağı çalıyor! Yüzeyin sesini dinliyoruz bir nevi... Yerin sesi! Yeni çıkan bu plak! Arter’de Selen Ansen’in küratörlüğünü yaptığı “Her Düşenin Kanadı Yoktur” adlı sergisinde dinlenebilir! Sergide, Bas Jan Ader, Phyllida Barlow, Cyprien Gaillard, Ryan Gander, Mikhail Karikis & Uriel Orlow, Void ve Anne Wenzel’in eserleri yer alıyor. “Eşanlamlıların Eşanlamları” adlı iş ise Arter’in merdivenlerini bir sanat işine dönüşüyor. Her basamak da ayrı bir söz var; trafik, iş, doğum, çalışmak, ticaret, başlangıç... Ryan Gander’ın “Oklar” adlı çalışması da serginin başlığı olan “her düşenin kanadı yoktur” gibi “her düşenin “ok”u da yoktur” cümlesini kurduruyor. Serginin “Her Düşenin Kanadı Yoktur” başlığı, Samuel Beckett’in “Tüm Düşenler” (All That Fall) adlı radyo oyunundan ve Ingeborg Bachman’ın bir şiirinde yer alan dizesinden esinleniliyor: Düşen her kişinin kanadı vardır. Serginin küratörü Selen Ansen, sergiyi kurgularken insan merkezli bir bakıştan uzak durmak istediğini, o yüz den Bachman’dan esinlenip ondan ayrılan bir başlığa yöneldiğini söylüyor. Ansen, “Çünkü ‘Her Düşenin Kanadı Yoktur’ maddi olduğu kadar gayri maddi fenomen ve olguları da kapsaması benim için önemliydi” diyor. Yeni olasılıklar Bu sergi fiziki düşüşün ötesinde durumlara da işaret ediyor. Ansen, sembolik düşüşlerin de söz konusu olduğunu belirterek “İdeolojilerin, gerçekliğin çöküşü de söz konusu. Düşmeyi hepimizin paylaştığı ortak bir zemin olarak ele alarak dünyevi ve aynı zamanda gündelik hayatımızdaki süregelen ve kaçınılmaz bir hareket olduğuna vurgu yaparak kurguladım. Olumsuz anlamlarla yüklü bu hareketi yeni olasılıklara ve düzenlere fırsat veren, bu anlamda üretici ve yaratıcı bir güç olarak ele aldım” diyor. Aysen, düşme ve çökme kavramları ile ilgili olarak da “Düşme ve çökme kavramları zamansız ve sürekliliğe sahipler çünkü her şey her an düşüyor ve düşmeye devam ediyor, bu açıdan da her zaman gündemde ve güncelliğini koruyor” diyor. Düşüşün yönü Ansen, sergiyi başı sonu olmayan, birçok yöne açılan bir güzergâh olarak kurguladığını söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Rönesans’tan 20. yüzyıl avangardlarına, sanat tarihine kabaca baktığımızda gerek temsil edilen konular (kahramanlık hikâyeleri, göğe yükseliş temaları, ahlaki düşüşler, tarihsel çöküşler) gerekse güzelliği yüceltme üzerine kurulu sanat anlayışı, ‘dikey’ bir bakışı destekliyor gibi. Yüksek olan kabul görür ve yücelik / yüceltme desteklenirken, düşüş gibi hareketler genellikle ahlaken olumsuz olarak betimlenir.” ‘Her Düşenin Kanadı Yoktur’ sergisinin bu anlayışın tersine, düşüşün arzulandığı ve icra edildiği, pek çok çağrışıma olanak tanıyan bir zemin sunduğunu söyleyen Ansen, eserler üzerinden dikeyliğe dair önemli bir sorgulama yapıyor: “Birden fazla hattı ve yönü buluşturan eserlerle ilk önce dikeyliğin tarihsel otoritesini sorgulamayı amaçlıyoruz. Bununla beraber, yüzeyi ön plana taşıyor ve düşecek buradan başka bir yerin olmadığı durumda düşüşün nasıl bir deneyim alanı açtığını mercek altına alıyoruz.” Sergi, 18 Eylül’e kadar açık. Bilgi: arter.org.tr Void’in “Bruit Blanc” adlı iş bize “yerin kulağı vardır” dedirtiyor. Void, yerde, yüzeyde topladığı malzemeleri öğüterek bir plak yapıyor ve o plağı çalıyor! Gruda’ya önemli sorumluluk Eskişehir’in merkez Odunpaza rılı işlere imza attı. Türkiye’nin en rı Belediyesi, Tiyat ünlü ve deneyim ro Bölümü’ne süpervi li tiyatro sanatçı zör olarak, sanatçı Ay larından biri olan şen Gruda’yı getirdi. Gruda ile Odunpa Kurum, belediye tiyat zarı Belediye Ti rosuna ulusal düzey yatrosu mevcut de nitelik kazandır Kazım Kurt ile Ayşen Gruda imza töreninde. başarılarına ye mak amacıyla Gruda’yı getirirken, ilgi nilerini ekleyecek ve daha da güçlene li törende Belediye Başkanı CHP’li Ka cek” diye konuştu. Gruda ise “Yıllar zım Kurt, belediye tiyatrosunu Ayşen dır tiyatronun içerisinde biri olarak ge Gruda’ya emanet etti. Kurt, “Odunpa lecek nesillere tüm deneyimlerimi, bil zarı Belediye Tiyatrosu oldukça başa diklerimi aktaracağım” dedi. Tiyatro mahalleleri dolaşacak Sarıyer Belediye Tiyatrosu’nun düzenlediği “7. Mahallelerde Tiyatro Şenliği”, Ferhan Şensoy’un yazdığı “Umudumuz Ayaktopu’’ oyunuyla bugün başlıyor. 2010 yılında başlayan etkinlik, bu yıl Gümüşdere, Reşitpaşa, Uskumruköy, Poligon, Zekeriyaköy, İstinye, Derbent, Darüşafaka, Kireçburnu, Kocataş, Arıköy, Demirciköy, Kilyos ve Bahçeköy dahil 18 mahalleyi dolaşacak. Uzay Yolu kadrosu eşcinsel subaydan yana Bir süre önce orijinal Uzay Yolu mürettebatından, film ve dizi karakteri ‘Mr.Sulu’ George Takei’nin eleştirmesine karşın, serinin en son sinema versiyonu ‘Star Trek Beyond’da bu karakterin ‘eşcinsel’ olarak tasvir edilmesine, filmin oyuncu kadrosu arka çıktı. Yapımın İngiltere prömiyerinde söz alan ‘Mr.Spak’ Zachary Quinto, “Artık Uzay Yolu evrenine bir LGBTİ karakterinin dahil edilme zamanıdır” diye konuştu. Çatalhöyük’te küçüklere arkeoloji yaz atölyesi Başta çocuklar olmak üzere farklı yaş ve meslek gruplarından binlerce kişiyi Çatalhöyük mirasıyla buluşturmak amacıyla düzenlenen “Shell Çatalhöyük Arkeoloji Yaz Atölyesi” katılımcılarına kapılarını açtı. 19 Ağustos’a kadar sürecek atölye kapsamında ilgili herkese Çatalhöyük tanıtılıyor, Çatalhöyük örneğinden yola çıkılarak Türkiye’nin kültürel mirasına karşı koruma ve sahiplenme duyguları kazandırılıyor. Katılımın ücretsiz olduğu Çatalhöyük Arkeoloji Atölyesi, Konya iline bağlı Çumra ilçesinde bulunan Çatalhöyük’te, cuma hariç haftanın altı günü 10.00 15.00 saatleri arasında açık olacak. Çatalhöyük Neolitik Kenti, Unesco Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Niyazi Koyuncu’dan yeni albüm Niyazi Koyuncu ‘Muço Pa’ albümünün ardından, ‘Liva’yı dinleyicisiyle buluşturdu. Kalan Müzik etiketiyle çıkan albümde, sanatçının Ceylan Ertem’le de bir düeti bulunuyor. Albümde Türkçe, Lazca ve Hemşince eserlere yer veriliyor. Toplam 11 eserin yer aldığı albümde anonim eserlerin yanı sıra yeni iki beste de sunuluyor. ‘Geldiğimiz nokta!’ Binali Yıldırım açıkladı: “Hastanelerimiz o kadar şirin hale geldi ki, oğlunu, kızını evlendirmek için, yuvalar kurmak için hastanelere gidiyorlar. Acil servis tedavi değil yuva kurmak için hizmet veriyor. İşte geldiğimiz nokta bu” dedi. ( Bizim oğlana kız bakmaya gideceğiz, bugün Cerrahpaşa Acil’e, yarın Amerikan Acil’e... Yoo bence önce Livv Hospital’ı, Memorial’ı, yabancı isimlileri deneyin... Gerisini mizah yazarlarına bırakıyorum!) Başbakan’ın bu sözü hani, Abdülhamid’in Maarif nazırının “Şu mektepler olmasa, maarifi ne güzel idare ederdim” lafını anımsatıyor. Sağlık sektöründeki yanlışları, sorunları, özetle kendi yetersizliklerini ve beceriksizliklerini, “yuva kurdurmakla” gölgeleme çabası... Geldiğimiz nokta bu işte... Geldiğimiz nokta, cehaletin yükselmesi! Geldiğimiz nokta, seviyesizlik! Geldiğimiz nokta, milleti gerizekâlı yerine koyma noktası! HHH Geldiğimiz noktaları bir çırpıda sayacak olursam: “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza atan akademisyenlere cadı avı sürmekte.... Geriye dönük Facebook sayfaları taranıyor ve oradaki paylaşımlar nedeniyle soruşturmalar açılıyor. Geldiğimiz nokta: Eğitim Birliği’nin yerle bir edilmesi. Maarif Vakfı Kanunu’yla eğitimin hızla dinselleştirilmesi. Daha önce de sözünü ettim: CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın, Mersin’de, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile İl Müftülüğü’nün ilkokul çocuklarına yönelik “4 Gün Okul / 1 Gün Cami” projesi için soru önergesi vermişti. Geldiğimiz nokta: Gelen yanıtın alay eder gibi olması. Sarıhan’ın hiçbir sorusuna yanıt verilmediği, anayasaya aykırılığı; anayasanın din ve vicdan hürriyetine aykırılığının dikkate alınmaması... Geldiğimiz nokta: Dünya sıralamalarında eğitim alanında yerlerde sürünüyor olmamız... Geldiğimiz nokta: Hem eğitim, hem de demokrasi konusunda uygulamalara tepki gösterdikleri için Eğitim Sen üyelerinin hedef seçilmesi, baskı görmeleri, sindirilmeye çalışılmaları... Geldiğimiz nokta: Daha çok, daha çok gençlerin, bu ülkeyi terk etmek istemeleri... HHH Kısa sürede sosyal medyada ve Change.org aracılığıyla bir kampanya başlatıldı: “TBMM’de kabul edilen Maarif Kanunu’nu kabul etmiyorum!” başlıklı kampanyanın imza metni şöyle: “Mevcut hükümet ve devletin eğitimi düzenleme stratejisi, çocuklarımızı ve onların geleceklerini tehdit ediyor. TBMM’de kabul edilen Maarif Yasası’na muhalefet partilerinin reddi ise acınacak düzeyde zayıf. Bu durumda bizlere yani halka ise hem hükümeti hem de muhalefeti reddetmek düşüyor. Konu çocuklarımız. Hiçbir biçimde hiçbir uzlaşmayı kabul edemeyeceğimiz konu; çocuklarımızdır. Bir ülke, bir meclis, bir aile, bir tek insan dahi çocuğun en üstün yararından başka bir karar alıp, onu kendi siyasi, toplumsal, ekonomik, duygusal, ati çıkarı için kullanamaz. Hepimizin birlikte savaşacağı en önemli konuda herkesin hilafsız bir araya gelmesi gereklidir. Çocuğunu, çocuğu yoksa bir çocuğu gerçekten önemseyen herkes bu kampanyanın asıl savunucusu olmalıdır.” Siz hâlâ bu kampanyaya katılmadınız mı? İmzalamadınız mı? Can Göknil’den taze öyküler Can Göknil’in Can Yayınları etiketli yeni öykü kitabı ‘Göz ve Söz’ çıktı. Göknil, ikinci eserinde, sözle gözün birbirinden ayrılamayacağı, gözün gördüğünün de insanın ve dünyanın “sözü” sayılması gerektiği anlayışından yola çıkıyor. Yazarın satırları, toplumsal sorunlara sükunetle yaklaşan, barışçıl, sessiz ama geleceğe umutla bakan bir kalemden çıkıyor. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear