26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Salı 12 Temmuz 2016 14 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY Vatandaşlık, saatli bomba 3milyona yakın Suriyeli göçmene Erdoğan’ın isteği üzerine vatandaşlık hakkının verilmesi girişimi Türkiye’ye olağanüstü iktisadi, siyasi, kültürel ve askeri bedeller yükleyecek, inanılması imkânsız bir eylemdir. Bugün 78 milyon Türkiye için, 78 milyonun yarın çocukları ve torunları için katlanarak büyüyecek bir bedel söz konusudur. Dünya örneklerinde ancak işgal edilmiş veya savaşta mağlup olmuş ülkeler için kuvvet kullanılarak kabul ettirilen bir durumdur. Bizde ise bir “siyasi lider” böyle bir projeyi uygulamaya geçirmek fikrindedir. 3 milyona yakın bu göçmen kitlesi “Suriyeli” olmak yanında çok kozmopolittir. İçinde savaştan kaçan masum insanla birlikte bol miktarda IŞİD’ci, radikal dinci, suçlu ve terörist mevcuttur. Türkiye’yi “illegal” insanların girebildiği, gizlenebildiği bir mekân olarak gören çok geniş bir grup olduğu bilinmektedir. Bu tür risklerle dolu, her boyutu ile patlamaya hazır dev bir nüfusu vatandaş yapmak demek, Türkiye Cumhuriyeti’nin içine 3 milyonluk bir saatli bomba yerleştirmekten farksızdır. Eğer “bunlar bizi ilgilendirmez, biz iktidarımızın devamı için her şeyi yaparız diyorsanız” işin rengi tabii farklı olur. Saatli bombanın ayakları 1) 5 milyon dolayındaki işsizliğe, yeni milyonlar eklenecektir. “Eski” T.C. vatandaşlarının işsizliği, en az ilk etapta, bir milyon artacak yarın ise katlanarak yükselecektir. Bu 78 milyon Türkiye’yi daha da fakirleştirmek anlamına gelir. Bunu mu istiyorsunuz? 2) Ekonomiye, sosyal hizmetlerin finansmanı açısından olağanüstü büyük yükler binecektir. Eğitimden sağlığa, konuttan yardımlara kadar Türkiye’nin ancak, fakirleşerek finanse edebileceği bir maliyet eklenecektir. Hem de mevcut berbat duruma ek olarak. 3) Siyasal, sosyal ve kültürel olarak keskin bir kutuplaşma sarmalına dolandırılan 78 milyon, daha keskin ve çatışma ortamı hazırlayan bir ortama itilecektir. 4) Ülkedeki siyasal İslam baskısı daha da derinleşecek, Araplaştırmaya doğru gidiş tehlikeli noktalara gelecektir. Araplaştırma, beraberinde Sünni yaşam tarzının her zemine, her çevreye sokulmasına yardım edecektir. 5) Çağdaş hukuktan, demokrasiden, Avrupa tarzı yaşamdan daha da uzaklaşılacak. “Türkiye”, Suriye üzerinden Ortadoğu bataklığının içine tamamen gömülecektir. 6) IŞİD, El Nusra gibi terörist gruplar Türkiye’de daha sağlam bir zemine kavuşacaklardır. Rusya’daki Çeçen mafyası gibi, Türkiye’de de Suriye mafyası oluşacaktır. Türkiye IŞİD’in merkezi haline dönüşecektir. 7) PKK terör örgütü yukarıdaki faktörlerden dolayı güçlenecek ve amaçlarına ulaşma konusunda ilerleme sağlayacaktır. İnsan kaybımız ve savunma harcamalarımız tavan yapacaktır. Şehirlerde terör yaygınlaşacaktır. 8) Kimi küresel güçlerin Türkiye’de kullanabileceği yeni olanaklar ortaya çıkacaktır. Ülke, geri dönülemez bir parçalanma sürecine sokulacaktır. Bu olağanüstü gerçekler varken 3 milyon yabancı insanı vatandaşlığa geçirmek istemenin anlaşılması imkânsızdır. Ancak, “hedefe ulaşmak için her şey mubahtır” diye meseleye bakılırsa bunu yapabilirsiniz. Bütün sorun da burada yatıyor zaten. 3 milyona vatandaşlık demek Türkiye’ye dev bir saatli bomba yerleştirmekle eşanlamlıdır. AKP’nin bile önemli bir bölümü bu eyleme karşı çıkıyor. Büyük usta Aziz Nesin, geçen salı ölümünün 21. yıldönümünde anıldı. Ben de büyük ustayı, ileri görüşlü bir öyküsünden esinlenerek anacağım! Nesin, “Büyüklere Masallar” kitabında anlatmaya şöyle başlar: “Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, deve tellal iken, sıçan berber iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, Bekri Mustafa’nın Şeyhülislam, İncili Çavuş’un Kazasker, Karagöz’ün Sadrazam olduğu bir memlekette bir padişah varmış. Bu padişahın egemenliği altındaki memleket, sanki orada demokrasi güneşi doğmuş, toprağında hürriyet ağacı yeşermiş gibi, güllük gülistanlıkmış. İnsanların, hiç ama hiç dertleri yokmuş!” Ama bir gün halkı mutlu bu ülkede; yılanlar, çıyanlar, çakallar, çeşitli haşereler çoğalmaya başlamış! Ne kadar mücadele edilirse edilsin, bu yaratıkların tüm ülkeye yayılışı önlenemiyormuş... Ülke ileri gelenleri ne yapacaklarını şaşırmışlar! Bir “Ulu” insanın varlığı anımsanmış. Ülkeyi, kurtarsa kurtarsa onun kurtaracağını algılamışlar. Ulu, insanların isteklerini kabul ederek başa geçmiş... İlk talimatı “Doğu kapısını kapatın!” olmuş. Güç bela doğu kapısı kapatılınca, bu yaratıkların ülkeye girişleri önlenmiş. Yaratıkların daha da çoğalmaları önlenince, içeridekilerle mücadele kolaylaşmış. Ülke, eski mutlu yaşamına dönmüş. Aradan uzun bir süre geçmiş. Ülkenin ileri gelenlerinden bazıları ötekilerin önüne geçme sevdasına kapılmışlar. “Doğu kapısını azıcık aralarsak, gelenler bize oy verir, biz de seçimi kazanır, başa geçeriz...” hevesine kapılmışlar. Doğudan gelen yılanlar, çıyanlar, çakallar oylarını “kapıyı aralayanlara” vermişler. Bir sonraki seçimde ötekiler de “Bu sefer, doğu kapısını biz biraz daha fazla aralayalım. Yeni gelenlerin oyları ile seçimi biz kazanırız” demişler. ÖzAgecanr Kavşak Aziz Nesin’in ‘Doğu Kapısı’! Gerçekten, bu kez doğudan yeni gelenlerin oyları ile seçimi kazanmışlar. O günden sonra seçimi kazanmak isteyen herkes, kapıyı kendine göre aralamış, sonuçta ülke “Ulu’nun” müdahalesinden önceki duruma dönmüş! Buradaki “Ulu”; her halde Mustafa Kemal Atatürk’ü, “doğu” Müslüman ülkeleri, kapı ise “laiklik ilkesini” simgeliyor olmalıydı... HHH Demokrat Parti’nin kurucularından Adnan Menderes, iktidara geldiği il gün resmi dili Türkçe olan ülkede, ezanı Arapça okutarak kapıyı araladı, 10 yıl iktidarda kaldı. Sonrasında Süleyman Demirel, Turgut Özal, Necmettin Erbakan “doğu kapısını” açtıkça açtılar. Şimdilerde yüksek eğitim diplomasının varlığı tartışılan, İmam Hatipli Sultan, her gün kapıyı ardına kadar açma yolunda adım adım ilerliyor. Avrupa’nın almadığı, Türkiye’deki 3 milyon Suriyeliyi “Türk vatandaşı” yapacağını açıkladı. “Biz almaya lım da İngiltere’ye mi gitsinler?” de di ve ekledi: “Ça dır kentlerden kurtarıp TOKİ’lere yerleştireceğiz...” İngiltere’ye gittiler Özgen Aca de, İngilizler göç menleri aldı mı? Türk vatandaşla rı gecekondularda yaşarken, Suriye liye TOKİ evi na sıl verilir? 6 milyon Türk işsiz iken bu göçmenler nede niyle, işsizler or dusu büyümeye Milliyet gazetesinden. cek mi? Kilis’in nüfu su 128 bin, ama kentteki Suriyeli sayısı 129 bin... Şanlıurfa’da 5 Türk ve 1 Suriyeli yaşıyor... İstan bul’daki 394 bin Suriyelinin sayısı Fatih’teki yerli nü fusu aştı. Sokaklarında Arapça yazılardan geçilmez olunca, IŞİD teröristleri orada yuvalanmaya başla yınca, kadim Fatihliler başka semtlere göçe yönel mediler mi? “Dağdan geldi, bağdakini kovdu!” ata sözü gerçekleşmedi mi? Yapılan kamuoyu araştırmalarında, hatta AKP’li seçmenler de dahil olmak üzere, halkın yüzde 73’ü “göçmenler dönsünler” demedi mi? Şeker Bayramı’nı kutlamak için binlerce göçmen Cilvegö zü sınır kapısından geçerek Suriye’ye gitmedi mi? Demek ki dönebiliyorlarmış! Ama Sultan “Doğu Kapısını” daha da aralayıp “başkan olma” hevesiyle büyük usta Aziz Nesin’in ileri görüşünü doğrulamıyor mu? Akkuyu’ya karşı tek yürek AYYUÜÇRZEGTLVEETRLRAEDCNCİEİ kkuyu Nükleer Santralı’nın ÇED raporunun iptali istemiyle açılan dava kapsamında Danıştay tarafından görevlendirilen bilirkişi heyeti nükleer santral sahasında 9 saat süren incelemelerde bu lundu. İlk olarak şirket yetkilileri ile davaya mü dahil olan çevrecileri dinleyen heyet, ardından saha yı inceledi. 15 kişilik bilirkişi heyetinin santral saha sında olduğu saatlerde Türkiye’nin birçok yerinden gelen yüzlerce çevre gönüllüsü santral kapısında ey lem yaptı. İnceleme boyunca giriş kapısında nöbet tutan, taşlarla demir kapıya aralıksız şekilde vuran eylemciler halay çekerek, sloganlar atarak protesto larını sürdürdü. Mersinli çevrecilere İstanbul, An kara, İzmir, Sinop ve Artvin’den gelen çevreciler de destek verdi. l ABİDİN YAĞMUR/MERSİN Çevre gönüllüleri santral kapısında eylem yaptı. Emir Kunt’tan denizin amatörlerine hediye Turizm uzmanı Emir Kunt’un ‘Armatore’ kitabı, teknelerdeki günlük yaşam alışkanlıklarından güvenlik ve ahlak kurallarına, ikinci el yat piyasasından gözde koylara kadar birçok konuyu mizahi dille işliyor. Turizm uzmanı Emir Kunt’un ‘Armatore’ isimli kitabı, Altın Kitaplar etiketiyle raflardaki yerini aldı. Kunt, ‘Dalgalı Sohbetler’ alt başlığıyla basılan 128 sayfalık renkli, resimli kitabı ilk bölümünde, aklında kalan birkaç koyu dile getiriyor. Tekneciliğin disiplin, dikkat, sakinlik ve en önemlisi de bilgi gerektiren bir olay olduğunu söyleyen yazar Kunt, tekne sahiplerine, koylara demirleyen teknelerin birbirine yakın yanaşmasının, denizcilik ve teknecilik adabı açısından bir ‘terbiyesizlik’ olduğunu ve acil bir durum olmadığı sürece de, başka bir tekneden bir şey istenmemesi gerektiğini, iğneleyici ama esprili bir dille ifade ediyor. Yazar, tatlı bir rekabet ve keyifli bir dostluk ile, teknedaşlığın olmadığı bir deniz hayatını hüzünlü ve eksik olarak niteliyor. l Kültür Servisi Baltayla iki kez belediye başkanının odasını bastı Zonguldak’ın Kilimli ilçesi Çatalağzı beldesinde taşeron firma işçisi olarak çalışırken alkol ve madde kullandığı gerekçesiyle işten çıkarılan Alpaslan D., elinde baltayla belediyeye geldi. Alkollü olduğu da iddia edilen Alparslan D., baltayı sallayarak CHP’li Başkan Adnan Akgün’ün makamına girerek tehdit etti. Akgün, “Elinde baltayla sokağa çıkmaya, insanlara zarar vermeye başladı. 155’i aradım. Polis almadan gitmiş. Aradan 1.5 saat geçti elinde baltayla tekrar geldi. Makamda elinde baltayla başıma dikildi. Kendisini zar zor ikna ettik. Emniyet Müdürü, ‘Biz alsak bile savcılık bırakıyor’ diyor. Emniyet çözüm bulamıyorsa ben kendimi nasıl koruyacağım?” dedi. Alparslan D.’nin gözaltına alındığı, ancak ifadesi alındıktan sonra savcılığın talimatıyla serbest bırakıldığı belirtildi. l DHA Gazetecilik suç değildir!Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR:ÖZGÜRMUMCUveSİNEMUSERKARA posta@cumhuriyet.com.tr ON NUMARA 01,03, 04, 08, 10, 11, 20, 23, 29, 34, 37, 48, 50, 51, 57, 61, 62, 63, 65, 68, 71 ve 72 10 BİLEN: 259 bin 219’ar TL (1 kişi) 9 BİLEN: 2 bin 658.90’ar TL 8 BİLEN: 140.45’er TL 7 BİLEN: 25.35’şer TL 6 BİLEN: 4.15’er TL HİÇBİR NUMARAYI DOĞRU TAHMİN EDEMEYEN: 3.20’şer TL 12 Temmuz 2016 SAYI: 33151 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.39 03.31 04.02 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.36 13.17 17.13 05.23 13.01 16.56 05.50 13.24 17.16 Akşam 20.45 20.26 20.45 Yatsı 22.32 22.09 22.24 Av. KEMAL AKKURT Günümüz Türkiye’sinde, suçların yasalarda yazılı olup olmamasının artık hiçbir Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği Başkanı önemi kalmamıştır. Anayasada ve uluslararası belgelerde “kanunsuz suç olmaz” veya “suçluluğu mahkeme kararıyla sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” İktidarın yayın organları dışında gazetecilik yapmak artık fiilen “suç” olmaya başladı. Geçen günlerde, iktidara “muhalif” Özgür Gündem gazetesine yönelik baskılara karşı dayanışma sergilemek ve basın özürlüğüne destek olmak amacıyla, Türkiye’nin yüz akı üç aydın, bu gazetenin nöbetçi genel yayın yönetmeliği kampanyasına katıldılar. gibi evrensel ilkelerin de pratikte hiçbir karşılığı kalmadı. gerçek hukukçular değil, bu hukuksuzluklara zemin hazırlayanlar ve kısa süreli menfaatları uğruna bu çöküşe alkış tutanlardır. AKP anayasası… Beğenilmeyen, değiştirilmeye çalışılan mevcut “Darbe Anayasası” bile, herkesin düşünce ve kanaatleri Gerekçeli karara bakın! İnsan hakları aktivisti Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, gazeteci – yazar Ahmet Nesin ve Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsil ni açıklama özgürlüğüne sahip olduğunu, kimsenin düşünce ve kanaatleri nedeniyle suçlanamayacağını, düşünce ve kanaatlerin söz, yazı, resim veya başka yollarla açıklama ve yazma özgürlüğünü düzenlemekte cisi Erol Önderoğlu, bu nöbetten son dir. Bu özgürlüğün, hiçbir müdahale ra hukuksuzca tutuklandılar. Tutukla olmaksızın, haber veya fikir almak ma için anayasada, yasalarda ve ulus veya vermek serbestliğini de kap lararası metinlerde hiçbir gerekçe bu sadığı ayrıca vurgulamıştır (Madde: lamayan mahkeme, akıllara durgun 2526). Yine basının hür olduğu ve luk veren bir gerekçe yazdı kararına: sansür edilemeyeceği, devletin de “Tutuklanmaları önünde hiçbir engel basın ve haber alma özgürlükleri olmadığı için” tutuklanmalarına karar Dünyanın hiçbir yerinde gazetecilik suç değildir. Ülkemizde de suç olmamalıdır. ni sağlamakla yükümlü olduğu ana verdi. Yani aydınların ve gazetecilerin tutuklanmamaları için ağır hasta veya felçli olmaları gibi bir engel yoksa tutuklanabilirler. Yurtiçinden ve yurtdışından gelen tepkilerden sonra yapılan hukuksuzluklardan dönülerek, bu üç aydınımız özgürlüklerine kavuşabilmişlerdir. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, dünyanın her yerinde iktidarların basın üzerindeki baskısına dikkat çekmek ve direnmek için kurulmuş uluslararası bir kuruluştur. Kendi temsilcilerinin bile nedensiz ve hukuksuz bir şekilde tutuklanmaları üzerine, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, dünyadaki basın ve insan hakları kuruluşları çok büyük tepki göstere Hukukun olmazsa olmazı İfade ve basın özgürlüğü, demokrasinin ve hukukun olmazsa olmazıdır. Türkiye’nin yetiştirdiği bu üç aydının hukuksuzca tutuklanmaları da Türkiye’de ifade özgürlüğünün sonlandırıldığını, demokrasinin ve hukuk devletinin çöktüğünü bir kez daha ortaya koymuştur. Yargıta, önceki başkanlarından hukukçu Prof. Dr. Sami Selçuk’un deyişiyle, yargıda sistem çökertilmiş, her şey altüst olmuş, yasama organı da yargıdaki bu çöküşte tabuta son çiviyi çakmaktadır. Yargının bugünkü durumundan büyük endişe duyan ve utanan sadece Sayın Sami Selçuk de yasal güvenceye alınmıştır (Madde: 28). Mevcut anayasa rafa kaldırıldığına göre, gelecek AKP anayasasının ipuçları da böylece ortaya çıkmıştır. Basına yönelik baskılara karşı, havuz medyası dışında kalan “muhalif” bir grup gazeteci, “Ben Gazeteciyim” adıyla yeni bir inisiyatif başlatarak, “Biliyor musun? Gazetecilik Suç Değildir” kampanyası başlattı. Haber alma hakkının, düşünce ve ifade özgürlüğünün yeniden tesisi için, bu kampanyalara verilecek toplumsal destek çok önemlidir. Dünyanın hiçbir yerinde gazetecilik suç değildir. Türkiye’deki aydınlar ve insan hakları savunucuları, tüm baskı ve zulümlere rağmen eşitlik, rek, Türkiye’nin yuvarlanmakta olduğu karanlı ğildir. Vicdan sahibi, demokrasi, hukuk devleti özgürlük, adalet, barış ve demokrasi mücadelesini ğa dikkat çektiler. Yani uluslararası alanda, de ve insan hakları duyarlılığındaki tüm hukukçu ısrarla ve inatla sürdürmeye devam edeceklerdir. mokrasi ve insan hakları karnemiz bir kez daha lar, yargının düşürüldüğü bu durumdan endişe Aydınlık gelecek için, kamuoyunun da daha fazla yerlerde sürünmeye başladı. duymaktadırlar. Ancak asıl utanması gerekenler duyarlılık göstermesi mecburiyeti vardır... C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear