14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 11 Temmuz 2016 TASARIM: SERPİL ÜNAY KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr yorum 13 Her şey sermaye için; ancak! Cumhurbaşkanı sayıları üç milyon dolayında olan Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık olanağı tanınacağını açıkladı. Bu olayın doğru okunması gerekiyor. Çoğalmalı mıyız? AKP nüfus konusuna yalnızca çoğalma, yani, sayı olarak bakıyor; niteliği hiç önemsemiyor. Ailelerden en az üç çocuk yapmalarının istenmesi; ana olmayan kadının yarım kadın sayılacağının açıklanabilmesi ve nüfus artışının ülkenin gelişmesine olumlu katkı yapacağı vurgusu aynı kapıya çıkıyor: çoğalmalıyız! Nüfus artışının iki doğrudan ekonomik boyutu var. Artan nüfus, önce, işçi sayısının artması anlamına gelir; işçi sayısı artınca, temmuz ayında domates örneğinde olduğu gibi, fiyatı, yani ücretler düşer. Düşük ücret ise diğer koşullar veri alındığında işveren için yüksek kâr demektir. Özellikle sendikal hakların yerle bir edildiği; işgücü piyasasının tümüyle işverenin çoğunlukla olmayan insanlığına bırakıldığı; çalışanların yaklaşık üçte birinin kayıt dışı, yani hiçbir sosyal güvenceye sahip olmadan çalıştırıldığı; işyerlerinin sağlıksız ve can güvenliğinden çok uzak olduğu, özellikle kırsal kesimde günlük ve haftalık çalışma sürelerinin çok uzun olduğu; çocuk işçiliğinin yaygın olduğu; işçilerin çoğu kez yasal asgari ücretin altında bir ücretle çalıştırıldığı bu ortamda hızlı nüfus artışı yalnızca bu olumsuzlukları daha da artırır. Bu gerçekten ilkel çalışma koşullarına karşın resmi işsizlik oranı yıllardır yüzde 10 dolayındadır ve bir türlü azaltılamamaktadır. En son verilere göre 1524 yaş kesitinde işsizlik oranı yüzde 17’dir. Çalışma çağı nüfusunun neredeyse bir o kadarı da iş bulma umudu olmadığı için işgücü piyasasında açıkça iş aramıyor. Bu nedenle de devletin işsizlik istatistiklerinde bile yer alamıyor. Nüfus artışı ek olarak iç talebin artması ya da pazarın büyümesi anlamına gelir. Pazarın büyümesi ise, bilindiği gibi, kapitalizmin can suyudur. Özetle AKP’nin nüfus politikası tamamıyla sermayenin kısa dönemli çıkarına hizmet ediyor. AKP’nin nüfus politikasının asıl sakat ve uzun vadede ülkenin de, sermayenin zararına işleyecek yönü, nüfusun niteliksel olarak gelişmesini tümüyle göz ardı etmesidir. Çünkü niteliksiz işgücü diğer olumsuzlukları yanında verimliliği düşük ekonomi demektir. AKP için eğitimin niteliğinin ve bilimselliğinin hiçbir önemi yoktur. Eğitimin kültür, sanat ve sporla tamamlanması da akıllarına gelmez! Niteliği hiçe sayan bir nüfus artışı politikası, yalnızca çağdışı bir toplumsal yapı yaratır. ‘Zararzarar’ Ekonomik nedenlerle olabileceği gibi siyasal nedenlerle de bir ülkenin göçmen ve sığınmacılara kucak açması, insani açıdan kuşkusuz doğrudur. Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık hakkı verilmesi ise tek sözcükle, çok sorunludur. Önce, tamamı başvurursa, sayısal olarak ve bir anda üç milyon ya da yaklaşık yüzde dört dolayında bir nüfus artışı, ekonomi için de toplum için de kolay yutulacak bir lokma değildir. Bu sayıda nüfusun toplum tarafından özümsenmesinin sağlıklı bir biçimde gerçekleşebilmesi için, öncelikle, yerleşim yerleri, eğitim, sağlık ve iş bulma sorunlarının çözümü için ön hazırlıklar yapılması gerekir. Ancak bundan sonradır ki vatandaşlık verileceklerin sayısı doğru saptanabilir. Bunlar yapılmazsa buradan yalnızca birbirini boğazlayanlardan oluşan bir toplumsal yapı doğar. “Kazankazan” kavramını sıkça kullanan karar alıcıya hatırlatmak gerekir ki bu iş beton işi değildir; toplumsaldır! Yaratacağı yıkım bir binanın çökmesine benzemez. Sonucu, kazankazan olmaz; kayıpkayıp ya da zararzarar olur! 11 Temmuz 2016 SAYI: 33150 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.38 03.30 04.01 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.35 13.17 17.13 05.23 13.01 16.56 05.50 13.24 17.15 Akşam 20.46 20.27 20.46 Yatsı 22.33 22.10 22.25 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI Medyada Cumhuriyet Sevgisi Cumhuriyet gazetesi herkesin ilgi alanında bir gazetedir. Öncelikle kendi okurları gazeteyi didik didik ederler, en küçüğünden vahim olana kadar tüm hata ve eksiklikleri bana ya da gazete yönetimine büyük bir görev bilinciyle bildirmekte en küçük bir tereddüt göstermezler. Ama Cumhuriyet aynı zamanda öteki medya organlarının, oralarda yazanların da “ilgi” odağıdır. Farklı iki kesimdir bu mecradaki eleştirmenler: Bir kesimi sık sık “gazetenin iflas ettiğini” duyurur, “gazetenin satıldığını” ilan eder. Gazetenin yazarları hapsedildiğinde, kurşunlandığında, öldürüldüğünde de sevinçlerini gizlemezler. Öteki kesim ise dostlardan oluşur. Onlar gazeteye neredeyse okurlardan daha fazla “sahip çıkar”, “gazetenin artık Cumhuriyet olmaktan çıktığını, kurtarılması gerektiğini” yazar ve galiba bu “işe” soyunmak isterler. Bu ikinci kesim eleştirmenlerin yazılarında “gizli bir sevincin” satır aralarına sızdığını hissedersiniz. Oy sa ben de yakından izliyorum; Cumhuriyet’te herhangi bir medya organında ne oluyorsa, neler olabiliyorsa onlar oluyor. Belki de bu arkadaşlar gazetede farkı görüşlerin yer almasını, verimli tartışmaların gazeteyi canlandırmasını yanlış algılıyorlar. Gazetenin nihayet haber ağırlıklı olduğunu Cumhuriyet’in de bunu cesur haber ve araştırmalarla kanıtladığını herkes biliyor. Gazetenin haber ağırlıklı çalıştığının bir diğer kanıtı da yaptığı haberlerin daha gün ışımadan haber sitelerinde “değerlendirilmesinden” bellidir. İster iyi niyetle, ister gizli bir sevinçle, haşin kelimelerle Cumhuriyet’i eleştiriyor olsunlar, bana çok yardımcı oluyorlar. Kötü üsluplardan uzak olsalar, kelimelerini seçerken daha özenli davransalar onları daha çok dinler, okur temsilcisi olarak daha çok yararlanırdım. Yine de ilgileri için teşekkür ederim! İki okurumuzun değerli ve zarif eleştirilerine yer kalsın diye “medyada eleştiri adabı” konusunu şimdilik kapatıyorum. Kültür haberleri sayfanıza ne oldu? Önce zamanınızı alacağım için özür dilerim. Ben aileden miras alınmış bir bağlılıkla 75 yıldır Cumhuriyet okuru olan bir kişiyim. Dünya görüşüm ve siyasi bilincimle sürdürdüğüm bu bağlılığı elbet terk edecek değilim. Ancak aynı nedenle gazetemin daha kusursuz ve düzeyli olmasını istemenin hakkım olduğunu düşünüyorum. 1. Yurtdışındaydım. Dönüşümde birikmiş gazeteleri okurken karşılaştığım bir yanlışlık küçük bir yanlışlık bana gazetenin dikkat yoksunluğunun ve özensizliğinin iğneleyici bir örneği olarak göründü: 03 Temmuz 2016 tarihli gazetenin 17. sayfasında üst blokta küçük boyutlu bir duyuru vardı. “Uluslararası İstanbul Opera Festivali başlıyor” başlıklı benim için heyecan verici bir haberdi bu. Ancak “Festivalin açı lışı, 2 Temmuz akşamı konuk şef Borislav Ivanov yönetiminde İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın gerçekleştireceği Gala Konseri ile başlayacak” tümcesi bana şaka gibi geldi. 2. Asıl değinmek istediğim konu ise “Kültür” sayfasının içeriği. Gazetenin pazartesi günleri tam sayfa yayımlanan bir kültür haberleri dosyası vardı. Yıllarca sürdürülmüş olan bu sayfa önce küçüldü, sonra kaldırıldı. Böylece bizler haftanın sanat takvimini tüm içeriği ile yitirdik. Ben kişisel olarak resim/sergi ve müzik haberlerini bu pazartesi takviminden izlerdim. O sayfayı keser, gidebileceğim sergi ve konserleri işaretlerdim. Üniversitede de birçok arkadaşım odamda tuttuğum bu sayfaya bakardı. Bu bütünlüğü kaybettiğim için üzgünüm. Saygılarımla... Afife Batur kamilmasaraci@gmail.com.tr Magazine evet ama böyle değil Merhaba Cumhuriyet gazetesi yetkilileri. Yurtdışında yaşayan bir bilim insanıyım. Türkiye’deki günlük gelişmeleri pek çok aydın kişi gibi ben de Cumhuriyet internet sayfasından takip ediyorum. Öncelikle yılmadan bize doğru haber getirme çabanız için teşekkür ederim. Cumhuriyet web sayfası için önemli bir iyileştirme önerisi yapmak istiyorum. Bu öneri “haber galerisi” bölümü ile ilgili. Yukarıda ciddi haberlere baktıktan sonra “biraz da politik olmayan haber” diyerek elbet hepimiz diğer taraflara bakıyoruz. Ancak haber galerisi bölümündeki haberlerin çoğunun magazin içerikli olması üzücü. Örneğin şu an gördüğüm bazı başlıklar: Elçin Sangu’nun çanta kavgası Meryem Uzerli’nin sevgilisi aileye girdi Survivor yarışmacısı yapacağı işi açıkladı Serkay survivor 2016’dan sonra ilk kez konuştu Magazine karşı değilim. Ancak magazinsel kişiliklerin ülkemizdeki nice daha dolu kişilere göre çok daha fazla haber yapılması bence doğru değil. Ülkemizin şu anki tatsız durumunun en büyük sebebi halkımızın eğitim ve kültür eksikliği. Oysa basın olarak sizlerin elinde çok etkili bir eğitim aracı var. Gönül ister ki bu büyük eğitim aracını sonuna kadar insanları eğitmek, kültürlerini arttırmak ve güzel işler yapmaları için ilham vermek için sonuna kadar kullanın. Ülkemizde bilim, sanat, spor, teknoloji, ekonomi pek çok dalda güzel şeyler üreten onca insan var. Neden bu isanların daha çok haberlerini yapmıyorsunuz? Neden Erol Evgin gibi değerli bir sanatçının Cumhuriyet’te bile haber olabilmesi için illa Erdoğan ile polemiğe girmesi gerekiyor? Neden her gün ama her gün mutlaka survivor denilen kültür katili olguya ait en az bir haber görmek durumundayız Önerim, lütfen bu bölümdeki haberleri gözden geçirmeniz. İnsanlar gördükleri şeyleri hatırlarlar, görmediklerini değil. Ve Cumhuriyet sürekli magazin ve survivor haberleri yaparak istemeden bu tür boş ve yoz dünyaların reklamını yapıyor. Oysa Cumhuriyet’in insanlarımıza çok daha içerikli ve dolu bir dünyadan haber verme, onların bilinçaltına daha anlamlı haberlerle hitap ederek onları eğitme sorumluluğu var. Sizden bu sorumluluğu yerine getirmek adına daha dolu insanlara ait, daha dolu haberler yapmanızı rica ediyorum. Bunun zor olacağını da sanmıyorum. Kendi alanım olan parçacık fiziğinde Türkiye’de sayısız halk dersi verdim. Parçacık fiziği gibi zor bir konudan bahsedileceği zaman bile salonlar dolup taşıyor. İnsanlar bilime sanata aç. “İlgi görmez” demeyin tahmin edemeyeceğiniz kadar görüyor. Lütfen bu açlığı giderin. Teşekkürler, iyi çalışmalar. Sezen Sekmen CERN YÖK, elbette bu işler için var! Bugün günlerden çarşamba. Gelecek pazartesinin yazısını yazmama daha dört gün var. Sabah çayımı içerken rahatım. Cumhuriyet’in sayfalarını çeviriyorum. Altıncı sayfada Ayşe Yıldırım imzalı ve Türkiye’nin ilk nöropsikoloji laboratuvarının kurucusu Prof. Dr. Öget Öktem Tanör ile yapılmış bir söyleşi. Başlık: “Devlet memuru değil, ama yine de atacaklar...” Ve bir de altbaşlık: “Türkiye’nin ilk nöropsikoloji laboratuvarını kuran Prof. Tanör 55 yıllık akademisyen. Olmadığı ‘devlet memurluğu’ndan çıkarılma cezasıyla yüz yüze...” Söyleşiyi okuyorum. Şaka değil. Neredeyse “ölümcül” denilebilecek kadar ciddi. Prof. Öget, 81 yaşında. Dolayısıyla çoktandır “emekli”. Gerçi emekli olduğundan beri hocalıktan hiç vazgeçmemiş. Çağrıldığı her kurumda “misafir profesör” sıfatıyla gönüllü ders vermeyi sürdürüyor. Yani, “akademisyenlik” ile “emeklilik” statüsünü hiçbir zaman bir araya getirememiş olan ender bilim insanlarından biri. Fakat artık çoktandır resmen “devlet memuru” değil! Olmadığı yerden ‘oradaymışçasına’ atılmak... Prof. Dr. Öget Öktem Tanör, geçen günlerde YÖK’ten bir tebligat alıyor. Bu tebligat 81 yaşında hâlâ gönüllü hocalığını sürdüren emekli bir akademisyene yönelik takdir veya teşekkür sözcükleri içermiyor elbette ve çok doğal olarak! Tebligatta, emekli aylığını 2002 Kasımı’nda yitirdiği eşi, bu ülkenin yetiştirdiği ender anayasa hukukçularından Prof. Dr. Bülent Tanör’ün adını yaşatmak için bir burs yerine geçmek üzere her yıl 14 öğrenci arasında paylaştırdığından ötürü ülke adına bir şükran borcundan falan da söz edilmiyor. YÖK, “Barış İçin Akademisyenler” bildirisini imzalamakla, emekli Prof. Öget Tanör’ün işlediği “disiplin suçlarını(!)” sayıp döktükten sonra, şu bildirimde bulunuyor: “... disiplin fiilini işlediğiniz iddiasıyla üniversitenizce hakkınızda yapılan soruşturma sonucunda ‘Devlet memurluğundan Çıkarma Cezası’ ile cezalandırılmanız teklif edilmiştir.” Şimdi Prof. Öget Tanör’den “savunma yapması” talep ediliyor. Çoktandır devlet memuru olmayan emekli bir bilim insanının kendini artık bulunmadığı bir statüden çıkarılma cezasına karşı nasıl savunabileceği ise gerçek bir hukuk, daha doğrusu “hukuksuzluk” bilmecesi! ‘Soydan gelen lanet’ trajikomikliği... YÖK’ün tebligatında “Üniversitenizce” sözü ile kast edilen kurum, Prof. Öget Tanör’ü emekli etmiş olan İstanbul Üniversitesi ve bu kurumun sicili, Tanör ailesi bağlamında epey karanlık. Çünkü aynı kurum, 2002 yılında ölüm döşeğinde kanserle pençeleşmekte olan Prof. Dr. Bülent Tanör’ün tedavi giderlerinin karşılanmasını geciktirmek gibi bir kadirşinaslığın(!) da kahramanı. İstanbul Üniversitesi’nin rahmetli Prof. Bülent Tanör’ün eşi ve 55 yıl bu kuruma hizmet etmiş olan Prof. Öget Tanör’e ait, antikçağ Yunan tragedyalarındaki “soydan gelen lanet” ilkesinin hortlatılmasından farksız talebinin YÖK tarafından işleme konulması ise hiç şaşırtıcı değil. Çünkü YÖK, 12 Eylül faşizmi tarafından üniversite kavramının içinin boşatılmasıyla görevlendirilmiş bir kurum ve yaklaşık 35 yıldır bu görevini hakkıyla yerine getirmekte! Radyoloji teknisyeni mutsuz ve umutsuz SİBEL BAHÇETEPE Kayseri Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 13 radyoloji teknisyeninin tiroit kanserine yakalandığı iddiaları ile gündeme gelen radyoloji teknisyenlerinin çalışma koşulları, yapılan bir anketle yeniden ortaya konuldu. Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği’nin (TÜMRADDER) sosyal medya üzerinden yaptığı “Radyoloji Teknisyenleri Meslek Memnuniyet Anketi”ne göre ankete katılan çalışanların yüzde 95’i mutsuz ve umutsuz. TÜMRADDER Başkanı Heybet Aslanoğlu, “Önümüzdeki günlerde radyoloji teknisyenlerinin yalnızca kanser olmasını değil intihar vakaları gibi istenmeyen durumunu konuşmak zorunda kalabiliriz” uyarısında bulundu. TÜMRADDER, sosyal medya üzerinden yaptığı ankete 23 saatte 695 kişi katıldı ve 660 kişinin memnun olmadığını, radyoloji teknisyenliği mesleğini bir başkasına önermediğini belirtti. Ankete katılanlardan memnun olduğunu belirten kişi sayısı 24 olarak belirlenirken, katılanların yüzde 25’i imkân olsa meslek değiştireceğini ifade etti. Ankete katılanların yüzde 95’i de mutsuz ve umutsuz olduğunu vurguladı. Anketi değerlendiren TÜMRADDER Başkanı Heybet Aslanoğlu, radyoloji teknisyenlerinin mutsuz olmalarının en önemli nedeninin ağır iş yükü ve personel eksikliği olduğunu söyledi. Aslanoğlu “Bir meslek grubunda memnuniyetsizliğin yüzde 95 civarında olması çok düşündürücüdür. Başta Sağlık Bakanlığı’nın ve ilgili tüm sendika, sivil toplum kuruluşlarının hatta psikologların bu duruma sessiz kalmayıp çözüm üretmesi gerekir” uyarısında bulundu. l İSTANBUL C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear