26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR Çarşamba 22 Haziran 2016 kultur@cumhuriyet.com.tr EDİTÖR: EVRİM ALTUĞ TASARIM: ZARİFE SELÇUK 15 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü veriliyor Ceyhun Atuf Kansu Şiir madı Düşlerime” adlı yapıtına vermişti. Ödülü, Çankaya Be Kansu ailesinin Dil lediyesi Çağdaş Sa Derneği ve SevdaCe natlar Merkezi’nde nap And Müzik Vakfı bugün saat 18.30’da ile ortaklaşa düzen yapılacak bir tö lediği ödül töreninde, renle şair Mehmet tiyatro sanatçıları Fe Ercan’a verilecek. Cengiz Bektaş, Ceyhun Atuf Kansu rahnur Barut, Boğaçhan Sözmen ve Tun Adnan Binyazar, cer Yığcı, Ceyhun Bahar Gökler (ailesi adına), Emin Atuf Kansu’nun ninni temalı şiir Özdemir, Ahmet Özer, Çiğdem Se lerini yorumlayacak. Soprano Ay zer ve Ferruh Tunç’tan oluşan se ça Nur Kip Akyol ile piyanist Ke çici kurul, bu yılki Ceyhun Atuf nan Tatlıcı da ninnilerden oluşan Kansu Şiir Ödülü’nü; oyçokluğu bir dinleti sunacak. ile Mehmet Ercan’ın “Sevdam Sığ l ANKARA (Cumhuriyet) Benoîte Groult öldü ‘Bedenin Tuzu’nun feminist kalemiydi Fransız roman ve deneme yazarı, feminizmin öncü isimlerinden Benoîte Groult 96 yaşında hayata gözlerini yumdu. 1920’de Paris’te doğan ünlü gazeteciyazar, Fransız Radiodiffusion ve Libération gazetelerinde çalıştı. Gazetecilik kariyeri boyunca kadın erkek ilişkileri, kadın hakları ve kadının toplumdaki yeri üzerine yoğunlaştı. Aynı dönemde roman ve denemeleri yayımlanan yazarın eserlerinin temel dayanağı, kadınların özgürleşmesi oldu. Birçok belgesel filme de konu olmuş hayatı boyunca, cinsiyet ayrımcılığı ve kadın sünnetine karşı mücadele verdi. 1986 yılında ilk kez “Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi”ni bütün halinde yayımlayan yazar ayrıca aylık olarak çıkarttığı F Magazine dergisinde çalışmalarına devam etti. Sinemaya da uyarlanmış olan “Bedenin Tuzu” kitabı büyük yankı uyandırdı ve Türkçeye de çevrildi. Ailesi ünlü yazarın ölümünü 21 Haziran’da açıkladı. Annesinin ölümüyle ilgili konuşan kızı Blandine de Caunes, yaptığı açıklamada “Annem hep uykusunda ölmek isterdi. Bu isteği yerine geldi. Şimdi rahat uyuyabilir” dedi. l Cumhuriyet FATİH ÖZGÜVEN Zamanın maddesi Fatih Özgüven, İspanya’nın kültür turizmi merkezlerinden, ABD mimar Frank O.Gehry imzalı Guggenheim Bilbao’da sergilenen Richard Serra imzalı ‘Zamanın Maddesi’ isimli devasa heykel yerleştirme serisini yazdı: “Bu dev ‘formları yürümek’, insanda dev koruganlar, gelecekteki bir uygarlığın kalıntıları ve tabii sonunda da, geçmişte Minotaurus’un labirentinde yürüyormuş duygusu uyandırıyor” Hayatta da sanatta da tuhaf benzerlikler, tesadüfler, üst üste binen ve bindirilen niyetler var. Bask bölgesinin yeni bir çekim merkezi olmasını sağlayan Guggenheim Bilboa Müzesi, balık pullarını andıran titanyum levhalardan oluşan devingen formu, daha doğrusu çeşitli formlardan oluşan gövdesiyle uzayıp gidiyor. Mimar Frank Gehry’nin binasının içinde ise müze için sipariş edilmiş başka bir iş var. Üç dev metal tabaka Dev yerleştirmeheykelleriyle tanınan, 1960’lardan beri iş üreten Amerikalı sanatçı Richard Serra’ya Guggenheim Bilboa tarafından ısmarlanan dev formlarheykeller dizisi, ‘The Matter of Time/ Zamanın Malzemesi’ ya da ‘Maddesi’. Dizinin ilk işi, birbirine paralel üç adet eğimli dev metal plaka (duvar, hatta) “Snake/Yılan”, 1994’te müzenin açılışına yetişmiş. Sekiz parçalık dizinin tamamlanması ise 2005 yılını bulmuş. Serra’nın bu en iddialı işi, Gehry’nin titanyum denizaltısı mı, Moby Dick’i mi, bir kübist desenin üç boyutlu canlandırması mı, postmodern şakası ya da pastiche’i mi demeli, işte o binanın karnındaki dev alanda yatıyor. İlginç olan, başlangıcında mekânla ilişkilerini merak ettiği kauçuk, kurşun vb. gibi malzemeleri de kullanan Serra’nın son işlerde çelik’te karar kılması. Daha da ilginci Bask bölgesinin dünyadaki en önemli çelik üretim merkezlerinden biri olması. General Franco’nun ordusuna dahi, istemeyerek de olsa, çelik sağlayan başı dik Bask bölgesinin simgesi belki de çelik. (Yeri gelmişken; Franco, II. Dünya Savaşı sırasında Hitler’e bombardıman uçaklarını denemesi için hiç hoşlanmadığı Basklıların Guernica şehrini ‘ikram etmiş’, bu korkunç kıyımı İspanyol Pablo Picasso ikonik tablosunda resmetmişti. Resim uzun süre Paris’te durduktan sonra İspanya’ya geçti, halihazırda Madrid’de sergileniyor. Belki de asıl yeri Guernica olmalı.) Daha da ilginci Serra’nın işlerinin Bask bölgesinde değil, Almanya Siegen’de üretilmiş olmaları, bununla beraber işin bulunduğu mekâna ArcelorMittal adı verilmesi. Arcelor, işe malzeme ve finans sağlamamakla beraber, bölgenin en büyük çelik üreticisi; adının oraya verilmesini özellikle istemiş, bu vesileyle de müzenin önemli sponsorlarından biri olmuş. ‘Çelik’ halkası burada kapanıyor. Çelik çevresinde gelişen bütün bu ilginç ulusal ve uluslararası tarih, para ve prestij ilişkile ri hakkında istediğinizi düşünebilir, parallelikler kurabilirsiniz. Kurmamak zor. Yerinde görmeli Birçok iş için doğru olmakla birlikte, Serra’nın dev çelik formları, yerinde görmenin gerçekten fark yarattığı işlerden biri. Başta gri renkte olup, hava ile temas sonucu metali koruduğu da söylenen bir pasla kaplanan bu dev formlar dizisi, Yılan’ın önünde üç yuvarlak, arkasında gene iki yuvarlak, birbirlerine bakan sekiz dev içbükey çelik duvar ve sonda bir labirentten oluşuyorlar. Serra, malzemenin ağırlığı ve ‘ağırlıksızmış’ gibi duruşuyla (‘heykellerin’ geleneksel kaideleri olmaması ve devingen formları dolayısıyla) ilgilenmenin yanı sıra, işlerin ‘içlerinde yürümek ve bakmak’la da ilgili olduğunu söylemiş. Ama seyirciye ‘nasıl yürüyeceği ve bakacağı konusunda akıl vermek’ niyetinde olmadığını da ekleyerek. Bu dev ‘formları yürümek’ insanda dev koruganlar, ge lecekte bir uygarlığın kalıntıları, ve geçmişte Minotaurus’un labirentinde yürüyormuş duygusu uyandırıyor. Modernist bir bilmece; geçmiş uygarlıklar, muhtemel gelecekler ve onların yapılarıyla kurulan ilişki, soyutlamanın seyirciye ipucu vermekten kaçınan ketumluğuyla birleşiyor. Boyutların verdiği afallama da geçince kadim bir soruyla kalakalıyor seyirci: ‘Neredeyim?’ İşlerdeki ciddiyet ve görkem, soruyu da cevabın belirsizliğini de bir an bile hafife almamamızı sağlıyorlar. Son yapı olan labirentte, Jorge Luis Borges’in ünlü tavsiyesini hatırladım: “Bir labirentten çıkmak için durmadan sola dönmek gerekir.” Serra bu tavsiyeyi gereksiz bulurdu belki. Çünkü onunki bir labirent fikri. Bir an şaşaladıktan sonra da çıkış yolunu buluyorsunuz. Labirent formundan yani, en azından. Ağırlığa karşın hafiflik Borges, ‘nerdeyim’ ya da ‘burası neresi’ sorularına, Serra’ninki kadar dev bir boyut duygusu uyandıran (üstelik kâğıt üzerinde, bir iki sayfada) ansiklopedik sayıp dökmeler, listeler biçiminde cevap vermişti; gezegenler, dev kütüphaneler, hayali ya da gerçek kentler... Postmodernizmin kurucu babalarından biri kabul edilmesi belki de bu soruları yeniden sorması, ama aynı zamanda onları birer maket boyuna indirip hafifsemesiydi. Serra’nın ‘ağırlığı’na karşın bu ‘hafiflik’ belki de Frank Gehry’nin hafif bir malzeme olan titanyumla yorumladığı Guggenheim binasına giden yolun başı. Böylece, Serra’dan Koons’a uzanan ebat ve niyet, ağırlıkhafiflik çizgisi üzerinde dışarıda, açık havada duran Louise Bourgeois’nın sinirli, Freudien, korku filmlerine esin kaynağı olmuş “Maman/Annecim” adlı dev örümcek heykeli, hatta onun biraz ötesinde çiçekler fışkırtarak göğe yükselen Jeff Koons’un cici köpek anıtı “Puppy/Yavru Köpek” bile yerlerine oturuyorlar. Antonioni’nin “Gece” filminden çıkıp, Hitchkock’a uğrayıp Xavier Dolan’a varmışınız gibi oluyor. l BİLBAO Gerçek bir yaz festivali Bu yılki İstanbul Festivali, herhalde İstanbul’un park ve bah çelerindeki dinletileriy le gerçek bir yaz festivali olarak tarihe geçecek: Bo ğaz’daki Avusturya Kül tür Ofisi, Fransız Sara yı, Alman Sefareti, Sakıp Sabancı Müzesi’nin bahçeleri; Fenerbahçe Parkı; Maslak’taki Uniqe Hall’un bahçesi, atmosfer kattılar. Tıpkı yurtdışındaki yaz festivalleri gibi bir ortamdı. Özellikle Alman Sefareti’nin Tarabya’daki Yazlık Rezidans bahçesi masal gibiydi. Çok disiplinli ve usta sanatçılardan Astor Piazzolla’nın tangolarını dinledik. Açık havada akustik hep sorun olur. Oysa burada devasa ağaçların çevre sonra alkışlar dinmek bilmedi. Beni en çok etkileyen, bestecinin Şostakoviç stilindeki “Gerçekle Üç Dakika” adlı parçasıydı. Piyanist Ulrike Payer’in ustalığı bu yapıtta doruğa ulaştı. Piazzolla’nın, Rostrapoviç için bestelediği çellopiyano yapıtını topluluğa uyarlayan grubun bandoneoncusu Christian Gerber herhalde Piazzolla’yı bir kez daha tarihe kazandırmıştı. Kontrbasçı Rudiger Ludwig de lediği alandaki doğal yansıma ve dozunda kullanılmış ses Kapanış konserinde Viyana Senfoni’yi Pablo yükselticilerle harika bir at HerasCasado değil, mosfer yaratıldı. Isabel Amerikalı şef Robert le van Keulen ve ekibi son derece titiz bir çalışmanın ürünü olarak, acı Trevino yönetecek. Bu kez sebep terör korkusu değil, ailevi sıyla, coşkusuyla, baştan Robert Trevino nedenlermiş... sona Piazzolla’yı dinlettiler. Aslında tek bir besteciye ayrılmış programlar iddialıdır, sıkıcı olabilir. Ama unutulmaz sololar yaptı. İzleyiciler sanatçıların kayıtlarını bulabilmek için CD satış masasına koştular, ama ne yazık böylesi bilge ellerde “Grand ki ne 2013’te çıkan kayıtlar, Tango” geleneği “Tango Nue ne de van Keulen’in herhangi va” stiliyle renklendiğinde tadına doyulmaz olmuştu. Ayrıca van Keulen’in aralarda yaptığı açıklamalarla program da bir kaydı vardı. VgeiylmaneayiSnecnefoni ha da renklendi. Bis olarak ça Bu yılki festivalin en ün lınan o ünlü Liebertango’dan lü senfoni orkestraları, kapa nışta çalacak olan Viyana Senfoni ve festivalin “yerleşik konuk orkestrası” ilan edilen Varşova Filarmoni’ydi. Geçen hafta terör kaygısıyla gelmekten vazgeçen Varşova Filarmoni’nin yerine yine Polonya’dan, genç bir topluluk, Beethoveen Akademi Orkestrası katıldı. Jacek Kaspszyk yönetimindeki ilk konserde solist, piyanist Herbert Schuch’a Rachmaninoff’un Paganini Çeşitlemeleri’nde eşlik etti. Schuch, yumuşak tuşesiyle, derin anlatımıyla dikkat çeken bir piyanist. Orkestra ise Çaykovski’nin Romeo ve Juliet Fantezi Uvertürü’nde ve çağımızın ünlü bestecilerinden Weinberg’in 4. Senfonisi’nde yüksek tamperaman sergilese de özellikle üflemelilerdeki aksaklıklar ve anlatımda bütünlük yoksunluğu ile festivalin genel düzeyinin altında kaldı. Ertesi gece dinlediğimiz programda aynı topluluk çellist Gautier Capuçon’a eşlik etti. Gautier, kendine özgü tutkulu anlatımıyla SaintSaens’ın çello konçertosunu ve Massnet’nin Meditasyon’unu çaldı. Orkestra bu kez biraz daha dikkatliydi, ama yine bütünlükten yoksundu. Şimdi kapanış konseri için de bir değişiklik duyurusu yapıldı: Viyana Senfoni’yi Pablo HerasCasado değil, Amerikalı şef Robertiksv öncü sponsor Trevino yileötişnimetecek taşıyıcı miş. Bu kez terörreiskkmsviorkusu değil, ailevi nedespnonsloerlrar varmış! Cumhuriyet’in katkılarıyla yayımlanmıştır. ikskvoönnackülasmpaonsor 23. İSTANBUL CAZ FESTİVALİ 27 HAZİRAN 25 TEMMUZ 2016 Yaz ritimleri için geri sayım başladı! AFRICA EXPRESS PRESENTS: THE ORCHESTRA OF SYRIAN MUSICIANS DAMON ALBARN + GUESTS Damon Albarn, Suriyeli Müzisyenler Orkestrası ve Baaba Maal, Julia Holter ve Rachid Taha gibi dünya müziğinden usta konuklarla yılın en birleştirici, en kapsayıcı müzik olayı! 27 Haziran Pazartesi, Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi CHIC featuring NILE RODGERS UNKNOWN MORTAL ORCHESTRA Daft Punk’ın “Get Lucky” şarkısına damgasını vuran Nile Rodgers ve grubu CHIC, ezbere bilinen disko klasikleri ve yepyeni single’ları “I’ll Be There” ile sahnede! 28 Haziran Salı, KüçükÇiftlik Park iletişim iksv resmi sponsorlar taşıyıcı konaklama C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear