26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 5 Şubat 2016 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK Yüzde 50 aldın, daha kimi döveceksin NOBEL ÖDÜLLÜ YAZAR ORHAN PAMUK’TAN AKP’YE VE AVRUPA’YA ELEŞTİRİLER KP’ye sert eleştiriler yöhelten Orhan Pamuk, “İşte seçimi kazanıyorsun, yüzde 50 aldın, daha ne istiyorsun, daha kimi döveceksin!” dedi. Zaman gazetesine açıklamalarda bulunan Pamuk, yurtdışındaki Türkiye’ye dair en çok ne sorulduğu ve bu sorulara cevap vermekte zorlanıp zorlanmadığıyla ilgili bir soruya “Sorular değişiyor. İktidar partisinin otoriterliği unutuluyor. Yazdan beri, göçmen ve IŞİD sorunu konuşuluyor. Demokrasimizle benim istediğim kadar ilgilenmiyorlar. Ben ‘yahu gazeteciler hapse giri haber 11 A ORHAN PAMUK yor’ filan deyince kulak arkası ediyorlar. Batı Türkiye’nin dostluğunu istiyor, ki IŞİD’le savaşında yardım etsin. İstenmeyen göçmenlere de kapıyı tutsun. ‘Zaten ne kadar olur Türk’ün demokrasisi’ diyorlar. Onun için Can Dündar gibi arkadaşlarımızın işi de zor” yanıtını verdi. “Türkiye’de git gide bağımsız aydınların, entelektüellerin konuşabileceği medya kalmıyor. Bu nasıl bir sonuç doğuracak?” şeklindeki soruya ise Pamuk, “Gazeteler gittikçe mantarlaşıyor, dandikleşiyor. Gazete okuyorum, gazete almayı severim. Ama satışları düşüyor. Herkes kendi gazetesini, kendi köşe yazarını okuyor” dedi. Barış bildirisine imza atan akademisyenlerin “vatan haini” denilerek aşağılanmasının yanlış olduğunu söyleyen Pamuk, “Otoriter toplumda, o buna vurur, bu ona vurur. Böyle bir toplum mu istiyoruz? Yoksa böyle bir şey olmuş, geç, üzerinde durma, idare et, daha hoşgörülü ol, daha geniş ol, kendine güven. İşte seçimi kazanıyorsun, yüzde 50 aldın, daha ne istiyorsun, daha kimi döveceksin!.. Bu kadar baskıcılıkla yavaş yavaş oy kaybedersin. Biraz daha gülümser olsan, yumuşak olsan oyun düşmez. Ama bunu da artık ben mi söyleyeceğim” dedi. l Kültür Servisi Cihangirli aydınlar da artık tehlikenin farkındalar ihangir sokaklarında hayat vardır... Başka mahallelerin sokaklarındaki hayata pek benzemeyen farklı bir hayat... Bu mahallede sokak çalgıcıları gitar çalar; kızlar şarkı söyleyip dans eder. Bazen sevişme sesleri gelir evlerden; bazen piyano sesleri yükselir. Bir kahve köşesinde birileri saatlerce kitap okur; birileri saatlerce politika, felsefe tartışır. Bazen bir deli gelir kahvenin önüne; nutuk atar. Aydınlık gazetesi satan adam inatçı ve sitemli ses tonuyla bağıra bağıra ve liberallerin gözünün içine baka baka günün manşetini okur. İnsanlar birbirlerine kızlı erkekli mahrem hikâyeler anlatırlar; fısıltılı masalardaki sohbetler dev kahkahalarla son bulur. Çok seslidir bizim mahalle, ama bu seslerin arasında günde birkaç kez sessiz bir nehir akar. Okula giden çocuklar... Onların içinde o kahvelerde oturanların, barlarda kahkaha atanların, felsefe, politika tartışanların, sanatseverlerin, sanatçıların çocukları pek yoktur. Bu çocuklar daha çok aşağı mahallede yaşarlar. Cihangir ne kadar yukarıdaysa aşağı mahalle de o kadar aşağıdadır. O mahallede evlere kitap girmez; televizyonlarda film, belgesel seyredilmez... Kadınlar ve erkekler arkadaşlarıyla kahvelerde oturup birbirlerine mahrem şeyler anlatmazlar ve sanattan falan hiç anlamazlar. Öyle uluorta kahkaha atılmaz, daha çok dua mırıldanılır o mahallede. Aşağı mahallenin çocukları annelerinin ellerinden tutup okula giderken ve okuldan dönerken yukarı mahallenin kalbini sessiz bir resmi geçitle tam ortadan yırtarlar. O yırtıktan geçen sessiz kalabalığın ayrıksılığı mahallede bir an hissedilir; akabinde hemen unutulur. Çocuklarını ellerinden tutan kadınların bazılarının üzerlerinde pardösü, başlarında türban vardır; bazıları baştan aşağıya kara çarşaflıdır. Yanlarındaki, ergenliğe girmek üzere olan kız çocuklarının birkaç yıl sonra kapanacağını ve muhtemelen evlenip anneleri gibi küçük yaşta çoluk çocuğa karışacaklarını, başlarını önlerine eğmelerinden ve edepsiz bildikleri bir mahalleden edepleriyle geçmeye eğitildiklerinden anlarsınız. Oğlan çocukları başlarını eğmezler. Tam tersine bazıları gözlerini etrafa diker; kaşları çatık, bakış C Cervantes’in 400. ölüm yıldönümünde açılan sergi Dündar ve Gül’e adandı Bugünün Don Kişot’ları Slavoj Zizek Türkiye’de çürümüş şeyler var CAN DÜNDAR ERDEM GÜL ünyaca ünlü Sloven düşünür Slavoj Zizek, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in aynı siyasal rejimin iki farklı versiyonu gibi göründüğünü yazdı. Newstatesman’da yayımlanan yazısında Hamlet’in ünlü sözüne atıfla “Türkiye topraklarında çürümüş bir şeyler” olduğunu dile getiren Zizek, Erdoğan’ın ve hükümetin yaptığı açıklamalara dikkat çekti: “Bu açıklamalarda muhalifleri vatan hainliğiyle itham eden, yasal partileri terörist diye niteleyen, muhalefeti yekpare laikKemalistSiyonist blok diye suçlayan, barış talebiyle imza veren entelektüelleri tutuklayan paranoyak bir ton mevcut.” D Almanya’da bulunan Goslar Modern Sanatlar Müzesi’nin Don Kişot Evi’nden getirilen sergi, yağlı boya, gravür ve heykellerden oluşan 400’e yakın eserin bir araya getirilmesinden oluşuyor. OZAN ÇEPNİ Putoğan’ın iki yüzü Ankara’nın Putin’i düşman gördüğüne kaydeden Zizek, “Şeklen demokratik kalsa da, otoriter biçimde işleyen aynı siyasal rejimin iki versiyonu gibi görünen Putin ile Erdoğan arasındaki benzerlik göze çarpıyor” diye yazdı ve şöyle sordu: “Ya Putin ve Erdoğan ‘Putoğan’ figürünün iki yüzüyse?” Can ve Erdem’e kaba yalan Zizek, Can Dündar ve Erdem Gül’ün MİT TIR’ları haberine de değindi: “Cumhuriyet, (Suriyeli İslamcılara silah gönderdiğini reddeden) Türk hükümetinin yalanını ortaya çıkarınca, mesele devlet sırrı diye açıklandı ve gazeteciler tutuklandı. Mütevazı dürüstlük ile devlet baskısıyla sürdürülen kaba yalan arasında hayal edilebilecek en net karşıtlık değil mi bu? odern Avrupa’nın ilk romanı olarak kabul edilen Don Kişot’un yazarı Miguel De Cervantes’in ölümünün 400. yılında 50 ülkede düzenlenecek 2 binden fazla etkinlikten biri olan “Don Kişot’un İzleri” sergisi, Türkiye’de ilk kez başkentli sanatseverlerle buluştu. Sergi, “Günümüzün Don Kişotları” benzetmesiyle gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’e adandı. Dünyanın bugüne kadar en çok basılan ve okunan romanı olan Don Kişot’un birbirinden farklı tasvirlerinin yer aldığı “Don Kişot’un İzleri” sergisi, İbrahim Karaoğlu ve Bettina Ruhrberg’in küratörlüğü ile Meryem Schultz, Jörg Kastner, Mustafa Güneş koordinatörlüğünde Türkiye’ye getirildi. M Cervantes’i ölümünün 400. yılında anmak amacıyla Almanya’da bulunan Goslar Modern Sanatlar Müzesi’nin Don Kişot Evi’nden getirilen sergi, yağlı boya, gravür ve heykellerden oluşan 400’e yakın eserin bir araya getirilmesinden oluşuyor. Gustave Dore’dan, Picasso ve Dali’ye kadar, yüzlerce ünlü ressamın zihninde bıraktığı izlerle ölümsüzleşen sanat eserlerini bir araya getiren sergide ayrıca dünyaca ünlü sanatçılarımız Selçuk Demirel, Utku Varlık ve Onay Akbaş ile Prof. Devrim Erbil, Abidin Elderoğlu, Habip Aydoğdu, Yalçın Gökçebağ, Prof. Adnan Turani, Metin Yurdanur, Prof. Özdemir Altan, Prof. Fevzi Karakoç, Prof. Zafer Gençaydın ve 50’ye yakın Türkiyeli ressamının özel olarak ürettiği çalışmalar da yer alıyor. Türkiye’den destek Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen’in yoğun ısrar ve emekleriyle, 6 Mart’a kadar Ankara Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde sanatseverlerin ziyaretine açık olacak serginin Türkiye’deki diğer adresleri ise sırasıyla İstanbul, İzmir ve Antalya olacak. Egemenlere karşı mücadelenin sembolü olan Don Kişot’a yeni bir ruh katan bu sergide, Can Dündar ve Erdem Gül de unutulmadı. Büyük hayallerin, vazgeçmemenin, dünyaya meydan okumanın simgesi olan Don Kişot’un izlerini taşıyan bu sergi, ifade özgürlüğünün can çekiştiği, yazılan haberler nedeniyle gazetecilerin tutuklandığı Türkiye’de, küratör Karaoğlu tarafından “Günümüzün Don Kişot’ları” benzetmesiyle Dündar ve Gül’ün Silivri Cezaevi’nde devam eden mücadelesine armağan edildi. l ANKARA ları terstir. Belli ki içinden geçtikleri, okuluna gittikleri bu mahalle hakkında evde iyi şeyler söylenmemektedir. Hafta sonları gittikleri Kuran kurslarında, evlerine gelen hocaların sohbetlerinde mahalleye karşı epey bir kinlenmişlerdir. O çocuklardan bazıları okula gidip gelirken içinden geçtikleri ve düşman bildikleri bu kendilerine, hatta ülkelerine yabancı mahalleye bilenerek büyürler. Duydukları tüm sesler, gördükleri tüm görüntüler onları ürkütür. O sesleri bastırmak, görüntüleri karartmak için önce içlerinden tekbir getirirler. Büyüyünce de ellerine taşları sopaları, alıp aşağıdan yukarıya tırmanır ve bir gece vakti, hayat boyu ulaşamayacakları bir sefahat şımarıklığıyla ergenliklerini mühürleyen ve kendilerine hiç benzemeyen mahalle halkının üzerine yürümeye kalkışırlar. Bu kalkışma sırasında da coşkulu bir devrim şarkısı söyler gibi tekbir getirirler. Tekbir sesi tüm diğer sesleri bastırır. Piyanolar susar; sevişmeler, gülüşmeler biter; mahalle bir anda sessizleşir. Meselenin sınıfsal olduğunu çoktan unutan ve temel sol kodları kendi akıllarınca köhnelikten kurtarıp liberallik sosuyla kaplayarak ve kapitalizmle kaynaştırarak yeniden yaratmayı devrimcilik sanan bir kısım mahalleli aydınlar... Bu saldırılar karşısında afallarlar. Kadınların özgürleşmesini kapanmaları üzerinden tarif eden politik bir lideri demokrasi havarisi gibi baş tacı eden çoğu Cihangirli aydın; gün gelip devran döndüğünde o sahte havarinin eline geçirdiği demokrasi kılıcını manyak gibi sağa sola sallamasına; cahil halkı okumuşlara karşı kışkırtmasına çok şaşırırlar. “Biz nerede hata yaptık?” diye değil de “Bizi nasıl da kandırdılar!” diye hayıflanırlar. Hatadan ders çıkarmak zaten zordur; kandırılmaktan ders çıkarmak iyice zordur. Cihangir sokaklarında bugüne kadar liberallik adına ve kandırılmak pahasına her sesi duymayı ve çıkarmayı marifet bilen o aydınlar... Belli ki bundan sonra bizim mahallede daha sık tekbir sesi duyacak ve devrimciliği göz göre göre kaptırdıkları, hatta kadife kutularda bizzat sundukları dindarların iktidarında, değişik oktavlarda imdat sesi çıkarmayı öğrenecekler. Son tahlilde; Cihangirli liberal aydınlar da artık tehlikenin farkında ve bizzat kucağındalar! SABANCI CİNAYETİ SANIĞI 20 YIL SONRA TUTUKLANDI Toplatılan kitaplar için AYM’ye başvuru ADİL YARGILAMA VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ İHLAL EDİLDİ azeteciler Hasan nın yasaklanmasına” kaCemal ve Tuğçe rar vermişti. Bunun üzeriTatari, “terör örgütü prone Tatari’nin avukatı Aspagandası” içerdiklelı Kazan Gilmore, Anayasa ri iddiasıyla yasaklanan Mahkemesi’ne başvurdu. kitapları için Anayasa Başvuru dilekçesinMahkemesi’ne bireysel de, Avrupa İnsan Haklabaşvuruda bulundu. rı Sözleşmesi’nin “adil Gaziantep’te düzenyargılanma” ve “ifalenen YDGH operasyode özgürlüğü”ne ilişkin nunda gözaltına alınan HASAN CEMAL maddelerinin ihlal edilzanlıların evlerinde Hadiği savunuldu. Yasaklasan Cemal’in “Delila / Bir maya gerekçe olarak gösGenç Kadın Gerillanın terilen kimi alıntıların Dağ Günlükleri” ve “ÇöTatari’nin geçmişte yazazüm Sürecinde Kürdistan rı olduğu Akşam gazeteGünlükleri” adlı kitapları sinde yayımlanmış olduile Tatari’nin “Anneanne, ğu belirtilerek şöyle denBen Aslında Diyarbakır’da di: “O günkü siyasi orDeğildim” adlı kitabı çıktamda bu gözlem ve söymıştı. Gaziantep 3. Sulh leşiler eleştiri konusu daCeza Mahkemesi, üç kihi yapılmamış, hükümeTUĞÇE TATARİ tap hakkında toplatma katin öncülüğünü yaptığı rarı verdi. Gaziantep 1. çözüm ve barış sürecinde takdir Sulh Ceza Hâkimliği ise üç kitabın “Türkiye Cumhuriyeti sınırları ve beğeniyle karşılanmıştır. Asla içerisinde bulundukları an ve aşa şiddet övülmemekte, meşru gösterilmemekte, teşvik edilmemekma itibarıyla dağıtımlarının yapıltedir.” l Haber Merkezi masının” ve “satışa sunulmaları Akkol: Hapishanede infaz edeceklermiş abancı suikastı sanığı İsmail Akkol, suikasttan 20 yıl sonra “Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs” suçundan tutuklandı. İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi, Aydın Söke’de yakalanan DHKPC’li Akkol’un uzun süredir yargılamadan kaçtığı gerekçesiyle tutuklanmasına hükmetti. Aydın TEM Şube Müdürlüğü’nde kendilerine etkin pişmanlıktan yararlanabilecekleri belirtilen Akkol ve Fadik Adıyaman, sorgularında susma haklarını kullandı. Akkol dün, hakkındaki yakalama kararının infazı için Çağlayan’daki İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi’ne getirildi. Akkol, “Gerek Aydın gerekse İstanbul Emniyeti’nde dolaylı yollardan cezaevinde infaz edileceğim söylenmektedir” dedi. Akkol’un tutuklanmasına karar veren mahkeme, duruşmayı 6 Nisan’a erteledi. Adıyaman ise hakkındaki başka bir dosyadan infaz savcılığına çıkarıldı. “Örgüt üyeliği” suçundan kesinleşmiş hapis cezası bulunan Adıyaman da tutuklandı. G S 2 DHKPC’li daha Türkiye’ye girdi Aydın’ın Söke ilçesinde yakalanan İsmail Akkol ve Fadik Adıyaman’ın yanı sıra Şerif Ertunç ve Bülent Karpat adlı DHKPC’lilerin de sahte kimlikle Türkiye’ye giriş yaptıkları tespit edildi. İstihbarat birimleri Akkol ve Adıyaman’ın ifaErtunç deleri doğrultusunda, örgütün Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Adalet Bakanlığı, İstanbul ve Ankara Emniyet müdürlükleri gibi yerlere eylem hazırlığında olduklarını belirledi. Karpat Yanlarında roketatar, uzun namlulu silah, tabanca, patlayıcı madde gibi çok sayıda mühimmat ve silahla Türkiye’ye girdiği belirtilen Ertunç ve Karpat’ın isim ve fotoğrafları, tüm emniyet birimleriyle sınır kapılarına ve havalimanlarına gönderildi. azetemizin başaG rılı savunma muhabiri Şık’ı, aramızdan oldu, daha sonra ise savunma alanında yazdığı haberlerle ismini duayrılışının birinci yılınyurmaya başladı. Bir süda andık. Şık’ın Karşıyare Akşam gazetesinde ka Mezarlığı’ndaki anma çalıştıktan sonra yine törenine, eşi Elçin ErCumhuriyet’in kadrosugün Şık, CHP Eskişehir na katıldı. Balyoz ve ErMilletvekili Utku ÇakıBarkın Şık genekon davalarında rözer ile gazeteci arkasanık ailelerinin sesleridaşları, sevenleri ve yakınları ni, haberleri ile duyurdu. Yükkatıldı. Bir yıl önce, 38 yaşınsek Askeri Şura’nın kararlarıda, yaşama gözlerini yuman nın ipuçları, daha imzalar atılŞık, Gazi Üniversitesi İletişim madan onun haberleri ile öğFakültesi’ni bitirdikten sonrenildi. Türkiye’nin savunma ra gazetemizde stajyer olarak sanayiinde atacağı adımlar, bu göreve başladı. Milliyet gaze projelerin ne anlama geldiği tesinde önce gece sorumlusu onun haberlerinden okundu. Barkın Şık’ı özlemle andık C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear