28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Salı 20 Aralık 2016 14 yorum ÖzAgecanr Bayar, İnönü ve Erdoğan’dan üç farklı ‘mesaj’ Önce Bayar’la başlayalım; Demokrat Parti iktidarında Celal Bayar’ın mesajı şuydu: “Türkiye yarın küçük bir Amerika olacaktır.” Bu ifadede hem “ABD özentisi” hem de “kapitalizm sempatisi” vardı. Yüzü Batı’ya dönük bir yaklaşımdı. Savaş sonrası küresel konjonktürde bu hedefler oldukça popülerdi. Demokrat Parti (DP) iktidarını “Batılılaşma ile süsleyenler” çoğunluktadır. Ancak DP’yi statükoya karşı çıkış olarak değerlendiren Prof. İdris Küçükömer gibi solcular da görülmüştür. Dostum Emre Kongar, Attilâ İlhan’ı ve beni de andığı son kitabında “sağsol çaprazı bağlamında”, Sultan Galiyev’i de işe katarak vurgu yapmış. (*) Osmanlı Devleti’nin son 400 yıllık yapısı içindeki çelişkiler: İslam dünyasının Avrupa’daki aydınlanma süreci dışında kalarak onunla çatışması, Celal Bayar’ın mesajını (ve talebini) haklı gösterebilir. Üstelik kendisi, Atatürk devrimleri sürecinin içinden gelen biridir. Ya İnönü’nün mesajı? “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de içinde yerini alır” demişti, ta 1964’te, başbakan iken. Niçin söylemişti? 1963 Noel’inde, Türkiye’nin de üç garantör ülkeden biri olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nde, EOKA Rum terör örgütü, çocuk küçük demeden saldırıp vahşi bir katliam yapmıştı. Ankara uçak gönderip önleme girişiminde bulununca, ABD Başkanı Johnson’dan Başbakan İnönü’ye “müdahale yapamazsın, benim sana verdiğim silahları kullanamazsın” mektubu geldi. İnönü de, tarihe geçen o ünlü mesajını Türk ve dünya kamuoyuna söylemişti. İnönü’nün Johnson’un tehdit mektubuna verdiği yanıt, “Türkiye’nin ulusal çıkarlarını korumak için, antiemperyalist bir duruşu sergiliyordu”. 1961 Anayasası’nın Türkiye’deki özgürlük ortamını da yansıtan bir duruştu. İçinde İslami öğeler yoktu: Ulusal çıkarlar ve antiemperyalist duruş esastı. Celal Bayar’ın mesajında da dini boyut bulunmuyordu. O da “laik” bir mesaj vermişti. İnönü’nün 1964’te Johnson mektubuna verdiği yanıt Türkiye kamuoyunda sağ ve sol, çok geniş bir çevreden destek gördü. İşbirlikçiler ve radikal dinciler hariç. İnönü’nün tarihe geçen sözleri Atatürkçülük felsefesi ve devrimleriyle de bütünleşme içindeydi. Batı ile işbirliğinden yana, ancak ulusal çıkarlarını karşılıklı denge esasına göre koruyan. Emperyalist ve tek yanlı baskı ve taleplere “hayır” diyen bir duruş. İnönü’nün mesajının yarattığı ortamı değiştirmek için Kirk Douglas’ı bile gönderdiler, hikâyeyi ayrıntılarıyla anlattım. (**) Ve Erdoğan’ın mesajı Erdoğan’ın, “dünya 5’ten büyüktür” mesajı hangi öğeleri içermektedir? Birleşmiş Milletler’deki (BM) beş daimi üyenin dünyanın yönetiminde oluşturduğu “oligarşiye” karşı duruş mu? Özellikle Batı dünyasında Soğuk Savaş sonrası yaygınlaşmaya başlayan İslam korkusu mu (İslamofobi)? Beş daimi BM üyesi arasında hiçbir Müslüman ülkenin, 1.5 milyarlık Müslüman nüfusa karşı, yer almaması mı? Batı dünyasının, İslamla kutuplaşmaya yol açan tutumuna, bir anlamda destek mi? Bu kutuplaşmadan, “kendisine İslam dünyası liderliği için” bir ortam mı? Ancak benim 1994’ten beri izlediğim ifade ve uygulamalarına dayanarak söyleyebileceğim şu: “İslami referans” siyasi, iktisadi, sosyal ve kültürel alanlarda esas alınmaktadır. “Dünya 5’ten büyüktür” mesajında da, Müslüman dünyasının geri kalmışlığının ve “5”lerin arasına girememesinin tepkisi ve ezikliği bulunmaktadır. Bayar mesajında “Batı öncelikli ve ağırlıklıdır”. İnönü, yüzünü Batı’ya çevirmiş ama karşılıklı çıkarların dengelenmesine öncelik tanıyan tutum içindedir. Ne de olsa Lozan’ı yaratan bir kahramandır. Erdoğan, İslami kimliği tek referans alan bir tutum gösteriyor. Bayar, İnönü ve Erdoğan’daki bu farklı “mesajlar” bir anlamda Türkiye’nin bu coğrafyadaki, kendine özgü kuruluş yapısının sonuçlarıdır. 1990 sonrasındaki yeni dengeler ve BOP, bu farklılıkları kutuplaşmaya götürüp derinleşmektedir. Üç insanın mesajları, “Batıcılık, antiemperyalizm, İslamcılık” üçgeninin köşeleridir. İnönü ve Bayar’ın yüzü Batı’ya dönüktür: Erdoğan için İslami boyut tek seçenek olarak görülüyor. Bugün yaşanan rejim kavgalarının bir ucunda İnönü ve Bayar, diğer ucunda Erdoğan bulunuyor. Sultan Galiyev bugün yaşasaydı acaba İnönü ve Erdoğan’a nasıl bakardı? Giordano Bruno ve Attilâ İlhan’ın kulakları çınlasın… (*) Emre Kongar, Yazarlar, Eleştiriler, Anılar, syf 2021, Remzi Kitabevi,2016 (**) Doç. Dr. Özlem Arzu Azer, Anılarda Gizli Kalan Bir Aydının Portresi, syf 97100, Derin Yay, 2016 20 ARALIK 2016 SAYI: 33312 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06.44 05.13 06.27 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08.18 13.09 15.25 06.37 12.46 16.03 07.59 12.53 15.13 Akşam 17.47 18.42 17.35 Yatsı 19.14 19.54 19.00 Günümüzde iktidardakilerin, 33 yıl tahtta oturan, 34. Osmanlı sultanı 2. Abdülhamit’e (1842 1918) olan hayranlıklarına daha önce bu başlık altında değinmiştik. İsterseniz 2. Abdülhamit’in sultanlık dönemini belleklerimizde özetle tazeleyelim! HHH raKT, a2a3hvtAşaargakelıkçt1ik8t7en6’bdiark, aOçsmayasnolı’nnın ilk anayasası olan “Kanuni Esasi’yi” ilan ederek 19 Mart 1877’de “Meclisi Mebusan’ı” topladı… “Kanuni Esasi’nin” 12. maddesi, basına “kanun dairesinde” özgürlük tanıyordu. Yazarlar, bu “sınırlı özgürlüğe” karşı çıkıyorlardı. Eleştirenlerden biri olan “Hayal” adlı mizah dergisinde, dönemin karikatüristi Teodor Kasap elleri ayakları zincirle bağlı Karagöz’e, Hacivat “Nedir bu hal” diye soruyor ve “Kanun dairesinde serbesti!” yanıtını alıyordu. Sultan hazretleri, bu karikatürün “Kanuni Esasi’yi” aşağıladığı için dava açtırıyor ve dergi sahibi Theodor Kasap’ı 3 yıl hapse attırıyordu! HHH Tahta oturuşundan bir yıl sonra, aydınlara yönelik olarak evler basılıyor, sürgüne gönderilmeler, jurnaller başlıyor, gazeteler kapatılıyor ve bazı sözcüklerin yasaklanmasına ek olarak “sansür” devreye konuluyordu. Abdülhamit’in büyük burnu vardı! Gazetelerde yasaklananlar sözcükler arasında “büyük burun” başta geliyordu. “Tahtı kurusun” diye algılanabileceği için “tahtakurusu” gibi, “hal (sultanın tahttan indirilmesi)”, “dinamik – dinamit” Özgen Acar Kavşak Otomania! (7) Musa Kart! ya bu karikatürü çizseydi! sözcüklerinden başka, “müsavat (eşitlik), istibdat, suikast” de yasaktı. Hatta kendisinden önce tahttan indirilen 5. Murat’ı anımsattığı için “Murat ve Muradiye” sözcükleri de söylenemiyordu. Bursa’daki Muradiye Camisi’nin adı “Camii Şerif” olmuştu! Oturduğu “Yıldız Sarayı’nın” adından dolayı “yıldız” sözcüğü de yasaktı. O zaman, o saraya “Külliye” mi deniliyordu, bilemiyorum! HHH Açılışından 14 ay sonra “Meclisi Mebusan’ı” kapattı, ardından hükümete yoruma açık, “zihinleri karıştıracak yayın yapan gazeteleri, hemen kapatma” yetkisini verdi. Ünlü romancı, Halit Ziya Uşaklıgil, “Kırk Yıl” adlı, anı kitabında “Hürriyet, vatan, millet, zulüm, adalet” gibi yüz kadar sözcüğün belleklerde yer almasının, “kalemin ucuna geldikçe pis bir böcek gibi fırlatıp atılmasının” gerektiğini yazmıştı. Ancak “Kırık Hayatlar” romanı “sansür memurlarının” hışmından kurtulamadı. Hüseyin Cahit Yalçın da “Edebiyat Anıları” kitabında deneyini şöyle anlatmıştı: “Acaba ‘burun’ sözünün basında yasaklandığı Abdülhamid’e söylense çevredekiler bu dalkavukluğu, bu yasağı hangi yolla açıklayacaklardı? Yeryüzü halifesine, ‘Şevketli efendimiz, sizin pek biçimsiz bir burnunuz var da onun için bu sözü yasak ettik!’ mi diyeceklerdi. Herhalde onların ne diyeceklerini bil mem. Ama ben ‘İzlanda Balıkçısı’nı’ çevirirken, coğrafyayla ilgili ‘burun’ sözü geldikçe ‘karaların denizlere doğru ilerlemiş bölümleri’ diye yazıyordum!” Dr. Beşir Ömer Paşa, “Serveti Fünun” dergisindeki bir yazısında “su” konusunu işlemek istemiş ve “bir adamın çeşme başında dua ettiğini” yazmıştı. Ancak sansür yetkilileri, “Duanın, Müslümanlar açısından kutsal olduğunu, bu yazıdan işimiz duaya kaldı anlamı çıktığı için” yasaklamışlardı! HHH Ülkede ekonomik sıkıntılar başlayıp “kaime (kayım olan)” kâğıt para nedeniyle “darboğaz” başlayınca, gazeteler kapanmış, geride “tahsisat (yandaş)” gazeteleri kalmıştı. Acaba o zaman da dövizlerin bozdurulması halka önerilmiş miydi? Bu arada, devletin “resmi gazetesi” olan “Takvimi Vekayi” bile, bir dizgi hatasından dolayı, 1879’dan itibaren 12 yıl kapalı kalmıştı. Ünlü yazar Edmond Rostand’ın Cyrano de Bergerac adlı temsilini, bir Fransız tiyatro topluluğu, oynamak istemiş ama izin verilmemişti. Çünkü silahşör Cyrano’nun görkemli bir burnu vardı! HHH Abdülhamit, 13 Nisan 1909’da, günümüzdeki 15 Temmuz olayının bir benzerini “31 Mart Vak’ası” denilen ayaklanmada yaşadı. Taksim Kışlası’ndaki bazı askerler subaylarına karşı ayaklanarak kendilerine önderlik eden din adamlarının peşinde “Heyeti Mebusan’ın” önünde toplanmışlar ve ülkenin “şeriata göre yönetilmesini” istemişlerdi… IkI yUrek yarası 19 Aralık tarihi Türkiye’nin hafızasında önemli bir yere sahip. İnsanların katledildiği Hayata Dönüş Operasyonu ve Maraş katliamının ilk kıvılcımı bugüne rastlıyor 16Hayata dönüş operasyonunun . yılı Türkiye’de cezaevlerindeki bazı siyasi tutuklu ve hükümlülerinin F tipi hücre sistemine ve tuklu ve hükümlüleri hedef almıştı. F tipi cezaevlerinin mimarlarından olan ve operasyon sırasında Ceza ve tecrit uygulamasına direnmek için 20 Tevkifevleri Genel Müdürlüğü gö Ekim 2000 tarihinde başlattıkları aç revinde bulunan Ali Suat Ertosun’a lık grevi ve ölüm orucu eylemlerine ise 2004 yılında AKP hükümetinin karşı, 19 Aralık günü 20 ayrı cezae kararıyla Devlet Bakanı Cemil Çiçek vine eşzamanlı olarak gerçekleştiri tarafından “Devlet Üstün Hizmet len ve 10 bin güvenlik görevlisinin Madalyası” verilmişti. katıldığı operasyonun üzerinden tam 16 yıl geçti. Bayrampaşa Cezaevi’nde 10 yıl sonra dava 14 saat aralıksız devam eden operas Operasyonun ardından tutuklu ve yonda 12 tutuklu ve hükümlü diri di hükümlüler hakkında “Devlet ma ri yakılarak öldürülürken, cezaevin lına zarar vermek” ve “İsyan çıkar den geriye sadece enkaz ve onlarca mak” suçlamasıyla dava açılırken, yaralı kalmıştı. 3 gün süren operas tam 10 yıl sonra Eyüp Cumhuriyet yon boyunca 2’si asker toplam 32 ki Savcılığı tarafından 37 er ve 2 ast şi yaşamını yitirirken, 600’ün üze subay ise açılan dava ile sanık san rinde tutuklu ve hükümlü ya sakat dalyesine oturtulmuştu. Daha son kaldı, ya da yaralandı. ra “Tufan Planı”yla ilgili 157 jandar Operasyon sırasında Adalet Bakanı ma mensubuna “öldürme” ve yaralı Hikmet Sami Türk ise bir televizyon larla ilgili “öldürmeye teşebbüs” suç kanalına bağlanarak yaptığı açıkla lamalarıyla 12 Mart 2010 tarihinde mada, “Asıl amaç ölüm oruçlarını bi ikinci dava açılmış, sanıklar arasın tirmek değil, devletin otoritesini sağ da üst düzey komutanlar da yer almış lamaktır” diyerek cezaevlerindeki tu tı. Bu dava da Bakırköy 13. Ağır Ce za Mahkemesi’nde görülen Bayrampaşa Davasıyla bir leştirilirken, dönemin Jan darma Özel Asayiş Koman do Birlikleri (JÖAK) Komuta nı Albay Burhan Ergin de sa nık olarak yer almıştı. Ha len Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye devam eden davada Jandar ma Genel Komutanlığı’ndan istenen belgeler mahkemeye ulaşmazken, dosya avukat larının, Adli Tıp Kurumu’na (ATK) gönderilmesini iste diği dosyanın bir kısmı da mahkeme heyeti tarafından bekletilmeye devam ediyor. BASKILAR SÜRÜYOR Olayların yaşandığı Bayrampaşa Cezaevi’nin bulunduğu alanda konut, hastane, otopark, cami ve sosyal tesis olarak planlanan inşaat çalışması sürüyor. Her yıl cezaevi önünde yapılan basın açıklaması ise bu yıl OHAL gerekçesiyle gerçekleştirilemedi. Polisin cezaevi önünde gün boyu uzun namlulu silahlarla nöbet tuttuğu görüldü. Yenildiler Halkın Hukuk Bürosu resmi Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “1922 Aralık 2000 tarihi Türkiye faşizminin hayata geçirdiği en büyük katliam tarihlerinden birisidir. Hapishanede tutsak olarak bulunan devrimciler en vahşi yöntemlerle katledilerek, devrimci düşünce tasfiye edilmek istenmiş, tecrit ve F tipleri aracılığıyla halk örgütsüz bırakılmak istenmiştir. Ama faşizm devrimci irade karşısında yenilmiştir”denildi. Açıklamada cezaevindekilere yapılan baskının sürdüğü ve 19 Aralık’ın mirası olduğu vurgulandı. l İSTANBUL/Cumhuriyet Operasyonlarda 32 kişi yaşamını yitirirken 600’ün üzerinde tutuklu ve hükümlü ya sakat kaldı, ya da yaralandı. 38Maraş Katliamının üzerinden yıl geçti CHP’nin iktidarda olduğu 1978’de sağ partiler iş yeri. Maraş katliamından sonra Alevilerin yüzde 70’i ve askerler ülkede sıkıyöne kenti terk etti ve Maraş tek tim ilan edilmesini isterken kutuplu kentlerimizden biri Ecevit hükümeti bu istemle oldu. Hükümet aylarca diren re karşı direniyordu. Hükü diği sıkıyönetimi ilan etmek met sıkıyönetime ancak 111 zorunda kaldı. K.Maraş Katli kişinin ölümüyle sonuçlanan Kahramanmaraş katliamından sonra “evet” demek zo Mİlkinyuasre amı davası 1991 yılına kadar sürdü. Davanın 1 No’lu sanığı sonradan Şendiller soyadını runda kaldı. Sıkıyönetim is alan ve milletvekili olan Ök teyenlerin başında MHP Genel Başka keş Kenger’di. Mahkum olanlar yıllar nı Alpaslan Türkeş geliyordu. Türkeş, süren yargılamadan sonra indirimler katliamdan aylar önce “Maraş’a dik den yararlandı ve serbest kaldılar. kat” uyarıları yapıyordu. Ancak gerek katliam sanıklarının yargılamaları sı Rapordaki ayrıntılar rasında gerek yıllar sonra ortaya çıkan Olayların yaşandığı tarihte iktidarda MİT belgelerinde olayların planlanma bulunan CHP’nin Genel Başkanı ve dö sı ve provokasyonların devreye sokul nemin Başbakanı Bülent Ecevit’in ar masında bizzat MHP ve Ülkücü kuru şivinde yer alan ve katliamdan sonra luşların yönetici ve üyeleri rol almıştı. kendisine yakın kaynakların ulaştır Olaylar 19 Aralık 1978’de Çiçek dığı rapor, Maraş katliamında MİT’in Sineması’na konulan tahrip gücü yük parmağı olduğunu gösteriyordu. sek olmayan bombanın patlamasıyla Ecevit’in arşivindeki 3 Ocak 1979 ta başladı. 21 Aralık’ta faşistlerce katle rihli raporda, MHMMİT ilişkileri ve dilen sol görüşlü iki öğretmenin cena Maraş Katliamı ile ilgili ayrıntılı bilgi zesinde ülkücülerin cenaze kortejine ler veriliyor: “CHP iktidarı devraldık yönelik saldırıya geçmesiyle olayların tan sonra vuku bulan büyük olaylar fitili ateşlendi. Öldürülen öğretmenle (Malatya, Sivas ve K.Maraş) çıkacağı rin otopsilerinin bitmesine karşın iki na dair 12 ay evvelinden haber veril gün boyunca cenaze ailelerine teslim mediğinden yüzlerce vatandaşımızın edilmemiş ve cuma günü beklenmişti. can ve mal kaybına sebebiyet vermiş Cuma günü kaldırılan cenazelere cu lerdir. Önceden haber vermek bir tara ma namazından çıkanların saldırması fa, olayın yaratılmasında en etkin rolü cenazelerin bilinçli olarak bekletildik oynamışlardır. Nitekim K.Maraş olayı lerini akla getiriyordu. 23 Aralık günü MİT’ten .... müşterek planlamaları ile Maraşlılar belediye hoparlöründen ya çıkartılmıştır. Türkeş, oraya ....’in ta pılan şu anonslarla uyandılar: “ Alevi vassutuyla ....’u tayin ettirerek Güney komünistler suya zehir kattılar”, “Ale bölgesini ele geçirmiş ve Maraş olayla viler Yörük Selim Mahallesi’nde din rını tertip ettirmiştir, MİT olayın için kardeşlerimizi katletiyor, yetişin ey de olmasaydı Maraş’tan her türlü istih Ümmeti Muhammet”, “Allah’ını seven baratı aylar evvel alır ve olayın zuhur Müslümanlar Alevilere karşı din kar etmesine meydan vermezdi.” deşlerinin yardımına koşsun.” Katliamdan bir ay sonra yazılan MİT Bu anonslar katliamın da çağrısıy raporunda; ülkücülerin, solcularla on dı. Aralıksız dört gün süren katliam ları destekleyen Alevilere “bir ders ver da saldırganlar önceden işaretledikleri meye” karar verdiği bildirildi. Raporda Alevi evlerine baltalar, satırlar, sopa kararın, MHP il örgütü yöneticileriyle lar ve ateşli silahlarla saldırıya geçti. Ülkücü Gençlik Derneği üyeleri ve der Yaşlı, genç, çocuk demeden toplu kıyı neğin bir genel merkez yöneticisinin ma başladılar. Hamile kadınların ka katıldığı toplantıda alındığı belirtildi. rınları deşildi, bastıkları evin kadınla Başka bir MİT belgesinde ise bir sine rı, eşleri ve çocuklarının gözleri önün maya bomba atılması olayını ÜGD üye de tecavüze uğradı. Katliam olurken si Ökkeş Kenger’in (Şendiller) düzenle ortada güvenlik güçleri görünmüyor diği, patlamanın ardından da solcular du. Katliamın bilançosu 111 ölü, bine tarafından yapıldığı söylentisi yayıldı yakın yaralı, tecavüze uğralan onlarca ğı raporda yer aldı. MİT, askeri de gün kadın, yakılıp yıkılmış yüzlerce ev ve lerce harekete geçmemekle suçladı. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear