26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 6 Ocak 2016 10 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK turup parmak hesabı yaptım: Can Dündar ile Erdem Gül arkadaşlarımız tam 41 gündür Silivri mapushanesinde Trakya ayazının sefasını sürüyorlar. Mapusane dediğin nedir ki, biraz yatarsın, bol bol okursun, çoğu zaman berbat kurufasulye gelir salçalı suyunu süzer, kalan haşlanmış fasulyelerden delikanlı bir piyaz yaparsın, karnın doymasa da miden dolar. Arada bir volta atarsın. Voltayı dikine gitgelle değil de çember çizerek atarsan uzun yol gitmiş gibi kendini kandırırsın. Haber geldi. Can ile Erdem 40 gün sonra mutlak tecritten biraz (iyice az) kurtuldular, artık aynı hücrede kalıyorlar... Umalım Can sigaraya başlamaz da Erdem sigarayı bırakır; baca gibi tütüp daracık hücreyi tütsü odasına döndürmez. Ama dikkat: “Tecrit kalktı” haberine sevinecek kadar saf değiliz. Haksız olan, yanlış olan, hatta evrensel hukuka göre suç olan tecritte olmaları değil, yargılanacak olmaları. Can Dündar ve Erdem Gül evrensel hukuka göre de, altında Türkiye’nin de imzası bulunan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre de, hatta 12 Eylül Anayasası’na göre de yargılanamazlar... HHH Evet ama tutuklandılar ve anlaşılan o ki yargılanacaklar. AKP iktidarının hukukunda bunun mümkün olduğunu ister istemez öğrendik. Peki, niye yargılanmıyor, 41 gün geçmesine rağmen Can ve Erdem niye yargıç karşısına çıkarılmıyorlar... Tutuklanmalarını talep eden savcı iddianamesini yazmak için neyi bekliyor? Mesela “Bu çok karmaşık bir dava. Daha kanıtlar toplanacak, yeni tanıklar bulunacak, iddianameye temel oluşturulacak, gerekçe için hukuk literatüründen ciltler dolusu kitap okunacak falan filan” mı demekte? Buna Türkçede “Ufalayın da civcivler yesin” denir. Suç olduğu iddia edilen eni sonu bir gazete haberi. 29 Mayıs ve 12 Haziran tarihli o gazeteler masanızın üstünde sayın savcı. Başka? Tanık filan demeyin sakın. İşte gazete, işte gazeteci... Sanık da, tanık da, kanıt da ortada. Geçin bilgisayarın başına yazın iddianamenizi. Görelim bakalım arkadaşlarımızın eylemlerinde nasıl bir suç buldunuz. “Suç buldum” demek yetmez ama. Karşınızda kaç savcıyı, kaç yargıcı stajyerliğinden alıp emekli etmiş çok kıdemli basın sanıkları ve onların avukatları var. Bulduğunuz suçu gerekçelendirmek, kanıtlamak, ayrıntısıyla sergilemek zorundasınız. Mesela gözden kaçacağını mı umdunuz? Soruşturmaya başlamanızdan tastamam 7 (yazıyla yedi) ay sonra arkadaşlarımız hakkında dava açmak üzere adım atıp tutuklattınız. Oysa basın davalarında dört ay içinde dava açma zorunluluğu var. Açılmazsa dava düşer. Bunu bilmiyor olabilirz misiniz? Bir türlü iddianame yazıp Can ve Erdem arkadaşlarımızı yargıç karşısına çıkaramamanızın sebebi bu olabilir mi “Nasıl olsa beraat edecekler, bari yatırdığım kadar yatırayım” gibi bir hesap yapmış olabilir misiniz? Sanmıyorum. Ha böyle yapmışsınız, ha hukuk fakültesi diplomanızı yırtıp atmışsınız... En iyisi beni (bizi) bu kuşkulardan kurtarın, yazın iddianamenizi, dikin “sanıklarınızı” yargıç karşısına. Görelim meslek hünerinizi, hukuk bilginizin kalibresini... Haydi sayın savcı, haydi... Okulda size “Geciken adalet, adalet değildir” ilkesini herhalde öğretmişlerdir. Yanılıyor muyum? İddianame yazamayan bir savcı Dündar ve Gül’ün avukatlarından, savcılara cevabı kolay, cevaplaması zor sorular uriye’ye insani yardım taşıdığı iddia edilen ancak mühimmat taşıdığı ortaya çıkan MİT TIR’larına ilişkin haberleri nedeniyle tutuklanan gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün avukatları, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu ve soruşturmayı yürüten Başsavcıvekili İrfan Fidan’a, tutukluluğun üzerinden 41 gün geçmesine karşın dava açılmaması ve soruşturmanın sürüncemede bırakılması ile ilgili 6 soru sordu. Avukatlar, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na sundukları dilekçede, Salihoğlu ve soruşturmayı yürüten Fidan’a 6 soru yönelterek kuşku ve endişelerini sıraladı. Dilekçede, Dündar ve Gül’ün haberlerinin yayımlanmasından ve soruşturma başlatılmasından bu yana 7 aydan fazla süre geçtiği kaydedilerek şu sorular yöneltildi: “Yayın eyleminin gerçekleşip gerçekleşmediğini mi araştırıyorsunuz? Herhalde değildir, çünkü 29 Mayıs ve 12 Haziran 2015 tarihli gazeteler o günden bu yana zaten dosyanızda duruyor. Bu haberlerin yayınlanmasının suç teşkil ettiğini düşünüyorsanız, yayın ortada, yayınlayan ortada, delili ortada; araştıracağınız, soruşturacağınız başka ne var? Dava açacaksanız neyi bekliyorsunuz? Niçin bekliyorsunuz? Bu gecikmenin, davanın açılmasını sürüncemede bırakmanızın makul bir izahı var mı?” Niye geciktiriyorsunuz S an Dündar ve Erdem Gül’e uygulanan tecrit, 40 günün ardından dün sona erdi. Dündar ve Gül, artık aynı koğuşta. Tecritin bittiğini Erdem Gül’ü ziyaret eden gazeteci arkadaşı Kerem Kırçuval, Twitter’dan duyurdu. Kırçuval, “Silivri’de Erdem’le görüştük herkese selamı var. Dün gece itibariyle tecrit sona ermiş.. Erdem Gül ve Can Dündar artık aynı koğuşta. Tecritten daha önemlisi tutuksuz yargılanmaları ...” diye yazdı. Basın Konseyi’nden yapılan açıklamada da tecritin sona erdirilmesinin yetmeyeceği belirDilekçede, “Can Dündar ve Erdem Gül, doğal hâkimin, mahkemenin önüne çıkma hakkına ne zaman kavuşacak? Soruşturmanın başlamasından itibaren, herkesin makul bir süre içinde davasının dinlenilmesini isteme hakkı olduğunu söyleyen Anayasa ve AİHS kurallarına uymayı düşünüyor musunuz?” denildi. Dündar ve Gül’ün tutuklanmalarının üzerinden 41 gün geçmesine karşın davanın açılmaması ve soruşturmanın sürüncemede bırakılmasının, doğal mahkeme ve hâkiminden kaçırılması, saklanması sonucunu doğurduğu vurgulandı. Avukatlar, istenen ve arzu edilenin ? haber 40 günlük tecrit sona erdi C tilerek, Dündar ve Gül’ün tutuksuz yargılanmaları talep edildi. Açıklamada şu ifadeler yer aldı: “İddianamesi bile hazır olmayan bu tutukluluk halinin kabul edilmesi mümkün değildir. Türkiye’nin de tarafı olduğu uluslararası hukuk ilkeleri, AİHM içtihatları ve iç hukukumuzda da belirtildiği üzere; gazeteciler, gazetecilik faaliyetinden dolayı tutuklanamazlar. Özgürlüklerinden mahrum bırakılamazlar. Basın Konseyi olarak; 40 gün sonra kalkan tecridin ötesinde, 40 gündür süren tutukluluk hallerinin, bir an önce sona erdirilmesini istiyoruz.” l İSTANBUL / Cumhuriyet tanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından düşürüldüğünü anımsattı. Dilekçede, Dündar ve Gül hakkında dava açıldığında yargılamanın İstanbul 13. ya da 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılacağı belirtilerek, şu sözlerle duyulan kuşku dile getirildi: “Acaba, dava açma süresi çoktan geçtiği için açılacak davanın düşmesine karar verileceğini anlayan soruşturma makamı davayı bilerek mi geciktiriyor? Dava açıldığında, pek muhtemel bir tahliye kararının ve müvekkillerimizin özgürlüklerine kavuşmasının bu şekilde engelleniyor oluşu karşısında ne yapmamız, ne söylememiz bekleniyor? Suskun kalarak, savcılığın canı ne zaman isterse o zaman dava açmasını mı bekleyeceğiz? Soruşturmayı yürüten makamlar, sorgulanamaz, denetlenemez, hesap vermekten muaf makamlar mıdır?” l İSTANBUL / Cumhuriyet O Soruşturacak ne kaldı? yargılama ve mahkeme öncesinde Dündar ve Gül’ün cezalandırılması olamayacağının altını çizerek “Hiç kimsenin böyle bir adaletsizliğe, vicdansızlığa, kötü niyetli davranışa yelteneceğine inanmak istemeyiz, istemiyoruz. Ama, davanın açılmaması, soruşturmanın sürüncemede bırakılmasını izah etmekte de güçlük çekiyoruz” dedi. Tipsiz cezaevi Silivri Gazeteciler Güven ve Çapan, Silivri Cezaevi’ndeki komşuları Can Dündar ve Erdem Gül’ü anlattı Avukatlar, Dündar ve gazetemiz Sorumlu Yazıişleri Müdürü Abbas Yalçın’ın da aralarında bulunduğu gazeteciler hakkında savcı Mehmet Selim Kiraz’ın İstanbul Adliyesi’nde rehin alınıp öldürülmesinden önce çekilip sosyal medyada paylaşılan fotoğrafını yayımladıkları gerekçesiyle açılan davanın süresinde açılmamış olması nedeniyle İs Doğal mahkemesinden kaçırılıyor Gazeteci gözünden yolsuzluk karnesi alkı isyana teşvik” suçlamasıyla 58 gün Silivri Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu kalan ve 29 Aralık günü tahliye olan Nokta Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Cevheri Güven ve Nokta Dergisi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Murat Çapan özgürlüğe kavuşmalarının ardından gazetemizi ziyaret etti. Güven ve Çapan, cezaevinde yaşadıklarını, yan koğuşlarında bulunan komşuları Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Can Dündar’ın koğuşu Cevheri Güven’in koğuşu Gül’ü anlattı. Dündar’ın hemen bitişiğindeki koSİBEL ğuşta kalan komşusu ÇaBAHÇETEPE pan, Silivri Cezaevi’nin Erdem Gül’ün koğuşu Murat Çapan’ın koğuşu fiziki koşullarından bahsederek “Koğuşlar arasında 7 metrelik duvarlar var. Yan koğuşumun birinde Cevheri kalıyordu. Bazen bağıra çağıra konuşurduk, genelde koğuş içindeki mazgala eğilerek konuşurduk. Ses yankı yaptığı için çok anlaşılmıyordu, mazgaldan daha net geliyordu. Diğer yanım boştu. Daha sonra boş olan yere Can Dündar geldi” dedi. Dündar ve Gül’ün tutuklandığını televizyondan öğrendiklerini, akşam saatlerinde avukat görüşü için çıktıklarında A9’un koridorunda bir hareketlilik olduğunu gördüklerini söyleyen Çapan “Yan koğuşuma döşek, sandalye, masa gibi şeyler getiriliyordu. O an gelecek kişilerin Can ve Erdem olacağını hissettik” diye konuştu. Cezaevinde sabah kahvaltılıklarının bir gün öncesinden, akşam 17.00 sıralarında dağıtıldığını dile getiren Çapan şöyle devam etti: “Can ağabeyler geç getirildiği için kahvaltılıklardan alamamıştı. Ben de sabah, üç tane elma, plastik soda şişesinde çay, küçük kahvaltılık reçeli gibi bir paket yapıp, kâğıtlara sararak 7 metrelik duvardan Can Dündar’a attım. Bir de kalem, kağıt koydum, içine de ‘geçmiş olsun’ diye yazdım. İlk attığım reçel patlamış ve kağıda damlamış. Can Dündar, bana teşekkür mektubu yazmış ve ‘Reçel patlamış, kağıdın reçel bulaşmayan yerine yazıyorum. Reçelin patlaması da işe ayrı bir tat katmış” demiş.’ Çapan, cezaevinden nasıl tost yaptığını da şöyle anlattı: “Koğuşumda, yalnızca çay makinesi (kettle) vardı. Bir de yemekleri verdikleri küçük sefer taslarımız... Çay makinesinin buharı ile küçük tencereyi ısıtıyor, içine bir kaşık zeytinyağı koyuyor ve 10 dakika ısıttıktan sonra ekmeği alıyordum. Kepekli ekmekten içini biraz aldıktan sonra da kaşarını koyup biraz üzerine tereyağı sürüp bir kupa ile bastırıyordum. Daha sonnra da ters çevirip yine bekliyordum.” “H Murat Çapan Murat Sabuncu Tahir Özyurtseven Cevheri Güven TELEFONUMUZU BİLE HATIRLAYAMADIK Silivri Cezaevi’nden çıkan Murat Çapan ve Cevheri Güven, Genel Yayın Yönetmen Yardımcımız Tahir Özyurtseven ve Haber Koordinatörümüz Murat Sabuncu ile görüştü. Çapan, “Cezaevinde asıl sorun tecrit. Mesala çıkarken adresimizi ve telefonumuzu sordular, telefonumuzu ikimiz de hatırlayamadık. Tahliye olduk ama içimiz buruk. Can ağabeye selamlarımı yolluyorum. İnşallah bizim için tuttuğu dilekler yerine geldi kendileri de tahliye olur, Silivri’ye gider karşılarız. Cezaevinde olan herkes dışarıdaki dik duruşunu devam ettiriyor” diye konuştu. Çay makinesi ile tost Silivri Cezaevİ önündeki Umut Nöbeti’NİN 35. güNÜ an Dündar ve Erdem Gül’e destek amacıyla başlatılan Umut Nöbeti’ni gazetemiz editörlerinden Can Doker, karikatürist Cihat Hazardağlı, Boyut Yayınları Genel Yönetmeni Bülent Özükan, Genel Sanat Yönetmeni Murat Öneş, Genel Yönetmen Asistanı Mısra Erkaya devraldı. Silivri Cezaevi’nde 35. gününde olan Umut Nöbeti’ni dün sabah saatlerinde Doker ve Hazardağlı tuttu. Nöbette konuşan Doker, “İntikam duygusuyla televizyonda verilen bir mahkumiyet bu. Can Dündar ve Erdem Gül yalnız değil diyoruz, ancak yalnızlar, yalnızız. Silivri’de halkın haber alma özgürlüğü elinden alındığı için nöbet tutması isyan etmesi gerekir. Tutuklanan sadece Dündar ve Gül değil, tutuklanan ülkenin özgürlüğü ve gazeteciliktir” dedi. Çizerimiz Cihat Hazardağlı ise “Benim hapishaneye Kızıma anlatamadım C giren tek arkadaşım Can Dündar. 8 yaşındaki kızıma anlatmakta zorluk çekiyorum. Kızım, hıçkırıklarla ağlayarak ‘Nasıl senin bir arkadaşın hapse girebilir?’ diyor. Ona hırsızlar, yalancılar ve katiller hapse girer diye öğretildi...” dedi. Boyut Yayın Grubu Genel Yönetmeni Bülent Özükan da Dündar ve Gül’ü güçlülerin hukukunun hapsettiğini vurgulayarak “Hukuk güçlendiğinde, hukukun gücü geçerli olduğunda Can’lar çıkacak. Hukuk yalnızca gerçeği bulmalı, haksızlığı ve suçu yargılamalı. Adalet hepimize lazım” değerlendirmesini yaptı. Umut Nöbeti’ni bugün CHP İzmir milletvekili Mustafa Balbay, Cihan Haber Ajansı Genel Yayın Yönetmeni Faruk Akkan, gazetemiz muhabiri Ali Açar, Aksiyon Dergisi Genel Yayın Yönetmeniz İdris Gürsoy ve gazeteci Zeynel Lüle devralacak. l İSTANBUL / Cumhuriyet Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin düzenlediği “Gazeteciler Gözünden 2015’in Yolsuzluk Karnesi ve Yolsuzlukla Mücadelede Açık Veri Kullanımı” adlı konferans bugün Taksim Elite World Hotel’de saat 10.00’da başlayacak. Konferansın açılış konuşmasını Uluslararası Şeffaflık Derneği Yönetim Kurulu Başkanı E. Oya Özarslan yapacak. Galatasaray Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ceren Sözeri’nin moderatörlüğündeki konferansta gazetemiz Haber Müdürü Aykut Küçükkaya ile muhabirimiz Canan Coşkun, Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi ve BIA Medya Gözlem Raporları Raportörü gazeteci Erol Önderoğlu söz alacak. l İSTANBUL / Cumhuriyet MANCINIK KARGO Murat Çapan’ın verdiği bilgiye göre Can Dündar ve Erdem Gül artık bu koğuşta birlikte kalacak. Nokta dergisi son sayısında Siliviri Cezaevi’ni anlattı. Dergide cezaevinde kalanların birbirleriyle iletişim kurma yöntemleri de çizimlerle gösterildi. ‘Basın özgürlüğü’ masaya yatırılıyor “Basın ve İfade Özgürlüğü” İstanbul’da yarın yapılacak bir panelde tartışılacak. Basın Konseyi Yüksek Kurul Üyesi, TBMM 19911995 Dönemi ve Milli Merkez Başkanı Hüsamettin Cindoruk’un katkısıyla gerçekleşecek panel, saat 11.00’de Ortaköy’deki Afife Jale Kültür Merkezi’nde başlayacak. Basın Konseyi Başkanı, Gazeteci Pınar Türenç, Prof. Dr. Süheyl Batum, İstanbul Baro Başkanı Doç. Dr. Ümit Kocasakal ve Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu söz alacak. l İSTANBUL / Cumhuriyet Türkiye’deki cezaevlerinin çeşitli harfler kullanılarak sınıflandırıldığını ancak Silivri’nin Kapalı Ceza İnfaz Kurumu diye tabir edildiğini kaydeden Güven ise “Bu durum tutuklu kişilerin hangi haklara sahip olduğunu, hangi haklarının olmadığı konusunu da belirsiz kılıyor. Silivri, tip’siz bir cezaevi. Haklarınızı savunamıyorsunuz, cezaevi yönetiminin keyfine bırakılan bir durum ile karşı karşıyasınız” dedi. Güven, şöyle devam etti: “Cezaevlerinde öyle bir kapitalist düzen var ki parası olmayan insan cezaevlerinde ölür. Gazetecilere Umut Nöbeti gerçekten umut oluyor, orada hergün birilerinin beklediğini bilmek, her gün haberlerini okumak, destek cümlelerini duymak orada morali toparlıyor. Bu nöbetler devam ettikçe Can ağabeylerin de umuda erişeceklerini düşünüyorum.” Nöbette bugün C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear