28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
EKONOMİ 8 ekonomi@cumhuriyet.com.tr DOLAR AVRO FAİZ BORSA CUMHURİYET ALTIN ALTIN 24 AYAR 3.0420 0.3 kuruş 3.3140 0.4 kuruş 11.13 0.02 puan 71.073 33 puan 712.65 1.32 lira 106.15 20 kuruş TASARIM: SERPİL ÜNAY Çarşamba 20 Ocak 2016 Liderler ‘Dördüncü Sanayi Devrimi’ne odaklanacak Dünya Ekonomik Forumu’nda bu yılki ana konu ‘Dördüncü Sanayi Devrimi’. Batı, teknoloji üstünlüğünü kullanarak insanlığı yeni bir evreye taşıma iddiasında ünya Ekonomik Forumu’nun yıllık toplantısını izlemek için bir kez daha Davos’tayım. 1999 yılından beri izliyorum bu toplantıları ve her yıl dünyanın gidişatıyla ilgili yeni bir şeyler öğreniyorum Davos’ta. Yeni insanlarla, yeni yaklaşımlarla, yeni fikirlerle karşılaşmak fırsatını elde ediyorum. Dünya Ekonomik Forumu’nun bu yılki toplantısında ana konu olarak “Dördüncü Sanayi Devrimi” tartışılacak. Forum’un Kurucu Başkanı Klaus Schwab, yıllık toplantının hemen öncesinde yayınlanan Dördüncü Sanayi Devrimi başlıklı kitabında, bu devrimin pek çok alanda çarpıcı gelişmelere yol açacağını ve önceki üç sanayi devriminden daha kapsamlı bir dönüşümün insanlığın geleceğine damga vuracağını ileri sürüyor. Dördüncü Sanayi Devrimi’nin, küresel üretim, dağıtım ve tüketim süreçlerini temelden dönüştüreceğini ve küresel yaşamın her alanını etkileyecek, hatta insanlığın doğasını değiştirecek gelişmelere yol açacağını vurguluyor. Prof. Schwab, “Daha bir şey görmediniz, asıl bundan sonra yaşanacaklara hazır olun” mesajını verirken bu büyük dönüşümün yeni sorunlara neden olabileceğini, örneğin işsizliği ve eşitsizliği daha da artırabileceğini bize hatırlatıyor. Dünyanın tamamen kontrolden çıkmış göründüğü, mülteci dramının Avrupa’yı temelinden sarstığı, Rusya’da, Türkiye’de, Macaristan’da, tek adam rejimleri kurmaya heves eden liderlerin demokrasiyle dalga geçtiği, küresel ekonominin beklenen performansı gösteremediği ve dünyadaki eşitsizliğin giderek arttığı bir ortamda, gelişmeleri yakından izleyen biri çıkıp size “daha bir şey görmediniz” derse ne yaparsınız? Son yıllarda yaşanan çarpıcı olaylar karşısında ne yapacağını, nasıl tepki vereceğini şaşıran insanların bu mesajı na ‘Temiz’ devlet gururu emizlik, birden fazla karşılığı olan bir sözcük. Hele siyaset, devlet, hukuk bağlamında kullanıldığında, anlam dünyası birden zenginleşiyor. Siyaset ve devlet açısından “temizlik”; öncelikle, yolsuzluk, rüşvet, kara para ve her türlü suç gelirinden arındırılmış bir yönetim anlayışını yansıtıyor. Sadece yönetim anlayışı ve prensipleri değil tabii. Yönetici ve siyasetçilerin bizatihi kendisini de. Zaman zaman da Başbakan Davutoğlu’nun “Dört ilçe temizlenecek” ifadesinde olduğu gibi, devletin ve milletin bölünmez bütünlüğüne yönelik kalkışma hareketinde bulunan unsurlar için de “temizlik”ten bahsedildiğini işitiyoruz. Hukuk söz konusu olduğunda, “temizlik” bu kez argo anlamıyla da çıkıyor karşımıza. Cinayet işleyen bazı zanlıların, polis yahut mahkeme ifadelerinde “temizlikten” bahsettiğine aşinayız. Hasılı, temizlik deyip geçmemek lazım. Birinci anlamıyla “temizlik”in, bütçelerde bile karşılığı var. Her devletin, suç gelirlerinden tamamen arındırılamasa, mücadelede gönülsüz olunsa, bazı dosyalar kapatılsa bile bildiğiniz temizlik faaliyetine ihtiyaç duymasından daha doğal ne olabilir? HHH 2015 yılı bütçe verilerini incelediğimizde, Türkiye Cumhuriyeti’nin yıldan yıla daha temiz bir devlet haline geldiğini görmek mümkün mesela. Dahası, temizlik bizim bütçede, iki ayrı fasıl açılacak önemdedir: Kamunun, bu hizmeti almak için taşeron şirketlere yaptığı ödemeler için ayrı; deterjan, süpürge, kova gibi temizlik malzemeleri için de ayrı harcama kalemleri yer alır bizim bütçede. Devletimizin yıldan yıla ne kadar temiztitiz olduğunu anlamak için, 2014 ile 2015 rakamlarını karşılaştırmayı deneyebiliriz... 2014’te temizlik hizmet alımlarına, 1.6 milyar TL (1 milyar 638 milyon TL) ödenmişken bir yıl sonra bu ödeme, yaklaşık 400 milyon TL artışla 2 milyar TL’ye (1 milyar 993 milyon TL) yükselmiş. Temizlik malzemesindeki artış da kendi içinde gurur verici. (Devlet söz konusu; tabii ki “Neden daha fazla ödeyesiniz” sorusu düşmemeli zihninize.) Devletin deterjan, sünger, kova vb. gibi temizlik malzemesi alımı için 2014’te 187.5 milyon TL ödeyen bizler, geçen yıl 40.5 milyon TL daha fazla ödeyerek 227 milyon TL takdir etmişiz. Temizlik hizmeti ile malzeme alımları üzerinden toplama baktığımızda, 2015’te bir önceki yıla göre yüzde 20’nin üzerinde bir harcama artışından söz etmek mümkün. Bütçede “temizlik” harcamalarında gerçekleşen bu artışın; hizmet alınan dost taşeron şirketlerinin ihale sözleşme bedelinden, malzeme fiyatlarına, kamu binaları sayısındaki artıştan petrol fiyatlarına kadar birçok nedeni vardır şüphesiz. Bu nedenler arasında yönetim anlayışındaki temizlik olup olmadığını ise siz tahmin edin. Bu gururla, hesaplı alışverişler. D sıl algılayacağını kestirmek kolay değil ama “başımıza daha neler gelecek” diye kaygılananların sayısının daha da artacağını tahmin edebiliriz. İnsanların bugün bu noktaya gelmesinde, son çeyrek yüzyılda yaşanan düş kırıklıklarının payı büyük kuşkusuz. Yeni düzen fiyasko 1989’da Berlin duvarının yıkılması ve Soğuk Savaş’ın sona ermesi Batı dünyasında büyük bir iyimserlik yaratmıştı. Bir anlamda tarihin sona erdiği ve Batı’nın ekonomik ve siyasi sisteminin rakipsiz kaldığı ileri sürülmüştü. Ancak bugün gelinen noktadan geriye doğru baktığımızda, çeyrek yüzyıl önce Batı’da kurulan hayallerle bugün ortaya çıkan tablo arasında muazzam bir uçurum bulunduğunu görüyoruz. O zamanlar “rakipsiz süper güç” olarak “yeni bir dünya düzeni” kurma iddiasında olan ABD’nin etkisinin giderek azaldığı, herkesin kendinde güç vehmettiği kaotik bir dünyada yaşıyoruz bugün. Birleşmiş Milletler’in, NATO’nun, Avrupa Birliği’nin yaptırım gücü azalmış görünüyor. Batı’nın kendi demokratik sistemini Batı dışındaki dünyaya yayma girişimi büyük ölçüde başarısız olurken Avrupa Birliği bünyesindeki ülkelerde bile bu sisteme alternatif arayışları gündeme gelmiş görünüyor. on çeyrek yüzyılda bilim ve teknoloji alanında yaşanan devrimin Batı’nın öncülüğünde gerçekleştiği bir sır değil. Bu süreçte bilgisayarların işlem kapasitesinin defalarca katlanmasıyla ortaya çıkan yeni olanaklar ve iletişim devrimi dünyanın çehresini ve insanlığın yapısını önemli ölçüde değiştirdi. Küreselleşme sürecinin de katkısıyla dünyanın dört bir yanında üç milyara yakın insan küresel ekonominin etki alanına girdi, mobil telefonla konuşmaya, bilgi ve görüntü paylaşmaya başladı. Daha önce bu olanaklara sahip olmayan insanların yaşadığı bu dönüşümün dünyayı farklı bir yer haline getirdiği de söylenebilir. Bu dönüşümün gerçekleşmesinde belirleyici rol oynayan Batı’nın şim S Dünya farklı hale geldi di Dördüncü Sanayi Devrimi ile bu süreci yeni bir aşamaya taşımak istemesi de önemli bir gelişme. Batı’nın şimdi bu dönüştürücü gücünü kullanarak insanlığı yeni bir evreye taşıma iddiasında olduğu anlaşılıyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun bu yılki Davos zirvesinin ana temasının Dördüncü Sanayi Devrimi olması da bunun bir göstergesi. Batı Davos’ta teknoloji alanındaki üstünlüğünü kullanarak bir güç gösterisi yapacak ve yeni rüyasını ortaya koyacak. Ancak Batı’nın çeyrek yüzyıl önce yaratmış olduğu umutlarla bugün gelinen noktadaki durumu karşılaştırdığımızda ortaya çıkan büyük fark, bugün yaratılacak olan umutların geleceğine de biraz kuşkuyla yaklaşmamıza yol açıyor. T GÜVENLİK ÖNLEMLERİ DİKKAT ÇEKTİ 1990’lardan itibaren hızlanan, kapitalizmi küresel bir sistem haline getirme sürecinin dünya ekonomisinin geleceğiyle ilgili olarak yaratmış olduğu umutların da giderek yerini çok boyutlu kaygılara bıraktığı görülüyor. Küreselleşme sürecini tetikleyen Batı’nın gelişmiş ekonomileri, 2008 krizi sonrasında hedefledikleri büyüme temposunu bir türlü yakalaya mazken onlara yetişme çabasındaki ‘Yükselen Pazar’ ülkelerinin 20032008 arasındaki göz kamaştırıcı büyüme performansı da büyük ölçüde ivme kaybetmiş durumda. 2000 yılından bu yana ilk kez bu yıl, ‘Yükselen Pazar’ ülkelerinin sorunlarının dünya ekonomisinin zayıf halkasını oluşturduğu ileri sürülüyor. Bu ortamda küreselleşmenin geleceğinin Batı’da ve Doğu’da sorgulandığını ve milliyetçiulusalcı akımların güç kazandığını görüyoruz. 40 dünya lideri katılıyor sviçre’nin Davos kasabasında dünyanın en zengin ve en etkili isimlerini bir araya getiren Dünya Ekonomik Forumu (WEF) bugün başlıyor. Bu yıl 1000 şirket yöneticisi ve 40 dünya liderinin de aralarında olduğu 2500 kişiyi ağırlamaya hazırlanan zirveye Türkiye’yi temsilen Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Enerji Bakanı Taner Yıldız, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, AB Bakanı Volkan Bozkır ve Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı katılacak. Bu yıl forumların ana gündemi mülteci krizi olacak. Ayrıca iklim değişikliği, büyüme ve istikrar; toplum ve güvenlik ile İnovasyon ve sanayi gibi pek çok konu da konuşulacak. Davos’a gitmek herkesin harcı değil. Zirveye katılmak için 19 bin Sterlin (82 bin bin TL), WEF üyeliği ve otel parasını gözden çıkarmanız gerekiyor. l Dış Haberler İ luslararası Para Fonu (IMF) küresel ekonominin 2016’da kaydedeceği büyümeye yönelik tahminini Çin ile ticaretin yavaşlaması ve gelişen piyasalarda baskı yaratan düşük emtia fiyatlarını gerekçe göstererek bir yıl içinde üçüncü defa düşürerek yüzde 3.6’dan yüzde 3.4’e çekti. IMF’den karamsar tablo U IMF, dün yayımladığı Dünya Ekonomik Görünüm raporuna göre dünya ekonomisinin 2017’ye dair büyüme tahminini de yüzde 3.8’den yüzde 3.6’ya indirdi. Raporda politika yapıcıların kısa vadede talebi artıracak adımlar atmayı değerlendirmeleri gerektiği ifade edildi. Küresel ekonomik görünüm için risklerin aşağı yönlü olmaya devam ettiğini ve risklerin küresel ekonomide devam eden ayarlamalar ile ilişkili olduğunu belirten IMF, gelişen ekonomilerde yavaşlama, Çin’de yeniden dengelenme, düşük emtia fiyatları, ABD’nin olağanüstü genişlemeci para politikası şartlarından yavaş yavaş olarak çıkması gibi önemli zorlukların başarılı şekilde yönetilememesi halinde küresel büyümenin rayından çıkabileceği uyarısı yaptı. l Ekonomi Servisi Merkez sadeleşmeden vazgeçti Faizleri değiştirmeyen Merkez, PPK metninden ‘sadeleşme’ ifadesini çıkardı. Banka, daha önce ocakta sadeleşmeye giderek faizi yükseltebileceğini açıklamıştı üresel oynaklık göstergelerinde kalıcı düşüş olması halinde ocak itibarıyla para politikasında sadeleşmeye başlanabileceğini açıklayan Merkez Bankası (TCMB), piyasanın beklentilerine paralel kısa vadeli fa Tüketici kredileri gelire göre sınırlandırılacak Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, tüketici kredi limitlerinde gelir bazlı sisteme geçiş üzerinde çalışıldığını söyledi. Bloomberg’e konuşan Şimşek, Türkiye’nin mevcut sisteminin bankaları tüketici kredileri verdikleri için cezalandırdığını belirterek, planlanan sistemde kişilerin gelirlerine göre tüketici kredilerine sınırlandırma uygulanmasının planlandığını ifade etti. K Mülteci krizi Erdem Başçı izleri sabit tutarken açıklamasında para politikasında sadeleşmeye ilişkin bir ifadeye yer vermedi. Buna göre, bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı yüzde 7.50, gecelik marjinal fonlama oranı yüzde 10.75, gecelik borçlanma faiz oranı yüzde 7.25 olarak sabit tutuldu. Merkez, aralık toplantısında küresel para politikalarındaki normalleşmenin başlaması ile birlikte oynaklıklarda gözlenen düşüşün kalıcı olması halinde ocak toplantısından itibaren para poli tikasında sadeleşme adımlarına başlanabileceğini belirtmişti; ancak volatilite göstergeleri 22 Aralık’ta sonuçları açıklanan Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından sonra daha da kötüleşti. ‘Sıkı duruş’ TCMB “Gelecek dönemde para politikası kararları enflasyon görünümüne bağlı olacak. Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler dikkate alınarak para politikasındaki sıkı duruş sürdürülecek” dedi. BGC Partners Başekono misti Özgür Altuğ, bu karar ile Merkez’in para politikasında sadeleşmeyi daha da ertelediğini söyleyerek, “Artık yeni başkan atamasının (veya yeniden atama) yapılacağı 19 Nisan’a kadar TCMB’nin faizleri sabit tutmasını bekliyoruz. Ancak bu enflasyonist baskıların yüksek olduğu ve birçok faktörün yüzde 8 civarında gezinen yıllık enflasyonu daha fazla artıracağı gerçeğini değiştirmiyor. Yıllık enflasyonun yılın ilk çeyreğinde yüzde 9’a (yüzde 10 olmazsa) yükselmesini bekliyoruz” dedi. l Ekonomi Servisi Çin’de 25 yılın en zayıf büyümesi gerçekleşti Çin’de GSYH dördüncü çeyrekte yüzde 6.8 ile 2009’dan bu yana en düşük seviyeye geriledi, yıl bütününde ise ekonomi yüzde 6.9 ile son 25 yılın en zayıf büyümesini gerçekleştirdi. Brent ham petrolünün varil fiyatı Çin verilerinin ardından yüzde 3.1 yükselerek 29.4 dolara çıktı. Sabancı’dan EnerjiSA yanıtı: Satış doğru değil Sabancı Holding, EnerjiSA’da hisse satışına yönelik alınmış bir karar bulunmadığını açıkladı. Eon ve Sabancı’nın Enerjisa’da Çinli yatırımcılara hisse satışı yapmak için görüşmelerde bulunduğuna yönelik haberler çıkmıştı. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear