13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 16 Ağustos 2015 EDİTÖR: AYŞEGÜL ÖZBEK O olmasa İstanbul’u bu kadar sever miydik? ARA GÜLER 87 yaşında ecemiz gündüzümüz siyaset. Suya düşen koalisyon ihtimali, erken seçim, başkanlık... Bir an duralım. Makarayı ileriye, 100 yıl sonrasına saralım. 16 Ağustos 2115’teyiz. O gün ne konuşulacak? Yüz yıl önce kurulamayan koalisyon mu? Türkiye’nin değiştiği iddia edilen yönetim biçimi mi? Yoksa gemi azıya almış dolar mı? Hiçbiri. Bugün ölüm kalım meselesi ettiğimiz hiçbir şey... Geriye, 87 yıl önce bugün doğan Ara Güler kalacak. Fani olduklarını unutmalarına ramak kalmış beylerin kâğıt parçalarına attıkları imzalar değil, dünün bugünün Türkiye’sini fotoğraf karelerine zapt etmiş Ara Güler’in imzası kalacak. 1928’in 16 Ağustos’unda dünyaya gözlerini açtığında Cumhuriyet beşinci yaşını doldurmak üzereydi. Şebinkarahisarlı Eczacı Dacat Bey ile Verjin Hanım’ın tek oğulları Mıgırdiç Ara Derderyan... 1934’te Soyadı Kanunu çıkana kadar böyleydi adı, babası kanunla birlikte Güler’i seçti. Savaşla tanıştığında 11 yaşındaydı. Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak savaşın etkilerini pek hissetmedi, o yıllardan onda iz bırakanlar Almanların çıkardığı propaganda dergilerinde gördüğü fotoğraflardı. Baba Dacat Bey, Güler Ecza Deposu’nu tek oğluna bırakmayı düşünüyordu ama Ara’nın o taraklarda bezi yoktu. Sinemacı olacaktı. Dacat Bey oğluna hem İpekçi stüdyolarında iş buldu hem de bir film gösterme makinesi aldı. Sinema tutkusu uğruna üç yıl sınıfta kalan oğluna, “Okulunu bitir, sana para mara yok” demeyi bilirdi Dacat Bey ama yapmadı. İçinde kim bilir hangi yeteneklerin yok olup gittiği o hoyrat lisana tenezzül etmedi. Ta ki stüdyoda yangın çıkıp da Ara Güler ölüm tehlikesi atlatana kadar. Oğlunun kendi hayallerini paylaşmamasını kabullenen baba, onu kaybetme korkusuyla karşı karşıya kalınca “Başlarım senin filmciliğine” deyiverdi. Bu kez tiyatro macerası başladı. Şehir Tiyatrosu’nda derslere katılıyor, oyunlar yazıyordu. 1950’de Yeni İstanbul gazetesinin hikaye yarışmasına katıldı ve “Garip Bir Yılbaşı Gecesi” adını verdiği hikâye, yayımlanmaya değer görüldü. Bir farkla! Diğer hikâyelerin altında imza vardı, “Garip Bir Yılbaşı Gecesi” hikâyesi imzasızdı. “Foto Muhabiri Ara Güler” kitabının yazarı Nezih Tavlaş’a yıllar sonra şöyle anlatacaktı: “Adımı değiştirerek girdim Ermeniyim diye, vermezler diye. Kazandıktan sonra ilan edildi, gittim dedim ki; benim adım Ara Güler’dir.” Her ne kadar 2000’li yıllarda –muhtemelen böyle duymak isteyen kulakların yönlendirmesiyle Ermeni olduğu için sıkıntı çekmediğini söylediyse de, henüz 20’lerindeyken böyle bir endişeye kapılmıştı. Hayatın muhasebesi bizimkine benzemiyor. Babası Dacat, 1915’te tehcire gönderilen Portre 7 ‘AKP kaybetse de iktidarı vermez!’ Haziran seçimleri öncesinde kampanya boyunca yurttaşların çok farklı görüşlerini dinledik. Bunların başında AKP’nin tek başına devlet oluşuna ilişkin yorumlar geliyordu. Şu değerlendirmeler bizi ürküttü: “Bunlar seçimi kaybetse bile iktidarı bırakmazlar, kendinizi boşuna yormayın!” Bunlara karşılık bizim tepkimiz şu oldu: “Kaygınızı anlıyoruz ama Türkiye’nin siyasal birikimi bu kadarına izin vermez, vermemeli. Seçimle gelen iktidar seçimle gitmeli. Er geç AKP de bunu tadacak...” Bizim yanıtlarımız umutsuz seçmenin yüzünü çok da güldürmüyordu. “Öyle ama” diyorlardı, “bunlar bizim daha önce yaşadıklarımıza benzemiyor...” Erdoğan’dan tek imzalı kararname ile AKP genel başkanlığını ve başbakanlık görevini alan Davutoğlu’nun sergilediği tutum, Cumhurbaşkanı’nın anayasaya, parlamentoya ve tüm geleneklere meydan okuyuşu yurttaşlardaki derin kaygıyı haklı kılıyordu. Hazin bir noktadayız. Demokrasiyi amacına ulaşmak için kullanıp atılacak bir araç olarak gören bir anlayışa karşı, demokrasiyi anımsatarak mücadele etmeye çalışıyoruz. HHH 7 Haziran seçimlerinin üzerinden 69 gün geçti. Davutoğlu’nun Erdoğan marifetiyle hükümeti kurma görevini gaspedişinin üzerinden de 37 gün geçti. Siyasi tarihimizin hiçbir evresinde bir partinin genel başkanı, cumhurbaşkanından görev alıp, bu kadar uzun süre oyalanmadı. Türkiye 20 koalisyon hükümeti gördü. Yani geçmişte kurulan her 3 hükümetten 1’i koalisyondu. Bunların her biri Türkiye’deki siyasal atmosferin sertliği içinde çok zor kuruldu. En zorlarından birinin öyküsünü kısaca anlatalım... 1973 seçimleri, hiçbir partiye tek başına iktidar şansını vermemişti. Dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, ilk görevi en çok oyu alan CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’e verdi. Ecevit, bir tur atıp havayı yokladıktan sonra 10 gün içinde görevi iade etti. Sıra Adalet Partisi lideri Süleyman Demirel’e geldi. Demirel de bir tur attı 1 hafta sonra görevi iade etti. İki büyük parti uzlaşamayınca Korutürk, eski başbakanlardan Naim Talu’ya görev vererek bir milli koalisyon kurulması seçeneğini gündeme getirdi. Talu da canla başla çalıştı ama başarılı olamadı. Korutürk, bir durum değerlendirmesi yaptıktan sonra görevi yeniden Ecevit’e verdi. Ecevit bu kez MSP Genel Başkanı Erbakan ile siyasi tarihimizin en çok konuşulan koalisyonlarından birini kurdu. O koalisyon, sonuçları bugün de tartışılan Kıbrıs Barış Harekâtı’nı gerçekleştirdi. HHH Demokrasi birikimimiz yukarıda paylaştığımız örneklerle doludur. Süleyman Demirel Erdal İnönü’nün iki büyük siyasi akımı iktidarda buluşturması, Erbakan’ın merkez sağ partileri kendi başbakanlığı çizgisine getirmesi, Ecevit’in yüzde 22 ile MHP’yi ve ANAP’ı kendi başbakanlığında iktidara taşıması aklımıza gelen başlıca örnekler. Çok zor olsa da bu kez de olabilirdi. Hâlâ da olabilir. Ama Türkiye’ye olmazı dayatıyorlar. AKP, ben değil bir bakanlığı bakan yardımcılığını bile muhalefetle paylaşmam, diyor. Erdoğan, Davutoğlu’nun CHP ile olası uzlaşmasını intihar olarak nitelendiriyor. Önümüzdeki hafta çok önemli. Toplumun duyarlı unsurları, siyasi yelpaze, Erdoğan’ın bu dayatmasına nasıl bir karşılık verebilir, bu konuşulacak. Belki en kısa sürede yeniden seçim gündeme gelecek. Böyle bir olasılık AKP iktidarının gitmesini isteyenlerde ciddi bir karamsarlık yaratmış görünüyor. Hayır, buna izin vermemek gerekiyor. Türkiye’de her seçim tarihin en önemli seçimidir! Ancak Erdoğan’ın ve AKP’sinin olası bir seçim dayatması bütün seçimlerden daha önemli olacak. Demokrasi isteyenlerin diktatörlük heveslileri kadar enerjik olması gerekiyor. G Bugün 16 Ağustos 2015. Ara Güler’in doğum günü. Takvim 16 Ağustos 2115’i gösterdiğinde bizden sonraki kuşaklar da Ara Bey’in doğum gününü kutlayacaklar. Çünkü yaşadığımız ülke, bir sonraki çağda birkaç kişiyle anılacaksa onlardan biri Ara Güler olacak. İlüstrasyon: Cihat Hazardağlı maktan mı korktu da, kendini umursamazlığın kalkanı ardına sakladı? Yoksa eski eşi Perihan Sarıöz’ün anı kitabında aktardığı gibi; İstanbul’un ara sokaklarında dolaşırken fotoğraflarını çektiği insanların adreslerini alıp, stüdyoya gelir gelmez onları basıp evlerine gönderme zahmetine katlanan bir adam gerçekten kayıtsız olabilir mi? 7 Hayatı yakalamak Selimiye Camii’nin duvarındaki Allah yazısı ve iki çarşaflı kadın, mezar taşının önünde elinde oyuncak bebeğiyle bir kız çocuğu, bir Beyoğlu pasaj kahvesinde taburelere oturmuş sohbet eden üç adam, geminin lombozundan uzanan adama kâğıt uzatan kadın... Bir kere gördüyseniz hatırlıyorsunuzdur. Onlar Ara Güler fotoğrafları. Altında adı yazmasa dahi, “Ara Güler” çekmiştir dedirten fotoğraflar. Her biri buralardan geçip gitmiş hikâyelerin hatırası. “Fotoğraf bir alettir, makinedir” diyor; “Onunla hayatı yakalarsın. Bir arşiv bir dünyayı getirir. Fotoğraf makinesinin icadı bunun içindir.” Onun çektiği kareler yan yana geldiğinde bir dünya geliyor vücuda; artık yaşamayan, eğer Güler deklanşöre basmasaydı hiç bilemeyeceğimiz bir dünya... Bilmediğimiz bir İstanbul, tanımadığımız bir Türkiye... Yalnızca yapıların değil insanların da sonsuza kadar değişmekte olduğunun henüz kimsenin farkına varmadığı 1950’ler... Hiç düşündünüz mü, Ara Güler’in fotoğrafları olmasaydı İstanbul’u yine de bu kadar sever miydik? Bir zamanlar güzel olmuş bir kadının artık enkaza dönmüş suretine bakarken duyduğumuz temelsiz hayranlık gibi, İstanbul’u da aşkla anar mıydık? Yahya Kemal’in “İstanbul’u sevmezse gönül aşkı ne anlar” dizesi, Ara Güler’in siyah beyaz kareleri olmasaydı da işler miydi içimize? Keşişoğulları’nın, İstanbul’da okuduğu için hayatta kalan yegâne ferdiydi. Ve Osmanlı’nın topraklarında yaşamasını istemediği bu ailenin son ferdi Ara Güler, gün gelecek o topraklara ailesinin ölümüne neden olanlardan daha fazla değer katacaktı. Sinema, tiyatro, edebiyat derken ona kimliğini kazandıran fotoğraf makinesiyle ilk kez 22 yaşındayken tanıştı: Rolleicord II. Hiçbir şeyi “az” yapamadığı gibi, fotoğrafı da gani gani çek meye başladı. Önüne gelen her şeyi çekiyordu, ne bulursa... Ve bunları göstermek istiyordu. Önce Jamanak gazetesinde yayınlandı fotoğrafları, sonra Yeni İstanbul gazetesinde muhabirliğe başladı. Sadece mesleğini değil, içinde mutlu olduğu atmosferi de bulmuştu. Fikret Adil, Azra Erhat, Oktay Rifat, Melih Cevdet… Ve “beni yetiştiren adamlardan biridir” de diği Sabahattin Eyüboğlu. “Foto Muhabiri Ara Güler”de belki kendisine dair bir ipucu da taşıyan şu iki cümleyi sarf ediyor Güler: “Şimdi düşünüyorum da, Sabahattin Türkiye’ye gücenik olarak öldü. Sabahattin Eyüboğlu gibi bir adamı Türkiye’nin bilgisizliği öldürdü”. Acaba Ara Güler’in zaman zaman aşırılığa varan kayıtsızlığının ardında bu kırgınlık mı yatıyor? Eyüboğlu gibi yara al “Bu fotoğrafların hepsi ben’im” Ara Güler’in, “Onu gerçekten çok sevmiştim” dediği ve hayatının otuz yılını birlikte geçirdiği eşi Suna Güler 2010 yılında hayatını kaybetti. Dünyanın fotomuhabiri Öte yandan İstanbul fotoğrafçısı olarak anılmayı reddettiğini eklemek de boynumuzun borcu: “Bana İstanbul fotoğrafçısı diyorlar. Ama ben dünya vatandaşıyım. Dünyanın foto muhabiriyim”. Bu sözleri kimilerine böbürlenmek gibi gelebilir ama “Ben olmasaydım Türk edebiyatı ‘yüzsüz’ kalacaktı” derken haksız mı Ara Güler? O olmasaydı Sait Faik’in, Orhan Kemal’in benzersiz kareleri nasıl uzanırdı geleceğe? Dedim ya, hayatın muhasebesiyle bizimki birbirini tutmuyor. Bugün hepimizin elinde fotoğraf çeken telefonlar var. Ya Sait Faik’ler, Orhan Kemal’ler, Sabahattin Eyüboğlu’lar?.. “İyi fotoğrafçı dikiş makinesiyle de resim çeker” diyor Ara Bey, artık dikiş makinesi de kalmadı. Ancak “ıstırap çekiyoruz” onun deyişiyle. Bugün 16 Ağustos 2015. Ara Güler’in doğum günü. Takvim 16 Ağustos 2115’i gösterdiğinde bizden sonraki kuşaklar da Ara Bey’in doğum gününü kutlayacaklar. Çünkü yaşadığımız ülke, bir sonraki çağda birkaç kişiyle anılacaksa onlardan biri Ara Güler olacak. Dağlarca anısına ödül Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın anısını yaşatmak, Türk şiirinin gelişimine katkıda bulunmak ve şiiri hayata daha çok katmak amacıyla 1. Dağlarca Şiir Ödülü yarışması düzenlenecek. Beşiktaş Belediyesi Başkanlığı tarafından, PEN Yazarlar Derneği, Türkiye Yazarlar Sendikası’nın desteği ve Tekin Yayınevi organizatörlüğünde düzenlenen yarışma için başvurular 31 Ağustos 2015 tarihine kadar yapılacak. 1. Dağlarca Şiir Ödülü 2015 Seçici Kurulu’nda; Ataol Behramoğlu, Doğan Hızlan, Enver Ercan, Ertan Mısırlı, Haydar Ergülen, Sennur Sezer ve Tarık Günersel yer alıyor. Ödül, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın ölüm tarihi olan 15 Ekim’de açıklanacak ve 17 Ekim Cumartesi günü Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat Merkezi’nde düzenlenecek bir etkinlikle sahibine sunulacak. lKültür Servisi Adını değiştirdi Geçen yıl, Boğaziçi Üniversitesi fahri doktora verdi Ara Güler’e. Tören öncesinde Açık Şehir programı için buluşmuş, fotoğraflarının arasında oturup sohbet etmiştik. “Bu fotoğraflar benim” demişti. “Benim fotoğraflarım demiyorum bak, beni ben yapan onlar”. Tören için hazırlanırken sormuştum, “Yanınızda kim olsun isterdiniz?” Nasıl bir cevap bekliyordum bilmiyorum. Picasso diyecekti, Sophia Loren ya da Salvador Dali... Biz de “vay be, işte bu” diye tezahürat edecektik belki de. Öyle olmadı. Bir an bütün kalkanları yok oldu ve “Suna” dedi, “Karım”... Hayatının otuz yılını birlikte geçirdiği, 2010’da ve fat eden Suna Güler... Ardından “Onu gerçekten çok sevmiştim. Artık zaman boşluktan ibaret, şimdi sadece zaman doldurmaya çalışıyorum” dediği Suna Güler. Ve “Mutlu musunuz?” sorusuna verdiği, Ara Güler’ce olsa da dünyanın en iç burkan cevabı: “Karım öldü ulan, daha nasıl mutlu olabilirim?” C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear