22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 14 Ağustos 2015 EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY Deprem sırası İstanbul’da O şoföre 69 bin TL ceza Çivril’de, park halindeki TIR’da havasızlık ve sıcaktan ölen köpekler için para cezası kesildi. Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü, ölen 45 köpeğin her biri için O.S’ye bin 2 lira, yaralı 45 hayvan için de 499 lira olmak üzere 67 bin 545 lira para cezası kesti. Gıda, Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü de sokak köpeklerinin belgesiz taşındığı gerekçesiyle şoföre 1463 lira para cezası uyguladı. l DENİZLİ/Cumhuriyet haber 7 Marmara Denizi’nin dibindeki gaz çıkışına dikkat çeken uzmanlar korkuttu HAZAL OCAK Sevgilisini ezdi: Kasıt yok Antalya’da tartıştığı kız arkadaşı Hüsne Aslan’ın (23) otomobille üzerinden geçerek ölümüne neden olan ve “Taksirle ölüme sebebiyet vermek” suçundan 25 yıla dek Hüsne Aslan hapis cezası istemiyle yargılanan Şahin K, zarar verme kastı olmadığını söyledi. Antalya 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıkan Şahin K hakkında Hüsne Aslan’ın öldüğü gece alkollü araç kullandığı gerekçesiyle Antalya 11’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde ise ayrı bir dava açıldı. Mahkeme iki davayı birleştirdi. l ANTALYA/DHA Ağustos 1999 depreminin yıldönümü yaklaşırken İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe olası bir depremde İstanbul’a etkilerini değerlendirdi. Çarpıcı açıklamalarda bulunan Gökçe “İstanbul’u 6.5 şiddeti ve üzerinde deprem bekliyor. İstanbul depreme hazır değil. 1999 depreminden daha kötü durumdayız. O zaman 493 deprem toplanma alanı vardı. Şimdi 4’te 3’ü imara açıldı” dedi. Karaköy’deki TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 17 Ağustos 1999’da Gölcük merkezli yaşanan depremin 16. yıldönümü kapsamında basın toplantısı düzenledi. Oda adına basın açıklaması yapan Gökçe, özellikle İstanbul’un depreme hazırlık açısından 1999 yılından daha kötü bir durumda olduğunun altını çizerek “Afet toplanma alanları yapılaşmaya açıldı. Toplanma alanına ihtiyaç var. 2 milyon kişi evsiz kalacak. Bu insanlar nereye gidecek? Bize ‘dolgu alanlarına gidin’ diyorlar. Depremde ilk oralar denizle buluşacak. Kentsel dönüşüm rant odaklı gerçekleşiyor. Bir müteahhit 17 Depremi hisseden Yalovalılar kendilerini dışarı atarken tatillerini burada geçiren Arap turistler de namaz kıldı. (DHA) GörÜR: TEHLİKE ORTADA AMA... HP İl Binası’nda Marmara Depremi’nin 16’ncı yıldönümünün yaklaşması nedeniyle Sedimantoloji ve Deniz Jeololojisi alanında uzman Prof. Dr. Naci Görür de İstanbul’u bekleyen depremin yerNaci Görür yüzü gerçeği olduğunu söyledi. Görür bugüne kadar yaptıkları bilimsel çalışmalarla denizin dibinden gaz ve su sızıntıları olduğunu tespit ettiklerini, Marmara Denizi’nin röntgenini çekmeleri, tehlikeyi ortaya koymalarına karşın gereken önlemlerin alınmamasına tepki gösterdi. iyileştirilmesi, onarılması ve güçlendirilmesi; yapı üretiminin ve yapı denetiminin nitelikli hale getirilmesi; eğitim, sağlık, toplumsal yaşam ve kentleşme anlayışının sürdürülebilirlik ilkesine uygun olarak düzenlenmesi gerektiğini söyledi. Yapı stokunu depreme hazırlamak için bütünlüklü bir planlama anlayışını işaret etti. l İSTANBUL C 1999’dan daha kötü Yalovalılar sokakta sabahladı Ağustos 1999 Büyük açıklarında, deniz tabanının Yalova’nın dışında, Bursa, 17 Marmara Depremi’nin 9 kilometre derinliğinde Kocaeli ve İstanbul’da da 16. yıldönümüne 3 gün kala Richter ölçeğine göre 3.8 hissedildi. Depreme sabaha Marmara bölgesinde yine deprem paniği yaşandı. Yalova’da dün saat 04.01’de, Marmara Denizi büyüklüğünde deprem, paniğe neden oldu. Can kaybı, yaralanma ve hasara neden olmayan deprem, karşı uykularında yakalanan yurttaşlar büyük panik yaşadı. l YALOVA/Cumhuriyet Çocuğun gözü önünde karısını öldürüp intihar etti Eskişehir’de 10 yıldır evli olan 2 çocuk sahibi 40 yaşındaki Hamit Çam ve 29 yaşındaki Elif Çam bir yıl önce ayrı yaşamaya başladılar. Hamit Çam, boşanmak isteyen eşi Elif ile konuşmak için buluştu. Elif Çam’ın boşanmakta kararlı olduğunu söylemesi üzerine Hamit Çam, kiraladığı aracın bagajındaki pompalı tüfeği alarak, eşini 3 yaşındaki kızı Ezgi Su’nun gözleri önünde eşini kalbinden vurdu. Hamit Çam daha sonra aynı tüfekle yaşamına son verdi. l ESKİŞEHİR/Cumhuriyet anlayışıyla kentsel dönüşüm yapılıyor ve yeni sorun alanları oluşturuluyor. Yıkılmaması gereken yapılar da malesef yıkılıyor. Bu çerçevede bir çalışma yapılmıyor. İstanbul’da bugün bütün binalar yıkılabilir. 2007 deprem yönetmeliğine uyanlar bile yıkılabiliyor. Bu kabul edilemez. Güçlendirme konusu devre dışı bırakılıyor” diye konuştu. Gökçe, Türkiye topraklarının yüzde 66’sının 1. ve 2. derecede, nüfusun yüzde 70’inin ve büyük sanayi kuruluşlarının yüzde 75’inin deprem tehlikesi altında olduğuna dikkat çekti. Yangın tehlikesi Ülkedeki 20 milyon yapının depreme hazır olmadığını, okullar ve hastaneler baş ta olmak üzere yapı stokunun depreme karşı zor durumda olduğunu söyledi. Gökçe, “Kliniklerin, dershanelerin dayanma şansı yoktur. Endüstri tesisleri bile deprem riski altındadır. Depremde ulaşımımız günlerce kitlenecek. İstanbul’da bir sürü yangın çıkacak. Söndürülemeyecek” dedi. Gökçe, mevcut yapıların Özbizerdik tutuklandı Dündar Kılıç’ın torunu, Alaattin Çakıcı’nın üvey oğlu Onur Özbizerdik, cezaevinden tahliye olduktan sonra karıştığı 3 olaydan serbest kalırken, önceki gece ruhsatsız silahla yakalanınca bu kez tutuklandı. Yeniköy’deki bir restoranda Onur Özbizerdik ve yanındaki Orkun Hacısüleymanoğlu’nun yapılan üst aramalarında ruhsatsız tabanca bulundu. Emniyetteki sorgularının ardından adliyeye sevk edilen Özbizerdik ve Hacısüleymanoğlu ruhsatsız tabancadan tutuklanarak cezaevine gönderildi. l İSTANBUL/DHA Praksis grubu 35 Ağaç Kervanı’na çıkıyor Doğa için yollara düşüyorlar HAZAL OCAK Praksis grubunun ilk durağı Yırca olacak. ezi Direnişi’nde müzik yaptıkları için yargılanıp beraat eden Praksis grubu doğa talanına karşı “35 Ağaç Kervanı”na çıkıyor. Grup Türkiye’nin dört bir yanında yürütülen çevre mücadelelerine dikkat çekmek amacıyla 30 yer gezerek müzik ve bir dizi etkinlik gerçekleştirecek. Praksis Müzik Kolektifi Türkiye’nin dört bir yanın G da yürütülen çevre mücadelelerine dikkat çekmek amacıyla 23 Ağustos’ta yola çıkıyor. İlk durağı Yırca olan kervan kapsamında Artvin, Rize, Ordu, Tokat’ın da aralarında olduğu 30 yere gidilecek. Kervan 30 gün sürecek. Her gidilen yerde çocuk çalışmaları, pandomim, tiyatro gösterisi ve konser yapılacak. Kervan 20 Eylül’de İzmir’de sonlanacak. Praksis Müzik Kolektifi’nden Serdar Türk men “#üçbeşağaçkervanı”nın doğanın talanına karşı bir bağımsız sanatçı organizasyonu olduğunu belirterek “Fakat organizasyon denilince sanılmasın ki devasa paralar var. Aksine bu organizasyon, içeriğine ve ruhuna uygun olarak sponsorsuz yapılıyor. Bizim sponsorumuz halk. Kimisi yemek ısmarlıyor, kimi evinde misafir ediyor, kimileri maddi destek oluyor” dedi. l İSTANBUL Köylüyü korumak isteyen jandarma yıkıcıların ceplerinden çıktı... Unlarımız, toz toprak, gübre katıp yemez hale getirildi. Zabıtlar tutuldu, en azından iki bin beş yüz liralık erzakımız yenmez hale getirildi. 1500 liraya yakın paramız yok oldu! Kelpetenlerimiz çalındı. Atlarımızın gemleri yıkıcıların koyunlarından çıktı. Bunları eşkıya takibine çıkan üsteğmen kumandar İbrahim ve çavuşları ve askerleri görüp zabıtladılar. Ara hakkımızı kanun adına...” “Sonra n’oldu?” dedim. Sustular. edin der? Hangi mahkeme? Bunu sorsunlar, hesap istesinler? Yüce meclisanlar haksızlık olmasın diye kurulmadı mı? Demukrasi inanç, ibadet serbest demedi mi? Vatandaş eşittir demedi mi? Bunun için tasdiklenmedi mi yüce anayasalar? Sorsunlar bunu Elbistan hokümatından. Bunu istiyoruz, bunu bekliyoruz.” “Yaz can, yaz dost... Yazan kâtibin suçu yok, Mevlan demiş böyle yaz. Yaz oğul, yaz halleri böle böle deyip. İcra ve yıkım amelesi için 1664 lira istediler. Ciplere para istediler. Etmeyin dedik, neyimiz kaldı ne vereceğiz? Bari bir haftacık izin verin. Mamarı hokümatı icracı yine olmaz dedi. Yalvardık, yakardık. Ayağının turabı olalım bir hafta izin. Olmaz dediler. Sürülerimize saldırdılar. 28 seçme kısır koyunu, çobanı dövüp ellerinden aldılar, şahıra indirdiler, şaharın pazaryerine. Boyunlarımızdaki altınları söküp vardık pazara üç gün sonra. 1464 lira tuttu altınlar. Makbuzları alıp bir hafta izin istedik, denkleştirmeye çabalıyoruz. Üçer cip gelmiş üçer defadan kilometresi seksen kuruştan. Halbukim pahalı bu gelip gidiş.” Makbuzlar çıkardılar. Numarası 509. Vezne numarası 509. Dosya numarası 962/49 tarihi 23.7.1962, 750 TL. Ayrıca bir 500 liralık daha. Numaraları 510 aynı tarihte yine bir 125 TL. “Yaz halimizi. Eksik var, fazla yok. Yalanımız varsa, ki bizde yalan yoktur can... İplesinler bizi şu ağaçlarda. Yalnız hokümata merkezi Ankara bir kurcalasın bu işi. Tek dileğimiz bu...” Fikret Otyam 4 Bebe Mezraası köylüleri, yıkım esnasında toprakla karışan hububatı temizlemeye çalışırlarken. ne haşır neşir oluşları az yerde görülür. Evler ve ağıllar bugün birer kerpiç yığınıydılar. Yaşantıda bir eşitlik başlamıştı... maz... Hokümat adildir... Hokümat kanun güder... Hokümat hak güder... Hokümat adına nice canlar kıyılıyor... Hokümat adına ne zulümler yapılıyor... Hokümat adına kanunları depikliyorlar... Gelin görün ey Elbistan hokümatı mamirini... Gelin. Tüm askerler, tüm askerlerin tüm çavuşları, tüm çavuşların tüm kumandarlarının tuttuğu, möhürlerini bastığı, imzalarını koduğu zabıtları okuyun ey Elbistan hokümatı mamirini... Okuyun görün bu zulmü de zalimlerin cezalarını mezalarını verin. Haklıyı haksızı ayırın.” “Pekiy, n’oldu sonu?” Sustular. nununu, senin adını kötü ederek tatbik eylerler... Evvel Allah, Muhammed, Ali’ye sığınıp seni haberdar ediyoruz. Müfettişlerini sal Elbistan hokümatına... Kurtar bizi... İnsan olduğumuzu iradyolarla ilan et. Bizi, bize kıydırma gayri... Böle böle dedik efendi, böle böle dedik... Ve hokümata başkanı Başvekil İsmet Paşa İnönü’ye, İçişleri dahiliye vekil bakanına teller çektik. Candarman bile dayanamadı bu zulme, ey bakan içişleri vekili Kurutlu beğ... Candarma bile dayanamadı. Zabıt tutup infaz durdurdu.” “N’oldu dedim? N’oldu sonu?” Sustular. Ve Elbistan hokümatına varıp savcılığa istidalar verdik... Mallarımız yağma edildi savcı bey... Eşyalarımız çalındı... Altınlarımız Candarmalar geliyor “Koçyiğit de gurbet ele düşerse Yanar bağrı ateşinen közünen Dadaloğlu” üneş zalımca tepeye dikilmişti. Alayçiklerin arasından beynimize süzülüyordu. Ama bu deli, bu sarı sıcağa rağmen o muhalif yel her daim esiyordu yaylada. On yaşlarında bir kızın getirdiği ayranları içtik. Hepsi tek tek özür diliyorlardı. Durumdan... Bardaklar, maşrapalar, taşlar burum burumdu... “Hepiciğini, hepiciğini anadacığım” diyen Safiye kadın yerinden kalktı, ak üstüne kara nakışlı bir yazmadaki yufka ekmeklerini ısladı, dürdü, gölgeye koyup yerine oturdu. Keçiler, koyunlar, kazlar, tavuklar, köpekler çevremizi sarmıştı... Hayvanlarla insanların böylesi G 15 gün sonraydı “Üsteğmen, o gencecik, o babayiğit kumandan şehre varıp tuttuğu zaptı yedinci ayın altısında hokümata verdi. Hokümat deragap ifadesini aldı. Sonradan duyduk ki mamırı hokümat icracı da mazifeye müdahaleden kumandardan davacı olmuş!.. Toplandık vardık Elbistan hokümatına... Gelin dedik hokümatı mamirin, gelin görün halımızı... Evlerimizi, barklarımızı, ağıllarımızı ne hala kodular? Siz mi verdiniz bu kararı? Siz mi verdiniz Aktil köylülerini insanlıktan çıkarın? Siz mi dediniz Muaviye torunlarına, Ali canlarını perişan edin diye? Demediniz böyle... Demediniz... Hokümat böyle zalim ol ‘Gürsel Cemal Paşa’ya Ve efendim ve sultanım, dost yüzlüm... Telgraflar saldık birlik olup İreisicumhur Başkan Gürsel Cemal Paşa Hazretlerine... Ali canlarına kıyam edenler... Senin ka Allah’ı bekledik. Muhammed’i bekledik. Ali’yi bekledik. Bekledik. Bir sabah başlarında hokümatı mamiri icracı, İncecik mıhtarı, candarmalar geldiler. Köylüler aynen. Ve uzatmıyalım efendi, uzatmıyalım dost, evlerimizi gördü gün gibi yıkım yıkım yıktılar. Vardık biz kadınlar üzerlerine dipçiklendik. Yerlere yıkıldık... Candarma bu, kuvveti hükümeti... Başa çıkılır mı? İşte 23 evlik, iki ağıllık mezra bu hale geldi. Hepiciğini yazmaya lüzum yok. Aklında kalanı yaz. Var git hokümatı merkezi Ankara’ya, de ki İsmet Paşa İnönü’ye de ki, İçişleri, Dahiliye Bakan Vekili kuruluya hal böyle böyle... Duyur Elbistan hokümatının zulmünü.. Kanun kanundur. Karşı değiliz... Değiliz emme, var mıydı ilamda aşımıza bok atmak? Var mıydı ilamda altınlarımızı çalmak, eşyalarımızı yağma etmek? Var mıydı kızlarımızın çeyizlerini topraklara gömmek? Hangi mahkeme, varın gidin bu zulmü YARI N Yıkıntılar arasında doğan ç oc uk: HÜSEYİN. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear