22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Salı 11 AĞUSTOS 2015 yorum TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 18 Özgen Acar ayyip Bey kalabalık arasından elini havada sallayarak bağırıyor: Kamil, ne arıyorsun burada? Kamil de, Tayyip Bey gibi İskenderpaşa Cemaati’nden.. Ama AKP ile hiçbir bağı yok. Yıllarca Fransa Lyon’da resmi görev yapmış. Yol yordam biliyor. O yüzden “Adalet arıyorum!” demiyor! Kamil on yıldan beri adalet arıyor. HHH Geçen yasama yılı.. Günlerden salı. Liderlerin nutuk ve gösteri günü. TBMM’de asansöre giden koridorun başındayız. Koruma, danışman ve milletvekili kalabalığı ortasındaki Tayyip Erdoğan, onca kargaşa arasında uzun boyu sayesinde Kamil’i fark ediyor. Kamil de boylu. Uzun boyun avantajı belediye otobüsü ve metro hariç her yerde. Abdullah Gül dahil birçok önde gelen iktidar ricali ile “merhabası” var. Kamil, oğlu ve onun gibilerin uğradığı “Hükmün Açıklanmasını Geri Bırakma HAGB” adlı yargısal mağduriyeti gidermek için, elinde dosya on yıldır çalmadık kapı bırakmadı. Tayyip Bey’in danışmanlarından Çankaya’da Gül’ün bürokratlarına dek. Aynı davada aynı iddia ile THY’yi zarar uğratmaktan yargılananlar beraat ettiği halde oğluna beraat yerine “HAGB” kararı verilmiş. Oysa Kamil, mahkemenin sonuçlanmasını, adaletin tecelli etmesini istiyor. Bu HAGB, “gizli tanık” gibi bu iktidar döneminin icadı bir uygulama. Dava bir anlamda yarıda bırakılıyor. Kamil’in hiçbir başvurusu, hatta sahte içerikli bilirkişi raporlarına itirazı bile dava dosyasına konulmuyor. Oysa geçen hafta ortaya çıktı ki, “Kartopu cinayeti sanığının ağabeyi” Erdoğan’a yazdığı mektup mahkeme dosyasına girmiş! Çünkü, Ağabey, Kasımpaşa Halveti Dergâhı’ndan, H.H. Uşaki Hazretleri’ne bağlıymış. Kamil de Tayyip Bey gibi Iskenderpaşa’da Şeyh Mehmet Zahit Kotku Hazretleri’ne bağlı. Demek yargı bürokrasinin gözünde Iskenderpaşa Dergâhı küme düşmüş Kasımpaşa Dergâhı Şampiyonlar Ligine çıkmış. Ama Kamil’in canını sıkan yine de bu değil. Onu üzen, on yıldır sürdürdüğü hukuk mücadelesine kayıtsız kalınması. TBMM Adalet Komisyonu Başkanı’ndan dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e sunduğu gerekçeli hiçbir itiraz belgesinin mahkeme dosyasına girememiş olması. Oysa Kamil’in itirazını bizzat Komisyon Başkanı haklı bulmuş ve TBMM Kanunlar Kararlar Dairesi’ne bu konuda çalışma yapılmasını önermişti. Zaten ilgili yasada (CMK Md: 231) “acil değişiklik ihtiyacı” bizzat Yargı Mensupları Ceza Hukuku 8. Grup Sonuç Bildirisi’nde de vurgulanıyor: “HAGB kararı sonrasındaki deneme süresinde sanık her zaman mahkemeye başvurarak hükmün açıklanmasını isteyebilmelidir. Zira, sonraki gelişmeleri nedeniyle sanığın hükmün açıklanmasını istemesi için makul sebepler oluşabilir.” Kamil’in istediği tam da bu. Diyor ki: “Bize İskenderpaşa’da hep ‘kul hakkı’ öğretildi. Bir de ‘Edep Ya Hu!’ umdesi. Tarikatler, ‘yolunu bulmaya çalışanların’ değil, ‘Hak yolunu’ arayanların mekânıdır. Zaman ve zevat değişince ilkeler değişmez!” Kamil ile Vefa Lisesi’nde ortaokul sıralarından beri arkadaşız. Tarih öğretmenimiz Reşat Ekrem Koçu’dan birimiz en yüksek, birimiz de en düşük not aldığımız için nedense iyi arkadaş olmuştuk. Elli yıldan beri de öyleyiz. Kamil sen Tayyip Bey ile bile görüşebilecek durumdasın. Daha ne? Sorunu çözmeye yetmiyor. Ya? Mesala, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Hadi Salihoğlu, ramazanda “Silivri’de Sahur  Yasağı” haberleri üzerine Yeni Şafak’tan Sibel Eraslan’a tanıdığı görüşme imkânını bana da tanısın isterim. Peki ben yazayım. Belki tanır. İskenderpaşa’dan da söz edeyim mi? Sen bilirsin. Cumhurbaşkanı’na mektup yazanlar Halveti Şeyhi’nden söz ettiklerine göre istersen et! 11 AĞUSTOS 2015 SAYI: 32815 Hükmün açıklanmaması adalet mi? T mıştım. Fotoğraf çekmede ya da röportajlarda özellikle vurgulanması gereken verileri 10 yıl boyunca ondan öğrenecektim. Yalnızca ‘Otyam’ idi! Hepimiz sırayla haftada 12 kez nöbete kalırdık. Otyam’ın nöbetleri antik YuPazar sabahı dost Gönül Genç telenan “symposion” (birlikte yefon etti. Sesi titriyordu. O an meiçmesöyleşi şölenleri) gibi daha acı haberi vermeden idi. Nöbete başlamadan Sakarya Fikret Otyam’ı yitirdiğimizi Caddesi’nde en taze balığı alıp anlamıştım. O gece rüyamda mutfağa girer, yemeği hazırlarsabaha değin bu köşeyi yazken, ben fiili nöbetçi olurdum! dım durdum! Sonrasında cebine rakısını koBeni gazeteciliğe yan dostlar teker teker kapıda Cumhuriyet’te başlatan Angörünürlerdi. Ankara’da yaşakara Temsilcimiz Ecvet yanlar düzenli gelirlerdi. Örneğin Güresin’e çok şey borçluyumGüzel Sanatlar Akademisi’nden dur. Bunlardan biri de 2 Ekim sınıf arkadaşı ressamlar Orhan 1962 günü Ankara BüromuzPeker, Turhan Erol, şair Ahda bana masa komşusu olarak med Arif, gazetelerin edebiyat Otyam’ı kazandırmasıdır. ve sanat yazarları… O gün, O 36 yaşında, ben 24 Bir yudum su Ankara dışından zaman zayaşındaydım. Büroda benden man, Akademi’den hocabüyük herkese “Abi” diyordum. için (F. Otyam) sı Bedri Rahmi Eyüboğlu, foAma O’na “Abi” diyemedim… toğrafçı Ara Güler, romancı Orhan KeHer nedense Otyam diye hitap ettim. Bazı mal, Yaşar Kemal, halk ozanları Âşık insanlar yalnızca adları, bazıları ad ve soVeysel, Âşık Mahzuni Şerif ve niceleyadları ile çağrılırlar. Soyadı olan Otyam ri… Gel de bu ortamda, edebiyatı, res“markası”oldu! Yalnızca iyi bir masa komşusu değil, bü mi, müziği öğrenme, sevme… Nöbetçi olmadığımız gecelerde, aynı şöyük bir dost, büyük bir eğiticiyi de kazan kisi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden sınıf tanahmet@gmail.com arkadaşım olmak üzere üç meslektaşıwww.ahmettan.com mı yitirmenin acısı içindeyim! Pazartesi günü, sınıf arkadaşım Alaeddin Asna’nın ölüm haberi geldi. “Güleç” Alaeddin gazeteciliği bırakıp nehrin öteki yakasına geçerek devleşti. Türkiye’de devletin ve özel kurumların bilmediği “halkla ilişkilerin a&b’sini” kurdu. Ardından üniversitede kürsü oluşturdu, profesör oldu. PaKavşak zartesi günü güleçliği ile yücedi! Cumartesi sabah bir ortak komşumuz, Erdoğan Gürgen’i yitirdiğimizi söyledi. Kaymakamlık yolunda adımlar attıysa da gazeteciliği seçti. Anadolu Ajansı Genel Müdür Yardımcısı oldu. En önemli özelliği mesleki derneklerde yöneticilikleri ve titiz denetmenlikleri oldu. O da yücedi… İ r a c A n e g Öz Kavşak Acılı Hafta! len evinde yaşanırdı. Bir gece ilk eşi Ayten Yenge’nin doğum sancısı tuttu. Otyam, eşini hastaneye taşıdı. O gece kızları Elvan ve İrep’e çocuk bakıcılığı yaptım. Sabah eve üçüncü kızları Döne ile döndüler. Kızlarının adlarında bile Anadolu’nun özgünlüğü kokar! O’na kimileri gazeteci, kimileri yazar, kimileri ressam, kimileri fotoğrafçı ya da sanatçı derler… Bu özelliklerinin yanı sıra, O’nu her şeyin başında “insanı sevmek” ve “insanı korumak” amacıyla yaratılmış, ender “insan gibi bir insan” olarak tanıdım, bildim… O Anadolu’yu sevdi… Mazlumu kolladı… Güneydoğu Anadolu insanının yoksulluğunu yazdı, çizdi, fotoğrafladı, resimledi. Eğer O’nun yazdıkları dikkate alınıp yerine getirilseydi bugün PKK olmazdı… Pek çok ortak dost “başsağlığı” için aradı. Ben henüz, O’na büyük özveriyle “iyi gününde de kötü gününde de eşlik eden” Filiz’i, kızları Elvan’ı, İrep’i, Döne’yi arayamadım. Kötü haberin, gazetecilik deyimiyle “ikinci kaynaktan da doğrulanmasını” istemiyordum! Emekli büyükelçi Kaya Toperi de aradı. Toperi Afganistan’da iken Otyam bir ay konuğu olmuştu. Toperi, “Bir ay boyunca Alaeddin AsnaErdoğan Gürgen Masa komşum Otyam... seni dilinden düşürmemişti!” dedi. İstanbul Maltepe Belediyesi’nde Başkan Ali Kılıç’ın girişimiyle “Fikret Otyam Müzesi” kurulacak. Otyam, aile dışından, basında, sanat dünyasında çok dostu varken, beni “Fikret Otyam Kültür, Sanat ve Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu’na” önermişti.   O Sünni doğdu, inançlar yerine insana inandı… Aleviliği, Alevilerden daha yoğun biçimde yazılarıyla, fotoğraflarıyla, resimleriyle Türk halkına tanıttı. Boynundan çıkarmadığı “12 imam” kolyesi ile Hacı Bektaş’ta gömülmeyi istedi… Özleyeceğim… FİSKOS Benden duymuş olmayın ama, tırnak makası var ya... TIRNAK OF THE RECORD Zekâ seviyemiz eskisi kadar yükselmiyormuş? Kafanı eğ! FİKS MÖNÜ Sözde Patlıcan Komplo Kompostosu YENİ MESLEKLER Alaaddin’in sihirli lambası vaaar!.. Alaaddin’in sihirli lambası vaaar!.. EDİSON KISMET Başımıza taş yağacak diyorlardı, yalan yağıyo!.. Argodan al haberi AlÂkaya çay demle: Tutarsızlık CAVALAGÖZ: Uyduruk HOBİ VAZİYETLERİ saRAYLI SİSTEM AYAKKABI KUTUSU DOLDURMAK TAZYİKLİ SU SIKMAK HARBİ SEMİH POROY İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Cüneyt Arcayürek, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.21 04.10 04.23 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.02 13.1 6 17.06 05.49 13.01 16.49 06.13 13.27 17.15 Akşam 20.19 20.01 20.22 Yatsı 21.51 21.3 1 21.56 ardon ama CHP’ye dönüp “Vay kendini bilmezler, AKP ile ortaklığı nasıl düşünebilirsiniz!” diyenlerin hiçbirinin, gündem içinde geçerliliği olan tek bir alternatif getirdiklerini görmedim. Yıllarca AKP ile her birimiz mücadele ettik. 13 yıldır süren ve adım adım tek adam diktasına giden AKP iktidarı, 7 Haziran’da beklemediği bir yenilgi aldı ve oyları ekseriyetin altına düştü. Ülkede demokratik çevrelerde büyük bir rahatlama yaratan bu gelişmeye rağmen AKP, aradan geçen iki ayı aşkın süreçte dolambaçlı formüllerle her olumsuz şarta karşın iktidarı vermemeyi başardı. MHP’nin seçim gecesi başlayan malum negatif enerji yüklü olumsuz tavrı, bugüne kadar şiddetini ve ukalalığını artırarak devam etti. CHP’nin “Sayın Bahçeli Başbakan olsun” formülünü bile en agresif ve kaba üslupla reddetmekten çekinmeyen, “AKP ve CHP, koalisyonu cuma namazından sonra kursunlar” diyecek kadar dengesini kaybeden Bahçeli, dönemin ağır mağlubu. HDP ise maalesef aldığı ödünç oyları elinden kaçırmanın eşiğine geldi fazlasıyla. PKK’nin affedilmez cinayetlerine karşı, toplumun duymak isteyeceği yükseklikte bir sesle itiraz edemedi. AKP ile bir koalisyona girmeyeceğini de zaten en başında belirtmişti. Bu köşeden üç muhalefet partisine seslenerek “Her biriniz, AKP ile koalisyon kurmama sözü verin, düşsünler” demiştim. Peki, ne oldu o günden beri? MHP kendini saha dışına çıkardı. Sayısı P CHP’ye kızanlara bir çift sözüm var... CHP ile iktidara yetmeyen HDP de ofsaytta kaldı. Geriye somut olarak CHPAKP koalisyonundan başka ne kalıyor? Hadi diyelim MHPAKP seçim hükümeti alternatifi var... Var da, belki RTE’nin bırakın CHP ile ortaklığı, bu sonuncuya bile tahammülü yok! Gelelim “Efendim, CHP 35 kırmızı plaka için mi bunu yapıyor?” diyenlere... Kırmızı plaka nedir? Bakanlık ve iktidar. İktidar ne işe yarar? Türkiye’yi korumaya ve gerici okları tersine çevirmeye.. Mesela Dışişleri ve Milli Eğitim’in CHP’ye geçtiğini düşünebiliyor musunuz? Kırmızı plaka bu işe yarayacaksa, buna hayır diyerek küçümseyeceklerin acilen tekrar düşünmeleri lazım. O zaman nedir istedikleri? Tüm bakanlıklar, daha 13 değil, 53, 113 yıl AKP’nin elinde mi kalsın? O zaman “solcu arkadaşlar kırmızı plaka istemiyor” diye sevinecekler mi? Herhangi bir alternatif üretemeden bu üsluba kayanları demagoji yapacaklarına, reel politikanın acımasız gerçekleri karşısında soğukkanlı değerlendirmeler yapıp fevri saldırılardan uzak durmaya davet ediyorum. Hele AKP, net bir taktikle savaşı kullanıp erken seçimde RTE’nin buyurduğu gibi tekrar tek parti iktidarı hesapları yapıyorken! Artık herkes sahte kahramanlığı bıraksın. CHP topa hiç girmese ve AKP, “Gördünüz mü, hepsi uyumsuz, gelin bize dönün” diyerek 226’yı geçse, tercih mi edeceksiniz bu olasılığı? Lütfen kılıç çekmeden önce, iki hamle ötesini düşünsün herkes... sur, kırılmaz, bükülmez kalemi var! Atatürkçü aydınlanmayı ve devrimleri gerçekten kanının son damlasına kadar savunan yılmaz bir yazar! Siyaset yazmayı oportünist bir ortaoyunu veya “yetmez ama yan cebime koy” fırsatı sayan döneklerin cirit attığı ve çok bilmiş büyük beyinler olarak sürekli haber kanallarında kullanıldığı bir ortamda, sonsuz bir ışık örneği olarak hep parlamaya devam edecek... Onu gelecek kuşaklar da keşfederek “Otyam külliyatından” beslenmeyi sürdürecekler. Efsaneyi bugün alkışlarla kalbimize gömüyoruz. Nejat Uygur’u andık... Fikret Otyam’ı 1960’larda, benim tüm sergilerime gelen bir fotoğrafçı, rahmetli babamın yakın arkadaşı, gazeteci bir ağabeyim olarak tanıdım. Ben de onun Anadolu insanını ve toprağını ebedileştirdiği karelerden oluşan fotoğraf sergilerine giderdim. Daha sonra da aynı konuyu resimlerinde nasıl bir başarıyla işlediğini keşfederek, bu mükemmel sohbetli, harika gülüşlü insanın nasıl komple bir sanatçı olduğunu gördüm.Tabii buna ekleyebileceğimiz ce Fİkret Otyam’ın kaybı ağır geldi Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda, Uygur kardeşler “Marko Paşa”yı sahneye koydular. Çok başarılı bir Bulvar Tiyatrosu örneğiydi. Benim açımdan bir anlamı daha vardı gecenin. Uygur kardeşlerle aramda zamana bırakılmış bir sorun vardı... Aramızda kalsın. O gereksiz mesafeleri de aşmış olduk. Ülkemizin sahneyi tartışmasız en iyi dolduran kadın oyuncularından Şahnaz Çakıralp, mükemmel performansı dışında siyasi tecrübesini kullanarak bu “arabuluculuğu” gerçekleştirdi. Gülerek, danslarıyla beraber izlediğimiz bu müzikal komedinin sonu ise, çok duygusal bir ana gebeydi. Rahmetli Nejat Uygur, sahnedeki dev ekranlardan bize seslenerek doğum günü olan 9 Ağustos’ta Açıkhava’yı hınca hınç dolduran binlerce insanın gözünü yaşarttı... C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear