25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 7 Haziran 2015 EDİTÖR: MİNE ESEN TASARIM: BETÜL BERİŞE pazar yazıları 21 G Cumhuriyetin kahramanları VİYANA Her şey sahte, ya insanlık! ugünlerde Endonezya’da gündem sahte. Yaşar Kemal’in vurguladığı gibi demirin tuncuna her şeyin sahtesine kaldık. Ünlü markaların aslını aratmayan çanta, gözlük, saat gibi ürünlerinin sahtesini Cakarta Manga Dua AVM’den alıp gerçek diye hava atmak mümkün. Çoğu gülümsemenin, verilen sözlerin sahteliğini tecrübe ile sabitlemiştik ama onlar solda sıfır kaldı! Sözgelimi her tür DVD’nin sahtesi yok pahasına alınabilir, sinemadan daha ucuz! Zaten dünyada kötü trafi ünümüzde Avusturya 2. Cumhuriyeti’nin 70. yaşı, Devlet Protokolü’nün de imzalanmasının 60. yılı, çeşitli etkinliklerle kutlanmakta. Avusturya basını da cumhuriyetin 70. yaşına ulaşmasında mücadele etmiş gizli “kahramanlarını” geçmişlerinden pek de haberi olmayan Avusturyalılara tanıtmakta. KADİM ÜLKER Bunlar arasında gazeteci Jura Soyfer ile 102 yaşında hayata veda eden mimar Margarete Schütte Lihotzky de var. 1938 1945 arası Avrupa’yı Hitler belası kasıp kavurmaktadır. Alman ırkından gelmeyen ve Hitler ile aynı ülküyü paylaşmayan Avusturyalılar ve Almanlar ne Almanya’da ne de Avusturya’da yaşama şansı bulur. Hitler rejiminden kaçanlardan bazıları diğer ülkelerin yanında Türkiye ve İsviçre’nin de yolunu tutar. Onlarca yazar da iltica için başvuranlar arasındadır. Başvurunun kabulü konusunda federal savcılık karar vermektedir. Sosyal demokratlara, pasifistlere, partisiz aydınlara mülteci hakkı tanınır, komünistler uygun bulunmaz. Avusturya’nın tanınmış yazarlarından bazıları, başta Robert Musil olmak üzere İsviçre’de kabul görür. İsviçre’de kabul görmeyen Avusturyalı yazarlar da vardır. Onlardan biri Fred Wander, diğeri ise Jura Soyfer’dir. Wander Auschwitz’e götürülür. Avusturya’nın savaş sonrasının önemli yazarlarından birisi olarak kabul edilen Wander anılarını romanlarında anlatır. İsviçre’ye geçemeyen diğer yazar ise Jura Soyfer’dir. Toplama kampı Buchenwald’te yaşamını yitirir. Aynı dönemde Avusturya ve Almanya’dan Atatürk’ün Türkiye’sine sığınanlar da olur. Alman faşistlerinin katliamından 19331944 arasında kaçanlardan 700’ü aşkın aydın, profesör, öğretmen, mimar, yazar, çeşitli meslekten insanlar Atatürk Türkiye’sine sığınmıştır. Gelenler baş tacı edilir. Bu çalışmalarla Türkiye Cumhuriyeti’ne katkıda bulunanlardan birisi de Avusturyalı mimar Clemens Holzmeister’dir. Viyana Akademisi’ndeki görevinden 1938’de atılmıştır. Naziler, mimari anlayışını beğenmemiştir. 19391954 arasında Türkiye’de bulunur. Ankara’da TBMM, Merkez Bankası, Yargıtay, İçişleri, Çalışma, Sanayi, Savunma, Tarım bakanlıkları, Emlak Bankası ve Genelkurmay Başkanlığı binalarının mimarıdır, üniversitede ders verir. Holzmeister, Avusturyalılardan bir ekip oluşturmuştur. Bu ekip içerisinde Ocak 2000’de 103 yaşında hayata gözlerini yuman mimar Margarete Schütte Lihotzky de vardır. Lihotzky çifti, Holzmeister ve Herbert Eichholzer ile Türkiye’de Milli Egitim Bakanlığı’na bağlı kadın meslek okullarının yapımında çalışır. Savaş sonrasında Lihotzky ülkesine Avusturya’ya döndükMargarete Schütte ten sonra Komünist PartiLihotzky si üyeliğinden dolayı Viyana Belediyesi’nde iş alamaz. Devlet kurumlarında ambargoyla karşılaşır. Kadınların 60 yaşında emekli oldukları Avusturya’da Lihotzky’e ilk defa 97 yaşında Viyana Belediyesi’ne ait ufak bir iş verilir. Viyana Teknik Üniversitesi 98. yaşında Lihotzky’e onur doktorası sunar, törende ise Lihotzky “Bu biraz geç olmadı mı” diye sorar. Lihotzky, 1999’da Avusturya gazetelerinin birisinin düzenlediği “20. yüzyıla damgasını vuran kadınlar” anketinde ilk beşte yer alır. 20. yüzyılın önemli mimarları, yazarları, sanatçıları Türkiye’ye sığınarak canlarını kurtarmışlardır. Beraberlerinde de mesleklerini, bilgilerini getirerek genç Türkiye Cumhuriyeti’ne önemli katkılar sağlamışlardır. Bu katkıları süresinde geriye dönüş çağrısını beklemişlerdir. Sonra dönmüşlerdir ülkelerine. Ülkelerine dönene kadar da Bertolt Brecht gibi “Bir çivi çakma duvara, iskemleye savur ceketi, üç günün telaşı niye, yarın gidersin buradan” demeden katkılarını sürdürmüşlerdir. Kadim.uelker@gmail.com B CAKARTA GÜLSEREN TOZKOPARAN JORDAN ğiyle liste başı olan Cakarta’da sinemaya gitmek ayrı bir dert! Bir giden pişman, bir gitmeyen. Hadi şaşıp da gittiniz diyelim ortamın havası sahte! Dışarısı sauna gibi sıcakken salonlar buz. Geçenlerde Avrupa Film Festivali’nde gösterilen Kış Uykusu filmini izlemek için iki saat trafik çektikten sonra salonda da adeta donduk. Demokrasinin geç geldiği ülkede her gün meydanda protestolar görmek mümkün. Hararetli bir şekilde hak arayan göstericiler çok inandırıcı olsa da çoğu sahte! Yabancısı olmadığımız gibi karın tokluğuna kiralanıyorlar. Hadi bunları geçtik sahte evliliklere ne demeli! Hollanda’nın hükümranlık zamanında evinieşini bırakıp uzun süreli çalışmaya gelen erkekler anayurttaki hayat saklı kalmak üzere ikinci bir hayat kurarmış. Resmi yanı olmayan sahte evlilikten doğan çocukların mal mülk de hakkı olmaz Kiralık protestocular mış. Günümüzde benzeri türde evlilikleri Arabistanlı işadamları yapar olmuş. İş icabı gelenler parayı basınca güzel bir kızla kıyıyor bir sahte nikâh, giderken boşuyor, öyle kolay!.. Hastanede kullanılan sahte ilaçtan geçen ay doğum kliniğinde ise iki kadın yaşamını yitirdi. Sahte içkiden ölenin haddi hesabı yok! Bunlar artık kanıksanmış da son zamanda çıkan sahte şeyler hayrete şayan! Olmaz demeyin oldu! Endonezya’nın en temel besin kaynağı pirincin sahtesi, plastiği türedi. Sahte yumurtayı Çinli üretmişti, sahte pirincin nereden geldiği henüz belirlenemedi. Hastaneler kusan hastalarla doldu taştı. Tedavide pirinç lapası öneren doktorların tavsiyesi tutmuyor, sadece pirinç yiyip aynı şikâyetle geri dönüyor hastalar. Bu işte bir bit yeniği var diyen Tarım Bakanlığı olaya el koydu; 20 pazardan 60 farklı pirinç türü örneğini toplatıp incelemeye gönderdi. Bir kısmında plastisizer bulunmuş, inceleme sürüyor. Sahtelikte sınır yok! En son üniversite diplomalarının çoğunun sahte olduğu duyuldu. Bundan daha korkuncu olabilir mi? Sahte doktor, avukat, öğretmenlerle hayat nasıl yürür? Açıkcası biz Atatürk’ün izindeyiz! Varsa yoksa Türk doktorları der, yaz tatilini Ankara’da neredeyse hastane ve doktorlarda geçiririz. Meğer ne kadar isabetli davranıyormuşuz... Geçenlerde GATA’dan Dünya Askeri Tıp Kongresi’ne gelen doktorlarımız başarılarıyla yine yüzümüzü ağarttı. Bali’de bilgi ve tecrübelerini içeren sunumları ve verdikleri eğitimlerle hayranlık uyandırdı, gurur duyduk. Geçen yılki seçimde milletvekili bir avukatın üniversite diplomasının sahte olduğu iddiasıyla ortaya çıktı herşey. Meğer Endonezya’nın en sahici sahte diplomayı basmakta üstüne yokmuş. Fotokopiciler bile sahte evrak üretmekte harikalar yaratırmış. Soruşturmalar adı sanı duyulmamış bir çok yabancı üniversitenin diplomayı Endonezya’da bastırdığını gösterdi, iki kişi tutuklandı. En az 18 üniversitenin ruhsatsız açıldığı, sahte evrakla eğitim yaptığı saptandı. Plastik pirinç... Türkiye kucak açtı S Vaatler unutulmak için... BRÜKSEL ERDİNÇ UTKU ‘Olaylar 1933 sonrasını andırmaya başladı’ eçim denince aklıma vaatler ve tutulmayan sözler geliyor. 1999’da Open VLD (Flaman Liberal Partisi) Avrupa Parlamentosu (AP) adayı olan eski Belçika güzeli Anke van Dermeersch seçimi kazanırsa soyunacağını ve Playboy’a poz vereceğini vaat etmişti. Seçimi kazanamayan Anke, şimdi ırkçı Vlaams Belang’da siyasete devam ediyor. Playboy’a poz vermedi ama partisinin İslam karşıtı afişlerinde seksi pozlar vermeyi sürdürüyor. “NEE” (Hayır) oluşumu 2007 seçimlerinde bir genç kadının çıplak fotoğraflarıyla kampanya yaptı. Tania Derveaux, sitesine üye olan ilk 40 bin kişiye istihdam sözü verip “iş” kavramını yanlış anlayan bazı üyeleri ti’ye almak için sloganı değiştirip sözcük oyunu ile “40 bin oral seks vaat ediyorum” yazmıştı. Cinsel çağrışımlı kelime oyunlarının yapıldığı ya da yarı çıplak afişler Belçika’da her seçimde göze çarpar. İki adayın birlikte poz verdiği bir afişte ise kadın önde, arkada ise diğer erkek aday bulunuyordu. Slogan ise “cesaret edebilmek”ti. Başka bir kadın aday ise Göğüslerini fora ettiği afişte “göğüslerimle meclise girmek istiyorum” sloganını kullanmıştı. 2012’deki yerel seçimlerde Open VLD’den aday Milka Malfait poposunun bir kısmını gösterdiği tenisçi gibi giyinmiş afişi ile kampanya yapmış, eğer 1000 tercih oyu alırsa soyunacağını söylemişti. 830 oy alabilen genç kadının soyunmasına gerek kalmadı. Frankofon liberal partisi MR başkanı şimdiki federal başbakan Charles Michel geçen yılki seçimler öncesinde “kesinlikle Flaman milliyetçileri NVA ile aynı hükümette yer almayacağız” demişti. Ama şimdi NVA ile birlikte ülkeyi yönetiyor. Belli ki tutmadığı sözler sadece bununla kalmamış. Belçika’da federal ve bölge seçimleri ile AP seçimlerinin yapıldığı 25 Mayıs 2014 tarihinden 1 yıl sonra koalisyonda yer alan partilerin seçim Hükümet sözünü tutmadı bildirgelerini hükümet uygulamaları ile karşılaştırarak bir liste yapan Flaman yeşiller partisi Groen’a göre hükümet gerçekleştirilmesi mümkünken ya da alternatifi varken en az 10 vaadini yerine getirmedi. Groen, özellikle emeklilik yaşının yükseltilmesi, maaşların enflasyon endeksine göre yükseltilmesine ara verilmesi ve okul altyapısına ve doğaya yapılan yatırımların azalmasının hükümet partilerinin en az birinin seçim bildirgesine aykırı olduğunu açıkladı. Groen, partilerin seçimden sonra ilk vazgeçtiği vaatlerin normal vatandaşlara dönük sözler olduğunu iddia etti. Yeşillerin Türk kökenli Başkanı Meyrem Almacı “Ancak iş büyük sermayeye gelince onlara dokunamadılar ve alınacak önlemleri ertelediler” şeklinde konuştu. Groen, iktidarın nükleer santralların kullanım süresinin uzatılmasını ve ikinci ev satın alınmasında vergi indirimine son verilmesi uygulamasına başlanmamasını örnek gösterdi. Parti, işsizlik parası ve diğer sosyal ödemelerin yoksulluk sınırına yükseltilmediğini bildirdi. erdincutku@binfikir.be Göçmen dostu Sahte şeyler diyarında paranoyak olmuş, gerçek ürün, samimiyet, dürüstlüğü sorgularken acı bir gerçek yüzümüze yine soğuk su gibi çarpıyor. Mülteciler ve Açe’nin yüzlercesine anne şevkatiyle kucak açması! Doğal felaketlerin acısını derinden yaşamış ve dünyadan yardım akmış olan Açe adeta şimdi sıra bizde diyor. Aylardır denizde teknelerde yaşam mücadelesi veren, yurdundan edilmiş, bir umut peşinde koşan, Açeli balıkçıların kurtardığı yüzlerce Myanmarlı Rohingya göçmeni resmi makamlardan bir şey beklemeden evine alıyor, yemeğini paylaşıp, yaralarını sarıyor. Komşu ülkelerle paylaşalım konulu resmi görüşmeler devam ederken onlar misafirleriyle mutlu, en azından insanlığın sahte olmadığını gösteriyorlar. gjtozkoparan@hotmail.com B ir rastlantı sonucu Doğu Almanya’da 2011’de neonazi NSU grubunun 20002006 yılları arasında biri Yunan, sekizi Türk, yabancı kökenli 9 insanı öldürmüş olduğu ortaya çıkmıştı. Ancak bu cinayetlerin ardından Alman makamlarının yıllarca yanlış iz sürdüğü Mayıs 2013’te Münih’te başlayan, geçenlerde 215 duruşmayı geride bırakan ve Ocak 2016’ya kadar sürmesi beklenen dev davada kanıtlandı. Hepsi bu kadar! Çünkü iki yılda bir arpa boyu yol alındı. Tanıklık yapması beklenen 3 kişi arka arkaya aniden yaşamlarını yitirdi! 2007’de Heilbronn’da bir polis öldürüldü. Katillerinin, 8 Türk’ü öldüren NSU üyeleri olduğu cinayetten ancak 4 yıl sonra ortaya çıktı. Bir süre sonra da cinayetle ilgilenen polislerden ikisinin ırkçı örgüt Ku Klux Klan’ın Stuttgart koluna üye olduğu, yirmiye yakın Stuttgartlı polisin de geçici süre için bu örgüte katıldığı tespit edildi. Ardından kurulan Eyalet Meclis Araştırma Komisyonu, Federal Meclis NSU komisyonu gibi uğraşıp duruyor, fakat ortaya ipe sapa gelen bir STUTTGART AHMET ARPAD şey çıkaramıyor. Mülteci yurtları yakılıyor 2006’da D. Almanya’da aşırı sağcıların sokak ortasında Anne Frank’ın kitabını yakmasının ardından Almanya Yahudileri Merkez Konseyi Başkanı Charlotte Knobloch “Doruk noktasına ulaşan aşırı sağcı ve antisemitist olaylar neredeyse 1933 sonrasını andırmaya başladı” demişti. 19. yüzyıl Alman edebiyatının önemli isimlerinden Heinrich Heine’nin “Bugün kitap yakanlar, yarın insan da yakar” sözlerini Hitler 80 yıl sonra gerçekleştirmişti! Günümüz Almanyası’nda mülteci yurtları yakılıyor. Federal İçişleri Bakanlığı’nın Ocak 2015’te Solcu Parti’nin soru önergesine verdiği yanıta göre aşırı sağcılar sadece Kasım 2014’te yabancılara yönelik 1202 saldırıya imza atmış! Aynı bakanlık 2014’te tam 1275 Yahudi karşıtı saldırı belgelemiş. Almanların yüzde kırk beşi “Yahudiler bugün de ülkede çok etkili” diye düşünüyor. Anayasayı Koruma Örgütü yabancı düşmanı eylemlere hazır 9600 aşırı sağcının varlığından söz ediyor. Aralık 2014 verilerine göre Almanların yüzde 43’ü “Müslümanların sürekli arttığı ülkemde kendimi yabancı hissetmeye başladım” diyor. 7.5 milyon yabancının yaşadığı Almanya’da toplum bilincini değiştirmek kolay değil gibi. Ülkedeki yabancı düşmanlığının, ırkçılığın ve antisemitizmin neden olduğu sorunların altından kalkmak neredeyse olanakdışı. Neonazilerin, özellikle Almanya’nın doğusunda attığı tohumlar çok kolay yeşeriyor. Aşırı sağcı partileri, grupları yasaklasalar da bu işin sonu pek gelmeyecek gibi. Geri planda ipleri ellerinde tutan takım elbiseli, sinekkaydı tıraşlı neonazileri değil sorgulamak, yanlarına bile sokulamazlar. Savaş sonrası Almanya’sında üst düzey görevlere gelmesini becermiş eski Nazilerin “çocuklarına” ülkede hiç kimse dokunamıyor... Almanya’nın giderek artan toplumsal sorunları çok karmaşık. İç içe geçmiş. Tam bir arapsaçı. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear