25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 26 Haziran 2015 Kadınlar camiye neden uzak? Eski İstanbul Müftü Yardımcısı Kadriye Erdemli dünden bugüne kadınlara ayrılan ibadet yerlerini anlattı amazanmedyakadın” faslında camilerdeki “erkek vesayetine itirazın” gazete sütunlarında kendine yer bulduğuna da tanığız. Eski İstanbul Müftü Yardımcısı Kadriye Avcı Erdemli, camilerde kadınlara ayrılan ibadet yerleri söz konusu olduğunda meselenin hem pratiğini hem de geçmişini aktarabilecek isimlerin başında geliyor. Camilerde kadınlara ayrılan yerler söz konusu olduğunda, Yıldız Ramazanoğlu ve Sibel Eraslan gibi isimler, “Hiç değilse birkaç dakikalığına, ibadetimizi yaptığımız SELİN sırada üstONGUN ast ilişkisi olmadan, ibadetimizi yapamaz mıyız” diye sordu yıllarca. Bu ne ölçüde değişti bugün? Camiler Allah’ın evleridir ve orada üstast ilişkisi tarihin hiçbir döneminde olmamıştır şimdi de olamaz. Allah’ın huzuruna gelen bütün kullar eşittir. Sibel Hanım ve Yıldız Hanım’ın kastettiği caminin manevi atmosferini hissederek ibadet edebilmek olmalı. Burada işaret edilen kısım, en nazik deyişle, camilerde kadınlara ayrılan yerlerdeki özensizlik. Örneğin bazı camilerde kadınların namaz kıldığı bölümlerin önüne perde çekiliyor. Hz. Peygamber dönemindeki usul nasıldı? Hz. Peygamber ve Hulefai Raşidin (Dört halife) döneminde kadınlara ayrıca bir mekân ayrılmamış, kadınlar caminin ana mekânında erkekler safının arkasında bir bölme olmadan namaz kılmışlardır. Ya Osmanlı dönemindeki pratik? Osmanlı döneminde kadınların vakit namazlarına, bayram ve Cuma namazlarına Hz. Peygamber’in dönemindeki gibi bilinçli bir katılımından söz edilemez. Ama yine de bu dönemde Osmanlı kadınları camiye Ramazan ayında kılınan teravih namazı, kandil ve mevlit gibi bazı özel gün ve sebeplerle gitmişlerdir. Kadınların camiyle bağı bu kadar az olmasına rağmen, yine de onlar için caminin içinde, ana mekânda paravanla (caminin içinin görünebildiği) bir bölme ya da kadınlar mahfili yapılmıştır. Kadınlar burada, sınırlı da olsa, hem mihrap, minber gibi ana unsurlarını görerek camide bulunma duygu ve sevabına ererek namaz kılmışlar, hem de camide dinledikleri vaaz ve hutbeler münasebetiyle eğitim faaliyetlerinden nasiplenmişlerdir. Sorunuzdaki perde örneğine gelecek olursak, perdeler hem caminin mimari estetiğine aykırıdır hem de kadınların camiden kopuk namaz kılmalarına neden oluyor. Kadınlar camiden neden uzaklaştı? Kadınların toplum hayatın yeryUzU sofraları TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Ramazan Derleyen tayfun atay 11 “R FAYDALI BİLGİLER min karakteristiği, Peygamber’in aktardığı Allah kelamı (Kur’an) ve yine Peygamber’in yapıp ettikleri, söyledikleridir (Sünnet). elefilik, Vahhabiliğin ana rahmiSelefilik işte bu “temel”lere bir “modir. Ancak sadece Muhammed dern geridönüş” hareketidir. bin Abdülvahhab’ı değil, günümüze Bu çerçevede o, bir bakıma Hırisgelene dek pek çok İslâm âlimi, düşünürü, entelektüel, aktivist ve militanı tiyanlıkta Protestan reformizmi neyse ve dinsel anlamda ne murat ettiynı da doğurmuş bir rahimdir bu. se onun İslâm’daki karşılığı olarak da Yelpaze o kadar geniştir ki onun değerlendirilebilir. içinde yer alan karakter ya da hareSelefiliğin ilk işaretlerinin hicrî ketler bile yekdiğerini Selefilikdışı 4’üncü asırdan itibaren bulunabisayma noktasına varabilir. Kimilerinleceği kaydedilmekteyse de onu ce 19’uncu ve 20’nci yüzyılların mokristalleştiren hiç kuşkusuz İbni dernist İslam düşünürleri, CemaledTeymiyye’dir (ö. 1328). Moğol istilaladin Afgani, Muhammed Abduh, Reşid rının İslâm topRıza da bu yelpazeye raklarını kadâhildir. Kimileri ise onları dışarıda tutup sıp kavurduHasan el Benna, Seyğu dönemin kayid Kutub ve Mevlatastrofik şartna Mevdudi gibi dalarından çıkan ha radikal bir siyasibu büyük bilideolojik enerjiye saginin fikriyatı, hip isimlerle onların İslâm’da teoloöncülük yaptığı hajik, felsefi (manreketleri bu yelpazetık dâhil) ve Usame bin Ladin de sayar. Ama bunlasufi açılımlara rı yelpazedışı sayankapalı, katı, püriten ve ahlâkçı bir lar da vardır. “fundamentalizm”i önümüze çıkarır. Ve yelpazenin en ucunda da Usame İbni Teymiyye’nin şeyh ve evliyaya bin Ladin gibi isimleri, El Kaide, IŞİD yönelimleri, mezar ziyaretlerini ve dagibi cihatçı tedhiş örgütlerini bulmak hi Peygamber’in kabrinde yapılan dua mümkündür. ve niyazları şiddetle reddeden yanı, En ılımlılarından en radikallerine Vahhabiliğin ilham kaynağıdır. kadar modern dönemin bu İslami şahO, Usame bin Ladin’in de ilham siyet ve hareketlerini “Selefi” başlıkaynağıdır! 1996 yılında tüm dünyağı altında değerlendirebilmeyi mümkün kılan nokta, onların hepsinin “re daki Müslümanlara yönelik ve bir anlamda Batı’ya savaş ilanı olan uzun formist” bir performansla İslâm’ın temesajında bin Ladin, görüş ve savlamelorijinal prensiplerine dönülmerını İbni Teymiyye’den referanslarla si noktasında mutabakatlarıdır. Sebesler, destekler, güçlendirir (bkz. “In lefilik için İslâm, “nass”, yani Kur’an His Own Words: Statements by Osave hadislerden ibarettir. Bu, kitabî ma Bin Laden”, Al Qaeda Now, 2005, bir püriten anlayıştır. İslâm tarihi bos.1689). yunca söz konusu geleneksel ve külÖte yandan İbni Teymiyye’nin heptürel girdileri reddeden, yani “yaşaten tasavvuf düşmanı sayılamayanan” İslâm’dan “ideal” İslâm’a geçmecağına ilişkin kayıtlar da düşülmüşyi öneren bir yaklaşımdır. tür. Onun tasavvufa tepki ve eleştiDoktrinde kaydedilen “selef”, rilerinin aslında İbni Arabi ve onun İslâm’ın başlangıç döneminde yaşa“Vahdeti Vücud” anlayışından duymış, Peygamber’i, onun yakınları ve duğu rahatsızlıktan kaynaklandığı bearkadaşlarını veya onları tanıyanlalirtilir. rı tanımış, bilmiş, gözlemlemiş olanYarın: VAHDETİ VÜCÛD lardır (“Selefi Sâlihîn”). Bu döne SELEFİLİK S Kadriye Avcı Erdemli, “Kadınların bir dönem cami altlarında süpürge, perde gibi temizlik ürünlerinin olduğu yerlerde namaz kıldıklarını” söylüyor. Abdest alma mekânları da da daha aktif olması, kadınlahiç düşünülmemiştir. Camide rın camilerde vakit ve Cuma vakit namazlarını kılmak isnamazı kılma ihtiyacını günteyen kadınlar, genç kızlar en deme getirmiştir. Çoğu camibaşta abdest alma sorunu ile mizin mimari yapısı, cami yakarşılaşabilmekteydi. Şehirler pılırken kadınlar düşünülarası cami ziyaretine gelen kamediği için bu talebi karşılama konusunda yetersizdir. Hz. dınlar da tarihi camilerde iki rekât namaz kılmak istedikPeygamber zamanında camilerinde abdest alacak yer, abnin ana mekânında saf düzedestleri olduğu zaman ise özelnine uygun olarak namazlalikle Cuma günleri namaz kırını kılan, camide cemaat olma duygu ve bilgisine erebilen lacak yer bulamamaktaydılar. Ya camiden kopuk cami altkadınlara bugün Türkiye’de, larında namaz kılmak durubodrum katı ya da küçük yerler tahsis edilmiştir. Bu küçük munda kalmaktaydılar ki, bu da onların kendilerini, ziyareyerler camiden kopuk odalar veya cami estetiğine uymayan te geldikleri tarihi havayı soluyacakları cami ortamında hisperde ile ayrılmış mekânlar setmemelerine neden olmakolup bu durum, namazlarının taydı. geçmesi gibi bir za “Dili geçmiş ruret olmadıkça, kazaman” kullanıdınların camiye gelyorsunuz, değimemesinde de etkişen bir durum lidir. Ramazan’da var mı? bir ay teravih naCamilerin kamazı kılmak için bu dınlar bölümütür camiden kopuk nün kadınlar lemekânlara gelen kahine iyileştirildınlar, mihrabı, mindiğini rahatlıkberi, caminin bölümla söyleyebililerini görmedikleriz. Özellikle ri, caminin atmosfeİstanbul’da. Görini yaşayamadıkları revde olduğum ve kendilerini camide hissetmediklerin Eski İstanbul Müftü Yrd. dönemde takibiden, konsantrasyon Kadriye Avcı Erdemli. ni yaptığım “İstanbul Müftülarını kaybetmekte, lüğü Camilerin Kadınlar Böarkadaşlarını görünce konuşlümünü Güzelleştirme Projemaya dalmaktadırlar. Ya da si” tamamlanmıştı. Sevinerek mevsimine göre yazın çok sısöyleyebiliriz ki, birçok camicak kışın çok soğuk, rutubetye kadınlar için yer ayrıldı, bu li, eski halı, rahle, sıra, süpürge, perde, temizlik ürünleri gi yerler ya mahfeler oldu ya da bi eşyaların bulunduğu sağlık perdeler kaldırılarak paravanlar yapıldı. Ve de abdest alma sız şartlarda namazlarını kılyeri yapıldı. mak durumunda kalmaları da Hz. Peygamber zamanınkadınları camiden uzaklaştırda kadınların beş vakit namaktadır. mazlara da aktif olarak katılAbdest yeri yoktu dığı söylenir. Bugün sonuç neden farklı sizce? Abdest alma mekânları Hz. Peygamber’in Medine’de için notunuz nedir? başlattığı bu gelenek, hızla genişleyen İslam coğrafyasına aynı ölçüde yansımamıştır. Dinin temel kaynağı olan Kur’anı Kerim’e ve Hz. Peygamber’in sahih sünnetine uymayan, İslam öncesi geleneğin izlerini taşıyan rivayet ve yorumların sözlü ve pratik uygulamalara yansıması, İslam dünyasında kadınların cami ortamından uzak kalmasında ve eğitimin ihmal edilmesinde önemli bir etken olmuştur. Kadınların fitne, fesat korkusu ve düşüncesiyle camiye gelmelerini hoş karşılamayanların ve karşı çıkanların görüşlerinin delile dayanmadığını söyleyebiliriz. İbadethanelerde ve bütün alanlarda her türlü güvenliği sağlamak, idarenin ve yetkililerin görevidir. Bu vehimler vesile kılınarak kadınların camilere girmelerini engellemek veya onlar için nezih ve zarif mekânlar içeren mabetler tesis etmemek, Kur’an ve sünnete dayandırılamaz. Örneğin geçen yıllarda Hacı Bayram Camii’nde, cuma namazında “erkeklere yer kalmıyor” gerekçesiyle kadınlar camiye alınmamıştı. Bu aslında neyin, hangi zihniyetin tercümesi? Maalesef, halen “Kadınlar namazlarını evlerinin en izbe köşesinde kılsın” diyen bir anlayış mevcut. Okuyan genç kızlar, çalışan kadınlar öğle namazını, ikindi namazını okulunun ya da iş yerinin yakınındaki camide kılmak istediğinde, “Siz gidin evinizin en izbe köşesinde namaz kılın sonra işinize dönün mü?” diyeceğiz. Dini bir kurum olarak, her inanan için ibadetlerini rahatça huzur içinde yapacakları mekânlar ayırmak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir vazifesi. Kadınlara perde ‘Hoşafın Kâsesi Buzdandır, Şevketlim...’ SOFRA SOHBETLERİ irinci Abdülhamit dömuş: Dürrîzâde neye uğradınemi şeyhülislamğını bilemiyerek koşmuş, calarından Dürrî  Mehmed mi kapısına vardığı sırada SulEfendi’den (173436) başlayatan Mahmut atına biniyormuş. rak İmparatorluğa birçok kaResmi tazîm ve ubudiyeti ifa dıasker ve şeyhülislam veren edip [saygı ve  bağlılığını  sunDürrîzadeler,(NisanTemmuz ma] rikâbında [önünde]  yaArtun 1920 arası görev yapan son ya olarak yola düzülmüş, koünsal şeyhülislam  Dürrîzâde Abdulnağın önüne geldikleri zaman lah Efendi’nin millî  mücadeiftar topu atılmış. Hünkâr bile aleyhine verdiği fetvaları hariç)  yaknek taşında attan inerken Dürrizâde laşık 200 yıl boyunca saygınlıkları kakahyâsının kulağına ‘Haremin yemeğidar varlıklarıyla da Osmanlı İstanbul’uni selâmlığa versinler. Ahcıbaşı hareme nun önde gelen ulemâ  ve “kibar” ailebaşka yemek hazırlasın’ demiş ve palerinden biri olarak yaşamış; adlarıyla dişahın koluna girmiş hergün oturduğu müsemma, “inci gibi parıldamayı”  sürodaya çıkarmış. El, etek, ayak öperek dürmüşlerdir. minnet ve şükranını arzeder. Padişahın Özellikle, II. Mahmud döneminde maiyyetinde yüz elliye yakın kimse ayrı (18081839),  Dürrîzâde Şeyhülislam ayrı mükellef sofralara oturtulur. Abdullah Molla, “servet ve samânıyla “Tam iftar saatinde Padişah ve beraberaber, mekârimi mebzulesi (elinin berinde bunca insan ‘baskın’ının  biçok açık olması) ve kibarlığıyla şöhretle   bu seçkin  kişinin konağında hiç bir şiâr idi.” (Balıkhane Nazırı Ali Rıza telâş ve sıkıntıya yol açmadığı  izleniBey, Eski Zamanlarda İstanbul Hayatı). yor. Sapları  fildişi, mercan ya da sedefDürrizâde’lerin Üsküdar Paşakapısı’nda ten ve üzerleri değerli taş ve altınla besahilden Doğancı’ya kadar yayılan kozenmiş çorba, tatlı, pilav, hoşaf kaşıklanağı, müştemilâtı ve geniş bahçesiyrı sanki Saray’la yarışır gibiydi. le, küçük bir saraydı adeta. Abdullah Hünkârın ‘emri ve müsaadesi’ ile, Efendi,  Şeyhülislamlık sonrası yıllarDürrîzade de onunla birlikte aynı sofrada da bolluk ve cömertlik  içinde yaşaya oturur. Altın tepsi içinde altın tabakmayı sürdürüyordu. “Nefâisperverliği” lardaki iftariyeliklerle oruç bozulduk(iyi yemeklere ve inceliklere düşkünlütan sonra, leziz yemeklerin resmigeçidi başlar. ğü) Sultan II. Mahmud’un  kulağına gitArdından, büyük billur (kristal) tabak miş, o da merak etmiş doğrusu.  Gerisini, Musahipzâde Celâl’in Eski İstanbul içinde yine billur gibi bir hoşaf kâsesi getirilerek gümüş tepsiye konur. SulYaşayışı’ndan özetleyelim: “Pâdişah, bir  Ramazan günü akşamü tan, mineli altın üzerine incilerle bezeli  hoşaf kaşığı ile hoşaftan tadar. ‘Molla, zeri Üsküdar Yeni Cami’ye gidiş emrini verince, maiyeti erkânıyla birlikte ka bu vişne hoşafı ne kadar soğuk! deyince Dürrîzâde: ‘Kudretli Hünkârım. Hoyıklarla Üsküdar’a geçilir. Ezana bir saşafın kâsesi buzdandır. Afiyetler olsun at kala doğruca camie gidilir. Hünkâr Şevketlim!’ cevabını verir.  mahfelde oturup hafızları dinledikten Sultan Mahmut’un hayreti son dereceyi sonra bir aralık ezana yarım saat kaldıbulur. Dürrîzâde’nin mahir kilercisi her ğı sırada nedîmlerinden birine: ‘Bu akşam Dürrizâde’ye iftara gideceğim!’ de gün Küçük Çamlıca suyunu kalıp içinde kâse şeklinde dondurur içine efendisiyivermiş. nin hoşafını kor, takdim edermiş...” “Hemen Dürrîzâde’ye haber uçurul B Bir gelecek öngörüsü: Ne zaman Diyanet İşleri Başkanı koltuğunda bir kadın görebileceğiz? Kadınların Diyanet İşleri başkanı olmalarında dinen bir mahsur yok. Teamülen olamıyorlar. Teamülen neden olamıyorlar sizce? Biliyorsunuz Türkiye’de hatta dünya da kadınlar belli mevkilerde yeni yeni görülmeye başladı. Türkiye’de 81 vilayet var ve benim bildiğim bir kadın vali var. Oysa bunun ol ‘Kadınların hak araması İslama ters değil’ maması için ne dini ne de yasal bir engel mevcut. Diyanet İşleri Başkanlığı dahil bazı makam ve mevki ile ilgili olan bu durum dini olmaktan ziyade kadına toplum içinde biçilen konum ile ilgili. Bu durum kadının toplum içindeki konumunun değişmesiyle birlikte değişebilir. Kadınların hak arayışına tepki duyan kimi İslamcı erkeklerin ıskaladığı kısım nedir? İslam dini geldiğinde kadınlara mülkiyet, miras, evlilik, boşanma, vasiyet etme, eğitim vs. medeni hakları verdi. O dönemde Batı’da hak arayışı bile mevcut değildi, hatta sonraki tarihlerde hak arayan kadınlar giyotinle öldürülüyordu. İslam, kadınlara hak vermiş ve kadınlar da haklarını aramıştır. Mesela, Havle binti Huveylit. Kocası ona o dönemin boşama şekillerinden biri olan zihar yapıyor. Kadın da çok mustarip oluyor. Hz. Peygamber’e soruyor, “Gençken benimle evlendi, yaşlanınca beni atıyor. Benim duru mum ne olacak?” Peygamberimiz, “Bu konuda bana vahiy gelmedi” diyor. Sorularına yanıt arayışı devam ederken kadın en sonunda “Herkese gelince ayet geliyor, bana gelince susuyor. Ben de durumumu Allah’a arz ederim” diyor. Bunun üzerine dua ediyor ve Rabbimiz, bu olay üzerine indirdiği Mücadile (Tartışan Kadın) Suresi’nde kadın lehine düzenlemeler getiriyor. Dolayısıyla kadınların haklarını aramaları İslama ters bir durum değil. Olması gereken bir şey. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear