25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 21 Haziran 2015 DUNYA ikiLeaks kurucusu Julian Assange’ın “gizli işler çeviren diktatörlüğün rezilliklerini ortaya çıkarma” amacıyla yayımlamaya başladığı gizli Suudi belgelerinin, İran, Suriye komplolarıyla ilgili ayrıntıları gözler önüne sermesi bekleniyor. Kraliyetin vatandaşlarını WikiLeaks’te okuma ve yaymanın cezasız kalmayacağı yönünde uyardığı belgelerden ilk etapta şunlar dikkat çekti. TÜRK ARABULUCU: 2012 tarihli bir belgede nükleer müzakere kapsamında İran’a “flörtöz Amerikan mesajlarını” bir Türk arabulucunun taşıdığı dile getiriliyor. 2 Ocak 2013’te Türk Dışişleri Suudilerin Ankara elçiliğine Suriyelilere 50 milyon dolar nakdi yardıma teşekkür ediyor. LADİN’İN ÖLÜM BELGESİ: 2011’de ABD’nin Kaide lide Almanya’da göçmenlere destek etkinliğine katılan Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, “Akdeniz’de sığınmacıları ölümden kurtarmak Avrupa’daki tüm ülkelerin ahlaki görevi” dedi. Gauck “İnsanları suda terk etmekle onurumuzu kaybederiz” uyarısı yaptı. EDİTÖR: GÜLRİZ ERGÖZ TASARIM: BETÜL BERİŞE Gauck göçmene destek ABD’nin bilgi kaynağı ABD Dışişleri Bakanlığı önceki gün yayımladığı 2014 “Terörizme İlişkin Ülke Raporları”nda Kaide’yle ilgili bilgilerde Wikipedia’yı kaynak gösterdi, hatta link verdi. Sosyal medyada “Böyle istihbarat toplamak daha ucuz olmalı” esprisi yapıldı. Ruhani’nin kadın yardımcısı isyan etti İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Şahindoht Molaverdi, bizzat duyurduğu kadınların maç izlemesi yasağının hafifletilmesi adımından, aşırı muhafazakarların kan dökme tehditleri üzerine çark edilmesine sert tepki gösterdi. Facebook’tan açıklama yapan kadın ve aile işlerinden sorumlu kadın yardımcı, hükümet toplumun meşru taleplerini karşılamaya çalışırken, iki yıl önce seçmenin reddettiği grupların fesat tohumu ektiğini söyledi. İran ile ABD’nin erkek voleybol takımlarının Tahran’daki iki maçı için kadınlara 200’er bilet ayrılmıştı. Voleybolsever kadınları “fahişe” diye niteleyen kampanya yürütenlere “Güya Allah’ın hizmetindeyiz diyorlar. Yaptıkları kesinlikle yasalara göre suç” diye çıkışan Molaverdi, şöyle devam etti: “Sahte sofu güruhunun çatışma çıkarmaya yönelik hakaretlerini sevgili kızlarımız ve kadınlarımız asla unutmayacak, tarihi hafızalarına kazıyacaktır.” Önceki gece İran ABD’yi 30 yendi. Maç izlerken görüntülenen bir avuç kadının yabancı elçilik çalışanı olduğu belirtildi. İkinci maç bugün oynanacak. Suudi petrodolarıyla medya operasyonu WikiLeaks’in yayımladığı Suudi belgeleri, kraliyetin Arap medyasını para karşılığı nasıl susturduğu ya da karşıtlarına saldırttığını gösteriyor 17 nilgun@cumhuriyet.com.tr nilgun@ W ri Usame bin Ladin’i öldürdüğünü açıklaması üzerine oğlu Abdullah babasının ölüm belgesini talep ediyor. ABD’nin Riyad elçiliği ölüm belgesinin hiç yayınlanmadığı, bunun askeri operasyonda öldürülenler için standart uygulama olduğunu söylüyor. MÜBAREK İÇİN 10 MİLYAR DOLAR: Tarihsiz ve “çok gizli” damgalı bir belgede Körfez ülkelerinin devrik Mısır lideri Hüsnü Mübarek’in serbest kalması için halefi Muhammed Mursiye’ye 10 milyar dolar ödemeyi değerlendirdiği, ama Mursi’nin parayı alsa bile Mübarek’i bırakamayabileceği görüşü yer alıyor. MEDYAYI KONTROL: Suud’un 11 Eylül ve IŞİD’in gerisindeki güç olmasına, bu yıl 102 kişiyi idam etmesine rağmen bunların gündeme gelmemesinin, Arap medyasını sıkı denetim altında tutması ve Avustralya’dan Kanada’ya dek parayla adam satın almasından kaynaklandığı belgelerden anlaşılıyor. Arap medyasında Suudilerle ilgili olumsuz haberyorum çıkmaması için öncelikle gazeteciler “etkisizleştiriliyor”. “Satın alınan” gazeteci ve medya organları sessiz kalıyor ya da işbirliği yapıyor. Olumsuz haber ya da eleştiri yayımlamaması yetiyor. Daha aktif propaganda gerektiğinde “kıskaç” yöntemine geçiliyor. Kıskaç görevi gören gazete ci ve kurumlardan Suud’a övgü düzmesi ve eleştiri yönelten taraflara saldırması bekleniyor. Bu yayınları yapanlar yüzlerce, binlerce abone kazanıyor. 2010 tarihli bir belgeye göre Şam, Abu Dabi, Beyrut, Kuveyt, Amman ve Nuakşot’taki onlarca yayına bu kapsamda 50033 bin dolar ödeme yapılıyor, hisseleri alınıyor. 2011’de Mısır’da ONTV bir Suudi muhalifi yayına çıkarınca, Suudi Dışişleri’nin müdahalesiyle kanalın sahibi Naguib Sawaris yayın yönetmenine bir daha Suudi muhalif çağırmama emri veriyor. Suudi elçi yayına davet ediliyor. Lübnan’ın popüler kanalı MTV 5 milyonlarca dolara “bağlanıyor”. Bunlar da işe yaramazsa “çatışmaya” giriliyor. Örneğin Ocak 2010’da İran’ın Arapça kanalı Alem Arabsat uydusundan çıkarılıyor. ayrünnisa Hanım’ın “Bizi çok üzdüler”i ile başlayan göz yaşartan itirafları malum Çankaya’daki veda resepsiyonunda ortalığa dökülmüştü. Bu kez Abdullah Gül, Sever’in kitabı ile intifadanın devamını getiriyor. “Dahlim yok” dese de… Okumuş… Ve onay vermiş… Yalanlamamış olduğuna göre… Yazılanı sahipleniyor, yan cebime, intifadayı sürdürüyor. Gül ailesinin adını koyalım! Erdoğan’a karşı başlattıkları “intifada”nın en şaşırtıcı yanı, son güne değin yol arkadaşlarını tanımamış(!) olmaları. Abdullah Bey’e dair anlatılanlar, “Bizi çok üzdüler” yakınmasıyla elinde eteğindeki taşları döken Hayrünnisa Hanım’ın hesaplaşma üslubundan farklı değil. Benim çocukluğumda Kerime Nadir isimli bir pembe dizi romancısı vardı. “Kalp Yarası”, “Hıçkırık”, “Solan Ümitler”, “Dert Bende” gibi eserler kaleme alırdı. Güllerin intifadası da bu Kerime Nadir romanlarına benzedi. Abdullah Gül de eşi gibi tıpkı, gazozuna ilaç atılan genç kız misali; Erdoğan olayına gözlerini kırpıştırarak uyanıyor. “Kırıldı…” “Üzüldü…” “Çok ağırına gitti…” “Anlam veremedi. Anlayamadı!” Ahmet Sever, RTE’nin sürekli ters köşe hamleleri karşısında Gül’ün hissiyatını, kıyamam… bu biçare ifadelerle tanımlıyor. Gül’lerin intifadası H Samimiyetten yoksun HONDURAS Yolsuz başkana ‘defol’ çektiler Kilise katliamı kurbanları için spor salonunda düzenlenen törene katılan binlerce kişi birlik mesajı verdi. Orta Amerika’daki Honduras’ta hükümetin yolsuzlukları haftalardır protesto ediliyor. Dün başkenti Tegucigalpa’da Devlet Başkanı Juan Orlando Hernandez’in istifası talebiyle savcılığa yürüyen 30 binden fazla kişi “Defol J.O.H!” sloganı attı. Yoksul ülkenin sağlık sisteminden 300 milyon dolar çalındığı, bunun 90 milyonunun Hernandez tarafından 2013 seçim kampanyasında kullanıldığı ileri sürülüyor. Geçen hafta göstericiler dokunulmazlığa karşı uluslararası komisyon kurulması talebini BM’ye iletmişti. BD’nin Güney Carolina eyaletinin Charleston kentinde siyahların en eski kiliselerinden birinde katliam yapan 21 yaşındaki beyaz Dlyann Roof’un mahkemeye çıkarılmasından bir kaç saat sonra 9 kurban için anma törenleri düzenlendi. Bir spor salonunda siyah, beyaz binlerce kişi yaşamını yitirenleri anmak, ırkçılığa karşı birlik mesajı vermek için toplandı. 1960’ların sivil haklar mücadelesinin ABD’nin tüm renkleri bir araya geldi A sembol şarkısı “We Shall Overcome”ın (Üstesinden geleceğiz) söylendiği törene kurban yakınları, siyasiler, din adamları katıldı. 2 saat süren törende Katolik, Protestan ve Yahudi din adamları birlik mesajları verdi. Silah kontrolü şart Belediye Başkanı Joseph Riley, saldırıda ölen peder ve Demokrat senatör Reverend Clementa Pinckney’in yakın arkadaşı olduğunu söyleyerek kentte açılacak AfroAmerikan Müzesi’ne onun adının verileceğini duyurdu. Törenin ardından kalabalık saldırının meydana geldiği kilisenin önüne giderek barış şarkıları söyleyip, dua etti ve çiçekler bıraktı. Kilise katliamı, polisin sürekli silahsız siyahları öldürmesine yönelik öfkenin üzerine geldi. Başkan Barack Obama ırkçılığın ABD toplumunun felaketi olmaya devam ettiğine dikkat çekti. “Gençle rin akıllarını zehirlediğinde, ideallerimize ihanet oluyor, demokrasimizi parçalıyor” diyen Obama, Kongre’nin kulak tıkadığı sıkı silah kontrolü çağrısını tekrarladı. Kilise katliamından 4 gün sonra fail Roof’un ırkçı bildiriler yayımladığı, ABD bayrağı yaktığı, Konfederasyon bayrağı salladığı, silah tuttuğu pozlar verdiği bir web sitesi olduğu ortaya çıktı. Görev süresinin sınırlandırılması için getirilmek istenen yasal kısıtlamaya örneğin Gül’ün tepkisini, yazar şu tipik Kerime Nadir satırlarıyla anlatıyor: “Partisinden ve arkadaşlarından gelen bu tavır, Cumhurbaşkanı’nın çok ağırına gitti. Ne olmuştu da kendisine böyle bir yasak reva görülmüştü? Buna bir anlam veremiyordu. Çok kırılmış ve incinmişti. Konu ne zaman açılsa konuşmak istemiyor, ancak yüzündeki acı ifade her şeyi anlatıyordu.” Bu ne yahu! Yeşilçam senaryosu mu yazıyoruz? “Kardeşim” diye sunulan ilişkinin sahici doğasına Gül, Çankaya’nın son üç yılında mı uyandı? RTE’yi önce hiç tanımadı mı? Hangi kumaştan yapıldığını hiç fark etmedi mi? “Kasımpaşalı yapısını” hiç çözemedi mi? Kiminle dans ettiğinden nasıl bu ölçüde habersiz olabilir, olanlara nasıl bu kertede hazırlıksız yakalanabilir? Muhataplarını, siyasetçi olarak Gül ya hiç ölçemiyor; ya da atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra uyanan liberaller misali o da “Erdoğan’ın beklenmedik metamorfoz” masalına inanmamızı bekliyor. İki şık da ciddiyetten uzak. “Hatıratın anlamlı olması için kişiler gerçek kimlikleriyle örtüşmeli!” diyen Davutoğlu korkarım haklı. “Hatırat” adına kitabın çok ciddi bir “samimiyet” sorunu var. Gül’ün gerçek kişiliği ve gerçek duygularının açılımına (öfke, aldatılmışlık, hırs, intikam vs.) dair “hatırat”tan hiçbir yeni çıkarım yapamıyoruz. Sever de bu eksikliğin farkında. “Arzum, Abdullah Gül’ün özellikle cumhurbaşkanlığının son yıllarına ilişkin duygu ve düşüncelerini benimle açıkça paylaşmasıydı. Ancak maalesef bunu gerçekleştiremedim”diyor. Anılar kitabı oysa ya psikolojik bir derinlik sunmalı, ya ilişkilerin geri planına ışık tutmalı ya tarihin perde arkasını aydınlatmalı. Sever’in kitabı bunların hiçbirini yapmıyor. Sadece “intifada”ya katkı sunuyor. Bu itibarla ne İsa’ya, ne Musa’ya yaranabiliyor. Yandaşları kızdırırken, muhalefeti ikna edemiyor. “Gül ile 12 Yıl”ın en büyük açmazı bu: “Samimiyetsizlik!” “Samimiyetsizlik açmazı”nı Gül’ü tanımlayan siyasi portrede de hissediyorsunuz. Sever Gül’ü, bir “Doğu, Batı sentezi” olarak takdim etmiş. Sever’e göre Gül, “Müslüman dünyanın derinliğini, potansiyelini, zenginliğini, hata ve eksiklerini iyi gözlemlemiş. (Batı’nın da) çoğulculuk, çokseslilik, demokratik hoşgörü kültürünü tanıma olanağı elde etmiş. İki farklı dünya tecrübesinden yola çıkarak bir senteze varmış…” Öyle mi gerçekten? Gerçekten Gül bir DoğuBatı sentezi olabildi mi? Devam edeceğiz. Ne İsa’ya ne Musa’ya yarar Obama: Konfederasyon bayrağı müzeye kalkmalı Kilise katliamına sahne olan Güney Carolina’nın meclisinde ABD ve eyalet bayrakları yarıya indirilirken, ayrı karar gerektiğinden Konfederasyon bayrağına dokunulmadı. 19. yüzyılda içsavaşta yenilen köleci güney eyaletlerinin simgesi Konfederasyon bayrağının hala kullanılmasına dair tartışma büyüdü. ABD Başkanı Barack Obama, Konfederasyon bayrağının yerinin müze olduğunu söyledi. Charleston’daki törende rahip Nelson Rivers’ın bayrağın kaldırılması çağrısına kalabalık alkışlarla destek verdi. HOLLANDA Karikatür yayınına bekleme düğmesi Roof’un ırkçı manifestolar yayımladığı sitesi bulundu. Hollanda’da aşırı sağcı lider Geert Wilders’in Hz Muhammed karikatürlerini partilerin propaganda saatinde devlet kanalı NOS’da yayımlama girişimi şimdilik başarısızlığa uğradı. Dün Wilders’in karikatürlerin yayınlanacağını duyurduğu saatte eski bir konuşması gösterildi. Buna “sabotaj” tepkisini gösteren Wilders, Hollanda Kamu Yayıncılığı Kuruluşu ile görüştükten sonra yanlış anlaşılma olduğunu, karikatürlerin çarşamba yayınlanacağını duyurdu. Londra kemer sıkmaya karşı sokağa döküldü B ritanya’da Başbakan David Cameron’un Muhafazakar Partisi geçen ay genel seçimden zaferle çıkıp tek başına iktidar olmasına rağmen, dün kemer sıkma politikalarına karşı büyük bir protesto düzenlendi. Bazısı ülkenin dört bir yanından gelen ve başkent Londra’da toplanan 250 binden fazla kişi “Kemer Sıkmayı Şimdi Bitir”, “Kesintiye Hayır” sloganları attı. Gösterinni başını çeken öğretmenler ve öğrenciler yiyecek getiremeyen, ayakkabısı olmayan öğrenciler olduğunu, eğitimin kalitesinin düştüğünü ve gençlerin geleceğinin çalındığını belirtti. Komedyen Russell Brand parlamento meydanında konuşma yaptı. Cameron’un 30 milyar sterlinlik yeni kesinti paketine karşı grev ve sivil itaatsizlik dalgası ilan edildi. Brüksel’den Akkuyu uyarısı Avrupa Parlamentosu’nun Akkuyu Nükleer Santrali uyarısını Avrupa Komisyonu derinleştirdi. Enerjiden Sorumlu Başkan Yardımcısı Maros Sefcovic, Türkiye’nin Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu anlaşmalarına uyması, yüksek güvenlik önlemlerini sağlayacak yasal çerçeveyi geliştirmesi gerektiğini belirtti. Sismik ve çevre raporlarını takip ettiklerini söyleyen Sefcovic, yüksek standart, radyolojik korunma ve atık yönetimine azami önemi “Türkiye’den de beklediklerini” belirtti. Gençlerin ateşli protestosuna polis müdahale etmedi. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear