25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Salı 2 Haziran 2015 EDITÖR: SERKAN OZAN haber 13 tecilere “Hiç kimse kalkıp ‘MİT, El Kaide’ye silah gönderdi’ diye iftira atarak, istihbarat teşkilatımızı zan altında bırakamaz. Eğer haysiyetleri varsa, ispatla mükelleftirler” dedi. Türkmenlere “insani yardım” yollandığını söyledi. (http://www.yenisafak.com. tr/gundem/ogorusmedenimvardi2140531) MİT’in silah yolladığı görüntülerle ispat edilince neden dava açılması talimatı verdi? Cumhuriyet’te haberin çıktığı 29 Mayıs günü, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Kayseri’de Fransız Haber Ajansı’na “Yardım, Özgür Suriye Ordusu ve Suriye halkı içindi” dedi. (http://www.hurriyet.com.tr/ gundem/29154186.asp) Ertesi gün Ankara’daki mitingde, “O yardımlar Suriye Bayırbucak Türkmenlerine gidiyordu” diye düzeltti. (http://www.milliyet.com. tr/davutogluoyardimlarbayirbucak/siyaset/detay/2066874/default.htm) Arada ne oldu da Başbakan fikir değiştirdi? Davutoğlu’nun genel başkan yardımcısı ve AK Parti Siirt Milletvekili Yasin Aktay, 18 Mayıs günü Siirt’te “O silah Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 12 Mayıs’ta Almanya gezisinden dönerken uçakta gaze Tehdidi boş verin de bu sorulara cevap verin! sinden değil, gizlenmesinden geçtiğine kim, neye göre karar veriyor? “Devlet sırrı” damgası, bir suçu örtbas etmekte kullanılabilir mi? Bir eylem “suç” ise “sır” olması, onu aklamaya yeter mi? Mesela bir darbe planı ortaya çıkarılsa üzerindeki “devlet sırrı” damgası nedeniyle ifşa edilmeyecek midir? Bu durumda darbeciler mi, ifşa edenler mi suçlu olur? Silahlar ÖSO’ya değil, Türkmenlere gitti diyelim; bu ulusal ve uluslararası hukuka uygun, meşru bir transferse neden gizlemek ve yalan söylemek gereği duydunuz? Görüntülerin yayımlanmasından neden rahatsız oldunuz? Silahlar nakliye sırasında, Reyhanlı’da olduğu gibi bir kazaya uğrayıp patlasa, ölenlerin sorumluluğunu kim üstlenecekti? Yine bir örgüt bulunup sorumluluk onun üzerine mi yıkılacaktı? Başbakan Davutoğlu, “TIR’da ne olduğu kimseyi ilgilendirmez” dedi. Hesap vermesi gereken Meclis’e ve sevkıyat sırasında yaşamı tehdit altına giren halkına bir açıklama borcu yok mu? MİT’in uluslararası silah nakletmek gibi bir görevi, işlevi var mı? Bu görev, kanunla belirlenmiş mi? 11 2 3 lar Özgür Suriye Ordusu’na gidiyordu” dedi. (http://www.hurriyet.com.tr/ gundem/29036154.asp) O da mı yanlış biliyordu? Silahlar Türkmenlere gidiyordu ise neden Türkmenlere yakın bir sınır kapısı yerine o dönem Nusra Cephesi’nin kontrolündeki Reyhanlı kapısı tercih edildi? Devlet yetkililerinin halkına, Meclis’e, dünyaya yalan söylemesi, yalanı deşifre eden gazetecileri tehdit etmesi suç mudur değil midir? Ya da hangisi daha büyük suçtur? Kime giderse gitsin, yapılan işlem ulusal ve uluslararası hukuka göre bir suçsa, bir gazeteciden bu suça ortak olmasını beklemek doğru mu? Gazeteci, asıl yayımlamazsa suçlu olmaz mı? Görüntüler doğru olmadığı için mi sansürlendi, doğru 4 5 6 7 olduğu için mi? Yapılan “insani yardım” ise neden diğer insani yardımlar büyük şovlarla taşınırken bu gizli tutuldu? İlaç, battaniye sevk ediliyorsa, bu neden “devlet sırrı” sayılıyor? Neden bunlar gururla sergileneceğine, görüntülerine yasak koyduruluyor? Adana Cumhuriyet Savcılığı “Gerçeği yansıtmayan, sahte görüntüler” yayımladığımız gerekçesiyle soruşturma açtı. Gerçek değilse neden devlet sırrını ifşadan soruşturma açıldı? Sırsa neden “sahte” denildi. Aynı savcılık “Gizli kalması gereken bilgileri açıklamak”tan soruşturma açıyor. Kime göre ve kimin için gizli kalması gerekiyordu ki bu bilginin? Halk için mi? MİT için mi? IŞİD için mi? Devletin çıkarının bu bilginin deşifre edilme 8 12 13 14 15 9 10 yon olduğu gerçeğini değiştirir mi? Operasyona yasallık kazandırır mı? Gittiği adres, devlet eliyle silah sevkıyatını meşru kılar mı? Bu bir devlet kararıysa neden vilayetin, savcılığın, jandarmanın hatta MİT Bölge Başkanı’nın haberi yok? TIR’lar yakalanınca MİT, “Malzeme bizim. Türkiye içi birimler arası nakil işlemi yapılıyor” diye savcılığa yazı vermiş. Bir devlet kurumunun, diğerine sahte belge vererek yalan söylemesi, olağan bir uygulama mıdır? Bütün bu skandal, sevkıyat sırasında yakalanmalar, askerler arama yapınca mensuplarının kimliğini gizlemeye çalışmalar, TIR’ın önüne direksiyon kırmalar, durdurmayı beceremeyince valiyi devreye sokmalar, dünyaya rezil olmalar, MİT’in büyük beceriksizliğinin de kanıtı değil mi aynı zamanda? Devletin istihbarat teşkilatı, bu kadrolara mı emanet? Ve son soru: Sahi, Hakan Fidan neden istifa etmişti? Bu operasyonun deşifre olmasında, MİT içinde bu kanunsuzluklardan rahatsız olan kadroların payı var mı? Silahların IŞİD’e de16 ğil, Türkmenlere gitmesi, bunun illegal bir operas 17 18 19 MİT TIR’ları meselesi AKP’nin başını çok ağrıtacak İT TIR’ları meselesinde AKP’yi son derece rahatsız eden bir durumun söz konusu olduğu açık. Yoksa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan asli işini yapan Cumhuriyet gazetesi ile Genel Yayın Yönetmenimiz Can Dündar’ı, Türkiye’yi “özgür basına baskı uygulayan ülkeler listesi”nin baş sıralarında tutacak şekilde açıkça tehdit etmezdi. Başbakan Ahmet Davutoğlu da Cumhuriyet’i “casusluk” ve “isyana teşvik” girişimine ortak yapmaya çalışmazdı. Bu kadar sinirlendiklerine göre son derece ciddi olan ve “Türkmenlere insani yardım gönderiliyordu” argümanına inanmamızı zor kılan bir durum ile karşı karşıyayız. Dünkü Cumhuriyet’te belirtildiği gibi, söz konusu TIR’larda taşınan, iddia edildiği gibi insani yardımsa, bunun neden “gizli” gönderildiğini anlamak mümkün değil. “Mavi Marmara” olayında olduğu gibi, insani yardım sağlayan ülkeler ve kurumlar, saldırıya uğramaları halinde saldırgan görülsün diye genelde bunu açıkça beyan ederler. Erdoğan ile Davutoğlu’nun takındıkları tutuma bakanların o TIR’larda insani yardımdan başka bir şeylerin taşındığını düşünmeleri, bu durumda doğal sayılmalı. Nitekim Davutoğlu’nun önceki gün Habertürk’ün sorularını yanıtlarken verdiği yanıtlar da bu kuşkuları körükler nitelikte. Davutoğlu, “Evet, Suriye’de ciddi çatışmalar oluyordu ve Türkmenlere yardım ettik. TIR’ların içinde ne olduğu kimseyi ilgilendirmez” demiş ve “Türkmenleri ezdirmeyeceksiniz ve yardım edeceksiniz demişiz, istihbarat birimlerimiz bu talimatla harekete geçmişler” diye eklemiş. Bu sözlerden Suriye’ye “insani yardımın” ötesinde bir şeylerin gönderildiği izlenimi çıkıyor. Bu arada, Suriye’deki Türkmenlerin MİT TIR’ları konusundaki açıklamalarının meseleyi aydınlatmak yerine, kafaları daha da karıştırdığını anımsamakta da yarar var. Bir yandan hükümetin TIR’larla ilgili tavrı, diğer yandan muhalefetin bu TIR’larla El Nusra gibi Esad karşıtı radikal İslami gruplara silah taşındığı iddiasını canlı tutması, Batı’da bu konuda duyulan kuşkuları da haliyle artırıyor. Devletin farklı birimleri arasında çıkan ihtilaf ayrı bir meseledir. Ancak, Cumhuriyet’e bu ihtilafın bir tarafıymış gibi saldırmak, Türkiye’de giderek ayaklar altına alınan basın özgürlüğü ve yargının bağımsızlığı konuları açısından son derece kaygı vericidir. Türkiye’yi bu açılardan takip eden ülkeler, örgütler ve kuruluşlar Erdoğan’ın “Avukatlarıma talimatı verdim hemen davayı açtım” diyerek “Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu” sözlerini elbette ki bir tarafa not ettiler. Türkiye hakkında her yıl İzleme Raporu yayımlayan AB’nin, yıllık insan hakları değerlendirmelerinde Türkiye’ye önemli yer ayıran ABD Dışişleri Bakanlığı’nın ve Türkiye’yi sürekli gözetim altında tutan Uluslararası Af Örgütü ile Helsinki Watch gibi bağımsız kuruluşların, bu sözleri gözden kaçırmış olmaları mümkün değil. Sonuçta, Erdoğan Suriye’deki insan hakları ile ilgilenmeyi ne kadar bir görev sayıyorsa, bu ülkeler ve kuruluşlar da Türkiye’ye aynı şekilde bakıyorlar. Bu ülkelere, uluslararası örgütlere ve bağımsız kuruluşlara karşı Ankara’dan yöneltilen suçlamalar ise çoğu kez Türkiye’nin itibarını daha da zedelemekten başka bir işe yaramıyor. Bu arada Davutoğlu’nun “TIR’ların içinde ne olduğu kimseyi ilgilendirmez” sözü de doğru değil. Gönderilenler Türkiye’yi tehlikeli maceralara sokup masum Türk vatandaşlarının ileride misilleme saldırılarında hedef alınmalarına yol açabilecek şeylerse bu, başta Meclis olmak üzere, herkesi ilgilendirir. Bunu açığa çıkaran gazete veya gazeteler ise kamuya karşı asli görevlerini yapıyorlar demektir. Kuvvetler ayrımının güçlü olduğu ülkelerde de yargı bunu yapan gazetelerin değil, gizli kararlarla ülke güvenliğini tehlikeli mecralara sokanların peşinde düşer. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar yolu olan ve her dönemeçte AKP iktidarının başını ağrıtacak olan MİT TIR’ları meselesinin Cumhuriyet’e karşı uygulanan baskılarla unutturulabileceğini düşünmek saflıktır. M 20 Savcılara ihraç istemi ALİCAN ULUDAĞ JET KARARTMA CANAN COŞKUN Can Dündar’ın avukatı, soruşturma dosyasını incelemek için başvuru yaptı. Savcı ise ‘soruşturmanın selameti’ için iki saatte kısıtlama kararı çıkarttı Görüntüler yeni delil M âkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Cumhuriyet’in MİT’e ait TIR’lardaki silahların görüntülerini yayımlamasından sonra karşı atağa geçti. HSYK Başmüfettişi, TIR’ları durdurarak aramayı gerçekleştiren, bu nedenle hükümeti devirmeye teşebbüs ve casusluk suçlamalarıyla tutuklanan dönemin Adana Cumhuriyet Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık, başsavcı vekili Ahmet Karaca, savcılar Aziz Takçı ve Özcan Şişman ile Kırıkhan Başsavcısı Yaşar Kavalcıoğlu hakkında meslekten ihraç istedi. Müfettiş, ayrıca 5 savcının yargılanmasını istedi. HSYK 2. Dairesi, ihraç istemli raporu perşembe günü ele alacak. Normalde dairenin, müfettişlerin talebini öncelikle kovuşturma izni ve son savunmalarının alınması yönünden karara bağlaması bekleniyor. Ancak yasa dışına çıkılarak hemen ihraç kararı da çıkabileceği konuşuluyor. Raporda, savcıların planlı bir organizasyonun parçası olarak hareket ettiği, MİT’in faaliyetinin ise yasal olduğu savunuldu. l ANKARA H cak 2014’te Adana’da durdurulan MİT TIR’larındaki silahların görüntülerinin yayımlanmasının ardından gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar hakkında başlatılan soruşturmaya ilginç bir kısıtlama kararı getirildi. Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, 19 Ocak 2014’te Suriye’ye in O sani yardım taşıdığı ileri sürülen MİT TIR’larının aslında kasa kasa silah taşıdığını ortaya koyan görüntüleri haberleştirmişti. Haberin ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Dündar hakkında “devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme, siyasi ve askeri casusluk, gizli kalması gereken bilgileri açıklama, terör örgütü propagandasını yapma” iddialarıyla soruşturma başlatmıştı. Dündar’ın avukatı Bülent Utku dün adliyeye giderek soruşturma dosyasını incelemek istedi. Dilekçe verin Saat 10.00 sıralarında soruşturmayı yürüten savcı İrfan Fidan’ın makamına giden Utku’ya savcının sekreteri inceleme talebini dilekçe ile sunmasını istedi. Diylekçeyi Fidan’a ileten sekreter, Utku’dan saat 12.00’de geri gelmesini istedi. Saat 12.00’de savcı Fidan’ın makamına giden Utku’nun talebi, kısıtlama kararı gerekçe gösterilerek reddedildi. İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliği’nden alınan kısıtlama kararında, savcılığın dosyanın sanık avukatları tarafından incelenmesinin soruşturmanın selametini tehlikeye düşüreceği gerekçesiyle kısıtlama talep ettiği belirtildi. SI BURA NSEL E EVR SI BURA ÜN BİRG Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, MİT TIR’larındaki silah görüntülerine ilişkin “Bir komşumuzun toprak bütünlüğünü yok eden bir terör örgütüne gidiyordu muhtemelen” dedi. Osmaniye’de konuşan Feyzioğlu, “Devlet eliyle dava dosyaları hazırlanıyor ve her delil uluslararası hukukta boynumuzu bükebilir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kamu görevlisi bir üst yöneticisinin uluslararası mahkemelerin önünde sadece suçlanması bile Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç başımıza gelmemiş bir felaket olur” dedi. Türkiye için felaket olabilir İT TIR’larını durdurdukları için Selam Tevhid soruşturması kapsamında tutuklanan askerlerin avukatları, gazetemizin yayınladığı görüntülerin yeni delil olduğunu belirterek tahliye talep etti. Sanık avukatları ise İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu’nu HSYK’ye şikâyet etti. Askerlerin avukatı Ali Gayıranal, TIR’larla sevk edilenin silah ve mühimmat olduğunu kaydederek, “MİT’e de yasalardan ve anayasadan böyle bir yetki verilmemiştir. Suç teşkil eden bir eylemin tespiti kesinlikle suç değildir” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet ve Birgün gazeteleri ile Hayat Televizyonu çalışanları Erdoğan’ın tehdit ettiği gazetemiz ANLAMLI Evrensel ile Genel Yayın Yönetmenimiz Can Dündar’a destek verdi. Meslektaşlarımız, ‘Cumhuriyet gazeteDESTEK si yalnız değildir’, ‘Can Dündar yalnız değildir’ ve ‘Bu tehdit hepimize’ yazılı dövizleri açtı. Görevi tehdit etmek değil Basın meslek örgütleri, Erdoğan’ın Can Dündar’ı hedef alan sözlerine tepki gösterdi umhurbaşkanı Erdoğan’ın gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ı MİT TIR’arı haberinin ardından tehdit etmesine meslek örgütleri tekpki gösterdi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti: Can Dündar halka karşı sorumluluğunu yerine getirmiştir. Cumhurbaşkanı’nın görevi gazeteci tehdit etmek olmamalıdır. Hukukun üstünlüğü ilkesi bu davranışla yok sayılmıştır. Cumhurbaşkanı ve iktidarı tehdit ve baskılara son vermeye çağırıyoruz. Basın Konseyi: Halkın haber alma hakkının kutsal olduğundan yola çıkarak; bu tür söylemlerin tehdit, korku, sansür, otosansürü getirdiği açıktır. Bu davranışların gazeteciler ile medya kurumlarının üzerinde C kara bir bulut gibi yayılması endişesini taşıyoruz. Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay: Ne yapacak? Can Dündar’ı vurduracak mı? Cezaevine mi attıracak? Bu açıklama mahkemeye, yargıçlara talimat mıdır? Onlara da tehdit midir? İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen: Bu ülkenin en üst düzey temsilcisi konumundaki kişinin ‘tarafsızlık’ ilkesini bir kenara bırakarak, gazetecilere ve muhalif düşüncedekilere karşı tehditler savurması kabul edilemez. Türkiye Gazeteciler Sendikası: Erdoğan’ın gerçekleri ortaya çıkarttığı için Can Dündar’ı tehdit etmesi “Yok artık” dedirten cinsten. Gazetecileri dayanışmaya çağırıyoruz. l Haber Merkezi Fuat Avni: Seçim öncesi 200 kişi gözaltına alınacak witter fenomeni Fuat Avni, gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, gazeteciler Faruk Mercan, Nazlı Ilıcak, Emre Uslu, Yasemin Çongar, Ahmet Altan, eski cumhuriyet savcısı Zekeriya Öz, Cihan Kansız, Muammer Akkaş, Ercan Şafak, Süleyman Pehlivan ve Mehmet Berk’in de aralarında bulunduğu 200 kişinin seçimden önce gözaltına alınacağını iddia etti. Fuat Avni operasyonun Ergene T kon, Balyoz, Poyrazköy, Hrant Dink, Devrimci Karargah, SelamTevhid, Tahşiye ve Şike davaları gerekçe gösterilerek yapılacağını öne sürdü. Fuat Avni’nin tweetlerinin ardından Zekeriya Öz de kendi sosyal paylaşım hesabından açıklama yaparak “1725 yolsuzluk soruşturmasıyla dengesi bozulan muktedirler, MİT tırları nedeniyle şirazeden çıkmaya karar vermiş” yorumunda bulundu. l Haber Merkezi Şirazeden çıktı AP: Erdoğan’ın son saldırısı Can Dündar’a Erdoğan’ın Can Dündar’ı “Bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu” tehdidi uluslararası haber ajanslarının da dikkatini çekti. Haber ajansı AP, Erdoğan’ın sözlerini “Erdoğan’ın gazetecilere son yaptığı saldırı” olarak değerlendirdi. Haber, “Türkiye’nin Erdoğan’ı, editörü Suriye TIR’ı görüntüleri sebebiyle tehdit etti” başlığıyla geçildi. AFP de Erdoğan’ın seçimler öncesinde başka medya kuruluşlarını da tehdit ettiğine dikkat çekti. Reuters ise haberi “Erdoğan, gazeteciyi cezalandırmaya ant içti” şeklinde verdi. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear